nicolas_/iStock
Bu sesli yayına Bilim Genç Spotify, Google Podcasts, Apple Podcasts kanalları üzerinden de ulaşabilirsiniz.
’un sonlarında başlayan salgınla birlikte yeni tip koronavirüs günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası hâline geldi. Koronavirüs dendiğinde artık gözlerimizin önüne yuvarlak bir şekil ve o şekil üzerindeki dikene benzeyen sivri uzantılar geliyor. Peki, koronavirüsün bu şekle sahip olduğunu nasıl mı biliyoruz? Elbette mikroskop sayesinde…Mikroskop gözle göremeyeceğimiz kadar küçük virüsleri, bakterileri, hücreleri, atomları ve daha birçok şeyi yakından görmemizi sağlıyor. Gelin, şimdi bizlere mikro dünyanın kapılarını aralayan mikroskobun keşfine hep birlikte “yakından” bakalım.
spawns/iStock
Mikroskobu Kim İcat Etti?
"Mikroskobu kim icat etti?" ya da "Mikroskobu kim buldu?" sorularına cevap vermeden önce mikroskobun keşfine zemin hazırlayan gelişmelere bakalım. Yıllar önce Romalılar ortası kalın, kenarları ince bir cam parçasıyla bakıldığında nesnelerin daha büyük göründüğünü fark ettiler. Mercimek tanelerine benzeyen bu cam parçalarına Latince “mercimek” anlamına gelen lentil kelimesinden türettikleri “lens” (yani mercek) adını verdiler. Merceklerin yüzyılda gözlük üretiminde kullanılması ile birlikte mikroskobun keşfi için de ilk adım atılmış oldu.
İlk Mikroskop
Işık ışınlarını büken kavisli kenarlara sahip merceklerin mikroskop yapımında kullanılabileceğini fark eden ilk kişi de bir gözlük üreticisiydi. Hollandalı Hans Janssen ve oğlu Zacharias, ’lı yıllarda, tek bir mercekle nesnelerin biraz büyütülebilmesinden yola çıkarak iki mercekle daha fazla büyütmenin de mümkün olabileceğini düşündüler. Mercekleri bir tüpün içine yerleştiren baba ve oğul, tüpün ucundaki nesnenin 10 kat daha büyük göründüğünü fark etti. Böylece tarihte bilinen ilk mikroskop daha doğrusu ilk optik mikroskop icat edilmiş oldu.
Print Collector/Getty Images
Hans Janssen ve oğlu Zacharias geliştirdikleri mikroskopta bir nesneyi incelerken
Robert Hooke'un Mikroskobu
’lı yıllarda İngiliz bilim insanı Robert Hooke, Janssen’in mikroskobunu Londralı bir üretici olan Christopher Cock’un da yardımıyla geliştirdi. Hook, mikroskobunu kullanarak binlerce nesneyi ve canlıyı inceledi. Gördüğü tuhaf ve heyecan verici ayrıntıların çizimlerini ’te Micrograpia adlı kitabında yayımladı. Hooke’un bir tür mantarda gördüğü boş odacıklara“hücre” adını vermesi ile birlikte biyolojide hücrelerin ilk tanımı yapılmış oldu.
Science & Society Picture Library/Getty Images-UniversalImagesGroup/Getty Images
Robert Hooke’un mikroskobu ve mikroskopla görüntülediği mantar hücrelerine ait çizim
Anton van Leeuwenhoek'un Mikroskobu
Hollandalı Anton van Leeuwenhoek ise ’lerde Hook’un Micrograpia kitabından ilham alarak kendi merceklerini geliştirdi ve nesneleri kat büyütebilen mikroskoplar üretti. Leeuwenhoek, kendi dişinden alınan bir plak örneğini mikroskopta inceledi ve gördüğü küçücük canlılar karşısında hayrete düştü. Böylece “mikroorganizmalar” keşfedilmiş oldu.
