ilk resmi gazetenin ismi nedir / Ilk yarı resmi gazete ne zaman ve kim tarafından çıkarılmıştır?

Ilk Resmi Gazetenin Ismi Nedir

ilk resmi gazetenin ismi nedir

RESMÎ GAZETE TARİHÇESİ

 

Genel Bilgi

Türkiye Cumhuriyeti Resmî Gazete’sinin içeriği ile yayımlanmasına ilişkin usul ve esaslar; 15/7/2018 tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 10 sayılı Resmî Gazete Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 22/11/2018 tarihli ve 358 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla yürürlüğe konulan Resmî Gazete Hakkında Yönetmelikle belirlenmektedir.

Resmî Gazete İnternet Sitesi ücretsiz, abonelik şartı aramaksızın hizmet vermektedir.

Resmî Gazete ilk sayısının yayımlandığı 7/2/1921 tarihinden itibaren tüm sayılarına sitemizden erişilebilmektedir.

Resmî Gazete, hizmetin gerektirdiği haller haricinde ulusal bayram ve genel tatil günlerinde yayımlanmamaktadır.

 

Tarihçe

Ülkemizde Devletin yayın organı olan ve birçok resmî işlemin geçerliliğinin bağlandığı Resmî Gazetenin kökeni, Sultan II. Mahmut döneminde Tarihçi Esat Efendi’nin yönetiminde 11/11/1831 tarihinden itibaren haftada bir yayımlanmaya başlanan “Takvim-i Vekayi” gazetesine dayanmaktadır.

Yeni Devletin Resmî Gazetesi ise, İstiklal Savaşı’nı yürütmek üzere Ankara’da toplanan Büyük Millet Meclisi tarafından 7/10/1920’de tesis edilmiştir. Halen Resmî Gazetelerin ilk sayfasında görülen bu tarih Resmî Gazete’nin kuruluş tarihi olup, 1 inci sayı kuruluştan dört ay sonra, Meclis’in 263 sayılı Kararnamesi ile 7/2/1921 günü “Cerîde-i Resmiyye” adıyla yayımlanmıştır. Gazetenin ismi 10/9/1923 tarihli 22 nci sayıda “Resmî Cerîde” olarak, 17/12/1927 tarihli 763 üncü sayıda ise “T.C. Resmî Gazete” olarak değiştirilmiş ve bugüne kadar aynı isimle yayımlanmaya devam edilmiştir.

Resmî Gazete ilk sayıdan 16 ncı sayıya kadar haftada bir; 16, 17 ve 18 inci sayılar iki haftada bir; 19, 20 ve 21 inci sayılar ise yine haftada bir pazartesi günleri yayımlanmıştır. Resmî Gazetenin 18/7/1921 tarihli 21 inci sayısı ile 10/9/1923 tarihli 22 nci sayısı arasında, gerçekleşen savaşlar nedeniyle, iki yılı aşkın bir süre geçmiştir. Bu süreçte kabul edilen 134 ilâ 338 numaralı kanunlar Resmî Gazetede yayımlanmadan yürürlüğe girmiştir.

1923 yılı Eylül ayında yayımlanan altı adet Resmî Gazete sayısında “Gayr-ı Resmî Kısım”a yer verildiği görülmektedir. Bu kısımda Gazi Mustafa Kemal Paşa ve diğer bazı devlet adamlarımızın dünyadaki gelişmelerle ilgili düşünceleri ile bazı Avrupalı gazeteci ve devlet adamlarının makaleleri yayımlanmıştır. Gayr-ı resmî kısma resmî kısımdan ayrı numara verilmiş olup halkın uluslararası gelişmeler hakkında bilgilendirilmesi amaçlanmıştır.

22 nci sayıyla birlikte Resmî Gazetenin ilk sayfasına “Haftada üç defa neşrolunur.” ibaresi konulmuş olmakla beraber, bu düzen 22 ilâ 42 nci sayılar arasında devam etmiş, bundan sonra yayım zamanlarında düzensizlikler meydana gelmiştir. Örneğin 42 nci sayı ile 43 üncü sayı arasında bir hafta; 43 üncü sayı ile 44 üncü sayı arasında dört gün; 44, 45 ve 46 ncı sayılar arasında yine birer haftalık boşluklar olduğu, 1924 yılı Nisan ve Mayıs aylarında ikişer; Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında ise birer kez Resmî Gazete yayımlandığı görülmektedir. 7 Haziran 1925 tarihli 110 uncu sayıdan itibaren ise Resmî Gazete ayda ortalama yirmi sayı yayımlanır hale gelmiştir.

1/11/1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesiyle, 1/12/1928 tarihli 1054 üncü sayıdan itibaren Resmî Gazete bugün kullandığımız yeni alfabeyle basılmaya başlanmıştır.

22/6/1927 tarihli ve 5335 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulmuş olan Resmî Gazete’nin Sureti Neşir ve Muamelatının Tarzı İcrasına Dair Yönetmelik uyarınca 1929 yılından itibaren ulusal bayramlar, genel tatil günleri ve pazar günleri haricinde Resmî Gazete’nin her gün düzenli yayımına başlanmıştır. Bu Yönetmelikte yapılan değişiklikle 21/6/1970 tarihinden itibaren pazar günleri de Resmî Gazete yayımına başlanmıştır. O zamandan beri Resmî Gazete ulusal bayram ve genel tatiller haricinde, pazar günleri de dâhil olmak üzere her gün yayınlanmaktadır. 18/5/2009 tarihinde yapılan değişiklikle, hizmetin gerektirdiği hallerde ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de Resmî Gazete’nin yayımlanması mümkün hale gelmiştir.

Resmî Gazete’nin ulusal bayram ve genel tatil günleri dışında her gün yayımlanacağı ve hizmetin gerektirdiği hallerde ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de yayımlanabileceği hususu Resmî Gazete Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Resmî Gazete Hakkında Yönetmelikte de yer almaktadır.

Mezkûr mevzuat uyarınca zorunlu ve acil durumlarda, aynı sayıyı taşımak kaydıyla “Mükerrer” şerhi verilerek aynı gün içinde birden fazla Resmî Gazete yayımlanabilmektedir.

 

Resmî Gazete’nin İçeriği

Resmî Gazete Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Resmî Gazete Hakkında Yönetmelik uyarınca Resmî Gazete’de yayımlanan hususlar şunlardır:

a) Kanunlar.

b) TBMM İçtüzüğü ve Başkanlık Divanınca Resmî Gazete’de yayımlanması istenen

Türkiye Büyük Millet Meclisi kararları.

c) Milletlerarası antlaşmalar ve sözleşmeler.

ç) Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile Cumhurbaşkanlığınca Resmî Gazete’de yayımlanması uygun görülen karar ve genelgeler.

d) Özel kanunlarında Resmî Gazete’de yayımlanması öngörülen mahkeme kararları.

e) 24/5/1984 tarihli ve 3011 sayılı Resmî Gazete’de Yayımlanacak Olan Yönetmelikler Hakkında Kanunda belirtilen yönetmelikler.

f) Cumhurbaşkanı yardımcısı ile bakan atanması, görevine son verilmesi veya istifasına dair işlemler.

g) Cumhurbaşkanına vekâlet etme işlemleri.

ğ) Bağlı, ilgili veya ilişkili olunan kurum değişikliklerine dair kararlar.

h) Yüksek yargı organlarının üyeliğine seçilme kararları.

ı) Cumhurbaşkanınca yapılan seçme ve atamalar ile göreve son vermeler.

i) Sınır tespit kararları, idari bağlılık değişikliğine dair kararlar, belediye kurulmasına dair kararlar, yer adlarının değiştirilmesine dair kararlar.

j) Özel kanunlarında Resmî Gazete’de yayımlanması belirtilen diğer işlemler.

Ayrıca, mezkûr mevzuat uyarınca Cumhurbaşkanlığınca Resmî Gazete’de yayımlanmasına lüzum görülen hususlar da Resmî Gazete’de yayımlanır.

Resmî Gazete Yasama, Yürütme ve İdare, Yargı ile İlanlar bölümlerinden oluşmaktadır.

Bu bölümler kapsamına giren içeriğin yayımlanmadığı günlerde Resmî Gazete’de yer almamaktadır.

Tarihsel süreç değerlendirildiğinde;

a) 22/6/1927 tarihli ve 5335 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulmuş olan Resmî Gazete’nin Sureti Neşir ve Muamelatının Tarzı İcrasına Dair Yönetmelik ile “Kanunlar, tefsirler, Büyük Millet Meclisi kararları, nizamnameler, kararnameler, talimatnameler, Şürayı Devlet kararları, Vekaletlerin tebligat ve tahriratı umumiyeleri, resmi mukavelename ve ilanların”,

b)23/5/1928 tarihli ve 1322 sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve İlanı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanun ile

“-Kanunlar, devletlerle münakit mukavele ve muahedelerle sair düveli akitler, inhisarı ve mali taahhüdü mutazammın mukaveye ve imtiyazlar, kanunların tefsiri, hususi af ilanı, cezaların tahfif veya tahvili veya tecili, tahkikat ve takibatı kanuniye icrası veya tecili, idam hükümlerinin infazı gibi ammeyi alakadar eden Büyük Millet Meclisi kararları ve Meclis zabıtları;

-Nizamnameler,

-Tasdikı aliye iktiran eden memuriyet kararnameleri;

-Umumi hizmetlerden birini ifa maksadiyle aktedilip İcra Vekilleri Heyetince tasdik olunan mukavele ve imtiyaznameler;

-Şürayı Devletçe nizamnamelerin tefsirine ve menafii umumiyeye hadim cemiyetlerin tasdikına ve imtiyaz ihtilaflarına ait ittihaz olunan kararlar ile ammeyi alakadar eden istişari mukarrerattan Başvekaletçe tasdik kılınanlar;

-Ref'i tezat ve tevhidi içtihada dair Temyiz Mahkemesi Heyeti Umumiyesince ittihaz olunan kararlar;

-Kanun ve nizamnamelerde Resmî Gazete ile neşri mecburi olarak irade edilen mevatın”,

Resmî Gazete’de yayımlanacağı hükme bağlanmıştır.

 

Resmî Gazete Yayım Yetkisi

Bugün itibariyle; Resmî Gazete Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Resmî Gazete Hakkında Yönetmelik, Resmî Gazete’nin Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü tarafından internet ortamında yayımlanacağını hükme bağlamıştır. Ayrıca, Resmî Gazete mezkûr mevzuat uyarınca arşivlenmek amacıyla ve lüzum görülmesi halinde Genel Müdürlük tarafından belirlenecek kamu kurum ve kuruluşlarına ücreti mukabilinde verilmek üzere basılı olarak da yayımlanabilir.

Tarihsel süreç değerlendirildiğinde; Resmî Gazete’nin Sureti Neşir ve Muamelatının Tarzı İcrasına Dair Yönetmelik Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve İlanı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanunla Resmî Gazete’nin yayımı işi “Müdevvenat Müdüriyetine” verilmiş olup, 18/5/1929 tarihli ve 1452 sayılı Devlet Memurları Maaşatının Tevhid ve Tehadülüne Dair Kanunla bu birim Başvekaletin (Başbakanlık) hizmet birimleri arasında sayılmıştır. Bu birimin adı; 20/5/1933 tarihli ve 2187 sayılı Başvekalet Teşkilat ve Vazifeleri Hakkındaki Kanunla “Neşriyat Müdürlüğü”, 30/5/1937 tarihli ve 3154 sayılı Başvekalet Teşkilatı Hakkında Kanunla “Neşriyat ve Müdevvenat Dairesi”, 23/6/1943 tarihli ve 4443 sayılı Başvekalet Teşkilatı Hakkında Kanunla “Neşriyat ve Müdevvenat Umum Müdürlüğü”, 8/6/1984 tarihli ve 203 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunla “Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü” olarak değiştirilmiştir. 

 

Resmî Gazete’ye Erişim

27/6/2000 tarihinden itibaren çıkan Resmî Gazetelerin metinleri, internet üzerinden de günlük olarak yayımlanmaya başlanmıştır. Tüm Resmî Gazete sayılarına, ilk sayısının yayımlandığı 7/2/1921’den itibaren sitemizden erişim mümkün hale getirilmiştir.


 

 

Ilk yarı resmi gazete ne zaman ve kim tarafından çıkarılmıştır?

İçindekiler:

  1. Ilk yarı resmi gazete ne zaman ve kim tarafından çıkarılmıştır?
  2. Osmanlı Devleti'nde yayınlanan ilk yarı özel Türkçe gazetenin adı nedir?
  3. Ilk özel gazete hangi dönem?
  4. Ilk Türkçe gazete adı nedir?
  5. Osmanlıda ilk resmi gazete hangi dönem?
  6. Ilk özel gazete Tercüman ı Ahval in çıkmasıyla başlayan edebi dönem nedir?
  7. Muhbir gazetesi hangi padişah?
  8. Osmanlı'da ilk basın tüzüğü ne zaman yayınlanmıştır?

Ilk yarı resmi gazete ne zaman ve kim tarafından çıkarılmıştır?

Gazetenin ilk sayısı. Cerîde-i Havâdis, Türk basın tarihinin yarı resmî olan ilk Türkçe gazetesi. Cerîde-i Havâdis, Osmanlı'da İlk yarı resmi gazete olarak İngiliz misyonundan William Churchill tarafından 1840'ta çıkartılmıştır.

Osmanlı Devleti'nde yayınlanan ilk yarı özel Türkçe gazetenin adı nedir?

Osmanlı Devleti'ndeTakvim-i Vakayi gazetesini yarı özel yarıresmi bir şekilde kurulan Ceride-i Havadis gazetesiizlemiştir. Kırım Savaşı ile birlikte gazetegelişme göstermiş, OsmanlıBasınında ilanlar ilkkez Ceride-i Havadis'te yayınlanmıştır.

Ilk özel gazete hangi dönem?

Tercüman-ı Ahvâl, İstanbul'da 1860-1866 arasında yayımlanan ilk özelgazetedir. 'ta Agah Efendi ve Şinasi tarafından çıkarıldı. Önceleri Pazar günleri çıkan gazete, 'deki 25. sayısıyla birlikte haftada üç gün (Pazar, Salı, Perşembe) yayımlanmaya başladı.

Ilk Türkçe gazete adı nedir?

Milli Kütüphane. Osmanlı Devleti'nde mekanik teknikler kullanılarak yayınlanan ilkArap harfli Türkçe gazete1828 yılında Osmanlı topraklarında bulunan Mısır'da yayınlanan "Vakayi-i Mısrıyye", Devlet-i Aliye-i Osmaniye'nin başkenti olan İstanbul'da ise "Takvim-i Vekayi" dir.

Osmanlıda ilk resmi gazete hangi dönem?

Takvim-i Vekayi (Osmanlıca Osmanlıca: تقویم وقایع‎), Osmanlı İmparatorluğu sınırları dahilinde 'de yayımlanmaya başlanan ilkOsmanlı Türk resmîgazetesidir. Haftalık olarak Osmanlı Türkçesi dışında; Arapça, Ermenice, Farsça, Fransızca, Rumca baskıları da yayımlanan bir gazeteydi.

Ilk özel gazete Tercüman ı Ahval in çıkmasıyla başlayan edebi dönem nedir?

Tanzimat edebiyatının sembol gazetesi olan ve Tanzimat edebiyatının başlangıcı olan Tercüman-ıAhvâl, İstanbul'da 1860-1866 arasında yayımlanan ilk özelgazetedir. 'ta Agâh Efendi ve Şinasi tarafından çıkarıldı.

Muhbir gazetesi hangi padişah?

Muhbir, Osmanlı İmparatorluğu'nda Ali Suavi tarafından 1866 yılında çıkarılmaya başlanan gazete. Bir yıl yayımlanabilen gazetenin sahibi Filip Efendi'ydi ancak gazeteyi Sadrazam Âli Paşa'ya açık bir cephe alan Ali Suavi yönetiyordu.

Osmanlı'da ilk basın tüzüğü ne zaman yayınlanmıştır?

Avrupa Etkileri. Osmanlıİmparatorluğu'nda kurulan ilkgazete,1795 yılında Pera'daki Palais de France (şimdiki Beyoğlu) tarafında Fransız elçi Verninac-Saint-Maur tarafından kurulmuştur. Gazete 1796 yılının Mart ayına kadar Bulletin de Nouvelles başlığı altında iki haftada bir yayınlandı.

Fors

16 Büyük Türk İmparatorluğu
Büyük Hun İmparatorluğu (M.Ö. 204-M.S. 216)Büyük Hun İmparatorluğu (M.Ö. 204-M.S. 216)
Batı Hun İmparatorluğu (M.S. 48-216)Batı Hun İmparatorluğu (M.S. 48-216)
Avrupa Hun İmparatorluğu (M.S. 375-469)Avrupa Hun İmparatorluğu (M.S. 375-469)
Ak Hun İmparatorluğu (M.S. 420-552)Ak Hun İmparatorluğu (M.S. 420-552)
Göktürk İmparatorluğu (M.S. 552-745)Göktürk İmparatorluğu (M.S. 552-745)
Avar İmparatorluğu (M.S. 565-835)Avar İmparatorluğu (M.S. 565-835)
Hazar İmparatorluğu (M.S. 651-983)Hazar İmparatorluğu (M.S. 651-983)
Uygur Devleti (M.S. 745-1368)Uygur Devleti (M.S. 745-1368)
Karahanlılar (M.S. 940-1040)Karahanlılar (M.S. 940-1040)
Gazneliler (M.S. 962-1183)Gazneliler (M.S. 962-1183)
Büyük Selçuklu İmparatorluğu M.S. 1040-1157Büyük Selçuklu İmparatorluğu M.S. 1040-1157
Harzemşahlar (M.S. 1097-1231)Harzemşahlar (M.S. 1097-1231)
Altınordu Devleti (M.S. 1236-1502)Altınordu Devleti (M.S. 1236-1502)
Büyük Timur İmparatorluğu (M.S. 1368-1501)Büyük Timur İmparatorluğu (M.S. 1368-1501)
Babür İmparatorluğu (M.S. 1526-1858)Babür İmparatorluğu (M.S. 1526-1858)
Osmanlı İmparatorluğu (M.S. 1299-1922)Osmanlı İmparatorluğu (M.S. 1299-1922)


TarihçesiOsmanlı İmparatorluğu

Cumhurbaşkanlığı Forsu pek çok anlam, motif ve değeri bünyesinde barındırmakta; yüzlerce yılın birikimini, tarihteki Türk topluluklarını, dolayısıyla Türk birliğini ve Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil etmektedir.

Forsun boyutları 30x30 cm’dir. Türk Bayrağı üzerine “Cumhurbaşkanlığı Arması” işlenmiştir. Ay yıldız olmaksızın ya da Türk Bayrağı üzerine işlenmeksizin yalnızca güneş ve çevresindeki 16 yıldızdan oluşan bölüme Cumhurbaşkanlığı Arması denilmektedir. Armanın ortasında güneş, bunun çevresinde ise 16 yıldız bulunmaktadır. Güneş sonsuzluğu ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni, 16 yıldız ise tarihteki bağımsız 16 büyük Türk Devletini simgelemektedir.

Bunlardan, Osmanlı İmparatorluğu’nun 20 milyon kilometrekare, Büyük Hun ve Göktürk İmparatorluklarının 18 milyon kilometrekare, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun ise 10 milyon kilometrekare yüzölçümüne ulaştığı çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir.

Piri Reis Haritası dâhil haritalarda yer alan pusulalarda 16 ayrı yönü gösteren uçlar bulunur. Türklerin bu simgelere verdikleri değer Türk Mitolojisi’ndeki örneklerden de anlaşılmaktadır. Oğuz Destanı’nda yaratılış ve kökeni ile ilgili olarak “Oğuz Han’ın ışıkla gelen altun kazılık kız ile evliliğinden Gün, Ay ve Yıldız isimli oğulları doğmuştur” denilmektedir.

İlk Türk toplulukları zamanındaki inanca göre dünya kozmik suların ortasında dört yöne çevrilmiş, dört ya da sekiz köşeli bir yüzey olarak düşünülüyordu. Gök yerin üzerinde duran kubbe idi ve 28 dilime ayrılıyordu. Her dilimde bir yıldız grubu vardı. Gök kubbenin tepesindeki kutup yıldızı Gök Tanrı’nın makamıydı. Bunun tam altında yerin merkezindeki dağda imparatorun köşkü ve sarayı vardı. Bu sarayın doğusunda ve batısındaki dağlar ise güneş ve ayın makamıydı. Güneş ve ayın ortasında duran kimse parlaklığın en üst aşamasında olup, Kün-ay sembolüne sahipti. Dolayısıyla hükümdarlık rumuzuydu. Güneş ve ay rumuzları hükümdarların elbiselerine ve mezarlarına da resmedilirdi.

Hunlar ve Göktürkler döneminde güneş genellikle alplik ve hükümdarlık rumuzu olarak görülmüştür ve aydan daha önemlidir. Uygurlara gelindiğinde ise, Ön Asya kökenli dinlerin de etkisiyle ayın daha fazla önem kazandığı görülmektedir. Uygurlar Mani ve Buda dinlerini benimsedikten sonra Gök Tengri’ye “Ay Tengri” demeye başlamışlardır. “...Ay Tanrı’da kut bulmuş ...” sözünden de anlaşılacağı üzere Uygur hükümdarları Ay Tanrı’nın kut vermesiyle hükümdar olduklarına inanıyorlardı.

Gazneliler, Karahanlılar, Selçuklular, Harzemşahlar, Anadolu Selçukluları ve sonra kurulan kimi küçük devletlerin meskûkâtında da hilal ve yıldız sembolü görülmektedir. Örneğin, Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey sikkelerinde hilal ve yıldızı kullanmıştır. Yine Anadolu Selçukluları sikkelerinde de hilal ve yıldıza çok sık rastlanır. Osmanlılar ise bu sembolleri bayrak (sancak) ve forslarında kullanmışlardır.

Topkapı Sarayı Müzesi silah salonunda 10165 numarada kayıtlı, 400x245 cm boyutlarındaki sancağın ortasında bir zülfikar işlenmiştir. Zülfikarın ortasında 8 münhani (eğri) daire, zülfikarın kabzesi altında iki tarafa kıvrılmış yılan başları vardır. Uçkurluğa yakın olan yerde hilal ortasında 16 şualı (ışınlı) bir yıldız ve güneş rumuzu vardır.

Yine Topkapı Sarayı’nda 824 numarada kayıtlı 400x250 cm. boyutlarında ve alemindeki yazıdan Yavuz Sultan Selim’e ilişkin olduğu anlaşılan sancakta da benzer motifler yer almaktadır. Sancağın tam ortasına bir zülfikar ve zülfikarın ortasına Allah ve etrafına sekiz tane Ya Burhan ifadesi girift (girişik) olarak yazılmıştır. Zülfikarın kabzesi altında iki tarafa kıvrılmış yılan başları ve kabzesi üzerinde hilal ve yıldız vardır. Sancağın uçkurluk kısmının sağ ve sol taraflarında büyük kıt’ada üçer hilal, hilallerin ortasında 16 şualı yıldız vardır. Bunlardan başka daha küçük kıt’ada 16 daire ve içinde 16 şualı güneş ve yıldız motifine yer verilmiştir.

Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı gibi güneş, yıldız ve ay çok eski dönemlerden beri Türkler tarafından kutsal sayılmış; devlet-ulus tümlüğünü, bağımsızlık düşüncesini, ulusun ve devletin egemenliğini temsil eden bayraklarda simge olarak kullanılmıştır.

1922 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından saltanatla birlikte, saltanata özgü bayrak da kaldırılmıştır. Abdülmecid’in bir buçuk yıl süren halifeliği sırasında yeşil zemin, ortasında kırmızı bir daire ve bu dairenin çevresinde beyaz ışınların bulunduğu bir fors yapılmıştır. Bu fors da, 3 Mart 1924’te hilafet ile birlikte kaldırılmış; ancak, imparatorluk dönemindeki bayrak korunmuştur.

1922 tarihli bir fotoğrafta, İzmir’e giderken Atatürk’ün otomobiline bugünkü Cumhurbaşkanlığı Forsu’na benzer bir flamanın takıldığı görülmektedir. Ancak bu fotoğrafın dışında, Cumhurbaşkanlığı Forsu’nun bugünkü biçimiyle ilk kez hangi dayanağa bağlı olarak ve hangi gerekçelerle kabul edildiği ve kullanılmaya başlanıldığına ilişkin resmî bir kayıt ve belge saptanamamıştır.



Hukukî Durum ve Simgesel AnlamıOsmanlı İmparatorluğu

Cumhurbaşkanlığı Forsu’nu resmî anlamda düzenleyen ilk belge 22 Ekim 1925’te çıkarılan Sancak Talimatnamesi’dir. Bu talimatnamede Cumhurbaşkanlığı Forsu’nun tanımı şöyle yapılmıştır:


a) Ay ve yıldızın şekilleri millî sancaktakilerin aynıdır.
b) Yalnız özel işaret olan güneş ve yıldızlar mat sarı yaldız ile imal edilir
c) Güneşin büyük ışık demetlerinin başları oval, küçük ışık demetlerinin başları ise üçgenvari (sivri)dir.
d) Küçük ve büyük ışık demetleri onar tanedir.
e) Forsun boyutları (70x70) kare şeklindedir.

29 Mayıs 1936’da, 2994 sayılı Türk Bayrağı Kanunu, 14 Eylül 1937’de de 2/7175 sayılı kararname ile Türk Bayrağı Nizamnamesi kabul edilmiştir. Bu nizamnamenin 36. maddesinin gönderme yaptığı Nizamname Eki’nde, Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndaki güneş ışınlarının yine 10’ar tane (10’u oval, 10’u sivri) olduğu belirtilmiştir. Forsun boyutları ise 70/70’tir. Daha sonra çıkarılan Türk Bayrağı Nizamnamesi’ne Ek Nizamname ile forsun boyutları 30x30 cm. olarak belirlenmiştir. Bu kez, 18 Şubat 1978 tarihinde Türk Bayrağı Tüzüğünde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tüzüğün yürürlüğe konulmasıyla iki yeni değişiklik getirilmiştir.


a) Forsun ortasında yer alan güneş ışınları 8 uzun, 8 kısa ışın olarak düzenlenmiş olup, bir uzun, bir kısa biçiminde sıralanmaktadır.
b) Toplam 16 olarak belirlenen ışınların tamamının uçları sivri (üçgen biçiminde) olarak saptanmıştır.

Halen yürürlükte olan 25.01.1985 günlü, 85/9034 sayılı Türk Bayrağı Tüzüğü’nün 28. maddesi ile bu maddenin gönderme yaptığı ilgili örneğine göre bugünkü fors kullanılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndaki güneşin Türkiye Cumhuriyeti’ni, 16 yıldızın ise bağımsız Türk Devletlerini temsil ettiği görüşünü ilk kez, 1969 yılında, Harita Yb. Akîp Özbek Türkiye Cumhurbaşkanlığı Forsu ve Taşıdığı Anlam isimli kitabında ortaya koymuştur. Bu görüş izleyen yıllarda kabul görmüştür. Bunun dışında, özellikle 16 yıldızla ilgili olarak başka görüşler de dile getirilmiştir. Bir görüşe göre, 16 yıldızdan 9’u eski (Orta Asya) Türklerin sancaklarında kullandığı 9 tuğu, 7 yıldız ise Anadolu Türklerinin sancaklarında kullandıkları 7 tuğu temsil etmektedir. Böylece, 9+7 toplamından 16’ya ulaşılmış olmaktadır.

Harf hatası resmi gazete kapattırdı

Güncelleme Tarihi:

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Hazırlayan: Burak Tuncer

Oluşturulma Tarihi: Eylül 16, 2008 00:00

LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi

Osmanlı basını, en zor günlerini şüphesiz ki Padişah İkinci Abdülhamid’in saltanatı sırasında yaşamıştı. Padişahlığı süresince, gazete ve gazetecilere karşı son derece sert tavır alan ve amansız bir sansür uygulatan II. Abdülhamid, hatalı çıkan bir kelimeye öfkelenip resmi gazeteyle, devlet matbaasını bile kapatmıştı.

Padişah II. Abdülhamid, Türkiye’de yayımlanan ilk Türkçe gazete olan devletin resmi gazetesi Takvim-i Vekayi’yi, tahta çıkışından iki yıl sonra 1878’de kapatmıştı. Padişah, 1892’de yani aradan 14 yıl geçtikten sonra gazetenin yeniden açılmasına karar vermişti. Devletin resmi gazetesi, 26 Mart 1892’de açılmıştı. Ancak gazetelere karşı müthiş bir sansür uygulandığı o devirde resmi gazetenin ömrü çok kısa sürdü. 20 Mayıs 1892’de resmi gazete yeniden kapatıldı. O günlerde gazetelerde, gazetenin ’masraflarının yüksek olduğu’ için kapatıldığı yolunda yazılar yer aldı. Ancak Osman Nuri’nin daha sonra Şehremaneti Mecmuası’nda yazdığına göre, gazetenin kapatılmasının başka bir nedeni vardı. Buna göre, gazete bir tashih yani yazım hatası nedeniyle padişahın öfkesinin hedefi olmuştu. Flemenk Kraliçesi’ne nişan verilmesi haberinde, verme anlamına gelen "ita" kelimesi yerine yanlışlıkla "hata" kelimesi yazılmıştı. Bunun üzerine padişah, devletin resmi gazetesinin hiç açılmamış olmasının daha iyi bir karar olacağına hükmederek, gazeteyi kapatmıştı. Böylece devletin resmi gazetesi, İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesine kadar geçecek 16 yıl süreyle kapalı kalacaktı.

Baş aşağı edecekler

1901’e gelindiğinde ise çok ilginç bir olay yaşandı. Abdülhamid, devlet matbaasını da kapattı. O zamanki adıyla Matbaai Amire olan devlet matbaasında, her yıl devlet salnamesi yıllığı basılıyordu. 1876’dan beri Kanuni Esasi’nin metni bu yıllığın başına konuyordu. Abdülhamid, bu davranışıyla Kanuni Esasi’nin yani anayasanın varlığını tamamen ortadan kaldırmadığını geçici olarak kaldırıldığını anlatmak istiyordu. İşte anayasanın metni, yıllık ciltlenirken bazılarında hatayla ters konmuştu. Bazı çevreler, bunu "Padişahı baş aşağı görmek isteyenlerin yaptığı iş" olarak yorumladı. Kapıları mühürlenen matbaa, hemen kapatıldı. Aynı dönemde sansür idaresinin, tahttan indirilen Beşinci Murad’ı kastettiği için her türlü haber ve bilgide Murad isminin yasaklaması, bunun yerine Mirad isminin kullanılmasını istemesi, hürriyet, istiklal, devrim, ihtilal gibi kelimelerin de kesinlikle kullanılmaması o devirde son derece olağandı.

Dua resmine yasak

İstanbul’da Türkçe gazetelerin sansürünü yapan Matbuat Müdürü Ebulmukbil Kemal Bey’in, Serveti Fünün Gazetesi sahibi Ahmet İhsan’a yazdığı bir yazı, gazeteler için sansürün ne kadar doğallaştığını gösteriyordu. Bunun hikáyesi de şöyleydi: O günlerde Hamidiye suları yeni akıtılmış ve çeşmeler açılmıştı. Doktor Besim Ömer, sular hakkında bir makale yazdı ve bu makalenin, çeşme başında bir ihtiyar adamın dua ederken gösteren bir resimle kullanılması için hazırlık yapıldı. Ancak sansür müdürü Kemal Bey, gazete sahibine bunun olamayacağını bildiren bir mektup yazdı. Mektup şöyleydi:

"Çeşme resmi hakikaten pek güzel ve dua her müminin nazarında şüphesiz ki mukaddestir. Çünkü bu bize farzdır. Lákin bu günlerde kötü düşünenler o kadar çoğaldı ki, gazelerde neyi bırakacağımı, neyi kaldıracağımı tespitte şaşırırıyorum. İşte o kötü düşünenlerin, bu güzel resmi görür görmez, ’hah bunu bu şekilde neşretmek, üstü kapalı olarak işimiz duaya kaldı, demektir’ mealinde hezeyanlarda bulunacaklarını biliyorum." Peki o devrin gazeteleri neler yazıyordu?

Gazetede şunları yazın

Resmi vilayet gazetelerinin daha fazla okunmasını sağlamak için, yayınlanan bir genelge, bu konuda ipuçları veriyor. Dahiliye Vekaleti’nden valiliklere gönderilen genelgede, halkın anladığı sade dille yazılması ve şu konulara değinilmesi istenmişti: "Ziraat aletlerinin nasıl kullanılacağı, bunların faydaları, hayvancılığın gelişmesini sağlayacak çareler, dokumacılıkta yeni keşifler."

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır