ismet sıfatı nedir / Peygamberlerin Sıfatları | İslam ve İhsan

Ismet Sıfatı Nedir

ismet sıfatı nedir

İSMET (Masum Olma)

Ma'sum olma, kötülük ve günahlardan korunmuş olma, peygamberlerde bulunması vacip olan sıfatlardan biri. Peygamberler, insan olmaları itibariyle günah işleme gücüne sahip oldukları halde, Allah tarafından korunmuşlardır. İşte, onların bu özellik ve sıfatlarına ismet denir. Zira Peygamberler, gerek sözlerinde ve gerek fiillerinde kendilerini lekeleyecek, değerlerini düşürecek hatalardan korunmuşlardır. Meselâ; peygamberler, peygamberliklerinden önce ve sonra en büyük günah olan Allah'a şirk (ortak) koşmaktan korunmuşlardır. Yine İlâhî vazifelerini yerine getirip, Allah'tan aldıkları vahyi insanlara bildirirken unutmaları ve hata etmeleri, onlar hakkında câiz değildir.

Peygamberlikten önce çok nâdir olarak küçük hatalar yapmaları mümkün ise de peygamber olmalarıyla birlikte halleri Allah tarafından düzeltilir. Peygamber olduktan sonra ise kesin olarak büyük günah işlemezler. Ancak, birtakım hikmetlere uygun olarak kendilerinden sehven zelle* denilen küçük hatalar meydana gelebilir, fakat onlar kendi hallerine bırakılmazlar. Peygamberler de bunda ısrar etmezler. Peygamberlerin amel defterleri tertemizdir. Onlara günah adına bir şey yazılmaz (Nureddin es-Sabûnî, Mâturidiyye Akaidi, Terc. Bekir Topaloğlu, Ankara 1979, s. 121-122; Ali Arslan Aydın, İslâm'da İman ve Esasları, İstanbul 1975, s. 195-196).

Peygamberlerin ismet sıfatı yani ma'sum olmaları hususunda bazı farklı görüşler vardır. Bir kısım, insanlar içinde ma'sum olanın, yani Peygamberlerin, isyan etme ve günah işleme gücüne sahip olmadığını iddia ederler. Bir diğer grup ise, isyan ve günahın onlar için de mümkün olduğunu düşünürler. Bunlar hür iradeyi inkâr etmezler. Ma'sum olmanın; zorla yaptırmaya varmamak şartıyla, Allah'ın insanda yarattığı bir şey olduğu ve insanın onunla isyana kalkışmayacağını bildiği şeklinde ortaya koyarlar. Bu görüşe sahip olanlar, ismet sıfatının, günah işleme gücüne sahip olmama tarzındaki birinci anlayışın yanlışlığına akıldan şöyle bir delil getirirler. Eğer durum onların dediği gibi olsaydı, ma'sum olan bu ismetinden dolayı övülmeye hak kazanamazdı ve emir, yasak, sevap, ceza gibi hususlar anlamsız olurdu. Bu görüş taraftarları nakli delil olarak da Kur'an-ı Kerîm'den "De ki, ben de sizin gibi bir insanım..." (el-Kehf, 18/110). "... Ve Allah katında başka ilah tutma" (el-İsrâ, 17/39); "Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık andolsun, onlara neredeyse yaklaşacaktın" (el-İsrâ, 17/74) ve"Ben kendimi tebriye (temize çıkarma) edemem..." (Yusuf, 12/53) ayetlerini gösterirler.

Ma'sum olmanın yani ismet sıfatının mümkün olduğuna dair de dört sebeb gösterilir:

1- İsmet sıfatına sahip olan peygamberin bedeninde veya nefsinde, kötülükten alıkoyan bir alışkanlığı gerektiren bir özelliğin bulunması.

2- İsyanların yerilmesi ve itaatın övülmesini bilmeleri.

3- Bu bilgilerin Allah'tan devamlı gelen açıklama ve vahy ile desteklenmesi.

4- Unutma veya uygun ve doğru olanı terketme kabilinden bir şey kendisinden meydana gelmiş olsa, uyarılır ve kendisine doğru olan gösterilir.

İşte, bu dört özellik biraraya geldiğinde de şüphesiz kişi günahlardan ma'sum olur (Muhammed b. Hüseyin Fahreddin er-Râzî, Kelâm'a Giriş (el-Muhassal), çev. Hüseyin Atay, Ankara 1978 s. 221-222).

Necip TAYLAN

Naci YENGİN

Peygamberlerin Sıfatları

Peygamberlerde bulunması gereken bazı özellikler

1- Sıdk:

Doğruluk demektir. Peygamberler son derece doğru insanlardır. Asla yalan söylemezler. Oldu dedikleri olmuştur, olacak dedikleri zamanı gelince mutlaka olacaktır.

2- Emânet:

Güvenilir olmak demektir. Peygamberler her hususta güvenilir kimselerdir, emanete asla hıyanet etmezler.

3- Fetânet:

Akıllı ve uyanık olmak demektir. Peygamberler akıllı, uyanık ve yüksek zekâ sahibidirler.

4- İsmet:

Günah işlememek demektir. Peygamberler gizli ve açık hiçbir şekilde günah işlemezler.

5- Tebliğ:

Bildirmek demektir. Peygamberler Allah'tan aldıkları dinî hükümleri olduğu gibi hiçbir değişiklik olmadan insanlara bildirmişlerdir.

6- Adalet:

Peygamberler hiç zulm ve haksızlık yapmazlar. Kimsenin hâtırı için adâletden ayrılmazlar.

7- Emnül-azl:

Peygamberlikten atılmazlar. Dünyada ve ahiretde hep Peygamberdirler.

“Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac Suresi, 77. ayet)

rabbi yessir

İsmet dinimizde ne anlama geliyor?

Sözlükte "engel olmak, gelebilecek zararları bertaraf edip korumak" anlamına gelen asm kökünden türemiş bir isimdir. Kelimenin "korumak" mânasına ağırlık veren Râgıb el-İsfahânî, peygamberlerin ismetini "Allah'ın temiz bir yaratılışa sahip kılması, bedenî üstünlük vermesi, zafer ve kararlılık lutfetmesi, iç huzuru yaratması ve hayra muvaffak kılması suretiyle kendilerini koruması" şeklinde tarif etmiş (el-Müfredat, "ʿaṣm" md.), İbn Manzûr ise "Allah'ın, kulunu cezalandıracağı kötü şeylerden koruması, ona engel olması" tanımını yapmıştır (Lisânü'l-ʿArab, "ʿaṣm" md.). Kelâm literatüründe ismet "peygamberlerin Allah tarafından günah işlemekten korunması" şeklinde terimleşmiştir.

Yahudiliğin kutsal metni olan Tanah'ta peygamberlerin şahsiyetlerini doğrudan nitelendiren ifadelere pek rastlanmamakla birlikte onların "Tanrı'nın ağzı" olarak takdim edilmesi (Çıkış, 4/15-16; Sayılar, 22/38; Yeremya, 1/9) tebliğ ettikleri şeylerin doğruluğunu ortaya koymaktadır. Ancak insanları Rab Yahova'dan başka tanrılara tapınmaya davet etmek (Yeremya, 2/8; 32/32-35), yalan söylemek (Mika, 3/11; Zekarya, 13/3), zina etmek (Yeremya, 23/14; 29/23), içkiye düşkün olmak (İşaya, 5/11-12; 28/7-8), hırsızlık yapmak (Hezekiel, 22/25) gibi hususlar sahte peygamberlerin özellikleri olarak zikredilir. İsrâiloğulları'nın buzağı heykeline tapınmaları sebebiyle Yahova'nın onları cezalandıracağını bildirmesi üzerine Mûsâ'nın, "Ey Rab! Mısır diyarından büyük kudretle ve kuvvetli elle çıkardığın kavmine karşı niçin öfken alevleniyor?.. Kızgın öfkenden dön, kavmine karşı bu kötülüğe nâdim ol" (Çıkış, 32/7-14), ayrıca kavmiyle birlikte çölde aç kalmaları ve herkesin çadırının kapısında ağlaması üzerine Yahova'ya, "Niçin kuluna kötülükle davrandın? Niçin senin gözünde lutuf bulmadım ki bu kavmin bütün yükünü bana yüklüyorsun?" (Sayılar, 11/10-15) dediği belirtilir. Dâvûd'un evli bir kadınla beraber olduğu, kocasını bir planla öldürtüp onunla evlendiği (II. Samuel, 11/2-27), Süleyman'ın hanımlarına uyarak başka ilâhların ardınca gittiği (I. Krallar, 11/1-13) ifade edilir. Peygamber Habakkuk'un, "Ey Rab! Ne vakte kadar imdada çağıracağım da sen işitmeyeceksin? Sana zorbalık diye feryat ediyorum ve sen kurtarmıyorsun" (Habakkuk, 1/2-4) şeklindeki şikâyeti ise dikkat çekicidir. Ortodoks Yahudiliği'nin hiç kimsenin günah işlemekten tamamen kurtulamayacağı (I. Krallar, 8/46), ancak samimiyetle tövbe edildiği takdirde Tanrı'nın bütün günahları affedeceği şeklindeki inancı göz önünde bulundurulacak olursa Mûsâ'nın şeriatını tebliğ eden ve sahte peygamberlerin kötü vasıflarından korunan peygamberlerin daha çok mesajlarının doğruluğuna vurgu yapıldığı görülür (EJd., XIV, 1587-1593).

Hıristiyan inancına göre Âdem'in işlediği aslî günah nesilden nesile intikal etmiş, insanlığın bu günahını çarmıha gerilmek suretiyle Îsâ ortadan kaldırmış, bununla birlikte her doğan çocuk vaftiz olmadığı takdirde suçlu kabul edilmiştir (Romalılar'a Mektup, 5/12-21; bk. ASLÎ GÜNAH). Yeni Ahid'de, gerçek peygamberlerin şahsiyetleriyle ilgili özellikleri sıralayan kısımlar bulunmamakla birlikte onların Tanrı adına söylediklerinin doğru olduğu, bizzat Îsâ tarafından ilâhî mesajı tebliğle görevlendirilirken Tanrı'nın Ruhu'nun kendilerine yardımcı olacağının vaad edildiği, Baba'nın Ruhu'nun onlar adına söyleyeceği (Matta, 10/19-20; Markos, 13/11; Luka, 12/11-12) belirtilmiştir.

Kur'ân-ı Kerîm'de on üç âyette geçen ismet kavramı "korumak, kurtarmak; Allah'a sarılmak, tutunmak, iffetli olmak" mânalarında kullanılmakla birlikte bu âyetlerde peygamberlerin ismetine temas edilmemiştir (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, "ʿaṣm" md.). Âlimler, Kur'an'da diğer insanlar gibi beşer oldukları (el-İsrâ 17/94-95; el-Enbiyâ 21/8), başkalarına tebliğ ettikleri hususlardan kendilerinin de sorumlu tutulacağı (el-A'râf 7/6-7) ifade edilen peygamberlerin mâsumiyetine başka âyetlerle istidlâl etmişlerdir. Meselâ Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, muhtelif âyetlerde müşriklerin Resûl-i Ekrem'den tebligatını değiştirmesi ve dinî konularda kendilerine tâviz vermesi yolundaki taleplerinin reddedilişinden bahsedilmesi (Yûnus 10/15; el-İsrâ 17/73-74), Allah'a ve resulüne de itaatin emredilmesi (el-Enfâl 8/20, 46), Allah'a ve resulüne eziyet edenlerin dünyada ve âhirette lânete mâruz kalacaklarının bildirilmesi (el-Ahzâb 33/57) gibi hususların onun ismetini kanıtladığını belirtir (Teʾvîlâtü'l-Ḳurʾân, vr. 427a). Fahreddin er-Râzî de Hz. İbrâhim, İshak ve Ya'kūb'un âhiret yurdunu düşünen ihlâslı ve seçkin kimseler kılındığını bildiren âyetin (Sâd 38/45-47) Allah'ın mutlak anlamda peygamberlerin hayırlı oluşuna hükmettiğini, bunun da bütün iyi nitelikleri kapsadığı için onların ismetine delil teşkil ettiğini söylemiş, peygamberlerin işlerinde hayırlı ve seçkin kılındıklarına işaret edildiğini belirtmiştir (Mefâtîḥu'l-ġayb, XXVI, 217). Râzî ayrıca, "Garânîḳ âyeti" diye bilinen Hac sûresindeki âyetin (22/52) peygamberlerin bilerek hata işlemekten korunmuş olsalar da yanılmaktan ve şeytanın vesvesesinden korunmadıklarına, ancak şeytânî vesveseye kapıldıkları takdirde bunun kendilerinden giderildiğine delâlet ettiğini belirtmiştir (a.g.e., XXIII, 54-55). Kur'an'da, peygamberlerin tebliğ ettikleri konularda yalan söylemekten veya vahyi gizlemekten korundukları da vurgulanmaktadır (el-Hâkka 69/44-47). Bunun yanında birçok âyette "iftirâ"nın (Allah'ın söylemediği bir şeyi söylediğini ileri sürmek) peygamberlerden nefyedilmesi onların tebligatı asla tahrif edemeyeceklerini kanıtlamaktadır. Peygamberlerin, kavimlerine hitap ederken kendilerinin güvenilen (emin) kimseler olduklarını söylemeleri de ismet sıfatını destekler mahiyettedir (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, "emîn" md.). Hadislerde de ismet kelimesi "korumak, kurtarmak; tutunmak" mânalarında kullanılmış (Wensinck, el-Muʿcem, "ʿaṣm" md.), Hz. Peygamber "mâsum" kelimesini "Allah tarafından korunan kimse" diye tanımlamıştır (Buhârî, "Ḳader", 8, "Aḥkâm", 42).

Ehl-i sünnet'e ve Mu'tezile'ye göre ismet sadece peygamberlere ait bir sıfattır; Şîa grupları ise imamların da mâsum olduğuna inanmaktadır. Mâsumiyetin niteliği konusunda mezhepler farklı görüşler benimsemiştir. Mâtürîdîler'e göre ismet, peygamberin iradesini devre dışı bırakmadan onu kötü fiillerden caydırıcı, hayırlı fiillere sevkedici bir sıfattır. Nitekim Mâtürîdî ismetin mihneti izâle etmeyeceğini belirtmiştir (Teʾvîlâtü'l-Ḳurʾân, vr. 525a; Nûreddin es-Sâbûnî, el-Bidâye, s. 53-54). Peygamberin günahtan korunmuş olması onu taate zorlamadığı gibi günah işlemekten de âciz bırakmaz. Mu'tezile ile Şîa âlimlerinin ismet telakkisi de aynı paraleldedir (Kādî Abdülcebbâr, Şerḥu'l-Uṣûli'l-ḫamse, s. 780; İbnü'l-Mutahhar el-Hillî, Envârü'l-melekût, s. 195). Eş'arî kelâmcıları ismeti "Allah'ın peygamberde taati yaratıp mâsiyeti yaratmaması" diye tanımlamış, mâsum kimsede onu kötülüklere yönelmekten koruyan bir özelliğin bulunduğunu söylemiştir (Abdülkāhir el-Bağdâdî, s. 169). Eş'ariyye'nin bu görüşü peygamberi bir bakıma melek statüsüne çıkarıp onun günah işleme iradesini ortadan kaldırmaktadır.

Ehl-i sünnet'in çoğunluğu ile Ebü'l-Hüzeyl el-Allâf ve Ebû Ali el-Cübbâî peygamberlerin nübüvvet vaktinden, Mu'tezile'nin çoğunluğu bulûğa ermelerinden, Şîa ise peygamberlerle birlikte imamların da doğumlarından itibaren mâsum oldukları görüşündedir. Kur'an'da, peygamberlerin nübüvvet görevi verilmeden önce korunmuş olduklarını doğrudan ifade eden ibarelere rastlanmamakla birlikte nübüvvet öncesi hallerini tasvir eden bazı beyanlar mevcuttur. Nitekim kavminin Hz. Sâlih'e, nübüvvet iddiasından önce kendisinden iyilik beklenen biri olduğunu söylemesi (Hûd 11/62), Resûl-i Ekrem'in, inanmamakta ısrar eden kavmine bir ömür boyu aralarında güvenilir bir kişi olarak bulunduğunu hatırlatması (Yûnus 10/16) peygamberlerin nübüvvetten önce de yaşadıkları toplum içinde saygın, güvenilir, iffetli kişiler olarak kabul gördüklerine işaret etmektedir. Ancak henüz vahiy almamaları sebebiyle onların herhangi bir şekilde uyarılmaları da bahis konusu olmadığından nübüvvet dönemlerinde olduğu gibi korunmuşluklarından söz etmek güçtür.

İslâm âlimleri, peygamberlerin nübüvvetten önce ve sonra küfür ve şirkten korundukları görüşündedir. Kur'ân-ı Kerîm, peygamberlerin Allah'a iman ve O'na şirk koşmama hususunda tam bir hassasiyet içinde olduklarını beyan etmektedir (el-Bakara 2/21; en-Nisâ 4/36; el-Enbiyâ 21/25; ez-Zümer 39/65). Siyer kitaplarında Resûl-i Ekrem'in nübüvvetten önceki döneminde puta tapmadığı, putlar üzerine yemin etmediği, putlar adına takdim edilen yiyeceklerden yemediğine dair pek çok rivayet vardır (İbn Hişâm, I, 181-183). Esasen peygamberlerde, mesajlarının özünü teşkil eden Allah'ın varlığı ve birliği ilkesine ters düşen inanışların mevcut olması onların kabul görmesini engeller. Öte yandan her türlü günahı küfür sayan bazı Hâricî gruplarına göre Allah'ın küfre düşmüş olan kimselerden peygamber göndermesi mümkündür (Fahreddin er-Râzî, ʿİṣmetü'l-enbiyâʾ, s. 39).

Peygamberlerin tebliğ ettikleri konularda da yalan söylemekten korunmuş oldukları hususunda ulemâ fikir birliği içindedir. Onların diğer hususlarda yanılarak gerçek dışı bir şey söyleyebileceklerini belirtenler bulunmakla birlikte çoğunluğun görüşü bu yönde değildir. Peygamberlerin tebliğ ettikleri hususlarda yalan söylemeleri Allah'ın kendilerini görevlendirmekle kastettiği hikmete ters düşer. Bu husus, "Eğer o bazı sözler düzenleyip bize isnat etseydi hemen sağ elinden yakalar ve can damarını keserdik, hiçbiriniz ona yardım edemezdiniz" (el-Hâkka 69/44-47) meâlindeki âyette de ifade edilmiştir (Zemahşerî, IV, 137).

Peygamberlerin fiil ve uygulamalarındaki korunmuşluklarına gelince, ismeti nübüvvetle başlatan Ehl-i sünnet'in çoğunluğuna göre onların nübüvvetten önce günah işlemeleri mümkündür. Büyük günah olması da aklen imkân dahilinde bulunan bu hususu nefyeden naklî bir delil yoktur. Peygamberler nübüvvetten önce günah işledikleri takdirde ilâhî irade ile tavırlarını değiştirip doğru yola yönelir ve toplum içinde güvenilir kişiler olma niteliğini korurlar (Nûreddin es-Sâbûnî, el-Kifâye fi'l-hidâye, I, 539-540). Âlimlerin çoğunluğu, peygamberlerin nübüvvetten sonra kasten büyük günah işlemekten korundukları görüşündedir; bazıları ise onların yanılarak dahi olsa nübüvvetten sonra büyük günah işlemelerini câiz görmemiştir (Abdülkāhir el-Bağdâdî, s. 167-168; Beyâzîzâde, s. 319). Ehl-i sünnet kelâmcıları, nübüvvetten önce ve sonra peygamberlerin kasten veya sehven yüz kızartıcı günahlardan korunmuş oldukları hususunda görüş birliği içindedir. Onların katı kalplilikten, nefret uyandıran her türlü davranıştan, hafifmeşreplilikten, küçük düşürücü fiiller işlemekten uzak durmaları gerekmektedir. Bu tür günahlar küçük sayılsa bile peygamberlerin toplum içindeki saygınlıklarını zayıflatarak etkinliklerini azaltır. Çoğunluğa göre peygamberler yüz kızartıcı olmayan günahları unutarak veya yanılarak işleyebilirler. Ancak onlar bu günahlarda ısrar etmez, Allah tarafından uyarılarak bunlardan vazgeçerler.

Mu'tezile âlimlerinin çoğunluğuna göre peygamberler nübüvvetten önce ve sonra kasten veya sehven büyük günah işlemekten korunmuştur. Yüz kızartıcı günahlardan korunmakla birlikte yanılarak ya da unutarak diğer küçük günahları işlemeleri mümkündür. Peygamberlerin gönderilişindeki asıl amaç üzerinde duran Mu'tezile'nin bu konudaki görüşleri onların salah-aslah, hüsün-kubuh anlayışlarıyla şekillenmiştir (Kādî Abdülcebbâr, el-Muġnî, XV, 309).

Kur'ân-ı Kerîm'de, bazı peygamberlerin çeşitli karar ve uygulamalarından dolayı Allah tarafından uyarıldıklarına dair âyetler mevcuttur. Nitekim Hz. Âdem, Nûh, Yûsuf, Mûsâ gibi peygamberlerde olduğu gibi (el-Bakara 2/35-37; Hûd 11/45-47; Yûsuf 12/23-24; el-Kasas 28/15; ayrıca bk. Fahreddin er-Râzî, ʿİṣmetü'l-enbiyâʾ, s. 49-135) Resûl-i Ekrem'e de bazı ikazlar yapılmıştır. Resûlullah, Bedir Savaşı'nın ardından elde edilen esirler hakkında ashabıyla istişarede bulunduktan sonra onlardan fidye alınmasını kararlaştırmış, bunun üzerine, "Yeryüzünde ağır basıp küfrün belini iyice kırıncaya kadar hiçbir peygambere esir sahibi olmak yakışmaz" (el-Enfâl 8/67-68) meâlindeki âyetle uyarılmış (İbn Kesîr, II, 338), kâfirlerin ileri gelenlerini İslâm'a davet ederken yanına gelen âmâ sahâbî İbn Ümmü Mektûm ile ilgilenmemesi üzerine ikaz edilmiş (Abese 80/1-10), ayrıca daha faziletli bazı davranışları terketmesi sebebiyle nazik uyarıya (itâb) tâbi tutulmuştur (Fahreddin er-Râzî, ʿİṣmetü'l-enbiyâʾ, s. 137-158). Buna göre peygamberlerin, Hz. Âdem'in memnu ağaçtan yemesi örneğinde görüldüğü gibi nehyedileni yapmak veya emredileni terketmek şeklindeki fiillerinin Kur'an'da çok az geçtiği, onların ictihadî hatalara düştüklerinde kendi hallerine bırakılmayıp uyarıldıkları ve doğru yola iletildikleri görülmektedir.

Şîa'ya göre peygamberler yanında Hz. Fâtıma ile imamlar doğumlarından itibaren küfür ve şirkten, yalan söylemekten, büyük küçük her türlü günahtan, hata, yanılma ve unutmadan mâsumdur (bk. ÇÂRDEH MA'SÛM-i PÂK). Şiîler, doğrulukları mûcizelerle teyit edilen peygamberin yalan söylemesinin veya günah işlemesinin güvenilirliğini zedeleyeceğini, tebliğlerinin kabul görmesini engelleyeceğini, bunun da Allah'ın peygamber göndermesindeki hikmeti ortadan kaldıracağını belirtmişlerdir. Peygamberlerin mâsum oluşuna dair deliller imamların mâsumiyeti için de geçerlidir (İbnü'l-Mutahhar el-Hillî, Keşfü'l-murâd, s. 274-275; ayrıca bk. İMÂMET).

Tasavvuf geleneğine göre peygamberler günah işlemekten, velîler de günahta ısrar etmekten korunmuşlardır (Kuşeyrî, s. 239). Bu umumi telakkinin yanı sıra nübüvvet-velâyet tartışmalarıyla bağlantılı olarak velîlere nisbet edilen korunmuşluğun (mahfûz) mahiyeti hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. İbnü'l-Arabî, nebîlerin şâri' olma vasıflarının gereği olarak zâhir ve bâtın itibariyle tamamen korunduklarına, velîlerin ise kalplerine gelen ilham konusunda mahfuz olduklarına ve bu iki kavram arasında farklılık bulunduğuna dikkat çekerse de sonuçta nebîlere has olan korunmuşluk sıfatını velîlere de atfetmektedir (el-Fütûḥât, XII, 146-151; Fuṣûṣ, s. 62-64; ayrıca bk. HIFZ).

Peygamberlerin mâsumiyeti konusu tefsir ve hadis literatüründe, kelâm kitaplarının nübüvvet bahislerinde ele alınmıştır. Bu hususta ayrıca Fahreddin er-Râzî'nin ʿİṣmetü'l-enbiyâʾ, Nûreddin es-Sâbûnî'nin el-Münteḳā min ʿiṣmeti'l-enbiyâʾ ve Şerîf el-Murtazâ'nın Tenzîhü'l-enbiyâʾ (Necef 1379/1960) adlı eserleri gibi müstakil kitaplar da yazılmıştır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Peygamberlerin Sıfatları

Peygamberlerin Sıfatları
Peygamberlerin sıfatları, Peygamberlerin diğer insanlardan bazı farklı özellikleri vardır. Buna Peygamberlerin sıfatlarıdenir. Peygamberlerin en önemli özelliği Allah' tan vahiy almaktır. Bir diğeri ise peygamberlerin mucizeler gösteriyor olmasıdır. Peygamberlerin sıfatlarından ve özelliklerinden dolayı Allah'ın en seçkin kullarıdır. Bize örnek olması için Peygamberler çok güzel sıfatlarla doludur. Bunun dışında Peygamberler de insandırlar. Onlarda diğer insanlar gibi yiyip içer, evlenip çocuk sahibi olur, fakir ya da zengin olur, hastalanır veya ölürler.Allah'ın insanlara elçi olarak gönderdiği peygamberlerin sıfatları da çok güzeldir. Allah'ın elçileri olan Peygamberler insana doğru yolu gösteren hareketleriyle doğru örnek olan kişilerdir.
Peygamberlerin sıfatları ve ortak özellikleri şöyledir
  • Sıdk, Yalan söylemeyen doğru yoldan ve Allah'ın doğrusundan asla vazgeçmeyen sıdk peygamberlerin sıfatlarındandır. Sürekli kalben ve manen Allah'a bağlı olan Peygamberlerin sıfatlarından güzel bir sıfattır. Peygamberler doğruluk ve dürüstlükte en iyi örneklerdir. Asla yalan söylemezler.
  • Fetanet, Akıllı, zeki, uyanık anlamına gelen Fetanet Peygamberlerin aklıyla ve üstün zekâsıyla hareket ettiğini gösterir. Peygamberler akıllı ve zeki insanlardır.
  • İsmet, Peygamberlerin sıfatları arasında yer alan İsmet sıfatı peygamberlerin ne kadar temiz ve günahsız olduğunu gösterir. Peygamberler günah işlemezler insan olmaları sebebi ile yanılıp ufak hatalar yapabilirler. Ancak bu yanılmalar Allah tarafından derhal düzeltilir.
  • Emanet, Emanette emin olan Peygamberlerin sıfatları arasında emanet bulunur. Her konuda güvenilir kimseler olan Peygamberler kendinden önce emanetleri gözetir. Bu nedenle çok güvenilidirler. Öyle ki ticarette ve yolculukta inançsız kimseler bile hiç düşünmeden mallarını, canlarını ve namuslarını Peygamberlere emanet ederlerdi. Peygamberler en güvenilir kişilerdir.
  • Adalet, Peygamberlerin sıfatları arasında adalet ile anılmalarının nedeni ne kendi nefisleri için ne de başkasının arzusu için doğrudan ayrılmadıklarından kaynaklanır. Allah'ın kanun ve doğrularını savundukları için adaletli davranırlar. Zulüm ve haksızlık Peygamberlerin sıfatları arasında asla yer almaz.
  • Tebliğ, Bildirmek anlamında olan tebliğ Allah'la Peygamber arasında olan hükümleri bir değişiklik yapmadan doğrudan insanlara iletmek demektir. Doğrulukları ve dürüstlüklerinden dolayı Allah Peygamberleri bu güzel sıfatlarla donatmışıtr.
  • Emnül-azl, Peygamberlerin sıfatlarından emnül-azl peygamberlikten atılmamak demektir yani Dünya ve Ahirette Peygamberler emnül-azl olarak kalacaklardır.

Son Güncelleme : 15.06.2023 17:34:20

Peygamberlerin Sıfatları ile ilgili bu madde bir taslaktır. Madde içeriğini geliştirerek Herkese açık dizin kaynağımıza katkıda bulunabilirsiniz.


0 Yorum Yapılmış "Peygamberlerin Sıfatları"


Kayıtlı yorum bulunamadı ilk yorumu siz ekleyin
Adlaşmış Sıfat
Adlaşmış Sıfat
Adlaşmış Sıfat, Sıfat isimleri niteleyen ya da belirten sözcüklerdir. Tek başlarına kullanılamaz. O nedenle mutlaka ya bir isme yad bir başka sıfata ihtiyaç duyarlar. Cümle yapısı incelendiğinde sıfatlar isimlerden önce kullanılarak isimleri adet, ye...
Sıfat Fiil Ekleri
Sıfat Fiil Ekleri
Sıfat Fiil Ekleri, Bir fiilin herhangi bir cümlede sıfat görevinde kullanılması ile ortaya çıkan hal veya durum özetidir. Türkçede ise üç fiilimsi grubundan birini oluşturur. Fiillerin sonuna sıfat-fiil getirilmesi sonucu oluşur.-ası -esi -an -en-maz...
Sıfat Fiil
Sıfat Fiil
Sıfat fiil, fiilin cümle içinde sıfat görevinde kullanılmış halidir. Sıfat fiil Türkçede bulunan üç fiilimsi grup içerisinde yer alır. Fiilerin sonuna -esi, -en (-an), -ar (-er, -r), -mez, -di (ği), -di (k), -miş, -ecek sıfat fiil ekleri getirilerek ...
Sıfat Nedir
Sıfat Nedir
Sıfat nedir, isimlerin önüne gelerek onları niteleyen ve belirten sözcüklerin tümüne denilir. Bir sözcüğün sıfat sayılabilmesi için bir ismi nitelemesi ya da belirtmesi gerekir. Kısa bir örnek verilecek olursa, beyaz kalem ile yazı yazdı. Orada ka...
Sıfat Tamlaması
Sıfat Tamlaması
Sıfat tamlaması, bir isimle ilgili bilgi veren ve ismin önüne eklenerek oluşan kelime grubudur. Bu şekilde oluşturulan sıfat tamlaması ismin sayısını, ismini, rengini, şeklini, konumunu, durumunu ya da isimle ilgili olan başka bir şeyi anlatır. Sıfat...
İsim Sıfat Tamlaması
İsim Sıfat Tamlaması
İsim sıfat tamlaması: Türkçenin dil bilgisi konuları arasında yer alan isim ve sıfat tamlamaları son derece önemli olan bir konudur. Çünkü genel olarak öğrencilerin çoğu isim ya da sıfat tamlaması sorularında çocuklar çok yanlış yapmaktadır. Aslında ...
İngilizce Sıfatlar
İngilizce Sıfatlar
İngilizce Sıfatlar, İsimleri niteleyen kelimelere sıfat denir. Sıfat kelimesinin İngilizce karşılığı adjective olarak kullanılır. Bir ismin önüne gelerek, o ismi sahip olduğu özellikler nedeniyle belirten sözcüklerdir. Sıfatlar belirtecekleri ismi ta...
İsim Ve Sıfat Tamlamaları
İsim Ve Sıfat Tamlamaları
İsim ve sıfat tamlamaları, Çeşitli şekillerde yapılan isim ve sıfat tamlamaları dil bilgisinin vazgeçilmez konuları arsında yerini almaktadır. İsim ve sıfat tamlamaları birbirinden farklı konulardır. Her iki konunum mantığı aynı olsa da isim tamlamal...
Zati Ve Subuti Sıfatlar
Zati Ve Subuti Sıfatlar
Zati Ve Subuti Sıfatlar; Allahu Teala Zatının bir nebzede olsa tanıması için esmalarından ve sıfatlarından bazılarını biz kullarına bildirmiştir. Bu esmalar ve sıfatlar ışığında Rabbinin yüceliğini ve sonsuz kudretini bir kez daha tefekkür eder, Rabb...
Sıfatlar Konu Anlatımı
Sıfatlar Konu Anlatımı
Sıfatlar konu anlatımı, sıfatlar bir ismi nitelendirmek ve bir şeyi daha iyi ifade edebilmek adına kullanılan sözcüklere verilen bir addır. Bu kelimeler kullanılan ismin rengini, şeklini, sayısını, niteliğini anlatırlar. İsimlerin önüne gelerek isiml...
Zati Sıfatlar
Zati Sıfatlar
Zati Sıfatlar; Allahu Teala kuluna olan sonsuz merhameti ile bazı esmalarını ve sıfatlarını kullarına bildirmiştir. Yaratıcısını tamamen bilmeyen kişi, yaratıcısı hakkında şüphelere düşebilir. Buna sebebiyet vermemek için, kişinin sınırlı aklı ve idr...
Sıfatlar Ve Zarflar
Sıfatlar Ve Zarflar
Sıfatlar Ve Zarflar; Sıfatlar isimlerden önce gelmeleriyle birlikte onları, durum, renk, sayı, yer, hareket, biçim, soru ve işaret yöntemleri ile tamamlar. Onları belirtir veya niteler. Tek başlarına kullanılırlar ise isim değerinde sayılırlar. Çünkü...

 

Tekvin Sıfatı
Allahın Sıfatları
Sıfatlar Ve Çeşitleri
Türkçe Sıfatlar
İşaret Sıfatı
Dil Anlatım Sıfatlar
Sıfat Ve Zamir
Sıfatlar Ve Türleri
Sıfat Çeşitleri
Durum Bildiren Sıfatlar
Sıfatın Tanımı
Selbi Sıfatlar
Kesir Sayı Sıfatı
10 Sınıf Sıfatlar
Asıl Sayı Sıfatı
Allahın Zati Ve Subuti Sıfatları
Niteleme Sıfatı
Adlaşmış Sıfat
Sıfat Fiil Ekleri
Sıfat Fiil
Sıfat Nedir
Sıfat Tamlaması
İsim Sıfat Tamlaması
Peygamberlerin Sıfatları
İngilizce Sıfatlar
İsim Ve Sıfat Tamlamaları
Zati Ve Subuti Sıfatlar
Sıfatlar Konu Anlatımı
Zati Sıfatlar
Sıfatlar Ve Zarflar

Popüler İçerik

Selbi Sıfatlar

Selbi Sıfatlar

Selbi Sıfatlar, Allah tealanın sadece zatına yönelik ve birine verilmesi mümkün olmayan sıfatlardır. Bu sıfatlar eksik ve son gibi kavramlardan Allah'...

Kesir Sayı Sıfatı

Kesir Sayı Sıfatı

Kesir Sayı Sıfatı; Sıfat; isimlerin önüne gelerek onları miktar, sıra, konum, zaman, biçim, renk gibi türlü yönlerden tanımlayan sözcüklere sıfat veya...

10 Sınıf Sıfatlar

10 Sınıf Sıfatlar

10 Sınıf Sıfatlar, Cümle içinde isimlerin özellik veya niteliğini belirten sözcükler sıfat olarak adlandırılır. Günlük konuşma ihtiyacımızı giderirken...

Asıl Sayı Sıfatı

Asıl Sayı Sıfatı

Asıl sayı sıfatı, bir ismi tam sayı olarak belirten sıfatlardır. İsme sorulan kaç ve ne kadar sorusu ve ile tespit edilmektedir. Türkçe dilimiz hem ö...

Allahın Zati Ve Subuti Sıfatları

Allahın Zati Ve Subuti Sıfatları

Allahın zati ve subuti sıfatları, insan bu dünyada iradesi dışında kavrayamadığı bazı şeyler vardır ve hakkı tam olarak kavrayamaz. Allah’ın zati ve...

Niteleme Sıfatı

Niteleme Sıfatı

Niteleme sıfatı, varlıkların nasıl olduğunu belirten yani niteleyen sıfatlara verilen addır. Niteleme sıfatları varlığın durumunu, rengini, şeklini be...

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır