ibret verici kısa hikayeler / İbretlik Hikayeler - Kısa Hikayeler

Ibret Verici Kısa Hikayeler

ibret verici kısa hikayeler

Hz.Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler, derlerki

-Ey halife bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.

Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek:

-Söyledikleri doğrumu diye sorar.

Suçlanan genç derki evet doğru bu söz üzerine Hz Ömer:

-Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar.

Bunun üzerine genç anlatmaya başlar,derki :

-Ben bulunduğum kasaba hali vakti yerinde olan bir insanım ailemle beraber gezmeye çıktık kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi.

Hayvanlarımın arasında bir güzel atım varki dönen bir defa daha bakıyor hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyva koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı atım oracıkta öldü, nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım babası öldü, kaçmak istedim, fakat arkadaşlar beni yakaladı,durum bundan ibaret ,dedi.

Bu söz üzerine Hz Ömer söyleyecek bir şey yok bu suçun cezası idam, madem suçunu da kabul ettin…

Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:

-Efendim bir özrüm var, ben memleketinde zengin bir insanım babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı, gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettğiniz için Allah indin’de sorumlu olursunuz, bana üç gün izin veriseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün için de yerime birini bulurum der.

Hz Ömer dayanamaz derki:

-Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalırki? der,

Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar derki,

-Bu zat benim yerime kalır, o zat Hz peygamber (s.a.v)  efendimizin en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelen Amr ibni Asr’ dan başkası değildir. Hz Ömer Amr ‘a dönerek

-Ey Amr delikanlıyı duydun, der.

O yüce sahabi:

-Evet, ben kefilim der ve genç adam serbest bırakılır.

Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur, Medine'nin ileri gelenleri Hz. Ömer'e çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla Amr İbni Asr’a verilecek idamın yerine, maktülün diyetinin verilmesini teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz, derler.

Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir, derki,

-Bu kefil babam olsa farketmez, cezayı infaz ederim.

Hz. Amr ibni Asr ise tam bir teslimiyet içerisinde derki,

-Biz de sözümüzün arkasındayız.

Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.

Hz Ömer gence dönerek derki,

-Evladım gelmeme gibi önemli bir fırsatın vardı neden geldin.

Genç vakurla başını kaldırır ve:

-Ahde vefasızlık etti demeyesiniz diye geldim, der.

Hz.Ömer başını bu defa çevirir ve Amr ibni Asr’a derki,

-Ey amr sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?

Amr ibni Asr :

-Bu kadar insanın içerisinden beni seçti, insanlık öldü dedirtmemek için kabul ettim der.

Sıra gençlere gelir derlerki,

-Biz bu davadan vazgeçiyoruz, bu sözün üzerine Hz Ömer :

-Ne oldu biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz?

Gençlerin cevabı dehşetlidir :

- Merhametsiz insan kalmadı deneyesiniz diye.

anlamlı bir mesaj içeren insanın ders çıkardığı hikayelerdir.

Hintli yasli bir usta, ciraginin surekli herseyden
> sikayet etmesinden bikmistir. Bir gun ciragini tuz almaya
> gonderir.
> Hayatindaki herseyden mutsuz olan cirak dondugunde,
> yasli usta ona, bir avuctuzu,bir bardak suya atip icmesini soyler.
> Cirak, yasli adaminsoyledigini yapar ama icer icmez agzindakileri
> tukurmeye baslar.
> Tadi nasil? diye soran yasli adama ofkeyle aci diye
> cevap verir.
> Usta kikirdeyerek ciragini kolundan tutar ve disari
> cikarir. Sessizce az ilerdeki golun kiyisina goturur ve
> ciragina bu kez debir avuc tuzu gole atip, golden su icmesini soyler.
> Soyleneni yapan cirak, agzinin kenarlarindan akan suyu koluyla
> silerken, usta ayni soruyu sorar:Tadi nasil?
> Ferahlatici diye cevap verir genc cirak. Tuzun tadini
> aldin mi?diye sorar yasli adam,
> Hayir diye cevaplar ciragi. Bunun uzerine yasli adam,
> suyun yanina diz cokmus olan ciraginin yanina oturur ve
> soyle der:
>
> Yasamdaki acilar tuz gibidir, ne azdir, ne de cok.
> Acinin miktari hep aynidir. Ancak bu acinin siddeti, neyin icine
> konulduguna baglidir.. Acin oldugunda yapman gereken tek sey aci
> veren seyle ilgili hislerini genisletmektir. Onun icin
> sen de artik bardak olmayi birak, göl olmaya calis

bir göçmen kuş, güneye doğru uçuyormuş sürüsünden ayrı. küçük kanatları fazla dayanamamış soğuğa ve düşüvermiş bir tarlanın ortasına. oradan geçen bir inek, zavallı kuşun üstüne dışkılamış. göçmen kuş dışkının sıcaklığıyla kendine gelmiş, neşe içinde ötmeye başlamış. onun sesini duyan bir kedi, kuşu dışkılardan bir güzel temizlemiş ardından da midesine indirmiş. bu hikayeden çıkarılacak dersler varmış. size her pislik atan size kötülük etmiş demek değildir, sizi pislikten her kurtaran da size iyilik etmiş demek değildir gibi. ama bence ana tema şudur: pisliğin içinde bile olsan, ne var ki mutluysan, sesini çıkarma..

Kavanozdaki hayat

Profesör, felsefe dersinde büyükçe bir kavanozu masanın üstüne koymuş ve içerisini tenis topları ile doldurmuş. Öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sormuş.

Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade etmişler. Bu sefer çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza dökmüş, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmuş.

Öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sormuş profesör. Öğrenciler :Evet doldu demişler."

Profesör bu kez kumu yavaşça kavanoza dökmüş. Kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurmuş. Tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sormuş.

Öğrenciler de koro halinde "Evet, bu kez gerçekten doldu" demişler. Gülümsemiş profesör ve masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi kavanoza boşaltmış. Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurmuş.

Profesör "Eveeet" diyerek: "Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım. Şöyle ki; bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; dininiz, ibadetleriniz, aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız vs. Şayet diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur. O çakıl taşları ise daha az önemli olanlar; işiniz, eviniz, arabanız vs. Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir. Şayet kavanoza önce kum doldurursanız çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz. Aynı şey hayatımız için de geçerli. Vaktimizi ve enerjimizi ufak tefek şeylere harcar, israf edersek, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin. Çocuklarınızla oynayın. Sıhhatinize dikkat edin. Eşinize ilgi gösterin. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Kavanoza öncelikle tenis toplarını yerleştirin. Hayatınızdaki incelikleri sıralamayı iyi bilin. Gerisi hep kumdur!" demiş. Bu arada bir öğrenci parmağını kaldırmış ve sormuş: "Peki, o iki fincan kahve nedir hocam?" Profesör bilge tavırlarıyla eklemiş: “Bu soruyu sorduğuna sevindim. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek vakti ayırın!"

--spoiler--
geçmiş zaman, hiç geçinemeyen bir baba ve oğlu varmış. baba , oğlunu

" sen adam olamazsın"

diyerek devamlı ikaz edermiş. gel zaman git zaman oğlan, ülkenin veziri olmuş. genç vezir, adamlarına babasını yanına getirmeleri için emir vermiş. yaşlı baba , yaka paça vezir oğlunun huzuruna çıkarılmış. kendisi ile gurur duyan vezir,

"bak baba gördün mü beğenmediğin oğlun vezir oldu"

demiş. baba oğluna şöyle bir bakmış ve demiş ki ;

"oğlum, ben sana vezir olamazsın demedim, adam olamazsın dedim".
--spoiler--

Patates bahçesi

Nebraskada yaşlı bir adam yaşıyordu. Patates ekmek için bahçeyi bellemesi gerekiyordu, fakat bu o yaştaki biri için çok zor bir işti. Tek oğlu olan David ona yardım edebilirdi fakat o da hapisteydi. Yaşlı adam oğluna bir mektup yazdı ve durumunu anlattı:

Sevgili David,

Patates bahçemi belleyemeyeceğimden kendimi çok kötü hissediyorum. Bahçeyi kazmak için oldukça yaşlanmış sayılırım. Burada olsan bütün derdim bitecekti. Biliyorum ki sen bahçeyi benim için hallederdin.

Sevgiler, Baban.

Yaşlı adam birkaç gün sonra oğlundan bir mektup aldı:

Babacığım, sakın bahçeyi kazma, ben oraya cesetleri gömmüştüm!

Sevgiler, David

Ertesi gün sabaha karşı FBI ve yerel polis çıka geldi ve tüm sahayı kazdı ama herhengi bir cesede rastlamadılar. Yaşlı adamdan özür dileyerek gittiler. Aynı gün yaşlı adam oğlundan bir mektup daha aldı.

Babacığım, Şimdi patatesleri ekebilirsin. Bu şartlarda yapabileceğimin en iyisini yaptım.

Sevgiler, David.

*****
can atakli

Dostlarından biri, Fransız kralı 15. Lui' ye, Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder. Kral, alaylı alaylı gülerek; Hakikaten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.

Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam şansı beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlanda da aynı illet vardı; fakat o hastalıktan mucizevî şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve "Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı!" dedi. Kollarınan serum takılıp birinden öbürüne kan nakli yapılmaya başlandı. Kan nakli ilerlerken, çocuk, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu. Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü de giderek soluyordu. Bir an geldi, gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu: "Doktor amca, hemen mi öleceğim?..." Böyle bir soru doktoru şaşırtmış, ablasını da ağlatmıştı. Meğer minik yavru, doktoru yanlış anlamış, ablasına vücudundaki bütün kanları verip, öleceğini sanmıştı. Meğer o, ablası yaşasın diye, kendi ölümünü göze almıştı; bütün kanını vermeye evet demişti, yeter ki ablası canlı kalsın, ölmesin.

Yeni evli bir cift vardi. Evliliklerinin daha ilk aylarinda, bu isin hic de
hayal ettikleri gibi olmadigini anlayivermislerdi. Aslinda birbirlerini sevmiyor degillerdi. Son zamanlarda o kadar sik olmasa da, evlenmeden önce sik sik birbirlerini cok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüslerdi. Ama simdilerde,
kücük bir soz, ufak bir hadise aralarinda orta capli bir kavganin cikmasina
yetiyordu. Bir aksam oturup, iliskilerini gozden gecirmeye karar verdiler. Her
ikisi de, bosanmayi istememekle beraber, islerin böyle gitmeyeceginin
farkindaydilar. Erkek, "Aklima bir fikir geldi" dedi. "Bahceye bir agac dikelim
ve eger bu agac uc ay icinde kurursa bosanalim. Kurumaz da buyurse bunu bir daha
aklimizdan gecirmeyelim. Bu süre içinde de ayri ayri odalarda kalalim." Bu ilginc fikir haniminin da hosuna gitti. Ertesi gun gidip bir meyve fidani aldilar ve birlikte bahçeye diktiler. Aradan bir ay gecti. Bir gece bahcede karsilastilar. Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardi...

Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden
bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder
gibi hareketler yapan birini görür.
Biraz yaklaşınca , bu kişinin sahile
vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir
adam olduğunu fark eder.

Genç adama yaklaşır:
- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Genç adam yanıtlar;
- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek.
Onları suya atmazsam ölecekler.
Yazar sorar;
- Kilometrelerce sahil , binlerce denizyıldızı var.
Ne fark eder ki?
Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı
daha alır, okyanusa fırlatır.
- Onun için fark etti ama...

Bir gün Avrupanın ünlü sanat merkezi kentlerinden birinde gezen çocuğun biri bir vitrinde çok hoş bir tablo görür. Tablo belliki oldukça pahalıdır.

Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene abisinin doğum gününe almayı ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile o mağazaya gider. Şanslıdır tablo hala satılmamıştır .içeri girer ve tabloyu bir süre yakından izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve "Abimin doğum günü için bu resmi satın almak istiyorum. Tüm paramda bu kadar" der. Ressam bir süre düşündükten sonra resmi paketler ve resmi satar.

Çocuk paketini alır ve teşekkür ederek çıkar.

Mağazada adamın arkadaşlarıda vardır ve şaşkın şaşkın sorarlar.

-Sen ne yaptın o resmin değeri milyonlar ederdi. Neden bu kadar cüzi bir rakama sattın?

Adam cevap verir:

-Evet ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan bulabilirdim. Ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim.

Genç bir adam, değerli taşlara ilgi duyarmış ve
mücevher ustası olmaya karar vermiş. "Bu mesleği yapacaksam,
iyi bir mücevher ustası olmalıyım" diye düşünmüş ve ülkedeki
en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış. Sonunda bulmuş,
yanına varmış, bir süre bekledikten sonra usta tarafından
kabul edilmiş. "Anlat, dinliyorum" demiş usta. Genç adam
anlatmaya başlamış; taşlara ilgi duyduğunu ve iyi bir
mücevher ustası olmaya karar verdiğini heyecanla anlatmış.

Yaşlı usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş, sözleri
bitince de ona bir taş uzatmış, "Bu bir yeşim taşıdır" dedikten
sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış ve avucunu kapatmış.
"Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma.
Bir yıl sonra tekrar gel. Haydi şimdi güle güle" demiş ve
şaşkın genç adamı öylece bırakıp kalkmış, odadan çıkmış.

Genç adam evine dönmüş, kendisini merakla bekleyen
annesiyle babasına neler olduğunu anlatmış. Anlattıkça da
kendisine çok anlamsız gelen bu hareketi ve soğuk
konuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi
artıyormuş. Günler geçmeye başlamış. Genç adam
sürekli söyleniyor ama avucunu hiç açmıyormuş.

"Nasıl böyle budalaca bir şey yapmamı ister.
Bir de ülkenin en iyi mücevher ustası olacak.
Bu saçmalığa bir yıl boyunca nasıl katlanacağım,
böyle bir eziyetle nasıl yaşarım. Bu ne biçim ustalık.
Ustalık kaprisi yapacaksa, bari başından yapmasaydı."
diye devamlı söyleniyor, her önüne gelene
ustadan yakınıyor ama avucunu hiç açmıyormuş.

Avucu kapalı uyuyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş.
Ve bu duruma da giderek alışmaya, diğer elini çok rahat
kullanmaya başlamış. Uyurken de yanlışlıkla avucu açılıp
taş düşmesin diye hep yarı uyanık uyuyormuş.

Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla dolu,
her gecesi de yarım uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlamış.
Ve o gün gelmiş. Genç adam tam bir yıl sonra,
büyük ustanın karşısına çıkmış.
Usta bir süre beklettikten sonra yanına gelince,
genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun,
bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği
gururla elini uzatmış, avucunu açmış.

"işte taşın" demiş, "Bir yıl boyunca avucumda taşıdım,
şimdi ne yapacağım?" Yaşlı usta sakin bir sesle cevap
vermiş: "Şimdi sana bir başka taş vereceğim, onu da
aynı şekilde bir yıl boyunca avucunda taşıyacaksın."
Bu söz üzerine genç adam bütün sükunetini
kaybetmiş, bağırıp çağırmaya başlamış.

Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış,
mücevher ustalığını öğrenmek için gelen genç bir insana
böyle eziyet ettiği için, hasta olduğunu bağıra çağıra
söylemiş. Genç adam bağırıp çağırırken,
yaşlı usta ona hissettirmeden birtaşı avucuna sıkıştırmış.
Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam, bir yandan bağırıp
çağırırken avucundaki taşı hissetmiş. Durmuş, taşı
biraz daha sıkmış ve heyecanla konuşmuş:
"BU TAŞ, YEŞiM TAŞI DEĞiL USTA!".

Büyük bir hava meydanının bekleme salonunda, genç bir kadın uçağına binmek üzere bekliyordu.
Uçağın hareketine saatler olduğu için zaman geçirmek için bir kitap ve bir paket küçük kurabiye satın aldı.
Dinlenmek ve kitabını okumak için VIP salonunda bir koltuğa yerleşti.
Kurabiye paketinin durduğu sehpanın yanındaki koltuğa bir adam oturdu; dergisini açıp okumaya başladı.
Genç kadın ilk kurabiyesini aldı. Adam da bir tane aldı. Bayan çok rahatsız hissetti kendisini ve:
Sinir birşey! Havamda olsaydım bu cüretinden dolayı onu yumruklardım diye düşündü.
Bayan bir kurabiye alıyor, adam da bir tane alıyordu. Çıldıracak gibiydi bayan ama olay çıkarmak istemiyordu.
Nihayet son kurabiye kalınca kadın 'Bu küstah adam şimdi ne yapacak' diye düşündü.
Adam son kurabiyeyi aldı; onu ikiye böldü ve bir parçayı kadına verdi
Aaaa! Bu kadarı da fazla! Çok öfkelenmişti şimdi! Kadın sinir içinde kitabını ve diğer şeylerini alıp bir fırtına gibi giriş salonuna oradan da uçağın içine yöneldi.
Uçaktaki koltuğuna oturdu. Gözlüğünü almak için çantasını açtı. Ne görsün? Kurabiye paketi açılmamış olarak orada duruyordu.
Çok utandı. Çok büyük bir yanlış yaptığını anladı. Kurabiyelerinin paketini açmadan çantasına koyduğunu unutmuştu.
Adam kendi kurabiyelerini, hiç sinirlenmeden, yüksünmeden kadınla paylaşmıştı,
Kadın kurabiyelerinin paylaşıldığını düşünerek çok sinirlenmişti. Ve şimdi bu durumu açıklama şansı yoktu. Özür dileme olanağı da kalmamıştı.
Telafi edemeyeceğiniz dört durum vardır.

Taş atıldıktan sonra!

Söz ağızdan çıktıktan sonra!

Fırsat kaçtıktan sonra!

Zaman geçtikten sonra!

Pers Sultanı iki Adamı Ölüme Mahkum Etmiş. Sultanın Atını Nekadar Sevdiğini Bilen Mahkumlardan Biri Hayatını Bağışlarsa Bir Yıl içinde Ata Uçma Öğretebileceğini Söylemiş.
Kendini Dünyadaki Tek Uçan Ata Binerken Hayal Eden Sultan Bunu Kabul Etmiş.
Diğer Mahkum inanmayan Gözlerle Arkadaşına Bakmış Ve;
-Atların Uçamadığını Biliyosun, Nasıl Olupta Böyle Delice Bir Fikir ile Çıkabildin Ortaya, Yalnızca Kaçınılmazı Geciktiriyosun Okadar Demiş.
-Tek Değil, Demiş Birinci Mahkum.. Kendime Dört Özgürlük Şansı Veriyorum.
Birincisi: Sultan Bu Yıl içinde Ölebilir.
ikincisi: Ben Ölebilirim.
Üçüncüsü: At Ölebilir.
Dördüncüsü: Belki Ata Uçmayı Öğretebilirim.

(bkz: beşinci boyut)
(bkz: kalp gözü) günde iki kere izle dersin kralını al. *

> usta kikirdeyerek ciragini kolundan tutar ve disari
> cikarir. sessizce az ilerdeki golun kiyisina goturur ve

şu kısmı okuduktan sonra dedim usta heralde niyeti bozdu ve çırağa kayacak.

SAKIN OKUMADAN GEÇME !

Sayfanın Konusu;ders alınacak hikayeler video,ders alınacak hikayeler kısa,ders alınacak dini hikayeler,yaşanmış ders alınacak hikayeler,hayattan ders alınacak dini hikayeler,gelincik hikayesi ders alınacak hikayeler,ders alınacak sözler,ders alınacak öyküler,dini hikayeler,kısa hikayeler
1.Hikâye
Kavak Ağacı ile Kabak Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
-On yılda, demiş kavak.
-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!
-Doğru, demiş kavak.
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:
-Neler oluyor bana ağaç?
-Ölüyorsun, demiş kavak.
-Niçin?
-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.
1.Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz.. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır.
2. Hikâye
En iyi Buğday Her yıl yapılan ‘en iyi buğday’ yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi:
-Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi.
-Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorulduğunda,
-Neden olmasın, dedi çiftçi.
-Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır.
Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir.
Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.
2. Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir.
3. Hikâye
Geleceğini biliyordum…
Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü.
İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar.
Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti,
-Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük bir ihtimalle ölmüştür.
Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma.
Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı.
Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı;
-Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın.
-Değdi, dedi, gözleri dolarak, -değdi…
-Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor musun?
-Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim içim.
Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı:
-Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyordum…
3. Ders:Güven vermek önemlidir. Güven duymak önemlidir. Duyulan güveni boşa çıkarmamak daha da önemlidir.
4. Hikâye
Denizli’de arastirma yapmak icin kamp kuran bir grup universite ogrencisi, kamp yakinina tuneyen bir Denizli horozunun sabahin erken saatlerinde yuksek sesle otmesinden cok rahatsiz olmuslar….
Sabahin korunde ortaya cikan horoz, once dikleniyor, sonra dakikalarca otuyormus…
Tabii ekipte ne uyku ne de huzur birakmiyormus. . .
Sonunda sabirlar tukenmis…
Susturmak icin baslamislar horozu kovalamaya.. . Horoz onde.. Gencler pesinde…
Mahalle arasina dalmislar… Kovalamacayi goren, fakat bir anlam veremeyen yasli dede, seslenmis:
– Hey, evlatlar!.. Bu zavalli horozu niye urkutuyorsunuz? ..
– Dede, sabahin korunde otmeye basliyor, kampi ayaga kaldiriyor. O yuzden basini kesecegiz!..
– Yaziktir evladim yapmayin!.. demis ihtiyar, birakin, ben onun sesini keserim, bir daha da rahatsiz etmez sizi…
Gencler bunun uzerine kovalamayi birakmislar.
Ertesi sabah, hafif ‘gak – guk’ sesleri disinda horozdan kayda deger hicbir ses cikmadigini gorunce de sasirip dedeye kosmuslar:
– Yahu dede, ne yaptin da bu horozun sesini kestin?..
Ihtiyar gulmus:
– Kicina zeytinyagi surdum. Horoz kabararak otmeye yeltendiginde, gerisi tutmuyor ki kuvvet alsin… Ancak ‘gak – guk’ edebiliyor.. .
Kissadan hisse:
Arkan saglamsa, istedigin kadar kabarir, diklenir, sozunu dinletirsin.
Arkan bir gevsemeye gorsun, ancak ‘gak-guk’ edersin….
‘Her sabah Afrika’da bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir.
Her sabah Afrika’da bir aslan uyanır. En hızlı ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır.
Aslan veya ceylan olmanız fark etmez. Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur. Afrika Atasözü
Çok çalışmak, emek harcamak, güven vermek, sevmek ve paylaşmak hayatın anlamlı olmasını sağlar.
Her sabah uyandığımızda bir de böyle bakalım dünyaya. Unutmayın hayat uzun bir öyküye benzer.
Ancak öykünün uzun olması değil, iyi olması önemlidir.
DİĞER HİKAYELER
12345 67891011121314 1516171819

Kategoriler Ders verici Hikayeler

TwitterFacebookWhatsappYazdırPinterest

İbretlik Hikayeler

İbretlik hikayeler oku bölümümüzde sizler için; ibretlik dini hikayeler, yaşanmiş ibretlik hikayeler, ağlatan ibretlik hikayeler ve bunların yanı sıra ibretlik kısa hikayeler, peygamberlerin hayatindan ibretlik hikayeler,

  • Yaşanmış Hikayeler

    BELEDİYENİN BAŞKANI

    BELEDİYENİN BAŞKANI (Yaşanmış Hikayeler) Engelliler haftası için Hazırlanan, yaşanmış hikayeler“Belediye Başkanı” isimli öykü, gerçek hayattan ilham alınan bir ibretlik hikayeyi...

    Devamını Oku

  • ibretlik dini aşk hikayeleri

    Gülsuyu

    Gülsuyu – İbretlik Dini Aşk Hikayeleri “Gülsuyu” isimli bu ibretlik dini aşk hikayeleri, imanın rehberliğinde yaşanan bir aşkın ne kadar...

    Devamını Oku

  • evlilik hikayeleri

    BOŞANMAKTAN VAZGEÇİREN SÖZ

    BOŞANMAKTAN VAZGEÇİREN SÖZ (İbretlik Evlilik Hikayeleri) İbretlik Evlilik hikayeleri; “Boşanma kararı almak, hayatınızda verebileceğiniz en zor kararlardan biridir. Ancak, bazen...

    Devamını Oku

  • ibretlik dini hikayeler

    BURADAN SU İÇMEK MÜSLÜMANA YASAK

    Buradan Su İçmek Müslümana Yasak (İbretlik Dini Hikayeler) İbretlik Dini hikayeler in insan hayatına kattığı önem tartışılmaz. İnsanların yaşadıkları tecrübelerden...

    Devamını Oku

  • EVLİLİK HİKAYESİ

    VEFAKAR ANNEM / ÇÖP TENEKESİ

    VEFAKAR ANNEM / ÇÖP TENEKESİ  (İbretlik Evlilik Hikayesi) İbretlik Evlilik hikayesi; “Evliliklerde yaşanan zorluklar her zaman kaçınılmazdır, ancak ailenin birlikte...

    Devamını Oku

  • iman dersi

    KÖLENİN VERDİĞİ İMAN DERSİ

    Kölenin Verdiği İman Dersi – İbretlik Dini Hikayeler  İbretlik dini hikayeler; İman ve ibadetlerimiz, hayatımızın merkezinde yer alır. Kimi zaman...

    Devamını Oku

  • ibretlik hikayeler

    Sarı Öküzün Hikayesi

    Sarı Öküzün Hikayesi Sarı öküzün hikayesi, hayatın her alanında geçerli olan bir gerçeği anlatıyor: taviz vermeye başlarsanız, sonunda elinizde hiçbir...

    Devamını Oku

  • büyüklere masallar

    SARI ÖKÜZÜN HİKAYESİ

    “SUÇ HEP O SARI ÖKÜZ’DE…” / Sarı Öküzün Hikayesi Sarı öküzün hikayesi ni bilirmisiniz, hani sonu “Sarı Öküz”ü verdiğimiz gün...

    Devamını Oku

  • ibretlik kıssalar

    ŞEYTANIN SUÇU

    Ben Sadece İpi Gevşettim (ibretlik kıssalar) İbretlik kıssalar hikayemizde, biraz eğlenceli, düşündüren harika bir ibretlik hikaye, doğrusu şeytan ile ilgili...

    Devamını Oku

  • en güzel dua

    HAMAL (İbretlik Kıssalar)

    HAMAL (İbretlik Kıssalar) İbretlik kıssalar insanlara ders veren , düşünmelerini sağlayan birer hayat hikayeleridir, kısa hikayemizde hamallık yapan bir adamın...

    Devamını Oku

  • annemi özledim

    ANNEMİ ÖZLEDİM

    Annemi özledim (Yaşanmış gerçek hikayeler) Yaşanmış gerçek hikayeler insanların ibretlik hayatları , bizleri kah hüzünlendiriyor kah sevindiriyor, şimdi okuyacağınız yaşanmış...

    Devamını Oku

  • tıkandı baba kıssası

    Tıkandı Baba Kıssası

    Sultan Mahmut ve Tıkandı Baba Kıssası Tıkandı baba kıssası , ibretlik kıssalar dandır, sultan mahmudun en son söylediği söz “VERMEYİNCE...

    Devamını Oku

  • cumhurriyetin ilk kadın hakimi

    Cumhurriyetin İlk Kadın Hakimi ”ADALET YILMAZ ”

    Cumhurriyetin İlk Kadın Hakimi ”ADALET YILMAZ ” Atatürk’ün yaktığı meşale, Ömrünün sonuna kadar tuttuğu söz, Cumhuriyet Tarihimizin İlk Kadın Hakimlerinden,...

    Devamını Oku

  • ibretlik kıssalar

    KUYRUK ACISI

    KUYRUK ACISI (Yaşanmiş ibretlik kıssalar) İbretlik kıssalar dan bir Hikaye sunmak istiyorum , kuyruk acısı bir çok şey anlatır hikaye...

    Devamını Oku

  • ibretlik hikayeler

    PARAN VARSA, İTİBARIN DA VARDIR

    BİR YAHUDİ HİKAYESİ / İbretlik Hikayeler İbretlik hikayeler insanlara düşünme fırsatı verir. Hikayemiz, hüzünlü ibretlik bir hikayedir, ibretlik hikayemizi sonuna...

    Devamını Oku

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır