hora kıyafetleri / Hora Sedef Plaka Detaylı 18k Altın Kaplama Çelik Küpe Fiyatı, Yorumları - Trendyol

Hora Kıyafetleri

hora kıyafetleri

kaynağı değiştir]

  1. ^Keridis, Dimitris (). Historical Dictionary of Modern Greece. Scarecrow Press. ISBN&#;&#;

Ayrıca bakınız[değiştir

Platon&#;da Khora Kavramı ve Mevlevilikte Hora Geçirmek            

Ocak 5, Düşünce

Yazar: Kübra Çolak

Platon kendi ontolojisinde, hiçbir zaman değişmeyen ve sonsuz olan idealar dünyası ile ideaların bir kopyası niteliğinde olan, her zaman değişen, zaman ve mekana tabi olan oluş dünyası olarak iki ayrı dünyadan bahseder. Kozmolojisinde ise bu iki türe bir üçüncü tür olarak khorayı ekler. Khora, hem oluşu içine alan ve onu besleyenmekan olarak bir hazne hem de oluşu, varlıktan ayıran bir sınırdır. Her türlü karşıtlığı bir araya getiren fakat aynı zamanda birbirlerine geçip karışmalarını engelleyen bir haddir. Mitostan logosa, düzensizlikten düzene, unutmadan hatırlamaya, statik olandan dinamik olana, kavranabilir olandan duyumsanabilir olana geçiş her zaman khora ile mümkündür. Herhangi bir şeyin var olabilmesi için bir yere ihtiyacı vardır; yani khora, bir şeyin var olabilmesi için zorunlu olandır.

Geçilmesi ve aşılması gereken bir sınır olan mutfak sayesinde insan; muteal yönünü ifşa edebilmekte, maddi olan ile manevi olanı bir bütün olarak tecrübe edebilmektedir.

Mevlevi terimlerinden olan “hora geçmek”, makbule geçmek anlamına gelirken, “hora geçirmek” Farsça yemek anlamına gelen “khorden” kelimesinden “bir şey yemek” anlamına gelmektedir. Mevlevilikte “yemek” sadece maddi gıdadan ibaret olmayıp manevi olarak da beslenmektir. Bu sebeple yemeklerin pişirildiği ve hora geçirildiği (yenildiği) yer olarak matbah-ı şerif oldukça önemlidir. Birçok tarikatta dervişler çilehane ya da halvethane gibi yerlerde çileye soyunurken Mevlevilikte, nev-niyaz yani derviş adayları gün, 18 değişik görevle matbahta hizmet ederler.

Derviş adayı olmak için talip olan biri önce matbah-ı şerifte Saka Postu denilen yerde üç gün boyunca otururdu. Otururken yapılacak olan işleri gözlemler, eğer kabul ederse ve kendisi de kabul edilirse 18 gün ayakçılık hizmetlerini yapardı. Bu dönemi de başarıyla geçtikten sonra üstündeki kıyafetleri kendisine verilen yeni kıyafetlerle değiştirir, dervişliğe soyunur ve Aşçı Dede, Kazancı Dede ve Halife Dede’nin yanında günlük çile dönemi başlamış olurdu. Bu kişiye artık “matbah canı” denirdi. Dedelerin asıl görevi ise matbah canlarının manevi açıdan pişirip olgunlaştırmaktı. günlük çilenin sonunda dervişe, özel kıyafetler giydirilir, sikke tekbirlenir; artık onun tennuresi kefeni, hırkası kabri, sikkesi de mezar taşının sembolü olurdu. Bu noktada mutfakta pişen, olgunlaşan can, “ölmeden önce ölme” sırrına erer ve Dede unvanını almaya hak kazanırdı.

Aşk ateşinin acısı sesine yansıyan ney, insanın çektiği ızdırabın sembolüdür.

Platon’da var olan hiçbir şeyin khorasız olamayacağı gibi, Mevlevilikte de var olabilmek horasız mümkün değildir. Ayrıca khora’nın oluşu içine aldığı ve beslediği gibi, hora da insanı içine alır ve besler. Hora geçirmek yani bir şey yemek; yemeğin insana varıp vücut bulabilmesiyken, insanın da o yemeği yiyip kamil insan olarak vücut bulmasıdır. Bir bakıma maddi olan hora (yemek), insan ile vücut bularak zikretmeye başlar ve manevi olana dönüşür. Manevi olana dönüşen hora sayesinde de insan, maddi olandan manevi olana geçebilir. Hora geçirmek bir faaliyet olarak başından sonuna kadar ibadet halinde olmaktır. Nitekim yemekten önce okunan “Tabh-ı şîrîn ola, Hakk berekâtın vere, yiyenlere nûr-ı îmân ola!” duası hora geçirmenin, insana iman nuru olacağını vurgulamaktadır.

Mevlevilikte insanın layık olduğu hayat mertebesine ulaşması, hamken pişmesi, piştikten sonra yanması için gereken eğitime giriş hora ile ilgili hizmet etmektir. Mekan horadır, sınır horadır, sonuç da hora teşbihiyle yapılmaktadır. Madden ve manen beslendiğimekan olarak matbah-ı şerif, insanın ilim, irfan, hikmet, marifet ocağında pişmesi ve “Hamdım, piştim, yandım” diyebilmesidir. Yemeğin pişip yenecek kıvama gelmesi gibi insanın da pişip horaya geçiş yapabilmesi ve horaya dönüşebilmesidir. Yaş olarak geldiği mekanda şekil alması, ateşten gömlek giyerek çileye soyunması ve insan-ı nakıs olarak girdiği sınırın karşısına insan-ı kamil olarak geçebilmesidir.

Hora geçirmenin bir sembol olduğunu düşünürsek, sembol (symblolein) kelimesinin asıl anlamı olan iki şeyi bir araya getirme tasavvuru da buna uygundur. Nitekim Mevlana’nın “biz birleştirmeye geldik, ayırmaya değil” şeklindeki birlik çağrısı minvalinde farklı insanları bir araya getirip gönüllerini bütünleştirdiği mekan da matbahtır (mutfak). Ayrıca derviş, sınırı geçerek insan-ı kamil olduktan sonraki “varlıkta birlik” anlayışı da ilahi ve insani olanın birleşmesi ile mümkün olmaktadır. Dil ile kalp, maddilik ile manevilik, ilahilik ile insanilik, ölüm ile yaşam gibi zıtların imtizacı, “birlikte çokluk, çoklukta birlik” anlayışı çerçevesinde karşıtların bir arada ve yok olarak nasıl mevcut oldukları, insan-ı kamilde tezahür etmektedir.

Mevlana’ya göre kamil insan, fiziki alem ile metafiziksel alem arasında yer alması itibariyle Tanrı’nın yeryüzündeki timsalidir. Kamil insanın özelliği ise tıpkı Platon’un kozmolojisindeki varlık (idealar) ve oluşun (suretler) arasında olan khora gibi Allah ile alem, zahir ile batın arasındaki berzah olmasıdır. Horaya dönüştürülen insan, khora gibi arada olandır. Oluş, varlığın aynadaki yansıması ise khora bu yansımayı sağlayan ciladır. Vahdeti vücut tasavvurunda da durum ayna örneği ile temsil edilmiştir. Alem, Allah’ın tecelli ettiği bir ayna ise insan-ı kamil bu aynanın cilasıdır. Varlık ve oluşun bir araya gelmesi fakat birbirine karışmaması gibi hora sayesinde ilahi olan ile insani olan bir mekanda bir araya gelir. Fakat bir araya gelen iki denizin birbirine karışmasını önleyen engel misali (Rahman/) bu ikisi de birbirine asla karışmaz.

Platon’da var olan hiçbir şeyin khorasız olamayacağı gibi, Mevlevilikte de var olabilmek horasız mümkün değildir.

Platon, üçüncü tür olan khoranın ne olduğunu anlatırken öncelikle onu metaforlar üzerinden tanımlamaya çalışır. Mevlana da yanarak hora haline gelen ve arada olan kamil insanı ve mahiyetini ney metaforu üzerinden temsilen anlatmaktadır. Kamışlıktan kesilen, asıl yurdunu özleyerek ayrılıklardan şikayet eden ney, aslında ilahi alemden ayrı düşen, aşk ateşinde Hakk’ın özlemiyle yanıp tutuşan insandır. Aşk ateşinin acısı sesine yansıyan ney, insanın çektiği ızdırabın sembolüdür. Ayrıca ne duyumsanabilir ne de kavranabilir olan yapısıyla khora, nasıl bir şey olduğu kesin olarak bilinilebilecek ya da anlaşılabilecek bir tür değildir. Aynı şekilde neyi de kimse anlamaz; neyi dinleyen herkes ona dost olduğunu sanır ama feryadında gizli olan sırra erişecek göz de kulak da kimsede yoktur. Vuslatı, ezeli aleme erişmek olan pişmiş ve olgunlaşmış insanın halini ve ızdırabını da ham olan birinin anlayabilmesi mümkün değildir.

Platon’un Timaios diyaloğunda sürekli söz konusu edilen başa dönme ve yeniden başlama vurgusu, Mevlevilikte kendisini öldükten sonra göstermektedir. Şöyle ki hamken nev-niyaz olarak matbah-ı şerife gelen, hora geçiren, hora ile ilgilenen, pişmiş ve yanmış bir halde horaya istihale eden dervişlerin vefat ettikten sonra uğurlandığı yer de matbah-ı şeriftir. Bu açıdan matbah-ı şerif hem Mevleviliğe girişte ilk karşılaşılan yerdir hem de bedenin son uğrak noktasıdır.

Sonuç olarak, khora bir şeyi için alan ve besleyen yapısıyla her şeyi içine alan, besleyip olgun hale gelmesi için geliştiren, onu herhangilikten uzaklaştırarak kendiliğini bulmasını sağlayan mekandır. Birbirinden farklı, zıt özelliklere sahip şeylerin mekan olmadan varoluşsal birliğe ulaşmaları mümkün değildir. Mevlevilikte ise bu faaliyetin hora ile bağlantılı olan (bir mekan olarak matbahta) mutfakta geçiyor olması, dervişlerin orada pişmeleri, olgunlaşmaları mekansallığın ne kadar mühim olduğunu ortaya koymaktadır. Geçilmesi ve aşılması gereken bir sınır olan mutfak sayesinde insan; muteal yönünü ifşa edebilmekte, maddi olan ile manevi olanı bir bütün olarak tecrübe edebilmektedir. Maddi alem ile ilahi alem arasında bir yerde insan-ı kamil olarak var olabilmek için mutfak özelinde mekansallık olmazsa olmazdır.

KAYNAKÇA

Hafız, Muharrem. Platon Felsefesinde Khora; Varlık, Oluş ve Mekân Üzerine Bir İnceleme. İstanbul: DM Yayınevi,

Özer, Murat (ed.). Hz. Pir Mevlâna Celaleddin Rumi ve Mevlevilik Kültürü. İstanbul: Başakşehir Belediyesi,

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır