Müslüman Türk bilim adamlar arasnda inanc ve azmi ile özel bir yere sahip olan bn-i Sina, gerek yaam gerekse bilim alannda yaptklar ile tüm dünyada derin ve anlaml izler brakmtr. Orta Ça Avrupa’snda Avicenna olarak tannan bn-i Sina, felsefenin temel ta olarak kabul edilir. Ünlü bir tp bilgini olarak tannan bn-i Sina dolu dolu ve mücadelelerle geçen yaam ve hayat boyunca yazd bütün ilimleri kapsayan bir kütüphane dolusu eseri ile kendini kantlayan deerli bir filozoftur.
Hekimlerin hekimi olarak tannan bn-i Sina, tp alannda yapt çalmalarla ve özellikle Tbbn Kanunu adl kitab ile ön plana çkar. Hekimin bu eseri yl boyunca Avrupa üniversitelerinde ders kitab olarak okutulur.
Ruh sal, biyoloji, alternatif tp, metafizik ve hastalklarn tedavisi gibi konularda makaleler ve çalmalar yapan bn-i Sina, günümüz tp biliminin temel kaynaklarnn olumasnda ve tbbn ilerlemesinde önemli rol oynar.
bn-i Sina’nn gdalarla ilgili fikirleri halen bugünkü alternatif beslenme tedavilerinde uygulanr. bn-i Sina beslenme bozukluklar ile ilgili hastalklar sene öncesinde beyan eder. Örnein toprak yeme ile anemiyi badatran hekim nohut, yumurta, krmz et tüketiminin bu hastal önlediini söyler.
Ayn ekilde gece körlüü için karacier yenmesini öneren hekim -nitekim gece körlüü A vitamini yetersizliinde görülür ve karacier yüksek A vitamini içerir- bugün doktorlarn ve diyetisyenlerin önerilerinin temelini oluturur.
bn-i Sina’nn bin sene önce uyku zamanndan beslenmeye, hareket etmekten dinlenmeye kadar verdii tavsiyeler bugünün salkl yaam tavsiyeleri ile birebir örtüür.
Hekimlerin sultan olarak tannan bn-i Sina kimdir? Asl ad Ebu’l Ali el Hüseyin bin Abdullah bn-i Sina olan hekimler hekimi, ylnda günümüzün Özbekistan snrlar içinde yer alan Buhara ehri yaknlarndaki Afana köyünde dünyaya gelir. bn-i Sina’nn babas Samanoullar Saray’nda kâtiplik yapar ve bn-i Sina 10 yana kadar babasndan mantk, edebiyat, felsefe, doa bilimleri, fizik, geometri ve matematik dersleri alr. 10 yandan sonra bn-i Sina’ya bu dersler o dönemin ünlü bilginleri arasnda yer alan Natili ve Zahit smail tarafndan verilir.
Daha 10 yalarnda iken Kuran- Kerim’i ezberleyen bn-i Sina, tp konusunda yazlan o dönemin tüm kitaplarn okur. Daha çok tp ve felsefe alanlarnda tannmasna ramen bn-i Sina hemen hemen tüm bilim dallarnda fikir sahibidir. bn-i Sina Türk mü, sorusu onunla ilgili en sk sorulardan biridir. bn-i Sina Buhara’da domu olmasna ramen Türk kökenlidir. Baz kaynaklarda bn-i Sina ranl olarak da geçmektedir.
Zekas, çalkanl ve ilme duyduu bitmek bilmeyen merak ile fark yaratan bn-i Sina hayat boyunca çok ünlü ilim adamlarndan çok iyi bir eitim alr. Kuyar adl bir hekimden tp eitimi alan bn-i Sina bilgi açsndan 14 yana geldiinde tüm öretmenlerini geçmeye balar. bn-i Sina özellikleri ile matematik, edebiyat, felsefe ve tp alanlarnda yüksek bilgi birikimine sahip olur. 16 yanda tp konusunda kendini mükemmelletiren bn-i Sina yeni tedaviler gelitirmeye balar. 19 yanda bn-i Sina hekim unvan alr ve ücretsiz olarak hasta tedavi etmeye balar.
O dönemde Samani kral Nuh bin Mansur’un hastaln tedavi ederek kral tarafndan Buharada’ki kitapl kullanma izni verilir. Buradaki zengin kütüphane ile bilgilerini derinletiren bn-i Sina, 21 yanda dönemin en ünlü hükümlerinden biri haline gelir.
Samani hanedanlnn sona ermesi üzerine Buhara’dan Harzem’e geçen bn-i Sina düzensiz yaam ile Gazneli Mahmud’u kzdrr ve Harzemden ayrlr. Belh, Horasan, Rey, sfahan ve Hamedan’da bir yandan gezginlik, bir yandan tbbi tedaviler ve bir yandan da kütüphanelerde zaman geçiren bn-i Sina son 10 yln Hamedan’da Ebu Cafer’in hizmetinde geçirir.
Peki, bn-i Sina neden öldü? Hamedan seferinde kolik atana yakalanan bn-i Sina önerilen tedavileri uygulamaz ve kendisini kadere teslim ederek Ramazan aynnda 57 yanda yaama veda eder. Ölüm döeinde iken tüm mallarn yoksullara datan bn-i Sina, tüm kölelerini de azat eder.
Hemen hemen her ilim alannda eserler yazan bn-i Sina özellikle filozof olarak ün kazanr. Hatta bn-i Sina’nn Ortaça Avrupa’snda Latinceye çevrilen eserleri Avicennism denilen bir akm yaratr.
17’si tp alannda olmak üzere ’n üzerinde bn-i Sina kitaplar bulunur.
bn-i Sina eserleri arasnda El-ifa, Al-Kanun fi’t- Tp ( Tp Kanunu), El-Necat ve El-arat ve Tenhibat ba çeker. lk Latinceye çevrilen kitaplar Metafizik ve Kitab el-Nefs’tir. bn-i Sina ifa kitab ortaçada Sufficientia olarak bilinen, mantk, psikoloji, tabi bilimler, metafizik ve fizii de içeren on sekiz bölüme sahip geni kapsaml bir eserdir.
bn-i Sina hayat ve eserleri arasnda özel bir yere sahip olan El Hikmet’ül Aruziye, hekim tarafndan 21 yanda sarayda geçirdii ve kütüphaneden örendii tüm ilimleri içine toplayan bir eserdir. Gezgin bir hayat sürdüü dönemlerde dört ay zindanlara atlan bn-i Sina El Hidayet kitabn yazar. Yine zindanlarda ortaya çkan bn-i Sina eseri Haya bin Yakman ve Kulunç, ileride Robinson Cruise adl esere esin kayna olur. bn-i Sina ve eserleri halen güncelliini koruyan bilgileri ile tp dünyasna yön vermektedir.
bn-i Sina yapt çalmalar ile bugünün tp dünyasnn temellerini atar. Kann besinleri tayan bir sv olduu fikrini ileri süren bn-i Sina, eker hastaln idrardaki eker varl ile de kantlar. Ayrca kzl hastal, arbon hastal ve karacier hastalklar ile hepatitin kefi bn-i Sina bulular arasnda yer alr.
Hastalklarn birçounun nedeninin gözle görülmeyen mikroplar olduunu söyleyerek ilk defa mikrobun varl fikrini ortaya koyan bn-i Sina hacamat tedavisini ilk defa yapan hekimdir.
O dönemde yaplan bn-i Sina tedavileri halen uygulanmaktadr. bn-i Sina icatlar arasnda en çok dikkat çeken ise yaplan ameliyatlarda ilk defa uyuturucu kullanlmasdr.
bn-i Sina ünlü bir düünür olarak slam Felsefesi’nde özel bir yere sahiptir. Razi’nin deneyciliini ve Farabi’nin aklcln sentezleyerek kendi felsefesini oluturan bn-i Sina, akln ilkeleri ile deneylerin birbirlerini bütünlediklerini ve yaanty oluturduklarn savunur. Bu bütünlemede gözlemin ayr bir yeri olduunu da belirten bn-i Sina bilginin geliebilmesi için gözlem, deney ve akln ayn derecede önem tadn söyler.
Hayat boyunca felsefe alannda aklc bir yol izleyen bn-i Sina tp alannda deneyci, doa bilimlerinde ise gözlemci kiiliini ortaya koyar.
Felsefeyi Aristo gibi kuramsal felsefe ve eylemsel felsefe olarak ikiye ayran bn-i Sina’ya göre, kuramsal felsefede tabiat felsefesi, metafizik ve matematik felsefe vardr. Bu felsefe eylem içermez, bilgi ile mümkün olur. Eylemsel felsefe ise hem bilgiye hem de eyleme dayaldr.
Küçük yaşlardan itibaren öğrenmeye hevesli olan İbn Sina, henüz 10 yaşındayken, görenleri zekasına ve hafızasına hayran bırakacak şekilde, Arap Edebiyatı ile ilgili bilgiler öğrenmeye başlamış; bunun yanı sıra, Ku'an-ı Kerim'i ezberine almıştı. Daha ilk öğretim yıllarındayken pozitif bilimlere merak saldı ve babası önderliğinde, dönemin gözde İslam bilginlerinden dersler almaya başladı. Ebu Abdullah el-Natili ve İsmail ez-Zahid tarafından, mantık, cebir ve gökbilim konularında yetiştirildi. Aynı zamanda, kendi bireysel çabalarıyla edindiği felsefe, fizik, tıp kitaplarını analiz etmeye çalıştı. Ptolemaios'un eserlerinden coğrafya, Eukleides'in eserlerinden ise geometri bilimlerini öğrendi. Henüz ergenlik çağına gelmemişken, fıkıh, fizik, metafizik ve tıp alanlarında uzman seviyesinde bilgi düzeyine sahip hale geldi. Felsefe konuları ve metafizik kanunlarına ilgisi ise, İsmaili tarikatından gelen bir propagandacı ve alim olan Mahmud el-Messah'tan aldığı Hint aritmetiği dersleri neden oldu.
Aynı dönemlerde, Arapça ve Farsçanın yanı sıra, Yunanca, Latince, Süryanice ve İbranice dillerini de öğrenmeye başlayarak, pozitif bilimleri, kaynakların kendi dillerinde, deneysel düzlemde incelemeye başladı. Bu anlamda, Aristotales'in kuramlarına başvurdu. Ancak, defalarca okumasına rağmen, Aristotales'in metafizik kuramlarını idrak edemediğini belirten İbn Sina, Yeni-Platoncu düşünce sistemini de analiz etti. Doğu ve Batı bilginlerinin eserlerini okuyarak, karşılaştırmalar yaptı; eleştirel bir bakış açısıyla birçok bilim dalını irdeledi. Özellikle, Yunan ve İslam düşünürlerinin bilgi, mantık, fizik, bilim, psikoloji, evren, metafizik ve tanrıbilim görüşlerini yorumlayarak, Aristotales ile Farabi'nin izlediği yolu uygun gördü. Her bilim dalının kaynağının ve etki alanının farkli olduğu, dolayısıyla her birinin ayrı bir kategori altında incelenmesi gerektiği, mutlak çözüme ancak bu şekilde ulaşılabileceği fikrine vardı. Batılı bir düşünür olan Aristotales'in metafiziğini, Buhara çarşısında gezerken eski bir sahafta bulduğu, ünlü Doğulu düşünür Farabi'nin, Yunanlı filozofun kuramlarına atfen yazdığı "el-İbane" adlı eseri üzerinde yaptığı ayrıntılı inceleme sonucu kavrayabildi. Kafasındaki bu en büyük soru işaretini çözebilmenin verdiği sevinçle şükran secdesine kapandı ve civardaki fakirlere sadaka dağıttı.
16 yaşına geldiğinde, tekrar tıp araştırmalarına geri döndü. Hastalıklara neden olan mikroplar üzerinde araştırmalar yapmaya başlayarak; hastalıkları bulaşıcı ve bulaşıcı olmayanlar şeklinde ayırt etti; semptomlar üzerinde yoğunlaştı ve sağıltımla ilgilendi. İncelemeleri sonucunda elde ettiği verilerle, yeni tedavi yöntemleri geliştirdi. yılında, Sasani Emiri Mansur'un oğlu, Buhara prensi Nuh bin Mansur'un hastalanması üzerine, bilgisine başvurulan İbn Sina, uyguladığı tedavi yöntemiyle başarıya ulaşınca, Samanoğulları sarayında hükümdarın özel doktoru olarak görevlendirildi. Karşılığında para yerine, kendi isteği üzerine, devrin bilinen ve bilinmeyen en önemli bilimsel eserlerinin orijinal nüshalarını içeren, eşsiz bir kaynak zenginliğine sahip saray kütüphanesinin Hafız Kütüplüğü'ne getirildi ve buradan istediği şekilde yararlanma hakkı elde etti. Bu başarısının ardından, kendini birçok değerli eserin yardımında, oldukça geliştiren İbn Sina, henüz 17 yaşındayken, fıkıhtaki dahiliğinin yanı sıra, insanoğluna şifa dağıtan bir "tıp bilgini" olarak ünlendi.
18 yaşına geldiğinde, döneminin temel bilim dallarının hemen hemen hepsinde ileri seviyede bilgiye sahip olan İbn Sina, vaktinin çoğunu okumakla geçiriyordu. Aynı zamanda, ilk öğretilerini de burada kaleme almaya başladı. Ancak bir süre sonra, saray kütüphanesinin (Seyranü'l Hikme, Buhara kütüphanesi olarak bilinir), çıkan bir yangında kül olmasıyla birlikte, İbn Sina'nın başarılarını kıskanan ve ona düşman olan bir kesim, kütüphaneyi onun yaktığını iddia etti. Bu ithamlar nedeniyle huzursuz günler geçiren filozof 20 yaşındayken, hamisi olan Samanoğlu hükümdarı vefat etti. Ardından, iki yıl sonra, babasını kaybetti. Aralık 'te ise, koruyucusu Samanilerin, Gaznelilere yenik düşmesi sonucu, hanedan çöküş sürecine girdi. Bu olaylardan sonra İbn Sina, bilimsel gelişmeleri kaynağında inceleme amacıyla Buhara'dan ayrıldı. Değerini anlayacak, çalışmalarına kıymet ve maddi destek verecek bir saray çevresi arayışında oldu. Zaman zaman ekonomik sıkıntıya düştüğü için, bazı saraylarda vezirlik, özel hekimlik yaptı ve oradaki bilim, kültür, sanat çevrelerinden ünlü kişilerle biraraya geldi. Ancak, siyaset ilminin kurallarına bir türlü alışamayan İbn Sina, hem sevilen hem de düşmanca hisler beslenilen biri olarak, sürekli iftiralara uğradı; yerel otoritelerle fikri çatışmalara girerek; düşünsel çalışmalarını, daha huzurlu ve güvenli bir ortamda sürdürmek niyetiyle yer değiştirmeye devam etti.
Artık, önemli siyaset adamlarının da baş danışmanı haline gelen ünlü İslam düşünürü, batıya, Harizm ve Horasan civarına doğru yol aldı. Buralarda karşılaştığı alimlerle uzun sohbetler yaptı ve bilgi alışverişinde bulundu. Yazın çalışmalarına devam etti. Bilginlere saygıyla kapılarını açan, ilmi araştırmalarında kendilerini destekleyen, maaş bağlayan Harezmşah Ali bin Me'mun'dan gelen teklif üzerine, onun sarayına yerleşti. İbn Sina, burada çağının en tanınmış İslam alimi Ebu Reyhan el-Biruni ile tanışarak, fizik ve astronomi başta olmak üzere, birçok bilimsel konuda onunla birlikte çalışma fırsatını yakaladı. Hem öğretmen, hem de öğrenci oldu. Ayni zamanda, İbnü'l-Hammar, Ebu Sehl el-Mesihi, İbn-i Tayyib ve Ebu Nasr el-Iraki gibi diğer saray alimlerinin eğitmenliği ve koruması altında, en önemli eserlerini yazmaya başladı. Bu verimli çalışmaları sürdürürken, yılında, dönemin güçlü hükümdarlarından Gazneli Mahmud, Harezmşah'dan, sarayındaki alimleri kendi huzuruna göndermesini talep etti. Birçok alim bu davete icap ederken, İbn Sina ile Ebu Sehl el-Mesihi bilimsel çalışmalarına ve araştırmalarına yoğunlaşma isteğinde oldukları için teklifi geri çevirdiler. Ancak, Gazneli Mahmud'un tehlikeli boyutlara varan ısrarlarından kaçmaya karar verdikten sonra çıktıkları Harizm çölündeki yolculukta, Şehl İbn-i Sina Mesih, açlık ve susuzluktan hayatını kaybetti. Alimin kendisi de çok zor koşullar altında yolculuğunu tamamlayarak Cürcan'a geldi.
Cürcan'da, hayatının sonuna kadar en yakın dostu ve talebesi olarak kendisinden ayrılmayacak olan Ebu Ubeyd el-Cüzcani ile tanıştı. İleride, yazılı ilk biyografisini de kaleme alacak olan talebesi Cüzcani'ye, sahip olduğu bilgileri sistematik bir şekilde öğretmeye başladı. Yine dönemin ileri gelen düşünürlerinden Ebu Muhammed Şirazi ile de yakın dostluk kuran İbn Sina, ünlü alimin koruması altına girerek, iki yıl boyunca oldukça verimli çalışmalar yaptı. Önemli eserler kaleme aldı ve dersler vermeye başladı.
Ünlü filozof, tıp alanında Doğu'dan sonra, Batı bilim dünyasının da, temel kaynak olarak yararlanacağı ve çağlar boyu üniversitelerinde okutacağı, "el-Kanun Fi't-Tıb" adlı kitabını burada kaleme aldı. Bilimsel bir şaheser, insanoğlunun neslinin devamında büyük bir yol gösterici niteliği taşıyan bu eserin ardından, çok sayıda risale ve diğer alanlarda kitaplar da yazan İbn Sina, 'te, Cürcan'dan ayrılarak Hemedan'a gitti. Buveyhi Hükümdarı Şemsüddevle'yi, yakalandığı amansız hastalıktan kurtarması sonucu, emirin dostluğunu kazanarak, koruması altına girdi ve Şerefü'l Mülk ünvanını alarak sarayda baş vezirlerden biri oldu. Günlerini, sarayda, ülke yönetimine dair fikri hizmetlerle geçiren İbn Sina, geceleri ise okumaya ve yazmaya devam etti. Ancak, ülke dışından gelip, böylesine yüksek bir mertebede görevlendirilmesine ve emirin onun düşüncelerine büyük önem vermesine içerleyen birtakım siyasal çevreler tarafından suçlamalar ve iftiralarla karşılaştı. Kırk gün bir dostunun yanında saklanmak zorunda kaldı. Ancak emirin hastalığının tekrar nüksetmesi üzerine, yeniden saraya çağrıldı ve vezirlik görevine döndü. Çalışmalarına ve eğitmenliğe devam eden İbn Sina, emirin ölümünün ardından tahta geçen oğlu Şemaüddevle'nin vezirlik teklifini reddetti ve muhalif tavırlardan çekinerek yeniden saklandı. Ancak düşmanları tarafından bulunarak Ferdecan Kalesi'ne hapsedildi. Dört aylık mahkumiyeti boyunca, yazmaktan vazgeçmeyen ünlü bilgin, "Hay İbn Yakzan", "el-Kulunç" ve "el-Hidaye" adlı eserlerini burada kaleme aldı.
Sona eren mahkumiyetinin ardından, İbn Sina, düşmanlarının iftiralarından kurtulamaması ve sonu gelmeyen siyasal çatışmalardan bunalması nedeniyle, 'te, gizlice İsfahan'a kaçtı. Burada, bir süre, Hemedan vezirlerinden olan bir dostunun evinde kaldı ve "eş-Şifa" adlı ünlü tıp kitabının eksik bölümlerini tamamladı. Buveyhilerin hükümranlığına son veren, Kakuyilerin hükümdarı Alaüddevle'nin koruması altına girdikten sonra, katıldığı meclislerde büyük itibar görmeye başladı. Aynı zamanda vezirliğe getirildi ve ilmi dehası gittikçe yayıldı. Matematik, geometri, astronomi gibi bilimsel dalların yanı sıra, musikiyle de ilgilenen İbn Sina, bu konularda kaleme aldığı, fakat yarım kalan eserlerini tamamlama fırsatı buldu. Emirin isteği üzerine, astroloji ve takvimle ilgili ilmi çalışmalar yaptı. Aynı zamanda, aralarında iyi bir dostluk ilişkisi kurulmuş olan emirle birlikte, savaşlara bile katılmaya başladı. İki yıl süren bu rahat yaşam ve çalışma koşularının ardından, Gazneli Mahmud'un oğlu, Sultan Mesud'un İsfahan'ı işgal etmesiyle birlikte, evi yağmalandı ve yeniden huzursuz günler geçirmeye başladı. Bu karmaşada, "Kitab'ül İnsaf" ile ünlü filozofun kaleme aldığı en son eser olduğu düşünülen "Hikmetü'l-Meşrikıyye" kayıplara karıştı. Bu olayların ardından sağlığı bozulan İbn Sina, kolik (kulunç) hastalığına yakalandı. Kendi geliştirdiği tedavi yöntemiyle sağlığı biraz daha iyiye doğru gidince, 'de, Alaüddevle'ye, çıktığı bir seferde yoldaşlık etmek istedi. Ancak yolculuk esnasında durumu daha da ağırlaştı ve Hemedan dönüşü hayatını kaybetti. 57 yaşında hayata gözlerini yuman ünlü İslam aliminin, üzerine İran Ulusal Anıtlar Derneği'nin ihtişamlı bir anıt yaptırdığı kabri, Hemedan'da bulunmaktadır.
FELSEFESİ :
İbn Sina, ünlü Yunan filozof Aristotales'in ortaya koyduğu varoluş felsefesini, İslam-Doğu medeniyetleri düzleminde yorumlamıştır. Görgücü-usçu bir düşünsel yöntemin temellerini atmıştır. Batılı filozoflardan Aristotales'in, Doğulu filozoflardan da, Aristo'nun kuramlarına atfettiği şerhi yorumlarını, kendi düşünceleriyle birleştiren Farabi'nin etkisi altında kalarak, kendine özgü felsefik bakış açısını yakalamıştır.
Somut sonuçlara sahip, deneysel gözlemlere olanak tanıyan bilimlerle felsefeyi uzlaştırmaya çalışan İbn Sina, her bilimin ayrı bir sistematiksel felsefesi olduğunu düşünmüş ve Aristotales'in sınıfçı bilim ayrımını desteklemiştir. Bilgi, mantık, evren (fizik), ruhbilim, metafizik, ahlak, tanrıbilim ve diğer bilimlerin ayrı başlıklar altında incelenmesini öngörmüştür. Bu ayrımı ise, İslam felsefesine iki ayrı koldan uyarlamıştır. İlki, Platon'la Aristotales'in düşüncelerini ortak noktalara bağlayan "Meşaiyye" kolu; diğeri ise, Platon'la Doğu felsefelerini aynı düzlemde ele alan "İşrakkiye" koludur. Aristotales ile Farabi'nin akılcı düşünselliği ile, ünlü İslam doğabilimcisi Ebubekir Razi'nin deneysel düşünselliğini biraraya getirerek, bağdaşımlar kurmuştur. Bu akılcı-deneysel düzlemde ise en önemli görevi, "gözlem"e vermiştir. Ona göre, usçu ilkeler ve deneysel gerçekler, aslında bir bütünün parçalarıdır ve biraraya geldiklerinde yaşantımızın bütününe tesir ederler. Temelde bilgi ve ona ulaşma çabası olduğu halde, bu çabanın en önemli destekçileri, akıl, deney ve gözlemdir. Bilginin kaynağı sezgilerimiz olmakla birlikte, gözlemsel bir deney sürecinden geçirilmemiş; doğruluğu sınanmamış sezgiler, bilgi sayılamaz. Ona göre, hipotezle başlayan bilgi, kıyaslama süzgecinden geçerek olgunlaşır; deney ve duyu gibi dışsal faktörlerle temas etmesiyle, mantıksal kuramlar üzerine oturur.
İbn Sina, Meşailikle başlayan felsefe yolculuğu süresince, akılcı bir felsefe izlemiş; tıbbi kuramlarına deneysel bir yöntemle şekil vermiş ve doğabilimde ise, gözlemsel bir bakış edinmiştir. İşrakiliğe geçişiyle ise, Doğu bilim dünyasına farklı bir boyut kazandırmıştır.
İbn Sina, felsefesini, 3 başlıkta ele almıştır : * Yüksek Bilimler (Al-ilm-ül-ali), maddeden tamamen bağımsızlaşmış, soyut bilimlerdir (metafizik ve mantık), * Aşağı Bilimler (Al-ilm-ül-efsel), maddeye bağımlı bilimler (doğa bilimleri) * Orta Bilimler (Al-ilm-ül-avsat), maddesinden sadece zihinsel boyutta ayrılan bilimler (matematik bilimleri)
Bilimleri, kaynaklarına göre sınıflandırdıktan sonra, mantıksal çıkarımlara giden İbn Sina, Aristotales'in yolunu izleyerek, felsefeyi de iki başlık altında ele almıştır : Kuramsal Felsefe Eylemsel Felsefe
Kuramsal felsefe, kaynağı eylemden bağımsız, mutlak bilgi olan matematik, doğa ve metafizik felsefelerini kapsar. Eylemsel felsefe ise, bilgi ile eyleme aynı anda ihtiyaç duyulan bir sistemdir. Siyaset veya medeni felsefe, ev veya ekonomi felsefesi ile ahlak felsefesi gibi üç eylemsel dala ayrılmaktadır. Usçu ilkeler ve mantıksal bakış açısıyla ele alınan bilginin mutlaklığı, ancak bu şekilde sınanarak kanıtlanabilir ve tez, senteze dönüşebilir. İbn Sina da Aristo gibi, felsefenin toplumsal açılımlarını, tümdengelim yöntemiyle incelemiştir. Birçok düşünür gibi, o da, insanoğlunun varoluşunu sorgulamış; din ile felsefeyi bağdaştırmaya çalışmıştır.
DİN VE MANTIK DÜZLEMİNDE VARLIK FELSEFESİ :
İbn Sina, din felsefesinin temelini oluşturan "varlık" ve kökeniyle sorulara cevaben, fıkıh bilgisinin de yardımıyla, Tanrı ve din kavramları üzerinde durmuştur. İbn Sina, Tanrı'dan gelen ilk varlığın "us" olduğunu düşünmüştür. Ondan sonraki her varlık, bu usun türevidir. Her us, bir varlığı oluşturur ve varlıktaki en etkin us da "akıl"dır. Madde, sınırları olan, kendi içinde eyleme müsaade eden, varlıkla soyut dünyanın bileşimidir. Bir Doğu bilimi olan Kelam'ı, Aristotalesçi metafizik ve Yeni-Platonculukla bağdaştıran İbn Sina, böylece kendi metafiziğini oluşturmuş; varlık fesefesini üç ayrı bölümde incelemiştir:
1- Olanaklı varlık: Süregelen bir devinim içerisinde, varoluşun ve yokoloşun gözlendiği, nesnesel değişime açık varlıktır. 2- Kendiliğinden olanaklı varlık: Tanrısal bağlantısından dolayı, olanakları kısıtlanmış varlıktır. Genel olarak evreni oluşturan tümeller ve ilkelerdir. 3- Kendiliğinden zorunlu varlık: Her varlığın ilk nedeni olan, Tanrı'dır. Ünlü filozofun tanrıbilim felsefesinin dört ana başlığının çıkış noktası, bu varlık türüdür: Yaradılış (evren), Ahiret, Peygamberlik ve Tanrı. Yaradılışın özü, "yaratıcı"dan, yani Tanrı'dan geliyorsa, O'nun haricindeki tüm varlıklar "yaratılan"dır. Varlık bir yaratılan olduğuna göre, iyeliği Tanrı'ya aittir ve onun özünden gelen ilk sebebin başlangıcıdır. Dolayısıyla, varlığı zorunlu olan Tanrı, ilk olarak aklın varlığını meydana getirmiştir. Ahiret ise, varlığın ilk kaynağıdır ve ruhların "ölüm"le dönüş yeridir. Tanrı, en üstün varlık olarak insanı yaratmış ve ona özgürce kullanabileceği bir irade gücü, akıl vermiştir. Tanrının elçisi olan Peygamberler ise, özgür iradeye sahip olmalarının yanı sıra, diğerlerinden farklı ve yüksek bir seziyle donatılmışlardır. Dolayısıyla, vahiyler de, bu akıl ve sezinin birleşiminden ortaya çıkmıştır. Son olarak, Tanrı bilgisini ele alan İbn Sina'ya göre "yaradan", varlığı zorunlu, kaynağını çözmeye insan iradesinin yeterli gelmeyeceği, kanıta sığmaz bir bilici ve görücüdür. Batının din felsefesini, İslami bakış açısıyla yorumladığı "Kitab üt-tayr-Kuş" adlı kitabında, iki felsefenin görüşlerini uzlaştırmaya çalışmıştır.
Ünlü filozof, varlığın tasarlanabileceğini düşünmüştür. Yani, bütün varlıklar, aslında tasarlanmış düşüncelerin maddesel forma girmiş halidir. O halde, düşünceyle varlık özdeş kavramlardır. Ona göre, evrende boşluk yoktur ve her nesnenin kendine özgü devinimi vardır.
İbn Sina, mutlak bilgiye ulaşmada, mantığın önemli olduğunu; ancak mantığın tek başına bizi mutlak bilgiye götürmeyeceğini söyler. Mantık, bilgiye ulaşmada, sadece düşünce yetisinin etkin şekilde kullanılmasına yardımcı bir araçtır. Mantık kuralları, düşünceyi sistematikleştiren, değişime kapalı, genel bir geçerliliği olan kurallardır. Kavramlar ve yargılar, mantığın iki taraflı boyutlarıdır. Sezilere dayalı kavramlar, iki tekilin ilişkisini ifade eden yargılarla bir bütün oluşturur. Bu anlamda, tanımlara, önermelere ve tümel varlıklara felsefesinde önemli bir yer veren İbn Sina, fiziksel kuramları, metafiziğin çıkış noktası olarak görmüştür. Düşünürün mantık felsefesi, Aristo'nun felsefesinin devamı niteliğini taşımakla birlikte, birçok konuda daha modern yaklaşımlar içermektedir. Ona göre, bilimsel metotların geçerlilik kazanmasında ihtiyaç duyulan kanıtlanmış gerçeklere, ancak mantıksal ilkeler ışığında ulaşılabilir.
İbn Sina, doğa felsefesini, cisimlerin varlığı üzerine oturtmuştur. Her cismin bir maddesi ve sureti olduğunu belirtmiş; maddenin cismin benliğine, suretin de özelliklerine tekabül ettiğini kabul etmiştir. Hiçbir cismin hareketi, yerküreden bağımsız değildir. Cismin bölünmeyen en küçük formu olan "atom"cu görüşleri kabul etmeyen İbn Sina, bu görüşüyle, diğer İslam kelamcılarından ayrılmıştır. Aynı zamanda, Aristotales gibi, psikolojiyi de tabiat bilimleri içinde değerlendirmesine rağmen, ruhun tamamen bedenden bağımsız olduğu düşüncesiyle, ondan ayrılmıştır.
Pozitif bilimlerden, özellikle matematik ve geometrinin kuramsal biçimleri üzerinde durmuştur. Euklides'in geometri üzerine yazdığı kitapları derinlemesine incelemiş; enlem ve boylam hesaplarında, günümüz astronomi biliminin verilerine oldukça yaklaşmıştır. Fizik konularında ise, kütlenin ağırlığı, yerçekimi kanunları, hareket üstünde yoğunlaşıp, hatırı sayılır bilgilere ulaşmıştır.
Tıp, fizik, astronomi, felsefe, mantık, edebiyat, arkeoloji, kimya, simya, farmakoloji gibi birçok bilimin yanı sıra, musikiyle de ilgilenen İbn Sina'nın dehasının genel kabul gördüğü alan, tıp bilimidir. Birçok tıbbi yanılsamayı, araştırmaları ve buluşlarıyla ortaya çıkarmış; gelenekselleşmiş tedavi metodlarını modernize etmiştir. Hastalıklara neden olan şeyin, mikrop olduğunu ilk keşfeden alimdir. Aldığımız gıdalardaki vitaminlerin, vücutta parçalanarak kana karıştığını ve bu anlamda kanın, taşıyıcı bir özelliği olduğunu ortaya çıkarmıştır. Beyin dokusu gibi yumuşak ve kemik dokusu gibi sert bölgelerin de iltihap kapabileceği düşüncesini ortaya atarak, yüzyıllardır süregelen bir yanılsamayı çürütmüştür. Dönemin ilkel şartlarında, eller yardımıyla, vücuttaki iç hastalıkların tespit edilebileceğini göstermiştir. Şeker hastalığı tanısına, idrardaki şeker oranının tesbitiyle varılabileceğini keşfetmiştir. Ayrıca, kızıl denilen hastalığın nedenlerini ve gelişim sürecini bulmuştur.
Narkozla dahili operasyonu ilk uygulayan cerrahtır. İçme suyundaki mikropların kolayca vücuda girerek birçok hastalığı tetiklediğini keşfetmiş ve ilk su arındırıcı filtreyi icat etmiştir. Şarbon ve sarılık hastalıklarını net bir şekilde tasvir etmiş; nedenlerini ve gelişim süreçlerini ortaya koymuştur. Ayrıca, akıl hastalarının, Avrupa'daki gibi zincirlere vurulup, karanlık ve küçük zindanlarda tutulması yerine, bu kişilere müzik eşliğinde terapi uygulanmasının çok daha iyi sonuçlar vereceğini ileri sürmüştür.
Hemen her bilim dalında engin bilgilere sahip olan İbn Sina, hayatı boyunca birçok önemli eser kaleme almıştır. Genellikle Arapça olan bu eserlerin bazılarını Farsça dilinde yazmıştır. Asıl ünü tıp bilimindeki başarılı tespitlerinden gelmiş; bunun yanı sıra düşünsel alandaki görüşleriyle de, İslam felsefesini derinden etkilemiştir. 17'si sadece tıp alanında olmak üzere, diğer bilim dallarında da 'tan fazla sayıda kitap yazmış; birçok eseri de günümüze ulaşamadan yok olmuştur. Aristotales'in felsefesini, kendi düşünceleri doğrultusunda yorumladığı ve Yeni-Platon felsefesiyle karşılaştırdığı, "Metafizik" ile "Kitab el-Nefs" adlı kitapları, Avrupa'nın dikkatini çekerek, ilk Latinceye çevrilen eserleri olmuştur.
Hemedan'da ikamet ettiği dönemlerde, Meşşailiği savunduğu ve sadece yirmi günde kaleme aldığı söylenen; tıbbi bilgilerin yanı sıra, psikoloji, tabiat, fizik ve metafizik konularında da önemli bilgiler içeren, 18 ciltlik "El-Şifa" kitabı, Ortaçağ'da Avrupa dillerine, "Suffcientia" adıyla çevrilmiştir. Tıp bilimini, fizyoloji, hıfzıssıhha, tedavi ve ilaç bilimi olan farmakoloji gibi bölümlere ayırmak suretiyle, tek tek açıklamıştır. "El-Necat" adlı kitabını, "El-Şifa"nın bir çeşit özeti olarak, üç bölüm halinde yazmış; sonrasında ise, "El-Necat"ın geliştirilmiş ve düzeltilmiş bir versiyonu olan "El İşarat Vet-Tenbihat"ı kaleme almıştır. Yine Aristo'nun felsefesi üzerine yorumlarını içeren ve yirmi ciltten oluşan "Kitabü'l-İnsaf" önemli eserleri arasında yer almaktadır.
Ünlü bilgin İbn Sina'nın, tıp dehasını insanlık tarihinin hizmetine sunduğu, en ünlü eseri "El-Kanun Fi't-Tıb" (Tıbbın Kanunları) adlı kitabıdır. İlk defa XII.yüzyılda Latince çevirisi yapılan bu şahaser, çağlar boyunca (monash.pwa kadar) en ünlü Avrupa üniversitelerinde zorunlu ders kitabı olarak okutulmuştur. XV. yy'da, İngolstadt Üniversitesi'nin Tıp Fakültesi'nin en büyük dersliğine, ünlü alimin ismi verilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu hükümdarlarından monash.pwa'nın emriyle, henüz matbaanın ülkeye gelmediği bir dönemde, 'da bu kitap, "Tül-Mathun" adıyla Türkçeye kazandırılmıştır. Doğu ve Batı tıp bilimine, yıl boyunca hizmet eden, doğru ve net bilgi verdiği kanıtlanmış bu kitap, gerek Doğulu gerekse Batılı birçok bilgin için de yol gösterici olmuştur. İbn Sina, Yunan felsefesiyle İslami Kelam ilmini, bağdaştırmaya çalışmıştır. Farabi'nin öğretilerinin, İmam Gazali gibi sonraki nesil alimlerine ulaşmasında bağlayıcı unsur haline gelmiştir. Avrupa'da, matbaanın icadının ardından, İncil'den sonra en çok basımı yapılan ikinci kitaptır.
Batı bilim dünyasında, "Avicenna" adıyla bilinen ünlü bilginin dev portresi, günümüzde, Paris Üniversitesi'nin konferans salonunda, er-Razi'nin portresinin yanında bulunmaktadır.
ESERLERİ: Eş-Şifâ, En-Necât, El-İşârat ve't-Tenbîhât, Danışnâme-i Âlâ, El-Mebde ve'l-Me'âd, Uyûnü'l-Hikme, Et-Ta'likât, Esbâbu Hudûsi'l-Hurûf, Hay b. Yakzân, El-İnşâf, El-Hidaye, El-Kulunç, El-Hikmetü'l-Arûziyye, Ahvâlü'n-nefs, Lisanü'l-Arab, Esraru's-Salât, En-Nebât ve'l-Hayevân, Esbâbu Râd ve'l-Berk, Ed-Düstûru't-Tıbbî, Akşâm-ul-Ulûm vb.
Kaynak:monash.pw
İbn Sina, 'de Özbekistan'ın Buhara kentinde dünyaya geldi. Aslen Afganistanlı'dır (Afganistan'ın Belh şehri). Tam adı Ebu Ali Sina'dır.
Babası Abdullah da, Samani İmparatorluğu'nun ileri gelen, ilimli insanlardan biriydi. Oğlu İbn'i Sina'yı hem İslam ahlaklı hem de birçok farklı alandaki dersleri ile büyüttü.
10 YAŞINDA HAFIZ OLDU
Üstün bir zekaya sahip olan İbni Sina, çok küçük yaşta, Kuran-ı Kerim'i ezberleyerek 10 yaşında hafız olmuştur. Daha sonrasında ise fıkıh ilmi gördü. İlerleyen dönemlerde ise edebiyat, akaid, Hint aritmetiği ve mantık konularında eğitim aldı.
Daha sonralarında ise önemli hekimlerden, tıp alanında kendisini geliştirdi ve adını tarihe yazdırdı.
18 YAŞINDA SARAY HEKİMİ OLDU
Tahsil ettiği ilimler ile, büyük bilgi ve birikime sahip olan İbni Sina henüz 18 yaşına geldiğinde iyi bir doktor seviyeydi. Bundan ötürü, daha o yaşlardayken Saray'ın hekimi olarak görev yaptı.
Süleyman Çelebi kimdir? Süleyman Çelebi eserleri
İBNİ SİNA YAPTIĞI ÇALIŞMALAR
Orta Çağ biliminin kurucusu ve hekimlerin önderi olarak bilinen İbni Sina, İslam'ın en önemli doktorlarından biridir. 'Polimerik erken tıbbın babası' olarak tanımlanan İbni Sina'ya, 'Büyük üstad', 'Eş-şeyhü’r-reis', 'Hüccetü’l-hak', 'Ed-düstur', 'Şerefü’l-mülk' ve filozofların prensi gibi lakapları ile de hitap ediliyordu.
Özellikle tıp ve felsefe alanında önemli çalışmalar yaptı ve eserler verdi.
İBNİ SİNA ESERLERİ
İbni Sina, İslam filozofları arasında en çok eser veren isimlerden biridir. Mantık, metafizik, felsefe, tıp, mantık fıkıh, tefsir, ilahiyat alanlarındaki çalışmalarını eserleri ile nesillere aktaran İbni Sina, tefsir ilmi ile yakından alakadar olmuş ve önemli eserler vermiştir.
Geniş kitlelere hitap eden ünlü filozof, Kindi ve Farabi'nin ardından adından söz ettirmiştir. Yazdığı eserlerle, İslam dünyasındaki felsefenin temelini oluşturmuştur.
İbn Sina adına kayıtlı olan eser mevcuttur. Bazı rivayetlere göre bu eserlerin tanesinin İbni Sina'ya ait olup olmadığı şüphelidir. Birçok eseri, üniversitelerde ders kitabı olarak okutulmaktadır.
İBNİ SİNA KİTAPLARI
Eş-Şifa (felsefe)
En-Necat (felsefe)
El-İşaret ve Tenbihat (felsefe, mantık)
Danişname-i Ala (felsefe)
El Mebde Ve'l Me'ad (metafizik)
Uyunü'l-Hikme (Mantık, metafizik)
Et-Ta'likat (felsefe)
El-Mübasahat (felsefe)
Hay B. Yakzan (hikaye)
El-Ḥikmetü’l-Meşriḳıyye (mantık)
El-İnṣaf (felsefe)
El-Hidaye (ilahiyat, felsefe)
El-Ḥikmetü’l- Aruziyye (ilahiyat, mantık)
Aḥvalü’n-Nefa (tıp)
Lisanü’l- Arab (kelam, tasavvuf)
El-Ḳanun Fi’ṭ-Tıb (tıp)
El-Urcuze Fi’ṭ-Tıb (tıp)
El-Hikmetü'l Aruzziye
ADI ÇOK SAYIDA MEKANA VERİLDİ
İslam tarihinin önemli isimlerinden biri olarak adını tarihe yazdıran İbni Sina'nın adı, çok sayıda ülkede birçok okula, fakülteye ve hastaneye verildi.
İBNİ SİNA'NIN ÖLÜMÜ
İbni Sina, 'de İran'ın Hemedan şehrinde hayatını kaybetti. 57 yaşında hayata gözlerini kapatan ünlü filozofun mezarı Hamedan'dadır.
Emre Ozan YıldızSeslendiren
M.S yılında Samani Hanedanlığı topraklarında Buhara yakınlarındaki bir köyde dünyaya gelmişim. Türk veya Fars kökenli olduğum konusunda kesin bilgim yok… Malum, benim zamanımda savaşlara bağlı göçler çok fazla idi ve nüfus kayıtları tutulmuyordu.
10 yaşındayken Kur’an ezberleyip hafız oldum. Bunun yanı sıra 57 yıl süren hayatım boyunca tıp ve daha çok felsefe ağırlıklı yaklaşık kitap ve makale yazdım. Batılılarca, Orta Çağ Modern Biliminin kurucusu, hekimlerin önderi olarak bilinir ve "Büyük Üstad, Avicenna" olarak tanınırım. “Tıbbın Kanunu ve İyileşme” adlı kitaplarım Avrupa üniversitelerinde asrın ortalarına kadar tıp biliminde temel eser olarak okutulmuştur.
Babam Samani imparatorluğunda saygın bir bilim insanıydı ve ilk derslerimi o vermişti. Geometri, mantık, tıp, doğabilim ve İslam üstüne dersler aldım ve çalışmalar yaptım. Matematikte mantık ve Öklid geometrisini ünlü matematikçi Abdullah Natili’den öğrendim; fizik ve metafiziği ise kendi kendime öğrenmiştim. Felsefe ve metafizik alanlarında Farabi ve Aristoteles beni çok etkiledi.
Henüz 17 yaşımdayken, hastalanan Buhara prensini iyileştirince değerli kitaplara sahip saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştum. 19 yaşında doktor unvanını elde ettim ve ücret almaksızın hastalarımı tedaviye başladım.
21 yaşındayken babamı kaybettim. 2 yıl sonra Samani Hanedanlığı sona erince, emrine girmemi isteyen Gazneli Mahmut’un teklifini kabul etmeyerek batıya Ürgenç kentine gittim. Sonra Merv'den Nişabur'a ve Horasan sınırlarına kadar bölgeyi adım adım dolaştım. Bu esnada şiddetli bir hastalığa yakalandım ve sonunda Hazar Denizi kıyısındaki Gorgan'da eski bir arkadaşıma rastlayarak onun yanına yerleştim. Burada kentte mantık ve astronomi dersleri vererek geçimimi sağladım. Tıbbın Kanunu adlı kitabımın yazmaya da burada başladım.
İsfahan valisinin yanına yerleştiğimi öğrenen Hamedan Emiri beni yakalattı ve hapsetti. Zorluk ve sefalet geçen hapis hayatım savaş bitince sona erdi. Gönülsüz olarak Hamedan Emiri’nin yanında çalıştım. Kısa süre sonra kardeşim, bir öğrencim ve iki köleyle birlikte kılık değiştirip şehirden kaçtım ve korku dolu bir yolculuktan sonra tekrar İsfahan'a ulaştım.
Sonraki 10 yıl boyunca bilim insanı Ebu Cafer'in hizmetinde kaldım. Burada doktor, bilim danışmanı olarak çalıştım ve hatta savaşlara bile katıldım. Bir Hamedan seferi sırasında şiddetli bir karın ağrısı atağına yakalandım. Güçlükle ayakta duruyordum ve çok bitkindim. Hamedan'a vardığımda ölüm yatağında mallarımı yoksullara bağışladım ve kölelerime özgürlüklerini verdim. Hayata bir Ramazan ayında, yılında veda ettim.
Neden Desteğe İhtiyacımız Var?
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor. Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak Daha fazla göster
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Destek Ol
Yaptığım işleri, insanlığın bilgi hazinesine kattıklarımı kısaca özetlemek isterim;
Hastaları muayene ederken, bünyelerine, mizaçlarına, yaşayışlarına, aldıkları gıdalara özellikle dikkat eder, yapabildikleri ve zorlandıkları beden hareketlerini büyük dikkatle sorar ve dinlerdim.
Hasta vücudunu baştan ayağa kadar muayene ile tetkik eder, karaciğer ve dalağı elimle yoklar, göğsü ve kalbi dinler, nabza bakardım. Kanın gıdayı taşıyan bir sıvı olduğunu, şeker hastalığında idrarda şekerin varlığını, bazı hastalıkların kalıtsal olarak geçebileceğini tespit ettim.
Birçok hastalığın temelinde gözle görünmeyen mikropların rol oynadığını ilk olarak ben ortaya çıkardım. Kızıl, şarbon ve sarılık hastalıklarını, mide ülserini ve kanseri tanımladım. Gözün anatomisini inceledim.
Ameliyatlarda hastaya uyuşturucu verilmesini önerdim, güç doğumlarda bebeğin başından tutup çekmek için alet kullanılmasını sağladım. Tedavide lavmanlara, buz keselerine, sıcak ve soğuk su banyolarına, spora ve içilecek memba sularına önem verirdim.
En önemli kitabım Tıbbın Kanunu'nda; deneysel tıp, klinik testler, verimlilik araştırmaları, risk faktörü ve bulgulara dayalı hastalık teşhisi gibi konular yer almaktadır. Kitabımda ayrıca ilaç bilimi alanında da önemli bilgiler bulunur.
Felsefe çalışmaları da yaptım. 2 ana gruba ayırdım: teorik felsefe ve pratik felsefe.
Benim tanımıma göre teorik felsefe; doğa bilimleri (aşağı bilimler), matematik (orta bilimler) ve metafizik (yüksek bilimler) olarak 3 alt başlık mevcut olup, akıl sürekli düşünür bir halde kalarak, ruha düşünme yetisini kazandırır.
Benim tanımıma göre pratik felsefe ise; gelişen teorik düşünme yetisini kişinin karakter özellikleriyle birleştirerek eylemler ile ilişkilendirir.
Varlık üçe ayrılır: Olası ve sonra yok olan varlık (canlılar), olası ve zorunlu varlık (evren), özü gereği gerekli ve daimi olan varlık (Allah). Eflatun'un idealizmi ile Aristoteles'in deneyciliğini uzlaştırarak bir akıl görüşü ortaya koymaya çalıştım.
Başka bir ilgi alanım da fizikti… Optik, fizyolojik optik ve dinamik konularına ilgi duydum. Fizikteki önemli konulardan birisi olan hareketin açıklanmasında, Aristo’nun görüşüne karşı çıktım ve herhangi bir cisim bir engelle karşılaşmıyorsa onun hareketinin sürekli olduğunu söyledim. Bu, daha sonra Newton tarafından da benzer şekilde ifade edildi ve Birinci Newton Yasası olarak kabul edildi.
Çok uzun sayılmayacak bir ömür yaşadım. Bunun bir kısmı göç yollarında, bazı kentlerde kısa süreli konaklamalarla ve hayatımı kurtarmak için kaçarak geçti. Bulduklarım ile benden yüzyıllar sonra bile insanlığa faydam olduysa ne mutlu bana…
Alıntı Yap
Okundu Olarak İşaretle
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna GitBu İçerik Size Ne Hissettirdi?
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
monash.pw
nest...