“RBC nedir?” sorusuyla merak edilen bu test, kanda RBC olarak tanınan eritrositleri sayısal olarak ölçen bir testtir. Ölçümü yapılan bu eritrositler aslında kırmızı kan hücreleridir. Bu hücreler alyuvarlar olarak da bilinmektedir ve kanda en çok bulunan hücre grubudur. Trombositler ve beyaz kan hücreleri de kanda bulunur. Tüm bu hücreler vücut için önemli görevleri üstlenir ve bu nedenle hücrelerde yaşanacak hasarlar, önemli bir hastalığa işaret ediyor olabilir. Bu sebeple RBC yani eritrosit testi son derece önemli bir testtir ve bu test hemogram testinde net görülür. Peki, Eritrosit testi neden istenir? Normal ERC değeri kaç olmalıdır?
“Kan tahlilinde RBC nedir?” diye merak ediyorsanız eritrosit olarak da bilinen bu değerin vücuttaki karbondioksit ve oksijen alışverişinde sorumlu olan kan hücreleri olduğunu bilmelisiniz. Yani eritrositler, akciğer ile dokular arasındaki oksijen döngüsünü vücut genelinde sağlar. Solunumla alınan oksijen eritrositler ile akciğere, buradan tüm organlara ve dokulara iletilir. Dolayısıyla eritrositler normalin üzerinde bir değere ulaştığında ciddi bir durumun habercisi olabilir.
“Eritrosit değeri kaç olmalı?” merak edilen soruların başında gelir. Eritrosit aralığı yaş aralığına ve cinsiyete göre farklılık gösterir. Her yaş grubunun stabil olan değeri de normal değer olarak kabul edilir.
Prematüre/Yenidoğan için normal RBC | 4.8-7.2 milyon |
Çocuklar için normal RBC | 4.6-4.8 milyon |
Yetişkin kadınlar için normal RBC | 4.0-5.2 milyon |
Yetişkin erkekler için normal RBC | 4.35-5.65 milyon |
*Bu değerlerde laboratuvar koşullarına göre ufak sapmalar olabilir. Ancak bu değerlerde belirgin derecede bir düşüş ya da yükseliş olduğunda dikkate alınmalıdır.
“RBC yüksekliği nedir?” de merak edilen konular arasında. Eritrosit sayısının normal sınırın üzerinde olması kişinin oksijen kaynağını sınırlayan ya da kırmızı kan hücresi üretimini artıran bir durumdan kaynaklanabilir. Bunun yanı sıra günlük yaşamda tekrar edilen yanlış alışkanlıklar da değerin yükselmesine neden olabilir.
Eritrosit (RBC) Yüksekliğine Neler Sebep Olur?
RBC yüksekliği sebepleri şöyledir:
RBC Yüksekliği Belirtileri Nelerdir?
“Eritrosit nedir?” sorusu kadar bu değerin yükselmesi ile ortaya çıkan belirtiler de merak edilir. Bu belirtiler aşağıdaki gibidir:
Eritrosit Yüksekliği Nasıl Tedavi Edilir?
Eritrosit yüksekliği tedavisinde ilk adım buna sebep olan faktörün araştırılması olmalıdır. Bu durumun altında patolojik bir neden yatmıyorsa ve RBC değeri günlük alışkanlıklar doğrultusunda artıyorsa beslenmeye dikkat edilmesi yeterlidir. Bu süreçte demir içeren besinleri az miktarda tüketmek de tavsiye edilenler arasındadır.
RBC düşüklüğü, eritrosit sayısının normal sınırın altında olmasıdır. Bu durum söz konusuysa akla ilk olarak anemi yani kansızlık gelir.
Eritrosit (RBC) Düşüklüğüne Neler Sebep Olur?
Eritrosit düşüklüğü sebepleri şöyledir:
RBC Düşüklüğü Belirtileri Nelerdir?
Bu değerin düşmesi ile kişide halsizlik, uyku sorunları, şiddetli göğüs ağrısı, ciltte solma, gergin bir ruh hali, kalp atışlarının düzensiz olması ve enerji kaybının yaşanması gibi belirtiler gözlemlenebilir.
Düşük Eritrosit Nasıl Yükseltilir?
Eritrosit değeri düşük çıktığında kan artmasına yardımcı olan besinlerin tüketilmesi tavsiye edilir. Bu nedenle böyle bir durum söz konusu olduğunda bakır, B12, demir gibi vitamin ve mineraller yeterli miktarda tüketilmelidir. Kan yapıcı besinler de kırmızı et, yumurta, ıspanak, kuru üzüm, yeşil yapraklı sebzeler şeklinde sıralanabilir. Bu dönemde ayrıca fındık, karpuz, süt ve süt ürünleri, greyfurt gibi mineral zengini besinler de rutine eklenmelidir.
“İdrar tahlilinde eritrosit nedir?” diye merak edenler için bu soru şu şekilde yanıtlanabilir: İdrarda eritrosit değerinin yüksek olması, idrarda kan bulunması olarak tanımlanır ve bu durum tıp literatüründe hematüridir. İdrarda eritrosit yüksekliği nedenleri ise şöyledir:
Kan tahlili eritrosit değeri gaitada yani dışkıda görülebilir ve bu durum normal değildir. Eritrosit testi sonucu dışkıda kan görülüyorsa bakteri ya da parazitten kaynaklı bir enfeksiyon yaşandığını işaret eder. Ek olarak bu durum mide ve bağırsak sorunlarından kaynaklanan bir kanamaya işaret ediyor olabilir de. Bu durumda mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır.
Şunu en başta belirtmek lazım ki tıpta “kum” diye bir hastalık yoktur. Yan ağrısı, idrarda yanma sızı, idrarın koyu renkte çıkması gibi şikayetlerle doktora başvurulduğunda yapılan idrar tetkikinde kan hücresi (eritrosit) ve/veya kristallerin görülmesi sonucu hastaya “kum döküyorsun” denir. Hem hasta tanı konduğu için rahatlamış olur hem de başka bir araştırmaya ihtiyaç duyulmadan tedaviye başlanır.
Ancak hematüri (idrarda gözle veya tahlilde kan görülmesi) üriner sistem taş hastalığı dışında birçok hastalığa işaret edebilir. İdrarın kırmızı renkte olması rengi kırmızı olan bazı meyve sebzelerin (şalgam, pancar, siyah üzüm, siyah dut vs) yenmesinden sonra, kurşun ve civa zehirlenmelerinde, fenolfitalein içeren bazı müsil ilaçların kullanımında, compazine içeren bazı antipsikotik ilaç alımı, aspirin, kumadin gibi kan sulandırıcı ilaçların kullanımı ve bazı antibiyotiklerin (rifampin gibi) alımından sonra da görülebilmektedir. Bu nedenle idrarda kanama mı var yoksa renk değişikliği mi söz konusu bunun ayrılması gerekmektedir. Bu nedenle yapılacak olan tam idrar tahlilinde bazı yazarlara göre 3 bazılarına göre ise 5’ten fazla kan hücresi (eritrosit) görülmesi “idrarda kan var” diyebilmek için yeterlidir.
İdrarında kanama saptanan hastanın ilk önce şikayetleri sorgulanmalıdır. Ağrı, ateş, bulantı, idrar yaparken yanma, idrarda pıhtı olup olmadığı, hastanın kullandığı ilaçlar, mevcut hastalıkları vs. kaydedilmelidir. Ardından muhtemel sebeplere yönelik tetkikler yapılmalıdır. Yan ağrısıyla beraber idrarda kanama daha çok taş hastalıklarına işaret ederken, idrar yaparken yanma ve idrar tahlilinde lökosit görülmesi ise idrar yolu enfeksiyonunu desteklemektedir. Hasta genç ise ve şikayetleri idrar yolu enfeksiyonu lehine ise ileri tetkik yapılmaya ihtiyaç duyulmayabilir, tedavi sonrası kontrol idrar tahlili yapılarak kanamanın devam etmediği görülmelidir.
Gözle görülür kanama, tekrarlayan mikroskopik kanama ve/veya kanser için risk faktörlerinden en az biri var ise mutlaka ileri radyolojik tetkikler ve sistoskopi yapılmalıdır.
Kanda üre/kreatinin değerinin bakılması ve eğer enfeksiyon düşünülüyorsa idrar kültüründen sonra bu hastaların idrar yollarının radyolojik tetkiklerle görüntülenmesi gerekmektedir. Her ne kadar ilk görüntüleme olarak ultrasonografi pratikte en çok kullanılmakta ise de otörler ilk seçeneğin ilaçsız tüm batın tomografisi olması gerektiğini savunmaktadırlar. Açıklanamayan gözle görülür idrarda kanama, tekrarlayan mikroskopik kanama ve/veya kanser için risk faktörlerinden biri var ise ultrasonografi veya ilaçsız batın tomografisi ve sistoskopi yapılması gerekliliği vardır. Hastanın kanamasının sebebi taş ise tomografi ile %99’un üzerinde tanı konabilmektedir.
Gözle görülen veya mikroskopik hematürisi olan 1930 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada hastaların %12’sinde mesane kanseri, % 0,7’sinde böbrek tümörü saptanmıştır. Buradan da anlaşılıyor ki idrar kanaması önemsenmeyecek bir durum değildir.
Mesane, prostat ve üretranın (alt idrar kanalı) en iyi görüntüleme yöntemi sistoskopidir. Sistoskopi lokal veya genel anestezi altında fiberoptik cihazlarla üretradan içeriye girilerek gerçek görüntülerle alt idrar yolu organlarının görüntülenmesidir.
Başka bir sebebi olsa bile gözle görülen pıhtılı kanaması olan her hastaya sistoskopi yapılmalıdır. Görüntüleme yöntemleriyle sebebi izah edilemeyen ve özelliklede üriner kanser için risk faktörleri var ise sadece tahlilde görülen kanaması olsa bile sistoskopi yapılmalıdır. Eğer bu yöntemlerle (usg, CT, sitoloji ve sistoskopi) herhangi bir sebep saptanmazsa bile hastaların belli periyodlarla kontrolleri yapılmalıdır.
Sistoskopi lokal, spinal veya genel anestezi altında yapılabilir. Lokal anestezi ile sistoskopi yapılmasının avantajı hastaların anestezi (narkoz) almamış olmaları ve işlemden hemen sonra normal işlerine dönebilmeleridir. Spinal veya genel anestezi ile sistoskopinin avantajı ise kanamanın sebebi görülürse buna aynı seansta müdahale edilebilmesidir.