hz muhammed sav dogum tarihi / Hz Muhammed Biyografi.info

Hz Muhammed Sav Dogum Tarihi

hz muhammed sav dogum tarihi

Hz Muhammed

İslam Peygamberi

Hz Muhammed, 20 Nisan 571 tarihinde Mekke, Suudi Arabistan’da doğmuştur. Babası Abdullah, annesi Âmine, dedesi Abdülmuttalip, büyük babası Vehb, babaannesi Fatıma, anneannesi ise Berre’dir. Doğmadan 2 ay önce babası vefat etti. Doğduktan sonra 4 yaşına kadar sütannesi Halime’nin yanında, bundan sonra 2 yıl boyunca da annesi Amine’nin yanında kaldı. 6 yaşında iken annesi onu akrabalarıyla tanıştırmak ve babası Abdullah’ın kabrini ziyaret etmek için Medine’ye götürdü.

Annesi Âmine, kocası Abdullah’ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları’ndan. Akrabasıyla tanışmıştı. Annesi Âmine dönüşte Ebva denilen yerde hastalanıp vefat etti ve orada toprağa verildi. Bu sırada yolculukta kendileriyle birlikte olan Ümmü Eymen onu Mekke’ye ulaştırdı ve dedesine teslim etti. 6 yaşından 8 yaşına kadar dedesi Abdulmuttalib’in yanına kaldı O da ölünce, vasiyeti üzerine amcası Ebu Talib’in evine taşındı. Hazreti Ali'nin babası Ebû Tâlib ile Hz Muhammed'in babası Abdullah ana baba bir kardeşti.

Ebû Tâlib, zeki ve âlicenâb bir zâtdı. Zengin olmamakla beraber, asâleti ve âlicenâplığı sebebiyle herkesten saygı görüyordu. Yeğeni Hz. Muhammed'i çok seviyor, hiç yanından ayırmıyordu.

Hz Muhammed, 13 yaşından itibaren amcaları ile birlikte ticarete atıldı. Uzun bir süre bu işle meşgul oldu ve bu alanda doğrulukla, dürüstlükle tanındı. Henüz 20 yaşında iken hırsızlık, gasp, eşkıyalık, zulüm ve haksızlıklara karşı bir tedbir almak amacıyla bazı Mekkelilerin oluşturduğu Hılfulfudül adlı kuruluşa katıldı ve etkili bir üye olarak görev yaptı.

Hz Muhammed, 596 yılında 25 yaşına geldiğinde Hz Hatice ile evlendi. Hz Hatice bu esnada kırk yaşında idi ve onunla evlenmeye karar verişinde Hz Muhammed’in “el-Emin: Güvenilir, dürüst” olarak tanınması birinci derecede rol oynamıştı. Hz Hatice ile olan evliliğinden Abdullah, Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Kasım, Fatıma adlarında altı çocukları oldu. Çocuklarından Hz.Fatıma hariç bütün çocukları Hz Muhammed’den önce vefat etmişler. Kasım ile Abdullah küçük yaşta öldüler. Kızları büyüdüler. Fakat Fâtıma'dan başka hepsi de babalarından önce vefât ettiler. Yalnız Fâtıma, Hz Muhammed'in vefâtından sonra altı ay daha yaşadı.

Hz Muhammed, kızlarının en büyüğü Zeyneb'i Ebu'l-Âs ile evlendirdi. Ebü'l Âs, Müslüman olmadığı için, Zeyneb'in hicretine izin vermemişti. Bedir Savaşında esir düştü. Zeyneb'i Medine'ye göndermek şartı ile serbest bırakıldı. Daha sonra Müslüman olarak Medine'ye geldi. Zeyneb'i tekrar aldı.

Rukiye ile Ümmü Gülsüm'ü, amcası Ebû Leheb'in oğullarından Utbe ve Uteybe ile evlendirmişti. İslâmiyetten sonra Ebû Leheb, Hz Muhammed'e olan düşmanlığı sebebiyle oğullarına eşlerini boşamaları için baskı yaptı. Onlar boşadıktan sonra, Hz Muhammed Rukiye'yi Hz. Osman'la evlendirdi. Rukiye'nin ölümünden sonra da Ümmü Gülsüm'ü nikâhladı. Bu yüzden Hz. Osman'a "iki nûr sâhibi" anlamına "Zi'n-nûreyn" denildi.

En küçük kızı Fâtıma'yı (d. 610) ise 624 yılında Hazreti Ali (d.599) ile evlendirdi. Hasan ve Hüseyin, Hz. Fâtıma'nın çocuklarıdır. Hz. Fatıma, evlendikten bir yıl kadar sonra ilk çocuğu Hasan’ı, ondan bir yıl sonra da ikinci çocuğu Hüseyin’i dünyaya getirdi. Daha sonraki yıllarda Ümmügülsüm ve Zeynep adlı kızları ile Muhsin adlı oğlu dünyaya geldi. Hz Muhammed'in nesli, Hz. Fâtıma ile devâm etmiştir.

599 yılında doğan Hazreti Ali, Hz Muhammed’in amcasının oğludur. Peygamberimiz amcasının ve yengesinin kendisine yaptıkları iyiliklere karşılık Hazreti Ali’yi yanına alarak onu sanki kendi çocuğuymuş gibi yetiştirmiştir. Hazreti Ali’nin, Hz Muhammed’e kan bağıyla bağlı olması, bizzat Hz Muhammed tarafından yetiştirilmesi, ilk çocuk Müslümanlardan olması ve Hz Muhammed’in kızı ile evlenmiş olması sebebiyle Hz Muhammed’in hayatında çok önemli bir yere sahiptir.

Hz Muhammed'in Mısırlı eşi Mâriye'den de İbrâhim adlı bir oğlu olmuş, fakat Hicretin 10'uncu yılında henüz iki yaşına girmeden ölmüştür.

35 yaşına geldiğinde Kabe hakemliği yaptı; Hz. İbrâhim ve Hz. İsmâil tarafından yapılmış olan Kâbe, geçen uzun asırlar içinde yağmur ve sel suları ile harabolmuş, tâmir edilmesi gerekmişti. Kureyşliler, Kâbe binasını yıkarak, yeniden yapmaya karar verdiler. Kabe’nin tamiri sırasında Haceru’l-esved’in yerine konulması sırasında ortaya çıkan anlaşmazlığı, taşı bir yaygı üzerine koyup tüm kabile reislerine taşıtmak suretiyle giderdi, böylece kabileler arasında çıkması muhtemel bir kavgayı önlemiş oldu.

Hz Muhammed 40 yaşlarına yaklaştığında kendisinde insanların arasından uzaklaşıp kırsal alana çıkmak, yaratılışın ve evrenin inceliklerini düşünmek arzusu uyandı. Bu münasebetle belli sürelerde Hira-Nur dağındaki mağarada kalmaya başladı. Nihayet 40 yaşında iken 610 Ramazan ayında bir gün Cebrail Aleyhisselam geldi ve vahiy süreci başlamış oldu. İlk vahiy edilen ayetler, “Yaratan Rabb’inin adıyla oku!” diye başlıyordu. Böylece Yüce Allah tarafından Peygamberlikle görevlendirilmiş oldu.

Hz Muhammed, İslam davetine evet diyerek ilk inanma şerefine Hz Hatice, Hazreti Ali, evlâtlığı Hârise oğlu Zeyd ve Hz. Ebu Bekir eriştiler. Hz Muhammed âilesi dışındakilerden ilk olarak Hz. Ebu Bekir'i İslâm'a dâvet etti. Hz. Ebu Bekir bu dâveti tereddütsüz kabûl etti. Hz. Ebû Bekir'in Müslüman olmasıyla, Hz Muhammed büyük bir desteğe kavuştu. Hz. Ebû Bekir'in gayret ve delâletiyle, Mekke'nin önemli şahsiyetlerinden Affân oğlu Hz. Osman, Avf oğlu Abdurrahman, Ebû Vakkas oğlu Sa'd, Avvâm oğlu Zübeyr, Ubeydullah oğlu Talha da Müslümanlığı kabûl ettiler. Hz. Hatice'den sonra Müslüman olan bu 8 zata "İlk Müslümanlar" (Sabıkûn-i İslâm) denilir.

Peygamberliğin ilk altı yılı dolarken Hz Hamza ve Hz Ömer gibi yiğitlik ve cesaretleriyle tanınan zatlar Müslüman oldu

10. Peygamberlik yılında peş peşe Hz Hatice ve Ebu Talib ölünce düşmanların eza ve cefaları bir kat daha arttı. Çünkü bunlar hatırlı insanlardı, çevreleriyle Peygamberimize destek veriyorlardı. Bu sırada Hz Muhammed, dış destek sağlamak amacıyla Taife gitti. Ne var ki Taifliler İslam’ı kabul etmediler, Hz Peygamber’e destek vermediler, üstelik onu taşlattılar, üstü başı kan içinde kaldı, Taif dışında bir bağa sığınarak taşlanmaktan kurtulabildi.

Müslümanların çok olmasına rağmen mekkenin ileri gelenleri Müslümanlara türlü eziyetler işkenceler ve boykot uyguluyorlardı. Bundan korunmak için Hz Muhammed, 615 yılında bir grup müslümanı Habeşistan’a gönderdi, bu olay müslümanların ilk hicreti oldu. Daha sonra arkalarından bir kısım Müslüman daha Habeşistan’a hicret etti.

Ardı arkası kesilmeyen bu sıkıntılar devam ederken aynı günlerde Hz Muhammed Mirac’ta İlahi ikramların doruğuna eriştirildi, Yüce Allah’ın huzuruna yükseltildi ve İlahi buyrukları, aracı olmaksızın dinlenme ve alma imkânına kavuşturuldu.

Bütün zorluklara rağmen Hz Muhammed İslam’ı tebliğ çabalarını sürdürüyordu. Birer yıl arayla 1 ve 2 Akabe Biatları yapıldı. Bunu takip eden zaman diliminde Yüce Allah’ın izni ve buna bağlı olarak Hz Muhammed’in müsaadesi üzerine Müslümanlar Mekke’den Medine’ye göç ettiler. İslam tarihi literatüründe buna, “hicret” denilmiştir. En sonunda 622 yılında Hz Muhammed de Hz. Ebu Bekir ile birlikte Medine’ye göç etti.

Hz Muhammed Medineli Müslümanlar yani Ensar (Yardımcılar) ile Muhacirler (hicret edenler) arasında kardeşlik kurdu. Böylece Medine İslam devleti kurulmuş oldu. İslam devletinin kurulmasıyla müşrikler Müslümanlara saldırmaya başladı ilk savaş Bedir savaşı oldu.

Hz Muhammed, 626 yılında 55 yaşında iken, Hz. Ebu Bekir’in kızı Hz Âyşe ile evlendi. Hz Muhammed, 625 yılında Hz Ömer’in kızı olan Hafsa (d. 606) ile onun kocasının hicri 3.yılda Uhud Savaşı'nda ölmesi üzerine evlenmiştir.

Puta tapıcılarla Müslümanlar arasında Bedir, Uhud, Hendek, Müreysi gibi savaşlar oldu. Hz Muhammed’in sağlığında İslam elçisi dokunulmazlığı olduğu halde öldüren ve Medine’ye saldırmayı tasarlayan Hıristiyanlara karşı da Mute ve Tebük seferleri düzenlendi, 630 yılında Mekke fethedildi Hz Muhammed, çıkmaya mecbur olduğu vatanına üstünlük sağlayarak ve genel af ilan ederek girdi. Mekkenin fethinden sonra arap yarım adası hızlı bir şekilde Müslümanların kontrolü altına girdi.

Hz Muhammed, 632 yılında hac esnasında Mekke’de Arafat’ta yüz binden fazla Müslüman’a bir konuşma yaptı. İslam düşüncesinin bir özeti olan ve insan hakları bakımından çok mükemmel prensipler içeren bu konuşma İslam tarihinde “Veda Hutbesi” diye anılmaktadır.

İslamiyet’i sabırla, azimle, cesaretle, insanlara ulaştıran Hz Muhammed, humma hastalığına tutuldu. Bu hastalık 13 gün sürdü ve 8 Haziran 632 Pazartesi günü Medine, Suudi Arabistan’da hayata gözlerini 61 yaşında yumdu, Allah’ın rahmetine kavuştu. Cenaze namazı erkekler, kadınlar ve çocuklar olmak üzere sıra ile cenazenin bulunduğu hücre-i saadette kılındı ve orada toprağa verildi.

Peygamberimizin Veda Hutbesi :
"Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

"İnsanlar! bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınızda öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

"Ashabım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. Oda sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur. "Ashabım! "Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faizde Abdulmuttalibin oğlu (amcam) Abbasın faizidir. Lakin ana paranız size aittir. Ne zulmediniz nede zulme uğrayınız.

"Ashabım! "Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davalarda tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalibin torunu İlyas bin Rabia’nın kan davasıdır.

"Ey insanlar! "Muhakkak ki şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsınız bu da onu memnun edecektir. Dinimizi korumak için bunlardan da sakınınız.

"Ey insanlar! "Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allahtan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allahın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allahın emri ile helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınlarında sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evinize almamalarıdır.

Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırsa Allah size onları yatakların yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınlarında sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

"Ey müminler! "Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler Allahın kitabı Kur an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir.

"Müminler! "Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman kardeşinin kanıda, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.

"Ey insanlar! "Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesi ayrılmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuş ise ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır. Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan köle Allahın meleklerinin ve bütün insanların lanetine uğrasın. Cenab-ı hak bu gibi insanların ne tevbelerini ne de adalet ve şehadetlerini kabul eder.

"Ey insanlar! "Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arabın arab olmayana, arab olmayanında arab üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahında kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allahtan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız Ondan en çok korkanınızdır. "Azası kesik siyahi bir köle başınıza amir olarak tayin edilse sizi Allahın kitabı ile idare ederse onu dinleyiniz ve itaat ediniz. "Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz. "Dikkat ediniz! şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız: Allaha hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız. Allahın haram ve dokunulmaz kıldığı canı haksız yere öldürmeyeceksiniz. Hırsızlık yapmayacaksınız. İnsanlar "la ilahe illallah" deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emr olundum. Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Hesapları ise Allaha aittir.

"İnsanlar! "Yarın beni sizden soracaklar ne diyeceksiniz? Sahabe-i kiram hep birden şöyle dediler; "Allah’ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz,d iye şehadet ederiz". Bunun üzerine Resul''i Ekrem Efendimiz şehadet parmağını kaldırdı, sonrada cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu;

"Şahid ol Yarab! Şahid ol yarab! Şahid ol yarab!"

Kaynak:Biyografi.info

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in Hayatı - Hz. Muhammed (SAV) Doğum Yılı ve Ölüm Tarihi, Soyağacı

Giriş Tarihi: 07.03.2023 09:07 Güncelleme Tarihi: 07.03.2023 09:09

İslam dininin peygamberi olan Hz. Muhammed (SAV), hayatı boyunca dürüstlüğü ile biliniyordu. Sabrı ve hoşgörüsü ile tüm insanlık aleminin ilgisini çeken Hz. Muhammed'in hayatı da sıklıkla merak ediliyor. Peki, Hz. Muhammed doğum tarihi nedir? Konuyla ilgili bilmeniz gereken tüm detaylar yazımızın devamında sizlerle.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in Hayatı - Hz. Muhammed SAV Doğum Yılı ve Ölüm Tarihi, Soyağacı
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in Hayatı - Hz. Muhammed SAV Doğum Yılı ve Ölüm Tarihi, Soyağacı
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in Hayatı - Hz. Muhammed SAV Doğum Yılı ve Ölüm Tarihi, Soyağacı
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in Hayatı - Hz. Muhammed SAV Doğum Yılı ve Ölüm Tarihi, Soyağacı
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in Hayatı - Hz. Muhammed SAV Doğum Yılı ve Ölüm Tarihi, Soyağacı
SON DAKİKA

Peygamberimiz Ne Zaman Doğdu?

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”(Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte “Bir şey istediğin vakit Allah’tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah’tan dile!” buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah’ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur’an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, “elhamdülillah” demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte “durum bilgisi” demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Hz. Muhammed (S.A.V.) ne zaman doğdu? Hz. Muhammed doğum tarihi nedir, doğum günü ne zaman? Hz. Muhammed doğduğunda gerçekleşen mucizeler!

Hz. Muhammed (S.A.V.) ne zaman doğdu? Hz. Muhammed (S.A.V.) Mekke’de doğdu. 40 yaşında Peygamber oldu. 23 yıllık Peygamberlik hayatının 13 yılı Mekke’de, 10 yılı da Medine’de geçti. Medine’de 63 yaşında vefât etti. İslam dünyasının dini lideri Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’in doğumu ve doğduğunda gerçekleşen mucizevi hadiseler Müslümanlar tarafından merak edilmektedir. Haberimizde, Diyanet İşleri Başkanlığı kaynaklarından derlediğimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ne zaman doğdu? Hz. Muhammed doğum tarihi nedir, doğum günü ne zaman? Hz. Muhammed doğduğunda gerçekleşen mucizeler neledir? soruları yanıtlanmıştır. İşte detaylar…

Hz. Muhammed (S.A.V.) Milâddan sonra 571 senesi, Fil Yılı’nda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan) pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke’nin doğusunda bulunan “Hâşimoğulları Mahallesi”nde, babasından kendisine mirâs kalan evde doğdu. Arapların takvim başı olarak kullandıkları “Fil Vak’ası”, Peygamberimiz (s.a.s.)’in doğumundan 52 gün kadar önce olmuştu.

Abdülmuttalib, torununun doğumu şerefine verdiği ziyâfette çocuğun adını soranlara:

“Muhammed adını verdim. Dilerim ki, gökte Hakk, yeryüzünde halk, O’nu hayırla yâdetsinler…” cevâbını verdi. Annesi de “Ahmed” dedi. (Muhammed, üstünlük ve meziyetleri anılarak çok çok övülüp senâ edilen; Ahmed de Cenab-ı Hakk’ı yüce sıfatları ile öven, hamdeden kimse demektir.

İslam tarihçileri, Peygamberimiz (s.a.s.)’in doğduğu gece bir takım olağanüstü olayların meydana geldiğini naklederler. O gece İran Kisrâsı (Hükümdarı)’nın Medâyin şehrindeki sarayının 14 sütûnu yıkılmış, mecûsîlerin İran’da Istahrâbat şehrinde bin yıldan beri yanmakta olan “ateşgede”leri sönmüş, Sâve (Taberiyye) gölü yere batmış, bin yıldan beri kurumuş olan Semâve deresi’nin suları taşmış, mecûsîlerin büyük bilgini Mûdibân korkunç bir rüya görmüş, Kâbe’deki putların yüz üstü devrildikleri görülmüştü. Gerçekten O’nun doğması ile bütün dünyada hüküm sürmekte olan cehâlet ve küfür ateşi sönmüş, putperestlik yıkılmış, zulmün baskısı son bulmuştur.

Milâddan sonra 571 senesi, Fil Yılı’nda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan) pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke’nin doğusunda bulunan “Hâşimoğulları Mahallesi”nde, babasından kendisine mirâs kalan evde doğdu.

Hazreti Muhammed’in doğum günü bugüne kadar yanlış mı hesaplandı

Biliyorsunuz, 1994 yılından bu yana Hz. Muhammed’in doğum günü olan Mevlit kandilinin yanına 20 Nisan tarihiyle başlayan bir Kutlu Doğum Haftası eklenmiş, sonrasında “Mevlid-i Nebi (Peygamberin Doğumu)” adıyla etkinlik resmileştirilmiştir. Ancak Hz. Muhammed’in gerçekten de 20 Nisan’da, yani hicri takvime göre 12 Rebiülevvel günü doğup doğmadığı konusu tartışmamıştır.

Hemen ifade edeyim ki hem Mevlit Kandili hem de 20 Nisan’a bağlanan Kutlu Doğum Haftası yanlış hesaplamayla kutlanmaktadır.

Hz. Muhammed 12 Rebiülevvel’de, yani 20 Nisan 571 yılında doğmamıştır.

Zira Hz. Muhammed’in İslami sahih kaynaklara göre gerçek doğum tarihi 17 Haziran 569’dur.

HZ. MUHAMMED “HANGİ PAZARTESİ” DOĞDUĞU TARTIŞMALIDIR

Peygamberin Pazartesi günü doğduğu konusunda kaynaklar hemfikirdir fakat hangi pazartesi olduğu tartışmalıdır. Bir rivayete göre Hz. Muhammed Ramazan ayında doğmuştur ama bu konuda farklı bilgiler de mevcuttur. Genelde ilk elden kaynakları esas alann İbn-i Kesir’in eserinde peygamberin Pazartesi günü doğduğu  kabul edilmiştir. Peygamberin doğduğu gün şöyle anlatılmaktadır: “Pazartesi günü doğmuştur, Hacer-i Esved’i Pazartesi günü kaldırıp yerine koymuştur, Pazartesi günü peygamber olmuştur, Pazartesi günü Mekke’den hicrete başlamıştır, Pazartesi günü Medine’ye vararak hicretini tamamlamıştır, Pazartesi günü vefat etmiştir.” (İbn Kesir, el Bidaye ve’n-Nihaye Büyük İslâm Tarihi II, s.411)

HZ. MUHAMMED’İN DOĞDUĞU GÜN VE AY

Araplar tarihi meselelerden bahsederken takvim yerine yaşanılan büyük olayları kaynak kabul ederdi. Örneğin, Peygamberin doğum tarihinde Fil olayı başlangıç kabul edilmiş ve Hz. Muhammed’in arkadaşlarından Mahreme: “Ben ve Allah’ın elçisi Fil yılında doğduk” demiştir. (İbn İshak , es-Sire,s 27)

Peygamberin doğduğu gün ve ay ile ilgili farklı görüşler savunulmuştur. Kimilerine göre Rebiülevvel Ayının 12. günü Pazartesi sabahı, kimilerine göre aynı ayın 2’sinde, 3’ünde ,8’inde veya Rebiülevvel’in bitmesine on gün kala doğmuştur. Hatta bir aktarıma göre Ramazan, Rebiülahir ya da Safer Aylarında doğduğu görüşleri bile vardır. (İzzettin b.Bedrettin b.Cemaati el-Kinanî, el-Muhtasaru’l-Kebîr fî Sireti’r-Rasûl,  Sâmî Mekkî el-Ânî, Amman 1993, s.22)

Yukardaki kaynaklarda  görüldüğü gibi Hz. Peygamberin hangi ayda ve günde doğduğu kesin olarak bilinmemektedir.

HZ. MUHAMMED’İN DOĞUM YILI HESAPLAMALARI

Hz. Muhammed’in doğumunun bugün Diyanet İşlerince de kabul gördüğü 20 Nisan 571 tarihinde gerçekleştiği tezi, Mısır rasathanesi müdürlerinden Mahmut El Felek-i Paşa’nın hadis kaynaklarında geçen bazı söylemlere odakladığı yanlış hesaplamalarına dayanmaktadır.

Mahmut El Felek-i Paşa 1858 yılında yayınladığı Fransızca risalede şu sonuçlara varmıştır:

1) Sahîh-i Buhârî’ye göre Hz. Peygamber, oğlu İbrahim’in ölümü gününde güneş tutulmuştur. Bu olay hicretin 10. yılına denk gelmektedir. Hz. Peygamber güneş tutulması olduğunda 63 yaşındaydı.

2) Bu güneş tutulmasının, 7 Kânûn-ı sani 632 yılında saat 8.30’da olduğu hesaplanmıştır. .

3) Güneş tutulmasından 63 kameri yıl geriye dönüldüğünde miladi 571 yılında doğduğu hesaplanmış olur.

4) Bu doğumun Rebiyülevvel ayının pazartesi günü ve bu ayın 8. günü ile 12. günü arasında olduğu kesinleşir.

HZ. MUHAMMED’İN DOĞUM GÜNÜNE İLİŞKİN DİĞER GÖRÜŞLER

Hz. Peygamberin doğum tarihini miladi olarak hesaplayan tek kişi Mahmut El Felek-i değildir.

Örneğin, Tarihçi Frantz Buhl  Hz. Muhammed’in Fil yılında doğduğu iddiasının gerçek olmadığını, doğumun Fil olayından önce gerçekleştiğini ifade etmiştir.

Ayrıca İslam Tarihi uzmanı Henri Lammens daha farklı bir görüş ortaya atarak Hz. Peygamberin miladi 580 yılında doğduğunu ileri sürmüştür.

Ancak en tutarlı hesaplamanın ise Hintli alim Muhammed Hamidullah’a ait olduğu kabul edilmektedir.

Hamidullah, Hz. peygamberin doğum tarihini 17 Haziran 569 olarak hesaplamıştır.  Hz. Muhammed’in doğum tarihini belirlemeye çalışan Mısırlı astronomi Mahmut Felekî, Peygamberin oğlu İbrahim’in vefat ettiği günü meydana gelen güneş tutulmasından hareketle 20 Nisan 571 (9 Rebiyülevvel) tarihini tespit etmiş, Muhammed Hamidullah ise Cahiliyye Arapları arasında uygulanmakta olan Nesî Takvimini dikkate alarak 17 Haziran 569 tarihine ulaşmıştır.

Kaldı ki,  İslamic Review isimli dergi de 1969 yılının şubat ayında yayınlanan sayısında Peygamberin doğum tarihini 17 Haziran 569 olarak yayınlanmıştır.

O halde 20 Nisan tarihine sabitlenen Kutlu Doğum Haftasının yanlış hesaplamayla kutlandığı artık ya bilinmelidir ya da bu tarihin tartışmalı olduğu kabul edilmelidir.

Aslında önemli olan nokta Hz. Muhammed’in hangi tarihte doğduğu değil, o Peygamberin ahlakına ne kadar sahip çıkıldığıdır.

 

Miladi takvime göre Peygamberimizin doğum günü tarihi hangi gün? Peygamber efendimizin doğum günü ne zaman?

Peygamberimizin doğum günü hakkında aramalar hız kazandı. Peygamber efendimiz Hz.Muhammed, 571 yılında Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi dünyaya teşrif etti. Peki Peygamber efendimizin doğum günü ne zaman? Hazreti Muhammed miladi takvime göre hangi ayda doğmuştur? İşte Miladi takvime göre peygamberimizin doğum günü tarihi

Peygamber efendimizin doğum günü, içerisinde bulunduğumuz Mübarek Ramazan ayının sonlarına yaklaştığımız şu günlerde gündeme geldi. İşte, kutlu doğum haftası tarihi...

PEYGAMBER EFENDİMİZİN DOĞUM GÜNÜ NE ZAMAN?

Rasulullah aleyhissalatü vesselam efendimiz, Fil yılında, Rebiülevvel ayının on ikisinde Pazartesi gecesi dünyaya gelmiştir.

MİLADİ TAKVİME GÖRE PEYGAMBERİMİZİN DOĞUM GÜNÜ TARİHİ

Mısırlı astronomi bilgini Mahmut Paşa el-Felekî'nin çıkarımlarına göre yaptığı hesaplamalarında Peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in doğum tarihi miladî takvime göre, 571 yılının Nisan ayının yirmisi olarak hesaplanmıştır.

Hz. Muhammed'in doğumunu anmak için düzenlenen törenler, tarihte ilk kez Mısır'da Fatımiler döneminde başladı. Çok geçmeden Eyyubiler tarafından da benimsenen kutlama programlarında çeşitli törenler ve şenlikler yapılmıştır.

Mevlid-i Nebi Haftası, eski adıyla Kutlu Doğum Haftası, Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1989 yılında başlatılan, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından da desteklenerek sadece Türkiye'de resmiyet kazandırılarak her yıl peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in anlatılmasının amaçlandığı ve 1994-2017 yılları arasında doğum gününün miladi takvime göre 20 Nisan kabul edilerek kutlandığı ifade edilen bir etkinlik haftasıdır. Etkinlik önceleri Nisan ayının 14-20 tarihleri arasında yapılmaktaydı.

2017 yılında Kutlu Doğum Haftası'nın adı Siret Haftası olarak değiştirilmiştir.

29.11.2017 tarihli ve 30255 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan "Kutlu Doğum Haftası ile Camiler ve Din Görevlileri Haftasını Kutlama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik"le haftanın ismi "Mevlid-i Nebi Haftası" olarak ve kutlama tarihleri de hicrî takvime göre Rebiülevvel ayının 12'nci günü başlayacak şekilde değiştirilmiştir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır