Gün içinde vücuda giren glukozu yani şekeri enerjiye dönüştürmek için insülin hormonu gerekir. Kişinin vücudundaki kasların, yağların ve karaciğer hücrelerinin insüline olağan bir biçimde karşılık vermemesi ve enerji için kanda bulunan glukozu kullanmamasına ise İnsülin direnci denir. Bu süreçte pankreas kanda oluşan fazla glukozu kontrol altına almak ve hücrelerde meydana gelen direnci kırmak için sürekli insülin üretir. Bu nedenle kan şekeri seviyesi zamanla yükselmeye başlar. Yüksek kan şekeri seviyesi de zamanla tip 2 diyabet, obezite, yüksek tansiyon ve yüksek kolestrole yol açabilir.
Kişide gelişen insülin direnci belirtileri genellikle şeker hastalığı semptomları ile benzerlik gösterebilir. Yaygın görülen direnç gösterilen insülin belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
Aile üyelerinde insülin direnci ve tip 2 diyabet olan kişilerin kalıtımsal olarak insülin direnci oluşturmaları yüksek ihtimalle olası bir durumdur. Yanı sıra, kilo yapabilecek sağlıksız bir beslenme şekli ve hareketsiz bir yaşam tarzı olan kişilerde de sıkça görülen bir durumdur. Karaciğer, kaslar ve yağ dokular bu rahatsızlıktan en fazla etkilenen alanlardır. Diğer insülin direnci nedenleri ise şu şekilde sırlanabilir:
Tedavi edilmediği takdirde insülin direnci yüksek kişilerde meydana gelebilecek sağlık sorunları şu şekilde gelişebilir:
Hekim ilk olarak kişinin aile öyküsünde şeker hastası olup olmadığını sorgular. Kişiyi tartar ve vücut kitle indeksini bulur.
Eğer hastalıktan yana şüphe varsa insülin direncini teşhis etmek için açlık halinde yapılan insülin direnci testi yardımcı olur. Bu test için en az 8 saat hiçbir şey yememek gerekir. Daha sonrasında kan alınarak ölçüm yapılır.
Daha sonra ise şekerli bir su içilerek şeker yüklemesi testi de yapılır. Yine kan alınarak insüline bakılır.
Hemoglobin A1c testi kişinin son 2-3 ay içerisindeki kan şekeri düzeyini gösterir. Bu test ile prediyabet veya diyabet teşhisi de konulabilir.
İnsülin direnci tedavisi için ilk olarak yapılması gereken hayat tarzı değişikleri olacaktır. İlk adım düzenli bir egzersiz planı olmalıdır. Günde en az 30 dakika haftada 5 gün yürüyüş yapılması insülin direncini düşürebilir. Yanı sıra sağlıklı kilo alıp vermek de oldukça önemlidir. Bu yüzden;
Bu tedbirleri yetersiz kalması durumunda hekim tarafından reçete edilebilen ilaçları da kullanmak önemlidir.
Bu diyet kişinin yaşına, cinsiyetine, fiziksel aktivite ve hayat şekline göre belirlenmelidir. Diyette dikkat edilmesi gerekenler şu şekildedir:
Dilerseniz konu ile ilgili videolarımızı izleyebilirsiniz.
Son zamanlarda çok sözü geçen bir kavram olan insülin direnci eğer ciddiye alınmazsa pek çok tıbbi soruna da kaynaklık edebiliyor.
İnsülin direnci kavramını muhtemelen duymuşsunuzdur, ancak ne olduğunu bilmiyor olabilirsiniz. Eğer iştahınızı kontrol edemiyorsanız, elinizden geleni yapmanıza rağmen kilo almaya devam ediyorsanız, prediyabet (şeker hastalığı tehdidi) veya diyabet (şeker hastalığı) tanısı almışsanız insülin direnci bulunması çok muhtemeldir.
Açlık kan şekeriniz normal olabilir. Aynı kapsamda yapılan hemoglobin A1c değeri de normal bulunabilir. Hatta, HOMA testi de normal bulunmuş olabilir. Tüm bunlara rağmen, kan şekerindeki dengesizlik nedeniyle sorunlar yaşayabilirsiniz.
Normal koşullar altında açlık kan şekeri 100 mg/dl altında, hemoglobin A1c değeri % 5.7 altında ve yemekten (veya glikoz yüklemesinden) sonraki 2. saat kan şekeri de 140 mg/dl altında bulunur. Kan şeker ölçütlerinin diyabet açısından değerlendirilmesi aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.
Ölçütler normal olsa bile kan şekerinde hızlı düşüşler ve yükselmeler görülebilir ve bu durum kimi belirtilere yol açabilir. Bu duruma “kan şekeri dengesizliği” adı verilir.
Bu durumun nedeni, yemekten sonra hızlı yükselen kan şekerinin aşırı insülin salınımını tetiklemesi, bunun sonrasında da hızlı kan şekeri düşüşünün ortaya çıkmasıdır. Kan şekerindeki hızlı düşüş dengeleyici mekanizmaları harekete geçirerek kan şekerinin yeniden yükselmesine yol açar ve bu durum bir kısır döngü halinde sürer gider.
Bu durumun başlıca nedeni insülin direncidir.
İnsülin, pankreasta üretilen bir hormondur. Bu hormon kan şekerinin düzenlenmesinde görevli hormonlardan biridir ve kandaki glikozun hücrelere girmesini sağlar. Yemek yedikten veya su dışı birşeyleri içtikten sonra kanda yükselen şekeri normale getirmek için pankreastan insülin salgılanır.
İnsülin direnci, vücuttaki hücrelerde bulunan insülin reseptörlerinin insüline direnç kazanarak hücrenin içine glikoz girmesini önlemesi anlamını taşır. Bu durum ön planda kas, yağ ve karaciğer hücreleri için geçerlidir, ancak diğer hücreleri de etkiler.
Hücrelerin insüline olan cevabının azalması başlıca birkaç sonuç yaratır:
İnsülin direncinin nedenlerini ve sonuçlarını oluşturan bir takım göstergeler dikkat çekicidir. Bunlar şu şekilde sayılabilir:
İnsülin direncinin tanısı aşağıdaki yöntemlerin birleşimi ile doktor tarafından yapılır.
İnsülin direnci nedeniyle pankreas fazla insülin salgılar. Bu durum, aşırı insülin salgılama uyarısı ve tip 2 diyabete ailevi yatkınlık gibi nedenlerin etkisiyle bir zaman sonra pankreasın yetersiz kalması sonucunu getirir. Bunun sonucunda kan şekeri yükselmeye başlar.
İnsülin etkisinin azalması sonucu kan şekerinin yükselmeye başlaması genellikle iki şekilde olur:
İnsülin direncinden diyabete giden yolda bir kişide bu durumlara ayrı ayrı rastlanabildiği gibi, aynı kişide ikisi birden de bulunabilir. Bu durum sözkonusu kişinin gerek genetik özellikleri, gerekse yaşam tarzı yapısına göre değişir.
Aşağıdaki durumlar söz konusu olduğunda ise o kişinin artık diyabetik olduğuna karar verilir.
İnsülin direnci aşağıda sayılan durumların ortaya çıkma riskini belirgin şekilde arttıran bir durumdur.
Bu yazıda anlatılanlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için doktorunuzun önerileri çerçevesinde hareket ediniz.
İnsülin, pankreastan salgılanan yağ, protein ve şeker metabolizmasını düzenleyen bir hormondur. Besinler, ağızdan alındıktan sonra şekere parçalanarak kan dolaşımına geçer. Vücudumuzun başlıca enerji kaynağı olan kan şekerindeki yükselme algılandığında, pankreasa bir sinyal gönderilir. Bu sinyalden sonra, pankreas kana insulin salgılar. İnsülin, hücrelerdeki “insülin reseptörü” adı verilen bir yapıya bağlanır. Böylece kan dolaşımındaki şeker, enerji sağlamak için kullanılmak üzere hücre içine alınır. Şeker hücrelere girdikçe kan şekeri düzeyleri normale döner.
İnsülin direnci, vücuttaki şekeri kontrol etmek için salgılanan insülinin etkisini göstermesindeki zorluk olarak tanımlanabilir. İnsülin reseptörü çeşitli nedenlerle insülinin bağlanmasına izin vermez ise; insülin kanda yeterli miktarda olduğu halde görev yapmıyormuş izlenimi verir. Bu nedenle, insülin direnci olan hastalarda pankreas daha fazla insülin salgılamak durumunda kalır. Bu da pankreastan gereğinden fazla insülin salgılanması anlamına gelir.
İnsülin direnci geliştiğinde, dolaşımda fazla insülin bulunmasına rağmen etkilerini gösterememektedir. Kaslarda ve yağ dokusunda insülinin aracı olduğu şeker kullanımı azalırken, karaciğerde şeker yapımının artması sonucu ortaya çıkan metabolik bozulma, insülin direncinin temelini oluşturmaktadır.
İnsülin direnci genetik yatkınlık, hareketsiz yaşam tarzı ve sağlıksız beslenme sonucu oluşur. İnsülin direnci veya tip 2 diyabeti olan kişilerin yakınlarında genetik faktörlerin etkisi ile insülin direnci daha sık görülmektedir. Ancak son zamanlarda çevresel faktörlerin etkisini de hissetmeye başladık. İnsanların yürümek yerine sık sık araç kullanması, saatlerce oturup çalışması, televizyon ve bilgisayar karşısında fazla saat geçirmesi daha sedanter bir yaşama neden olmaktadır, bu da insülin direnci riskini artırmaktadır. Ayrıca ‘fast food’ olarak da adlandırılan yanlış beslenme şekilleri ve yüksek kalorili gıdalarla beslenmek de diğer bir çevresel faktör olarak tanımlanabilir.
Fazla kilolu kişilerde insülin direnci sık görülmektedir. Özellikle bel çevresinde aşırı yağ birikmesinin, insülin direnci gelişmesinde önemli bir neden olduğu kabul edilmektedir. Araştırmalar, sadece enerji deposu olarak görülen karın bölgesindeki yağın, insülin direnci, yüksek kan basıncı, yüksek kolesterol ve kalp damar hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilecek hormonlar ürettiğini göstermiştir.
İnsülin direncinin tanısı için açken ve tokken yapılan kan şekeri ve insülin testi belirleyicidir. Gerekli durumlarda “Şeker yükleme testi” ile kan şekeri ile insülin değerlerinin değişimine bakarak değerlendirme yapılabilmektedir. İnsülin direnci teşhisinde kullanılan HOMA değeri; kan şekeri ve insülin değerlerinden hesaplanan matematiksel bir formülün sonucudur. HOMA 2.7 nin üstündeki değerler insülin direncini göstermektedir.
Aşağıdaki kriterlerden 3’ünün olması, insülin düzeyine bakmadan da İnsülin Direnci Sendromu ya da Metabolik Sendrom olarak adlandırılmaktadır.
İnsülin direnci tedavisinde yapılması gereken yaşam tarzı değişiklikleridir. Tıbbi beslenme tedavisi, egzersiz ve hareketin artırılması, uyku düzeninin sağlanması ve sürdürülebilir olması önemlidir. Sadece egzersiz ve sağlıklı besleme ile %60 düzeylerinde insülin direnci düzeltilebilir.
Tıbbi beslenme tedavisi; bireyin yaşı, cinsiyeti, fiziksel aktivite ve yaşam şekline göre kişiye özgün olarak belirlenir. İnsülin direnci olan kişilerin çabuk acıktıkları için sık küçük öğünler şeklinde ve glisemik indeksi düşük besinlerle beslenmeleri uygun olur. Kilolu bireylerin vücut ağırlığının 6 ayda yaklaşık %5-10’unun azaltılması hedeflenmelidir.
Haftada 5 gün 30 dk sürecek orta- yüksek tempoda yürüyüşler yapılmalı. Egzersiz sonrası kaslar, insüline daha duyarlı hale gelerek, insülin direnci azalır.
Yaşam tarzı değişikliğini uygulayamayan veya yarar görmeyen hastalara bazı ilaçlarla tedavi önerilebilir. Metformin özellikle HbA1c % 5.7-6.4 arasındaki açlık ve/veya tokluk kan şekeri normal sınırın üzerinde olan, gebelik diyabeti öyküsü bulunan, vücut kitle indeksi 35 kg/m² ‘den büyük olan kişilerde diyabet gelişme riskini %30 azaltmaktadır.