UniversalImagesGroup/Getty Images
Anton van Leeuwenhoek’in mikroskobu
Louis Pasteur'ün Kuramı
İki yüz yıl kadar sonra Louis Pasteur de hasta hayvanlardaki bakteriler üzerinde çalışırken mikroskoptan yararlandı. Pasteur’ün mikroorganizmaların hastalıklara neden olduğunu açıkladığı kuramı tıpta bir devrim yarattı.
pictore/Getty Images
Louis Pasteur
Bilim insanları tarafından hâlâ yaygın şekilde kullanılan modern optik mikroskoplar görüntüyü katı kadar, en güçlü olanlarsa katı kadar büyütebiliyor. Günümüzde optik mikroskopların yanı sıra farklı özelliklere sahip mikroskoplar da kullanılıyor. Bunlar arasında bilim insanlarının araştırmalarında sıkça yararlandığı elektron mikroskobu ve taramalı tünelleme mikroskobu öne çıkıyor.
Elektron Mikroskobunu Kim Buldu?
Elektron mikroskobu, ’lu yıllarda Alman fizikçi Ernst Ruska tarafından geliştirildi. Bu mikroskoplarda ışık yerine elektron demeti kullanılır. Cihazdan çıkan elektronlar örneğin yüzeyine çarptıktan sonra, saçılan elektronlar incelenerek örneğin bileşimi ve yüzey yapısı hakkında bilgiler elde edilir. Elektron mikroskopları, bir milimetrenin dört milyonda biri büyüklüğündeki nesneleri algılayabilir ve bunları neredeyse 1 milyon kez büyütebilir. Bu yolla büyütülmüş görüntüler bir bilgisayar ekranında gösterilir. Elektron mikroskopları ile elde edilen görüntüler siyah beyazdır ancak bilim insanları bunları bilgisayar yardımıyla renklendirir.
NurPhoto/Getty Images-BSIP/Getty Images
Elektron mikroskobu örneği ve bu mikroskopla görüntülenen yeni tip koronavirüsler
Taramalı Tünelleme Mikroskobunu Kim Buldu?
’lere gelindiğinde Alman bilim insanları Gerd Binnig ve Heinrich Rohrer tarafından taramalı tünelleme mikroskobu geliştirildi. Bilgisayarla kontrol edilen bu mikroskoplarda incelenen yüzeyin çok yakınına birkaç atom büyüklüğünde bir iğne ucu getirilir. Bu uçla yüzey arasına küçük bir elektrik potansiyeli uygulandığında aralarından elektrik akımı geçer. Taramalı tünelleme mikroskopları örneklerin atom ölçeğinde üç boyutlu görüntülenmesine imkân verir.
agefotostock/Alamy-Andrew Dunn/Alamy
Taramalı tünelleme mikroskobu örneği ve bu mikroskopla görüntülenen silisyum atomları
Bir nesneyi yüzlerce, binlerce hatta milyonlarca kez büyütebilmek bilim insanlarının canlı ve cansız varlıkların yapısına dair ayrıntıların farkına varmasını sağladı. Siz de küçük bir mikroskop edinerek mikro dünyanın hayranlık verici görüntülerine tanık olabilirsiniz.
Kaynaklar:
Hücre teorisi nedir, dediğimizde ökaryot hücrenin 3 temel kısımda incelendiğini öğreniriz. Hücre teorisi özellikleri, canlılık özelliklerini gösteren en küçük yapı taşını açıklar. Hücre teorisi maddeleri, sıralanırken boşaltım, üreme ve solunum gibi özellikler asıl olarak gerçekleştiği yerin hücre olduğunu öğreniriz. Hücre teorisi neyi savunur ve neyi açıklar, sorularına tüm canlıların hücrelerden meydana geldiğini açıklar yanıtını veririz. Hücre teorisini kim buldu, sizler için araştırdık.
Hücre, canlının canlılık özelliklerini taşıyan, yapı ve görev bakımından en küçük parçasıdır. Hücreye "göze" de denir. Hücreler yapılarına göre prokaryot hücreler ve ökaryot hücreler olmak üzere ikiye ayrılır.
Çok hücreli organizmalarda belirli cinsten hücreler birbirleriyle bağlantı kurarak kas doku, bağ doku ve sinir doku gibi dokuları oluşturur ve ortak işlevler gerçekleştirirler. Bu dokulardan bazıları ise birleşerek mide, kalp ya da beyin gibi organları oluşturur. Dahası, bazı organlar da bir araya gelerek sindirim sistemi, dolaşım sistemi veya sinir sistemi gibi organ sistemlerini meydana getirir. Bunlar gibi birkaç sistemin birlikte çalışmasıyla da organizmalar yani canlılar oluşur.
Hücre teorisinin temel prensibi "Hücre en küçük yaşam birimidir ve bütün hücreler, daha önceden var olan bir hücreden meydana gelmiştir." şeklinde açıklanabilir. Hücre teorisi özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Hücre teorisi maddelerini ise şu şekilde sıralayabiliriz:
Hücre teorisinin kimler tarafından keşedilerek ileri sürdüğü tarihçe şu şekildedir:
yüzyıldaAlmanbilim insanlarıTheodar Schwann ve Matthias Schleiden’in ayrı ayrı çalışmaları hücre teorisini doğurmuştur. Schleiden, 'de yayınladığı incelemesinde, hücrelerin nasıl oluştuğunu açıklamaya çalışmış ve hücrenin gelişmesinde çekirdeğin temel rol oynadığına ilişkin bir hipotez ileri sürmüştür. Her hücrenin ikili bir yaşam sürdüğünü, bunlardan birinin yalnızca kendi gelişmesiyle ilgili ve bağımsız bir hayat olduğunu, diğer yaşamının ise bitki dokusunun bir parçası gibi görev yaptığını söylemiştir.
Yani yaprağa, gövdeye ya da köke ait olabilen herhangi bir bitki hücresi, küçük ve bağımsız bir organizma gibi iş görür. Her hücre aynı zamanda ait olduğu daha büyük organizmanın yaşamına yardımcı olur.
Schleiden bitki hücrelerinde çalışırken, Schwann hayvan hücreleri ile çalışmıştır. Schwann, kurbağa hücreleri üzerine yaptığı gözlemlerden bazılarının, Schleiden’in bitki hücresi fikrine kolayca uygulanabileceğini görmüştür. Schwann, kuş yumurtasından kas teline kadar çeşitli hayvan dokularını inceleyerek hipotezi denemiş ve gözlemleri kendisini aşağıdaki genelleştirmeye götürmüştür.
“…tüm dokuların birimleri hücrelerden oluşur. Organizmaların, farklı da olsa, bu birimlerinin gelişmesi için genel bir prensibi vardır. Bu da hücrelerin oluşumu prensibidir.”
Schleiden ve Schwann ne hücreyi bulmuşlar, ne de adlandırmışlardır. Ancak, temel fikri alarak, canlıların hücrelerden oluştuğunu, hücrelerin bağımsız hareket etmelerine karşın, birlikte çalıştıklarını ileri sürmüşlerdir. Bir hücreli organizmalardan meşe ağaçlarına ve insana kadar tüm canlıların hücrelerden oluştuğunu söyleyen bu temel varsayım, hücre teorisidir.
Alman fizikçi ve biyoloğu olan Rudolf Virchow 'de hücrelerin daima hücre bölünmesi ile çoğaldıkları fikrini genelleştirmiştir. Virchow’un bildirisi Lâtince “omnis cellula a cellula” olarak söylenir ve her hücrenin başka bir hücreden geldiği anlamındadır. Bu genelleştirme Abiyogenez tartışmalarını da sonlandırmıştır. Bu bildiri aynı zamanda birkaç yıl sonra Darwin tarafından ortaya atılan evrim fikri için de bir temel oluşturmuş olup, hücre teorisinin ikinci temel varsayımıdır.
'a kadar yeni mercekler geliştirilmiştir. Alman biyolog Walther Flemming geliştirilmiş mercekler takılı mikroskopla, hücre bölünmesinde, çekirdekte meydana gelen olayları izleyebilmiştir. Olaya, iplik şeklindeki kromozomlar nedeniyle mitoz adını vermiştir.
Hücre teorisinin tarihi, fikirlerle bilimsel gözlemler arasındaki ilgiyi gösteren iyi bir örnektir. İnsan gözlemlerinin çok ilerisinde olan şeyleri açıklamaya çalıştığında yanlışlıklar yapmıştır. Yine de, yanlış fikirlerin olması, hiç fikir olmamasından iyidir. Çünkü, bu yanlış fikirler başkalarını da aynı problemler üzerinde düşünmeye, daha birçok deneyler yapılmasına yöneltir. Hücre teorisi ve evrim teorisi, biyolojinin iki temel genelleştirmesidir. Üçüncü temel teori gen teorisidir. Bu üç teori, her biri bir diğerini destekleyerek, birbirleriyle ilgili fikirlerden oluşmuş geniş bir yapı oluştururlar.