ibni arabi esmaül hüsna / Allah ve İnsan Esma-i Hüsna Şerhi Muhyiddin İbn Arabi | محيي الدين أبن

Ibni Arabi Esmaül Hüsna

ibni arabi esmaül hüsna

Sakura Akademi’de yepyeni bir seriye Bismillah diyoruz bugün. İnşallah bundan sonra her hafta aynı gün Esma’ül-Hüsna’dan bir esmanın anlamını beraber öğrenmeye çalışacağız. İlk olarak Esma’ül-Hüsna’nın bütünüyle ilgili genel bir bilgilendirme yapmak istedik bu hafta.

 

Sizi konuyla ilgili akademik bilgilerin içine almadan önce birazcık esmaları yani Allah’ın isimlerini neden öğrenmemiz gerektiğinden bahsedelim mi?

Öncelikle hayatımızın her noktasına ışık tutan Peygamberimiz’in (s.a.v.) bizlere bu konu hakkındaki bir tavsiyesiyle başlıyoruz:

 

“Allah’ın doksan dokuz ismi var. Bunları ezberleyip, sayan kişi cennete girer.” buyurur Peygamber Efendimiz (s.a.v.).

Yukarıdaki hadisin Arapçasında geçen kelime ya hafazaha; yani kim ezberlerse, ya da ahsaha: yani kim onları sayarsa. Fakat bu saymak ya da ezberlemek öyle bizlerin klasik manasıyla anladığı gibi kuru kuruya bir ezber ya da kuru kuruya bir sayımdan ibaret değil. Baktığın her yerde o esmanın izini görmek, her yerde O’nu hatırlayabilmek ve her geçen defa da kalbindeki imanın daha da artmasını sağlamak amaç. Dünyayı onun isimleriyle, onun yoldaşlığında yaşamak.

 

Esma’ül-Hüsna’nın bilinmesi 3 merhalede gerçekleşir;

1. Onların lafızlarını tek tek sayabilmek

2. Anlam ve delalet ettiği kavramların manalarını kavramak

3. Onlarla Allah’a dua etmek ki bu konuda Peygamberimiz'in (s.a.v.) bize çokça tavsiyesi ulaşmıştır.

 

Esmalarla dua iki türlüdür:

  1. Övgü, ibadet için

  2. Rabbimizden bir şeyler istemek için

وَلِلّٰهِ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَاۖ وَذَرُوا الَّذ۪ينَ يُلْحِدُونَ ف۪ٓي اَسْمَٓائِه۪ۜ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

"En güzel isimler Allah’ındır; bu güzel isimlerle O’na dua edin, O’nun isimleri hakkında doğru inançtan sapanları kendi başlarına bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını çekecekler!" (A'raf, 180)

 

قُلِ ادْعُوا اللّٰهَ اَوِ ادْعُوا الرَّحْمٰنَۜ اَياًّ مَا تَدْعُوا فَلَهُ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰىۚ وَلَا تَجْهَرْ بِصَلَاتِكَ وَلَا تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذٰلِكَ سَب۪يلاً

 

"De ki: ‘İster Allah diyerek, ister Rahmân diyerek yakarın; hangisiyle yakarsanız olur, çünkü bütün güzel isimler O’na mahsustur.’ Namazında niyazında sesini fazla yükseltme, fazla da kısma, ikisinin arasında bir yol tut." (İsra, 110)

 

İnsan, gönül hayatı bakımından yaratıcı ile münasebet kurmak ihtiyacındadır. Bu münasebetin sağlanmasında Esma’ül-Hüsna’nın vazgeçilmez bir rolü vardır. İsimlerin kelimeler ve seslerle ifade edilmesi ve bu seslerin kulaklarda yankılanması söz konusu iletişimi geliştiren ve güçlendiren davranışlardandır. Kur’an-ı Kerim’de dua ve zikrin ısrarla tavsiye edilmesinin bir sebebi de budur. Peygamber Efendimiz'den (s.a.v.) rivayet edilen dua metinlerinde Esma’ül-Hüsna çokça yer almaktadır.

 

İnsan doğası gereği varolan kulluk etme ihtiyacını doğru noktaya bağlamadığında hep hüsrana uğrar… Sıkıntılardan kaçınma, dinginliğe ermek de insan doğasının bir meyli olduğundan zorunlu olarak kul yüce bir kudrete sığınma ihtiyacını hisseder. Ancak birisi ile temasa geçmek için önce onun adını öğrendiğimiz ve kendisiyle diyaloğumuz arttıkça hakkındaki bilgimiz ve yakınlığımızın arttığı gibi, bu yüce kudret ile temasa geçerken de, O’nu tanıyarak temasa geçmemizin gerekli olduğunu öğreniyoruz.

Eee O’nu tanımak da isim ve sıfatlarını bilmeye bağlı tabii ki. Bu isim ve sıfatlara konsantre olup kainattaki yansımalarını farkettikçe Allah’la ilgili bilişimiz, bilgimiz yani marifetimiz çoğalmakta; marifetimiz çoğaldıkça da sevgimiz artmakta; sevgimiz çoğaldıkça da yakınlığımız artmaktadır. Çünkü beşeri plandaki sevgiler bile birbirini tanıma kanununa tabiilerdir.

 

Kainattaki her varlık bin bir dil ile Allah’ı anlatmaktadır. Buna göre her bir hücre bile, gözle görülmemesine rağmen Rabbini anlatmakta, Allah’ın esmasını yani isimlerinden birini bize tanıtmaktadır.

 

O halde esmayı bilmek Kur’an’ı ve varlığı bilmeye ve anlamaya, varlığı ve Kur’an’ı bilmek de esmayı bilmeye ve anlamaya bağlıdır. Bunu bildiğimiz ölçüde Allah-Alem münasebetini de bilmiş oluruz ki hayatımızın tüm sahalarında bizlere fayda sağlayacak ilim işte budur.

 

Varlıklar, tek bir yaratıcıdan çıkışlarıyla Allah’ın birliğini, nizam ve intizamlarıyla hikmetini, her şeyin yerli yerine konulmasıyla adaletini, güzellikleri ile cemalini, hassas ölçüleri ile kudretini, en küçük ve zayıf varlıklara karşı bile lütfün ihmal edilmemesiyle letafetini ortaya koymaktadır.

 

Pekii, "Esma’ül-Hüsna ne demektir, nedir?" dersek…

 

“Esma’ül-Hüsna'da yer alan hüsnâ kelimesi “güzel” manasında sıfat veya “en güzel” anlamına geliyor. Bütün bir kavram olarak ise, ‘bu isimler, isimlerin en güzelleri ve en yüceleridir’ demek. Bu söz, toplu olarak Allah’ın isimlerinin güzel olduğunu ifade ettiği gibi tek tek isimlerin her birisinin güzelliğini de ifade etmekte. Bunlar, Allah’ın isimleri olduklarına göre, ona layık olan en güzel ve en şerefli anlamlara sahip olmaları gerekir. Zira örnek yoluyla da olsa Allah’a çirkin isim asla yakıştırılamaz.

 

Esma’ül-Hüsna ayetlerde ve hadislerde Allah’a ait olduğu kabul edilen isimleri ifade eder. İslam’daki inanç esasları konusunda uzmanlaşmış olan büyük alimlerimiz, Esma’ül-Hüsna’daki isimleri, Allah’ın kitabı ve Peygamberin (s.a.v.) sözlerinde dile getirilmiş olma esasına göre kabul ederler. Bunun dışında kıyasa itibar etmezler. Çünkü onlar, bunun gayba ait bir konu olduğunu, bunda da aklın bir rolünün olmayacağını, gaybın ancak kitap ve sünnetle bilinebileceğini ifade ederler. Kur’an’da geçen ilahi isimler olmakla birlikte Kur’an’da geçmeyen fakat Rasulullah’ın (s.a.v.) hadislerinde Allah’a nisbet edilen başka isimler de mevcuttur. Esma’ül-Hüsna, geniş anlamıyla bunların hepsini kapsamakla birlikte terim olarak daha çok doksan dokuz ismi içerir.

 

Allah’ın sadece 99 ismi mi var?

 

Allah’ın isimlerinin 99 taneyle sınırlı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu konuyla ilgili kesinleşmiş bir sayı yoktur ve olamaz da. Alimler arasında bu konu hakkında bir takım anlaşmazlıklar mevcuttur. Esma’ül-Hüsna’nın sayısıyla ilgili olan tereddütler Rasulullah’ın (s.a.v.) hadisindeki rivayet farkılılıkları sebebiyledir.

 

“Allah’ın 99 ismi vardır. Kim bunları sayarsa (ihsâ) Cennet’e girer.”

 

 

Bütün bu ihtilafa karşı ise İmam Nebevi’nin bakış açısı bizi de bu konuda aydınlatacak bir düşünce yapısıdır. İmam Nebevi bütün bu ihtilaflara karşı şunu söyler: “Bu hadis, bu isimlerin dışında Allah’ın ismi olmadığı anlamını bu ifade etmez. Bu Arapların bir abartı ifadesine benzemektedir. Aynı “Zeyd’in 1000 altını var” demen gibidir ki bu Zeyd’in bundan başka altını olmadığı anlamına gelmez” Yani buradan hareketle diyebiliriz ki elbet ki tüm özellikleri sonsuz olan Rabbimizin isimleri bu kadarla sınırlı değildir. Buna karşılık Esma’ül-Hüsna hakkında yazılan kitapların bazısı 99 esmayı barındırırken, bazıları sadece zatına ya da fiillerine ait esmaları anlatır.

 

Tarihimizde Esmalar

 

İmam Gazali Esma’ül-Hüsna’nın faydaları hakkında şöyle demiş:

1. Esma’ül-Hüsna Allah hakkında yücelik ve aşkınlık ifade eder ve kullarda saygı hissi uyandırır.

2. Zikir ve duada kullanılmaları halinde kabule vesile olur ve sevap kazandırır.

3. Kalplere huzur ve sükun verir, lütuf ve rahmet ümidi telkin eder.

4. Bilginin değeri bilinenin değerine bağlı bulunduğu ve bilinenlerin en şereflisi de Allah olduğu için Esma’ül-Hüsnâ bilgisine sahip olanlara Allah meziyet ve şeref kazandırır.

 

Muhyiddin İbnü’l-Arabi’ye göre insan ve genel olarak kainat ilahi isimlerin bilinmesine vesile olmuştur. Kulun çeşitli halleri ilahi isimlerin farklı yansımalarıyla bağlantılıdır. “Her kulun haline uygun düşen ilahi bir isim vardır ki onun Rabbi o isim sayılır; kul bir bedendir, ona tekabül eden ilahi isim ise onun kalbi gibidir”

 

Peygamberimizin (s.a.v.);

“Ya Rabbi! Sana bildiğim ve kendine sakladığın isimlerle sesleniyorum.” diye dua ettiğini biliyoruz.

 

"Kul bir ilahi isme yakınlık kazanırsa, Allah onu bir diğer ismine yakınlaştırır. İlahi isimler Hakkın zatına ulaşmak için merdivenlerdir." der Ebu Süleyman es-Sicistani.

Yunus Emre ise; “Yaratılanı severim, Yaradandan ötürü” derken Allahın isimlerini anlatır. Hakka ibadet etmek, Hakkın isimlerini kavramak demektir.

Geçmişteki İslam alimlerinin yetiştiği eğitim metodlarına baktığımızda Esma’ü-Hüsna’sız bir ilim düşünemediklerini, diğer ilimlerin öncesinde Esmaül Hüsna iliminin eğitimini aldıklarını görmekteyiz.

 

Özellikle Endülüs’deki eğitim sisteminde bunu çok net şekilde görüyoruz ki Endülüs alimleri için İslamın şartı 6 dır. Kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, hacca gitmek gibi bizlerin kabul ettiklerinin yanında en sonuncusu ise, Esma’ül-Hüsna’yı bilmektir. Bundan maksat Allah’a ibadet edecek olan kulun Allahı tanımasının gerekliliğini ifade etmektir. Kuran’ı tefsir etmeden önce esma ilminin verilmesi bu sebepledir. Kuranda bir çok ayet Esma’ül-Hüsna ile biter, yani Allahın ismine vakıf olan kişi ayetin başındaki emre daha başka bir iman ve farklı bir göz ile bakar. Bu sebepten Endülüs medreselerinin müfredat başlangıcı Esma’ül-Hüsna ilmi olmuştur.

 

El-Hamra sarayının duvarlarının, kapılarının üzerinde "La Galibe İllalalah" ifadesinin işlemelerini görürüz ki -Allah’tan başka galip yoktur- manasına gelmektedir. Bu ise Esma’ül-Hüsna’yı anlamanın en üst mertebesidir ve bunu hayatına geçirmiş olan alimler, yaşadıkları dünyaya da bunu nakşetmişlerdir. Had bilmenin ve bildirmenin en güzel noktası bu olsa gerek.

 

Osmanlı da aynı metodla eğitim vermiştir. İnsanın haddini bilmesi ve haddini bildirmesi Esma terbiyesinden geçmesiyle mümkündür görüşünü benimsemişlerdir. Mutlakiyetin, güç ve kudretin Allah'a ait oldugunu bilen kişi vermiş olduğu kararda acizliğinin farkında olup, dua ve niyazla en doğrusunu yapmaya gayret edecektir.

Şöyle düşünelim ki, er-Rezzak olan Allah’ın bu ismine tam anlamıyla vakıf olduğumuzda, yani şüphesiz bir imanla bol rızık isterken bu esma ile dua ettiğimizde Allah’ı tanıdığımızı göstermiş, ona onun rızık verme özelliği ile dua etmiş oluyoruz. O'na nazlanıyoruz. Nazlanmak için iyi tanımak gerekir. Sıfatları ve isimleriyle onu tanıma yolculuğuna çıkarsak bu yolculukta Allah’ta bize kendimizi tanıtacaktır.

 

"Kendini bilen Rabbini bilir." düsturuyla Rabbim hepimize esmaların kapılarını açabilmeyi, bu yolculuğun cenneti kazanmamıza vesile olmasını Rahman ve Rahim olan Allah'tan niyaz ederiz.

 

Esmaül Hüsna okumak isteyenlere tavsiye kaynaklar:

1. Sadreddin Konevi, Esmaül Hüsna Şerhi

2. İbn Arabi, Allah-insan ve Esmaül Hüsna Şerhi

3. Ali Osman Tatlısu, Esmaül Hüsna Şerhi

4. Kuşeyri, Esmaül Hüsna Şerhi

5. İmam Gazali, İlahi Ahlak

6. İsmail Karagöz, Esma-i Hüsna Şerhi

7. İbn Kayyım el-Cevziyye, Esmaül Hüsna Şerhi

 

Esma'ül-Hüsna Serisindeki yazılarımız Halime Hüsna Özüdoğru'nun katkılarıyla hazırlanmaktadır.

Allah ve İnsan Esma-i Hüsna Şerhi

Elinizdeki eser İbnü’l-Arabi’nin Fütûhât-ı Mekkiyye’sinin bir bölümünün müstakil basımıdır (c. 16 s. 294 ila c. 17, s. 217’e kadar olan bölüm). İbnü’l-Arabi ilahi isimler meselesiyle ilgili başka kitaplar yazdığı gibi Fütûhât içinde de ilahi isimler meselesi bundan önce de yer almıştı. Nitekim eserin o kısmını Esma-i Hüsna Şerhi adıyla bu seriden yayınlamıştık. Lakin İbnü’l-Arabi’nin bütün metinleri içerisinde bu bölüm kadar ilahi isimler ve insan irtibatını ele alanı yoktur. Muhtemelen bütün İslam düşüncesinde böyle orijinal bir üslup ve yaklaşımla ‘ilahi isimler’ bahsi ele alınmamıştır. Bu yönüyle kitabı Allah ve O’nun isimleri hakkında yazılmış en özgün kitap olarak kabul edebiliriz. İbnü’l-Arabi önce varlık mertebeleri veya menzilleri ile ilahi isimlerin irtibatına dikkatimizi çekerken bu mertebeler ve isimlerle insan ilişkisini gözlerimizin önüne koyar. Öyle görünüyor ki kitap İbnü’l-Arabi’nin genel düşüncelerini anlayabileceğimiz en verimli metinlerden birisidir. Çünkü İbnü’l-Arabi’nin düşüncesi Allah ve insan-alem irtibatını açıklamakla ilgili bir düşüncedir. ‘Şeyh-i ekber’ unvanını hak etmesinin yegane sebebi İslam akidesinin temelini teşkil eden Allah-insan irtibatını insanlık mirasını ve düşüncesini dikkate alan evrensel bir bakış açısıyla ortaya koyabilmesindedir

EHAD

13

1

Tek olan, kendinden başka ilah olmayan , eşi ve benzeri bulunmayan, her bir şeyde birliğini gösteren. Vâhid ile aynı anlamları taşır. Vâhid ve Ehad isimlerinin her ikisi de Allah’ın birliğini ifade ederler. Sadece aralarında biri genel, biri özel olmak üzere tecelli yani varlıklarda görünümü, kendini bildiriş farkı vardır.

VEHHAB

14

3

Vehhab kelimesi hibe kökünden gelmektedir. Vehhab ise, “Her zaman, her yerde ve her şeyi çok çok ve bol bol veren ve karşılık beklemeyen” demektir.

HAYY

18

5

Daima diri olan, her şeye hayat ve can veren, sonsuz, sınırsız bir hayatın sahibi olan, her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten, gerçek hayat sahibi olan demektir. 

VAHİD

19

22

Eşi ve benzeri olmayan, zâtında tek olan.

Vâhid; kendisinden başka olmamak, zâtında, sıfatlarında, işlerinde ve hükümlerinde, fiillerinde aslâ ortağı, dengi ve benzeri bulunmayan demektir.

VEDUD

20

2

Yarattığı mahlukatı sevdiği gibi aynı zamanda da o kullarının hayrını isteyip, iyi kulları sevip onları rahmetine ve rızasına erdiren demektir. Sonsuz sevgiye layık olandır.

HADİ

20

1

Her şeye istikamet kazandıran, yol gösteren. Yön veren, kullarına hidayet veren, doğru yola ulaştıran. Kullarını hidayete erdiren, doğru yola ulaştıran, onları hayırlı yollara yönelten, her şeye yön veren, kullarına yol gösterip lütfuyla hidayet veren demektir.

Elinizdeki eser İbnü’l-Arabi’nin Fütühat-ı Mekkiyye’sinin bir bölümünün müstakil basımıdır (c. 16 s. 294 ila c. 17, s. 217’e kadar olan bölüm). İbnü’l-Arabi ilahi isimler meselesiyle ilgili başka kitaplar yazdığı gibi Fütühat içinde de ilahi isimler meselesi bundan önce de yer almıştı. Nitekim eserin o kısmını Esma-i Hüsna Şerhi adıyla bu seriden yayınlamıştık. Lakin İbnü’l-Arabi’nin bütün metinleri içerisinde bu bölüm kadar ilahi isimler ve insan irtibatını ele alanı yoktur. Muhtemelen bütün İslam düşüncesinde böyle orijinal bir üslup ve yaklaşımla ‘ilahi isimler’ bahsi ele alınmamıştır. Bu yönüyle kitabı Allah ve O’nun isimleri hakkında yazılmış en özgün kitap olarak kabul edebiliriz. İbnü’l-Arabi önce varlık mertebeleri veya menzilleri ile ilahi isimlerin irtibatına dikkatimizi çekerken bu mertebeler ve isimlerle insan ilişkisini gözlerimizin önüne koyar. Öyle görünüyor ki kitap İbnü’l-Arabi’nin genel düşüncelerini anlayabileceğimiz en verimli metinlerden birisidir. Çünkü İbnü’l-Arabi’nin düşüncesi Allah ve insan-alem irtibatını açıklamakla ilgili bir düşüncedir. ‘Şeyh-i ekber’ unvanını hak etmesinin yegane sebebi İslam akidesinin temelini teşkil eden Allah-insan irtibatını insanlık mirasını ve düşüncesini dikkate alan evrensel bir bakış açısıyla ortaya koyabilmesindedir.

Devamını oku

Devamını gizle

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır