insanlar kendi hatalarını çuvala basar / Hatice Atakan (@haticeatakan2) • Instagram photos and videos

Insanlar Kendi Hatalarını Çuvala Basar

insanlar kendi hatalarını çuvala basar

Babannem hep derdi:

"İnsanlar kendi işlediği kocaman günahları çuvala basar,senin küçük yanlışını duvara asar" diye

Frıda KAHLO     

*****

Keyifli Okumalar

*****

*SU YAMAN*

Diğer günlere nazaran biraz daha sıcak olan hava teneffüste büyük çoğunluğun bahçeye çıkmasına sebep olmuştu.

Öğlen arasındaydık ve Ateş şu zamana kadar yüzüme bile bakmamıştı.Gerçi o hep bakmıyordu ben ona musallat oluyordum ama bugün Berk sürekli teneffüslerde bizim sınıftaydı.Yanıma gele gide Can'la da iyi anlaşmıştı.

Muhabbeti sarmıştı açıkçası bende Ateş ile uğraşmaya pek vakit bulamamıştım.Buda onun işine gelmişti.

Bahçede etrafa göz atıp aradığım bedeni görünce sırıtarak ona doğru adımladım.

Bence dal yarmamız kafasını yeterince dinlemişti.

Tek eli cebindeydi ve ağır adımlarla yürüyordu.Kulağında kulaklıkları vardı ve açıkcası biraz dalgın gözüküyordu.

Yanına gitmemiştim ama bu dalgınlığının sabahtan beri olduğunun farkındaydım.Bir farklıydı bugün ve ben ne olduğunu öğrenecektim.

Bahçedeki çoğu kişinin bakışları üzerindeydi ve o bunu umursamıyordu sanki herşey gayet normalmiş gibi kendi halindeydi.Bırak bu kadar kişiyi tek bir kişinin dikkati bile üzerimde olsa stresten elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemezdim.

Dal yarmamız alışıktı tabi ilgiye...

Ben yanına gidene kadar o bir banka oturup kafasını gökyüzüne çevirerek gözlerini kapattı.

Yah cidden iyi gözükmüyordu ve bu nedense canımı sıkmıştı.Ateş son zamanlarda eskiye nazaran daha iyiydi. Evet hâlâ bakışları sert ve soğuktu ama ara sıra öyle bir davranıyordu ki sanki duvarları yıkılmış gibiydi.

Yani ne biliyim benimle film izlemesinin,kahvaltı hazırlarken bana yardım etmesinin,bazı anlarda kurduğu derin cümlelerin başka açıklamasını bulamıyordum.

Duvarlarını yıkıyordu ve ben bu sayede ona artık biraz daha rahat yaklaşıyordum.

Sessizce yanına oturup gökyüzüne doğru kaldırdığı yüzüne baktım.Neden bu kadar kusursuzdu ki?

Çene hattı,adem elması,kapalı gözlerine sıra sıra işlenmiş kirpikleri,alıp verdiği nefesin arasından sızıp havaya karıştığı dudakları...

Ateş Keskin bu kadar nefes kesici olmak zorunda değildin.

Yutkunup önüme döndüm bir kaç kişi bize doğru bakıp fısıldaşıyordu ve benim hakkımda çokta iyi şeyler söylemediklerine emindim nedense.

Bakışları umursamamaya çalışarak Ateş'e baktım aynı olduğu şekilde duruyordu beni fark etmemiş olması imkansızdı büyük ihtimalle görmezden geliyordu.

Elimi kaldırıp kulaklığının tekini çıkardım ve korkarak tepkisini ölçtüm hâlâ öylece duruyordu...Garip...

Sessizce kulaklığı kendi kulağıma takıp gelen sese dikkatimi verdim.Ondan daha gürültülü müzikler beklemiştim ama kulağıma dolan ses oldukça naif,müzik ise oldukça sakindi.

Yabancı şarkı dinlemezdim ama bu şarkı cidden güzeldi.

Yavaşça araladı gözlerini,o gökyüzüne bakarken neredeyse aldığım nefes seslerini bile yok ederek ona baktım.Önce yutkunup sonra kafasını bana çevirdi.

Sabahtan beri dalgın olduğunu fark etmiştim ama gözlerinin kızarık olduğunu yeni fark ediyordum.Bana baktığında hafifçe tebessüm ettim.

"Siktir git buradan"

O kadar sakin söylemişti ki hayatımda duyduğum en kibar küfür bile diyebilirdim.

Bunları aştığımızı düşünmüştüm.Son zamanlar da hiç böyle bir şey söylemiyordu şimdi ne olmuştu ki birden?

"Gitmeyeceğimi ikimizde biliyoruz Ateş kendini yorma boşuna"

"Seni çevremde istemediğimi ikimiz de biliyoruz sen neden kendini yoruyorsun boşuna?"

Sertçe yutkunup bakışlarımı kaçırdım.Neden yoruyordum kendimi?

"Yanında olmaya çalışıyorum"

Sesim fısıltıdan farksızken dizlerim üzerinde ki ellerime bakıyordum.Zar zor azıcık aramız normale dönmüşken o yine birden eski haline dönmüştü.

Ve ben kahretsin ki buna neyin sebep olduğunu bilmiyordum.Gerçi Ateş'in benden nefret etmek için sebebe ihtiyacı yoktu.O benden her an her saniye sebepsizce nefret edebiliyordu.

Aniden ayağa kalktığında kulağımda ki kulaklık çıkmıştı.Üzgünce dudaklarımı büzdüm.Halbuki o şarkıyı dinlemek istemiştim.

Derin bir nefes alıp kafamı kaldırarak yüzüne baktım tepeden bana bakıyordu ve gözlerinde gördüğüm şey nefesimi kesmişti.

Beden nefret etmesini istemiyordum.Ben kimsenin benden nefret etmesini istemiyordum.

"Yanımda olma Su.Hayatını benden en uzak köşede yaşamaya devam et"

Pekala yeterdi artık öyle değil mi?Sinirle yüzüne bakıp konuştum.

"Unutuyorsun belki ama kaybettiğin bir iddia var. Anlaştığımız 1 ay dolana kadar çeneni boşuna yorma"

Üzerime doğru eğilince geri gittim ama sırtım bankın yaslanma yeri ile birleşince olduğum yerde kaldım.Yüzü yüzüme o kadar yakındı ki kendime ait nefes alma alanım bile yoktu.

"Senden nefret ediyorum biliyorsun değil mi?"

Evet...Biliyordum

Ama biliyor olmam şuan boğazıma koca bir yumrunun oturduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

"Umarım sende bunun umrunda olmadığını biliyorsundur."

Dediğim şeyle sessiz kaldı ve kahveleri ile yavaşça yüzümü inceledi.Gözleri aşağı indikçe ben nefes alamıyordum ve onunda sadece bir anlığına yutkunduğunu gördüm.

Dudaklarımda gereğinden fazla oyalandı gözleri ve tekrar aşağı doğru indi.Boynumda durdu bu kez.Yoğun bakışları tekrar nefrete ev sahipliği yaparken alayla güldü.

"Bulmuşsun kolyeni"

Ortam gergindi ama yüzümde beliren tebessümle engel olamadım.

"Ben değil Berk bulmuş.Ayrıca yaptırmış dün partide verdi."

Dudaklarımı büzerek kendi kendime mırıldandım

"Ona nasıl teşekkür etmeliyim bilmiyorum"

Bu dünden beri aklımda olan bir şeydi.Ne yaparsan yapayım onun yaptığı bu iyiliğin karşılığını ödeyemezdim.
Kolyeyi gördüğüm an nefesim kesilmiş gibi hissetmiştim. Tüm ümidimi kaybetmişken bir anda tekrar ellerimin arasında olması-

Aniden tutulan kolum ile düşüncelerimden sıyrılıp Ateş'e baktım.

"Berk o bowling salonundan seninle bir çıktı buna inandın mı gerçekten?"

Sıktığı kolum yüzünden yüzümü buruşturup konuştum.

"Ben Berk ile çıktım ama kapının önünde ayrıldık o da sonrasında tekrar içeri girdiğini ve kolyeyi bulduğunu söyledi.Ne var bunda?"

"Aptalsın Su.Gerçekten insanın canını sıkacak kadar aptalsın"

Hızla ayağa kalktığımda belini doğrultup geri çekildi ama sıktığı kolumu bırakmamıştı.

"Aptalım Ateş tamam mı?Aptal olduğumun en büyük kanıtı hâlâ daha senin gibi kaba herifin teki ile vaktimi harcıyor olmam."

"Bende onu diyorum işte vaktini harcama diyorum,gitsene"

Üzerine doğru gidip yüzüne yaklaştım.

"Sana istediğini vermiycem Ateş Keskin"

"Sadece azıcık gururlu ol ve defol git Su"

Onun peşinde dolanıyor olamam beni gurursuz mu yapıyordu?

Evet aslında tam olarak öyle yapıyordu.Beni itmesine rağmen yüzsüzce peşinde dolanıyordum.Peki bunu neden yapıyordum?

Bir ihanete uğraması mıydı yani bu derece uğraşmamın sebebi?İhanete uğrayan başka biri olsaydı aynı ilgiyi gösterir miydim?

Düşünmemeliydim...Cevabını bilmediğim şeyi düşünerek beynimi yormamalıydım...Sessizliğe ihtiyacım vardı.

Öylece gözlerine bakarken sanki bir an pişmanlık geçmişti kahvelerinden.

Dediği şeyden pişman falan olmamıştı aptal.Bu sadece senin uydurman

Evet bu sadece benim uydurmamdı.

Tam ağzımı açacakken Ateş'in arkasına doğru kayan gözlerim ile kaşlarımı çattım.Kayla neden koşarak okuldan çıkıyordu ki?Ve Araf neden arkasından ona yetişmeye çalışıyordu?

"Kayla!"

Ateş'ten kolumu kurtarıp onlara doğru koştum.Umarım Araf bir şey yapmamıştır.Sabah Kayla,bugün Araf'a onu sevdiğini itiraf edeceğini söylemişti.Açıkçası pek istememiştim bunu yapmasını, en azından biraz beklemesini istemiştim.Çünkü hâlâ Araf'a tam güvenmiyordum.

Tabi yediğim azardan sonra susup köşeme oturmuştum. Mutlu olduğu sürece benlik bir sorun yoktu.Ama arkadaşım şuan pekte mutlu görünmüyordu.

Taksiye binip gitmesi ile hızımı düşürüp sol elimi dizime dayayarak derin nefesler aldım.Siktir ya yetişememiştim işte.

Araf'da yanımda belirdiğinde belimi doğrultup ona baktım.Elini saçına geçirip sinirle çekiştirerek konuştu.

"Kahretsin ya sikeyim böyle işi"

"Ne yaptın?"

Soğuk sesim ile bana bakıp sertçe yutkundu.Ben cevap beklerken tayfanın geri kalanı da yanımıza gelmişti.

Araf hâlâ sessizliğini korurken sinirle bağırdım.

"Araf Kayla'ya ne yaptın?!

Saçında ki elini indirip gözlerini kaçırdı.

"Üzerine iddiaya girdiğimi öğrendi"

Duyduklarım ile yerime mıh gibi çakılırken hazmetmeye çalıştım.Nasıl bu kadar şerefsiz olabilirdi?

"Sen ne dediğinin farkında mısın?Ne demek iddiaya girdim"

Sesim fısıltıdan farksızdı.Burada bir karışıklık olduğu için neredeyse bahçedeki herkes buraya bakıyordu ve Kayla'nın zaten sevdiği adam tarafından incinen gururunu başka insanların diline dolayamazdım.

Sessizce yere bakarken ona iğrenircesine baktım ve kızlara döndüm.

"Ben Kayla'nın yanına gidiyorum."

"Biz de geliyoruz"

Mira ve Masal'ı kafam ile onaylarken Mira hızla çantalarımızı almaya gitti.Kısa sürede geri geldiğinde Masal'ın durdurduğu taksiye doğru ilerledik.

Bütün öğretmenler önemli bir toplantıdaydı ve bu bizim işimize geliyordu.Nöbetçi öğretmen olmaması işimizi kolaylaştırıyordu.

Tam taksiye binecekken geri dönüp hâlâ yere doğru bakan Araf'a baktım ve hızla ona doğru yaklaşıp yanağına bütün nefretimi kusan bir tokat geçirdim.

Kafası yana yatmıştı ve elimin izi çıkacağı da kesindi.

"Sen onun aşkını gram hak etmiyorsun."

Hâlâ yana dönük olan kafasını kaldırma gereği duymazken sağ gözünden yanağına doğru akan tek damla ile gözlerimi devirip hızla arkamı döndüm ve taksiye doğru ilerledim.

Şimdi geriye Kayla'yı bulmak ve ona sımsıkı sarılmak kalmıştı.

*****

*ARAF SARAÇOĞLU*

Oturduğum tekli koltukta yere bakarken yanağıma tuttuğum buzu kenara bıraktım.Siktir ya buzu tutsam ayrı acı,tutmasan ayrı acıydı.

Kayla'nın sabah kantinde Buğra ile konuştuklarımızı duyduktan sonra ki bakışlarını bir türlü silemiyordum aklımdan.Ciddi ciddi bok çukuruna batmıştım.

Gözlerimi yerden kaldırıp karşımda ki koltukta yayılmış bir şekilde oturan bedene baktım hâlâ sinirle bana bakıyordu.Sinirini alamadığı gayet belliydi.

"Şöyle bakıp durma.Yeterince dövdüğünü düşünüyorum."

Cidden yüzümde sağlam yer kalmamıştı ama o hâlâ ilk fırsatta üzerime atlayacak gibi bakıyordu.Sessiz kaldı ama gözlerini çekmedi üzerimden.Belki dediğimi bile duymamıştı.

Sinirle nefes verip oturduğum yerden kalktım.

"Cidden yeter.Seni alakadar etmeyen bir konuyu fazla abarttığını düşünüyorum"

Hızla yerinden kalkıp üzerime geldiğinde sessizce izleyen ikili de aniden ayaklanmıştı ama yeni bir yumruk benim için kaçınılmaz olmuştu.

Yerimden sendeleyip 2-3 adım geri gittiğimde yere düşmemek için büyük çaba sarf ettim ve sonunda dengemi sağlayınca dudağımdan akan kanla alayla sırıttım.

"Hayırdır lan nerde umursamaz havaların?Kayla'da mı gözün vardı?Ne bu sahipleniş sö-"

Yakalarımı tutması ile sözüm yarım kaldı.

"Daha fazma düşme Araf.Adam değilsin onu anladık zaten, bari insan diyebileceğimiz kadar şerefli ol "

Sinirden gözlerim doluyordu.Yakalarımda ki eli hızla itip geri gitmesini sağladım ve sinirle bağırdım.

"Amına koyım tek ben mi hata yapıyorum lan?!"

Sesim o kadar yüksekti ki kendi sesimden sağır olabilirdim.Umarım olurdum da...

Daha fazla bir şey duymak istemiyodum çünkü.Sonsuza kadar sürecek koca bir sessizliğe ihtiyacım vardı.

Ateş umursamazca gözlerime bakarken Buğra ve Yekta dudaklarını ısırıp sorun çıkmaması için dua ediyor gibiydiler.Çıkacağı kadar çıkmıştı.Herşey boka dönmüştü.

Ateş'e bakarak yüksek sesim ile devam ettim

"Kendin iyi bir piçmiş gibi gelmiş burada duyar kasıyorsunu! Su'ya neler yaptığını bilmiyor muyuz lan?!Kızın canına okudun resmen!Ben Kayla'ya bir kere bile fiziksel zarar vermedim senin yaptıklarının ise haddi hesabı yok"

"Aynı şey mi piç kurusu?"

Sinirle arkamda kalan sehpanın üzerinde ki antika vazoya vurup düşmesini sağladım ve tekrar sesimi yükselttim.

"Ya nasıl aynı şey değil?!İkimiz de yaptığımız piçlikle masum bedenlere zarar vermedik mi?!"

Ve sesimi kısıp ağlamaklı sesim ile devam ettim

"Neden insanlar kendi hatalarını küçük görüp başkalarının hatalarını abartır ki?Herkes kendi hatalarına kör"

Kuruyan dudaklarımı ıslattım.

"Ben senin hatanda sana bunları yapmadım Ateş.Seni asla yargılamadım.Yaşanmışlıkları var dedim, biz onu anlayamayız bu yüzden yaptıklarını yargılamak bize düşmez dedim.Ama sen b-"

Bana doğru gelip göğsümden geri itmesi ile yere düştüm ve düşerken arkadam ki sehpaya çarpmam ile oda sesli bir şekilde yeri boyladı.

Üzerime çıkıp okul gömleğimin yakalarını tutarak beni yüzüne yaklaştırdı ve biraz hırs ama birazda yumuşak sakin tınıya ev sahipliği yapan sesi ile tane tane anlaşılır bir biçimde fısıldadı.

"Benim hiç bir hatam, genç bir kızın namusuna mâl olmadı. Ben neferetimi kusarken kimsenin gururunu ayaklar altına almadım.O bir kız Araf ve senin barda altına aldığın kızların aksine,kendi bedenine saygı duyan bir kız.O kendi bedenine saygı duyarken sen nasıl bunu hafife alırsın?"

"Ama-"

Alt dudağımı ısırıp gözlerimi kaçırdım ve o alayla konuştu

"Evet evet.Ama bunu neden yaptığını biliyoruz."

Beni geri itip üzerimden kalktı ve üzerini silkeleyerek ciddiyetle devam etti

"Annen kendi yolunu seçti Araf.Bunu hazmedemiyorsan bile sadece kendi hayatını sik tamam mı?Sana aşık olmuş bir kızı harcama.Yoksa ben senin hayatını harcarım.Yemin ederim arkadaşımsın demem ve tüm huzurunu sikip atarım"

Hızla arkasını dönüp yukarı kata çıktığında son sözlerini ne kadar sakin söylediğini farketmiştim.Hararetli başlayıp sakin biten bir kavgaydı.

Yekta ve Buğra hızla yanıma gelip kolumdan tutarak kaldırdıklarında onlara bakmadan yukarı çıkıp odama doğru ilerledim.Kapısı hafif açık olan odayı gördüğümde şaşırmıştım.

Ateş uzun zamandır Alev'in odasına girmezken şuan oradaydı.Aptal aşık sevgilisini özlemiş olmalıydı.

Odama girerek yatağıma yatıp tavana baktım.Yüzümde ki yaraları temizleyecek kadar bile halim yoktu.Önce gülüşü geliyordu gözümün önüne sonra hayal kırıklığı barındıran dolu gözleri.Kafayı yiyecektim.

"İddia bitti Araf,sanırım kaybettin"

Alaylı sesi ile göz devirdim ve dilimi yanağımın iç kısmında bir tur dolandırdım

"Aslında bakarsan Kayla dün yatağımdaydı."

"He he yedim bende.Sakın o senin fantaziler ile dolu hayal dünyanın bir parçası olmasın"

Sinirli bir nefes verip aptal gülüşünün geçmesini bekledim.
Ben dün gayette Kayla'ya sahip olabilecek şansı yakalamıştım ama itiraf ettiği şeyle annemi siktir etmiş,ona kendimi gerçekten açmaya kadar vermiştim.

Bu kadar severken yapamazdım...

Alaylı imaları ve gülüşleri ciddi ifadem ile nihayet son bulurken gözlerini kocaman açtı.

"Dur biraz sen ciddidisin."

Derin bir nefes aldım.

"Ciddiyim piç kurusu.Kayla dün deli gibi sarhoştu ona yaptığım her şeye izin veriyordu yani dün senin ile girdiğim iddiayı gayette kazanabilirdim ama-"

Buğra'nın gözleri arkamda bir yere kayınca sertçe yutkunup mırıldandı

"Siktir!Şimdi sıçtık."

İçime oturan büyük korku ile tedirgince arkama döndüğümde gördüğüm gözler nefesimi kesmişti.

Hayal kırıklığı ile bakıyordu gözlerime kahveleri.Ve ben daha önce hiç bu kadar tükenmiş hissettiğimi hatırlamıyordum.

Gözümden akan tek damla şakağıma doğru yol çizerken gözlerimi bakıştığım tavandan ayırmadan yutkundum.

"Özür dilerim güzelim.Ama affettiricem sana kendimi. İkimize sözüm olsun seni çok güzel sevicem"

*****

*ATEŞ KESKİN*

Baş ve işaret parmağımı şakaklarıma bastırıp baş ağrımın hafif geçmesini bekledim.Gittikçe artıyordu ve bu sinirimi bozmaya başlamıştı.

Derin bir nefes verip camın önünden yatağa doğru adımladım ve ayak ucuna oturup omzum üzerinden arkaya yatağa doğru baktım.

"Sarhoşum..."

"Farkındayım"

"İstediğim şeyi yapıp bunun arkasına sığınabilirim değil mi?"

"Ne?"

O gece çok güzeldi...

Bakışları...dudakları...kokusu...göğsüme koyduğu küçük elleri...hızlı hızlı inip kalkan göğsü ve buna rağmen kesilen nefesi...

Herşeyi çok güzeldi...

"Kendin iyi bir piçmiş gibi gelmiş burada duyar kasıyorsunun!Su'ya neler yaptığını bilmiyor muyuz lan?!Kızın canına okudun resmen!Ben Kayla'ya bir kere bile fiziksel zarar vermedim senin yaptıklarının ise haddi hesabı yok"

"Ya nasıl aynı şey değil?!İkimiz de yaptığımız piçlikle masum bedenlere zarar vermedik mi?!"

Gözlerimi sıkıca kapatıp dişlerim arasından tısladım.

"Sikeyim"

Kalbimi sıkan eli bulmak ve oradan söküp atmak istiyordum.O elle beraber şu sikik kalbimi de atabilirdim belki.Bir boka yaradığı yoktu nasılsa.

Yatakta geriye doğru gidip uzandım.Bu odaya girmiyordum uzun zamandır.Taki o güne kadar.Büyük ihtimalle Su hatırlamadığımı sanıyordu ama ben her bir detayını hatırlıyordum.

Haberim yokmuş rolünü yapmak ise cidden eğlenceliydi hemen ertesi günü sürekli gözlerini kaçırması bana bakarken kızarması...Bu hallerini hatırladıkça gülesim geliyordu.

Kafamı yana çevirdiğimde komodinin üzerinde duran telefonum ve kulaklığıma uzandım.Baş ağrımı bile siktir etmiştim şuanda.

Bugün okul bahçesinde iken denk gelen şarkıyı açtım. Kulaklığı takıp zihnime işleyen sese kulak verdim. Sevdiğim şarkıyı artık daha çok sevmem kesinlikle Su ile alakalı değildi.

Hep siz uyduruyorsunuz bunları(!)

Şarkıyı dinlerken her ne kadar ona bakmasam da bana baktığını anlamıştım.Ayağı kalktığımda kulağından çıkan kulaklık yüzünden canının sıkıldığını mimikleri ile gayet belli etmişti.

Sonradan pişman olacağımı bilsemde gözlerimi açıp uzandığım yerden doğruldum ve sırtımı yatak başlığına dayayarak telefonun ekranına baktım.Bir kaç yere girerek yapmak istediğim şeyi yaptım.

İşim bittiğinde müziği başa alıp tekrar dinlemeye başladım. Gönderdiğim anda açarsa aynı anda dinleyebilirdik.

****

*SU YAMAN*

Elimde ki fırçayı tuvalin üzerinde gezdirirken kulaklığımdan gelen ses huzur vericiydi.Çocukluğumun geçtiği eve gittiğim gün kaydettiğim ses.

Söyleyen kişiyi gerçekten merak ediyordum.Keşke o gün kaçmasaydım en azından belki azıcık muhabbet ederdik.

Derin bir nefes verip çizdiğim resime ara verdim.Bugün yorucu geçmişti.Ruhen...

Eve gelip Kayla'yı havuz kenarında bulmuştuk.Hepimiz hemen ona sarılınca biz gelmeden önce akıttığı yaşlarını silmiş "O beyinsiz için göz yaşı dökmeye değmez" demişti.

Evet değmezdi ama göz yaşlarımız hep değmeyen insanlar için akardı.Bu da hayatın adaletsiz bir kuralıydı.

Masal ne abisinin nede Buğra'nın aramalarını açmamamıştı.Babasına da bu gece bizde kalacağını söylemişti.

Akşam hep beraber pijamalarımızı giyip Kayla'nın yatağına hücum etmiştik.Hem söyleniyor hemde ufak ufak kıkırdıyordu.Benim arkadaşım bu gördüğü muameleyi hak etmemişti.

Film izlemeye karar verdiğimizde Masal komedi filmi önerse de Mira "Eğer amacımız Kayla'nın kafasını dağıtmak ise korku filmi izlemeliyiz" demişti.

Korktuğunu hiç tahmin edemezdim.Kayla gibi bir kızın saçma bir kurgudan korkması şaşırtmıştı beni.

Film boyunca macera meraklısı baş karaktere saydırmıştım. Hayır öleceğin belli neden inatla kim var orada diyerek karanlığa doğru gidersin ki

Kayla her bir yorumunda biraz daha gülüyordu ve onu mutlu görmek beni memnun etmişti.

Korku filmini komedi filmi izler gibi kahkahalar eşliğinde izlemiştik.Yinede film bitince Kayla tedirgin olmuş ve Mira ile uyumak istemişti.Masal ve bende onları bırakıp odalarımıza geçmiştik.

O saatten beride çizim odamda resim çiziyordum.

Dinlenen elim ile fırçamı tekrar boyaya batırıp tuvale yaklaştırdım ama sessiz odada yankılanan bildirim sesi ile kaşlarımı çattım.

Bu saatte bana kim mesaj atardı ki?Kızlar ile zaten aynı evdeydik başka da mesaj atacak kimsem yoktu.

Boğazıma oturan yumru ile yutkundum.Umarım babam değildir.

Kirli elimi, üzerime geçirdiğim ve her yeri renkli renkli boyalar olan önlüğe sürüp önce kulaklıklığı boynuma indirdim.

Cebimde ki telefonu çıkarıp whatsaap'dan gelen mesajı açtım.Ses dosyası gönderilmişti.

Gelen ses dosyaları kendiliğinden isimlendirildiği için ne olduğunu ininceye kadar göremiyordum ve babam olma ihtimali her geçen saniye biraz daha korkmamı sağlıyordu.

Sonunda inen dosya ile sertçe yutkunup kulaklığı tekrar düzelttim ve oynata bastım.

Korkum kulağıma dolan sesle yok okurken yüzüme yayılan tebessüme engel olamamıştım.

Bugün Ateş'den dinlemek istediğim ama gittiği için dinleyemediğim şarkı şuan kulaklarımda...zihnimde...hatta tüm ruhumda dolaşıyor, narin ses benliğime işliyordu.

Cidden sevmezdim yabancı müzik ama...

Ateş kendi zevklerini bana bulaştırmaktan asla geri durmuyor haberi bile olmadan beni yavaş yavaş kendi renklerine boyuyordu.

Gözümü kapatıp yüzümde ki tebessüm ile bütün dikkatimi kulağımda ki sese verdim.

Ve ben Ateş'in renklerinden kaçmıyor ona bulanmaktan asla korkmuyordum.

Bana gökkuşağı olduğumu söylemişti ve Ateş Keskin bu gökkuşağının en güzel rengiydi.

*****

Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere

Kendinize iyi bakın😊

Sizi seviyorum🖤💙

GEÇ KALDIM BAĞIŞLA

İnsan bir defa birine geç kalır.
Ve bir daha hiç kimse için ACELE ETMEZ. Yaşar Kemal

Bukowski ne demiş: “Hayatta kimseyi değiştiremezsiniz ve kimse için değişmemelisiniz.”
YORMA KENDİNİ; Bırak hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin.

Size iyi davranan insanları sevin. Davranmayanları da kendi haline bırakın.

DEĞMEYEN ŞEYLER VAR HAYATTA;
Üzülmeye değmeyen ayrılıklar.
Düşünmeye değmeyen anılar.
VE… Konuşmaya bile değmeyen insanlar gibi.

Fazla değer verdiğim zaman, beklentim fazla oluyor. Beklentim fazla olunca da “KIRILIYORUM…”
Bu yüzden bir süredir herkese belli bir mesafede duruyorum. Yani; bir çeşit ''sarı çizgi…''

İnsanı hayatından; hata yaptığı için değil, ondan umudunu kestiğin zaman çıkartırsın. Kolay olmayacak, elbette üzüleceğiz. Ve… Mutlaka bir iz bırakacak.
Bir gerçek var ki. “Kimse için” TÜKENDİĞİMİZE “değmedi…” İnsanlık neydi? Öğrenemeden yok ettiler…

DİLERİM HAYATINIZA;
Egolarından arınmış, düşünerek konuşan, aranızda kilometrelerce mesafe olmasına rağmen yanınızdaymış hissi veren, kaybetmemek, incitmemek için itinalı davranan, ne kadar teşekkür etseniz de az geleceği insanlar girer.
Yaşamın en kolay yanı; “BU GÜZEL İNSANLAR ÇÜNKÜ…”

Dünyadaki en güçlü insanlar kimlerdir biliyor musunuz?
Kendi başının çaresine bakmayı öğrenmiş “KADINLARDIR” derim…

Annem hep derdi ki…
İnsanlar kendi işlediği kocaman suçları “ÇUVALA BASAR.” Senin küçücük yanlışını “DUVARA ASAR…”

