Serra, Sıla, Melis, Dilek, Esin, Toprak.Dünün küçük kızları. Hepsi ayrı ayrı yollarda ilerliyor. Ama… Bir zamanlar birbirinin ellerinden tutan o küçük kızlar, bugün genç kadınlar olarak aynı elleri sıkı sıkı tutmaya devam ediyorlar. Dilek, Ulaş ve Deryasıyla mutlu. İşinde başarılı. Hâlâ çocuksu neşesini, öfke patlamalarını, patavatsızlığını sürdürümonash.pw, özel yaşamını konuşmayı sevmeyen bir özgür ruh Evliliğe inanmıyor ama seçtiği hayat arkadaşıyla mutlu görünüyor. Daha fazlası zaten sorulmaz ona. Melis, Toprak'ın tam anlamıyla zıttı. Hepsine karışan, onların dertlerini dert edinen, en olmadık sorularla özel yaşamlarına dalıveren bir anaç tavuk. Hem başarılı bir iş kadını, hem de çok iyi bir anne. Her koşulda güzel, şık, ışıl ışıl bir kadımonash.pw, sakin, sessiz, sanatkâr ruhlu Başarılı bir sanatçı olma yolunda hızla ilerliyor. Zor zamanları sabırla, hoşgörüyle aşabilen, içlerinde bilgeliğe en yakın kişi. Sıla, narin ama çelik bir tel gibi dirençli ve güçlü… Nelerden geçti ama çok başarılı olduğu mesleğinden asla vazgeçmonash.pwyle işini bir arada keyif ve uyumla sürdürmeyi başaran Serra ise on beş yaşında yazmaya başladığı anı defterlerine artık son noktayı koyuyor. Minik kızı Selin'e ilk anı defterini alarak bu geleneği bir sonraki kuşağa aktarmayı arzu ediyor. Tüm sevdikleri kendi hayatlarını kurarken, başka başka ufuklara yelken açarken, Serra, onların arkasından mutlulukla bakıyor. Bir yandan da o ince hüzün, gelip yerleşiveriyor yüreğine(Tanıtım Bülteninden)
Toon meer Toon minder
Toon meer Toon minder
Nog geen reviews
In winkelwagen
{"pdpTaxonomyObj":{"pageInfo":{"pageType":"PDP","language":"nl","website":"monash.pw"},"userInfo":{},"productInfo":[{"productId":"","ean":"","title":"Taşlar Yerine Otururken - Bir Genç Kızın Gizli Defteri 10","price":"","categoryTreeList":[{"tree":["Boeken","Literatuur \u Romans"]},{"tree":["Boeken","Literatuur \u Romans","Literaire romans"]},{"tree":["Boeken"]}],"brick":"","chunk":"","publisher":"Artemis Yayincilik","author":"Ipek Ongun","averageReviewRating":"","seriesList":[],"sellerName":"Refah Shop","uniqueProductAttribute":"BINDING-Paperback"}]}}
{"pdpAnalyticsObj":{"pageInfo":{"pageType":"PDP","country":"NL","shoppingChannelContextTypeAndDeviceType":"monash.pw,SEO_AGENT","canonicalUrl":"monash.pw","shortURL":"/f/taslar-yerine-otururken//","countryLanguage":"nl-nl","external":true,"subscriptionInfo":{"selectMembership":false}},"product":{"productId":"","title":"Taşlar Yerine Otururken - Bir Genç Kızın Gizli Defteri 10","category":"Boeken/Literatuur \u Romans","brand":"","brick":"","seller":"_Refah Shop","price":"","categoryNumbersFlattened":["",""],"categories":["Boeken","Literatuur \u Romans"],"orderable":"available","quantity":1}}}
Serra, Sıla, Melis, Dilek, Esin, Toprak…
Dünün küçük kızları… Hepsi ayrı ayrı yollarda ilerliyor. Ama… Bir zamanlar birbirinin ellerinden tutan o küçük kızlar, bugün genç kadınlar olarak aynı elleri sıkı sıkı tutmaya devam ediyorlar.
Dilek, Ulaş ve Derya’sıyla mutlu. İşinde başarılı. Hâlâ çocuksu neşesini, öfke patlamalarını, patavatsızlığını sürdürüyor.
Toprak, özel yaşamını konuşmayı sevmeyen bir özgür ruh Evliliğe inanmıyor ama seçtiği hayat arkadaşıyla mutlu görünüyor. Daha fazlası zaten sorulmaz ona.
Melis, Toprak’ın tam anlamıyla zıttı. Hepsine karışan, onların dertlerini dert edinen, en olmadık sorularla özel yaşamlarına dalıveren bir anaç tavuk… Hem başarılı bir iş kadını, hem de çok iyi bir anne, her koşulda güzel, şık, ışıl ışıl bir kadın.
Esin, sakin, sessiz, sanatkâr ruhlu… Başarılı bir sanatçı olma yolunda hızla ilerliyor. Zor zamanları sabırla, hoşgörüyle aşabilen, içlerinde bilgeliğe en yakın kişi.
Sıla, narin ama çelik bir tel gibi dirençli ve güçlü… Nelerden geçti ama çok başarılı olduğu mesleğinden asla vazgeçmedi.
Ailesiyle işini bir arada keyif ve uyumla sürdürmeyi başaran Serra ise on beş yaşında yazmaya başladığı anı defterlerine artık son noktayı koyuyor. Minik kızı Selin’e ilk anı defterini alarak bu geleneği bir sonraki kuşağa aktarmayı arzu ediyor.
Tüm sevdikleri kendi hayatlarını kurarken, başka başka ufuklara yelken açarken Serra onların arkasından mutlulukla bakıyor, bir yandan da o ince hüzün gelip yerleşiveriyor yüreğine.
22 Ağustos, Pazar
Çeşmedeyiz!
Baş başa
Özgürle
Meğer böyle bir kaçamağı ne kadar da özlemişim.
Sağ olsun Nuran Anne, ikiniz de çok yoruldunuz, şöyle bir hafta sonu buralardan uzaklaşıp dinlenseniz, gibi bir öneride bulundu. Bunu duyan annem de, Seline birlikte bakarız, şeklinde destek çıkınca, biz de bu işe kalkıştık. Vazgeçmesinler dercesine, biletlerimizi, otelimizi hemen ayarladım.
Ve işte şimdi burada, Çeşmedeyiz!
Ta-taa
Gerçi Deme Teyzem onlarla kalmıyoruz diye azıcık bozuldu ama şu aralar Sırmalar orada.
İki çocuklarıyla.
Yaa
Bunu yazmamıştım değil mi
Efendim Sırma kızımız artık iki çocuk anası, olgun ve dolgun bir hanım olmuş vaziyette.
İkinci bebek de kız
Anlayacağın bizim aile hep kızlardan gidiyor. Adına gelince
İşte orada sıkı dur.
Bu isim ailede Sude Meyden de büyük dalgalar -ne dalgası fırtınalar yarattı, fırtınalar
Evet, gelelim bunca kargaşa yaratan isme.
Efendim, isim
Ava!
Evet, aynen öyle.
Ava
Hem Defne Teyzemler, hem Denizin annesiyle babası, Şimdi siz gerçekten zavallı bebeğe bu ismi vermeye kararlı mısınız?la konuya giriş yapıp,
Kızım nereden bulursunuz böyle isimleri!..
Hiç de Türk adına benzemiyor
Ama okulda alay ederler çocukla
türü karamsar yorumlan sıraladıktan sonra,
Bak demedi demeyin gibi üstü kapalı tehditle karışık uyanlarda bulunup,
Tabii yine de siz bilirsiniz, tarzında bu kez tam tersi bir demokratik söylem eşliğinde
Ve fakat, yine de dudak bükerek, ellerinden geleni yaptılar.
Öte yandan bizim süslü, kızının adını aslanlar gibi savundu. Böylece ailemize Sude Meyin yanı sıra bir de Ava katılmış oldu.
Vatana, millete hayırlı olsun!
İşte bu açıklamalardan görebileceğin gibi sevgili defter, hem onlar ve özellikle de dört bir yana koşan zavallı teyzem açısından hem de bizim açımızdan (biz buraya kafa dinlemek için kendi çocuğumuzdan kaçıp gelmişiz bir yerde) en uygunu gidip güzel güzel
sakiiin
sessiiiz
bir otelde kalmaktı.
E, biz de bunu yaptık zaten.
Sabahlan motorumuza atladığımız gibi yeni yeni koylar, plajlar keşfettik.
Bol bol yüzdük.
Yorulduk birbirimizin kollarında uyuduk.
Acıktık Çeşmenin ünlü kumrusundan yedik.
Yine acıktık bu kez Ayvalık tostuyla ayran içtik.
Deniz suyunun kollarımızda, yüzümüzde bıraktığı tuz İzlerine bakıp eğlendik.
Islak kumlarda el ele yürüdük, ayak izlerimizi karşılaştırdık.
Deniz kabuklan ve yassı taşlar topladık.
Sabahtan akşama saatsiz yaşadık.
Ve güneş yavaş yavaş deniz çizgisine yaklaşıp, gecenin lacivert karanlığı gökyüzünün günbatımındaki o eşsiz rengine bürünüşünü bir şal gibi örtene dek yine el ele izledik, hiçbir saniyesini kaçırmamacasına
Ve ancak ondan sonra motora atlayıp saçlarımızı rüzgâra vererek dönüş yollarına düştük.
Serserilik yaptık anlayacağın sevgili defter.
Uzun zamandır yapmadığımız kadar hem de
Serserilik yaptık dediysek, tamamen salaş havalara girdik sanma.
O kadar da değil.
Mesela
Akşam oldu mu süslenilecek.
Neden?
Çünkü, sevgilinin kotuna girilip Alacalı sokaklarında salınılacak.
Etraf çıtır dolu. Dolayısıyla güzel görünmek gerek.
Ne fazla kokoş olunacak, ne de fazla salaş
Hafif güneş yanığı pembeliğinde bir hoşluk
Yanaklar yaldızlı, gözler alev alev
Uçuşan giysiler
Şıngırdayan ince bilezikler
Pırıltılı sandaletler
İşte bu kıvam tu durulduğunda sevdiceğin kolunda ortaya çıkılacak.
Ve gelelim gecelerimizi geçirdiğimiz yerlere.
Önce Alacalı..,
Ne harika bir yer Tanrım.
Dar parke sokaklar Sokaklarda masalar
Masaların üstünde mumlar, çiçekler
Her yerde ayn bir güzellik
Kimi tahta sandalyeleri kırmızılara, yeşillere, mavi ve sanlara boyamış, aynı renklerde bot yastıkla desteklemiş.
Neşeli mi neşeli
Kimi her şeyi eflatunlarla sarıp sarmalamış.
Romantik mi romantik
Ve küçük küçük butikler
Vitrinler sıcak yaz günlerini yansıtan takılar, sandaletler, ince uçuşan giysilerle şekillenmiş.
Ara sokakta bir restorana giriyoruz. Micasaydı galiba adı.
Hoş bir loşluk
Her yerde mumlar
Havada harika bir müzik dalgalanıyor.
Rezervasyonunuz var mı efendim?
Ne rezervasyonu? Biz öylesine girivermiştik içeri.
Rezervasyonumuz yok ama nolur bizi geri çevirmeyin, çok sevdim ben burayı
Bunları söylerken şaşıyorum kendime.
Ben böyle şeyler söylemem.
Böyle davranmam.
İşte Alaçatı bu
Çarpıyor insanı.
Şef bana gülümsüyor, Balayındasınız galiba.
Hemen Özgürün elini tutup, Evet, diyorum, yüzüme mahcup bir gülücük oturtarak.
Belli oluyor. Gülümsemesi daha bir genişliyor sanki. Sizin için bir masa bulmaya çalışacağım, bu gece çok doluyuz da.,.
Ve ileride bir ağacın altında bize hemen iki kişilik bir masa hazırlatıyor.
Özgür, Alemsin Serra, diye başını iki yana sallıyor.
Ve o gece, belki de hayatımızın en romantik yemeğini yiyoruz.
Plânlanmamış, düşünülmemiş ama oluvermiş işte
Artık ortam mı desem, müzikle dekor mu, yoksa biz mi çok havamızdaydık bilemiyorum. Ama insanın hayatında unutamayacağı anlar vardır ya, işte biz o gece öylesi unutulmayacak saatler yaşadık.
Tabii bir de Marinası var Çeşmenin.
Yeni yapılmış.
Bir gece de oraya gittik.
Orası da ayrı bir alem.
Rıhtım boyu daracık sokaklar, şık butikler, restoranlar
Çeşmenin rüzgarı deli deli esiyordu. Özgür bana sarıldı, ben ona.
Böylece sokakları dolaştık, vitrinlere baktık ve en sonunda İmren Lokantasına girip o lezzetli tencere yemeklerinden, perhizin canı cehenneme deyip, doyasıya yedik.
Son gecemizdeyse, aileceydik.
Sırmanın Avası minnacık ama öyle tatlı ki Sude Meyse harika bir abla.
İyi valla, diye homurdandı Sırma, biz burada iki çocuğa yetişeceğiz diye ölüp bitelim, hanım almış kocasını yok Alaçatıymış, yok Marinaymış geziyor.
Onu büsbütün kızdırmak için, Üstelik gittiğimiz yerlerde bizi balayında zannettiler, dedim ve bunu söylerken gözlerimi süzmeyi de ihmal etmedim!!!
Sinir! diye bağırdı Sırma.
Şimdi de otele gidip duşumu almam lazım.
Derin derin içimi çektim ve ekledim: Ah, hayat çok
Ve- anında kafama yastığı yedim! Susar mısın sen
Aaa, şuna bak, şaka yapıyoruz kızım.
Şaka kaldıracak halde değilim efendim.
Tamam, lamam, sustum. Ama o kızgın bakışları görüp de dayanmak mümkün mü
Gülmeye başladım bu kez, hem de nasıl
Önce sinirli sinirli baktı, sonra o da başladı gülmeye
Hadi biz gül, gül
Teyzem, elinde tepsi, kapıda göründü. Bu kadar komik olan nedir, söyleyin de biz de gülelim.
Hiiiç
Nasıl hiç. Niye gülüyorsunuz o zaman? Bir yandan da bardakları, tabaklan masaya yerleştiriyordu.
Hiiiç dedik yine kahkahalar arasında.
Hep söylerim, diye söylendi teyzem içeri geçerken, siz adam olmazsınız. Hem oturup güleceğinize, kalkıp bana yardım edin.
Sen bebeğinle ilgilen Sırma, teyzeme ben yardım ede-
Böylece az sonra ailece balkondaki masanın basındaydık.
Telefon çaldı, arayan annemdi. Anneannem, Nuran Anne ve Selinle birtiktelermiş. Telefon elden ele geçti. Herkes herkese bir şeyler söyledi.
Böylece bir Çeşme akşamını daha sevdiklerimiz ve daha da önemlisi aramıza yeni katılanlarla yaşadık.
Yarın İstanbula dönüş
Kızıcığımı çok özledim.
Laf aramızda, bu üç gün de çok iyi geldi, çoook
23 Ağustos, Pazartesi
Nankör şey nolucak
Yüzüme bile bakmadı!
Oysa ben nasıl da hevesli, nasıl da heyecanlıydım.
Ona kavuşacağım diye ellerimin titremesinden anahtarı kapı kilidine zor soktum.
Onu görünce yere çömeldim, kollarımı iki yana kocaman açtım ve, Canımmm, diye seslendim, ben geldim
Onun da bir sevinç çığlığı atıp bana koşmasını, boynuma sarılmasını, beni öpücüklere boğmasını bekledim.
Ne gezer
Şöyle bîr yüzüme baktı ve yürüdü gitti.
Kimden söz ettiğimi anladın sanırım.
Bizim küçük hanımdan
Tavır koydu yaa Resmen tavır koydu.
Babası aldığımız oyuncaktan ona uzattı. Bakmadı bile
Şunun şurasında üç günlüğüne gitmişiz. O üç gün içinde bizi unutmuş. Yabancıymışız gibi uzak duruyor.
Öyle fena oldum, öyle fena oldum ki
İçim yandı, resmen içim yandı.
Ve tüm direnmeme karşın gözlerimin dolmasını engelleyemedim.
Özgür, canım Özgür, hemen yanıma gelip, Onu rahat bırak, anlaşılan bizi cezalandırıyor, diye fısıldadı ve ekledi, Gözlerin de hemen dolmasın; sen mi büyüksün, o mu
Kızımın ve Begümün önünde ağlayıp rezil olmamak için kendimi içeri attım; valizdi, çamaşırdı filan oyalandım.
Az sonra kapı tıklatıldı, Begümün sesini duydum. Çay hazır
Gelsene Begüm.
Begüm ailemize katılalı altı ay oldu. Uzun boylu, gür siyah saçlı, ışıl ışıl bakan iri siyah gözlü dünya güzeli bir kız.
Vee kendisi çok yakın bir gelecekte anaokulu Öğretmeni olarak çalışmaya başlayacak. Üniversiteden yeni mezun olmuş; işe başlamadan önce bir süre çalışıp İşini doğrudan öğrenmek, deneyim kazanmak istiyor. İşte bu kuyruklu yıldız, benim çok sevgili ve de çok kıymetti arkadaşlarım sayesinde beni buldu. Çocukları gerçekten seviyor, dolayısıyla işini severek, gülücükler içinde, zevk alarak yapıyor. E, bu durumda ufaklıklar da doğal olarak ona bayılıyorlar.
Bakar mısın nasıl da unutmuş bizi, diye dert yandım
Aşk olsun Serra Abla. O size naz yapıyor, nasıl beni bırakır gidersiniz diye sitem ediyor, kendince. Bizi cczalandınyormuş, öyle dedi Özgür, Başını iki yana salladı Begüm; siyah bukleler de bir
Yayım tarihi
PaylaşYorum Yaz 74
Serra, Sıla, Melis, Dilek, Esin, Toprak.
Dünün küçük kızları. Hepsi ayrı ayrı yollarda ilerliyor. Ama… Bir zamanlar birbirinin ellerinden tutan o küçük kızlar, bugün genç kadınlar olarak aynı elleri sıkı sıkı tutmaya devam ediyorlar.
Dilek, Ulaş ve Deryasıyla mutlu. İşinde başarılı. Hâlâ çocuksu neşesini, öfke patlamalarını, patavatsızlığını sürdürüyor.
Toprak, özel yaşamını konuşmayı sevmeyen bir özgür ruh Evliliğe inanmıyor ama seçtiği hayat arkadaşıyla mutlu görünüyor. Daha fazlası zaten sorulmaz ona. Melis, Toprak’ın tam anlamıyla zıttı. Hepsine karışan, onların dertlerini dert edinen, en olmadık sorularla özel yaşamlarına dalıveren bir anaç tavuk. Hem başarılı bir iş kadını, hem de çok iyi bir anne. Her koşulda güzel, şık, ışıl ışıl bir kadın.
Esin, sakin, sessiz, sanatkâr ruhlu… Başarılı bir sanatçı olma yolunda hızla ilerliyor. Zor zamanları sabırla, hoşgörüyle aşabilen, içlerinde bilgeliğe en yakın kişi. Sıla, narin ama çelik bir tel gibi dirençli ve güçlü… Nelerden geçti ama çok başarılı olduğu mesleğinden asla vazgeçmedi.
Ailesiyle işini bir arada keyif ve uyumla sürdürmeyi başaran Serra ise on beş yaşında yazmaya başladığı anı defterlerine artık son noktayı koyuyor. Minik kızı Selin’e ilk anı defterini alarak bu geleneği bir sonraki kuşağa aktarmayı arzu ediyor. Tüm sevdikleri kendi hayatlarını kurarken, başka başka ufuklara yelken açarken, Serra, onların arkasından mutlulukla bakıyor. Bir yandan da o ince hüzün, gelip yerleşiveriyor yüreğine
Serra, Sıla, Melis, Dilek, Esin, Toprak
Dünün küçük kızları
Hepsi ayrı ayrı yollarda ilerliyor. Ama
Bir zamanlar birbirinin ellerinden tutan o küçük kızlar, bugün genç kadınlar olarak aynı elleri sıkı sıkı tutmaya devam ediyorlar. Dilek, Ulaş ve Derya’sıyla mutlu. İşinde başarılı. Hâlâ çocuksu neşesini, öfke patlamalarını, patavatsızlığını sürdürüyor. Toprak, özel yaşamını konuşmayı sevmeyen bir özgür ruh
Evliliğe inanmıyor ama seçtiği hayat arkadaşıyla mutlu görünüyor. Daha fazlası zaten sorulmaz ona. Melis, Toprak’ın tam anlamıyla zıttı. Hepsine karışan, onların dertlerini dert edinen, en olmadık sorularla özel yaşamlarına dalıveren bir anaç tavuk
Hem başarılı bir iş kadını, hem de çok iyi bir anne, her koşulda güzel, şık, ışıl ışıl bir kadın. Esin, sakin, sessiz, sanatkâr ruhlu
Başarılı bir sanatçı olma yolunda hızla ilerliyor. Zor zamanları sabırla, hoşgörüyle aşabilen, içlerinde bilgeliğe en yakın kişi. Sıla, narin ama çelik bir tel gibi dirençli ve güçlü
Nelerden geçti ama çok başarılı olduğu mesleğinden asla vazgeçmedi. Ailesiyle işini bir arada keyif ve uyumla sürdürmeyi başaran Serra ise on beş yaşında yazmaya başladığı anı defterlerine artık son noktayı koyuyor. Minik kızı Selin’e ilk anı defterini alarak bu geleneği bir sonraki kuşağa aktarmayı arzu ediyor. Tüm sevdikleri kendi hayatlarını kurarken, başka başka ufuklara yelken açarken Serra onların arkasından mutlulukla bakıyor, bir yandan da o ince hüzün gelip yerleşiveriyor yüreğine.