Kanuni Sultan Süleyman, tartışmasız Osmanlı Devleti'nin en kudretli padişahıydı.
Onun iktidarını gölgeleyen en ihtilaflı yan şüphesiz ailesiydi.
Muhteşem Süleyman, 2 öz evladını ve 6 torununu siyasi gerekçelerle katledecekti.
Bilhassa katledilen torunların henüz çocuk olması ahali tarafından teessürle karşılanmıştı.
Kanuni Sultan Süleyman / Görsel: Wikipedia
Halk arasında ve Yeniçeri Ocağı'nda Şehzade Mustafa son derece sevilen bir şehzadeydi.
Bu ölümün arkasındaki kişiler Rüstem Paşa ve Hürrem Sultan olarak gösteriliyordu.
Velhasıl-ı kelam, iktidar hırsı keskin bir bıçaktır, günün sonunda mutlaka sahibini de keser.
Hürrem Sultan, kendi öz evlatlarının iktidar savaşına tanık olacak ve oğlu Şehzade Beyazıt'ın yanı sıra beş torununun katledilişini görerek bu dünyadan göçüp gidecekti.
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Şehzade Beyazıt; kişiliği ve cesareti ile üvey ağabeyi Şehzade Mustafa'nın izinden gidiyordu.
Ahali ve ocak tarafından sevilen Şehzade Beyazıt, saray entrikalarında kardeşi ve siyasi rakibi Şehzade Beyazıt kadar mahir değildi.
Kanuni Sultan Süleyman, Şehzade Beyazıt'ı Kütahya Sancağı'ndan alıp da Amasya Sancağı'na sürdüğünde saray siyasetinin inceliklerini/ oyunlarını kabul etmeyen Şehzade Beyazıt hıncını Vezir Pertev Paşa'dan çıkartıp Konya'ya gitmesi önüne geçilmesi mümkün olmayan olayların hazırlayıcı olur.
Şehzade Beyazıt'ın hesabi değil, hasbi olan duruşunu babasına yazdığı mektuptan anlaşılıyor.
Aynı mektuptan Şehzade'nin saray entrikaları karşısındaki çaresizliği de gözler önüne seriliyor.
Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Beyazıt tarafından gönderilen arpa emini ile gelen müteferrikanın takriri (Topkapı Sarayı Arşivi, No: )
Şehzade Beyazıt, babasına yazdığı mektup esasen bir cevap mektubu olduğunu görüyoruz.
Babası Kanuni Sultan Süleyman'ın kendisine inanıp ve güvenmesi telkini karşısında verdiği cevap olumsuz olur.
Kanuni'nin Şehzade Selim ve saray eşrafının fitneleri karşısında sonunun Şehzade Mustafa gibi olacağını düşünen Beyazıt, fitnenin dehşetine işaret eder:
Mektubu şerifinizde buyurmuşsunuz ki sen de bana inan, sana yaramaz kasdm yoktur deyu. Benim sultanım hak buyurdunuz; Hakteâlâ bir gününizi bin ide. Sultantm inandım, ama ki etrafta beylerbeyiler cemiyet edince ve Selim Han dahi böyle fitnelik etmek ile alem yaramaz olmuştur. İle bahane gerek, cümle alem derler ki Padişah hazretlerinin Beyazid'e yaramaz kasdı vardır; bu cemiyetler ve tedarik hep yaramaz kasdı olduğundan derler; âlemde bednam oldum.
Şehzade Beyazıt (temsili)
Şehzade Beyazıt, mektubun ilerleyen satırlarında Sultan'ın sözlerine inanmak istediğini ama Kanuni'nin şüpheciliği ve Şehzade Selim'e duyduğu iltifatın gerçekleri görmesine engel teşkil ettiğini ifade eder:
Benim sultanım söz çoktur, derdim çoktur; eğer dersem yine gücenürsüz ; Vallah Billâh bende yaramazlık yoktur hep bu eyledikleri iftiradır ; âlem yaramaz olmuştur; görürler, sultanımın bu denlu incinmeleri vardır. Size her kim benim içün iyilik söyler ise inanmazsuz, incinürsüz, ama ki her kim yaramazlık söylerse inanursuz, nice lâtuflar idersüz ve Selim Han'a bu denlü nazarınız vardır; onun için böyle müfsidlik iderler.
Sultan II. Selim / Görsel: Wikipedia
Şehzade Beyazıt, babasına karşı bir küstahlığı olmadığını istediğinin yalnızca Ankara Sancağı'na atanmak istediğini ama fitnecilerin onu hedef aldıklarını belirterek babasından kendisine sahip çıkmasını ister:
Ne diyem derdim çoktur, beyan kabil değildir eğer dersem yine incinürsüz; hele bazı haber ve mesalihi arpa emini Kurt kulunuza cümle ~ısmarladım; ümittir ki sultanım haber alasız; korkarım ki haber ağızdan ağıza yayılınca nice ziyade nesne katalar; eğer caiz ise sultanım hazretleri mezkur Kurt kulunuzu kendunuz çağırup haber alasız, yahut sultanıma yakin yerde söyledesiz.
Ne kim söylerse sultanım kendunuz istimâ idesiz; yine bana cevap gönderesiz; emri şerifiniz ve rızay-ı şerifiniz her ne ise bildiresiz; şimdengeru her git muhalefetim yoktur, evvelden dahi yok idi; amma ki takdir de böyle imiş, hep pişmanım, ayrık küstahlık etmiyelim.
Küstahlığım ne ise ve kangı fiilimden incünürsüz bildiresiz, ayrık etmiyeyim; amma ki bana dahi yazıktır, bu Amasya'da halim mükedderdir; Allah rızası içün beni âzâd idesin. Bana Engürü (Ankara) sancağını inayet idesiz.
Olmadı.
Şehzade Beyazıt'ın kaderi amcası Cem Sultan'ınkinden farklı olmayacaktı.
Siyasi hatalar sonucu Şah Tasmab'a sığındı.
Şah Tasmab, yüklü miktarda bir para karşılığında Şehzade Beyazıt'ı Kanuni Sultan Süleyman'ın elçilerine teslim etti.
Rivayet odur ki Kanuni Sultan Süleyman, Şehzade Mustafa travmasından sonra Şehzade Beyazıt'ı katletmek istemiyordu.
Öyle ki Şah Tasmab ile yapılan anlaşmanın maddeleri arasında şehzadenin sağ teslim edilmesi vardı.
Şah Tasmab / Görsel: Wikipedia
Öyle görünüyor ki işini şansa bırakmak istemeyen Şehzade Selim taraftarları Şehzade Beyazıt'ı ele geçirir geçirmez katletti.
Kanuni Sultan Süleyman bu cinayete müsaade ettiği için Şah Tasmab'a paranın ancak yarısı kadarını verdi.
Bununla da yetinmeyen Şehzade Selim taraftarları Şehzade Beyazıt'ın Amasya'da bulunan ve henüz bebek denebilecek yaştaki oğlunu da hunharca katledecekti.
Lafı uzatmadan sözü Kanuni Sultan Süleyman'a bırakalım:
Ey demeden mazhar-ı tuğyan ü isyanım oğul,
Takmayan boynuna hergiz tavk-ı ferman'ım oğul,
Ben kıyar mıydım sana ey Bayezıt Han'ım oğul,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.
Enbiya vü evliya, ervah-ı âzam hakkıçün,
Nûh u İbrahim ü Musî İbn-i Meryem hakkıçün,
Hatm-ı âsâr-ı nübüvvet Fahr-i Âlem hakkıçün,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.
Âdem adın itmeyen Mecnun'a sahralar durak,
Kurb-i taattan kaçanlar daima düşer ırak,
Tan değildir der isen 'Vâhasretâ, dâd-el-firak'
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.
Neşet-i Haktır übüvvet, ram olan olur kerim,
'Lâ-t'akul üf!' kavlini inkâr eden kalur yetim,
Taat'a, isyana âlimdir Hudavend-i azîm,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.
Hak reâya-yi muti-e rai etmiştir beni,
İsterim mağlûb idem ağnâm'a zi'b-i düşmeni,
Haşelillah öldürürsem bîgüneh nâgeh seni,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.
Rahmü şefkat, ziyb-i iman olduğun bilmez misin,
Ya dem-i ma'sum'u dökmekten hazer kılmaz mısın,
Abdi âzâd ile Hak dergahına varmaz mısın,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.
Tutalım iki elin baştan başa kanda ola
Çünki istiğfar idersen biz de afv-etsek n'ola
Bayezîd'im suçunu bağışlarım gelsen yola,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
gösterim
29,54viral puan
Muhteşem Yüzyıl dizisiyle birlikte insanların kanuni-Hürrem aşkına ilgisi arttı. Konu hakkında yazılan kitaplar hala yok satıyor. İşte, Kanuni seferdeyken yazılmış mektuplar. Hürrem Sultan
jakumetsu saat
"Canımın Parçası Sultanım,
Sana kavuşabilmek için sabahlara kadar dua etmekteyim. İçimi yakan dudaklarına bir daha dokunabilir miyim diye avazım çıktığı kadar Allah'a yalvarmaktayım. Biliyorum şu an Allah adına seferdesin. Zafer kazanmak ve cihadı yüceltmek için yollardasın. Muvaffak olmanı dilerim. Fakat sana kavuşmak en büyük dileğimdir. Sen gamlı kederli yüreğimin tek ilacısın. Gönlüm ancak senin yanında huzur bulabilir. Bu kölen sinesinden fışkıran özlem dolu yüz binlerce yanık yakarışı sana arz eder. Bu çaresiz kulun sana karşı en ufak bir kusur işlemişse kıyamet günü Allah bunun hesabını sorsun. Benim yüzümden en ufak bir üzüntüye düştüyseniz rahatım zahmete varlığım yokluğa ve sağlığım hastalığa çevirilsin. Eğer böyle bir şey yapmışsam kahrımdan perişan olup inim inim inlemek bana revadır.
Tek dileğim size tekrar kavuşmaktır. Size kavuşmuş olmaya ömrüm canım her şeyim feda olsun. Yeter ki sizi yeniden görmek müyesser ola. Allah'tan dileğim sizi benden hiç ayırmamasıdır. Sizin ömrünüze benim ömrümü de katsın ki Hak emrinin bizi ayırdığına şahit olmayayım. Yusuf yüzlü sultanım benim yüzümden asla keder çekmesin. Çektiğim ayrılık acısını anlamak isteyen varsa Yusuf Peygamber kıssasını okusun. O zaman bana hak verirler. Mübarek yüzünüzü tekrar görmek arzusuyla çektiğim ıztırabı bu kalemler ifade etmeye kafi gelmiyor. Şu an derdimi tam olarak anlatmaya hiçbir şey muktedir değil. Çektiğim acıları ancak sizden gelecek bir haber ağzınızdan çıkacak bir küçük söz dindirebilir. İşte ancak o zaman Allah'a sonsuz şükürler sunarım. Sizden gelen mektuplar sevinçten beni ağlatıyor. Çünkü o mektuplarda gönlümü alan sözleriniz var. O sözlerle içimi süslüyor ve gönlümü arzuladığım her şeyi bulacağım bir hazineye çeviriyorsunuz.
Benim gözümün nuru sultanım hiçbir gecem yoktur ki ayrılık acısıyla çıkardığım ahlardan dünya yanmasın hiçbir günüm yoktur ki yüzünüzü hatırladıkça attığım feryatlardan yıldızlar parçalanmasın. Gündüzümü geceye çevirdin ey ay yüzlüm senden ayrı kalmak çok zor ah bu ayrılık vah bu ayrılık Biliyorsunuz ben ancak dolunay gibi aydınlık saçan ışığınızla saadet bulabilirim. Ben güneşinden uzak düşmüş bir yıldız gibiyim sizden uzaktayken. Sizden ayrı kaldığımda hiç ışığım kalmıyor. Biliniz kisizden uzakta çok müşkil durumdayım sultanım. Yüreğime düşen dert çok ağır sultanım.
Benim sultanım ayrılık acısını ne kadar anlatsam bitmez. Siz de bu kulunuzu mektupsuz bırakmayınız. Hiç olmazsa birkaç satır kelmanızla avunurum. Elbette size daha çok şey yazmak muradındayım. Fakat bu kadarına gücüm ancak yeter. Sizden gelen mektubunuz okunduğunda ben dahi gözyaşları içinde kalıyorum. Oğulların Selim ve Abdullah da bu halime kendi gözyaşlarıyla eşlik ederler. Saray halkının ve oğullarının sana çok selamları vardır. Mektubunuzda vezirlerinizden birine küskünlüğüm olup olmadığını sorarsınız. Bu konuda bir kerecik beni dinlerseniz gerçeği anlarsınız. Paşa kullarınıza da selamlar ederim. Ayrıca size eşlik eden oğlunuz Mustafa'ya da selamımı iletiniz. İki dünyada da huzur bulmanız dileğiyle. Fakir ve hakir cariyeniz Hürrem."
"Yüzümü yere koyup ayağına kapandığım sultanım hazretleri
Benim güneşim ve mutluluk kaynağım ayrılık acısıyla ciğeri kebap olmuş gecesi gündüzüne karışmışhasret denizinde boğulmuş bu çaresiz kulunuzun halini sorarsanız biliniz ki sultanımdam ayrı kaldığım için inleyen feryat ve figan eden bir bülbül gibiyim. Allah çektiğim bu acıyı kimseye yaşatmasın. Hassaten bir buçuk aydır sizden bir haber alamıyordum. Allah şahidimdir sabahlara kadar ağlıyordum. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Gözlerim kapılarda sizden gelen bir haber var mıdır diye beklemekteydim.
Çok şükür zafer haberiniz ulaştı da sevince boğuldum. Bu müjdeli haberler üzerine burada şenlikler yapıldı herkes mutlu ve sevinçli oldu. Hızır ve İlyas hazretleri memleketler alan ve yedi iklimi fetheden sultanıma daima yardımcı olsunlar. Cümle enbiyalar ve evliyalar sana destekçi olalar. Sultanımdan tek isteğim bir an önce bu kuluna dönmesidir. Sultanım dönsün ki ayağına yüzümü sürebileyim. İnşallah dönüşünüz kısa bir sürede mukadderdir. Kulunuza bir miktar hediye göndermişsiniz. Varolun sultanım. Sizin hediyeniz bize canımız kadar kıymetli gelir. İstanbul'dan soracak olursanız sultanım salgın hastalık hala devam etmektedir. Fakat eskisi gibi çok fazla etkin değildir. İnşallah sultanım dönene kadar tamamen yok olur.
Sultanım cevabınızı lütfen çabuk gönderiniz. Yemin ederim ki sizden haber almadan bir iki hafta geçtiğinde tüm alemi karışıklıklar kaplıyor. Şehirde de karışıklıklar çıkıyor. Sanmayın ki sadece kendimi düşünürüm. Halkınız da sizden haber gelmesini gözler Yanınızda bulunan oğullarınıza da çok selam ederim. Hepsinin gözlerinden öpüyorum. Buradaki oğullarınız da size selam ederler. Hürmetle ellerinizden öperler sultanım. Saray halkının da selamları vardır. Kabul buyurunuz sultanım."
"Sultanım Padişahım
Dualarım o güzel yüzünüz ve bir bakışıyla bütün dertlerimi yok eden güzel gözleriniz içindir. Her an hasretinizle inleyen ve ancak size kavuştuğunda huzur bulacak olan bu kulunuzun duaları inşallah kabul buyurulur. Hasret acısıyla kıvranan ve çektiği ıztıraplar yüzünden perişan olan bu çaresiz kulunuzdan bu değersiz sızlanmaları kabul ediniz.
Ben sadece sizin yanınızda huzur bulabiliyorum. Sizin yanınızda olmaktan duyduğum mutluluğu anlatmaya kalemler yetmez. Sizinle birlikte olduğumuz anların hatırası sizin yanınızda geçirdiğim günlerin anısı bu miskinin gönlünde hep yaşamaktadır. Hiç olmazsa sizinle yaşadıklarımız sizinle ortak anılarımız sayesindebiraz olsun teselli bulabilmekteyim. Esen rüzgarlar çektiğim acıları size ulaştırsa anlarsınız ki kulunuzun durumu feryat ve figan eden bülbül gibidir. Sizden ayrı kaldığımda dermanım takatim kalmıyor. Kimse acılarımı dindiremiyor. Gamla dolu gönlümü görseniz ayrılık acısıyla inleyen bir ney gibi hasta ve perişan olduğumu hemen anlarsınız.
Ömrüm azizim sultanım Allah'tan tek dileğim ve yüreğimin biricik arzusu size tekrar kavuşabilmek ve ışık saçan yüzünüze bir defa daha bakabilmektir. Artık bir daha ayrılık olmasın. Rabbimden elbette dilerim ki benim sultanım candan ve gönülden sevdiğim şahım dünyada ve ahirette hep mutlu olsun. Düşmanlarına karşı daima zaferler kazansın. İyi biliyorum ki benim sultanım bu kulunu kaderin bir cilvesi ile gördü ve sevdi bu kulana mutluluk ve huzur ihsan etti. Bu cariyesinin gözyaşlarını dindirip sevindirdi. Sultanım sayesinde doğru yolu bulup iman ettim. Bu yüzden mutlu olacağım gün sadece size kavuşacağım gündür. Size gözyaşlarımı damlattığım bir elbise gönderdim. Hatırım için giyesiniz. Sultanım saray halkının ve oğullarınızın çok selamları vardır. Herkes ayağınıza yüz sürmeyi murad eder. Bundan başka her iki cihanda mutluluğunuzu dilerim sultanım. Fakir ve hakir cariyeniz Hürrem"
Bu çirkin yüzümü ayaklarına sürdüğüm canımın içi sultanım hazretleri
"Çok şükürler olsun Allah'a ki mübarek mektubunuz bize ulaştı. Ulaştı ki gözlerimiz nurla gönüllerimiz sevinçle doldu. Haktan sizi bir daha benden hiç ayırmamasını dilerim. Rabbim yeniden sizi görebilmeyi nasip etsin. Benim canımın paresi ömrümün hasılı devletli sultanım; mektubunuzda sağlığınızın iyi olduğundan da bahsetmişsiniz. Allahıma binlerce şükürler olsun. Rabbim seni hatalardan kusurlardan saklasın.
Ben aciz kulunuzu sorarsanız canım sultanım ne gecem gece ne de gündüzüm gündüzdür. Sizin gibi bir padişahtan ayrı kalmak beni mahvetmiştir. Vallahi ayrılık acısından yanıp bitmişim. Vallahi dünyada tek dileğim size tekrar kavuşabilmektir. Yoksa benim ıztırabımı anlatmaya ne söz kafidir ne de kalem Bir daha görmek nasip olur mu ki sizi? Bir kere daha sürebilsem yüzümü ayağınıza keşke. Beni unutmanızdan korkarım devletli sultanım. Eğer beni unutursanız biliniz ki o gün ben ölürüm. Tek ihtiyacım olan şey beni hatırlamanızdır sultanım. Kimselere nazar etmeyiniz. Ben zaten sizden uzak olmakla perişanım. Yanmışım bu derdin ağırlığıyla. Ne olur bu kulunuzu daha fazla yakmayın.
Ah benim canımın parçası devletli sultanım sayenizde yaptırmakta olduğum hamam konusunda emirler göndermişsiniz. Vallahi o kadar sevimdim ki bilemezsiniz. Ancak elimdeki tüm paramı bu işe harcadım. Kendime ait harçlık bile kalmadı. Fakat tek muradım bu işin tamamlanmasıdır. Bundan başka çocuklarınızı sorarsanız çok iyilerdir. Sizin eteğinizi öpmeyi dilerler. Cihangir oğlunuzun omuzundaki rahatsızlık da iyileşti çok şükür. Yine de dualarınızı eksik etmeyiniz. İnşallah sultanımın kılıcı daima galip gelir ve düşmanlarını kahreder.
Bunun dışında tüm kullarınız size selam ederler sultanım."
Osmanl dönemindeki aşklar hiç düşündünüz mü? Tarihler çok eskiye dayansa da yaşanlan aşk, her zaman ayndr.
Entrikalar, zekas ve güzelliği tarihe damga vuran Hürrem Sultan en çok da Kanuni'ye olan aşk ile dilden dile dolanmştr.
Mektuplarda Osmanl döneminde yaşanan büyük sevda ve özlemlerin satrlara edebiyatn tüm yönleriyle ele alnarak aktarldğ görülüyor.
Osmanl tarihinde Kanuni Sultan Süleyman'n siyasi başarlarnn yan sra eşi Hürrem Sultan'a olan aşk da önemli bir yer tutmuştur. Bu aşkn ispat ise Hürrem Sultan'n seferde olan eşi Kanuni Sultan Süleyman için ylnda kaleme aldğ ve arşivlerde muhafaza edilen mektuplarda ortaya çkyor.
Hürrem Sultan, Kanuni'ye hislerini aktardğ mektubuna; "Sultanm, Padişahm, muhabbet bahçesini andran güzel yüzünüzün çiçekleriyle bezenmiş dualarm ve gözünüzün coşku veren şarabyla dolup taşan övgülerimi, seher vakti hasret köşesinde ah çekenler ve ayrlk diyarnda geceleri inleyenlerle birlikte mutluluk yldzm olan siz sultanmn huzuruna ithaf ederim." ifadeleriyle başlyor.
Mektubunda içinde bulunduğu durumu ve duygularn anlatan Hürrem Sultan, şöyle devam ediyor:
"Ben Allah'n yarattğ bu kainat içinde kaybolmuş birisiydim. Ömrümün baharn sizin mücevher kutunuzdaki bir inci olarak korumanz altnda yaşadm. Hasret acsyla kvranan ve çektiği zdraplar yüzünden perişan olan bu çaresiz kulunuzdan bu değersiz szlanmalar kabul ediniz. Ben sadece sizin yannzda huzur bulabiliyorum. Sizin yannzda olmaktan duyduğum mutluluğu anlatmaya kalemler yetmez. Sizinle birlikte olduğumuz anlarn hatras, sizin yannzda geçirdiğim günlerin ans, bu miskinin gönlünde hep yaşamaktadr. Hiç olmazsa sizinle yaşadklarmz, sizinle ortak anlarmz sayesinde biraz olsun teselli bulabilmekteyim.
Esen rüzgarlar, çektiğim aclar size ulaştrsa anlarsnz ki kulunuzun durumu feryat ve figan eden bülbül gibidir. Sizden ayr kaldğmda dermanm, takatim kalmyor. Kimse aclarm dindiremiyor. Gamla dolu gönlümü görseniz, ayrlk acsyla inleyen bir ney gibi hasta ve perişan olduğumu hemen anlarsnz."
Hürrem Sultan Kanuni'ye gözyaşlarn akttğ bir kyafet gönderiyor mektup ile birlikte. Mektubunun ikinci ksmna da, Kanuni'ye "Ömrüm, azizim, sultanm" diye hitap ederek başlyor.
"Allah'tan tek dileğim ve yüreğimin biricik arzusu; size tekrar kavuşabilmek ve şk saçan yüzünüze bir defa daha bakabilmektir. Artk bir daha ayrlk olmasn. Rabbimden elbette dilerim ki benim sultanm, candan ve gönülden sevdiğim şahm, dünyada ve ahirette hep mutlu olasnz. Düşmanlarna karş daima zaferler kazanasnz.
yi biliyorum ki benim sultanm, bu kulunu, kaderin bir cilvesi ile gördü ve sevdi, bu kuluna mutluluk ve huzur ihsan etti. Bu cariyesinin gözyaşlarn dindirip sevindirdi. Sultanm sayesinde doğru yolu bulup iman ettim. Bu yüzden, mutlu olacağm gün, sadece size kavuşacağm gündür. Size gözyaşlarm damlattğm bir elbise gönderdim. Hatrm için giyesiniz." sözleriyle duygularn kağda aktaryor.