İstanbulda mutlaka görmemiz gereken birçok tarihi mirasımız yer alır. Bunların birçoğu oldukça popülerdir ve gitmesek de muhabbet arasında adları sıklıkla geçer. Ancak bunların arasında kıymeti oldukça fazla olan ama belki de hak ettiği şöhreti tadamamış bir yer var ki ne kadar anlatsak mutlaka bir eksik tarafı kalacak. Bahsettiğimiz yer Osmanlı Devletinde kurulan ilk müze olan İstanbul Arkeoloji Müzesi
Hem binası hem de içinde barındırmış olduğu eserlerle dünyanın en önemli 10 müzesi arasında yerini alan arkeoloji müzesinin hikayesi şu şekilde:
yılına kadar Osmanlı Devletinde tarihi eserler Ayasofya Kilisesinin hemen yanında yer alan Aya İrini Kilisesinde toplanır. Ancak kurumsal anlamda bir müze ihtiyacı hissedildiğinden bu tarihte müzeciliğin ilk adımları atılır ve Müze-i Hümayun adıyla imparatorluk müzesi kurulur. Maarif Nazırı Saffet Paşanın kişisel çabalarıyla müze çalışmalarına başlanır ve müze müdürü olarak da İngiliz bir öğretmen atanır.
Kadeş Barış Antlaşması
İstanbul Arkeoloji Müzesi için dönüm noktası ise yılıdır. Çünkü bu tarihte Osman Hamdi Bey Müze-i Hümayunun müdürü olarak atanır ve Türk müzeciliğinde bir çığır açılır. Osman Hamdi Beyin yaptığı ilk icraat Osmanlı toprakları üzerinde yapılan arkeolojik kazılarda çıkarılan eserlerin kayıtsız şartsız devlete ait olduğunu ilan eden kanunu yayımlamak olur. Böylelikle resmi yollardan kazıların yapılıp eserlerin yurt dışına kaçırılması engellenmiş olunur. İkinci önemli icraati ise bugün müzede yer alan eserlerin gün yüzüne çıkacağı Sayda, Nemrud Dağı, Myrina, Kyme ve diğer Aiolia Nekropolleri’nde ve Lagina Hekate Tapınağı kazılarını bizzat kendi liderliğinde başlatmış olmasıdır.
Müze içerisinde nereleri gezeceğinizle ilgili bilgilendirmeler yetersiz. Dikkatli ve meraklı olmasanız müze binalarının birini gezmeden atlayabilir, birbirinden kıymetli tarihi eserleri görmeden geri dönebilirsiniz. Bu nedenle öncelikle İstanbul Arkeoloji Müzesi bünyesindeki binalardan ve içindeki eserlerden bahsetmek istiyoruz:
Ana Bina ()
yılında faaliyete geçen ana bina iki katlı bir şekilde yapılmıştır. Giriş kısmı antik bir tapınak şeklinde tasarlanmıştır. Girişi üçgen alınlıklı ve toplamda dört sütundan oluşmaktadır. Cephe mimarisi müzede sergilenen ağlayan kadınlar lahdinden esinlenerek yapılmıştır. İstanbuldaki neoklasik mimari tarzında yapılmış en güzel binalardan olan müze, Türkiyede müze binası olarak planlanmış ilk bina özelliği taşımaktadır. Daha sonraki yıllarda ana binaya sağ ve sol kanatları yapılarak genişletilmesi sağlanmıştır. Oldukça görkemli bir görünüşe sahip olan binanın üst kısmında ise monash.pwülhamid tuğraları bulunmaktadır. Bu bina toplamda 36 altı sergi salonuna sahip olmakla birlikte müzenin en önemli eserleri de burada sergilenmektedir. Müzeyi ziyaret ettiğinizde ilk olarak bu binayı gezmenizi tavsiye ediyoruz.
Çinili Köşk (yüzyıl)
Müze bahçesinde bulunan ve arkeoloji müzesinin bir parçası olan Çinili Köşk, Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Müzede Türkiyenin birçok bölgesinden getirilmiş nin üzerinde kıymetli eser sergilenmektedir. Bu eserlerin büyük çoğunluğu çini işçiliği eserlerden oluşmaktadır. Bu eserlerde binlerce yıllık Anadolu kültürünün izlerini net bir şekilde görmekteyiz. Ana binadaki kıymetli eserleri gördükten sonra hemen karşınızda yer alacak ve çinileriyle sizi etkileyecek bu binayı ziyaret etmelisiniz.
Şark Eserleri Binası
Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi adıyla yani güzel sanatlar akademisi olarak kurulan okul binası, yılında Osman Hamdi Bey tarafından inşaa ettirilmiştir. yılında akademi başka bir yere taşınınca bina müze olarak hizmet vermeye başlamıştır. Burada Anadolu, Mezopotamya, Arap yarım adası ve Mısırda yapılan kazılarda ortaya çıkan eserler sergilenmektedir. Tarihte oldukça meşhur olan Hammurabi Yasaları, Kadeş Antlaşması ve birçok ufak sümer tabletleri burada sergilenmektedir.
İstanbul Arkeoloji Müzesi içinde bulunan eserler, Osmanlı Devletinin hakimiyet kurduğu coğrafyalardan toplanmış onbinlerce kıymetli parçadan oluşmaktadır. Müzede yer alan eserlerin tarihi yıl öncesine kadar gitmektedir.
Bu eserler birbirinden kıymetli ancak en meşhur olanları ise şu şekilde: İskender Lahdi, Sidamara Lahdi, Kadeş Barış Antlaşması Tableti, İlk Aşk Şiiri Tableti, Hammurabi Kanunları, Tanrı ve Tanrıça heykelleri, Tabnit Lahdi, Likya Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi
Arkeoloji müzesine giriş ücretli olup kişi başı 30 TLdir. Girişte müzekart geçerli olup bu kart ile bir yıl boyunca müzeye sınırsız giriş hakkı kazanırsınız. Müzekartın normal fiyatı 70 TL olup indirimli kart almaya hakkı olanlar 30 TLye satın alabilirler.
Müzeye ücretsiz giriş hakkı olanlar ise şu şekildedir:
İstanbul Arkeoloji müzesi fiyatı dışında bir de müze ziyaret saatleri oldukça merak edilen soruların başında gelmektedir. Müze pazartesi günleri hariç her gün ziyarete açıktır. Müze kış sezonunda , yaz sezonunda ise e kadar ziyaretçi kabul etmektedir.
Arkeoloji müzesi tarihi yarımadada yer alan Topkapı Sarayının çevresinde bulunan binaların bir devamı niteliğindedir. Sultanahmet Meydanından Gülhane Parkına doğru yürüdüğünüzde hemen sağda yer alan müzeye aynı zamanda Topkapı Sarayı bahçesinden de geçmek mümkün. Bağcılar-Kabataş Tramvay Hattı üzerinden gelecekseniz Gülhane Parkı durağında inmeniz gerekmektedir. Anadolu yakasından geleceklerin Marmaray hattı üzerinden Sirkeci durağında inmeleri gerekmektedir. Sirkeci durağında indikten sonra valilik kapısından çıktıktan sonra yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüş sonrasında müzeye ulaşım sağlayabilirsiniz.
⇒ İstanbulda Gezilecek Yerler ⇐
Günümüzde İstanbul’un Gülhane semtinde bulunan İstanbul Arkeoloji Müzeleri üç ana binadan oluşan bir müzeler kompleksidir. Bu müzeler Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi’dir. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin koleksiyonlarında Osmanlı Devleti’ne ait yerlerden toplanan, çeşitli kültürlere ait bir milyona yakın eser bulunmaktadır.
yüzyılda, önde gelen devlet adamlarının çoğu eğitim ve seyahat yoluyla Batılı fikirlerle tanıştıklarından, Osmanlı İmparatorluğu'nu modernize etme çabaları devam ediyordu. İmparatorluk müzesine sahip olma önerisi, Osmanlı siyasi sahnesindeki birkaç kilit oyuncunun Paris'teki Louvre Müzesi ile tanışması sayesinde ortaya çıktı. Osmanlı padişahı Abdülaziz () yazında ziyaret ettiği Paris'teki (30 Haziran - 10 Temmuz ), Londra'daki (12–23 Temmuz ) ve Viyana'daki (28–30 Temmuz ) arkeoloji müzelerinden etkilendi ve benzer bir arkeoloji müzesinin İstanbul'da kurulmasını emretti. Eğitim Bakanlığı altında bir İmparatorluk Müzesi (Müze-i Hümayun) kurma kararı 'da yeni bir bakanın atanmasıyla gündeme gelmişti ancak müze fikri bakanın bütçe kısıtlamaları nedeniyle istifa etmesiyle bu fikir bir süre gündemden düştü. 'de eğitim bakanı Ahmet Vefik Paşa, ikinci kez müze bir müdürlüğü kurdu ve Alman tarihçi, arkeolog, epigraf ve ressam Dr. Philipp Anton Dethier'i işe aldı. Dethier müze odaklı bir amaçla materyal toplamada oldukça başarılıydı. Dethier 'de öldüğünde, ressam ve arkeolog Osman Hamdi Bey aynı yıl göreve getirildi.
İstanbul Arkeoloji Müzelernin yeri Topkapı Sarayı dış bahçelerinde idi. Müze, yılında Müze-i Hümayun olarak kurulmuştur. Müzenin ilk küratörü ve kurucusu Osman Hamdi Bey'dir. Osmanlı İmparatorluğu'nda kültürel malları koruyan bir kararname ile eyaletlerden birçok valinin başkentte bulunan müzeye eserler göndermeleri emredilmiştir. Böylece İstanbul Arkeoloji müzesi harika bir koleksiyon oluşmuştur. Müze, 'deki yıl dönümünden sonra, özellikle ana binadaki alt kat salonlarında yapılan tadilatlar ve diğer binalardaki yeni sergiler sayesinde Avrupa Konseyi Müze Ödülü'nü almıştır.
Ana binanın inşaatı yılında Osman Hamdi Bey tarafından başlatılmış ve yılında bugünkü neo-Yunan formuna kavuşmuştur. Mimarı Alexander Vallaury’dir. Vallaury aynı zamanda İstanbul'da Pera Palace Oteli'ni ve Eski Şark Eserleri Müzesini de tasarlamıştır. İstanbul Arkeoloji binasının cephesi, her ikisi de müzede sergilenmekte olan İskender Lahti ve Yaslı Kadınlar Lahiti'nden esinlenmiştir. İstanbul Arkeoloji Müzesi İstanbul'da neoklasik tarzda inşa edilmiş önemli yapılardan biridir.
Çinili Köşk, Sultan Mehmed tarafından yılında yaptırılmıştır. İstanbul'daki Osmanlı sivil mimarisine sahip en eski yapılardan biridir ve Topkapı Sarayı dış bahçelerinin bir parçasıdır. Çini koleksiyonu yeni inşa edilen ana binaya taşınmadan önce yılları arasında binası İmparatorluk Müzesi olarak kullanılmıştır. yılında Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak halka açılmıştır ve daha sonra İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne dahil edilmiştir.
Eserler
Bir zamanlar Büyük İskender için hazırlandığına inanılan süslü İskender Lahdi, müzedeki en ünlü antik sanat eserleri arasında yer almaktadır.
Sidon nekropolünde bulunan İskender Lahdi
Ağlayan Kadınların Lahdi (Yaslı Kadınların Lahdi)
Tabnit lahit ve Satrap lahit.
Sidon'un Likya lahitleri
Babil'in Ishtar Kapısı'ndaki sırlı çini resimleri
Antik çağlardan Roma Dönemi sonuna kadar, Afrodisyas, Efes ve Milet'ten heykeller
Bir Ephebos Heykeli
Bergama'da bulunan Zeus Tapınağı'ndan heykel parçaları
Türkiyede kalan birkaç eserden biri olan Halikarnas Mozolesinden mermer bir aslan
Konstantinopolis Hipodromu’nda inşa edilen Yılanlı Sütun’ün başı
Ana Tanrıça Kibele ve adak steli
Büyük İskender ve Zeus'un Büstleri
Assos'taki Athena Tapınağı'ndan parçalar
Truva sergisi
Osmanlı dönemi madeni para, mühür, dekorasyon ve madalya
Saba'a Asur Kralı Adad-nirari III
Çivi yazısı olan bazı belge içeren tablet arşivi (bilinen en eski aşk şiirini içeren İstanbul # tableti dahil)
Anadolu, Mezopotamya, Arabistan ve Mısır'ın ilk uygarlıklarından eserler
Gezer takvimi
Adres: Cankurtaran, Fatih/İstanbul, Türkiye
Telefon: () 77 41
İstanbul Arkeoloji Müzeleri ziyaret saatleri şu şekildedir.
Pazartesi
Salı
Çarşamba
Perşembe
Cuma
Cumartesi
Pazar
İstanbul Arkeoloji Müzeleri giriş ücreti 36 ₺'dir. İndirimli giriş ücret bilgisi bulunmamaktadır. Bu müzede MüzeKart geçerlidir.
İstanbul Arkeoloji Müzesi, dünyanın en büyük tarihi eser koleksiyonlarından birini barındırıyor. Sultanahmette konumlanan müze, her yıl milyonlarca ziyaretçiyi ağırlıyor. Bu yazıda Arkeoloji Müzesinin tarihi ve eserleri hakkında kısa bilgi bulabilirsiniz. Ayrıca İstanbul Arkeoloji Müzesi giriş ücreti ve ziyaret saatleri de güncel haliyle not edilmiştir.
İstanbul Arkeoloji Müzesinin tarihi, lerin sonunda başladı. Ünlü Osmanlı ressamı Osman Hamdi Beyin çabalarıyla Osmanlı topraklarındaki tarihi eserlerin bir kısmı İstanbula taşındı. Osmanlıda müzecilik faaliyetlerinin yeni başladığı bir dönemdi.
Osmanlı İmparatorluğunun topraklarının üç kıtaya yayıldığını hepimiz biliyoruz. Osmanlının hüküm sürdüğü Mezopotamya ve Anadolu topraklarında inanılmaz bir tarih saklıydı. Antik Yunan ve Roma mirasının önemli bir bölümü Osmanlı toprakları içinde kalıyordu.
Örneğin yukarıdaki görselde arkeoloji müzesindeki aslan kabartmasını görebilirsiniz. Mezopotamyadan getirilen bu eser, Babile açılan kapılardan biri olan İştar Kapısını süslüyordu.
Payitahta getirilen kıymetli tarihi eserler, ilk olarak Aya İrini Kilisesinde sergilenmeye başlandı. Aya İrini, özünde Bizans döneminden kalma bir kilisedir. Ancak hiçbir zaman camiye çevrilmemiş ve sarayın içinde işlevsel bir alan olarak kullanılmıştı. İstanbulda ilk kurulacak olan Arkeoloji Müzesi için ideal bir yerdi.
Batı Avrupa ülkelerinde Arkeoloji bilincinin gelişmesi lü yıllara dayanır. Örneğin Fransız İmparatoru Napolyon, yılında Mısır seferine çıkmış ve burada Osmanlılar ile harp yapmıştı. Napolyonun bu sefere çıkarken yanına sanat tarihçileri ve arkeologları aldığı bilinir.
Napolyonun amacı, Antik Mısırdan kalan arkeolojik kalıntıları bulmak ve onları Paristeki Louvre Müzesine götürmekti. Fransa, İngiltere ve daha sonrasında Almanya başta olmak üzere emperyal ülkeler, arkeoloji konusunda birbiri ile yarış halindelerdi.
Bu yarışın sonucu olarak da günümüzde Louvre Müzesi ve British Museum gibi yerlerde inanılmaz bir tarihi eser zenginliği vardır. Bu tarihi eserler, dünyanın dört bir yanından getirilmiştir.
İstanbul Arkeoloji Müzesi, Kaplumbağa Terbiyecisi eseriyle (üstteki tablo) tanınan Osman Hamdi Bey tarafından kuruldu. Önceleri Aya İrinide sergilenen eserler, daha sonra inşa edilen müze binasına taşındı.
Arkeoloji Müzesinin yeni binası, aynı Aya İrini gibi Topkapı Sarayı surları içinde yer alıyordu. Fatih Sultan Mehmet döneminden kalma Çinili Köşkü de içine alan yeni müze binası, enfes bir mimariye sahipti.
Arkeoloji müzesinin güzel görünümlü ana binası, Alexandre Vallaury isimli Fransız mimarın ile yılları içinde inşa ettiği Neo-Klasik üslupta bir eserdir.
Fransız mimar Vallaury, Tarihi Yarımada ve İstanbul Boğazı kıyılarında inşa ettiği güzel eserlerle, İstanbul’un güzelliğine güzellik katmış birisidir. Meşrutiyet Caddesindeki Pera Palas Oteli ve Yeniköy’deki Afif Ahmet Paşa Yalısı da yine bu yetenekli mimar tarafından inşa edilmiştir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, dünyanın en kapsamlı arkeoloji koleksiyonlarından biri olarak kabul görmektedir. Osmanlı İmparatorluğu‘nun ne kadar büyük topraklara yayıldığı düşünüldüğünde, İstanbul Arkeoloji Müzesindeki eserlerin de ne kadar önemli bir koleksiyon olduğu daha iyi idrak edilebilir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ndeki koleksiyonlarda, dünyanın ilk yazılı barış antlaşması olarak kabul edilen Kadeş Barış Antlaşması Tableti (Hititler ile Mısırlılar arasında), İskender Lahdi ve antik dönem heykelleri gibi eserler bulunur.
Medeniyetler Beşiği olarak kabul edilen Anadolu ve Mezopotamya coğrafyalarının binlerce yıllık tarihinde büyülü bir yolculuğa çıkmayı arzu ederseniz, bu müzeyi mutlaka gezi rotanıza eklemenizi öneririm.
Müzenin sanat koleksiyonları öyle geniştir ki, bazı tur şirketleri sadece Arkeoloji Müzesi’ni kapsayan tam gün turlar düzenleyerek, bu müzeyi tepeden tırnağa tanıtmaktadır.
Müze binalarından bir tanesi, şehirdeki ilk Osmanlı yapılarından sayılabilecek tarihli Çinili Köşk’tür. Çinili Köşk, Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa edilen bir yapı. Bazı kaynaklara göre, Fatih Sultan Mehmet, üç ayrı mimari nizamda birer köşk inşa ettirmek istemişti. Bunlar Türk, Frenk ve Acem nizamlarında olacaktı.
Köşkleri süslemek için yurt dışından bezeme ustaları ve mimarlar da getirilmişti. Böylece padişahın istediği köşkler günümüzün Topkapı Sarayı ile Gülhane Parkı arasında kalan yere inşa edildi (yani şimdi Arkeoloji Müzesinin olduğu yere). Ancak zaman içinde deprem ve yangılar sebebiyle iki tanesi yok oldu.
Günümüze bu üç görkemli köşkten, yalnızca Türk nizamını sembolize eden Çinili Köşk ayakta kaldı. Çinili Köşk, bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri kompleksinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
İstanbul Arkeoloji Müzesi giriş ücreti yılında Türk Lirası’dır. 18 yaşın altındaki öğrenciler için giriş ücretsizdir. İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olduğu için girişte müzekart geçer. Bilet fiyatlarına ilişkin bilgiler en son 31 Mayıs tarihinde güncellenmiştir.
İstanbul Arkeoloji Müzesi ziyaret saatleri sabah ile akşam saatleri arasındadır. Müze haftanın her günü ziyarete açıktır. Müzenin açılış ve kapanış saatlerine ilişkin bilgiler en son 31 Mayıs tarihinde güncellenmiştir.
İstanbul’daki müzelerin giriş saatlerinde etkinliklere ve tadilatlara bağlı olarak değişiklik olabilir. Müzeye gitmeden önce İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin resmi internet sitesini ziyaret edip, son durumu gözden geçirmenizi öneririm.
İstanbul Arkeoloji Müzesi, İstanbulun en turistik semtlerinden biri olan Sultanahmette yer almaktadır. Topkapı Sarayı kompleksi içinde olduğu için müzeyi bulmak çok kolay. Sultanahmette konaklıyorsanız Topkapı Sarayının anıtsal kapısından (Babı-ı Humayun) geçtikten sonra sola dönerek müzeye ulaşabilirsiniz.
Topkapı Sarayının ana kapısından girdiğinizde solunuzda ilk olarak Aya İrini Kilisesini göreceksiniz. Arkeoloji Müzesi, kiliseyi geçtikten sonra sola döndüğünüzde göreceğiniz hafif eğimli yol üzerinde yer alıyor.
Taksim Meydanından geliyorsanız, önce F1 Füniküleri ile Kabataşa inebilir oradan da T1 Tramvay hattına aktarma yapabilirsiniz. Gülhane Tramvay Durağında indikten sonra sarayın Gülhane Parkına açılan anıtsal kapısını göreceksiniz. Güvenlik sırası beklemeden müzeye buradan kolayca ulaşabilirsiniz.
İstanbul Arkeoloji Müzesi, Anadolu ve Mezopotamya tarihine ilgi duyanlar için gizli bir hazinedir. Bu sebeple de İstanbul’daki en iyi müzeler arasında yer alır.
İstanbul’daki müzeler hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, bu sitenin İstanbul Müzeleri kategorisinde buna benzer onlarca yazı bulabilirsiniz. Bu kategori altında 30’a yakın müze tanıtılmaktadır.
İstanbul Arkeoloji Müzesi Hakkında Bilgi by Serhat Engül
Filed Under: Müzeler
Ülkemizdeki en önemli müzelerden birisi olmakla önem arz ediyor. Sadece ülkemiz için değil, dünya içinde önemli bir müze. Çünkü dünya tarihine ışık tutan birçok eser burada sergileniyor. İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan eserler sadece korunabilenler. Birçok eser savaş zamanında ve cumhuriyet döneminde maalesef kaçırıldı. Neyse ki hala önemli ve değerli eserlerin bulunduğu yer olarak İstanbul Arkeoloji Müzesi turistlerin akınına uğruyor. Tüm İstanbulluların ve İstanbul’a seyahat etmiş olanların görmesi gereken yerler arasında.
Dünyada müze niyetiyle tasarlanan en iyi 10 bina var. İstanbul arkeoloji Müzesi bu 10 içerisinde ilk sıralardadır. Hem mimari yapısı bakımından, hem de içerisindeki eserler açısından dünyanı en iyi müzeleri arasındadır. Bunda Osmanlı döneminden kalma birçok eserin burada sergilenmiş olması ve yapılan kazılardaki çok eski eşyaların müzede olması da etkilidir. Müzenin dünya sahnesinde popüler olmaya başlaması, Osmanlı dönemine rastlar. senesinde Osman Hamdi Bey müdürlüğüyle başlayan bu popülerleşme, her sene daha da artarak günümüze kadar devam eder. Osman Hamdi Bey, kültür değerlerine önem veren birisi olarak müzenin gelişmesinde en büyük katkıyı sağlamış kişidir. Üstelik dönemin sadrazamı Edhem Paşa’nın da oğludur.
Müzenin gelişmesinde ve cemiyete kazandırılması noktasında Hamdi bey oldukça emek vermiştir. Hatta o dönemlerde gazetelere yansıyan tarihi kazı çalışmalarında, bizzat kendisinin de kazılarda aktif olduğunu gösteren fotoğraflar yer alır. Müzeye senesinde ek binalar eklendi. senesinde de daha modern bir hale getirilmesi için çalışma yapıldı.
Mükemmel bir müze sizleri bekliyor. Daha girişte çok farklı bir eserle karşılaşacaksınız. Çok korkutucu bir şekilde olsa da, giriş kısmında göreceğiniz heykel bir tanrıyı simgeliyor. Heykele Bes deniyor. Antik çağdan kalma bir tanrı ismi. İlerlediğinizde bunun gibi antik çağdan kalma heykelleri görmeniz mümkündür. Tabi her yerde heykel yok. Bu müzede arkaik dönemlere ait eşyalar ve eserler yer alıyor. Roma döneminden de birçok ilginç eşyalar bulunuyor. Mezarlar, Helenistik dönem ki eserler, efes ve Milet dönemlerindeki birçok eşya ve eseri de burada görebilmeniz mümkün.
Binanın dış görünüşü mükemmel bir sanat eseridir. Bunu fark edeceksiniz. Çünkü Hamdi bey tarafından bizzat tasarlanmış ve neo klasik bir imajı yansıtıyor. Binanın dış görünüşünde etkili olan şeyin üzgün olan kadınlar lahti olduğu söylenir. Binanın üst katlarına doğru çıktığınızda görecekleriniz arasında birçok heykel var. Bunların yanı sıra, çanak çömlek gibi, mühür gibi, madalya ve eski döneme ait olan paralar yer alıyor.
Yeni yapılan binaya gittiğinizde ise tamamen İstanbul ve Anadolu ile alakalı eserleri görürsünüz. Birbirinden farklı birçok Anadolu kültürüne has eserler var. Bu bina 6 katlı ve neredeyse ilk 4 katında bu tür eserler sizleri bekliyor olacak.
Müzeye pazartesi hariç haftanın her günü gidebilirsiniz. saatleri arasında müzeye giriş saatleridir. Müzeye girmek için para ödemek durumundasınız. Tabi ki müze kartınız varsa sorun yok. 18 yaş altı ise bedava girebiliyor.
Adres: Fatih/İstanbul
Telefon: 0
Nasıl gidilir?: Müze Gülhane Parkına çok yakın. Hamdi bey yokuşunun üzerinde yer alıyor. Eminönü Kabataş tramvay hattı sayesinde kolayca müzeye ulaşabilirsiniz. Anadolu yakasından gelecek kişiler, Marmaray ile Sirkeci garında inebilirler. Oradan da Kabataş tramvay hattını kullanarak, müzeye kolay bir şekilde ulaşabilirler.