ismet sıfatı ne demek / Peygamberlerin sıfatları nelerdir? Peygamberlerin sıfatları kaç tanedir? - Fikriyat Gazetesi

Ismet Sıfatı Ne Demek

ismet sıfatı ne demek

Peygamberlerin bütün İslam âlimlerince, hatta bid'a fırkalarınca dahi ittifak edilen sıfatlarından biri ismet sıfatıdır. Yani masum ve günahsız oluşlarıdır. Bu noktada kelam alimlerinin yaptığı bir kısım izahları, bazı düzenlemelerle birlikte buraya alıyoruz.

“İsmet; Allah'ın peygamberini günah işlemekten, isyana düşmekten yasak ve haramları işlemekten koruması, bunları ona engellemesidir. İsmet Allah'ın peygamberine bir lütfu olup onu bir nevi kontrol, murakabe altında tutması demek oluyor. Bu tür koruma yani ismet sadece peygamber için söz konusu olup onun dışındaki İnsanların böyle bir imtiyazı yoktur. Masumluk, günahsızlık ancak Peygamberlere has bir sıfat olup o Allah'ın emirlerine asla muhalefet etmez, yasakları da hiçbir zaman çiğnemez.” (Ş. Gölcük, S. Toprak, Kelam)

“Peygamberler, günah işlemezler. İnsanlık icabı olan ufak tefek hataları da, Allah tarafından düzeltilir.” (Akidetü’n-Nesefî)

“Peygamber, gerek sözlerinde, gerek fiillerinde kendisini lekeleyecek ve kadr ü kıymetini düşürecek hatalardan korunmuş (mâ'sûm) olur.

Eğer kasıd ve irâdesi olmaksızın kendisinde bir hata vuku bulacak olursa, Cenabı Hak onu uyarır, kınar; bu hususta peygamberini kendi haline bırakmak şöyle dursun onu uyarmayı geciktirmez bile. Büyük üstâd İmâm Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (Allah yüzaklığını artırsın) şöyle dedi: «İsmet külfeti kaldırmaz». Bunun mânâsı şudur ki pey-gamberin günahtan korunmuş olması onu itââte zorlamadığı gibi günah işlemekten de âciz bırakmaz. Ne var ki ismet Allah'ın bir lütfü olup peygamberi hayır yapmaya sevkeder, kötülükten de alıkor. Fakat ilâhî İmtihanın gerçekleşmesi için onda yine de irâde mevcuddur.” (Nureddin Es-Sabunî, Maturidiye Akaidi)

İsmet sıfatı peygamber olmadan önce de geçerli midir?

Peygamberin günahlardan ma'sum oluşu, ehl-i sünnete göre vahiyden sonra kesindir. Yani, Peygamberlerin vahiyden önce günah işlemesi, nâdir olmak şartıyle, mümkündür. Fakat asla küfre girmezler. Peygamberlikten önce de küfürden korunmuşlardır. Böylelerinin hali nübüvvet ânında hemen iyiliğe ve istikamete dönüşür.

Fakat bazı sapık fırkalar, Hz. Dâvûd, Hz. Süleyman ve Hz. Yûsuf (aleyhimu's-selâm) ile diğer bazı peygamberlerin kıssalarını anlatırken onların günah işlediklerini hissettiren bazı şeyler naklederler. Halbuki bu rivayetlerin bazıları mu'teber değildir, bazıları da peygamberlerin sânına yakışacak bir şekilde sahîh bir te'vîl ile te'vîl olunmuştur.

Masumluğun isbatına gelince, peygamberler Allahu Teâlâ’nın kulları üzerindeki hüccetleri (sarsılmaz delilleri ve rehberleri) dir. Zira Cenabı Hak şöyle buyurmaktadır: «Peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik, ta ki insanların Allah'a karşı bahaneleri olmasın» (Hud, 42) Bilâkis Allah'ın insanlar karşısında hücceti (ve hesap sorma hakkı) vardır. Eğer peygamberlerin günah işlemesi mümkün olsaydı onların sözüne güvenilmez ve binâ-enaleyh ilâhî hüccet gerçekleşmemiş olurdu. (Nureddin Es-Sabunî)

“Allah peygamberlerini, başkalarının hakkına tecavüz, fuhuş, hayâsızlık, hırsızlık, kötü kalblilik, kibir, ailelerine, mallarına ve kendilerine insanların el ve dil uzatması gibi nübüvvetlerinden sonra söylenmesiyle kendilerinin üzülüp hoşnud olamayacakları diğer bütün günahlardan korumuştur.

Hz. Peygamber (sav) halalarının telkin ve ısrarıyla gittiği cahiliye dönemi düğün eğlencesinde, kendisine arız olan tatlı bir uykuyla eğlenceye katılmaktan men olunmuş, ilâhi kudret onu böylece korumuştur. Peygamberlerin nübüvvetten önce toplumlarının en itibarlı insanları olduğuna dair haberler pek çoktur. Peygamberimizin el-Emin lakabıyla anıldığı malumdur.

Peygamberler nübüvvetlerinden sonra önceki durumlarına kıyasla daha da korunmuşlardır. Peygamberler nübüvvetlerinden sonra Allah'ın her konuda kendilerine tebliğ ettiği bütün emirlere tam olarak uyarlar…

Peygamber, günahları gerek kasden, gerek sehven, bilerek ve unutarak kesinlikle işlemez. Küçük günahları ise bilerek işlemekten masumdur. Ayrıca peygamber kendisini alçaltıcı ve insanları kendisinden nefret ettirici bütün küçük günahlardan korunmuştur.

Yanılma ve unutma sonucunda çok küçük hataları peygamber beşer olması hasebiyle işleyebilir. Bunu da Allah'ın rızasını kazanmak ve O'na yaklaşmayı temin etmek için yapar. Bu, bazen murad-ı İlahiye ters düşebilir. Bu takdirde Allah onları uyarır, onları bu fiilleri işlemekten uzak tutar. Hz. Peygamberin (sav) âmâ sahabe Ümmü Mektum'la ilgili olarak Abese suresinin inmesine vesile olan hadisesi bu duruma örnek verilebilir.

Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Yusuf, Hz. Yunus ve Hz. Muhammed (asm) haklarında gelen, ilk bakışta günah işlediklerini düşündüren âyetlerin hakikatte günahla ilgisi yoktur. Bütün bu ayetler dikkatle incelendiğinde, Peygamberlerin günah işlemediği neticesi ortaya çıkar.

Ayetlerde geçen hususların büyük çoğunluğu ya peygamberlikten önce önce meydana gelmiş, veyahut peygamberin dinin izahında yaptığı çok küçük bir hatadır. Üçüncü bir yorum şekli -belki en doğru olanı budur- bu nassların ifade ettikleri hatalar, günah değil sadece daha iyisini yapmamaktır. Burada daha iyiyi yapmamak, hata, günah gibi görünmektedir.” (Ş. Gölcük, S. Toprak; Kelam)

Kısaca ifade etmek gerekirse, peygamberler, peygamberlikleri döneminde küçük büyük günah işlemekten korunmuşlardır. Peygamberlikten önce de kasden günah işlememişlerdir. İleride peygamber olacakları için insanlar içinde peygamberlik sıfatına yakışacak bir hayat sürmüşlerdir.


İsmet (İslam)

İsmet sıfatı İslam'da, Peygamber Muhammed'in ve diğer peygamberlerin ilahi koruma sayesinde günahtan ve yanlıştan uzak olmasını ifade eder. Bu sıfat, Şiîlerin inancına göre On İki İmam ve Peygamber'in kızı Fatıma Zehra için de geçerlidir. Zeydîler, "İsmet" sıfatını imamlara atfetmeyerek bu noktada diğerlerinden ayrılır.

Öğreti[değiştir

PEYGAMBERLERİN SIFATLARI NELERDİR?

Peygamberlerin sıfatları deyince onlarda bulunması câiz olan sıfatlarla gerekli (vâcip) ve zorunlu olan sıfatlar anlaşılır. Kur'ân-ı Kerîm'in pek çok yerinde vurgulandığı gibi peygamberler de insandır. Onlar da diğer insanlar gibi oturup kalkar, yiyip içerler, gezerler, evlenip çoluk çocuk sahibi olurlar, hastalanır ve ölürler; bu gibi özelliklere, peygamberler hakkında düşünülmesi câiz özellikler denir. İlâhî emir ve yasaklarla yükümlülük konusunda peygamberler de diğer insanlar gibidirler. Fakat onlar her hareketleriyle Allah'ın insanlar için seçtiği kulları ve elçileri, insanların kendilerine bakarak davranışlarına çekidüzen verdikleri birer örnek olduklarının bilinci içindedirler. Bu sebeple fakirken, sıkıntıdayken bile Allah'a şükrederler. Haset etmek, içi dışına uymamak gibi kötü huylardan hiçbiri onlarda bulunmaz.

Her peygamberde insan olmanın da ötesinde birtakım sıfatların bulunması gerekli ve zorunludur. Bunlara vacip sıfatlar denir. Bu sıfatlar şunlardır:

1. Sıdk. "Doğru olmak" demektir. Her peygamber doğru sözlü ve dürüst bir insandır. Onlar asla yalan söylemezler. Eğer söyleyecek olsalardı kendilerine inanan halkın güven duygusunu kaybederlerdi. O zaman da peygamber göndermekteki gaye ve hikmet gerçekleşmemiş olurdu. Sıdkın zıddı olan yalan söylemek (kizb), peygamberler hakkında düşünülemez. Bütün peygamberler peygamberlikten önce de sonra da yalan söylememişlerdir.

2. Emanet. "Güvenilir olmak" demektir. Peygamberlerin hepsi emin ve güvenilir kişilerdir. Emanete asla hainlik etmezler. Bu konuda bir âyette şöyle buyurulur: "Bir peygamber için emanete hıyanet yaraşmaz..." (Âl-i İmrân 3/161). Emanet sıfatının zıddı olan hıyanet, onlar hakkında düşünülmesi imkânsız olan bir sıfattır.

3. İsmet. "Günah işlememek, günahtan korunmuş olmak" demektir. Peygamberler hayatlarının hiçbir döneminde şirk ve küfür sayılan bir günahı işlemedikleri gibi özellikle peygamberlikten sonra kasten günah işlememişlerdir. İnsan olmaları sebebiyle günah derecesinde olmayan birtakım ufak tefek hataları bulunabilir. Ancak onların bu hatası yüce Allah'ın kendilerini uyarmasıyla derhal düzeltilir. Peygamberlerin bu tip küçük hatalarına "zelle" denilir. İsmetin karşıtı olan mâsiyetten (günah işlemek) Allah onları korumuştur. Peygamberler örnek ve önder kişiler oldukları için, konumlarını zedeleyecek davranışlardan da uzaktırlar.

4. Fetânet. "Peygamberlerin akıllı, zeki ve uyanık olmaları" demektir. Bunun zıddı olan ahmaklık peygamberlikle bağdaşmaz. Peygamberler zeki ve akıllı olmasalardı hitap ettikleri kişileri ikna edemezler, toplumsal dönüşümü sağlayamazlardı.

5. Tebliğ. "Peygamberlerin Allah'tan aldıkları buyrukları ve yasakları ümmetlerine eksiksiz iletmeleri" demektir. Tebliğin karşıtı olan gizlemek (kitmân) peygamberler hakkında düşünülemez. "Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan Allah'ın elçiliğini tebliğ etmemiş olursun" (el-Mâide 5/67) meâlindeki âyet, bu sıfattan söz etmektedir.

Peygamberlerin Sıfatları (İsmet, Emanet, Sıdk, Fetânet ve Tebliğ)

"Peygamber" kelimesi Farsça bir kelime olup, haber getiren anlamındadır. Dilimizdeki anlam, Yüce Allah’ın, emir, yasak ve hükümlerini kullarına bildirip açıklamak üzere, insanlar arasından seçip görevlendirdiği elçi demektir.

Kur’an-ı Kerîmde peygamber kelimesinin yerine Resûl ve Nebî kelimeleri geçmektedir ki, elçi ve haber getiren anlamındadır. Dînî anlamları bakımından Resûl ile Nebî arasında fark vardır.

Resûl, Allah tarafından kendisine kitap gönderilmiş peygamber demektir.

Nebî, Allah tarafından kendisine kitap gönderilmemiş, fakat önceki peygamberlerin şeriatını tebliğ ile mükellef peygamber demektir. Nebîler de Cebrail aracılığı ile Allah’tan vahiy almışlardır.

Peygamberlerin Sıfatları

Peygamberler bütün insanlar için takdir edilmiş olan her türlü iyi ve yüksek vasıflara sahiptirler. Nebîlik ve Resûllük şanına layık olmayan her türlü hallerden ve noksanlıklardan uzak bulunmuşlardır. Bu bakımdan peygamberler şu kemâl sıfatlarıyla vasıflandırılmıştır:

1- İsmet: Peygamberlerin her türlü gizli, açık günahlardan ve bu günahlara delâlet edecek hareketlerden uzak olmalıdır. İsmetin zıddı olan ma’siyet (günahkâr olmak) peygamberler için düşünülemez. Çünkü onlar ilâhî bir eğitimden geçmişlerdir. Eğer onlar günah işleyip de günahsız oluşlarına aykırı harekette bulunmuş olsaydılar, bizim de o yolda hareket etmemiz lâzım gelirdi. Çünkü biz onlara ve onların girdikleri ilâhî emirlere uymakla memuruz. Hâlbuki Yüce Allah kullarına günah işlemeyi, günahkâr olmayı emretmez. Bu bakımdan peygamberlerden asla günah olan söz ve davranışlar çıkmamıştır.

2- Emanet: Peygamberler her bakımdan emin olup, kutsi, ilâhî vazifeleri hususunda ve diğer işlerinde en doğru yolda bulunmalıdır. Emanetin zıddı olan "hıyanet”ten uzaktırlar. Çünkü hain olan bir kimse ilâhî sırların tecelli ettiği Nebîlik vazifesiyle şereflenemez.

3- Sıdk: Peygamberler her hususta yani gerek dinî hükümleri tebliğ ve gerek diğer emirleri haber verme hususunda doğru sözlü olmalıdır. Peygamberlerin yalan söylemeleri men edilmiştir. Çünkü yalan en büyük günah olduğundan "ismet" ve "emanet" sıfatlarıyla bir arada bulunmaz. Eğer, peygamberler yalancı olsalardı, Yüce Allah yalancıları tasdik etmiş olurdu. Hâlbuki yalancıyı tasdik -bir çeşit yalancılık olduğundan- Allah’ın ilâhî şanında tasavvur edilemez.

4- Fetânet: Peygamberlerin fâtın, uyanık görüş ve zekâ kuvvetlerine sahip olmalarıdır. Onlar insanların en akıllısı, en zekîsidirler. Kendilerinde mutedil bir yaratılış, mutedil bir huy ve güzel bir hayat seyri tecelli etmiştir. Onların haklarında gaflet düşünülemez. Eğer en üstün fetânet ve zekâya sahip olmasaydılar ümmetlerine karşı delilleri ortaya koymaya kadir, onları ikna için güzelce mücadeleye muktedir olamazlardı. Böyle bir hal ise risalet ve nübüvvetten kastedilmiş olan gayeye aykırıdır.

5- Tebliğ: Peygamberlerin Allah tarafından bildirilen şeyleri ümmetlerine tamamen tebliğ etmeleridir. Bunun zıddı olan "dînî emirleri gizlemek" peygamberlerde yoktur. Çünkü tebliğine memur oldukları bir hakikati gizleyip değiştirselerdi vazifelerine hıyanet etmiş olurlardı. Hâlbuki hıyanetle vasıflanmış olmaları ilâhî bir eğitimle men edilmiştir.

Peygamberlerin Dereceleri

Bütün peygamberler peygamber olmaları bakımından eşittirler, aralarında fark yoktur. Ancak, kavimleriyle olan mücadeleleri, onların bazılarını diğerlerine üstün kılmıştır. Nitekim Kurban-ı Kerim'de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"İşte bu peygamberlerden bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Onlardan Allah'ın kendilerine hitap ettiği, derecelerle yükselttikleri vardır..." (Bakara / 253)

Aralarında derece farklılıkları, birbirinden üstünlükleri olduğunu Allah'ın beyan ettiği peygamberlerin içinde "Ulu'l - Azm", azim sahibi peygamberler olduğunu yine Yüce Allah, kitabında şöyle açıklıyor:

"Ey Muhammet! Peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret..." (Ahkaf /35)

Ulu'l - Azm peygamberler, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Isa ve Muhammed (a.s.)dır.

Kur'an-ı Kerimde şöyle ifade edilmiştir: "Hani biz peygamberlerden söz almıştık; sen (Muhammed (s.a.v.)den, Nuh'tan, İbrahim’den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa’dan da. (Evet) biz onlardan pek sağlam bir söz almıştık." (Ahzab /7)

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.