İnandığım, uğruna çabaladığım her şey koca bir yazıklar olsuna dönüşüyor.
İnce düşünüp ince davrandığım herkes, “BENİ İNCE İNCE DELİRTTİ.”
Kimse verilen çabaya değmiyor…

Bazı şeyler bir daha yoluna giremeyecek kadar yoldan çıktı. Ondandır belki de bu BOŞVERMİŞLİĞİMİZ…

İyi dostlar YILDIZLAR gibidir, her zaman göremezsin. Ama yanında olduklarını bilirsin…

Hayatta bulabileceğiniz en doğru kişi;
Sizi tüm hata ve eksiklerinizle “SEVEBİLECEK OLAN KİŞİDİR…”

Bir insana değer vermek, özen göstermek, onunla ilgilenmek, onun kıymetini bilmek “GÜZELDİR.” Bunun eğitimi yoktur ve kitaplarda yazmaz.
Nezaket ve zarafet gerektirir. Yolu da “İNSAN OLMAKTAN GEÇER…”

TANRIM ölmek için illa “KALBİMİZ Mİ” durmalı. Ben “UMUTLARIMI” defnettim.
Bu kafi olmaz mı?

ÇOCUKLARINIZA DEYİN Kİ;
Dünyada hep arsızlar, çığırtkanlar, kötüler, zalimler, yalancılar ve ikiyüzlüler kazanır.
Ama sen… Onursuz bir kazancın, onurlu bir kaybedişe asla ulaşamayacağını bil ve “HEP İYİ KAL…”
Ama onları dünyada iyiler kazanır diye büyütmeyin…

Yalnızlaşmışız iyice…
Üstelik de alışmışız. Hiç beklentimiz kalmamış “DOSTTAN BİLE…”

Sevginin diğer adı “SABIRDIR.”
Açlığa sabredersin adı ORUÇ olur.
Acıya sabredersin adı METANET olur.
Dileğe sabredersin adı DUA olur.
Duygulara sabredersin adı GÖZYAŞI olur. Özleme sabredersin adı HASRET olur.
Sevgiye sabredersin adı AŞK olur…Hz.Mevlana.

Daha kaç yıl yaşarım, kimlerle tanışırım, kimleri unuturum bilmiyorum AMA…
Bildiğim bir şey var…
Benimle ağlayan insanı ASLA UNUTMAM…

DÜNYA SENİN ANNEN DEĞİL Kİ;
Hatalarını affetsin. Acı çektiğinde seni kucaklasın. Yanlışlarını düzeltsin. Sana güç versin. Düştüğünde seni kaldırsın.
Dünya annen değil ki.

Ben artık yanımda; güvendiğim zaman “PİŞMAN” etmeyen… Değer verdiğim zaman “DEĞİŞMEYEN” insanlar olsun “İSTİYORUM…”

Ve gün gelir…
“Konuşmak” yerine “SUSMANIN”, “Yaklaşmak” yerine “MESAFE KOYMANIN”, “Beklemek” yerine “UNUTMANIN”
Seni daha az incittiğini “ÖĞRENİRSİN…”

Bazılarına hiç güvenmedim. Onlar da beni hiç yanıltmadılar… İyi olun. Çünkü kötülerden çok var…

YARIN GÜZEL BİR ŞEY OLSUN…
Mükemmel bir hayat isteğimiz yok.
Dürüst insanlar, samimi selamlar, içten gülümsemeler OLSUN yeter.

Haftanın Sözü: Bir insanın sana neler verebileceği değil, senin için nelerden vazgeçeceği önemlidir. Friedrich Hegel

Murat UÇAR

 

Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; 

yoksa, o zaman ona iftira ettin demektir.

(Müslim, Birr 70. Ayrıca bakınız.

Ebû Dâvûd, Edep 35; Tirmîzi, Birr 23)

 

İstiâze: اَعُوذُ بِالّٰه مِنَ الشَّيْطَانِالرَّج۪يمِ

Kovulmuş şeytanın şerrinden 

Allâh'a sığınırım.

 

Besmele: بِسْمِ اللهِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يرًا مِنَ الظَّنِّۚ

 اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًاۜ 

اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُۜ

وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ رَح۪يمٌ

Gıybet: Kuran'ı Kerim'de ölü kardeşinin etini 

yemek gibi değerlendirmiştir. 

Ey iman edenler! Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın.

Birbirinizin gıybetini yapmayın.

Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten 

hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz!

O halde Allah'tan korkun. 

Allah’a karşı gelmekten sakının.

Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir,

çok merhamet edendir.

(Hucurât Süresi, 12. Âyet Cüz: 26)

 

Oku, öğren, yaşa, anlat, iftira atma ve

İftirâyı yayma.

 

Gıybet ve iftirâ ne kadar vebal gerektiren bir davranış ise, duyulan her haberi araştırmadan doğru kabul etmek, bilerek ya da farkında olmadan iftirânın yayılmasına sebebiyet vermek de dini ve ahlaki bakımdan aynı derecede sorumluluk gerektiren 

bir davranıştır.

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bizi şöyle uyarmaktadır: Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.

(İsrâ, 17/36. (ayrıca)

(Nîsa, 135. Ayet)

 

Gerçek bilgi ve kanıta değil, 

tahmine dayalı hüküm.(Zan)

 

"Zandan sakınınız. Çünkü zan (yersiz itham)

sözlerin en yalan olanıdır. Başkalarının konuştuklarını dinlemeyin, ayıplarını araştırmayın, birbirinize karşı öğünüp böbürlenmeyin, birbirinizi kıskanmayın, kin tutmayın, yüz çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları! 

Allah'ın size emrettiği gibi kardeş olun...

 (Müslim, "Birr",30)

 

İnsanların gizliliklerini araştırmak.

(Tecessüs)

 

İnsanları arkalarından çekiştirmek.

(Gıybet)

 

Gıybet edene âfiyet olsun 

ölünün etini yedin demeliyiz...

 

Bir kimsenin gıyabında, arkasından hoşuna gitmeyeceği bilinen bir şeyini konuşmak, 

başkalarına aktarmak gıybettir.

İslâm ahlâkçılarına göre ayıptır,

dîne göre günahtır. Câiz değildir.

Peygamber efendimize, “Birisinin arkasından söylediklerimiz doğru ise, onda bu kötü nitelik varsa yine de yasak olan gıybet gerçekleşir mi?” diye soranlar şu cevabı almışlardır: Söylediğiniz onda varsa gıybet etmiş olursunuz, yoksa yaptığınız iftira olur”(Müslim, Birr, 70)

Şu hadis de bu kötü huylar ve alışkanlıklarla ilgilidir: Zanna kapılmaktan sakınınız, 

Zan en fazla asılsız olabilen haber ve bilgi türüdür. 

Kulak kabartmayınız, gizlilikleri araştırmayınız, başkalarını kıskanmayınız, öfkenize kapılmayınız, birbirinize sırtınızı dönmeyiniz. Ey Allah’ın kulları!

Kardeş olunuz” (Müslim, “Birr”, 28).

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 96

 

Göz; Allâh'ın kudret ve sanatını görmek içindir..

Eşin, dostun ayıplarını haramlarını görmek için değildir.

 

Gördüklerimiz duyduklarımız bize emânettir.

 Gördüysen duyduysan dedi kodu yapma: Sus 

Görmediysen iftirâ atma: Sus

 

Gıybetçi: Gıybet eder,

Salih amellerini başkasına kaptırır.

Gıybetin yapılmasıda,

Dinlenmeside Haram'dır.

Gıybet etmek leş yemekten daha 

kötüdür.(İ. Hibban ve Ahmed) 

 

Gıybet ve Kovuculuk kişinin îmânını zayıflatarak yok eder. 

Gıybet edenin duâsı kabul olmaz.

 

Beş Şey Oruç ve Abdest'te hayır bırakmaz:

Yalan. Gıybet. Söz taşıma, Şehvetle harama bakmak. 

Yalan yere yemin etmek.(Deylemi)

 

Gıybet yapmayan Allah'ın güvencesindedir.

(İbn-i Hüzeyfe)

 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَاٍ

فَتَبَيَّنُٓوااَنْ تُص۪يبُوا قَوْمًا بِجَهَالَة

فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِم۪ينَ

Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın.Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersinizde sonra yaptığınıza pişman olursunuz.

(Hucurât Sûresi, 6. Âyet)

 

اِنَّ الَّذ۪ينَ جَٓاؤُ۫ بِالْاِفْكِ عُصْبَةٌ مِنْكُمْۜ لَا تَحْسَبُوهُ شَرًّا لَكُمْۜ بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْۜ لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ مَا اكْتَسَبَ مِنَ الْاِثْمِۚ وَالَّذ۪ي تَوَلّٰى كِبْرَهُ مِنْهُمْ لَهُ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ

O ağır iftirayı uyduranlar, 

sizin içinizden bir guruptur. 

Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. 

Aksine o sizin için bir hayırdır. 

onlardan her biri için, 

işledikleri günahın cezası vardır. 

içlerinden (elebaşılık ederek) O günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır.

(Nur Sûresi, 11. Âyet Cüz: 18)

 

لَّوْلَآ إِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ ٱلْمُؤْمِنُونَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتُ بِأَنفُسِهِمْ خَيْرًا وَقَالُوا۟ هَٰذَآ إِفْكٌ مُّبِينٌ

Bu iftirâyı işittiginiz zaman, Îman eden erkek ve kadınlar, kendi din kardeşleri hakkında iyi zan besleyip de, "Bu apaçık bir iftirâdır" deselerdi yâ!

(Nur Sûresi, 12. Âyet Cüz: 18)

 

Onlar iftirâcılar bu iddialarına dair 

dört şahit getirselerdi yâ! 

Madem ki şahit getirmediler;

İşte onlar Allah yanında 

yalancıların ta kendileridir.

(Nûr Süresi, 13. Ayet Cüz: 18)

 

Eğer size dünya ve ahirette 

Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, 

içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu!

(Nur Süresi, 14. Ayet Cüz: 18)

 

إِذْ تَلَقَّوْنَهُۥ بِأَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُم مَّا لَيْسَ لَكُم بِهِۦ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُۥ هَيِّنًا وَهُوَ عِندَ ٱللَّهِ عَظِيمٌ

Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; 

hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz 

bir iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır.

(Nûr Süresi, 15. Ayet Cüz: 18)

 

وَلَوْلَٓا اِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُمْ مَا يَكُونُ لَنَٓا اَنْ نَتَكَلَّمَ بِهٰذَاۗسُبْحَانَكَ هٰذَا بُهْتَانٌ عَظ۪يمٌ

Bu iftirâyı işittiğiniz vakit, 

böyle sözleri ağzımıza almamız bize yakışmaz. 

seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım! Bu, çok büyük bir iftiradır” 

deseydiniz ya!

(Nûr Süresi, 16. Âyet Cüz: 18)

 

Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha 

ebediyyen dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor. 

(Nur Sûresi, 17. Âyet Cüz: 18)

 

Allah, size âyetleri açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

(Nur Sûresi, 18. Ayet Cüz: 18)

 

اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحِبُّونَ اَنْ تَش۪يعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ

İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını

arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

(Nur Suresi, 19. Âyet Cüz: 18)

 

Allah'ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı 

ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı, 

haliniz nice olurdu?

(Nur Sûresi 20. Ayet Cüz: 18)

 

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyerek

 yaşattığınız yılanların bir sonraki hedefi siz olursunuz.

(Fatih Sultan Mehmet)

 

İnsanlar arasında bozgunculuk ve kötülük sokmaktan sakının! Çünkü böyle hareket, dîni yok eder.

(Ebu Dâvûd, "Edeb", 50)

 

Ara bozuculuk yapan, Yaptığı iyiliği başa kakan ve 

Cimri olan kimse Cennete giremez.

(Tirmizî, Birr, 41)

 

Ara bozmak için laf getiren kimse Cennet'e giremez.

(Buharî, "Edeb" 50; Müslim, "Îman" 45)

 

Söz taşıyanlar Cezâlarını çekmeden ya da 

affedilmedikçe. cennete giremezler.

(Müslim, Îman, 168; Tirmîzi, Birr, 79)

 

"Tesbih Taşı, Laf Taşıma"

Ben Tesbih Taşırım 

Ama Laf Taşımam

 

Sana söz getiren, Senden söz götürür. Uyanık ol. ağzına mazeme verme dikkat et.

Benim günahım bana yetiyor,

Başkasının dedikodusunu bana yapma.

günahına beni ortak etme.

"Dedi kodu yapanı susturan şehit sevabı alır" 

(Hadis-Şerif)

 

Göz herşeyi görürde kendini görmez

Kuyruk acısı olan öyle insanlar var ki

Kendi gözünde ki merteği görmez.

Başkasının gözündeki çöpü görür.

Öküzün altında buzağı arar.

 

Kendini düzeltmeyen. Kendi hatasını görmeyen,

Kendini hesâba çekmeyen

Kendini sütten çıkmış akkaşık zanneden. Hep başkasında hata kusur gören insan olgunlaşmamış kemâle ermemiş insan demektir. Böyle insanlar çocuk gibidir olgunlaşamazlar.

 

İyi insan olmaya çalışın. Âdil olun, merhâmetli olun. Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkasına yapmayın.

 

Hüsnü Zan?

Kesin hüküm bulunmayan bir şeyi iyiye yorumlamak, iyiyede kötüyede yorumlanacak bir işe,

 güzel yönünden bakmak demektir.

 

Bunun zıddı ise Suizan olup ?

kesin hüküm bulunmayan bir şeyi kötüye yorumlamak,

 her şeye menfi yönden bakmaktır Kötü düşünce, 

şüphe pisliktir Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 

(Suizan etmeyin. Suizan,

yanlış karar vermeye sebep olur. 

 

İnsanların gizli şeylerini araştırmayın,

kusurlarını görmeyin, münakaşa, haset ve düşmanlık etmeyin, birbirinizi kardeş gibi sevin, çekiştirmeyin. 

 

Müslüman Müslümanın kardeşidir,

Ona zulmetmez, yardım eder.

Onu, kendinden aşağı görmez.

(Buhârî, Müslim) (Müslim, Birr, 28)

 

Zan ile, başkasının kötü olduğunu kabul eden, Onu gıybet eder, ona dil uzatır.

Onu kötü, kendini iyi bilir.

bu da, Helâkına sebep olur. 

 

"Beyin okumak, Başkalarının yapmadığını düşünmediğini düşünmek ve söylemek zan'dır.

zanda günahtır. 

 

Bülbül güle, 

Karga çöplüğe götürür.

 

Anne - Babalar dikkat edin dedi kodu yapmayın,

 

Başkaları aleyhinde konuşmayın ki çocuklar kötüyü örnek alıp dedikoducu, yalancı ve iftiracı olmasınlar. Güler yüzlü, her şeyin iyi tarafını gören davranışlar sergileyen ki, çocuklar karamsar huylar edinmesinler. sahip olamayacakları şeylere özendirmeyin ki somurtkan, umutsuz olmasınlar.

sevmedikleri başaramadıkları işlere de zorlamayın ki kendilerini beceriksiz, faydasız görüp güvenlerini kaybetmesinler. Huzur, muhabbet, bereket, ahlâk, eğitim, sevgi saygı ibadet, duâ

Her şey ailede başlar. 

Ağaç yaşken eğilir.

Eğitmediğin insan senin değildir.

Sana düşman olur.

Geleceğin anne babası çocuklar ve gençlerdir.

Her çocuk birer gelecek ve umuttur. 

 

Hoca terbiyesi almamış,

Aile terbiyesi almamış insanı eğitemezsin"

 

Allah, evlerinizi sizin için bir sükûnet yeri kıldı.

(Nahl, 16/80. Âyet)

 

Hümeze Sûresi Anlamı;

1-2. İnsanları arkadan çekiştirip küçük düşüren, (el, kaş ve göz işaretleriyle) alaycı davranışta bulunan her kişinin vay haline O ki malı toplayıp durmadan sayar. 

3. (O,) malının kendisini (dünyada) 

ebedî bırakacağını (şöhretin servetle olacağını) zanneder.(Ahirette hesabı unutur, serveti için her türlü yolu meşru görür.

4. Hayır! Andolsun ki o, (madde perest olduğu için hakaretle fırlatılıp) 

Hutame’ye atılacaktır.

5. Bilir misin Hutame nedir?

6-7. (O,) (acısı) tâ yüreklere işleyecek, 

Allah’ın tutuşturulmuş

 (asla sönmez) ateşidir.

8-9. Onlar uzatılmış sütunlar içinde (bağlı) 

oldukları halde, o (ateşin kapısı) onların üzerine kapatılmış (olacak)tır.

 

(Bu Sürede Malına güvenen ve

Gıybet eden kınanmıştır.)

(Mal sâhibi, Mülk sahibi hani bunun ilk sâhibi Malda yalan mülk'te yalan var birazda sen oyalan. Malına, makamına, etrâfındaki çevresine güvenen insanlar aldanmıştır.

Allah'a güvenmemiz lâzım.

 

İbn Ömer radıyallahu anhuma'dan: Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Bir kimse, fısıldaşan iki kişinin arasına onların izni olmadan giremez.

 

İki kişi konuşurken izinsiz aralarına girme, kulak verip onları dinleme.

(Ebû Nuaym Hilye (8/198)

(Sunenu'l-İsfahani (2309)

 

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: 

Üç kişi olduğunuz zaman içinizden ikisi, 

üçüncünüzü katmadan aralarında fisıldaşmasın. 

Zîra böyle bir hareket onu üzer.

(Ebu Nuaym Hilye (4/107) 

Sunenu'l-İsfahani (2310)

 

Müslüman kardeşinin ayıplarını araştırmayın. 

Çünkü her kim müslüman kardeşinin ayıplarını araştırırsa

Allah'u Teâlâ da onun ayıbını tâkip eder,

İnceden inceye soruşturur; Öyle ki, 

evinin içinde bile olsa onu rezil rüsva eder.

(Tirmîzi, Birr, 83)

 

Her duyduğunu söylemesi kişiye yalan olarak yeter.

(Ebû Dâvud, Edep, 80)

 

Kötülükler kolay ve çabuk yayılır.

 

Hayatta 3 şeyi yapma 

1- Tek taraflı birini dinleyip yarğısız infaz yapma.

2- Her duyduğunu doğru kabul etme

3- Büyük konuşma kimseyi kınama.

Mazlumun âhını alma.

 

İnsan, küs olduğu, kıskandığı ve çekmediği insanı yerden yere vurur ama kim ne yaparsa kendine yapar.

 

Çoğu insan başkalarının Hatâsını görüp kendi hatasını 

görmemezlikten gelir. 

Bu tutum nefis muhâsebesini yapmada önemli bir engeldir. 

Halbuki yüce Allah. 

 

Nefislerinizi temize çıkarmayınız, 

Çünkü O, kötülükten sakınanı daha 

iyi bilir.(Necm Sûresi, 12. Ayet)

 

Kendini tanımayan insan, 

Başkasını tanıyamaz.

Kendisine saygısı olmayanın

başkasına saygısı olmaz. 

 

Kendi hatalarını, düzeltme cesâreti olmayan

insanlar başkalarının hatalarını eleştirerek

Huzur bulmaya çalışıyorlar...!

 

Olgun insan hata kusur örter

Câhil insan hata kusur arar.

 

İnsanların ayıplarıyla meşgul olan,

Kendi ayıplarını görmez.

(Hz Ali r.a)

 

İnsanlar kendi işlediği kocamân günahları çuvala basar,

senin küçücük yanlışını duvara asar.

 

Başkalarını düzeltmek için önce kendinizi düzeltiniz. 

(Hz Ömer r.a) 

 

Başkalarının yanlışları ve kötülükleriyle 

uğraşarak ruhunu karartma düzeltilmesi 

gereken tek insan kendinsin.

 

Hatâlarımı ve kusurlarımı düzeltenden 

Allâh razı olsun.(Hz Ömer r.a)

 

Hatalarımı başkalarına değil, Bana söyle Çünkü onları düzeltecek olan başkaları değil, 

Benim.

 

Yanlış yaptığımızda bizi uyarmazsanız sizde, 

Uyardığınız halde sizi dinlenmezsek bizde hayır yoktur...(Hz Ömer)

 

Rabbim kulak verenlerden eylesin.

 

Memnuniyetini Eşine Dostuna,

Hatamı Kulağıma Söyle.

 

En sevdiğim kişi, Bana ayıp ve 

kusurlarımı haber verendir.

(Suyûti Târihu'l Hulafâ, s. 130)

 

Herkes çok alıngan, 

Nâpalım doğruları 

Âhirette mi söyleyelim?

 

Hayatta çok şey yaşarsın,

Acısı tatlısı ile ama bir şey kaldıramazsın.

Haklı olduğun halde, haksızlığa

 

Bu zamanın en büyük hilesi,

İnsanları haklıyken haksız duruma 

düşürmek.

 

Kendimizi sütten çıkmış akkaşık 

zannetmiyelim.

 

İnsanlara dikkat et. teenni ile yaklaş

Öyle insanlar varki dışı dost içi düşman. 

Olmuş düşman, 

Allah etsin pişman.

Eski düşmandan adama dost olmaz.

 

Düşmanla karşılaşmayı aslâ istemeyin, 

ancak karşılaştığınızda da sabırlı olun!

(Buhâri, Cihad, 156)

 

Sizin en kötünüz, temiz insanlara kusur bulan ve dostlar arasına ayrılık düşüren kimselerdir.

(Hz Ali r.a)

 

Kim bir müslümanın kusurunu örterse, 

Allah da Kıyamet günü onun kusurunu örter.

(İbn Mâce, "Hudûd" 5)

(Müslim Birr, 1/72)

 

Merhamet eden, Merhâmet bulur.

Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. 

Kusurları bağışlamayan kimse kendiside bağışlanmaz, 

Affetmeyen kişi affolunmaz,

 

Günahlardan korunmaya çalışmayan kimse de korunup 

takvâya erdirilmez!

(Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, Dımaşk, 2001, s. 415, no: 371)

 

Allah'ın affına merhâmetine mazhar olmak istiyorsak 

önce kendimiz sosyal hayatta bize yanlış yapanları 

affedeceğiz. İntikam almayacağız. 

Affedici olmak ne güzel şey.

 

Birbirinize buğz etmeyin,

Birbirinize haset etmeyin,

Birbirinize arka çevirmeyin; 

ey Allah’ın kulları, kardeş olun.

Bir müslümana, üç günden fazla 

(din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz."

(Buhârî, “Edeb”, 57, 62)

 

Hasetten sakının çünkü ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi, haset de iyi amelleri yer bitirir.

(Ebû Dâvud, Edeb, 52)

 

Dünyada en huzursuz kimse,

gönlünde haset ve kin tutandır.

(İmam-ı Şâfi)

 

Sevmek rahmâni, Kin ise şeytâni.

Din ile kin bir arada olmaz.

Bir insanın kusuru varsa söylemek lazım.

İçinden kin tutmamak lazım...

Dargınlık Haram.

Bir müslümanın bir Müslüman'a

Üç günden fazla küs durması Haramdır.H-Ş

O insanı öldürmek kadar günahtır.

Arkadaşını affet.

Affettiğini hatırlatma ve Hatırlama.

(Şeyh Şamil)

 

Peygamberimiz toplumda Duâ yapacağı zaman, aranızda küs olan varmı diye sorardı?

Çünkü haram işlenen yerde duâlar kabul olmaz.

 

Her insanla aramızda problem olabilir önemli olan problemleri konuşarak çözebilmektir...

 

Küsmek darılmak için bahâneler aramak yerine, 

Sevmek sevilmek için çâreler arayın.

 

En büyük ibâdet sevebilmektir.

(Yunus Emre)

 

Sevgisiz insandan dünya korkar.

İnsanları incitmeyin. Çünkü onları 

birgün incitmek için bile bulamaya bilirsiniz

Râbbim hiçbir gönlün kırılma sebebi eyleme beni.

 

Şu fâni dünyada düşmanını değil, 

Dostunu çoğalt.

Gerçek düşman olarak şeytanı bil.

Başka kimseye düşmanlıkta bulunma.

Allahu Teala'nın rızka kefil olduğunu bil.

Allah'ın sende olan hakkı ile meşgul ol.

 

Bağışla yücel, Kin tutma alçal.

Allah rızası için kırgınlıklara küskünlüklere son verelim; Birbirimize, Selâm verelim.

Helâlleşelim. Hediyeleşelim. Hediye kalpteki 

duygu ve kötü düşünceleri yok eder.

Zararın neresinden dönersek kârdır.

 

İki düşman arasında öyle konuş ki,

Barıştıkları zaman utanmayasın.(Sâdi)

 

İnsanların arasını düzeltmek için iyilik maksadıyla söz taşıyan veye iyilik maksadıyla (yalan) söyleyen, yalancı değildir."(Buhârî, "Sulh", 2)

 

Mü'minler ancak kardeştirler.

Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin.

Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.

(Hucurat Süresi, 10. Âyet)

 

Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.

(Enfâl Süresi, 46.! Âyet)

 

Bir insanı sevmiyorsan o insana sevmediğini belli etme. Sevmediğini anlarsa sana düşman olur toplumda fitne çıkarır. Düşmanını değil, 

dostunu çoğalt.

Dost uyur, Düşman uyumaz.

(Akşemsettin Hz)

 

Ey îman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın.

Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. 

Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın.

Belki onlar kendilerinden daha iyidirler Birbirinizi karalamayın, 

Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın.

İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir namdır!

 

Kim de Tövbe etmezse,

İşte onlar zâlimlerin ta kendileridir.

(Hucurât Sûresi, 11. Âyet Cüz: 26)

 

Bir kötülüğün karşılığı ona denk bir davranıştır, ama kim bağışlar düzeltme yolunu tutarsa Onun mükâfâtını Allah verir.

Hiç şüphe yok ki, O haksızlık edenleri sevmez.(Şûrâ Sûresi, 42/40)

 

Nereden gelirse gelsin ve kime yönelik olursa olsun şiddetin, zulmün her çeşidi kötüdür ve

Allah, zalimleri asla sevmez.

(Âl-i İmrân, 3/57)

 

Kötünün sonu kötü olur.

Aklını başına topla. Kendine gel.

Müslüman kardeşine çamur atma.

Kendini bataklıkta bulursun 

Sonra helak olursun.

 

اَعُوذُ بِالّٰه مِنَالشَّيْطَانِالرَّج۪يمِ 

بِسْمِ اللهِارَّحْمَنِ ارَّحِيم    

قَالَتْ اِنّ۪ٓي اَعُوذُ بِالرَّحْمٰنِ مِنْكَ اِنْ كُنْتَ تَقِيًّا

Senden Allah'a sığınırım. 

Eğer Allah'tan çekinen (korkan)

biri isen bana kötülük etme.

(Meryem Sûresi, 18. Âyet)

 

Hediyeleşin ki içinizdeki kin gitsin. 

birbirinize sevginiz artsın ve aranızdaki düşmanlık 

yok olup gitsin.

(Muvatta, "Hüsnü'l-Huluk", 4)

 

Hediyeleşmek sünnettir.

Gönülleri kaynaştıran salih bir amel: 

Hediyeleşmek 

peygamberimiz, hediyeleşin buyurarak Hediyeleşmenin 

kalpteki kötü duyguları kötü düşünceleri gidereceğini bildirmiştir. Küçük de olsa verilen hediyeyi

hakir görmemeyi öğütlemiştir.  

(Tirmîzi Velâ ve Hibe, 6) 

 

Hediye vermek için özel günleri 

beklemeye gerek yoktur. 

"Çam sakızı çoban armağanı"

Az veren candan, çok veren maldan" gibi atasözlerimiz hediyenin maddi değerinden ziyade mânevi değerinin önemli olduğunu ifade eder.

Din kardeşimize gösterdiğimiz bir tebessüm, bir güzel söz dahi hediye olabilir.

Bu bilinçle, ailede, arkadaşlar, komşular, ve akrabalar

arasında yapılan hediyeleşmeler birlik ve beraberliğimizi sağlamlaştıracak birer vâsıtadır.

 

Allah'ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevâzu ile yürüyen kimselerdir. Câhiller onlara laf attıkları zaman, 

"selâm! der geçerler.

(Furkan Sûresi, 63. Ayet Cüz: 19)

(ayrıca bakınız: Furkan, 72. Âyet)

 

خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَاَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِل۪ينَ

Sen af yolunu tut, iyiliği emret,

Câhillerden yüz çevir. 

(Â'râf Sûresi, 199. Âyet Cüz: 9)

 

فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ ٱلْجَٰهِلِينَ

Sakın Câhillerden Olma. 

(En'am, 35. Âyet Cüz: 7)

 

قَالَ اَعُوذُ بِاللّٰهِ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ 

Kendini bilmez cahillerden olmaktan

Allah’a sığınırım.

(Bakara Sûresi, 67. Âyet Cüz: 1)

 

Günün Reçetesi

Her zaman şükredin

Hayatınız daha da kötü olabilir.

Asla kin beslemeyin, 

Size yanlış yapanı Allâha havâle edin. Herkesin adâleti şaşar da

Allah'ın adâleti şaşmaz..

 

Ben Hakkımı Allâh'a Emânet ettim.

Hak Edene Helal Olsun.

Bu yazı toplam 4397 defa okunmuştur

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır