istihare rüyasında bir şey görmemek / İstihare - Vikipedi

Istihare Rüyasında Bir Şey Görmemek

istihare rüyasında bir şey görmemek

İstihare Duası kaynağı değiştir]

İstihare, İslam dininde "hayırlı olanı istemek" için başvurulan bir çare olarak adlandırılır.

İslam peygamberi Muhammed, fal türü çeşitli yöntemlerden insanları vazgeçirmek için istihareyi önermiştir ve bu konuda şöyle demiştir:

"Biriniz bir iş yapmaya niyetlenince farzın dışında iki rek'at namaz kılsın ve şöyle desin:

Ey Allah'ım, ilmine güvenerek senden hakkımda hayırlısını istiyorum, gücüme güç katmanı istiyorum. Sınırsız lutfundan bana ihsan etmeni istiyorum, gücüme güç katmanı istiyorum. Ben bilmiyorum, ama sen bilyorsun, ben güç yetiremem ama sen güç yetirirsin. Ey Allahım! Yapmayı düşündüğüm bu iş, benim dinim, dünyam ve geleceğim açısından hayırlı olacaksa, bu işi benim hakkımda takdir buyur, onu bana kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle. Yok eğer benim, dünyam ve geleceğim için kötü ise, onu benden, beni ondan uzaklaştır. Ve hayırlı olan her ne ise sen onu takdir et ve beni hoşnut ve mutlu eyle!"[2]

Yapılması[değiştir Sorularla

13 Peygamber Efendimizi rüyamızda görmek için ne yapmak gerekir?

İnsan, âleminde ne varsa rüyasında da onu görür. Çölde susuz kalmış bir insan rüyasında elbette suyu görecektir. Aynı şekilde Peygamberimiz (asm)'in aşkıyla yanan ve onun sünnetine yapışan bir insan da rüyasında Peygamberimizi görecektir.

Demek ki, kişinin hali, yaşantısı ve düşüncesi ne ise gece o doğrultuda rüyalar görür. Susuz kalmış bir insan rüyasında seraplar göreceği gibi

Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselatü vesselamı rüyada hakiki şekliyle görebilmek için düzgün itikada sahip olmak, ibadetleri yapıp haramlardan kaçmak, elinden geldiği kadar sünnetlere de uymak ve çok salevat-ı şerife getirmek lazımdır.

14 İstiharede çıkan sonuçlar kesin midir; buna uymak gerekir mi?

Önce istihareyi kısa bir tahlile tabi tutalım. İstiharede görülen şey evet mi, yoksa hayıra mı işaret ediyor, onu kestirmek kolay değil. Yoruma bağlı bir keyfiyet.

Sonra görülen şey şeytani mi, yoksa rahmani mi? Bunu da kestirmek kolay değil. Bunun için de ehil olmak gerek.

Bir de istihare bağlayıcı değil. İlle de görülen işarete göre hareket edilecek diye bir mecburiyet yoktur.

İstişareye gelince: Ehil kimselerin meseleyi enine boyuna konuşup düşünmeleri sonunda vardıkları bir sonuç var. Bu sonuç hem aklın, hem mantığın, hem de ilmin icabı olacak seviyede olur. Yahut da olmalıdır. Öyle olunca istişareye uymaktan başka yol kalmaz.

Meseleyi istişareye iştirak edenlerin akıllarıyla da düşünmek, gözleriyle de görmek, ilimleriyle de nazar etmek, herhalde sağlam bir incelemedir. Biri yanılabilir, ikincisi görmeyebilir, ama hepsi de aynı yanlışa düşmezler. Bundan sonrası Allah'a tevekküldür.

Esasen bu gibi hayati konularda en sağlam tedbir, tarafların birbirlerini gerçek hüviyetleriyle tanımalarıdır. Olmayan vasıfları var gösterip de sonunda sürprizle karşılaşmamalıdır.

15 Birinin ileride kiminle evleneceğine dair bilinen bir istihare var mı?

İlerde ne olacağını ancak Allah bilir. Bu bakımdan istihare ile insan kiminle evleneceğini öğrenemez.

İstihare, yapmak istediğimiz bir şeyin hakkımızda hayırlı olup olmadığını öğrenmek için uygulanır.

İlave bilgi için tıklayınız:

İstihare namazı ve duası nasıl olmalıdır?..

16 İstiharede görülen renkler ne anlama gelir, nasıl yorumlamak gerekir?

Rüya tabiri yapmıyoruz, inşaallah rüyanız hayırlıdır. Çünkü rüyaların tabiri onu gören kimsenin durumuna göre değişir. Bu nedenle rüya tabiri kitapları yerine, ilim ve amelde güvenilir insanlara sorulmasını ve onlardan tabir alınmasını tavsiye ediyoruz.

"Güzel gören güzel düşünür,
Güzel düşünen güzel hülyalar görür,
Güzel hülyalar gören de hayatından lezzet alır."

İslâm'a göre rüya üç çeşittir:

1. Salih rüya,
2. Şeytanî rüya,
3. İnsanın içinde yaşadığı olaylardan doğan rüya.

Salih rüya, vaki olacak olan şeyleri vukuundan evvel, fıtrî istidad ile idrak etmekten ibarettir. Peygamber (asm) bununla ilgili şöyle buyurur:

"Müminlerin rüyası nübüvvetin kırk altı bölümünden bir bölümdür." (Müslim, Rüya 1; Buhârî, Ta’bir 3)

Şeytanî rüya, şeytanın, insanı korkutup üzüntüden üzüntüye sevk etmek için, uyku halinde insanın kalbine verdiği vesveseden ibarettir. Peygamber (asm) şöyle buyurur:

"Sizden biriniz sevdiği bir rüya görürse, o Allah'tandır. Bunun için Allah'a hamd edip rüyasını söylesin. Hoşuna gitmediği bir rüya görürse, o şeytandandır. Şerrinden Allah'a sığınsın ve onu kimseye de açmasın. Yoksa kendisine zarar verecektir." (Buhârî, Ta’bir 3)

İnsanın içinde yaşadığı olaylardan doğan rüya ise, insan bir şeyle meşgul olup onunla fazlasıyla ilgilendiği için hakkında rüya görür. Peygamber (asm) bir hadiste şöyle buyurur:

"Rüya üçdür. Allah tarafından olup müjde veren salih rüya, üzüntü verip şeytandan gelen rüya ve insanın kendi kendine bir şeyler söyleyip tasavvur ettiğinden meydana gelen rüya." (İbn Mace, Rüya, 3)

Yûsuf sûresinde zikredilen Hz. Yusuf (as)'ın rüyasıyla ilgili âyet ve yukarıda zikredilen hadisler, bunu ifade ediyorlar. Rüyaların içinde hak rüyalar vardır. Ancak "Her rüya haktır ve her tabir de doğrudur." denilmez.

Rüyaya göre hareket ve rüyaya istinad etmek doğru değildir. Hatta fıkıh kitapları beyân ediyorlar: Şeytan her ne kadar Peygamber (asm)'in suretine giremezse de şabanın yirmi dokuzunda Hz. Peygamber (asm) herhangi bir kimsenin rüyasında "Yarın ramazanın birinci günüdür, oruç tutunuz." diye emretse, bu rüya ile amel edilmez. Çünkü rüya ilim olmadığı gibi zabt da edilmez.

(bk. Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar, II/)

Rüya ve İlham ile Amel Etmek

Rüyalar ve ilhamlar, Rabbanî ve Rahmanî; şeytanî ve nefsanî olabilirler. Bu sebeple aralarını iyi belirlemek gerekir. İslam uleması bu konularda şu üç şartın yerine getirilmesi durumunda amel edilebileceğini, ama hiç kimseyi zorlamanın doğru olmadığını belirtirler:

1. Görülen rüya veya ilham, dinimizin emirlerinden birini kaldırıcı veya yasaklarından birini de helal edici cinsten, yani dine aykırı ve sünnete zıt olmayacak.

2. Rüya veya ilham güvenilir, herkesin itimat ettiği, Ebu Hanife, Şafii, İmamı Rabbani, İmamı Gazali gibi kişiler olmalıdır. Herkes o zatın yalan söylemeyeceği ve dinin esaslarını hakkıyla bilen ve yaşayan birisi olduğunu kabul etmelidir.

3. Rüya ve ilhamla elde edilen bilgiler, dinin bir emri gibi kabul edilmemeli; sadece tavsiye edilebilir. Rüyalar ve ilhamlar birer ikazdır, irşattır. Bağlayıcı ve zorlayıcı olamaz. Bu rüya ve ilhama uyanlar ayıplanmayacağı gibi, uymayanlar da ayıplanmaz.

İlave bilgiler için tıklayınız:

- İstihare namazı ve duası nasıl olmalıdır; istiharenin dinimizdeki hükmü nedir?

17 Rüyalar ne ifade etmektedir; şeytanın vesvesesi midir?

Güzel gören güzel düşünür,
Güzel düşünen güzel hülyalar görür,
Güzel hülyalar gören de hayatından lezzet alır.

İslâm'a göre rüya üç çeşittir.

1. Salih rüya,
2. Şeytanî rüya,
3. İnsanın içinde yaşadığı olaylardan doğan rüya.

Salih rüya, vaki olacak olan şeyleri vukuundan evvel fıtrî istidad ile idrak etmekten ibarettir. Peygamber (sav) bununla ilgili şöyle buyurur:

"Müminlerin rüyası nübüvvetin kırk altı bölümünden bir bölümdür." (Müslim, Rüya 1; Buhârî, Ta’bir 3)

Şeytanî rüya, insanı korkutup üzüntüden üzüntüye sevk etmek için uyku halinde insanın kalbine verdiği vesveseden ibarettir. Peygamber (sav) şöyle buyurur:

"Sizden biriniz sevdiği bir rüya görürse o Allah'tandır. Bunun için Allah'a hamd edip rüyasını söylesin. Hoşuna gitmediği bir rüya görürse o şeytandandır. Şerrinden Allah'a sığınsın ve onu kimseye de açmasın. Yoksa kendisine zarar verecektir." (Buhârî, Ta’bir 3)

İnsanın içinde yaşadığı olaylardan doğan rüya ise, insan bir şeyle meşgul olup onunla fazlasıyla ilgilendiği için hakkında rüya görür. Peygamber (sav) bir hadiste şöyle buyurur:

"Rüya üçdür. Allah tarafından olup müjde veren salih rüya, üzüntü verip şeytandan gelen rüya ve insanın kendi kendine bir şeyler söyleyip tasavvur ettiğinden meydana gelen rüya." (İbn Mace, Rüya, 3)

Yûsuf sûresinde zikredilen Hz. Yusuf b(as)'un rüyasıyla ilgili âyet ile yukarıda zikredilen hadisler bunu ifade ediyorlar.

Rüyaların içinde hak rüyalar vardır. Ancak her rüya haktır ve her tabir de doğrudur denilmez. Rüyaya göre hareket ve rüyaya istinad etmek doğru değildir. Hatta fıkıh kitapları beyân ediyorlar: Şeytan her ne kadar Peygamber (sav)'in suretine giremezse de Şaban'in yirmi dokuzunda Peygamber (sav) herhangi bir kimsenin rüyasında "Yarın Ramazan'ın birinci günüdür, oruç tutunuz." diye emretse de bu rüya ile amel edilmez. Çünkü rüya ilim olmadığı gibi zabt da edilmez.

(Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II/)

Rüya ve ilham ile amel etmek

Rüya ve ilhamla amel etmeye gelince; rüyalar ve ilhamlar Rabbani ve Rahmani; şeytani ve nefsani olabilirler. Bu sebeple aralarını iyi belirlemek gerekir. İslam uleması bu konularda şu üç şartın yerine getirilmesi durumunda amel edilebileceğini, ama hiç kimseyi zorlamanın doğru olmadığını belirtirler:

1. Görülen rüya veya ilham, dinimizin emirlerinden birini kaldırıcı veya yasaklarından birini de helal edici cinsten, yani dine aykırı ve sünnete zıt olmayacak.

2. Rüya veya ilham gelen kişi güvenilir, herkesin itimat ettiği, Ebu Hanife, Şafii, İmamı Rabbani, İmamı Gazali gibi kişiler olmalıdır. Herkes o zatın yalan söylemeyeceği ve dinin esaslarını hakkıyla bilen ve yaşayan birisi olduğunu kabul etmelidir.

3. Rüya ve ilhamla elde edilen bilgiler dinin bir emri gibi kabul edilmemeli. Sadece tavsiye edilebilir. Rüyalar ve ilhamlar birer ikazdır, irşattır; bağlayıcı ve zorlayıcı olamaz. Bu rüya ve ilhama uyanlar ayıplanmayacağı gibi, uymayanlar da ayıplanmaz.

İlave bilgi için tıklayınız:

Rüyanın yaratılış amacı ve hikmetleri nelerdir?

Rüyanın dinimizde bir bağlayıcılığı var mıdır?

18 Rüyalar kontrol edilebilir mi?

İnsanın rüya kontrölü mümkün olabilir. Yani kişi ruh, akıl, kalp alemine ve davranışlarına göre rüya göreceği için, bunları ne kadar iyi yönlendirirse rüyaları da o kadar güzel olur. Zaten rüyaların çoğu insanın günlük hayatında etkilendiği ve iç aleminde etki yaptığı şeylerin yansımasıdır.

Ayrıca büyük zatlar için rüya uyanıklık gibidir. Buna yakaza da denilir.

Yakaza, uyanıklık, dikkatli olmak, şuurlu olmak anlamlarına gelmektedir. Bazıları uyanıkken uykudadır, bazıları ise uyurken aslında uyanıktır. Bu nedenle uyumak ve uyanık olmak kişiye göre değişir.

Peygamberlerin ve veli zatların rüyaları yakazadır. Ancak bazı rüyaların tabiri gerekmektedir. Bunun için de asfiya denilen zatların bu rüyaları tabir etmesi gerekir ki maksat ve mana anlaşılsın.

Not:

İnsan, iradesini şeriata aykırı şekilde ve kendine veya başkasına zarar verecek tarzda kullanamaz.

İlave bilgi için tıklayınız:

- Astral seyahat nedir?

- Rüya ve İslam'daki yeri nedir? Rüya ile amel edilir mi?..

19 Rüya ile kader arasındaki bağlantı nedir? İnsanın, rüyasında gelecekteki bazı hadiseleri görmesi ne anlama gelmektedir?..

Bu durum her insanda olabilir. Ancak bazı kimselerde daha fazla görülebilir. Bu da kaderin varlığına delilerden birisidir. Bu gibi hadiselerin vuku bulması insanlardaki kader inancını kuvvetlendirmektedir. Ayrıca rüyalar müjde ve uyarı niteliği de taşımaktadır.

Allah (c.c), insanların Levh-i Mahfuzdaki durumlarına muttali olan bir grup meleği rüya işiyle görevli kılmıştır. Görevli melek Levh-i Mahfuz'dan aldığı durumları bir takım olaylar ve şekiller haline sokarak ilgili insanın rüyasında kalbine yerleştirir ki, o kimse için bir müjde veya uyarı ya da kınama değerinde olsun. Böylece hikmetli, yararlı veya sakındırıcı bir faaliyet gösterilmiş olur.

İlgili melek bu gayret içinde iken şeytan da insana karşı duyduğu kin ve düşmanlıktan dolayı onu uyanık iken rahat bırakmak istemediği gibi, uyku aleminde de rahat bırakmak istemez. Ona bir takım hile ve tuzaklar kurmaktan geri durmaz. Şeytan insanın rüyasını bozmak üzere ya onu gördüğü rüya hususunda yanıltmak ister veya rüyasında gafil olmasını sağlamaya çalışır. (Ahmet ARPA)

İlave bilgi için tıklayınız:

RÜYA

Kader konusunda detaylı bilgi verir misiniz? Evlilikte külli irade mi yoksa cüzi irade mi var;..

20 Rüyalarımızda ölmüşlerimizi görebilmek için ne yapmamız gerekir? Ölmüşlerimiz bize rüyalarımızda nasıl görülür, gerçekten onlar olduğunu nasıl anlayabilirim?

Ölmüşlerimizi rüyada görebilmek için ancak dua ile Allah'dan bunu talep ederiz. Rüyamızda gördüğümüz kişinin gerçekten o mu yoksa şeytani bir rüya mı olduğunu kesin olarak bilemeyiz. Ancak şeytani rüyalar bazı özellikleriyle bilinebilir. İslami esaslara zıt olan, insanı ümitsizliğe sevkeden üzüntü veren günaha sevkeden rüyalar gibi. Ancak her üzüntü veren rüya şeytanidir denilmez.

Rüyalar tabire muhtaç olduğu için, rüyalar konusunda net bir ifadede bulunmak çok zordur. İnsanın o anki ruh haline göre rüyalar şekillenebilir. Hatta gündüz hayalinizden geçirdiğiniz veya yaşadığınız şeyler gece değişik şekillerde rüyanıza aksedebilir.

İslam'a göre rüya üç çeşittir:

1. Salih rüya,
2. Şeytanî rüya,
3. İnsanın içinde yaşadığı olaylardan doğan rüya.

Salih rüya; vaki olacak olan şeyleri vukuundan evvel fıtrî istidad ile idrak etmekten ibarettir. Peygamber (sav) bununla ilgili şöyle buyurur:

"Müminlerin rüyası nübüvvetin kırk altı bölümünden bir bölümdür." (Müslim, Rüya 1; Buhârî, Ta’bir 3)

Şeytanî rüya; şeytanın, insanı korkutup üzüntüden üzüntüye sevk etmek için uyku halinde insanın kalbine verdiği vesveseden ibarettir. Peygamber (sav) şöyle buyurur:

"Sizden biriniz sevdiği bir rüya görürse o Allah'tandır. Bunun için Allah'a hamd edip rüyasını söylesin. Hoşuna gitmediği bir rüya görürse o şeytandandır. Şerrinden Allah'a sığınsın ve onu kimseye de açmasın. Yoksa kendisine zarar verecektir." (Buhârî, Ta’bir 3)

İnsanın içinde yaşadığı olaylardan doğan rüya ise, insan bir şeyle meşgul olup onunla fazlasıyla ilgilendiği için hakkında rüya görür. Peygamber (sav) bir hadiste şöyle buyurur:

"Rüya üçdür. Allah tarafından olup müjde veren salih rüya, üzüntü verip şeytandan gelen rüya ve insanın kendi kendine bir şeyler söyleyip tasavvur ettiğinden meydana gelen rüya." (İbn Mace, Rüya, 3)

Yûsuf sûresinde zikredilen Hz. Yusuf (as)'ın rüyasıyla ilgili âyet ile yukarıda zikredilen hadisler bunu ifade ediyorlar. Rüyaların içinde hak rüyalar vardır. Ancak her rüya haktır ve her tabir de doğrudur denilmez. Rüyaya göre hareket ve rüyaya istinad etmek doğru değildir. Hatta fıkıh kitapları beyân ediyorlar:

Şeytan her ne kadar Peygamber'in suretine giremezse de Şaban'in yirmi dokuzunda Peygamber (sav) herhangi bir kimsenin rüyasında "yarın Ramazan'ın birinci günüdür, oruç tutunuz" diye emretse de bu rüya ile amel edilmez. Çünkü rüya ilim olmadığı gibi zabt da edilmez. (Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar, II / )

Rüya ve İlham ile Amel Etmek

Rüyalar ve ilhamlar, Rabbani ve Rahmani; şeytani ve nefsani olabilirler. Bu sebeple aralarını iyi belirlemek gerekir. İslam uleması bu konularda şu üç şartın yerine getirilmesi durumunda amel edilebileceğini, ama hiç kimseyi zorlamanın doğru olmadığını belirtirler.

1. Görülen rüya veya ilham, dinimizin emirlerinden birini kaldırıcı veya yasaklarından birini de helal edici cinsten, yani dine aykırı ve sünnete zıt olmayacak.

2. Rüya veya ilham güvenilir, herkesin itimat ettiği, Ebu Hanife, Şafii, İmamı Rabbani, İmamı Gazali gibi kişiler olmalıdır. Herkes o zatın yalan söylemeyeceği ve dinin esaslarını hakkıyla bilen ve yaşayan birisi olduğunu kabul etmelidir.

3. Rüya ve ilhamla elde edilen bilgiler dinin bir emri gibi kabul edilmemeli; sadece tavsiye edilebilir. Rüyalar ve ilhamlar birer ikazdır, irşattır; bağlayıcı ve zorlayıcı olamaz. Bu rüya ve ilhama uyanlar ayıplanmayacağı gibi, uymayanlar da ayıplanmaz.

İlave bilgi için tıklayınız:

RÜYA.

Ölen bir insanın ruhunun daha önce yaşamış olduğu mekanları ziyaret etmesi olayı ne derece doğrudur?..

21 Kişi rüyasında yaptıklarından sorumlu olur mu?

İnsanlar, rüyalarından sorumlu değildir. Tabii ki, rüyaların önemli bir kısmı, gündüz veya günlerdir, zihnin meşgul olduğu şeylerin rüyalara yansıması şeklinde tezahür eder. Bazıları -bu meşguliyetin bir sonucu olarak- Hz. Peygamber (a.s.m)’i “Belki rüyada görür her akşam.”, bazıları da başka şeyler görür.

İnsanlar gündüz uyanıkken meşgul oldukları şeylerden elbette sorumludur. Hatta hayalleri bile çirkin şeylerle meşgul etmek hayali kirletir. Bütün bunlara rağmen, rüyada görülenlerden mesul olmayız.

Yönetme dediğiniz şey, eğer hayalinizi devam ettirmek şeklinde ise, bu yine bildiğimiz zina sayılmaz ve günah olmaz, yalnız hayalin kirletilmesi söz konusudur.

İlave bilgi için tıklayınız:

Rüya Nedir; Rüyayla Amel Edilir mi?

22 İstihareye mi yoksa istişareye göre mi hareket etmek gerekir?

Önce istihareyi kısa bir tahlile tabi tutalım:

- İstiharede görülen şey evet mi, yoksa hayıra mı işaret ediyor, onu kestirmek kolay değil. Yoruma bağlı bir keyfiyet.

- Sonra görülen şey şeytani mi, yoksa Rahmani mi? Bunu da kestirmek kolay değil. Bunun için de ehil olmak gerek.

- Bir de istihare bağlayıcı değil. İlle de görülen işarete göre hareket edilecek diye bir mecburiyet yoktur.

İstişareye gelince:

Ehil kimselerin, meseleyi enine boyuna konuşup düşünmeleri sonunda vardıkları bir sonuç var. Bu sonuç hem aklın, hem mantığın, hem de ilmin icabı olacak seviyede olur. Yahut da olmalıdır. Öyle olunca istişareye uymaktan başka yol kalmaz.

Meseleyi istişareye iştirak edenlerin akıllarıyla da düşünmek, gözleriyle de görmek, ilimleriyle de nazar etmek, herhalde sağlam bir incelemedir. Biri yanılabilir, ikincisi görmeyebilir, ama hepsi de aynı yanlışa düşmezler. Bundan sonrası Allah’a tevekküldür.

- Esasen bu gibi hayati konularda en sağlam tedbir, tarafların birbirlerini gerçek hüviyetleriyle tanımalarıdır. Olmayan vasıfları var gösterip de sonunda sürprizle karşılaşmamalıdır.

23 Görmüş olduğum rüyalar, niyetlenmiş olduğum bir iş hakkında ve o işin olup olmayacağı yönünde mesaj niteliği taşır mı? Rüyayla amel edilir mi?

İslâm'a göre rüya üç çeşittir:

1. Salih rüya,
2. Şeytanî rüya,
3. İnsanın içinde yaşadığı olaylardan doğan rüya.

Salih rüya, vaki olacak olan şeyleri vukuundan evvel fıtrî istidad ile idrak etmekten ibarettir. Peygamber (sav) bununla ilgili şöyle buyurur:

"Müminlerin rüyası nübüvvetin kırk altı bölümünden bir bölümdür." (bk. Buhari, Tabir, 2, 6; Müslim, Rüya, 1)
 

Şeytanî rüya, insanı korkutup üzüntüden üzüntüye sevk etmek için şeytanın uyku halinde insanın kalbine verdiği vesveseden ibarettir. Peygamber (sav) şöyle buyurur:

"Sizden biriniz sevdiği bir rüya görürse o Allah'tandır. Bunun için Allah'a hamd edip rüyasını söylesin. Hoşuna gitmediği bir rüya görürse o şeytandandır. Şerrinden Allah'a sığınsın ve onu kimseye de açmasın. Yoksa kendisine zarar verecektir." (Buhârî, Ta’bîr 3, 46; Müslim, Rü’yâ 3)

İnsanın içinde yaşadığı olaylardan doğan rüya ise; insan bir şeyle meşgul olup onunla fazlasıyla ilgilendiği için hakkında rüya görür. Peygamber (sav) bir hadiste şöyle buyurur:

"Rüya üçdür. Allah tarafından olup müjde veren salih rüya, üzüntü verip şeytandan gelen rüya ve insanın kendi kendine bir şeyler söyleyip tasavvur ettiğinden meydana gelen rüya." (İbn Mace, Rüya, 3)

Yûsuf sûresinde zikredilen Hz. Yusuf (as)'ın rüyasıyla ilgili âyet ile yukarıda zikredilen hadisler bunu ifade ediyorlar. Rüyaların içinde hak rüyalar vardır. Ancak her rüya haktır ve her tabir de doğrudur denilmez.

Rüyaya göre hareket ve rüyaya istinad etmek doğru değildir. Hatta fıkıh kitapları beyân ediyorlar: Şeytan her ne kadar Peygamber (sav)'in suretine giremezse de Şaban'in yirmi dokuzunda Peygamber (sav) herhangi bir kimsenin rüyasında "yarın Ramazan'ın birinci günüdür, oruç tutunuz" diye emretse de bu rüya ile amel edilmez. Çünkü rüya ilim olmadığı gibi zabt da edilmez. (Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II /)

Rüya ve ilham ile amel etmek

Rüyalar ve ilhamlar rabbani ve rahmani; şeytani ve nefsani olabilirler. Bu sebeple aralarını iyi belirlemek gerekir. İslam uleması bu konularda şu üç şartın yerine getirilmesi durumunda amel edilebileceğini, ama hiç kimseyi zorlamanın doğru olmadığını belirtirler.

1. Görülen rüya veya ilham, dinimizin emirlerinden birini kaldırıcı veya yasaklarından birini de helal edici cinsten, yani dine aykırı ve sünnete zıt olmayacak.

2. Rüya veya ilhama muhatap kişi güvenilir, herkesin itimat ettiği, Ebu Hanife, Şafii, İmamı Rabbani, İmamı Gazali gibi kişiler olmalıdır. Herkes o zatın yalan söylemeyeceği ve dinin esaslarını hakkıyla bilen ve yaşayan birisi olduğunu kabul etmelidir.

3. Rüya ve ilhamla elde edilen bilgiler dinin bir emri gibi kabul edilmemeli. Sadece tavsiye edilebilir. Rüyalar ve ilhamlar birer ikazdır, irşattır. Bağlayıcı ve zorlayıcı olamaz. Bu rüya ve ilhama uyanlar ayıplanmayacağı gibi, uymayanlar da ayıplanmaz.

24 Rüya görmek bilinçaltıysa, ruhun olmadığı anlamına mı gelir?

- Rüyaların çeşitleri vardır…

- Bünyemizin birçok fonksiyonunun merkezi beyindir. Beyin ise bu fonksiyonları yerine getirmek için aktif bir şekilde çalışması gerekir. Aktif bir şekilde çalışması için hayata ihtiyacı vardır. İnsan hayatının kaynağı ise ruhtur.

Ruh ile beyin arasında bu sıkı ilişki olduğu için zedelenmiş bir beyin, bazı hayati fonksiyonlarını icra edemez hale gelir. Nitekim, göz bir penceredir, ruh bu alemi o pencereden seyreder. Yani asıl gören ruhtur. Ancak ruh ile göz arasında sıkı bir ilişki vardır. Ruhtan mahrum kalmış bir göz göremediği gibi, sağlam bir gözden mahrum kalmış ruh da göremez. Tabii ki, kalp gözüyle görenler konumuzun dışındadır.

- Rüyalar üç çeşittir; iki çeşidi gerçekte çıkmayacak olan türlerdir. Bunlar günlük sıkıntı veya neşeden ötürü veya daha önce etkisinde kalınmış olayların -âdeta hafızada ve hayalde bir bant şeridi gibi- açılıp yeniden okunan şeylerdir ki, Kur’an’da bunlara “Adğasu ahlam” denilmiştir. Rüyaların bir kısmı, insanların farkında olmadan, şuur altında saklanan ve her hangi bir sebeple, uygun bir zamanda şuur üstüne çıkan, başından geçmiş eski hadiselerin tesiri ile meydana gelir.

- İnsanların önemli yanılgı noktalarından biri de şudur ki, herhangi bir konuda müspet veya menfi bir düşünceye sahip olması için bir tek nokta ile yetiniyorlar. Bu meselde olduğu gibi, “ruh”un var olup olmamasını yalnız rüyalarla ruhun ilişkisine bakarak karar verirler.

Halbuki, beyin durumu ne olursa olsun, ruhun olmadığına hiç bir işareti yoktur. Fakat ruhun olduğunu gösteren bazı emareleri vardır. En belirgin emare şudur ki, beyin sinir, yağ ve benzeri et türü mamulden yaratılmış bir mekanizmadır. Bu maddelerin hiç birinin hayat kaynağı olması mümkün değildir. Öyleyse, beynin şarj olması için mutlaka dışarıdan bir şarj aletinin olması gerekir. Hayatı beyine şarj eden ise hayatın kaynağı olan ruhtur.

İşte değişik delillerle ispat edilen ruhun varlığı konusunda ancak rüyalar tali derecede bir delil olabilir. Onu yegâne delil gibi kabul edip ona göre bir yargıya varmak yanlıştır.

- Ruh ile beyin ilişkisi konusunda, Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadeleri de bize ışık tutmaktadır:

“Kâinatta, 'esbab ve müsebbebat' görünen eşyaya bakıyoruz ve görüyoruz ki: En a'lâ bir sebeb, en âdi bir müsebbebe kuvveti yetmiyor. Demek esbab bir perdedir, müsebbebleri yapan başkadır.”

“Meselâ; hadsiz masnuattan yalnız cüz'î bir misal olarak insan başı içinde bir hardal küçüklüğünde bir yerde yerleştirilen kuvve-i hâfızaya bakıyoruz. Görüyoruz ki: Öyle bir câmi' kitab belki kütübhane hükmündedir ki, bütün sergüzeşt-i hayatı, içinde karıştırılmaksızın yazılıyor.”

“Acaba şu mu'cize-i kudrete hangi sebeb gösterilebilir? Telâfif-i dimağiye mi? Basit, şuursuz hüceyrat zerreleri mi? Tesadüf rüzgârları mı? Halbuki o mu'cize-i san'at, öyle bir zâtın san'atı olabilir ki; beşerin haşirde neşredilecek büyük defter-i a'malinden muhasebe vaktinde hatıra getirilecek ve işlediği her fiilleri yazıldığını bildirmek için bir küçük sened istinsah edip, yazıp aklının eline verecek bir Sâni'-i Hakîm'in san'atı olabilir.” (Sözler, s. )

İlave bilgi için tıklayınız:

- Ruh nedir, ruhun mahiyeti anlaşılabilir mi? Ruh beyinden mi ibarettir?

25 İstihare, mutlaka hayırlı mıdır?

- İstihare namazı vardır. Fakat hadislerde istihare rüyası diye bir şey yoktur. Bu işi zaman içinde bazı zatların gördüğü rüyalar esas alınarak yaygınlaşmıştır.

Demek ki, önce şunu bileceğiz ki, rüyada bir şeyler görme geleneği hadiste emredilen istihare ile bir alakası yoktur.

- İstihare, istişarelerden sonra yapılır. Maksat, bu namazı kılıp duasını yaptıktan sonra kalbine gelen rehber ışık doğrultusunda -olumlu veya olumsuz- bir karar vermektir. Ve bu kararı vermekle karasızlık sıkıntısından kurtulmaktır. Bu rehber ışık her zaman doğru değerlendirilmeyebilir.

- Diğer bir ifadeyle istihare, akıl, hikmet, görünürdeki realiteler ışığında yapılan istişare ve değerlendirmelerden sonra yine de kalp tatmin olmadığı zaman, arzulanan işin hayırlı olup olmadığını öğrenmeye yardımcı olacak bir kıvılcımdır.

Bu kıvılcım her zaman doğru bir sinyal vermeyebilir. Çünkü insanlardaki coşkun duygu ve dürtüler bir tarafa ağır temayül gösterirlerse kişinin değerlendirmesi de o tarafa ağır basar. Ve bu sebeple de kişi tarafından doğru bir değerlendirmeye tabi tutulmayabilir.

Demek ki, burada rüyanın bir suçu yoktur. Çünkü, üç çeşit rüyadan yalnız biri rüya-yı sadıkadır. Bu sadık rüya dahi hayalin karışmasıyla renk değiştirir. Onun içindir ki, rüyalar tevilden daha derin bir yorum olan tabire ihtiyaç duyar. Nice çirkin manzaralar altında çok güzel hakikatler saklanmış olur.

Kaldı ki, görülen rüyanın şeytani olma ihtimali de vardır. Bu durumda arzu edilen işin güzel görünmesinde şeytanın parmağı olabilir.

Son olarak şunu da belirtelim ki, Allah -imtihanın gereği olarak- görünen hayatımızda bize her şeyi doğru yapmamız için müdahale etmediği gibi, rüyalarda da böyle bir müdahalede bulunmaz.

Örneğin, sizin durumunuz da böyle bir imtihan süreci olabilir. Yani, arzularımızın keyfimize göre tahakkuk etmediği zaman bunun faturasını Allah’a kesip kesmeyeceğimiz konusunda testlerden geçiyoruz. Hz. İbrahim’den hikâye edilen,

 “Ben hasta olduğum zaman Rabbim bana şifa verir.” (Şuara, 26/80)

mealindeki ayetin verdiği dersi iyi anlamaya çalışmalıyız.

Görüldüğü gibi, o insan açısından kötü olan hastalığı kendine isnat ederken, güzel olan şifayı ise Allah’a veriyor. Bu durum, teslimiyetin edebi ve edepli ince bir ayarıdır

Soru:
Allah şeytanı istihareye neden karıştırsın ki?

İstihare de olsa, şeytanın rüyaya girme durumu olabilir. O zaman Allah şeytanı istihareye neden karıştırsın? Ya da eğer bu kadar yanlış çıkma ihtimali varsa niçin bize böyle bir imkan versin Rabbim? Allah kullarını bile bile yanıltmaz mı?

Cevap:

İmtihanın olduğu her yerde kuvve-i melekiyenin ilhamı gibi lümme-i şeytaniyenin vesveseleri de vardır. Bu sebeple, istiharenin bu umumi kuraldan istisna edilmesi söz konusu değildir.

Nitekim, “Senden önce de Biz hiçbir resul veya nebî göndermedik ki, onlardan biri bir şey dilediğinde, şeytan onun dileğine bir vesvese karıştırmış olmasın. Fakat Allah şeytanın attığı vesveseyi giderir ve ayetlerini sapasağlam yerleştirir. Zira Allah her şeyi bilen, her işi hikmetle yapandır” (Hac, 22/52) mealindeki ayette şeytanın peygamberlerin arzu ve temennilerine bile vesvese karıştırdığı bildirilmiştir. Ancak, Allah vesveseyi giderir ve sapasağlam yerleştirir.

İmtihanda olan insanın istiharedeki negatif pozisyonu göstermesi, kişinin akıl ve iradesini de kullanmasına yol açmaya yöneliktir. Zira imtihan devam ediyor.

26 Hipnoz yoluyla rüyayı etkilemek caiz midir?

Hipnoz yoluyla rüya, ancak ehil uzmanlar tarafından tedavi için kullanılabilir.

İstiharede görülen rüya ile amel edilmezse ne olur?

Değerli kardeşimiz,

İstiharede görülen rüyanın bağlayıcılığı yoktur; yani kişi isterse bu rüya ile amel etmeyebilir.

Ticaret, evlilik, seyahat ve benzeri bir işe teşebbüs eden kimse, o işin kendisi için hayırlı olup olmayacağı hususunda tereddüde düşerse, şüphesini giderecek, tereddüdünü ortadan kaldıracak hal çareleri aramak ister. Bu hususta yapılacak ilk iş, yapılması istenen meselenin meşrûluğunun ve helâlliğinin araştırılması, dinî ölçülere uyup uymadığının incelenmesidir. Kişinin kendisi bir neticeye varamadığı takdirde en sıhhatli yol, o meseleyi münasip olan ehliyetli birisine danışmak, onun fikrini almak, gerekirse meseleyi enine boyuna bütün teferruatıyla konuşmak; kısaca istişare yapmaktır. İstişare yapılacak insanın da tecrübeli, bilgili ve sözüne itimat edilir olması gerekir.

Bir meseleyi kendi aralarında istişare etmeyi, oturup konuşmayı mü’minlerin vasıflarından sayan Kur’ân-ı Kerim, “Onların işleri aralarında müşavere iledir.”1 buyururken, istişare ederken ehil kimselerin seçilmesini, fikren ve inanç bakımından yabancı olanlarla istişare yapılmaması hususunda da ikazda bulunmaktadır:

“Ey iman edenler! Sizden olmayan kimseleri içli dışlı dost edinip sırlarınıza ortak etmeyin. Onlar sizi zarara sokmakta kusur etmezler. Size sıkıntı verecek şeylerden hoşlanırlar. Size düşmanlıkları sözlerinden belli olmuştur; açığa vurmayıp da kalblerinden gizledikleri düşmanlık ise daha büyüktür. Biz size dostunuzu ve düşmanınızı böylece gösterip âyetlerimizi açıkladık—eğer akıl ederseniz.”2

Görüldüğü gibi basiret sahibi mü’min, kendi hususi meselesini, her önüne gelene açmamalı, rastgelenin fikrini almamalı. Çünkü kendisine yardımcı olacak birisini ararken çok kere onunla konuşması neticesinde yanlış karara varmasından dolayı hatâya düşeceğini hesap etmelidir. Çünkü insanın aldığı bazı kararlar hayatı boyunca kendisini bağlayabilir, tesiri altına alabilir; tahsil, iş ve evlilik gibi.

Tam ölçüp tartmadan bir iş kuran kimse, öyle ki birgün gelir, işinin ters gittiğini görür, iflâsa gittiğin anlar, neticede sermayesini de kaybedebilir. Bu hal maddî hayatına, hem de mânevî hayatına çok büyük tesir icra eder. Yine inceleyip araştırmadan bir evlilik hayatı kuran insan bu aceleciliğin ve tedbirsizliğin cezasını hayatı boyunca çekebilir, dünyasını zehir edebilir. Bunun için istişareyi kendimize alışkanlık hâline getirmeli, en basit meselemizi dahi tecrübeli ve ehliyetli birisine sormadan yapmamalıyız.

Bütün hayat safhalarıyla ümmetine mükemmel bir örnek olan Sevgili Peygamberimiz (asm) her meselesini yakınları ve sahabileriyle istişare eder, onların da fikrini alır, öyle karar verir, işe başlardı. Halbuki kendisi bir peygamber olması hasebiyle vahye mazhardı; herkesten zeki, akıllı, derin fikirli, sâlim düşünceli bir insandı. Vahiyle sâbit olmayan hemen hemen bütün meselelerde ashabiyle istişarede bulunurdu. Ümmetini de istişaresiz iş yapmamaları için tenbih eder ve istişare edenin hiçbir zaman pişman olmayacağını ifade buyururdu:

“İstihare eden kimse zarar görmez, istişare eden pişmanlık duymaz, iktisada riayet eden maişetçe aile belâsını çok çekmez.”3

Dikkat edileceği gibi hadis-i şerif mü’minin sosyal hayatını üç temel esasa riayet etmeye bağlamıştır: İstişare, istihare ve iktisat. Bilhassa bunlardan istişare ve iktisadın ne kadar ehemmiyet taşıdığı şüphe edilmez bir gerçektir.

Hadis-i şerifte tavsiye istihare de, istişare ettiği halde kalben rahat olmayan ve hissen tatmin olamayan kimselerin başvurabileceği bir sünnettir.

İstihare, lûgat mânâsı itibariyle, Allah’tan hayır dilemektir. Yani yapılacak bir işin iyi mi, kötü mü olduğunu yahut o işi hemen mi, yoksa bir müddet sonra mı yapmanın daha iyi netice vereceğini anlamak ve kalbin o meseleye yatışmasını Allah’tan dilemek ve istemektir.

İstihare Peygamberimizin (asm) bir sünnetidir. Ümmetine tavsiye ettiği bir duâ ve ibadet şeklidir. Peygamberimiz (a.s.m.) istiharenin nasıl yapılacağını, hangi duânın okunacağını bizzat öğretmiştir. İstiharenin ehemmiyeti hususunda Câbir bin Abdullah şöyle demektedir:

“Resulullah (a.s.m.) bize Kur’ân’dan bir sûre öğretir gibi büyük küçük işlerimizin hepsinde istihareyi öğretti ve şöyle buyurdu:

‘Sizden biriniz bir işe kalben azmettiği zaman, iki rekât namaz kılsın.”4

İstihare namazı iki rekâttır. İmam Gazalî bu namazın birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra "Kul yâ eyyühe’l-kâfirûne," ikinci rekâtında da "Kul hüvellahu ehad" sûrelerinin okunmasını tavsiye eder.5

Namazı kıldıktan sonra Peygamberimizden (a.s.m.) rivayet edilen şu duâ okunur:

“Allah’ım, bu işimin hakkımda hayırlı olacağını yalnız sen bildiğin için bana doğrusunu göstermeni niyaz ediyorum. Senin sonsuz kudretine iltica ediyor, yardım bekliyorum. Yüce lütfundan ihsan etmeni istiyorum. Muhakkak senin her şeye gücün yeter; ben ise hiçbir şeye güç yetiremem. Sen her şeyi bilirsin, ben ise hiçbir şey bilmem; sen bütün gaybları bilirsin, Allah’ım, bu iş benim dinim, yaşayışım, işimin âkibeti, dünyam ve âhiretim hakkında hayırlı ise bunu bana nasip eyle. Sonra bunda benim için feyiz ve bereket vücuda getir. Şayet bu iş benim dinim, yaşayışım, işimin âkibeti, dünyam ve âhiretim hakkında hayırlı değilse, bunu benden, beni bundan vaz geçir. Bu hususta gönlümde bir meyil bırakma. Benim için hayırlısı ne ise onu kolaylaştır. Sonra da beni takdir buyurduğun bu hayırla hoşnut eyle.”6

Dua okunurken, “bu iş” şeklinde geçen yerlerde yapılması istenen iş zikredilir. Bu şekilde duanın Türkçesi okunabileceği gibi, Arapça aslını okumak daha faziletlidir. Duânın aslı, verdiğimiz bu kaynaklarda olduğu gibi, ilmihal kitaplarında da mevcuttur.

Kişi istihare ettikten sonra kalbi hangi tarafa meylederse onu yapmalı, istihareden önceki peşin hüküm ve kanaatini bırakmalı, kendi temayülüne dayanmalıdır. İstihareye rağmen bir temayül ve gönül yatışması görülmediği takdirde, istihareyi tekrarlayabilir, bu sünnettir. Bununla alâkalı olarak Enes bin Mâlik’in (r.a.) rivayet ettiği bir hadiste Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:

“Ey Enes, bir işi yapmayı niyet ettiğin zaman o iş hakkında yeniden yedi defa istihare et. Sonra kalbinden geçen temayüle bak. Çünkü hayır kalbinde doğan mânâdadır.”7

İş acele olup da istihareyi tekrarlamak mümkün değilse şöyle duâ edilir:

“Allah’ım, hakkımda hayırlı olan ne ise onu nasip et. Beni kendi halime bırakma.”

İbni Abidin, istihare eden kimsenin dileğinin uygun olup olmadığına işaret olarak şöyle bir kayda yer verir:

“Yatmadan önce dua okunur ve abdestli olarak kıbleye yönelerek yatılır. Rüyada beyaz veya yeşil görülürse o işin hayır olduğuna, siyah ve kırmızı görülürse de şer olduğuna işaret eder. Şerli olandan kaçınmak icap eder.”8

Bütün bunlarla birlikte istihare, müşkül durumlarda mü’minler için ruhî ve mânevî bir kuvvettir. Bir işte tereddütte kalan bir mü’min iki rekât namaz kılarak Cenab-ı Hakka yönelir. Teşebbüs edeceği iş, seçeceği hayat arkadaşı, dini, dünyası ve âhireti için hayırlıysa gönlünde bu işe karşı bir ferahlık uyandırmasını, vücudunda bu işi yapabilmeye kudret ve kuvvet yaratmasını; şayet bu iş dini, dünyası ve âhireti için hayırlı değilse gönlündeki meyli yok etmesini Cenab-ı Haktan niyaz eder. İçinde de bir hafiflik duyar. İstihare ettiği şey hakkında kendisi için hayrın görüleceğine kalben emin olur. Neticesinde râzı olur.

Kaynaklar:

1. Şûra Sûresi,
2. Âl-i İmrân Sûresi,
3. Tecrid Tercemesi, IV,
4. Buharî, Küsuf:
5. İmam Gazalî. İhyâu Ulûmiddîn. (Daru İhyâi’l-Kütübü’l-Arabî) I,
6. İbni Mâce, İkametetü’s-Salât:
7. Tecrid Tercemesi,
8. İbni Âbidin, I,

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır