يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِّن قَوْمٍ عَسَىٰٓ أَن يَكُونُوا۟ خَيْرًا مِّنْهُمْ وَلَا نِسَآءٌ مِّن نِّسَآءٍ عَسَىٰٓ أَن يَكُنَّ خَيْرًا مِّنْهُنَّ ۖ وَلَا تَلْمِزُوٓا۟ أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا۟ بِٱلْأَلْقَٰبِ ۖ بِئْسَ ٱلِٱسْمُ ٱلْفُسُوقُ بَعْدَ ٱلْإِيمَٰنِ ۚ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ yeshar kavmun min kavmin asâ en yekûnû hayren minhum ve lâ nisâun min nisâin asâ en yekunne hayren minhunn(minhunne), ve lâ telmizû enfusekum ve lâ tenâbezû bil elkâb(elkâbi), bi’sel ismul fusûku ba’del îmân(îmâni), ve men lem yetub, fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne).
Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.
Hucurat Suresi ve Ayetlerin Mealleri ve Verilen Mesajlar
Allah (c.c) insanları yaratırken “insanlık” bakımından herkesi eşit şekilde yaratmıştır. Yani, kimseyi kimseden üstün olarak yaratmamıştır. İslam dini gelmeden önce İnsanlar birbirlerine karşı üstünlük taslarlardı, kabilelerinin diğer kabilelerden daha iyi olduğunu söylerler, köleler, zenciler veya fakirlerle alay ederlerdi. İslam dini hâkim olduktan sonra Allah (c.c) bunların yasak olduğunu bir kere daha Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderdiği ayetlerle yeniden pekiştirmiştir. Hucurât Suresi ayetlerde verilen mesajlar da buna yöneliktir. Irkçılık konusuna değinen Hucurat Suresi Ayet'i incelemek isterseniz linke tıklamanız yeterli olacaktır.
İşte Hucurat Suresi ve ayetlerin tefsiri ve verilen mesajlar;
Hucurât Suresi ayetlerde verilen mesajlara geçmeden önce ayetleri yazalım;
ا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَومٌ مِّن قَوْمٍ عَسَى أَن يَكُونُوا خَيْرًا مِّنْهُمْ وَلَا نِسَاء مِّن نِّسَاء عَسَى أَن يَكُنَّ خَيْرًا مِّنْهُنَّ وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ﴿١١﴾
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ yeshar kavmun min kavmin asâ en yekûnû hayran minhum ve lâ nisâun min nisâin asâ en yekunne hayran minhunne, ve lâ telmizû enfusekum ve lâ tenâbezû bil elkâb(elkâbi), bi’sel ismul fusûku ba’del îmân(îmâni), ve men lem yetub, fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne).
“Ey iman edenler! Erkekler diğer erkeklerle alay etmesinler; onlar kendilerinden daha iyi olabilirler; kadınlar da diğer kadınlarla alay etmesinler; alay edilen kadınlar edenlerden daha iyi olabilirler. Biriniz diğerinizi karalamayın, birbirinize kötü ad takmayın. İman ettikten sonra fâsıklıkla anılmak ne kötüdür! Günahlarına tövbe etmeyenler yok mu, işte zalimler onlardır.” (Hûcurat 11)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
Yâ eyyyuhâllezîne âmenûctenibû kesîran minez zanni, inne ba’daz zanni ismun, ve lâ tecessesû ve lâ yagteb ba’dukum ba’dâ(ba’dan), e yuhıbbu ehadukum en ye’kule lahme ahîhi meyten fe kerihtumûhu, vettekullâhe, innallâhe tevvâbun rahîmun.
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bak bundan tiksindiniz! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur.”
Her ayetin bir iniş sebebi olduğu gibi Hûcurat Suresi Ayetin de bir iniş sebebi vardır. Sahabelerden Sabit b. Kays, kulakları ağır işiten bir adamdı ve bundan dolayı Peygamber Efendimizin (s.a.v) oturduğu mecliste daima ona yakın oturmak isterdi. Sabit B. Kays bir gün sabah namazının ikinci rekâtına yetişince namaz bittikten sonra insanları yararak Peygamber Efendimizin yanına ulaşmaya çalışır. Bu durumdan rahatsız olan bir adam ona “Otur oturduğun yere, zaten yeterince cemaati rahatsız edip buraya kadar geldin.” Diye çıkışır. Bunun üzerine Sabit b. Kays, “sen kimsin?” diye sorunca, adam ona “ben falanca kişiyim” der, bunun üzerine Sabit b. Kays “hayır, sen o adam değilsin. Falanca kadının oğlusun” diyerek sahabenin cahiliye dönemindeki kötü bir durumunu ayıplar ve bunun üzerine Hûcrat Suresi Ayet indirilir ve Müslümanlara hitaben birbirleriyle alay etmemeleri, ola ki alay ettiğiniz kişi sizde daha hayırlı olabilir denir.
Burada bize verilen mesaj; durumumuz, konumumuz, maddi ve manevi değerimiz ne kadar yüksek olursa olsun başka insanları ayıplamamız, kusurlarını açığa çıkartmamız yasaklanmıştır. Geçmişte yapılan hatalar yüzünden insanları ayıplamak, insanların sahip oldukları bir özürden dolayı onlarla alay etmemiz yasaklanmıştır. İslam’da herkes kardeştir ve üstünlük ancak takva ile yani Allah’tan (c.c) daha çok korkmakla olur. Bunun dışında hiçbir insanın başka insanüstünde üstünlüğü yoktur mesajı verilmektedir.
“Zan” kelime anlamı olarak sanmaktır yani tahminde bulunmaktır. “Sanırım böyle”, “zannımca şöyledir” diye başlayan her sözde zan vardır yani tahmin vardır bu tahmin de insanın yanılmasına neden olabilir ki zannın çoğundan sakınılması gerektiği konusunda Allah (c.c) biz Müslümanları uyarmaktadır. Biri hakkında yaptığımız bir yorum, düşüncelerimiz bizi yanıltabilir ve bu da günah olarak bize yeter. Çünkü yaptığımız her hareketin bedeli olan kıyamet gününde Allah (c.c) ya ödüllendirir veya cezalandırır. Bu sebeple her ne olursa olsun hakkında kesin olarak bilgimiz olmayan durumlar hakkında yorumda bulunmamız doğru değildir. Ayetin devamında insanların gizliliklerinin araştırılmaması emri verilmektedir. Yani insanların özel hayatı ile ilgili araştırmalar yapmak ve bunları öğrenerek yaymak kesinlikle haramdır. Hûcurat Suresi Ayette verilen mesajın bir başka bölümü ise insanların birbirlerinin gıybetini yapmalarının yasak olduğudur. Yani bir insanın durumu, yaptığı hareketleri başka bir yerde alay konusu olsun ya da olmasın anlatmak gıybettir yani dedikodudur. Allah (c.c) gıybet yapmayı, ölmüş bir Müslüman kardeşinin etini yemeye benzetmiş ve bunun ne kadar tiksindirici olduğunu belirtmiştir.
Bize verilen mesaj şudur; her ne olursa olsun, bir insan hakkında alay etmek amacıyla veya başka bir amaçla dedikodusunu yapmamız yasaktır. Dedikodu veya gıybet yapmak, ölmüş bir Müslüman kardeşimizin etini yemek gibidir. Bu da insanın midesini bulandırır. Eğer böyle bir şey yapmışsak, derhal gıybetini yaptığımız kardeşimizden helallik almalı ve aynı zamanda işlediğimiz bu günahtan dolayı tövbe etmeliyiz. Allah’ın (c.c) tövbeleri geri dönmemek şartıyla kabul ettiğini aklımızdan çıkartmamalıyız.
Hucurt Suresi - 12 . Ayet Tefsiri
﴿١٢﴾
﴾12﴿
Ey iman edenler! Zannın oğundan sakının; nk bazı zanlar gnahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, lmş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Tabii ki bundan tiksinir! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah tvbeleri oka kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur.Bu âyette üç kötü huy ve alışkanlık ele alınmış, etkili bir üslûpla yasaklanmıştır: Gerçek bilgi ve kanıta değil, tahmine dayalı hüküm (zan), insanların gizliliklerini araştırmak (tecessüs) ve insanları arkalarından çekiştirmek (gıybet).
Gerçeklik ihtimali yüzde ellinin üzerinde bulunmakla beraber kesin olmayan bilgi ve hükme zan denir. Başkalarını suçlamak, aleyhlerinde olacak bir karar almak ve davranışta bulunmak söz konusu olduğunda zanna dayanılamaz, zan şeklindeki bilgi dayanak ve delil kılınamaz. Çünkü insanlar hakkında sahip olunan zan ve tahminlerin birçoğu isabetsiz olmakta, beklendiğinin, sanıldığının aksi gerçekleşmektedir. Şu var ki, kimsenin aleyhinde olmayan, hakların zayi edilmesi ihtimali bulunmayan alanlarda, kesin bilgi bulunmadığında kuvvetli zana (zann-ı galip) dayalı hükümler ve uygulamalar yasak kapsamına dahil değildir. Sosyal bilimlerin önemli bir kısmı kesinliğe değil, kuvvetli zan ve ihtimale dayanmaktadır.
Sâbıkalı olmayan, suç işleme bakımından ciddi şüpheye sebep olacak davranışları bulunmayan bir kimsenin gizlediği bir işini, davranışını, halini araştırmak ve açıklamak ise âyette yasaklanan tecessüs kapsamına girmekte olup İslâm ahlâkçılarına göre ayıptır, dine göre de câiz değildir, günahtır. Ancak düşmanların müslümanlar hakkındaki plan, program ve niyetlerini anlamak, zamanında tedbir almayı sağlamak gibi amaçlara yönelik casusluk faaliyeti, bunda zaruret bulunduğu için yasak kapsamına dahil edilmemiştir.
Bir kimsenin gıyabında, arkasından hoşuna gitmeyeceği bilinen bir şeyini konuşmak, başkalarına aktarmak gıybettir ve câiz değildir. Peygamber efendimize, “Birisinin arkasından söylediklerimiz doğru ise, onda bu kötü nitelik varsa yine de yasak olan gıybet gerçekleşir mi?” diye soranlar şu cevabı almışlardır: “Söylediğiniz onda varsa gıybet etmiş olursunuz, yoksa yaptığınız iftira olur” (Müslim, “Birr”, 70). Şu hadis de bu kötü huylar ve alışkanlıklarla ilgilidir: “Zanna kapılmaktan sakınınız, zan en fazla asılsız olabilen haber ve bilgi türüdür. Kulak kabartmayınız, gizlilikleri araştırmayınız, başkalarını kıskanmayınız, öfkenize kapılmayınız, birbirinize sırtınızı dönmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeşler olunuz” (Müslim, “Birr”, 28).
Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz