ingilizce hastalıkların isimleri / İngilizce Hastalıklar, Türkçe İngilizce Hastalık İsimleri | İngilizce Dersleri Almanca Dersleri

Ingilizce Hastalıkların Isimleri

ingilizce hastalıkların isimleri

iOS: İngilizce Konuşma Pratiği

Bu içeriğimizde sizlere İngilizce hastalıklar ile ilgili cümleler verilecek, aynı zamanda İngilizce hastalıklar ve öneriler de değinilecektir. Artık yurt dışına gittiğinizde kendinizi daha rahat ifade edebilir ve bir aksilik durumunda rahatlıkla tedavi olabilirsiniz.

İngilizce Hastalıklarla İlgili Tavsiye Cümleleri

İngilizce hastalıklar ile ilgili tavsiye cümlelerini öğrenmeden evvel bir konuda karşı tarafa tavsiye verirken İngilizce Should kalıbını bilmeniz gerekmektedir.

Konuşma sırasında biri size hastalığından söz ederken ona tavsiye verme ihtiyacı duyabilirsiniz. İşte bu gibi durumlarda kullanılan ‘’should’’, karşınızdaki kişiye olumlu yönde tavsiyeler vermek istediğiniz olay ya da durumlarda yaygın olarak yer almaktadır. Anlam olarak –meli/-malı anlamına gelen ‘’should’’, bir şeyin yapılması gerektiğini karşı tarafa ifade etmektedir.

Aynı şekilde bir hastalıkla ilgili yapılmaması gereken bir olay ya da eylemde ‘’shouldn’t’’ kullanılmaktadır. Örneğin grip olan birine ‘’Evden dışarı çıkmamalısın’’ derken ‘’shouldn’t’’, ‘’Dinlenmelisin’’ derken ise ‘’should’’ yardımcı fiili kullanılmaktadır.

Should yardımcı fiilinin cümle içindeki kullanımı ise diğer tüm İngilizce cümle kurma kalıplarında olduğu gibi önce özne ardından yardımcı fiil ve fiil düzeni şeklindedir. Bahsedilecek olan fiilin yalın hali kullanılarak cümle oluşturulmalı ve ardından varsa nesne cümleye eklenerek cümle tamamlanmalıdır.

Aşağıdaki should shouldn’t hastalıklarla ilgili cümleler ve anlamlarını inceleyebilirsiniz:

A: I’ve got a toothache. The pain is killing me. What should I do?
A:Dişim ağrıyor. Ağrı beni öldürüyor. Ne yapmalıyım?

B: You should clean your teeth more frequently. You shouldn’t eat sugary foods and you should go to dentist.
B: Dişini daha sık temizlemelisin. Şekerli yiyecekler yememelisin ve dişçiye gitmelisin.

A: So annoying… Now I get a headache whenever I use the computer! What should I do?
A: Çok sinir bozucu… Ne zaman bilgisayarı kullansam başıma ağrılar giriyor. Ne yapmalıyım?

B: You have to use the computer less. You should rest.
B: Bilgisayarı daha az kullanmalısın. Dinlenmelisin.

A: I am not feeling so good. I am feeling nauseous.
A:Kendimi pek iyi hissetmiyorum. Midem bulanıyor / mide bulantısı çekiyorum.

B: Get well soon. If you will drink mint and lemon tea, it might help you to avoid the feeling. You should take the stomach pill regularly.
B: Geçmiş olsun. Eğer nane limon çayı içecek olursan, bulantı hissinin geçmesine yardımcı olabilir.Mide hapını düzenli içmelisin.

A: My daughter has chicken pox. Do you have any advice for the situation?
A: Kızım suçiçeği geçiriyor. Bu durum ile ilgili bir önerin var mı?

B: Yeah, she should just take her medicine properly and do not scratch much.
B: Evet, ilaçlarını düzenli almalı ve çok fazla kaşınmamalı.

A: Mom has a fever. What should I do?
A: Annemin ateşi var. Ne yapmalıyım?

B:Get well soon. She should take a warm shower. She should drink antipyretic drugs.
B: Geçmiş olsun. O, ılık bir duş almalı. Ateş düşürücü ilaç içmeli.

A: I have got sore throat. What should I do?
A: Boğazım ağrıyor. Ne yapmalıyım?

B: You should drink something warm. I’ll make you herbal tea. You should use that lozenge.
B: Ilık bir şeyler içmelisin. Sana bitki çayı yapayım. Şu pastili kullanmalısın.

A: I think I might be coming down with the flu. Any advice for me?
A: Sanırım ben grip oluyorum. Bana bir önerin var mı?

B: Oh, not good. Get some rest and get vitamins, there is nothing you can do.
B: Oh, kötü bir durummuş. Biraz dinlen ve vitamin al, başka yapabileceğin bir şey yok.

A: I have high blood pressure.
A: Yüksek tansiyonum var.

B: You should drink lemon water. You should wash your hand and face. You should rest.
B: Limonlu su içmelisin. Elini yüzünü yıkamalısın. Dinlenmelisin.

A:I have a terrible headache. I have a sinusitis. What can I do, can you help?
A: Başım çok ağrıyor. Sinüzitim var. Ne yapabilirim, yardım eder misin?

B: You should drink this medicine. You shouldn’t keep your hair wet again.
B: Şu ilacı içmelisin. Bir daha saçlarını ıslak tutmamalısın.

İngilizce Başım Ağrıyor Nasıl Denir?

İngilizcede başım ağrıyor demek için ilk etapta baş ağrısı sözcüğünün İngilizce anlamını bilmek gereklidir. İngilizcede baş ağrısı headache olarak kullanılmaktadır. Aşağıda İngilizce başım ağrıyor demek için verilen alternatif cümleleri inceleyiniz:

‘’Başım ağrıyor.’’ anlamına gelen bu cümle, kişinin en temel şekilde başının ağrıdığını ifade ederken yaygın olarak kullanılmaktadır.

‘’I have got a splitting headache. ‘’cümlesinde ise, karşımıza çıkan splitting kelimesi baş ağrısıyla ilgili bir ayrıntıyı belirtmek için kullanılmaktadır. Bu kelime eklendiğinde cümlenin çevirisi ‘’Şiddetli bir baş ağrım var / başım şiddetli bir biçimde ağrıyor’’ anlamına gelmektedir.

‘’I feel a headache coming on.’’  cümlesi, ‘’Başım ağrıyacak gibi / Baş ağrısının geldiğini hissediyorum.’’ şeklinde bir anlama gelmektedir. Burada şiddetli bir ağrı olmasa da, hafif bir baş ağrısından söz etmek mümkündür.

Bu cümle ise en temel çevirisiyle ‘’Başım ağrıyor.’’ anlamındadır. Bu kalıp da İngilizcede baş ağrısını anlatırken yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak verilen diğer üç tip cümle örneklerini de baş ağrısını ifade ederken rahatlıkla dile getirebilir ve başınızın ağrısını karşı tarafa aktarabilirsiniz.

İngilizce Hastayım Nasıl Denir?

İngilizcede hasta olduğunu belirtmek ‘’İngilizce hastayım’’ demek için pek çok farklı kalıp kullanılmaktadır. Bunlardan en yaygın olanları aşağıdakiler gibidir:

Türkçeye ‘’Ben hastayım’’ olarak çevrilen bu cümlenin ardından hastalığınızın ne olduğunu ayrıntılı olarak dile getirebilirsiniz.

‘’Under the weather’’ İngilizcede en yaygın olarak kullanılan ve Türkçede ‘hasta, keyfi kaçmış, sarhoş’ gibi anlamlara karşılık gelen kalıplardan biridir. ‘’I am under the weather. ‘’cümlesi ise, kişinin iyi hissetmediğini / hasta olduğunu ifade etmektedir. Bu cümlenin ardından tıpkı bir öncekinde olduğu gibi hastalık detaylandırılabilir.

‘’Come down with’’ ifadesi anlamına bakıldığında, Türkçede ‘hastalığa yakalanmak, yatağa düşmek’ gibi anlamlara denk geldiğini söylemek mümkündür. Bu cümlenin yerine, hastalığı nitelemek için ‘’I am coming down with a flu.’’ da denmesi mümkündür.

Ancak bu cümle anlam olarak genel bir hasta olma haline denk geldiğinden bu şekilde kullanılmıştır. Eğer kişi hastalığının ne olduğunu biliyorsa; bunu ikinci cümledeki gibi ‘’flu’’ kelimesiyle detaylandırabilmektedir. Hastalığın ne olduğundan emin olunmadığında ‘’something’’ kelimesiyle ifade etmek son derece doğrudur.  

Hastalığın bilinmesi halinde artık ‘’something’’ kelimesine ihtiyaç kalmamaktadır. Bunun yerine hastalığın / rahatsızlığın ismi de kullanılabilir. I have come down with a cold ya da I have come down with the stomach flu gibi cümleler örneklendirilebilir.

‘A bug’ İngilizcede hastalık için kullanılan informal bir ifade olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hasta olan bireyler, hastalığını ifade ederken bu kalıbı da kullanabilmektedir.  Ancak burada bilinmesi gereken önemli nokta, ‘a bug’ ifadesinin spesifik bir hastalığa işaret etmiyor oluşudur. Tıpkı ‘’I am ill’’ gibi genel bir hastalıktan bahsedilmiştir. Bir başka deyişle, a bug ifadesini herhangi bir hastalık ile ilişkilendirmek mümkün değildir.

Ill kelimesinin Türkçe karşılığı, daha önce ifade edildiği gibi ‘’hastalık’’tır.  Cümlede geçen ‘’I have been feeling’’ yapısı ise zaman kipi olarak devam eden bir sürece atıf yapmaktadır. Yani hastalık eyleminin geçmişten başladığını ve şu anda da hala devam ettiğini söylemek mümkündür.  Bu cümle ile ilgili olarak: ‘’Bir süredir kendimi çok / epey hasta hissediyorum.’’ gibi bir çeviri yapılabilir.

İngilizce Hastalıklar ve Türkçe Karşılıkları

İngilizce hastalık ne demek sorusunun yanıtı ‘’ disease’’ ya da ‘’illness’’ dır. İngilizcede hastalıklar listesi ise aşağıdaki gibidir:

İngilizce Tedavi İsimleri ve Anlamları

İngilizce tedavi isimleri ve Türkçe anlamlarını aşağıda görebilirsiniz:

İNTER İNGİLİZCE

İNGİLİZCE KONUŞMA UYGULAMASI

  • Amerikalı native eğitmenlerle,
  • Seviyene uygun programla,
  • Seçtiğin eğitmenle seçtiğin saatte,
  • Konuşmak istediğin konuyla,
  • Her ders sonrası değerlendirmeyle
  • İNGİLİZCE KONUŞMAYA BAŞLA!
Android: İngilizce Konuşma Pratiği Konuşarak Öğren" width="640" height="360" data-src="https://www.youtube.com/embed/KFjc6ImgtFo?feature=oembed" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>

Hayat bazen güldürürken bazen de canımızı sıkabiliyor. Canımızı sıkan bir diğer konu da zaman zaman başımıza gelen hastalıklar. Hastalığın bizi nerede ne zaman bulacağı belli olmadığından, bir yurtdışı seyahatinde ya da gezisinde bizi yakaladığında derdimizi İngilizce anlatmamız gerekebilir.

Bir de ayrımına varmanızı istediğimiz bir nokta var ki, İngilizce’de hastalıklar Türkçe’deki gibi tek başlık altında toplanmıyor. Öyle ki, ölümcül ve ciddi hastalıklara diseases /dıziizız/ denirken, çok da ölümcül olmayan hastalıklara da (grip, nezle, boğaz ağrısı vb.) illness /ilnıs/ deniyor.

İngilizceyi Konuşarak Öğren

İşte yurtdışında belki de hayatınızı kurtaracak, derdinizi kolayca anlatmanızı sağlayacak İngilizce kelimeler ve onlarla ilgili cümleler:

Alerji: Allergy /elırci/

“I have allergy to chocolate and that is terrible for a chocolate lover.”

“Çikolataya alerjim var ve bu bir çikolata aşığı için berbat bir şey.”

Astım: Asthma /ezma/

“Please use this deodorant anywhere except for my bedroom, I have asthma.”

“Lütfen bu deodorantı benim odam dışında herhangi bir yerde sık, astımım var.”

Ateş: Fever /fivır/

“My son has had a fever for 3 days”

“Oğlumun 3 gündür ateşi var.”

Baş ağrısı: Headache /hedeyk/

“I have headache and none of my friends have any pill for headache.”

“Başım ağrıyor ve arkadaşlarımın hiçbirinde baş ağrısı için ilaç yok.”

Sırt ağrısı: Backache /bekeyk/

“Because he sits down at work all the time, he has backache.”

“İşyerinde habire oturduğu için sırt ağrısı çekiyor.”

Diş ağrısı: Toothache /tuuteyk/

“Stop eating candies, you will have toothache soon.”

“Şeker yemeyi bırak, yakında diş ağrısı çekeceksin.”

Karın ağrısı: Stomach ache /sıtamek eyk/

“Some kids have stomach ache because they ate too much food that was too spicy.”

“Bazı çocuklar baharatlı yiyecekleri fazla yediği için karın ağrısı yaşar.”

Kulak ağrısı: Earache /iyıreyk/

“After that concert, I had earache for a week”

“O konserden sonra bir hafta kulak ağrısı çektim.”

Boğaz ağrısı: Sore Throat /sor tırot/

“Don’t drink so much cold water, you will have sore throat!”

“O kadar soğuk su içme, boğazların ağrıyacak!”

Grip: Flu /fulu/

“If I had listened to my mom when she warned me about wearing a coat, I could’nt have caught flu.”

“Annem beni ceket giymem için uyardığında onu dinleseydim, şimdi gribe yakalanmazdım.”

Şeker hastalığı: Diabetes /dayabidiz/

“Sugary beverages are the worst drink choice for someone with diabetes”

“Şekerli içeçekler diyabet hastaları için en kötü içecek seçimidir.”

Migren: Migraine /maygreyn/

“When I have migraines, aspirin doesn’t alleviate the pain for me.”

“Migrenim nüksettiğinde, asprin işe yaramıyor.”

Miyop: Myopia  /mayopya/

“Because I have myopia, I can’t read what is written in the whiteboard.”

“Miyop olduğum için tahtaya yazılanı okuyamıyorum”

Romatizma: Rheumatics /ruumediks/ 

“My grandmother suffers from rheumatics and she takes a pill for it every other day.”

“Büyükannem romatizma çekiyor ve iki günde bir bunun için ilaç alıyor.”

İshal: Diarrhea /dayareya/

“You see your doctor if your diarrhea persists beyond a few days.”

“Eğer ishal birkaç günden fazla sürerse doktorunuza görünün.”

Nezle: Cold /kold/

“I knew that I will have a cold. I should not have eaten an ice cream in a winter day.”

“Nezle olacağımı biliyordum. Kış günü dondurma yememeliydim.”

Öksürük: Cough /kaf/

“My baby coughed all last night and I could not sleep.”

“Bebeğim dün bütün gece öksürdü ve uyuyamadım.”

Baş dönmesi: Dizzy /dizi/

“I felt dizzy when I got up.”

“Yataktan kalkınca başım döndü.”

Hapşuruk: Sneeze /sıniiz/

“When a cat sneezes, it sounds so funny.”

“Bir kedi hapşırdığında kulağa çok komik geliyor.”

Kanser: Cancer /kensır/

“He died of lung cancer.”

“Akciğer kanserinden öldü.”

Tüberküloz: Tuberculosis /tubırkiyıloziz/

“In 1921, a tuberculosis vaccine was developed in France.”

“Tüberküloz aşısı 1921’de Fransa’da geliştirildi.“

Kızamık: Measles /mizıls/

“The doctor is quite definite about Jeremy having measles.

“Doktor, Jeremy’nin kızamığı olduğu konusunda emindi.”

Suçiçeği: Chicken pox /çikın paks/

“Chicken pox is a contagious disease.”

“Suçiçeği bulaşıcı bir hastalıktır.”

Kalp hastalığı: Heart Disease /hart dıziz/

“Obesity can increase the risk of heart disease.”

“Obezite kalp hastalığı riskini arttırabilir.”

Karaciğer hastalığı: Liver disease /livır dıziz/

“High alcohol consumption increases the risk of liver disease.”

“Yüksek alkol tüketimi karaciğer hastalığı riskini arttırır.”

Kaygı bozukluğu: Anxiety disorder /engzayidi disordır/

“You maybe suffering from social anxiety disorder because you can’t talk in public.”

“Sende sosyal anksiyete bozukluğu olabilir çünkü herkesin önünde konuşamıyorsun.”

Yemek zehirlenmesi: Food poisoning /fuud poyzıning/

“I wish I had never eaten that cheeseburger yesterday, I feel very bad. I think it caused food poisoning.”

“Keşke dün o çizburgeri yemeseydim, kötü hissediyorum. Sanırım yemek zehirlenmesine neden oldu.”

Saman Nezlesi: Hay fever /hey fivır/

“A lot of people are dealing with hay fever now.”

“Birçok insan saman nezlesine yakalanıyor bu aralar.”

Böbrek Hastalığı: Kidney disease /kidni dıziz/

“Nausea, vomiting and loss of appetite are some symptoms of kidney disease.”

“Bulantı, kusma ve iştah azalması böbrek hastalığının bazı semptomlarındandır.”

Felç: Stroke /sıtrok/

“We were scared when my grandfather suddenly had a stroke.”

“Dedem birden felç geçirince korktuk.”

Çölyak Hastalığı: Celiac Disease /siliyak dıziz/

“The ones who have celiac diseases should consume gluten-free food.”

“Çölyak hastaları glutensiz yiyecekler tüketmeli.”

Beyin Kanaması: Apoplexy /epıpleksi/

“My father died suddenly of apoplexy, at Istanbul, on the 30th of September 1977.”

“Babam 30 Eylül 1977 tarihinde İstanbul’da ani beyin kanamasından öldü.”

Online İngilizce Konuşma Kursu: Konuşarak Öğren

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır