ingilizce v harfi ile başlayan kelimeler / V ile Başlayan İngilizce Kelimeler | monash.pw

Ingilizce V Harfi Ile Başlayan Kelimeler

ingilizce v harfi ile başlayan kelimeler

V İle Başlayan İngilizce Kelimeler

Kelime Bilgisi

Kelime Bilgisi

5 dakikalık okuma

İngilizce konuşmak, okumak ve yazmak için her dilde olduğu gibi kelimelerin önemi son derece yüksektir. Çünkü kelime hazneni genişletmeden bahsettiğimiz durumları gerçekleştirmen pek olası görünmüyor. Yani İngilizce konuşmak veya konuşulanı anlamak ve İngilizceyle alakalı yazma, okuma gibi unsurları efektif bir şekilde yapabilmek için kelimelerin gücü, yadsınamayacak bir gerçektir. Biz de bu durumu göz önünde bulundurarak V ile başlayan İngilizce kelimeler listemizi de hazırladık ve sana sunuyoruz.

Kelime hazneni şu ana kadar iyi bir aşamaya getirdiğini düşünüyoruz. Hız kaybetmeden eski kelime tekrarlarına ve yeni kelime çalışmalarına devam etmelisin.

İngilizce çalışmak ve yeni kelimeler öğrenmek için tercih edebileceğin online İngilizce kursumuza dair detaylı bilgi almak için yan tarafta yer alan formu doldurabilirsin.

İşte İngilizce çalışmak için kullanabileceğin V ile başlayan İngilizce kelimeler:

V ile başlayan ingilizce kelime listesi 1

V İle Başlayan İngilizce Kelime Listesi – 1

Bu sefer de V ile başlayan İngilizce kelimeleri 3 kısım halinde sunduk. Hadi hemen başlayalım ve kelime bilgi-birikimimizi hızlı bir şekilde artıralım.

V İle Başlayan İngilizce KelimelerTürkçe Çevirileri
VacanciesBoşluk
VacancyBoşalt
VacateBoşaltmak
VacationTatil
VacationistTatilci
VaccinateAşılamak
VaccinationAşılama
VaccınatorŞırınga
VaccineAşı
VacillateKararsız
VacillationYalpalama
VacuityDalgınlık
VacuousAnlamsız
VacuumVakum
Vacuum FlaskTermos
VagabondSerseri
VagabondageSerserilik
VagabondizeSerserilik Yapmak
VagariesKaprisler
VagaryKaprisli
VaginaVajina
VaginalVajinal
VagrantDerbeder Olmuş, Serseri Gezen Kimse
VagueBaşıboş Dolaşmak
VaguenessBir Konunun Belirsizlikte Kalması
VainBoş 
VaingloriousKibirli
VaingloryBoşu Boşuna Yapılan Gurur
VainlyBoşuna
ValanceSaçak
ValeVadi
ValedictionVeda
ValedictorianOkul Birincisi
ValencyDeğerlik
ValentDeğerli Eşya
ValentinesSevgililer Günü
ValetVale
ValetudinarianismHastalıklı Olma
ValiantYiğit
ValiantCesur Kimse
ValiantlyCesurluk
ValiantnessCesaret
ValidGeçerli
ValidityGeçerlilik
ValiseValiz
ValleyVadi
ValorKorkusuz ve Kahraman Kimse
ValorizationKıymetlendirme
ValourYiğitlik
ValuableDeğerli
ValuationDeğerleme
ValuatorDeğerleme Uzmanı
ValueDeğer Vermek
ValuelessDeğersiz
ValveVana
ValvularKapak
VampireVampir
VanKamyonet
VandalVandal
VandalismVandalizm
VandalizeTahrip Etmek
VanePervane
VanguardÖncü
VanillaVanilya
VanishYok Olmak
VanityKibir
VanquishYenmek
VanquisherGalip
VantageAvantaj
VapidYavan
VapidityYavanlık
VaporizationBuharlaşma
VaporizeBuharlaştırmak
VaporizerBuharlaştırıcı
VaporousBuharlı
VapourBuhar
Vapour TrailBuhar İzi
VapoursBuharlar
VariabilityDeğişkenlik
VariableDeğişken
VarianceVaryans
VariantVaryant
VariationVaryasyon
VaricellaSuçiçeği
VaricolouredÇok Renkli
VaricoseVaris
VariedÇeşitli
VariegateAlacalı
VariegationAlacaklılık
VarietyÇeşitlilik
VariometerVariometre
VariousÇeşitli
VarnishVernik
VarsityÜniversite
VaryDeğişmek
VaryFarklılık Göstermek
VascularVasküler
VaseVazo

 

v ile başlayan İngilizce kelime listesi 2

 

V İle Başlayan İngilizce Kelime Listesi – 2

Hemen V ile başlayan İngilizce kelime listemizin ikinci kısmına geçelim.

V İle Başlayan İngilizce KelimelerTürkçe Çevirileri
VasectomyVazektomi
VaselineVazelin
VassalVasal
VassalageKölelik
VastGeniş
VastMuazzam
VastnessEnginlik
VatKDV
VaticKehanet Kabilinden
VaticinateVatikan
VaudevilleVodvil
VaultKasa
VaultedTonozlu
VaulterAtlamacı
VaultingAtlama
VauntÖvünmek
VavasourTımar
VealDana Eti
VectorVektör
VeerDönüş
Veer RoundDönen Yuvarlak
VegetableSebze
VegetalBitkisel
VegetarianVejetaryen
VegetarianismVejetaryenlik
VegetationBitki Örtüsü
VehemenceŞiddet
VehicleAraç
VeilDuvak
VeilingTesettür
VeinDamar
VeinedDamarlı
VeinletDamarcık
VellumParşömen
VelocityHız
VelourKadife
VelvetyKadifemsi
VenalRüşvetçi
VenalityRüşvet
VendSatış
Venderİşportacı
VendettaKan Davası
VendorSatıcı
VeneerKaplama
VeneerKaplamak
VenerableSaygıdeğer
VenerateSaygı Göstermek
VenerationHürmet
VenerealZührevi
VenezuelanVenezuelalı
Vengeanceİntikam
Vengefulİntikamcı
VenialHafif
VenisonGeyik Eti
VenomZehir
VenomousZehirli
VentageHavalandırma
VentilatorVantilatör
VentralKarın
VentricleVentrikül
VentricularKarıncık
VentriloquyKarından Konuşma
VentureGirişim
VenturesomeMaceraperest
VenturousMaceracı
VenueMekan
VenusVenüs
VeraciousDürüst
VeracityDoğruluk
VerandaVeranda
VerbFiil
VerbalSözlü
Verbal Nounİsim Fiil
VerbalismSözlülük

 

v ile başlayan ingilizce kelime listesi 3

V İle Başlayan İngilizce Kelime Listesi – 3

Son bir hızla V ile başlayan İngilizce kelime listemizin son kısmına geçelim.

V İle Başlayan İngilizce KelimelerTürkçe Çevirileri
VerbalizeSözelleştirmek
VerballySözlü Olarak
VerbiageŞişirme
VerboseAyrıntılı
VerbosityAyrıntı
VerdantYemyeşil
VerdictKarar
VerdigrisBakır Pası
VerdureYeşillik
VergeSınır
VeridicalGerçek
VerifiableDoğrulanabilir
VerificationDoğrulama
VerifyDoğrulamak
VerisimilitudeGerçeğe Benzerlik
VerminBöcek
VernacularYerel
VerseAyet
VersedBilgili
VersionSürüm
VertebrateOmurgalı
VertexKöşe
VerticalDikey
VeryÇok
VesselGemi
VestYelekler
VeterinarianVeteriner Hekim
ViabilityCanlılık
ViableUygun
ViaductViyadük
VialŞişecik
VibrantCanlı
VibrationTitreşim
VibratorVibratör
ViburnumKartopu
VicarVekil
VictimKurban
VictoryZafer
VideoVideo
VideographerKameraman
ViewGörünüm
VillaVilla
VillagerKöy
VillainKötü Adam
VillainousAlçak
VillainyKötülük
VineAsma
VinegarSirke
VineyardBağ
Violableİhlal Edilebilir
Violatorİhlalci
ViolenceŞiddet
ViolentŞiddetli
ViralVirüslü
VirtuallySanal Olarak
VirtueErdem
VirusVirüs
VisaVize
ViscousYapışkan
ViseMengene
VisibleGörünür
VisionGörüş
VisitZiyaret Etmek
VisitorZiyaretçi
VocabularySözcük
VocalistVokalist
VocalizeSeslendirmek
VoiceSes
VolcanoVolkan
VoleTarla Faresi
VolleyballVoleybol
VoltVolt
VoltageGerilim
VoltmeterVoltmetre
VolumeSes
VomitKusmak
VoteOy Vermek
VowYemin Etmek
VowelSesli
VoyageYolculuk
VulgarKaba

V ile başlayan İngilizce kelime listemizin burada sonuna geliyoruz. İngilizce öğrenmek, efektif bir şekilde İngilizce çalışmak ve akıcı bir şekilde İngilizce konuşmak istiyorsan, tek yapman gereken bu sayfada yer alan formu doldurmak…

Ekip arkadaşlarımız kısa süre içinde seni arayacak ve online İngilizce kursumuza dair tüm detayları paylaşacak.

Hadi hemen harekete geç ve Open English olarak bizi tercihe den milyon öğrencinin arasına katıl!

Share

İlginizi çekebilecek diğer yazılar


V ile başlayan İngilizce kelimeler ve anlamlarını aşağıda sıraladık. adet en çok kullanılan v harfi ile başlayan İngilizce kelime listesi;

  • vac:izin, tatil
  • vacancies:açık kontenjan, açıklık, akılsızlık, bön bön bakış, boş oda, boş yer, boşluk, dalgınlık, işsizlik, tembellik
  • vacancy:açık kontenjan, açıklık, akılsızlık, bön bön bakış, boş oda, boş yer, boşluk, dalgınlık, işsizlik, tembellik
  • vacant:açık, akılsız, bön, boş, dalgın, ifadesiz, sahipsiz, terkedilmiş, varissiz
  • vacantly:bön bön, boş boş, dalgın dalgın
  • vacate:ayrılmak, boşaltmak, feshetmek, iptal etmek, istifa etmek, tahliye etmek, terketmek
  • vacated:ayrılmak, boşaltmak, feshetmek, iptal etmek, istifa etmek, tahliye etmek, terketmek
  • vacation:boşaltma, izin, tahliye, tatil, tatil geçirmek, tatil yapmak
  • vacationist:tatilci, turist
  • vaccinal:aşı, aşı ile ilgili, aşılama
  • vaccinate:aşı yapmak, aşılamak
  • vaccinated:aşı yapmak, aşılamak
  • vaccination:aşı, aşı yapma, aşılama
  • :aşı, aşı yapma, aşılama
  • vaccinator:aşıcı, şırınga
  • vaccine:aşı, aşı maddesi, aşıya ait, inek çiçek hastalığı ile ilgili
  • vaccines:aşı, aşı maddesi
  • vaccinia:inek çiçek hastalığı
  • vacillate:bocalamak, kararsız olmak, tereddüd etmek
  • vacillating:bocalayan, kararsız, sallanan, sendeleyen, tereddüd eden
  • vacillation:bocalama, kararsızlık, sallanma, sendeleme, tereddüd
  • vacuity:anlamsızlık, boş boş bakış, boşluk, dalgınlık, saçmalık
  • vacuous:amaçsız, anlamsız, boş, dalgın, ifadesiz
  • vacuum:boşluk, emme, vakum, vakumlu
  • vademecum:her zaman taşınan faydalı şey, kitapçık, rehber kitap
  • vagabondage:aylaklık, serseriler, serserilik
  • vagabondism:aylaklık, serserilik
  • vagabonds:berduş, çapkın, daldan dala konmak, derbeder, hovarda, serseri, serserilik yapmak
  • vagaries:aşırılık, kaprisli davranış
  • vagary:aşırılık, çılgınlık, delilik, kapris, yelteklik
  • vagina:dölyolu, kılıf, vajina
  • vagrancy:avarelik, serseriler, serserilik
  • vagrant:avare, aylak, başıboş, derbeder, derbeder kimse, göçebe, serseri
  • vagrants:aylak, derbeder kimse, serseri
  • vague:anlaşılmaz, belirsiz, dalgın, hayal meyal, kararsız, müphem
  • vaguely:belirsiz bir şekilde, belli belirsiz
  • vagueness:belirsizlik
  • vaguest:anlaşılmaz, belirsiz, dalgın, hayal meyal, kararsız, müphem
  • vail:bahşiş, şapka çıkarmak, saygıyla eğilmek
  • vain:abes, anlamsız, beyhude, boş, faydasız, gururlu, kendini beğenmiş, kibirli, nafile
  • vainglorious:gururlu, mağrur, övünen
  • vainglory:boş gurur
  • vainly:boşuna, kibirle
  • vainness:boşunalık, gurur, kibir
  • valance:karyola eteği, kısa perde, yatak fırfırı
  • vale:dere, diyar, elveda, vadi
  • vale!:elveda!
  • valediction:veda, veda konuşması
  • valedictorian:mezuniyet töreni konuşmacısı, veda konuşmacısı
  • valedictory:veda, veda konuşması
  • valence:bağdeğer, birleşme değeri, değerlik
  • valency:bağdeğer, birleşme değeri, değerlik
  • valent:değerli
  • valentine:sevgililer günü hediyesi, sevgililer günü kartı
  • valentines:sevgililer günü hediyesi, sevgililer günü kartı
  • valerian:kediotu
  • valet:uşak, uşaklık yapmak
  • valetudinarian:hasta, hastalık hastası, hastalıklı, hastalıklı kimse, iyileşme dönemindeki
  • valetudinarianism:hastalık hastası olma, hastalıklı olma
  • valetudinary:hasta, hastalık hastası, hastalıklı, nekâhet döneminde olan
  • valiant:cesur, yiğit, yürekli
  • valiantly:cesurca, yiğitçe
  • valiantness:cesaret, yiğitlik
  • valid:geçer, geçerli, mantıklı, sağlam, yasal, yerinde, yürürlükte
  • validate:geçerli yapmak, onaylamak, yasallaştırmak
  • validated:geçerli yapmak, onaylamak, yasallaştırmak
  • validating:geçerli yapmak, onaylamak, yasallaştırmak
  • validation:onaylama, tasdik
  • validity:doğruluk, geçerlik, geçerlilik, sağlamlık, yasallık
  • valise:bavul, valiz
  • valley:çatı oluğu, dalgalar arasındaki çukur, dere, vadi
  • valor:cesaret, kahramanlık, yiğitlik, yüreklilik
  • valorization:değerlendirme, fiyat saptama, valorizasyon
  • valorize:fiyatını saptamak
  • valorous:cesur, yiğit, yürekli
  • valour:cesaret, kahramanlık, yiğitlik, yüreklilik
  • valuable:değerli, faydalı, kıymetli
  • valuables:değerli eşyalar, mücevherler
  • valuation:değer, değer biçme, değerleme, değerlendirme
  • valuator:bilirkişi, değer biçen kimse, değerlemeci
  • value:değer, değer biçmek, değer vermek, değerini bilmek, gerçek anlam, keşide etmek, kıymet, önem, önem vermek, paha biçmek, ton
  • valued:değerli, kıymetli, saygın
  • valueless:değersiz, kıymetsiz
  • valuer:bilirkişi, değer biçen kimse, değerleyici
  • values:değer, değer biçmek, değer vermek, değerini bilmek, gerçek anlam, keşide etmek, kıymet, önem, önem vermek, paha biçmek, ton
  • valuing:değer biçmek, değer vermek, değerini bilmek, keşide etmek, önem vermek, paha biçmek
  • valve:çenet, kapakçık, kapı kanadı, radyo lambası, ses düzenleme düğmesi, supap, valf, ventil
  • valvule:kapakçık
  • vamoose:çekip gitmek, defetmek, defolmak
  • vamose:çekip gitmek, defetmek, defolmak
  • vamp:basit ve notasız eşlik, baştan çıkartmak, doğaçlamadan çalmak, müziğe eşlik etmek, saya, şuh kadın, vamp kadın, yama, yeniden ortaya çıkarma
  • vampire:vampir
  • vampires:vampir
  • van:elebaşı, harman savurma makinesi, kamyonet, kanat, karavan, keşif kolu, minibüs, öncü, yük vagonu
  • vanadium:vanadyum
  • vandal:barbar, sanat eserlerini yıkan, sanat eserlerini yıkan kimse
  • vandalic:barbar, sanat eserlerini yıkan
  • vandalise:barbarlık etmek, kırıp dökmek, yakıp yıkmak
  • vandalism:barbarlık, sanat eserlerini yıkma, vandalizm, yıkıcılık
  • vandalize:barbarlık etmek, kırıp dökmek, yakıp yıkmak
  • vandalizing:barbarlık etmek, kırıp dökmek, yakıp yıkmak
  • vandyke:vandyke tipi
  • vane:kanatçık, pervane kanadı, rüzgâr gülü, tüyün yumuşak kısmı, yeldeğirmeni kanadı, yelkovan
  • vanguard:elebaşı, keşif kolu, öncü
  • vanilla:vanilya
  • vanish:gözden kaybolmak, kayıplara karışmak, sıfırlanmak, tarihe karışmak, yok olmak
  • vanished:gözden kaybolmak, kayıplara karışmak, sıfırlanmak, tarihe karışmak, yok olmak
  • vanishing:gözden kaybolmak, kayıplara karışmak, sıfırlanmak, tarihe karışmak, yok olmak
  • vanity:boşunalık, değersizlik, gösteriş, gurur, hava, kibir, kurum, makyaj masası
  • vanquish:hakkından gelmek, kırmak, yenmek
  • vanquished:hakkından gelmek, kırmak, yenmek
  • vanquisher:galip
  • vanquishing:hakkından gelmek, kırmak, yenmek
  • vantage:avantaj
  • vapid:lezzetsiz, sıkıcı, sönük, tatsız, yavan
  • vapidity:sıkıcılık, sönüklük, tatsızlık
  • vapidness:sıkıcılık, sönüklük, tatsızlık
  • vapor:böbürlenmek, buğu, buhar, buhar çıkarmak, buharlaşmak, kuruntu, övünmek
  • vaporing:böbürlenmek, buhar çıkarmak, buharlaşmak, övünmek
  • vaporings:böbürlenme, boş lâf
  • vaporization:buharlaşma, buharlaştırma
  • vaporize:buharlaşmak, buharlaştırmak, püskürtmek
  • vaporized:buharlaşmak, buharlaştırmak, püskürtmek
  • vaporizer:püskürgeç, vaporizatör
  • vaporous:buğulu, buharlı, hayalperest, ince, kuruntulu
  • vapors:karasevda, melankoli
  • vapour:böbürlenmek, buğu, buhar, buhar çıkarmak, buharlaşmak, kuruntu, övünmek
  • vapouring:böbürlenmek, buhar çıkarmak, buharlaşmak, övünmek
  • vapourings:böbürlenme, boş lâf
  • vapours:karasevda, melankoli
  • varan:etobur kertenkele, varan
  • variability:değişkenlik, döneklik, kararsızlık
  • variable:çelişki, değişen, değişen şey, değişken, değişkenlik, dönek, fikir ayrılığı, kararsız, tutarsızlık, uyuşmazlık
  • variables:çelişki, değişen şey, değişken, değişkenlik, fikir ayrılığı, tutarsızlık, uyuşmazlık
  • variance:ayrılı, değişiklik, varyans
  • variances:ayrılı, değişiklik, varyans
  • variant:başka biçim, değişik, değişken, farklı, varyant
  • variants:başka biçim, varyant
  • variation:çeşitleme, çeşitlilik, değişim, değişme derecesi, fark, manyetik sapma, varyasyon
  • variations:çeşitleme, çeşitlilik, değişim, değişme derecesi, fark, manyetik sapma, varyasyon
  • varicella:suçiçeği
  • varicolored:rengârenk, renk renk
  • varicoloured:rengârenk, renk renk
  • varicose:varisli
  • varicosity:varis
  • varied:çeşitli, değişik, farklı, türlü
  • variegate:rengârenk yapmak, renklendirmek
  • variegated:değişik, rengârenk, renk renk, türlü
  • variegation:çeşitlilik, çok renklilik, değişiklik
  • variety:çeşit, çeşitlilik, cins, değişiklik, farklılık, tür, varyete
  • variform:çok şekilli, değişik şekilleri olan
  • variola:çiçek hastalığı
  • various:birçok, çeşit çeşit, çeşitli, türlü
  • varix:varis
  • varlet:çapkın, herif, uşak
  • varmint:hergele, itoğluit, serseri, zararlı böcek
  • varnish:cila, cilalamak, dış görünüş, emaye, sırlamak, vernik, verniklemek, yapmacık kibarlık
  • varnished:cilalamak, sırlamak, verniklemek
  • varnishing:cilalamak, sırlamak, verniklemek
  • varsity:üniversite, üniversite takımı
  • vary:başkalaşmak, çeşitlemek, değişime uğramak, değişmek, değiştirmek, farklı olmak
  • varying:başkalaşmak, çeşitlemek, değişime uğramak, değişmek, değiştirmek, farklı olmak
  • vascular:damar, damar ile ilgili
  • vase:vazo
  • vaseline:vazelin
  • vassal:derbeyine bağlı kimse, hizmetli, köle gibi, kul, uyruk, vasal
  • vassalage:derebeylik sistemi, kulluk, tımar, vasallar, vasallık, zeamet
  • vast:büyük boşluk, çok, çok büyük, dünya kadar, geniş, uçsuz bucaksız
  • vastly:çok
  • vastness:büyüklük, çokluk, genişlik
  • vat:fıçı, fıçılamak, fıçıya koymak, tekne, tekneye koymak, varil
  • vatic:kehanet kabilinden
  • vatican:vatikan
  • vaticinate:kehanette bulunmak
  • vaticination:kehanet
  • vatted:fıçılanmış
  • vaudeville:taşlamalı güldürü, vodvil
  • vault:atlama, atlamak, engel atlamak, kasa dairesi, kubbe, mahzen, mezar, sıçrama, sıçramak, sırıkla atlamak, tonoz, üzerinden atlamak, yüksek atlama
  • vaulted:kubbeli, tonozlu
  • vaulter:atlayan, sıçrayan
  • vaulting:atlama, kemer, kemerli yapı, kubbe, sıçrama
  • vaunt:övmek, övünme, övünmek
  • vaunted:övmek, övünmek
  • vaunter:övünen kimse, övüngen kimse
  • vaunting:övünen, övüngen
  • vauntingly:övünerek
  • vavasour:tımar
  • veal:dana eti
  • vector:portör, rotasına sokmak, taşıyıcı, vektör
  • vee:v şeklinde
  • veer:döndürme, döndürmek, dönme, dönmek, saptırmak, yön değiştirme, yön değiştirmek
  • veering:döndürmek, dönmek, saptırmak, yön değiştirmek
  • vegetable:bitki, bitkisel, bitkisel hayattaki kimse, ot, sebze
  • vegetables:sebze, zerzevat
  • vegetal:bitkisel, nebati
  • vegetarian:sebzelerde yaşayan, vejetaryen, vejetaryen kimse
  • vegetarianism:et yemezlik, vejetaryenlik
  • vegetarians:vejetaryen kimse
  • vegetate:bitmek, büyümek, ot gibi yaşamak
  • vegetation:bitki örtüsü, bitkiler, ot gibi yaşama, tümör, ur
  • vegetative:bitki gibi, bitkisel, bitkisel hayatta olan, istem dışı çalışan
  • vegetatively:istem dışı olarak, ot gibi
  • vehemence:ateşlilik, coşkunluk, sertlik, şiddet
  • vehement:ateşli, coşkulu, hararetli, öfkeli, sert, şiddetli
  • vehicle:araç, taşıt, taşıyıcı, vasıta
  • vehicles:araç, taşıt, taşıyıcı, vasıta
  • vehicular:araç, taşıtlarla ilgili, vasıta olan
  • veil:bahane, başörtüsü, duvak, gizlemek, maske, maskelemek, örtü, peçe, peçe ile örtmek, peçe takmak, perde, rahibe başlığı, yaşmak
  • veiled:kısık, örtülü, peçeli, yaşmaklı
  • veiling:donukluk, gizlenme, peçe kumaşı, peçelenme
  • veils:bahane, başörtüsü, duvak, gizlemek, maske, maskelemek, örtü, peçe, peçe ile örtmek, peçe takmak, perde, rahibe başlığı, yaşmak
  • vein:damar, huy, maden damarı, mizaç, ruhsal durum, toplardamar
  • veined:damarlı, ebruli
  • velar:damaksıl, yumuşak damakla ilgili
  • veld:bozkır
  • veldt:bozkır
  • velleity:hafif istek, küçük heves
  • vellum:parşömen, parşömen kâğıdı, tirşe
  • velocipede:bisiklet, üç tekerlekli bisiklet
  • velocity:hız, sürat
  • velour:velur, velur şapka, yünlü kadife
  • velours:velur, yünlü kadife
  • velum:cenin zarı, yumuşak damak, zar
  • velvet:kadife, kadife gibi, yumuşak
  • velveteen:pamuklu kadife
  • velvety:kadife gibi, yumuşacık
  • venal:rüşvet alan, yiyici
  • venality:rüşvet alma, yiyicilik
  • venation:yaprakta damar düzeni
  • vend:işportacılık yapmak, satıcılık yapmak, satmak
  • vendee:alıcı
  • vender:işportacı, satıcı, satış makinesi
  • vendetta:kan davası
  • vendible:satılabilir
  • vending:işportacılık yapmak, satıcılık yapmak, satmak
  • vendor:satıcı, satış makinesi
  • vendors:satıcı, satış makinesi
  • veneer:cila, cilalamak, döşemek, gösteriş, kaplama tahtası, kaplamak, örtbas etmek, sırlamak, yaldız, yaldızlamak
  • veneered:cilalamak, döşemek, kaplamak, örtbas etmek, sırlamak, yaldızlamak
  • veneering:cila, gösteriş, kaplama, kaplama kerestesi, kaplamacılık, yapmacık tavır
  • veneers:cila, cilalamak, döşemek, gösteriş, kaplama tahtası, kaplamak, örtbas etmek, sırlamak, yaldız, yaldızlamak
  • venerability:saygıdeğerlik, saygınlık
  • venerable:kutsal, mübarek, muhterem, saygıdeğer
  • venerate:hürmet etmek, saygı göstermek, tapmak
  • venerated:hürmet etmek, saygı göstermek, tapmak
  • venerating:hürmet etmek, saygı göstermek, tapmak
  • veneration:hürmet, saygı, yüceltme
  • venerator:hürmet eden kimse, tapan kimse
  • venereal:cinsel ilişki ile bulaşan, cinsel ilişki ile ilgili, zührevi
  • venetian:venedik, venedikli
  • venezuelan:venezuela, venezuelalı
  • vengaence:intikam, öç, öç alma
  • vengeance:intikam, öç, öç alma
  • vengeful:hınçlı, intikamcı, kinci
  • venial:affedilir, bağışlanır
  • venison:av eti, geyik eti
  • venom:akrep zehiri, düşmanlık, kin, yılan zehiri, zehir
  • venomous:haince, kin dolu, zehirli
  • venomousness:garez, kin, zehirlilik
  • venose:damarlı, kirli, toplardamara ait
  • venous:damarlı, kirli, toplardamara ait
  • vent:açığa vurmak, ağız, belli etmek, burun deliği, çıkarmak, delik, delik açmak, hava almaya çıkmak, hava deliği, havalandırmak, kaçacak delik, kıç, yanardağ ağzı, yarık, yırtmaç
  • ventage:ağız, delik, kaçacak delik
  • venter:ana rahmi, karın
  • venthole:delik, hava deliği, havalandırma deliği
  • ventilate:açığa vurmak, açıkça tartışmak, belirtmek, havalandırmak, oksijen vermek
  • ventilating:havalandırma
  • ventilation:açığa vurma, açıkça tartışma, belirtme, havalandırma, havalanma
  • ventilator:vantilatör
  • ventilators:vantilatör
  • venting:açığa vurmak, belli etmek, çıkarmak, delik açmak, hava almaya çıkmak, havalandırmak
  • ventral:karın, karna ait
  • ventricle:karıncık, organ boşluğu
  • ventricular:karıncık ile ilgili
  • ventriloquism:karnından konuşma, vantrilokluk
  • ventriloquist:karnından konuşan kimse, vantrilok
  • ventriloquy:karnından konuşma
  • venture:cesaret etmek, cüret, cüret etmek, girişim, göze almak, risk, riske atılan şey, riske atmak, şans işi, tehlikeli girişim, tehlikeye atmak, teşebbüs
  • ventured:cesaret etmek, cüret etmek, göze almak, riske atmak, tehlikeye atmak
  • ventures:cesaret etmek, cüret, cüret etmek, girişim, göze almak, risk, riske atılan şey, riske atmak, şans işi, tehlikeli girişim, tehlikeye atmak, teşebbüs
  • venturesome:atılgan, cesur, gözüpek, maceraperest, riskli, tehlikeli
  • venturesomeness:atılganlık, gözüpeklik
  • venturous:atak, cesur, gözüpek
  • venue:buluşma yeri, cinayet mahalli, mahkeme yeri, olay yeri, yarış alanı
  • venus:çobanyıldızı, çulpan, sabah yıldızı, venüs, zühre
  • veracious:doğru sözlü, gerçeğe uygun, gerçek
  • veracity:doğruculuk, doğruluk, dürüstlük, gerçek, gerçeklik
  • veranda:camlı taraça, veranda
  • verandah:camlı taraça, veranda
  • verb:eylem, fiil
  • verbal:fiil, fiile ait, harfi harfine, isim fiil, kelimesi kelimesine, sözlü
  • verbalism:anlatım, laf kalabalığı, söz, sözlere fazla dikkat etme
  • verbalist:lafebesi, sözcüklere önem veren kimse
  • verbalize:fiile çevirmek, sözle ifade etmek, sözlü ifade edilmek
  • verbalized:fiile çevirmek, sözle ifade etmek, sözlü ifade edilmek
  • verbally:kelimesi kelimesine, sözle, sözlü olarak
  • verbatim:harfi harfine, kelimesi kelimesine, kelimesi kelimesine anlatım, kelimesi kelimesine yapılmış, sözlü
  • verbiage:laf kalabalığı, şişirme
  • verbicide:kelimenin anlamını yok eden kimse, kelimenin anlamını yok etme
  • verbose:ağzı kalabalık, gereksiz sözlerle dolu, lâfebesi
  • verbosity:laf kalabalığı, lâf salatası
  • verdancy:acemilik, deneyimsizlik, tazelik, toyluk, yeşillik
  • verdant:tecrübesiz, toy, yeşil
  • verdantly:acemice, tecrübesizce
  • verdict:fikir, hüküm, juri kararı, karar, yargı
  • verdigris:bakır asetat, bakır pası
  • verdure:çayır, otlar, tazelik, yeşillik
  • verge:çalmak, daire, eşiğinde olmak, eşik, kenar, meyletmek, piskopos asası, sınır, sınırında olmak, sütun gövdesi, yaklaşmak
  • verger:zangoç
  • veridical:doğru sözlü, gerçeğe uygun
  • veriest:en çok, en küçük, son derece
  • verifiable:doğrulanabilir, kanıtlanabilir
  • verification:doğrulama, soruşturma, tahkik, tetkik
  • verified:doğrulamak, gerçekleştirmek, kanıtlamak, onaylamak, soruşturmak
  • verify:doğrulamak, gerçekleştirmek, kanıtlamak, onaylamak, soruşturmak
  • verifying:doğrulamak, gerçekleştirmek, kanıtlamak, onaylamak, soruşturmak
  • verily:aslında, doğrusu, gerçekte
  • verisimilitude:gerçeğe benzeme, ihtimal, olasılık
  • veritable:gerçek, hakiki
  • verity:doğru ifade, doğruluk, gerçek, gerçeklik
  • verjuice:ekşilik, ham meyve suyu, koruk suyu, mayhoşluk
  • vermeil:alev kırmızısı, lâl, yakut, yakut kırmızısı, yaldızlı gümüş, yaldızlı pirinç
  • vermicelli:erişte, tel şehriye
  • vermicide:solucan ilacı
  • vermiculated:delik deşik, kurtlu, solucan gibi, solucanlı
  • vermiform:kurt şeklinde, solucan şeklinde
  • vermifuge:solucan ilacı
  • vermilion:al al yapmak, kıpkırmızı yapmak, parlak kırmızı, zincifre boyası
  • vermin:haşarat, it kopuk, parazit, zararlı hayvan
  • verminous:ayaktakımından, bitli, haşaratın neden olduğu, haşaratlı
  • vermoth:vermut
  • vermouth:vermut
  • vernacular:anadile ait, argo, bölgesel, konuşma dili, lehçe, şive, yerel, yerel dille yazılan
  • vernal:gençliğe ait, ilkbahar, ilkbahara ait
  • vernier:ondalık gösterici, verniyer
  • veronese:veronalı, veronalı kimse
  • veronica:veronika, yavşanotu
  • verruca:siğil
  • verrucose:siğilli
  • versatile:becerikli, çok yönlü, değişken, dönek
  • versatility:beceriklilik, çok yönlülük, değişkenlik, döneklik, elinden her iş gelme
  • verse:ayet, dize, dörtlük, kıta, koşuk, koşuk biçimine koymak, mısra, nazım, şiir, şiir yazmak
  • versed:bilgili, hünerli, tecrübeli, ters, usta
  • versification:nazım sanatı, nazım yapma, şiir sanatı
  • versifier:koşuk biçiminde anlatan, nazım yazarı
  • versify:nazım yapmak, nazımlaştırmak
  • version:çeviri, hikâye, model, örnek, rahimde bebeği çevirme, tasvir, uyarlama, varyant, versiyon, yorum
  • versions:çeviri, hikâye, model, örnek, rahimde bebeği çevirme, tasvir, uyarlama, varyant, versiyon, yorum
  • verso:kitabın sol sayfası, sikkenin tersi
  • versus:aleyhinde, karşı
  • vert:din değiştiren kimse, din değiştirmek
  • vertebra:omur
  • vertebrae:omurga
  • vertebral:omurlarla ilgili, omurlu
  • vertebrate:omurgalı, omurgalı hayvan
  • vertebrates:omurgalı hayvan
  • vertex:başın tepesi, başucu, doruk, tepe, zirve
  • vertical:dik, dikey, dikey çizgi, dikey düzlem, düşey, tepede olan
  • vertically:dikine
  • vertiginous:baş döndürücü, başı dönen, sersemletici
  • vertigo:baş dönmesi
  • vertu:güzel sanat, güzel sanat eserleri, güzel sanatlar sevgisi
  • vervain:mine çiçeği
  • verve:canlılık, enerji, şevk
  • very:aynı, bile, çok, en, gerçek, mutlâk, özel, pek, salt, sırf, tam
  • vesica:kesecik, mesane, sidik torbası, torba
  • vesicate:kabarmak, kabartmak
  • vesicle:kabarcık, kese, kist, vesikül
  • vesicular:kabarcık gibi, kabarcıklı, kese gibi
  • vesper:akşamyıldızı, venüs
  • vespers:akğam duası, akşam duası, akşam duası vakti
  • vespertine:akşam, akşam açan, akşam çıkan, akşam yapılan
  • vespine:eşekarısı, yabanarısı
  • vessel:alet, damar, gemi, kanal, kap, tas, tekne
  • vessels:alet, damar, gemi, kanal, kap, tas, tekne
  • vest:cüppe giydirmek, cüppe giymek, el koymak, fanila, haczetmek, hak olarak geçmek, hak vermek, iç gömleği, yelek, yetki vermek
  • vesta:ocak tanrıçası, vesta
  • vestal:namuslu, rahibe, vesta ile ilgili, vesta rahibesi
  • vested:hak kazanılmış olan, kazanılmış
  • vestiary:elbiselerle ilgili, giyinme odası, kilise giyinme odası
  • vestibule:antre, dehliz, geçit, giriş, vagonlar arası geçit
  • vestige:eser, iz, zerre
  • vestigial:artakalan, izi olan, kalan
  • vesting:giydirme, giyme, haciz, hak verme, yetki verme
  • vestment:cüppe, kisve, papaz elbisesi, resmi elbise
  • vestments:cüppe, kisve, papaz elbisesi, resmi elbise
  • vestry:giyinme odası, kilise giyinme odası
  • vesture:giydirmek, giysi, kıyafet
  • vesuvian:rüzgârda sönmeyen kibrit, volkanik
  • vet:baytar, deneyimli kimse, emektar, eski, eski asker, eski kurt, incelemek, kıdemli, muaeyene etmek, tecrübeli, veteriner
  • veteran:emektar, eski, eski asker, eski kurt, kıdemli, tecrübeli, tecrübeli kimse
  • veterans:emektar, eski asker, eski kurt, tecrübeli kimse
  • veterinarian:baytar, veteriner, veterinerlik ile ilgili
  • veterinary:baytar, veteriner, veterinerlik ile ilgili
  • veto:red, reddetmek, ret, veto, veto etmek, veto hakkı
  • vetoing:reddetmek, veto etmek
  • vetting:güvenlik araştırması
  • vex:canını sıkmak, dalgalandırmak, gücendirmek, kızdırmak, küstürmek, üzmek
  • vexation:eziyet, gücenme, kızma, küsme, sıkıntı, sinirlenme
  • vexatious:can sıkıcı, eziyetli, gücendirici, üzücü
  • vexatiousness:aksilik, can sıkıcılık
  • vexed:canı sıkkın, dargın, kırgın, kızgın, tartışmalı
  • vexing:eziyetli, kızdırıcı, sinirlendirici, üzücü
  • via:üzerinden, yol, yolu ile
  • viability:yaşayabilirlik
  • viable:geçerli, yaşar, yaşayabilir
  • viaduct:karayolu köprüsü, viyadük
  • vial:küçük şişe
  • viands:yiyecekler
  • viaticum:yol harçlığı
  • vibes:heyecan, vibrafon
  • vibrancy:coşkunluk, gürlük, titreklik
  • vibrant:canlı, çınlayan, enerjik, heyecanlı, titreşen, titreşimli, yankılanan
  • vibraphone:vibrafon
  • vibrate:duraksamak, sallanmak, tereddüd etmek, titremek, titreşmek
  • vibrating:titreşen
  • vibration:heyecan, sarsılma, tereddüd, titreme, titreşim
  • vibrations:heyecan, sarsılma, tereddüd, titreme, titreşim
  • vibrator:osilatör, titreşimli masaj aleti, vibratör
  • vibratory:titreşen, titreşimli
  • vibrissae:bıyık kılı, burun kılı
  • viburnum:kartopu çiçeği
  • vicar:mahalle papazı, papaz yardımcısı, vekil
  • vicarage:papazın evi, papazlık
  • vicarious:başkası için yapılan, vekâleten yapılan
  • vice:ahlaksızlık, çapkınlık, huysuzluk, kötülük, kusur, mengene, özür, vekil, yerine, zaaf
  • vicegerent:vekil
  • viceregal:genel vali ile ilgili
  • vicereine:genel vali, genel valinin karısı
  • viceroy:genel vali
  • viceversa:karşılıklı olarak, ve tersi
  • vicinage:çevre, civar, etraf
  • vicinal:benzer, komşu
  • vicinity:çevre, civar, dolay, etraf, havali
  • vicious:ahlaksız, berbat, bozuk, fena, haince, huysuz, kötü, şiddetli
  • viciousness:ahlaksızlık, fenalık, huysuzluk, kötü niyet, kötülük
  • vicissitude:değişiklik, değişme
  • vicissitudes:değişiklikler, iniş çıkışlar, şansın dönmesi, şartların değişmesi
  • vicissitudinous:değişikliğe uğrayan
  • victim:kurban, mağdur kimse
  • victimise:aldatmak, haksızlık etmek, kurban etmek
  • victimize:aldatmak, haksızlık etmek, kurban etmek
  • victimized:aldatmak, haksızlık etmek, kurban etmek
  • victims:kurban, mağdur kimse
  • victor:fatih, galip, kazanan
  • victoria:iri kırmızı erik, körüklü gezinti arabası, nilüfer
  • victorian:viktoria döneminde yaşamış kimse, viktoria dönemine ait
  • victorias:viktoria
  • victorious:başarılı, galip, muzaffer, zafer kazanmış
  • victory:başarı, galibiyet, utku, zafer
  • victual:erzak, yiyecek, yiyecek bulmak, yiyecek sağlamak
  • victualer:erzak gemisi, erzakçı, lokantacı
  • victualing:erzak sağlama
  • victualler:erzak gemisi, erzakçı, lokantacı
  • victuals:erzak
  • vide:bak!, bakınız!
  • vide!:bak!, bakınız!
  • videlicet:demek oluyor ki, yani
  • video:ekran, televizyon, video, video filmi, video terminal
  • videocassette:video kaset
  • videophone:görüntülü telefon
  • videotape:video kaset
  • vie:boy ölçüşmek, rekabet etmek, yarışmak
  • vienna:viyana
  • viennese:viyana, viyana lehçesi, viyanalı
  • vietnam:vietnam
  • vietnamese:vietnam, vietnam dili, vietnamlı
  • view:amaç, bakış, bakmak, beklenti, fikir, görmek, görüntü, görünüm, görüş, görüş alanı, gösterme, incelemek, kanı, manzara, panaroma, seyretmek, üzerinde düşünmek, yayınlama
  • viewer:izleyici, seyirci
  • viewers:izleyici, seyirci
  • viewfinder:vizör
  • viewless:görüntüsüz, manzarasız
  • viewpoint:bakış açısı, görüş noktası, manzara noktası
  • viewpoints:bakış açısı, görüş noktası, manzara noktası
  • viewy:garip fikirli, gösterişli
  • vigil:arife, gece ibadeti, gece nöbeti, gece uyumama
  • vigilance:dikkatli olma, ihtiyat, uyanık olma, uyanıklık, uyumama
  • vigilant:açıkgöz, ihtiyatlı, tetikte, uyanık
  • vigneron:bağcı
  • vignette:etrafı silinmiş fotoğraf, kitap süsü, skeç, süs çizmek
  • vigor:dinçlik, enerji, güç, kuvvet, yaşama gücü
  • vigorous:arsız, dinç, enerjik, gayretli, güçlü, kuvvetli, şiddetli, zinde
  • vigorously:dinç bir şekilde, enerjik olarak, kuvvetlice, zindece
  • vigour:dinçlik, enerji, güç, kuvvet, yaşama gücü
  • viking:viking
  • vilagers:köylü
  • vile:adi, alçak, aşağılık, berbat, değersiz, hasis, iğrenç, kepaze, rezil
  • vilification:iftira, kötüleme, yerme
  • vilified:iftira etmek, kötülemek, yermek
  • vilifier:iftiracı, kötüleyen kimse
  • vilifiy:iftira etmek, kötülemek, yermek
  • vilify:iftira etmek, kötülemek, yermek
  • vilifying:iftira etmek, kötülemek, yermek
  • villa:konak, köşk, villa, yazlık ev
  • village:köy, köy halkı, küçük belediye
  • villager:köylü
  • villagers:köylü
  • villain:cani, çapkın, hain, kabadayı, kötü adam, ortaçağ köylüsü
  • villainage:derbeyine bağlı çalışma, kölelik
  • villainous:alçak, berbat, iğrenç, rezil
  • villainy:cürüm, hainlik, kötülük, rezalet
  • villein:derebeyine bağlı köylü, ortaçağ köylüsü
  • villeinage:derbeyine bağlı çalışma, kölelik
  • villi:bağırsa içi kılsı çıkıntı, tüy, ülger
  • villus:bağırsa içi kılsı çıkıntı, tüy, ülger
  • vim:enerji, gayret, güç
  • vinaigrette:nişadırruhu şişesi, salata sosu
  • vincible:mağlup edilebilir, yenilebilir
  • vinculum:bağ, tepe çizgisi
  • vindicate:hakkını korumak, haklı çıkarmak, hıncını almak, intikamını almak, korumak, savunmak, temize çıkarmak
  • vindicated:hakkını korumak, haklı çıkarmak, hıncını almak, intikamını almak, korumak, savunmak, temize çıkarmak
  • vindicating:hakkını korumak, haklı çıkarmak, hıncını almak, intikamını almak, korumak, savunmak, temize çıkarmak
  • vindication:doğrulayan şey, haklı çıkarma, hınç, intikam, savunma, suçsuzluğunu kanıtlama
  • vindicatory:koruyan, öç alan
  • vindictive:cezai, intikam güden, kinci, kindar
  • vindictiveness:kincilik, kindarlık
  • vine:asma, bağ kütüğü
  • vinedresser:bağcı
  • vinegar:enerji, kuvvet, sirke, somurtkanlık, suratsızlık
  • vinegary:asık suratlı, hırçın, sirke gibi, suratsız
  • vinegrower:bağcı
  • vinegrowing:bağcılık
  • vinery:asma serası, üzüm serası
  • vineyard:bağ, üzüm bağı
  • vinic:şarap ile ilgili
  • viniculture:şaraplık üzüm yetiştirme, üzümcülük
  • vinous:şarap gibi, şarap ile ilgili, şarap yüzünden olmuş, şarapçı
  • vintage:bağbozumu, imal, kaliteli şarap, mahsul, model, tip
  • vintner:şarap tüccarı
  • vinyl:vinil
  • viol:viyol
  • viola:hercai menekşe, viyola
  • violable:bozulabilir, ihlâl edilebilir
  • violance:ırza tecavüz, şiddet, tecâvüz, zorbalık, zorlama
  • violate:bozmak, çiğnemek, ihlal etmek, ırzına geçmek, tecâvüz etmek, tutmamak
  • violated:bozmak, çiğnemek, ihlal etmek, ırzına geçmek, tecâvüz etmek, tutmamak
  • violation:bozma, ihlâl etme, kutsallığını bozma, riayet etmeme, saygısızlık etme, tecâvüz etme, tutmama, yerine getirmeme
  • violations:bozma, ihlâl etme, kutsallığını bozma, riayet etmeme, saygısızlık etme, tecâvüz etme, tutmama, yerine getirmeme
  • violator:bozan kimse, ihlâl eden kimse, sözünü tutmayan, tecâvüzcü
  • violence:ırza tecavüz, şiddet, tecâvüz, zorbalık, zorlama
  • violent:aşırı, berbat, çok kötü, saldırı sonucu olan, sert, şiddetli
  • violently:şiddetle
  • violet:mahçup kimse, menekşe, menekşe renkli, mor, utangaç kimse
  • violin:keman
  • violinist:kemancı
  • violoncellist:viyolonselci, viyolonselist
  • violoncello:viyolonsel
  • vip:çok önemli kişi, vip
  • viper:engerek, yılan
  • viperine:engerek gibi, engerek türünden, zehirli
  • viperish:engerek gibi, hain, yılan gibi, zehirli
  • viperous:engerek gibi, hain, yılan gibi, zehirli
  • viperously:haince, yılan gibi
  • virago:cadaloz, eli maşalı kadın, kadın savaşçı, şirret, şirret kadın
  • viral:virüse ait
  • vires:güç, kuvvet, yetki
  • virgin:bakir, bakir erkek, bakire, balta girmemiş, ekilmemiş, el değmemiş, ham, işlenmemiş
  • virginal:bakireye ait, bakireye yaraşır, döllenmemiş, kızlık
  • virginhood:bakirelik, kızlık
  • virginia:virjinya
  • virginian:virjinya, virjinyalı
  • virginity:bakirelik, bekâret, kızlık, namus
  • virgo:başak burcu, başak takımyıldızı
  • virgule:virgül
  • viridescent:yeşilimsi, yeşilimtırak
  • viridity:tazelik, yeşillik
  • virile:enerjik, erkekçe, erkeksi, güçlü, kuvvetli
  • virility:cinsel güç, erkeklik, erkeklik çağı, yiğitlik
  • virology:viroloji
  • virtu:güzel sanat, güzel sanat eserleri, güzel sanatlar sevgisi
  • virtual:asıl, gerçek, gerçek kuvveti olan, sanal
  • virtually:aslında, fiilen, gerçekte
  • virtue:erdem, etki, fazilet, iffet, meziyet, namus, üstünlük
  • virtues:erdem, etki, fazilet, iffet, meziyet, namus, üstünlük
  • virtuosity:güzel sanatlar sevgisi, ustalık, virtüözlük
  • virtuoso:güzel sanatlar meraklısı kimse, üstât, virtüoz
  • virtuous:dürüst, erdemli, faziletli, iffetli, namuslu, ustalık gerektiren
  • virulence:düşmanlık, keskinlik, kin, öldürücülük, şiddet, zehirlilik
  • virulent:çabuk ilerleyen, düşmanca, kin dolu, kuvvetli, öldürücü, şiddetli
  • virus:virüs
  • vis:güç, kuvvet, yetki
  • visa:onay, onaylamak, vize, vize vermek
  • visage:çehre, sima, yüz
  • viscera:iç organlar
  • visceral:iç organlara ait, iç organlarla ilgili
  • viscid:yapış yapış, yapışkan
  • viscidity:yapışkanlık
  • viscose:viskoz
  • viscosity:viskozite, yarı sıvılık
  • viscount:vikont
  • viscountess:vikontes
  • viscous:ağdalı, viskoz, yapış yapış, yapışkan
  • vise:mengene, onay, onaylamak, vize, vize vermek
  • visibility:görünebilme, görünürlük, görüş mesafesi
  • visible:açık, görülebilir, görünen, görünür, göze çarpan, gözle görülür, mevcut
  • vision:görme, görme gücü, görülmeye değer şey, görüş, güzel kimse, hayal, hayal gibi görmek, hayal gücü, ileriyi görme, kuruntu, önsezi, vizyon
  • visionary:düşsel, evhamlı kimse, hayalci, hayali, hayalperest, kuruntu niteliğinde, kuruntulu kimse, önsezi ile ilgili
  • visit:çektirmek, çene çalmak, gezmek, laflamak, misafir olmak, misafirlik, musallat olmak, teftiş etmek, uğramak, vizite, ziyaret, ziyaret etmek, ziyarete gitmek
  • visitant:göçmen kuş, ziyaretçi
  • visitation:aşırı hayvan göçü, hasta ziyareti, tanrıdan gelen şey, teftiş, uzun ziyaret, ziyaret
  • visitatorial:teftiş, teftiş ile ilgili
  • visiting:konuk olan, ziyaret, ziyaret eden
  • visitor:konuk, misafir, müfettiş, ziyaretçi
  • visitorial:teftiş, teftişe ait
  • visitors:göçmen kuşlar, turistler
  • visor:güneşlik, maske, miğferin açılıp kapanan önü, şapka siperi
  • vista:dehliz, görünüm, hayaller silsilesi, koridor, manzara, olaylar dizisi
  • visual:görme, görsel, görsel araç, görülebilir, görüş, kroki, optik, taslak
  • visualisation:görüntüleme, gözünde canlandırma, gözünün önüne götürme
  • visualization:görüntüleme, gözünde canlandırma, gözünün önüne götürme
  • visualize:gözünde canlandırmak, gözünün önüne getirmek
  • visualized:gözünde canlandırmak, gözünün önüne getirmek
  • visualizes:gözünde canlandırmak, gözünün önüne getirmek
  • visualizing:gözünde canlandırmak, gözünün önüne getirmek
  • vita:hayat, ömür, yaşam
  • vitae:hayat, ömür, yaşam
  • vital:canlı, hayat dolu, hayati, öldürücü, yaşamsal, yaşayan
  • vitality:can, dayanma gücü, dirilik, güç, yaşama gücü
  • vitalization:canlandırma, diriltme, hayat verme
  • vitalize:canlandırmak, diriltmek, güç vermek, hayat vermek
  • vitalizing:canlandırmak, diriltmek, güç vermek, hayat vermek
  • vitals:birbirini tamamlayan unsurlar, hayati organlar
  • vitamin:vitamin
  • vitamins:vitamin
  • vitiate:berbat etmek, bozmak, etkisini azaltmak, geçersiz kılmak, kirletmek, saptırmak
  • vitiated:berbat etmek, bozmak, etkisini azaltmak, geçersiz kılmak, kirletmek, saptırmak
  • vitiation:bozma, etkisini azaltma, iptal etme, kirletme, saptırma
  • viticulture:bağcılık
  • vitreous:cam, cam gibi, camdan yapılmış, camlı
  • vitrification:cam haline getirme, camlaştırma
  • vitrified:cam haline gelmek, cam haline getirmek, camlaştırmak, perdahlamak, sırlamak
  • vitrify:cam haline gelmek, cam haline getirmek, camlaştırmak, perdahlamak, sırlamak
  • vitriol:acı eleştiri, çok acı söz, kezzap, vitriyol
  • vitriolic:acı, iğneleyici, vitriyol
  • vituperate:azarlamak, hakaret etmek, küfretmek, sövmek
  • vituperation:azarlama, fırça atma, küfretme
  • vituperative:ağzı bozuk, azarlayıcı, küfürbaz
  • viva:sözlü, sözlü olarak, sözlü sınav
  • viva!:çok yaşa!, yaşa!
  • vivacious:canlı, hayat dolu, neşeli
  • vivacity:canlılık, neşe
  • vivarium:vivaryum
  • vivid:canlı, hayat dolu, inandırıcı, parlak, yalın
  • vividness:canlılık, parlaklık
  • vivify:canlandırmak, güçlendirmek, hayat vermek, neşelendirmek
  • vivifying:canlandırmak, güçlendirmek, hayat vermek, neşelendirmek
  • viviparous:doğuran, filizlenen
  • vivisect:üzerinde deney yapmak
  • vixen:cadaloz, dişi tilki, huysuz kadın, tilki
  • vixenish:hırçın, huysuz
  • viz:demek oluyor ki, yani
  • :demek oluyor ki, yani
  • vizier:vezir
  • vizor:güneşlik, maske, miğferin açılıp kapanan önü, şapka siperi
  • vocable:kelime, söz, sözcük
  • vocabulary:kelime hazinesi, kullanılan kelimeler
  • vocal:konuşkan, lâfını sakınmaz, ses, sesle ilgili, sesli, sesli harf, sözlü, vokal
  • vocalic:sesli harf ile ilgili, sesli harfi çok olan
  • vocalism:sesi kullanma, sesli harf sistemi
  • vocalist:şarkıcı, seslendirmeci, voklalist
  • vocalization:seslendirme, sesli harf yerine kullanma, vokal yapma
  • vocalize:noktalamak, seslendirmek, sesli harf yerine kullanmak, vokal yapmak
  • vocalized:noktalamak, seslendirmek, sesli harf yerine kullanmak, vokal yapmak
  • vocalizing:noktalamak, seslendirmek, sesli harf yerine kullanmak, vokal yapmak
  • vocation:çağrı, davet, kabiliyet, meslek, uğraşı, yetenek
  • vocational:meslek ile ilgili, mesleki
  • vocative:ismin hitap haline ait, seslenme durumu, seslenme ile ilgili, vokatif
  • vociferate:bağırıp çağırmak, gürültü etmek
  • vociferation:bağırıp çağırma, gürültü etme
  • vociferous:bağırıp çağıran, gürültülü, sesli
  • vodka:votka
  • vogue:moda, popülarite, rağbet, tutma
  • voice:akort etmek, çatı, dile getirmek, düşünce, fikir, ifade, ifade etmek, şarkı sesi, ses, ses çıkarmak, ses kalitesi, ses tonu, söylemek, söz
  • voiced:akortlu, sesli
  • voiceless:dilsiz, düşüncesini söyleme hakkı olmayan, oy kullanamayan, sessiz
  • voices:akort etmek, çatı, dile getirmek, düşünce, fikir, ifade, ifade etmek, şarkı sesi, ses, ses çıkarmak, ses kalitesi, ses tonu, söylemek, söz
  • voicing:akort etmek, dile getirmek, ifade etmek, ses çıkarmak, söylemek
  • void:atmak, boş, boş bırakmak, boş yer, boşaltmak, boşluk, çıkarmak, eksiklik, faydasız, geçersiz, geçersiz hale getirmek, geçersizlik, hükümsüz, hükümsüz kılmak, hükümsüzlük, iptal, iptal etmek, ıssız, tahliye etmek, terketmek
  • voidable:geçersiz kılınabilir, iptal edilebilir
  • voidance:boşaltma, tahliye, terketme
  • voiding:atmak, boş bırakmak, boşaltmak, çıkarmak, geçersiz hale getirmek, hükümsüz kılmak, iptal etmek, tahliye etmek, terketmek
  • voidness:boşluk, geçersizlik, hükümsüzlük
  • voile:vual
  • volant:çevik, uçabilen, uçan
  • volatile:buharlaşan, dönek, geçici, gelgeç, havai, uçucu
  • volatility:buharlaşırlık, döneklik, gelgeçlik, havailik, uçuculuk
  • volatilization:buharlaşma, uçma
  • volatilize:buharlaşmak, buharlaştırmak, gaz haline gelmek
  • volcanic:hiddetli, taşkın, volkanik, yanardağ gibi
  • volcano:volkan, yanardağ
  • volcanoe:volkan, yanardağ
  • vole:tarla faresi, vale
  • volition:irade, istem
  • volley:atma, topa yere değmeden vurma, topa yere değmeden vurmak, yağdırma, yağdırmak, yaylım ateş, yaylım ateşe tutmak
  • volleyball:voleybol, voleybol topu
  • volplane:süzülme, süzülmek
  • volt:sakınmak için sıçrama, volt
  • voltage:gerilim, voltaj
  • voltaic:elektrik üreten, galvanik, voltaik
  • voltmeter:gerilimölçer, voltmetre
  • volubility:akıcılık, dillilik, gevezelik, konuşkanlık
  • voluble:akıcı, akıcı konuşan, çenebaz, dilli, geveze, konuşkan, sarmaşık
  • volume:cilt, hacim, ses kuvveti, ses yükseltme, tutar, yığın, yoğunluk
  • volumes:cilt, hacim, ses kuvveti, ses yükseltme, tutar, yığın, yoğunluk
  • volumetric:hacim ölçme ile ilgili, volumetrik
  • volumetrical:volumetrik
  • voluminous:cilt cilt olan, çok büyük, çok ciltli, çok kitap yazan, güçlü, hacimli, kat kat olan
  • voluntarily:kendi isteğiyle
  • voluntariness:gönüllülük, iradeli oluş, isteyerek yapma
  • voluntary:fahri, gönüllü, istemli, istemli hareket, isteyerek yapılan, isteyerek yapılan şey, kasıtlı, özgür iradeli
  • volunteer:gönül rızası ile yapılan, gönüllü, gönüllü asker, gönüllü olmak, gönüllü yazılmak, isteyerek yapmak, kendiliği den büyüyen, üstlenmek
  • volunteered:gönüllü olmak, gönüllü yazılmak, isteyerek yapmak, üstlenmek
  • volunteering:gönüllü olmak, gönüllü yazılmak, isteyerek yapmak, üstlenmek
  • voluptuary:şehvet düşkünü kimse, seks düşkünü kimse
  • voluptuous:cinsel istek uyandıran, lüks, şehvetli, seks düşkünü, zevk düşkünü
  • voluptuousness:cinsel istek uyandırma, şehvet düşkünlüğü, seks düşkünlüğü, seksilik
  • volute:helezoni deniz kabuğu, kıvrım, sarmal yapı
  • voluted:kıvrımlı, sarmal
  • volution:dönme hareketi, helezon kıvrımı
  • vomit:çıkarmak, istifrağ etmek, kusma, kusmak, kusmuk, kusturan ilaç, lav püskürtmek, püskürtme, püskürtmek
  • vomiting:kusma
  • vomitive:kusturan, kusturan ilaç, kusturucu, kusturucu ilaç
  • vomitory:kusturan ilaç, kusturucu, kusturucu ilaç
  • vomitting:kusma
  • voodoo:büyü, büyü yapmak, büyülemek, put, zenci büyücü, zenci büyüsü
  • voodooism:büyücülük
  • voracious:açgözlü, hırslı, istekli, obur
  • voracity:açgözlülük, hırs, oburluk
  • vortex:anafor, burgaç, girdap, merkez çevresinde dönme
  • vortical:girdaba benzeyen, girdap gibi dönen
  • votaress:kendini adamış olan kadın
  • votaries:ateşli taraftar, kendini adamış kimse
  • votary:ateşli taraftar, kendini adamış kimse
  • vote:bildirmek, karar, önerme, önermek, oy, oy kullanmak, oy vermek, oylama, oylamak, oylanan şey, oylayarak kararlaştırmak, seçim sonucu
  • voted:bildirmek, önermek, oy kullanmak, oy vermek, oylamak, oylayarak kararlaştırmak
  • voter:oy veren kimse, seçmen
  • votes:bildirmek, karar, önerme, önermek, oy, oy kullanmak, oy vermek, oylama, oylamak, oylanan şey, oylayarak kararlaştırmak, seçim sonucu
  • voting:oy kullanma, oy veren, oy verme, oylama
  • votive:adak olarak verilen
  • vouch:doğrulamak, garanti etmek, kefil olmak, onaylamak, tanıklık etmek
  • voucher:belge, delil, fiş, kefil, makbuz, senet
  • vouchers:belge, delil, fiş, kefil, makbuz, senet
  • vouchsafe:ihsan etmek, lütfetmek, tenezzül edip yapmak, tenezzül etmek
  • vow:adak, adamak, ahdetmek, ant, ant içmek, yemin, yemin etmek
  • vowed:adamak, ahdetmek, ant içmek, yemin etmek
  • vowel:sesli, sesli harf, ünlü
  • vowelize:sesli işaretleri koymak
  • vox:ses
  • voyage:sefer, seyahat, seyahat etmek, yolculuk, yolculuk etmek
  • voyager:gezgin, seyyah, yolcu
  • voyages:sefer, seyahat, seyahat etmek, yolculuk, yolculuk etmek
  • voyaging:seyahat etmek, yolculuk etmek
  • voyeur:röntgenci
  • vulcan:ateş ve madencilik tanrısı, vulkan
  • vulcanic:hiddetli, volkanik, yanardağ gibi
  • vulcanite:vulkanit
  • vulcanize:kükürtle işlemek, vulkanize etmek
  • vulcanized:kükürtle işlemek, vulkanize etmek
  • vulcanizing:kükürtle işlemek, vulkanize etmek
  • vulgar:adi, basit, bayağı, halk, halka özgü, hoyrat, kaba
  • vulgarian:görgüsüz kimse, sonradan görme
  • vulgarians:görgüsüz kimse, sonradan görme
  • vulgarism:bayağılık, halk deyimi, kabalık, terbiyesizlik, zevksizlik
  • vulgarity:adilik, argo, basitlik, bayağılık, edepsizlik, kaba söz, kabalık
  • vulgarization:adileştirme, basitleştirme, bayağılaştırma, kabalaştırma
  • vulgarize:adileştirmek, basitleştirmek, bayağılaştırmak, kabalaştırmak
  • vulgarized:adileştirmek, basitleştirmek, bayağılaştırmak, kabalaştırmak
  • vulgarizing:adileştirmek, basitleştirmek, bayağılaştırmak, kabalaştırmak
  • vulgarly:adice, basitçe, kabaca
  • vulnerabilities:savunmasızlık, yaranabilirlik
  • vulnerability:savunmasızlık, yaranabilirlik
  • vulnerable:eğilimli, kolay incinir, savunmasız, yaralanabilir, zedelenebilir
  • vulpine:kurnaz, tilki gibi, tilkiye ait
  • vulture:açgözlü kimse, akbaba, kerkenez
  • vulturine:açgözlü, akbaba gibi
  • vulturous:açgözlü, akbaba gibi
  • vulva:dişilik organı, ferç, vulva
  • vying:rekabet eden, rekabetçi

 

Online İngilizce Konuşma Kursu: Konuşarak Öğren

Son Yazılar

İngilizce Popüler Konular

İngilizce Zamanlar

İngilizce Dilbilgisi

Okul İngilizcesi

V İle Başlayan Kelimeler Nelerdir? Türkçe ve İngilizce V Harfi İle Başlayan 5 Harfli Kelimeler

Alfabemizin harfi olan v harfi ile başlayan kelimeler sıklıkla kullanılıyor. Geçmişten günümüze Türkçe ve İngilizce v harfi ile başlayan 5 harfli kelimeler, 6 harfli kelimeler yer alıyor. Gün içerisinde sıklıkla kullanılan v ile başlayan kelimeler azımsanamayacak çoklukta. Türkçenin dışında v ile başlayan ingilizce kelimeler de derslerde öğrencilerin karşısına çıkıyor. Özellikle dil öğrenmeye çalışan bireyler bu konuyla epey ilgileniyor. V ile başlayan kelimeler nelerdir sorusunun yanıtı yazımızın devamında sizinle.

V Harfiyle Başlayan 4 Harfli Kelimeler

Türkçede başında v harfi olan 4 harfli toplam 41 kelime bulunuyor. Bu kelimelerden bazılarını aşağıda bulabilirsiniz:

V Harfiyle Başlayan 5 Harfli Kelimeler

Türkçede başında v harfli olan 5 harfli 97 kelime bulunuyor. Bu kelimelerden bazılarını aşağıda bulabilirsiniz:

  • Vakit
  • Vasat
  • Vahşi
  • Vahiy
  • Vagon

V Harfiyle Başlayan 6 Harfli Kelimeler

Türkçede başında v harfli olan 6 harfli 77 kelime bulunuyor. Bu kelimelerden bazılarını aşağıda bulabilirsiniz:

  • Vasıta
  • Vesile
  • Vahşet
  • Vesika
  • Vermek

V Harfiyle Başlayan Kız İsimleri

Anne ve babaların heyecanları çocuk isimleri ararken katlanıyor. Aşağıda v harfi ile başlayan kız isimlerinden bazılarına ulaşabilirsiniz:

  • Vahide
  • Vera
  • Venüs
  • Vasfiye
  • Vildan

V Harfiyle Başlayan Erkek İsimleri

V harfiyle başlayan popüler erkek isimleri oldukça fazla. V ile başlayan erkek isimlerinden bazılarını aşağıda bulabilirsiniz:

  • Vedat
  • Veysel
  • Vural
  • Veli
  • Vefa

V Harfiyle Başlayan Hayvan İsimleri

Dünyada insanların bildiği ve bilmediği pek çok hayvan türü bulunuyor. Bu hayvanlardan bazılarının ismi v harfi ile başlıyor. Aşağıda v harfiyle başlayan hayvan isimlerinden bazılarını bulabilirsiniz:

  • Van kedisi
  • Vatoz
  • Vizon
  • Vaşak
  • Vombat

V Harfiyle Başlayan Eşya İsimleri

Günlük hayatın pek çok alanında çeşitli eşyalar kullanılıyor. Bu eşyalardan bazıları v harfi ile başlıyor. Aşağıda v harfiyle başlayan bazı eşya isimlerini görebilirsiniz:

  • Vazo
  • Vitrin
  • Vantilatör
  • Vernik
  • Vapur

V Harfiyle Başlayan İngilizce Kelimeler

Türkçede olduğu kadar İngilizcede de v harfi ile başlayan kelimeler bulunuyor. Aşağıda v ile başlayan İngilizce kelimeleri ve anlamlarını bulabilirsiniz:

  • Valent: Değerli eşya
  • Valise: Valiz
  • Valentine: Sevgili
  • Valley: Çukur, vadi
  • Vacate: Bir yerden ayrılmak

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır