Zaman içinde çeşitli nedenlerden dolayı dilimizde pek çok değişim yaşanmıştır. Dilde yalınlaşma politikasının ardından günlük hayatta sıklıkla karşılaşılan Arapça ve Farsça sözcükler dilimize katılmıştır. Peki günlük hayatımızda karşımıza çıkan kelimelerden bir tanesi olan Irşat sözcüğünün anlamı ve kökeni nedir? Irşat TDK sözlükte ne demek?
Irşat TDK sözlük anlamı şu şekildedir:
ANASAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ
İrsâd, secili ya da kafiyeli bir sözde seci ya da kafiyenin nasıl devam edeceğine sözün içinde kullanılan bir kelime ile işaret etmektir.
Sözün sonunun nasıl geleceğine bu kelimenin çoğu zaman ses yapısı bazen de anlamı yol gösterir. Anlamın yol göstermesi hâlinde tekrar öğesi kaybolur ve sanat, söz merkezli olma özelliğini yitirir; hatta, böyle bir durumda irsâd, anlam sanatlarına dahil olur. İrsâdda çoğu zaman iştikak sanatından yararlanılır.
Örnekler
Nice bir hidmet-i mahlûk ile mahzûl olalum
Sâ’il-i Hak olalım nâ’il-i mes’ûl olalumAkalum pâyına bir bahr-i hamiyyet bulalum
Sıla-i himmetine mâ’ gibi mevsûlolalumBiz de sûret virelüm kendümüze kabilise
Girelüm ehl-i safâ bezmine makbûlolalumGetür ey sâkî yeter eyledün işgal bizi
Bir zamân da mey-i bî-gışş ile meşgul olalumKalmadan hâk-i mezelletde hemân ey
Âsım Âzim-i sûy-ı semâ-sâ-yı Sitanbul olalum (Âsım Efendi)
Şair kısaca şöyle demektedir: “Ne zamana dek insanlara hizmet ile hor ve hakir olacağız. Gel, dileyeceğimizi Tanrı’dan dileyelim de dileğimize kavuşalım. Hamiyet deryası bir şahıs bulalım da onun ayağına bir nehir gibi akalım. Onun himmetine su gibi ulaşalım. Biz de kendimize mümkün ise yeni baştan bir suret verelim. Gönlü temiz olanların meclisine girelim de makbul insan olalım. Ey içki sunan! Yeterince bizi meşgul ettin; artık içkiyi getir. Bir müddet de saf ve arı olan şarap ile meşgul olalım. Ey Âsım! Zillet toprağında kalmayıp İstanbul’un semâ gibi yüce olan tarafına doğru yola koyulalım.”
İlk beytin ikinci mısraında “sâ’il” ile “mes’ûl” kafiyesi arasındaki ilişkiyi gören okuyucu, bundan sonraki beyitlerde de “sıla” kelimesi geçince kafiyenin “mevsûl”, “kabil” kelimesi geçince “makbûl”, “işgal” kelimesi geçince de “meşgul” olacağını tahmin eder.
Kabiliyet eserin mahv edelim kabilise
Biz dahi câhil-i mukbil gibi makbûlolalım (Sünbülzâde Vehbî)
“Eğer mümkün ise kabiliyet eserini ortadan kaldıralım da biz de ikbal sahibi cahiller gibi toplumda saygı gören insanlar olalım.” anlamında bir tariz içeren bu beyitte de aynı durum söz konusudur. Söze muhatap olan kişi “kabil” kelimesi geçince kafiyenin “makbûl” olacağını tahmin eder.
İlm-i nâz ile virdügün fetvâ
Katl-i uşşâka oldı hep ma’lûmZulm-i gamzenle dil helâk oldı
Öldi zâlim elinde ol mazlûmAdemiken lebi o gonce-femün
Beni kıldı hayâl ile ma’dûmRahmidüp Emrî’yi çün öldüresin
Yâd idersin âşinâ diyü merhûm(Emrî)
Şiirde kısaca şöyle denilmektedir: “Naz ilmi ile âşıkların katli için verdiğin fetva malûm oldu. O yan bakışının zulmü ile gönül helâk oldu. Mazlûm âşık zalim elinde öldü. O gonca dudaklı sevgilinin dudağının kendisi (hiç görünmeyecek kadar küçük olduğundan) adem, yani yokluk iken beni hayal ile yok etti. Emrî’yi öldürdüğünde acıyıp merhum tanıdıktı, diye hatırlarsın.”
Bu şiirde ilk beytin “ilm” ile başlayıp “ma’lûm” ile bittiğini gören okuyucu, diğer beyitlerin de ilk sözcüklerinden hareketle hangi sözcükle biteceğini tahmin edebilir. Bu şiir irsâdın Divan şiirindeki en başarılı örneklerinden biridir.