idealist ne demek / İdealist ne demek? İdealist nedir? İdealist TDK kelime anlamı - Son Dakika Haberler

Idealist Ne Demek

idealist ne demek

kaynağı değiştir]

İdealizm, varlığın düşünceden bağımsız olarak var olduğunu kabul eder; bu bağlamda realizm, materyalizm ve natüralizm gibi felsefi anlayışların karşı kutbunda yer alır. Felsefede idealizm, dünyanın temellendirilmesinde en önemli görevin, bilince ya da maddesel olmayan zihne yönelik bir gerçeklik kuramı geliştirmek olduğu düşüncesi üstüne kurulmuştur. İdealizm anlayışının temelleri Platon'un "İdealar Kuramı"[2] ile atılmış, daha sonra çeşitli düşünürler tarafından sunulan açıklamalarla güçlendirilmiştir.

Metafizikte idealizm, bütün fiziksel nesnelerin bütünüyle zihne bağımlı olduğu, onların bilincinde olan bir zihin olmaksızın metafizik anlamda hiçbir varlığın olmadığı anlayışına karşılık gelmektedir. Bir başka deyişle, metafizik idealizme göre gerçeklik her durumda zihne bağımlı olduğu için gerçekliğin gerçek bilgisi ancak tinsel bir bilinç kaynağına başvurularak elde edilebilirdir. Buna karşı, idealizm ile taban tabana zıt bir konuma yerleştirilip temellendirilen materyalizm, zihnin ya da bilincin bütünler hâlinde fiziksel ögeler ile süreçlere indirgenebileceğini savunmaktadır.

İdealistler, doğadaki şeyleri ya da nesneleri, her şeyin özünü oluşturan tek bir gücün ya da enerjinin geçici görünümleri olarak görür; varlığın tüm görünüşlerinde tek bir anlamın yattığını düşünür, varoluşu tek bir birlik olarak algılar; aklın sağladıklarının dışında gerçekliğe ulaşmanın olanaksız olduğunu öne sürer, gerçekliği "idea" olarak belirleyip maddeyi bunun bir yansıması sayarlar.

Felsefi anlamda idealizm dünyanın yalnızca düşüncelerin, zihnin, ruhun ya da daha doğrusu, fiziksel dünya var olmadan önce var olan ideanın bir yansıması olduğu görüşünden hareket eder. Duyularımızla bildiğimiz maddi şeyler, kusursuz ideanın kusurlu kopyalarıdır. Antik dönemde bu felsefenin en tutarlı savunucusu Platon'dur. Ancak idealizmin başlangıcı MÖ 6. yüzyıla, İlk Çağ Yunan felsefesindeKsenophanes'e kadar uzanır. Ksenophanes, çok olanı Bir'e indirgemiş ve bu Bir'i "tüm düşünme" olarak belirlemiştir. Ksenophanes'in öğretisi günümüzde metafiziğin kurucusu olarak gösterilen öğrencisi Parmenides'in kurduğu Elea Okulu eliyle daha bir gelişim göstermiştir: "Varlık, değişmez ve birdir; özne ve nesne bir ve aynıdır."

Platon'a göre gerçek varlık idea, "düşünce varlığı"dır. Platon, "düşünülür dünya" (idealar dünyası) ile "duyulur dünya" (görüngüler dünyası) ayrımına gitmiş; duyulur dünyayı gölgelerden ibaret bir görünüşler dünyası olarak betimlerken, düşünülür dünyayı değişmez gerçeklikler diye gördüğü idealardan oluşan gerçek dünya olarak ilan etmiştir. Aynı fikir Kant'dan önce İrlandalı rahip ve filozof George Berkeley ve klasik İngiliz ampiristlerinin sonuncusu David Hume tarafından ileri sürülmüştür. Temelde şöyle özetlenebilir: "Dünyayı duyumlarım aracılığıyla yorumlarım. Bu nedenle, var olduğunu bildiğim tek şey duyu izlenimlerimdir. Örneğin bu elmanın var olduğunu söyleyebilir miyim? Hayır. Tüm söyleyebileceğim onu gördüğüm, hissettiğim, kokladığım, tattığımdır. Bu bakımdan, gerçekte bir maddi dünyanın var olduğunu hiçbir surette söyleyemem." Öznel idealizmin mantığına göre, eğer gözlerimi kaparsam dünya var olmaktan çıkar. Her ne kadar Berkeley idealist düşünceye önemli katkılarda bulunduysa da, idealist düşünce asıl gelişimini Kant ile birlikte göstermiştir.

Kendi felsefesini "madde tanımazcılık" diye adlandıran Berkeley'e göre ise; iki tür gerçek varlık -tinler (zihinler) vkonusudur- söz konusudur; fiziksel nesneler ise duyusal ideaların toplamıdır. Dolayısıyla, Berkeley'e göre, bir elmayı algıladığımızı söylediğimizde doğrudan farkına vardığımız duyusal görünüşlerin bir toplamıdır. Bundan dolayı sınırlı bir zihin tarafından algılanmayan şeyler yokturlar; şeyler zihnimize sınırlı zihin tarafından algıladıklarında ulaşırlar: "Var olmak algılanmış olmaktır (esse est percipi)." Berkeley şeyleri, onlara atfettiğimiz niteliklere ilişkin duyu deneyimimizden soyutlayarak kavrayamayacağı düşüncesinden hareket ederek, fiziksel nesnelerin varoluşunun algılanmak olduğunu, fiziksel nesnelerin yalnızca idealar olarak var olduklarını ileri sürer. Berkeley'in fiziksel şeylerin, onları algılayan kimse olmadığında da var gözükmeleri sorusuna yanıtı, onların Tanrı'nın hafızasında var olduklarıdır. Düşüncemizde şeylerin varlığını yaratan yegane güç Tanrı'dır.

Kaynakça[değiştir

İdealist Ne Demek? İdealist İnsanın Özellikleri &#; 1

İdealist ne demek? İdealist olmanın gereklilikleri nelerdir? İdealist insan kimdir? İdealist insanın özellikleri nelerdir? Tam kararlılık hali “kast” ve kastın dereceleri nedir?

İdeal, İdol ve İdealist Ne Demek?

İdeal, Türkçede “ülkü” manasındadır. İdeal kelimesi Fransızca kökenlidir. İdeal, bir insanın ülküsünün olması demektir. Bu yüzden idealist insan yani ülküsü olan insan, amacı ve hedefi olan insandır. İdeal de insanın amacı, hedefidir.

İdol ise örnek alınan kimsedir. Yani idealist yapmanın yollarından biri de budur, idolleri göstermek, örnek insanlar göstermek. İdol aslında “tanrıcık” manasına da gelmektedir. TDK’de, Google’da baktığınız zaman tanrıcık, yani insanlar tarafından adeta tanrılaştırılmış olan, kutsallaştırılan varlık demektir. Hakikatte tanrı değil ama &#;çok yüceltilmiş olan&#; manasında kullanılıyor. Bir manası da örnek alınan insandır. Tanrılaştırılanlar da örnek alınırlar ama her örnek alınan insan tanrılaştırılmaz. Peygamberimiz (sav) örneğimizdir ama onu biz tanrılaştırmayız. Çok sevmek tanrılaştırmak demek değildir. Tanrılaştırmanın manası başkadır. Kutsallaştırmak başka bir şey, sevmek başka bir şeydir. İtaat etmek tanrılaştırmak değildir. İnsan anne babasına da itaat eder, işyerinde amirlerine de itaat eder, askerde komutanına itaat eder. Bu tanrılaştırmak değildir. Bu itaattir sadece. İdoller bazen tanrılaştırılmış olabilir. İki kişi düşünelim birisi kendi idolünü tanrılaştırmış olabilir, diğeri onu sadece örnek almış olabilir.

Neden İdealist İnsan Olmalıyız?

Her davanın idealist insan yetiştirme yöntemlerini bilmesi zaruridir. Her dava, o davaya inanmış, hedefine kilitlenmiş, kararlı ve gemisini yakmış idealist insanlar yetiştirmek zorundadır. Aksi halde hedeflerine varmayı hayal bile edemezler.

Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, bu çağda insanları bir davada idealist yapmak çok zorlaşmıştır. Çünkü bu çağın insanına çok fazla ideal gösterilmiştir.

İdeallerin çok olması demek, aslında idealin olmaması demektir. İdealistlerin bir tane ideali olur. İki tane ideali olanlar idealist sayılamazlar. Tıpkı iki kişiyi sevenin âşık sayılamayacağı gibi…

İDEALİST İNSAN KİMDİR?

İdealist ne demek sorusuna cevap verdikten sonra şimdi de idealist insan kimdir bundan bahsedeceğiz. İdealist insan olabilmek, kişinin hem davasının hem hedefinin hem de idolünün olması ile mümkündür. Kur’an-ı Kerim bize birçok idol göstermektedir. Bunların bir kısmı peygamber, bir kısmı ise salih kimselerdir. Yani Allah Azze ve Celle sadece peygamberlerden değil diğer salih insanlardan da idoller göstermekte ve “Biz Peygamber değiliz, onlar gibi olamayız” denilmesini engellemekte ve “Peygamberler gibi olamıyorsanız şu salih insanlar gibi olabilirsiniz” demek istemektedir.

İnsanların çürük olmasında, bir müddet mücadele edip sonra mücadeleyi terk etmelerinde ideallerinin olmaması ve idealist insana dönüşmemiş olmaları önemli bir sebeptir. İdeali olmuş olsa ideali için her şeye katlanır, birçok problemle mücadele eder, ideali için hayatını ortaya koyardı.

İDEALİST OLMANIN GEREKLİLİKLERİ NELERDİR?

İdealist insanlar; ideallerinin zarar görmesine tahammül edemezler, idealleri hususunda taviz vermezler, onlar için dünya bir yana idealleri bir yanadır. Ancak maalesef böyle insan pek yetişmemektedir. İnsanlar cemaatlere gitseler de bu ruhu elde edememektedirler. Bunda, cemaatlerin ideal kazandıramaması önemli bir sebeptir.

TAM KARARLILIK HALİ: KAST

Türkçede de kullandığımız ‘kast’ kelimesi aslen Arapçadır: “Tam kararlılık hali ve devam etmekte kararlı olmak” manasındadır. İdealist insan, tam kararlı, kesin inançlı ve tereddütsüz insandır. İnsanın bir konuya kastı tam olursa, bir şeye tam karar vermişse o konuda tereddütlerinden kurtulur. Tereddütlerden kurtulmak insan için bir nimettir. Çünkü tereddüt insanın gelişmesinin önünde bir engeldir. Tereddütlü insanlar kararsız ve kararsız insanlar da başarısız olurlar. Kararsızlık hali, insana birçok treni kaçırtır.

KASTIN DERECELERİ

  1. Tereddütlerden Kurtulmak: Kastın birinci derecesinde olan insan önce tereddütlerinden kurtulur. Bu, kastın en aşağı düzeyidir.
  2. Engelleri Ortadan Kaldırmak: İkinci aşamada ise insan artık engelleri kaldırabilir. Kendi iç âleminde tereddüt olmadığı için dış âlemdeki engelleri de aşacak noktaya yükselir.
  3. Tam Teslimiyet Sahibi Olmak: Kastın üçüncü aşamasında insan tam teslimiyeti başarır. Allah’a teslim olamamak manevi bir hastalıktır. İnsanların çoğu bir türlü Allah’a ve kaderine teslim olamazlar. Kastı eksik olan insan, teslimiyet göstermesi gereken bir olay olduğunda imtihanı kaybedecektir. Kast zirvede olduğu zaman insan tam teslimiyet gösterebilir.

Allah’a teslimiyet gösteren insan, sonunu düşünmeden sadece görevini düşünerek hedefine doğru ilerler. İşte bu idealist insandır. Gerek Peygamberler gerekse dava arkadaşları inandıkları dava uğrunda bile bile ölüme gitmeyi göze almışlardır. Yani kastları tamamdır, kararlıdırlar, tereddütleri yoktur. Engelleri aşmış ve tam teslimiyet göstermişlerdir.

KİMLER İDEALİSTTİR?

Hz. Hüseyin, davasına ve idealine inanmış, Allah’a teslim olmuş, gemisini yakmış, sonunu değil görevini düşünmüş bir idealisttir. İmam-ı Azam bir idealisttir. Hasan El Benna, Seyyid Kutup ve Bediüzzaman bir idealisttir. Ve daha niceleri… İdealistler hakkı ayakta tutmak için ölümü göze alabilir, ‘Demek ki benim böyle ölmem gerekiyor’ deyip kaderine teslim olabilir. İdealleri onları idealist yapmıştır.

Peygamberimize (sav) vahiy gelmesi onu tam mutmain kılmış, tam bir dava adamı ve tam bir idealist yapmıştır. Kastı yani kararlılığı zirvededir. İlme’l yakîn’in ötesinde ayne’l yakîn’e ulaşmıştır. Hatta melekle görüştüğü için hakka’l yakîn düzeyindedir. Böyle bir iman, Efendimize: “Sağ elime güneşi, sol elime ayı verseniz ben bu davadan dönmem” 1sözünü söyletmiştir. Bu, idealist insan konuşmasıdır, davasından mutmain olan, hedefine kilitlenmiş ve gemisini yakmış insan konuşmasıdır.

Kur&#;an-ı Kerim, Ahzab Suresi ayette kesin inançlılardan bahsediyor: “Mü’minlerden öyle erkek adamlar var ki onlar, Allah’a verdikleri sözü yerine getirdiler, kimileri O’nun yolunda can verdiler, kimileri de (şehit olmayı) bekliyorlar; (vaatlerini) asla değiştirmediler” buyuruyor. Kur’an-ı Kerim “erkek adamlar” diyerek idealinden vazgeçmeyen (erkek-kadın) bütün idealist insanları anlatıyor. Sözünü değiştirmeyen, davasından ve hedefinden vazgeçmeyen, tam inanmış, tam kararlı insanları…

Allah Azze ve Celle bize ideali de gösteriyor. Enfal Suresi ayette: “Fitne (toplumları bozan gayr-i İslamî düzenler) kalmayıncaya ve din (hayat düzeni) tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın” buyuruyor. Ayet büyük bir ideal ve hedef göstermektedir. İdeal olarak gayr-i İslamî medeniyetlerin bitirilmesi ve İslam Medeniyetinin kurulması, hedef olarak da tüm dünya gösterildiğine göre Allah, idealist insan yetiştirmemizi istiyor demektir. Çünkü idealist olmayan insanlarla tüm dünyada İslam Medeniyeti kurulamaz.

Peygamberimiz(sav) de ashabına ideal kazandırdı. Buyurdu ki: “Yemen, Bizans ve İran ümmetime verildi. Buralara ümmetim hâkim olacak. Dünyanın doğusu ve batısı dürüldü, önüme konuldu. Benim ümmetim buraların hepsine sahip olacak.”2 Başka bir hadiste: “İstanbul ve Roma fethedilecek”3 buyurdu. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem ümmetine hedef ve ideal gösterdi ve bunların birçoğu gerçekleşti, bir kısmı da zamanını monash.pwı padişahlarını yetiştiren hocaları onlara kızıl elma anlayışı kazandırdı. Her padişahın bir kızıl elması vardı. Oraya kilitlenmiş, başka bir şey düşünmüyor, gözü başka bir şey görmüyordu. Akşemsettin, Fatih’in kalbine İstanbul’u fethetme ruhunu yerleştirdi, onu tam bir idealist olarak yetiştirdi ve bu inançla büyüttü. Fatih Sultan Muhammed küçük yaşta bir idealist oldu. Bir idealist insan ile bazen bir ordu heyecanlanır, harekete geçer ve fetih gerçekleşir. Öyle de oldu.
Bugün de cemaatler müntesiplerine, hocalar talebelerine, babalar çocuklarına bu şuuru yerleştirmeli ve ideal kazandırmalıdırlar.

Çocuklarımıza küçüklükten itibaren ideal kazandırmalıyız. Onlar bizden daha idealist olmalıdır. Başka bir şey düşünememeli, davasının delisi olmalıdırlar. Evet, idealist insanlar davasının delisi olurlar. Birçok insanın gözünde öyle görünürler. Çünkü onlar “olamaz” gibi görünen şeyleri istemektedirler. Onlar Kaf dağındaki Anka kuşunun peşindedirler. Kimse inanmaz fakat onlar inanırlar. Fatih de inanmıştı. Tüm itirazlara ve ümit kıran konuşmalara rağmen: “Ya ben İstanbul’u alırım ya İstanbul beni” dedi. Böyle diyenler surları parçalarlar. Böyle diyenler çağları kapatır çağ açarlar. İdealist olmayanlar ise tedbir derler, hazırlık derler ve zor kararları, zor işleri her zaman sonraki nesillere havale ederler. ‘Biz yapamayız. Şimdi zamanı değil, daha vakti gelmedi’ derler. Hâlbuki vakti gelmiştir ama onlar korkaktırlar ve idealist değildirler. Eğer önde gelenler idealist değillerse böyle bir kararı veremezler.

Bizler de bugün arkadaşlarımıza, çocuklarımıza ve talebelerimize kızıl elmamızı öğretmeliyiz. “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalıdır” ve “Yeryüzünde fitne kalmayana ve tüm dünyada Allah’ın medeniyeti kurulana kadar mücadelemiz sürecektir” gibi idealler göstermeliyiz. Böyle bir ideal kazandırabilirsek fireler azalır, çalışanlar ve davet görevini yapıp insan kazananlar çoğalır. İdeali olanlar kendisini geliştirir, ideali olmayanlar kabiliyetlerini öldürür.

İDEALİST İNSANIN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

İdealist İnsanın Davası ve Hedefi Vardır

İdealist insan; davası ve hedefi olan, davanın doğruluğuna ve hedefin varılabilecek bir hedef olduğuna inanan, davasına ve hedefine olan bağlılığı aşk derecesinde olan insandır.

İdealist İnsanlar, İdealine Götürmeyen Meselelerle İlgilenmezler

İdealist insanın uğraştığı işler, sadece kendisini idealine yaklaştıracak olan işlerdir. Çünkü o bir hedefe kilitlenmiştir, başka bir şeye bakmaz, görmez, duymaz ve ne kalbini ne de kafasını başka bir şeyle meşgul etmez. Başka şeyleri konuşmaktan, başka şeylerle ilgilenmekten zevk almazlar. Bir âşığın sürekli maşukunu (sevgilisini) düşünmesi gibi o da başka bir şey düşünemez, yanında başka şeyler konuşulsa bundan hoşlanmaz. Demek ki idealist insanlar bir nevi âşık gibidirler. Sadece hedeflerini ve ideallerini düşünmektedirler.

İdealist İnsanlar, İdealleri Uğrunda Yok Olma Makamına Ulaşırlar

İdealist insan, davası uğrunda yok olmuş insandır. Artık kendisi yok, davası vardır. Tıpkı tohum gibi… Tohum toprağa atılır, toprakta yok olur fakat aslında var olur, ağaç olur. Artık ortada tohum yoktur ama bir ağaç vardır. O ağacın dalları, yaprakları, meyveleri vardır, binlerce tohum verir. İdealist insan da böyledir. Kendisi yoktur, idealleri vardır.

İdealist İnsanlar, Muhabbet ve Nefret Sahibidirler!

İdealistler kendilerini ideallerine yaklaştıran kimseleri sever, ideallerine ulaşmasını engelleyen kimselerden de nefret ederler. Böyle olmayanlar idealist sayılamazlar. İman, muhabbet ve nefrettir.

İdealist İnsanlar, İdealleri Uğrunda Başlarına Gelenleri Önemsemezler!

İdealist insanlar, idealleri uğrunda uğradıkları musibetlere, yapılan övgülere ve eleştirilere önem vermezler. Çünkü onlar, davalarına ve ideallerine inanmışlardır. Kur’an-ı Kerim, davasına inanmış gerçek mü’minleri tarif ederken: “Onlar, kınayanın kınamasından korkmazlar” (Maide, 54) buyurur. Uğradığı musibetleri ve yapılan haksız eleştirileri önemsemeyen idealist insan daima huzurlu olur. İdealist insanlar böyle oldukları için her şeyi kaygı etmezler, telaşlanmazlar. Bir musibete ya da bir iftiraya uğradıklarında dünyaları başlarına yıkılmaz. Böylece olaylar karşısında olgun ve cesur davranabilirler.

İdealist İnsanların Emelleri Uzun ve Güçlüdür!

İdealist insanlar emellerine çok güçlü bir şekilde bağlıdırlar. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, dünyevi uzun emelleri menetmiştir ama burada kastedilen, idealist Müslümanın taşıdığı İslami emellerdir. Ümmetin uyanışı, eski haşmetli günlerine geri dönmesi ve yeryüzünde İslam Medeniyetinin hâkim olması gibi…

İdealist İnsan Cesurdur, Sabırlıdır!

Hiçbir ideale rahat bir şekilde ulaşılamaz. Bütün idealler tehlikelerle dolu yolun sonunda, dağların üstünde ve uzaktadır. Dolayısıyla her ideal sabır ve cesaret gerektirir. İdealist insanlar, ideallerine ulaşabilmek için cesur olmak zorundadırlar.

İdealist İnsanlar Sadece Konuşmayı Değil Düşünmeyi ve Okumayı Tercih Ederler!

İdealist insanlar konuşmayı değil yalnız kalmayı daha çok severler. Çünkü onların idealleri vardır ve ideallerine ulaşabilmeleri için düşünmeleri ve okumaları lazımdır. Onlar, insanlarla ne kadar bir arada olmaları gerekiyorsa o kadar bir arada olur ve geri kalan zamanlarını düşünmeye ve okumaya verirler.

İdealist İnsanlar Rotadan Sapmamaya Çok Dikkat Ederler!

İdealist insanların en çok önem verdiği şey rotadır. “Gemimiz bir derece sapmasın” derler, dümene sarılırlar, bir derece sapmaya bile razı olmazlar. İdealinin doğruluğuna inanmış idealist insanlar, ideallerinden asla taviz vermezler. Taviz verenler idealist değiller demektir. Kur’an-ı Kerim dinden taviz verilmesini yasaklamakta ve: “İnkâr edenlerin hiçbirine itaat etme! Onlar isterler ki sen yumuşak davranasın da onlar da (sana karşı) yumuşak davransınlar” (Kalem, 9) buyurmaktadır.

İdealist İnsanlar Dünya Sevgisine Kapılmazlar

İdealist insanlar dünya nimetlerini küçük görür ve dünya sevgisine kapılmazlar. Çünkü dünya nimetleri onların ideallerinin yanında çok küçük kalır. Dünya nimetlerini büyük görmek kişinin büyük ideallerinin olmamasından kaynaklanır. Kalpte Allah sevgisi, dava sevgisi ve İslam Medeniyetine ulaşmak gibi kutsal (ilahî) bir ideal olmayınca kalp dünya sevgisi ile dolar. Çünkü tabiat boşluk kabul etmez.

İdealist İnsanlar Gerektiği Zaman Sıfırdan Başlarlar

İdealist olmayanlar düşüncelerine uygun hazır bir oluşum varsa ona katılırlar. Böyle bir oluşum yoksa beklerler ve “ben tek başıma ne yapacağım ki, üç beş kişiyle ne olur ki?” gibi düşünürler. İdealist insanlar ise gerektiği zaman sıfırdan da başlayabilir ve ideallerine uygun bir oluşum meydana getirebilirler. Çünkü onlar ideallerine inanmışlardır ve ideallerine kavuşmak için kuvvetli bir istek duymaktadırlar. İdealist Müslümanlar için Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem örnektir ve O, bu davaya tek başına başlamıştır.

İdealist ne demek, idealist olmak ve idealist insanların özelliklerini genel olarak derlediğimiz bu yazımızın hayırlara vesile olmasını Rabbimizden niyaz ederiz. Gecelek hafta İdealist İnsanların Özellikleri &#; 2 başlıklı yazımızla konuya devam edeceğiz inşallah, bizi takipte kalın. 🙂

Dipnotlar

1. Bkz. Sîretu İbn Hişam, 1/; İbn Kesir, es-Sîretu’n-Nebeviye, 1/;  Beyhakî, Delail’u’n-Nübüvve-şamile- 2/63; Taberî, 2/
2. Bkz. Ahmed, IV, ; İbn-i Sa’d, IV, 83,
monash.pw’l-Ehadis, /5

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır