istinaf mahkemesi itiraz dilekçesi / HMK Madde 343 İstinaf Dilekçesinin Verilmesi

Istinaf Mahkemesi Itiraz Dilekçesi

istinaf mahkemesi itiraz dilekçesi

İstinaf Dilekçesinin Verilmesi

HMK Madde 343

(1) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya başka bir yer mahkemesine verilebilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye verilmişse, o mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunur ve başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir.

(2) Kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmiş olan istinaf dilekçesi, bu mahkemece yukarıdaki fıkraya göre işlem yapıldıktan sonra kararı veren mahkemeye örnekleriyle birlikte gönderilir. Bu durum derhâl mahkemesine bildirilir.

(3) İstinaf yoluna başvurma tarihi konusunda 118 inci madde hükmü uygulanır.

(4) Dosya, kararı veren mahkemece, istinaf dilekçesinde gösterilen daire ile bağlı kalınmaksızın, ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilir.



HMK Madde 343  İstinaf Dilekçesinin Verilmesi

HMK Madde 343 Gerekçesi

Maddede, istinaf dilekçesinin verilmesine ilişkin usul düzenlenmiş olup, istinaf dilekçesinin, kararı veren mahkemeye ya da kararı veren mahkeme dışında başka bir yer mahkemesine de verilebileceği; verilen istinaf dilekçesinin o mahkeme bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunarak başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verileceği öngörülmüştür.

İstinaf dilekçesinin kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmesi durumunda, istinaf dilekçesi, mahkeme tarafından bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunduktan sonra kararı veren mahkemeye örnekleri ve varsa ekleriyle birlikte gönderilir ve durum derhâl mahkemesine bildirilir. “Bu durum derhâl mahkemesine bildirilir.” ifadesinden maksat, istinaf dilekçesinin kararı veren mahkemeye gönderilmesi nedeniyle yargılamadaki gecikmelerin ve bundan kaynaklanan hak kayıplarının önlenmesidir.

İstinaf yoluna başvurma tarihi konusunda 123 üncü (yasada 118 inci) madde hükmü uygulanacaktır.

Ayrıca, kararı veren mahkemenin, istinaf dilekçesinde gösterilen daire ile bağlı kalmadan dosyayı ilgili bölge adliye mahkemesine göndereceği vurgulanmaktadır.


HMK 343 (İstinaf Dilekçesinin Verilmesi) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/3219 Karar : 2017/6569 Tarih : 26.04.2017

  • HMK 343. Madde

  • İstinaf Dilekçesinin Verilmesi

İcra İflas Kanununa 5311 sayılı Kanunla eklenen geçici 7. maddesine göre; bölge adliye mahkemelerinin 26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar İcra İflas Kanunu’nun bu kanunla yapılan değişiklikten önceki temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümleri uygulanır.

İncelemeye konu mahkeme kararı ise, bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20/07/2016 tarihinden sonra olup, 5311 sayılı Kanunla değişik İİK’nun 363. maddesi gereğince kanun yolu olarak öncelikle istinaf yoluna tâbi bulunmaktadır.

Buna göre kararın istinaf incelemesinin bölge adliye mahkemeleri tarafından yapılması zorunlu olduğundan, HMK’nun 343/4. maddesi uyarınca gereği yapılmak üzere dosyanın mahalli mahkemesine geri çevrilmesine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle gereği yapılmak üzere dosyanın mahalli mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 26/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/18866 Karar : 2017/3451 Tarih : 18.04.2017

  • HMK 343. Madde

  • İstinaf Dilekçesinin Verilmesi

İSTEM : Davacı Kurum, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ile yapılan masrafların rücuan tahsili istemine ilişkin olan kabulle sonuçlanıp kesinleşen davada, infazda tereddüt uyandırdığından bahisle Mahkeme hükmünün tavzihen düzeltilmesini istemiştir.

CEVAP : Davalılar, tavzih diekçesi tebiliğ edilmediği için bir beyanda bulunmamışlardır.

MAHKEME EK KARARI : İlk derece mahkemesi, 16.08.2016 günlü ek karar ile, tavzih ile düzeltilmesi istenilen hususun tavzihe konu yapılamayacağını beyanla tavzih isteğinin reddine karar vermiştir.

Davacı vekilince süresinde verilen İstinaf yolu dilekçesiyle, temyiz edilmeyerek kesinleşen ilk derece mahkemesinın hüküm fıkrasındaki eksikliğin infazda tereddüt uyandırdığını beyanla, hükmün tavzihen düzeltilmesi için ilk derece mahkemesi ek kararının kaldırılarak istemin kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir.

… Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 26.10.2016 gün ve 2016/52-44 sayılı ilamı ile, İstinaf başvurusunun süresinde yapılmadığından bahisle, davacının istinaf başvurusunun süreden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU NEDENLERİ : İstinaf başvurusu süresi içerisinde ve 14.09.2016 tarihinde UYAP üzerinden yapılmış olup, esasa girilmesi gerekirdi..

İLGİLİ HUKUK KURALLARI : 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun İstinaf Dilekçesinin verilmesini düzenleyen 343’üncü maddesi “(1) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya başka bir yer mahkemesine verilebilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye verilmişse, o mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunur ve başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir.

(2) Kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmiş olan istinaf dilekçesi, bu mahkemece yukarıdaki fıkraya göre işlem yapıldıktan sonra kararı veren mahkemeye örnekleriyle birlikte gönderilir. Bu durum derhâl mahkemesine bildirilir.

(3) İstinaf yoluna başvurma tarihi konusunda 118 inci madde hükmü uygulanır.

(4) Dosya, kararı veren mahkemece, istinaf dilekçesinde gösterilen daire ile bağlı kalınmaksızın, ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilir.” Hükmünü içerirken aynı yasanın başvuru süresini düzenleyen 345’inci maddesi “(1) İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.” Hükmünü,5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 8’inci maddesi “…İstinaf yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür…” hükmünü içerir.

Öte yandan Bölge Adliye Ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari Ve Yazı İşleri Hizmetlerinim Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin Kanun Yoluna Başvuru İşlemlerini düzenleyen 68’inci maddesi “(1) Kanun yoluna başvuru dilekçesi, ön büro veya yazı işlerinde görevli personele teslim edilir…(9) Taraf vekillerince UYAP üzerinden güvenli elektronik imza ile kanun yolu başvuru dilekçesi gönderilebilir. Bu işler için ayrıca elle atılmış imzalı belge istenmez. Avukatların UYAP Avukat Bilgi Sistemi üzerinden kanun yolu başvuru dilekçesi gönderebilmeleri için güvenli elektronik imza sahibi olmaları gerekir. Kanun yolu harçları avukat tarafından elektronik ortamda mahkeme veznesi hesabına aktarılır. Bu işlemlerin Barokart veya kredi kartı gibi ödeme araçları ile yapılması sağlanabilir. Kanun yolu başvurusu, dilekçenin UYAP üzerinden mahkeme ekranlarına düştüğü tarihte yapılmış sayılır. İşlem sonucunda başvuru sahibinin elektronik ortamda erişebileceği bir alındı belgesi oluşturulur…” hükmünü içerir. İnceleme konusu olayda; … 4.İş Mahkemesi’nin 16.08.2016 günlü tavzih isteminin reddine dair ek kararı davacı kurum vekiline 6 Eylül 2016 tarihinde usulünce tebliğ edilmiş olup, sekiz günlük temyiz süresi Kurban Bayramı tatili de gözetildiğinde 16.09.2016 tarihinde sona ermektedir. Davacı vekilinin ise, adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi denilen UYAP üzerinden gönderdiği 14.09.2016 günlü itiraz dilekçesiyle İstinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmaktadır.

Şu halde istinaf başvurusunun süresinde yapıldığı gözetilerek, esasa girilip yapılacak yargılama sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun süreden reddine ilişkin hükmü bozulmalıdır.

SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine, 18.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/9413 Karar : 2017/3600 Tarih : 14.03.2017

  • HMK 343. Madde

  • İstinaf Dilekçesinin Verilmesi

Davacılar vekili, ortaklığın giderilmesi davasına konu … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki sera, ev ve ağaç niteliğindeki muhdesatların vekil edenlerine ait olduğunun tespiti ile tapuya şerh verilmesini istemiştir.

Davalı … davayı kabul ettiğini, davalı … taşınmaz üzerindeki 1 dönümlük sera ve 10 adet zeytin ağacı dışındaki muhdesatlar yönünden davayı kabul ettiğini, davalı … ise davacı …‘in dava konusu ettiği ev dışındaki talepler yönünden davayı kabul ettiğini açıklamışlardır

Mahkemece, davacılara ait muhdesatların tespit edildiği, davacı …‘in kendisine ait olduğunu iddia ettiği evin davalı … ile birlikte yapıldığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, hükmün 1. fıkrasının a – g bentlerinde sıralanan muhdesatların davacılara aidiyetinin tespitine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmesi üzerine, hüküm, davacı … vekili tarafından reddedilen talep ve yargılama giderlerine hasren temyiz edilmiştir. Mahkemece, 27.05.2016 tarihli muhtıra ile HMK 343-349 maddeleri gereğince 11.887,73TL nispi temyiz harcı ve 143,50 TL temyiz yoluna başvuru harcı ile 150.00TL temyiz psota masrafı olmak üzere 12.180,73 TL hiç ödenmediği belirtilerek muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren yedi günlük kesin süre içinde tamamlanması aksi halde temyiz isteminden vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği davacı vekiline ihtar edilmiş, 29.7.2016 tarihli ek karar ile eksik temyiz harcı ve posta masrafı süresi içerisinde tamamlanmadığı gerekçesiyle mahkeme kararının davacı tarafça temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmiştir. Davacı asıl ve ek kararı temyiz etmiştir.

Somut olayda, davacı vekili hükmü reddedilen talep ve yargılama giderleri yönünden temyiz ettiğine göre temyiz edenden alınması gereken harç maktu harç olmalıdır. Mahkemenin 12.180,73 TL harç ikmal edilmediği gerekçesiyle davacının temyiz talebinin reddine ilişkin 29.07.2016 tarihli 2014/614 Esas, 2015/506 Karar sayılı ek kararı kaldırılarak dosyanın esasının incelenmesine geçildi.

1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı … vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2- Davacı … vekilinin, yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nun 326/1.maddesi uyarınca Kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Kanunda yazılı hallerden birisi hiç şüphesiz Yasa’nın 312/2.maddesidir. Bu madde hükmüne göre davalı taraf davanın açılmasına sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderinden sorumlu değildir. Hemen belirtmek gerekir ki; anılan maddenin uygulanabilirliği, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlıdır.

Somut olaya gelince, davalılar … ve … davayı kabul ettiklerini açıklamışlar, davalı … ise davacı …‘in kendisine ait olduğunu iddia ettiği eve ilişkin davayı kabul etmediğini, diğer talepleri kabul ettiğini açıklamıştır. Davacı … vekili ise temyiz dilekçesinde, davalılar … ve … aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmemesinin yasaya uygun olduğunu ancak davanın reddine karar verilmesini savunan davalı … aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmemesinin yasaya aykırı olduğunu açıklayarak temyiz isteminde bulunmuştur.

Saptanan bu olgular kapsamında; Davalı …‘ın davacı …‘in talebine konu dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan ve Mahkemece 1/2 ‘sinin davacı …‘e ait olduğuna karar verilen ev yönünden davanın açılmasına sebebiyet verdiği ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiği kuşkusuzdur. Bununla birlikte, davanın konusu (müddeabih) davalının payına isabet eden muhdesat değeridir(zemin bedeli hariç). Buna göre, dava konusu muhdesat değeri üzerinden belirlenecek nispi karar ve ilam harcından, aynı şekilde 6100 s.lı HMK’nun 326/2. mad. uyarınca yargılama giderinden ve davacı yararına takdir edilecek vekalet ücretinden, davalı …‘ın tapu payı oranında sorumlu tutulması gerekirken, davanın mahiyeti gereği yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılması ve davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle davacı … vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün harç, avukatlık ücreti ile yargılama giderlerine ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca davacı … yararına BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının 1. bentte yazılı sebeplerle yerinde görülmediğinden REDDİNE, taraflarca HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 14.3.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere [email protected] adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

İstinaf Dilekçesi

İstinaf, açılan davada ya da açtığınız davada ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın hukuka aykırı olduğunu düşünen taraf bakımından üst mahkeme tarafından incelenme yoludur. İnceleme hem hukuki yönden hem de olay yönünden yapılmaktadır. Vatandaşlar en çok istinaf dilekçesi nedir? aramalarıyla bu konuyu merak etmektedir. İstinaf dilekçesi nedir sorusuna ilişkin olarak vereceğimiz cevap, taraflar hukuka aykırı olduğunu düşündüğü ilk derece mahkemesi kararını istinaf dilekçesi yazarak bir üst mahkeme tarafından incelenmesini sağlarlar. Ancak istinaf dilekçesinin süresi, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftadır. İstinaf dilekçesi nedir sorusuna ilişkin bir diğer cevabımız ise,  bir kanun yolu olan istinafın temyiz kanun yolundan farkı istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler doğrultusunda  yeni bir yargılama yapılmasıdır. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak İstinaf dilekçesi nedir? sorunuza ilişkin gerekli bilgilerin bulunduğu istinaf dilekçenizi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.

İstinaf Dilekçesi Örneği

İstinaf dilekçesi örneği hazırlanırken Bölge Adliye Mahkemesine sunulmak üzere kararı veren mahkemeye yazılır. Yazılacak istinaf dilekçesi örneğinde bulunması gereken hususlar; dosya numarası, istinaf talebinde bulunan kişinin adı soyadı kimlik numarası ve adresi bilgileri yazılır.  İstinaf dilekçesi örneğinde istinaf konusu ve açıklamalar detaylı olarak net bir şekilde belirtilmelidir. İnternetten istinaf örnek dilekçe aradığınızda karşınıza çıkan dilekçe her davaya uyarlanamaz ve sizi hukuki olarak hak kaybına uğratabilir. Bu nedenle istinaf dilekçesi örneği hazırlarken alanında uzman avukattan hizmet alınması gerekmektedir. Çünkü her istinaf dilekçesi örneğinin içeriği dava konusuna göre değişmektedir. 

İstinaf Dilekçesi Kime Yazdırılır?

İstinaf dilekçesi yazdırılırken ilk önce dilekçenin nereye verileceği çok önemlidir. Başlık olarak kararı veren ilk derece mahkemesini hangi Bölge Adliye Mahkemesinin yargı çevresi içerisindeyse oraya gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine verilir. Örnek olarak, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere İstanbul Adliyesi 2.Aile Mahkemesine şeklinde yazılmalıdır. İstinaf dilekçesi kime yazdırılır? hususu ileride telafisi zor hukuki kayıplar yaşamamanız için önemli bir sorudur. İstinaf dilekçesi mağduriyetlerin önüne geçebilmek adına alanında uzman avukattan hizmet alınarak hazırlanmalıdır.  Bu konuya ilişkin alanında uzman bir avukatla çalıştığınız takdirde istinaf dilekçesi kime yazdırılır? probleminizi gidermiş olursunuz. 

İstinaftan Feragat Dilekçesi 

İstinaftan feragat durumu, istinaf kanun yoluna başvurmaktan feragat ve istinafta olan dosyadan feragat şeklinde karşımıza çıkmaktadır. İstinaf kanun yoluna başvurmaktan feragat etmek için öncelikli olarak ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde yazılan gerekçeli kararın taraflara tebliğ edilmesi gerekmektedir. Tebliğ alınan karara ilişkin olarak istinaftan feragat dilekçesi hazırlamak suretiyle yazılı olarak ilgili mahkemeye sunularak istinaf kanun yolu hakkından feragat edilmesi işlemi gerçekleşmiş olacaktır. Bu durumda ilk derece mahkemesi tarafından verilmiş olan karar kesinleşmiş olacaktır. İstinaftan feragat dilekçesi hazırlanırken muhakkak dikkat edilmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi ilgili mahkemenin vermiş olduğu karara ilişkin dosya esas ve karar numarasının istinaf kanun yolundan feragat dilekçesi içerisinde açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Bu durumda istinaf kanun yoluna başvurma hakkından ve istinaf kanun yolu sürelerinden feragat edilmesi neticesinde hızlıca mahkeme kararının kesinleşmesi sağlanmaktadır. 
İstinaf kanun yoluna başvurma hakkından feragat, herhangi bir kayıt ve şart ile ileri sürülemez. Kayıt ve şarta bağlı olan feragat dilekçeleri kabul edilmemekle birlikte aynı zamanda ilk derece mahkemesinin kararı, hakkında karar verilen kişi bakımından tüm sonuçlarıyla kabul edilmiş sayılacaktır. 

İstinaftan feragat dilekçesi Bölge Adliye Mahkemelerinde ve Bölge İdare Mahkemelerinde karar verilmeden önce verilmesi gerekmektedir. Yargıtay 5.Hukuk Dairesi’nin, 02.05.2019 tarih ve 2017/ 27972 Esas - 2019 / 8391 Karar sayılı ilamına göre: ‘’ … davalı idare tarafından verilen 27.02.2017 tarihli istinaf isteminden vazgeçildiğine ilişkin dilekçenin, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihinden sonra sunulduğu anlaşıldığından, … Bölge Adliye Mahkemesi’nin ek kararı ile karar tarihinden sonra istinaf başvurusundan feragat mümkün olmadığından bahisle HMK’nun 349/2-son maddesi gereğince davalı idare vekilinin talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.’’ denilmiştir. 

İstinaftan feragat dilekçesi verdikten sonra bu dilekçenin sonuçlarından vazgeçebilmenin tek bir yolu vardır. O da istinaftan feragat dilekçesinin hata, hile ve korkuyla verildiğinin ispatlanması neticesinde gerçekleşmektedir. İrade sakatlığı hallerinde verilen istinaftan feragat dilekçesi sonuçları bakımından geçersiz olacaktır. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak istinaftan feragat dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.

İstinafa Cevap Dilekçesi 

Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 347. maddesinde bu husus açıkça düzenlenmiştir. Açılmış olan dava dosyanıza ilişkin olarak yargılamanın hızlı ve lehinize hüküm ve sonuç doğuracak şekilde ilerleyebilmesi için istinaf cevap dilekçesi hazırlarken muhakkak dikkat etmeniz gereken hususlar bulunmaktadır. İstinaf kanun yoluna başvuruda bulunan kişinin hazırladığı istinaf dilekçesinde bahsetmiş olduğu durumlara ilişkin karşı cevap hakkınız bulunmaktadır. Emsal örnekler, ilgili kanun maddeleri ve sunacağınız ilgili mahkeme kararları ile birlikte istinafa cevap dilekçesi sunmanız gerekmektedir. İstinaf dilekçesi kararı verene mahkeme tarafından karşı tarafa tebliğ olunur. Taraflar tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf dilekçesinde açıklanan durumlara ilişkin cevap mahiyetinde istinaf cevap dilekçesini kararı veren mahkemeye sunar. Kanunun tanıdığı bu yasal süre zarfı içerisinde istinafa cevap dilekçesinin sunulması gerekmektedir. İstinaf dilekçesi ile yapılmış olan itirazın reddedilmesi gerektiğine dair tüm somut olaylar, belgeler, kanıtlar ve itirazlar açıklamalar kısmında yapılmalı ve bu itirazlar ilgili delillerle desteklenmelidir. Sonuç ve istem bölümünde ise mahkemece karara bağlanması istenen sonucun ne olduğu belirtilmelidir. Dilekçeler verildikten sonra istinaf kanun yolunda kanunda belirtilen sınırlar ve kurallar çerçevesinde maddi ve hukuki denetim yapılır. İstinafta ilk derece mahkemesinin kararının denetlenmesi yanında gerektiğinde yeni bir yargılama yapılması, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden bir hüküm mahkemesi gibi karar verilmesi söz konusudur. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak istinafa cevap dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.

İstinaf Başvuru Dilekçesi 

İstinaf başvurusu istinaf mahkemesi olan Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere diye belirtilmek koşuluyla hazırlanacak olan istinaf başvuru dilekçesi ile birlikte kararı veren ilk derece mahkemesine sunmak koşuluyla başvuruda bulunulmuş olunur. 

İstinaf başvurusunun alanında uzman bir avukat aracılığıyla yapılmış olunması etkin ve hızlı sonuç alınmasını sağlayacaktır. İstinaf başvurusu ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın tebliğ ya da tefhiminden itibaren 2 hafta süre içerisinde yapılması gerekmektedir. İstinaf dilekçesinde istinaf sebebi ve gerekçesi açıklanmalıdır. Bu sebep ve gerekçeler istinaf incelemesi için büyük önem arz etmektedir çünkü Bölge Adliye Mahkemesi, taleple bağlılık ilkesi gereği başvuranın sebep ve gerekçeleri dışında hiçbir husus hakkında inceleme yapmayacaktır. İstinaf başvuru dilekçesinde incelemenin duruşmalı yapılması talebinde bulunulabilir. Duruşmalı yapılması gereken istinaf incelemeleri, yoğun iş yükü sebebiyle ayrıca ve açıkça istinaf başvuru dilekçesinde duruşma talebi olmaması halinde duruşma yapmamaya karar vermektedir. O nedenle duruşma talebi, itiraz dilekçesinde belirtilmelidir.

İstinaf başvuru dilekçesi ile yapılan başvurularda Bölge Adliye Mahkemesi başkan ve hakimleri tarafından ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın onanmasına ya da bozulmasına yönelik karar vereceklerdir. Karar onanması halinde temyiz yolu açıksa dosyanız talep halinde Yargıtay’a gönderilecektir. Yargıtay yolu kapalı ise mahkeme kararı kesinleşmiş olacaktır. İstinaf başvuru dilekçesi ile Bölge Adliye mahkemesinde bir yargılama yapılacaktır ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusuna ilişkin 5 farklı karar verilebilmektedir. Bu kararlar şunlardır; İlk derece mahkemesi kararının esası incelenmeden kaldırılması ve dosyanın ilk derece mahkemesine iadesi, ilk derece mahkeme kararının kaldırılması ve davanın kısmen veya tamamen kabulüne karar verilmesi, ilk derece mahkeme kararının kaldırılması ve davanın esastan reddine karar verilmesi, ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak düzeltilmesi, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesidir. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak istinaf başvuru dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.

Ceza İstinaf Dilekçesi

Ceza davaları bakımında istinaf kanun yoluna başvurma şatları Ceza Muhakemeleri Kanunu‘nun 272 ile 285. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ceza istinaf dilekçesi ile İstinaf kanun yoluna başvurabilecek olanlar Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 273/4 maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; sanık, katılan, katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş olanlar, katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanla istinaf kanun yoluna başvurabilirler. 

Ceza istinaf dilekçesi başvurusu ceza davasına ilişkin hükmün açıklanmasından itibaren 7 gün içerisinde yapılması gerekmektedir. Bu durum sanığın yargılamasının yapıldığı karar duruşmasında bulunması halinde geçerlidir. Sanığın yokluğunda karar verilmiş ise bu hak düşürücü süre kararın sanığa tebliğinden itibaren başlayacaktır. Ceza istinaf dilekçesi ile başvuru neticesinde Bölge Adliye Mahkemesinde ilgili ceza dava dosyasına ilişkin olarak onanmasına ya da bozulmasına yönelik karar verilecektir. Bir üst mahkeme Yargıtay yolu açıksa eğer ilgili onanan ceza dosyası süresi içerisinde temyiz başvurusunda bulunarak Yargıtay’a gönderilebilecektir. Yargıtay yolu kapalı ise istinaf mahkemesince verilmiş olan karar kesinleşerek hüküm ve sonuç doğuracaktır. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak ceza istinaf dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.

Tehiri İcra Talepli İstinaf Dilekçesi

İcra işlemlerinin yargılamanın sonuna kadar durdurulması için tehiri icra talepli istinaf dilekçesi yazılması gerekmektedir. İstinaf başvuru dilekçesinde tehiri icra taleplidir diye belirtilmesi gerekmektedir. Tehiri icra ilamlı icra takibi borçlusunun teminat yatırarak istinaf veya temyiz süreci sona erene kadar söz konusu icra takibinin durdurulması işlemine verilen isimdir. Zira yerel mahkemenin vermiş olduğu kararda istinaf yoluna gidilmiş olsa dahi açılan icra takibi devam edecektir. Yerel mahkeme kararını istinaf eden ve icranın geri bırakılması kararı almak isteyen borçlu, öncelikle kararı veren mahkemeden kararı, tehir-i icra talepli olarak istinaf ettiğine dair derkenar almak zorundadır. Bu derkenarın alınabilmesi içinse tehir-i icra talepli istinaf başvuru dilekçesinde tehir-i icra talebinin açıkça belirtilmiş olması ve istinaf harçlarının ödenmiş olması zorunluluğu bulunmaktadır. İlamlı icra takibinin durması (geri bırakılması) işlemi için belirli prosedür tamamlandıktan sonra teminat yatırmak koşuluyla tehiri icra talepli istinaf dilekçesi hazırlanarak tarafınıza açılmış olan icra takibinin yargılamanın kesinleşmesine kadar durmasını sağlayabilirsiniz. Söz konusu teminat tutarı; kesin ve süresiz banka teminat mektubu veya nakden ödeme ile gerçekleştirilebilmektedir. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak tehiri icra talepli istinaf dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.
 

FETÖ BÖLGE İDARE MAHKEMESİ İSTİNAF DİLEKÇE ÖRNEĞİ

FETÖ BÖLGE İDARE MAHKEMESİ İSTİNAF DİLEKÇE ÖRNEĞİ

         ANKARA BÖLGE İDARE MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİ’NE
                                                         Sunulmak üzere
                               22. İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
                ANKARA                                                              

DOSYA  NO          : 
İSTİNAF YOLUNA BAŞVURAN 
DAVACI                : 
Vekili                      : Av. NUH NACİ ÖZKAN-ADRES ANTETTEDİR
Davalı Kurum        : İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü
Vekili                      : Av.
TALEP  KONUSU: Ankara 22. İdare Mahkemesi’nin verdiği 31.01.2022  tarih ve                                     karar no.lu, 701 sayılı KHK ile çıkarılan Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ilgili diğer mevzuat hükümlerine açıkça aykırı ve kamu yararı gerekleri ile müvekkilim bakımından telafisi imkansız zararlara sebep olacak mahiyette kararın; bozularak ortadan kaldırılması dileğimizi içeren “İstinaf Başvurusu ”dur. 
TEBLİĞ TARİHİ    : İstinafa konu kararın tarafımıza tebliği 03.04.2022 tarihidir. 
AÇIKLAMALAR    :

Ankara 22. İdare Mahkemesinin                                esas, 2022/68 karar no.lu kararı usul ve esas bakımından hukuka aykırı olup istinaf istemimizin kabul edilmesi ve OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kararına karşı açtığımız davamızın Dairenizce incelenerek kabulü gerekir. Şöyle ki;

Tarafımızca 30/10/2018 tarihli OHAL Komisyonu başvuru dilekçemizde, 701 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkartılma işlemini hukuka aykırı bir şekilde verilmiştir.
Müvekkilin kamu görevine iadesi talebinin OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunca reddi kararında ve bunu yerinde bulan istina istemimize konu yerel mahkeme kararında müvekkil hakkında 1 ayrı gerekçenin dayanak gösterildiğini görmekteyiz:Müvekkilin EA kodlamasıyla fişlenmesidir. Ayrıca ceza mahkemesi sonucu beklenmeden idare mahkemesi 17-25 aralık öncesini fetö ile irtibat sayarak hukuksuz bir şekilde karar vermekten bir adım öteye gidememiştir.

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 09.01.2018 tarihli (E2018/1603,K2018/417) kararında “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası AŞ de gerçekleştirilen rutin hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım kapsamında değerlendirilemeyeceği…”ifade edilmiştir. YineYargıtay 16. Ceza Dairesi 20.12.2017 tarihli, 2017/1862 Esas, 2017/5796 karar nolu kararında Bank Asya’ya para yatırmanın talimat üzerine gerçekleştiğinin ispatlanması halinde suç oluşturacağını belirtmiştir.
 Yargıtay’ın bu konudaki değerlendirmesi de açıkken aksi yöndeki OHAL Komisyonu kararı ve bu kararı yerinde bulan yerel mahkeme kararı hukuka aykırı olmakla istinaf istemimizin kabulü gerekir.
OHAL Komisyonu ve yerel mahkeme tarafından müvekkilin Ufuk Büro Sen isimli sendikaya üyeliği de hukuka aykırı kararlara gerekçe olarak gösterilmiştir. OysakiAnayasanın sendika kurma başlıklı 51. Maddesi uyarınca“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz. …”
AİHS’nin 11. Maddesie göre“Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir.”
Aynı şekilde Anayasası’nın 33. uyarınca “Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.” 4688 sayılı kamu görevlileri Sendikaları ve Toplu sözleşme Kanununun “kuruluş biçimleri” başlığı altındaki 6. maddesinde ” Sendika ve konfederasyonlar önceden izin almaksızın önceden serbestçe kurulur.” Aynı kanunun 14. Maddesine göre” Sendikaya üye olmak serbesttir…”Bu kapsamda sendikaya üyelik ve istifa hakkı anayasal temel hak ve özgürlüklerden olup müvekkilin üye olduğu dönemde Anayasa ve yasalar kapsamında kurulmuş ve faaliyet gösteren bir sendikaya üyeliği herhangi bir yasadığı örgüt ile irtibat veya iltisakın delili olarak gösterilemez.
Gerçekten de bu sendika, kurulduşu ilgili kamu kurumları tarafından kamuoyuna duyurulmuş, il müdürlüklerine yazılar ile iletilmiş, bu yazılı metinlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca ilgili sendikanın dosyasının açıldığı ve üye olunabileceği belirtilmiş ve sendikanın banka hesap numaralarına yer verilmiştir. Müvekkil de bir kamu çalışanı olarak, demokratik ve anayasal hakkını kullanmak için mevcut sendikalararasında bir değerlendirme yapmış, bu sendikanın, sendikal hakkını, ekonomik, sosyal, kültürel, mesleki hak ve menfaatlerini daha iyi koruyabileceğini düşünerek bu sendikaya üye olmuştur. Sendikanın yasal olmayan bir faaliyetini ne sendikaya üye olmadan önce ne de üyeliği sırasında duymuştur.

Yerel Mahkeme demokratik bir ülkede kamuda istihdam edilen görevlilerin, Devletin temeli olan anayasal prensiplere sadakat yükümlülüğü bulunduğunu ifade etmiştir. Müvekkilim kamu görevinden çıkartıldığı zamana kadar görevinde devletine, hizmet ettiği halka ve kurumuna sadakat yükümlülüğünü büyük titizlik ve fedakarlık ile eyrine getirmiştir. Müvekkil her ne kadar hukuka aykırı bir soruşturma ile EA kodlaması ile fişlenmiş ve gözaltına alınmış,1 günlük gözaltı sonrası serbest bırakılmıştır. 
Müvekkil çocuğunu bir devlet okuluna kaydetmiştir. Bütün bu hususlar da müvekkilin söz konusu yasadışı yapı ile bir bağının olmadığını ortaya koymaktadır.

OHAL KHK’lerininAnayasaya ve Uluslararası Hukuka Aykırılığı:

İstinaf istemine dayanak yerel mahkeme kararının ve davaya konu OHAL Komisyonu kararının hukuka aykırılığı somut olay bakımından bu şekilde ortaya konduktan sonra müvekkilin kamu görevinde çıkartılmasına temel oluşturan OHAL KHK’leri ve bunların Anayasal ve uluslararası hukuk bakımından hukuka akırılıklarını tartışmak gerekmektedir. Öncelikle, davaya konu kamu görevinden çıkartma işleminin ve diğer tedbirlerin dayanağı olan, KHK’nin,Anayasaya aykırılığını öne sürmekteyiz. Bilindiği üzere Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca; “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.”
AY’nın 152. maddesi ile mahkemelere tanınan yetki taraflardan birinin iddiasına katılmak, söz konusu düzenlemeyi AY’ya aykırı bulmak anlamını, zorunluluğunu taşımamaktadır. Yani mahkemenin, tarafların istemi üzerine yapacağı değerlendirme, normun Anayasa’ya aykırılığı sorunu ile ilgili olmayıp, görmekte olduğu dava çerçevesinde istemin “ciddilik” niteliği açısındandır. İddianın ciddiliği objektif olarak saptandığında, davanın esasına dair Anayasa’ya aykırılık iddiasının çözüm yeri Anayasa Mahkemesi olacaktır.
Bilindiği üzere, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sonrasında 20 Temmuz 2016 tarihinde yapılan MGK ve Bakanlar Kurulu toplantılarının akabinde Resmi Gazete’de aynı gün yayınlanan karar ile Anayasa’nın 120. ve OHAL Kanunun 3(b) maddeleri kapsamında ülke genelinde Olağanüstü Hal ilan edildiği duyurulmuştur.OHAL, her üç aylık süre bitiminde uzatılarak nihayetinde Temmuz 2018’de kalkmıştır. OHAL süresincehükümet tarafından çok sayıda KHK kabul edilmiştir.
Bilindiği üzere, KHK’lere dair düzenlemeler Anayasa’nın 121/3 ve TBMM İçtüzüğünün 128. maddelerinde yer almaktadır. Anayasa m.121/3’e göre; “Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir. Bu kararnameler, Resmi Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur; bunların Meclisçe onaylanmasına ilişkin süre ve usul, İçtüzükte belirlenir”. Benzer şekilde, OHAL Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca da: “Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda Anayasanın 91 inci maddesindeki kısıtlamalara ve usule bağlı olmaksızın, kanun hükmünde kararnamemeler çıkarabilir. Bu kararnameler Resmi Gazete’de yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur.”
TBMM İçtüzüğü m.128’e göre; “Anayasanın 121 ve 122 nci maddeleri gereğince çıkarılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler, Anayasanın ve İçtüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak, komisyonlarda ve Genel Kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle, kanun tasarı ve tekliflerinden önce, ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır. Komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler Meclis Başkanlığınca doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınır”.
Bu düzenlemeler karşısında olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılan KHK’lerin “aynı gün” TBMM başkanlığına gönderilmesi, 20 gün içinde ilgili komisyonlarda görüşülmesi ve toplam 30 günün sonuna kadar da Meclis Genel Kurulu’nun onayına sunulup karara bağlanması gerekir. Müvekkilin kamu görevinden çıkartılmasına ve hakkında cezai nitelikte tedbirler uygulanmasına dayanak KHK’nin kabulünde ve Meclis onayı sürecinde belirtilen usule uyulmamıştır.
Dava konusu işlemlerin dayanağı KHK’ye eklenen isim listeleri yolu ile aralarında müvekkilin de bulunduğu yüzlerce devlet memuru, genel nitelikli bir madde kapsamında toplu olarak, gerekçesiz bir biçimdekamu görevinden çıkartılmıştır. Bununla yetinilmemiş, haklarında herhangi bir mahkeme kararı bulunmaksızın, idari bir karar ile ancak ceza yargılamasının neticesine bağlanabilir nitelikte, cezalandırma amacı taşıyan bazı hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
Bu işlemlere karşı müvekkilin başlattığı idari yargı ve Anayasa yargısı süreci, müvekkili memuriyetten çıkartan KHK yayınlandıktan sonra kabul edilen 685 sayılı KHK ile kurulan Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu gerekçe gösterilerek sonuçsuz bırakılmıştır. Bir idari mercii olarak kurulan ancak esasen bir yargılama faaliyeti yürütüyor gibi çalışan Komisyon ise yerel mahkeme ile birlikte müvekkile dair işlemlerin açık hukuka aykırılığına rağmen ret kararı vermiştir.
Dava konusu ile ilgili olarak, Anayasa’nın 70. maddesi kişilerin kamu hizmetine girme hakkını (bu hakkın kamu hizmetinde kalma hakkını da içerdiği kabul edilir), 128. maddesi memurların görev ve yükümlülükleri ve diğer özlük işlerinin kanun ile düzenleneceğini, 129. maddesi memurlara savunma hakkı tanınmadan disiplin cezası verilemeyeceğini, disiplin kararlarının yargı denetimi dışında tutulmayacağını düzenlemektedir. Anayasa’nın 36. maddesi hak arama özgürlüğünü/adil yargılanma hakkını güvence altına almaktadır.Bu madde ile devletin özellikle kişi hak ve özgürlüklerini ilgilendiren her türlü eylem ve işlemine karşı bir yargı yolu bulunması, kişilerin işlemin hukuka uygunluk denetimini, hukuka aykırı işlem halinde geri alınmasını ve zararlarının giderimini talep imkanına sahip olması amaçlanmaktadır. Bununla aynı doğrultuda, Anayasanın 40. maddesine göre “Devlet işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.”.Anayasainın maddesi özel hayatın gizliliği ve aile yaşamına saygı hakkını, 23. maddesi seyahat özgürlüğünü, 35. maddesi mülkiyet hakkını düzenlemektedir.
Anayasanın 38. maddesine göre ‘Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.’Bu ilke uyarınca müvekkil hakkında, OHAL KHK’si yolu ile geriye dönük olarak geçmişte var olduğu isnat edilen bir fiil nedeni ile cezai nitelikte yaptırımlar uygulanması Anayasa’ya aykırıdır.
Anayasanın 2 maddesi ‘hukuk devleti’, 10. maddesi ‘eşitlik’, 11. maddesi “Anayasanın bağlayıcılığı” prensiplerini içermektedir. Anayasa’nın 13. maddesine göre; “temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” Anayasa’nın 14. maddesine göre; “Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere,  Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.”Anayasa’nın 15. maddesine göre “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla,durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.” OHAL KHK’leri Anayasa’nın anılan maddelerine aykırı olmakla Daireniz tarafından yapılacak incelemede bu husus dikkate alınmalıdır ve Anayasa’nın 152. Maddesinde düzenlenen süreç işletilmelidir.

İç Hukuk ve Uluslararası İnsan Hakları Hukuku Bağlamında OHAL KHK’leri:

Anayasa’nın yukarıda sıralananhükümleri, hükümetlere OHAL sürecinde hakları sınırlama bağlamında sınırsız bir yetki vermemekte, tersine OHAL’i gerektiren nedenler ile sınırlı ve geçici olmak üzere güçlendirilen yetkilerin sınırlarını net bir şekilde belirlemektedir. Bu sınırlamalara göre;
OHAL ilanını gerektiren koşullar net bir biçimde belirlenmekle, bu koşullar oluşmadan OHAL ilan edilemez,
OHAL ilanında ve KHK süreçlerinde Anayasa net ve belirgin bir prosedür belirlemiştir ve bu prosedür takip edilmelidir,
Müdahale edilemez haklar bakımından bu rejim uygulanamaz,
Diğer sınırlamalar olağanüstü halin sıkı bir biçimde gerektirdiği kadar, geçici ve ölçülü olmalıdır,
OHAL Kanununa uygun hareket edilmelidir, bu kanuna aykırı olarak, kanunda tahdidi olarak tanınan tedbirler dışında alınan tedbirler kanunilik şartına aykırılık taşıyacaktır,
OHAL ilanında ve işlemlerinde temel amaç istisna sisteminden çıkmak ve normale dönmek olmalıdır (Bkz BM İnsan Hakları Komitesi, Genel Yorum No.29, para. 1),
OHAL sürecinde uluslararası hukuk yükümlülüklerine saygı duyulmalıdır.
Anayasa’nın 90. maddesine göre “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
Bilindiği üzere Hükümet, OHAL ilanı sonrasında AİHS’nin 15. ve Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 4. maddeleri çerçevesinde Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterlerine OHAL nedeni ile Sözleşmesel yükümlülüklerini askıya aldığına dair bildirimlerde bulunmuştur. Ancak uluslararası hukukta bu bildirimlerin yani sözleşmeci devletin sözleşmesel yükümlülüklerinin istisnai durumun gerekleri çerçevesinde sınırlandığının kabulü de belirli koşullara tabidir. Buna göre;
Olağanüstü bir durumun söz konusu olması (savaş hali veya halkın varlığını tehdit altına alan olağanüstü bir durum),
Askıya almanın ilgili sözleşme ile belirlenen prosedüre uygun gerçekleştirilmesi,
Sınırlamaların kapsam ve süresinin “olağanüstü halin sıkı bir biçimde gerektirdiği ölçüde olması” ve bu koşulların sözleşme denetim mekanizmalarının (AİHM ve BM MSHS İnsan Hakları Komitesi) denetimi altında olması,
Belirli hakların sınırlamaya konu edilemeyeceği,
Askıya almanın ayrımcı ve devletin diğer uluslararası yükümlülüklerine aykırı olamayacağı,
Sınırlamalardaki amacın, normal hale geçme ve bütün hak ve özgürlüklerin korunabileceği ortamın sağlanması dışına çıkamayacağı.[1]
Gerek iç hukukta gerekse de insan hakları hukukunda yer alan bu prensipler Türkiye’de 2016-2018 arasında uygulanan (ve bazı yönleri ile hala sürdürülen) OHAL rejimine uygulandığında şu sonuçlara ulaşılabilir:
Darbe girişimi sonrasında OHAL ilanını gerektiren bir durumun varlığı kabul edilebilse de, OHAL’in darbe girişimine dair gereklilik hali ortadan kalktığı halde derhal sonlandırılmamıştır. Bu şekilde OHAL’in 2 yıl boyunca sürdürülmesi hukuki dayanaktan yoksundur.
OHAL ilanının temel gerekçesinin darbe girişimi ve FETÖ olarak adlandırılan organizasyonun bertaraf edilmesi olduğu gerçeği karşısında, bu kapsam dışında kalan önlemlerOHAL’in konu sınırlaması dışında kalacağı ve “olağanüstü halin sıkı bir biçimde gerektirdiği ölçüde olma” şartını taşımadığından AY ve AİHS’nin 15 maddelerine aykırılık oluşturur.

OHAL sonrası OHAL ilanını gerektiren duruma dair alınan önlemler ancak geçici önlemler olabilecekken özellikle hukuksal işleyişe, kalıcı yasal değişikliklere, sisteme veya kişilerin kalıcı bir biçimde görevden alınmalarına dair kalıcı genel düzenlemeler hukuka aykırıdır.
KHK’lere eklenen listeler ile memuriyetten çıkartma ve buna bağlanan cezai nitelikli ek önlemler, gerek iç hukuk gerekse de uluslararası hukuk standartlarına aykırıdır.
672 sayılı KHK ile alınmış olan tedbirler, özelde de müvekkili etkileyen dava konusu kamu hizmetinden çıkartma ve ek cezai yaptırımlar öngören düzenleme Anayasa ve OHAL Kanuna aykırıdır.
Temmuz 2018’de OHAL kalktığından KHK’ler de bütün etkileri ile ortadan kalkacaktır. Müvekkil aleyhine alınmış olan tedbirler OHAL sona ermesine rağmen hala geçerliliğini korumaktadır. Bu husus, OHAL tedbirleriyönünden öngörülmüş olan süreyle bağlılık ilkesine aykırılık oluşturur ve müvekkilin kamu görevine iadesi gerekir.

Dava Konusu Kamu Görevinden Çıkartılma İşleminin ve Buna Bağlanan Ek Cezai Tedbirlerin İnsan Hakları Hukuku Bağlamında Hukuka Aykırılığı:

Anayasa’nın 90. maddesi kapsamında Anayasa, AİHS ve BM MSHS koruma sistemine aykırı hiçbir uygulama veya yasa, OHAL kapsamında kalsın veya kalmasın hukuken koruma kabul göremez. Çelişki halinde mahkemelerin insan hakları hukuku yükümlülüklerine öncelik vermesi gerekir.
Uluslararası hukuk kapsamında temel hak ve özgürlüklere yönelmiş her türlü sınırlama sınırlı şekilde sayılmış amaçları gerçekleştirmeye yönelmiş, kanuni düzenlemeye dayanma ve demokratik bir toplumda gereklilik niteliklerini taşımalıdır. Sınırlamada kanunilik koşulu bağlamında, hakka müdahale niteliğindeki işlem ve kararlara dayanakhukuki düzenlemeler öngörülebilir, açık ve anlaşılır olmalıdır (Bkz. AİHM, Tebieti Mühafize Cemiyyeti ve Israfilov / Azerbaycan, para. 56-57). Düzenleyici makamlara verilen yetkiler yasal çerçevede açıkça belli olmalı, bu birimlerde çalışanlar gerekli eğitimleri almış ve yeterli olmalıdır. Bu birimler tarafından yapılan her işlem ve alınan her karar bağımsız yargı denetimine açık olmalıdır. Temel hak ve özgürlüklere yönelen her sınırlama, uluslararası standartlara sıkı bir biçimde uygun olmalıdır (Bkz. AİHM, Hasan ve Chausch / Bulgaristan, para. 84, Aliyev v.d./Azerbaycan, para. 35).
Sınırlamalar meşru bir amacı gerçekleştirmeye yönelmelidir. Hakkın sınırlandırılabileceğine dair hüküm veya hükümlerde belirlenen meşru amaçlar dışında bir amaç güdülmemeli, amaçların kapsamı dar bir biçimde yorumlanmalıdır. Her türlü sınırlama demokratik bir toplumda gerekli ve güdülen amaç ile orantılı olmalıdır. Müdahale ile güdülen kamu yararı arasında adil bir denge bulunmalıdır. Sınırlama bastıran/zorlayan bir sosyal ihtiyacın sonucu olmalıdır (Bkz. AİHM, Sürek / Turkey (No.1), para. 58; Refah Partisi vd/ Türkiye).

 Sınırlamalar ikna edici delillere dayanmalıdır. Amacı gerçekleştirmeye elverişli en az zarar verici sınırlama biçimi seçilmelidir.
 Sınırlandırma son derece dar yorumlanmalı ve uygulanmalıdır(Bkz. AİHM, Sidiropoulos v.d. / Yunanistan). Hiç bir zaman hakkı tamamen ortadan kaldıran veya özünü zedeleyen bir sınırlamaya gidilmemelidir. Her sınırlama, özgül durumun kendi koşulları kapsamında değerlendirilmeli, gerekçelendirilmelidir. Genel nitelikli ve kalıcı sınırlamalar kabul edilemez.
Hakları ihlal edilenler, haklarını kullanmalarına yönelen sınırlamaların hukuka aykırılığı öne sürmek ve engellemelerin kaldırılmasını talep edebilmek için etkili bir başvuru yolu hakkına sahip olmalıdır. Buna göre bu kişiler, kendilerine yönelen her türlü işleme karşı bağımsız ve tarafsız bir mahkemenin denetimini talep etmek hakkına sahiptir.Ceza niteliği taşıyan her türlü karar ve tedbir bağımsız ve tarafsız mahkemelerce verilmeli, adil yargılanma güvenceleri sağlanmalıdır.
Müvekkilin kamu görevinden OHAL KHK’si yolu ile hakkında bir mahkumiyet kararı ya da usulüne uygun verilmiş bir inceleme, karar veya özgül bir gerekçe olmaksızın çıkartılması,isminingenel nitelikli bir KHK metnine eklenen yüzlerce kişilik bir listede Resmi Gazete’de yayınlanması, bu şekilde başka bir iş bulmasının fiilen engellenmesi, hiçbir hukuksal dayanak veya kabul edilebilir bir gerekçe olmaksızın pasaportunun iptali ve hakkında bir daha kamu hizmetinde çalışamama gibi cezai nitelikteki yasal dayanağı bulunmayan ek tedbirlerin uygulanması insan haklarına dayalı bir hukuk devletinde koruma görmesi gereken çok sayıda hakkın ihlali niteliğindedir. Bu haklar arasında yukarıda detaylarına yer verilen çalışma ve seyahat özgürlükleri, adil yargılanma hakkı, mülkiyet hakkı, aile hayatına ve özel hayata saygı, etkili bir başvuru yolu hakkı ve kanunsuz ceza olmazlık sayılabilir. Yukarıda belirtilen koşullar oluşmadan ve gözetilmeden müvekkilin temel hak ve özgürlüklerine yapılan ve hala devam eden müdahaleler hukuka aykırıdır ve bir an önce sonlandırılmalıdır.
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonun incelemesi bakımından da bu hukuka aykırılıklar değişmemektedir. Komisyon her ne kadar idari bir mercii olarak kurulmuşsa da yerine getirdiği fonksiyon bakımından yargısal bir iş yürütmektedir. 685 sayılı KHK’ye ve Komisyonun çalışma usul ve esaslarına dair düzenlemeye göre‘Komisyon, incelemelerini terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı yönünden yapar.’ Bu esasen ceza mahkemeleri tarafından yerine getirilecek bir işlevdir ve esasen bu güvenlceleri yerine getiremeyecek bir kuruma bu nitelikte görevler verilmemelidir. Aksi kanaat halinde dahi Komisyonun bağımsız ve tarafsız olması, adil yargılanma hakkı için aranan güvencelere sahip olması ve sağlaması ve en önemlisi başvurucuya savunma haklarını tanıması gereği değişmeyecektir.

672 sayılı KHKnın 1. Maddesi kapsamında devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen grublarla “irtibat ve iltisakının” bulunması şartı Anayasal haklara yapılmış olan müdaheleler yönünden yeterli netlik ve öngörülebilirlik şartını taşımadığından kanunilik ilkesine açıkça aykırılık oluşturur. Yine bir an için kanunilik şartını yerine getirdiği düşünülse bile müvekkil özelinde verilmiş olan tedbirler OHAL şartları altında sıkı gereklilik ve ölçülü olma kriterlerini taşımamaktadır.
Bütün bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde davaya temel Komisyon kararının hukuka aykırılığı ve dayanaksızlığı müvekkil bakımından açıktır.Komisyona başvurma mekanizması ve Komisyonun mevcut uygulaması, AY ve insan hakları hukuku bağlamında güvence altına alınan hiç bir standardı gözetmemekte ve hakları KHK’ler yolu ile ihlal edilenlerin etkili bir biçimde bir yargı mekanizması önünde hak ihlallinin giderimini talep etme ve masumiyet karinesi başta olmak üzere adil yargılanma hakları da bu şekilde ihlal edilmektedir.
Dava konusu memuriyetten çıkartma ve ek tedbirlere dönük işlemlerin bütün bu yönleri ile AY, TCK, CMK, DMK ve ilgili diğer mevzuat ile belirlenen süreçler izlenmeksizin, düzenlemelere uyulmaksızın gerçekleştirildiği tartışmasızdır. Hal böyle iken bu işlemleri yerinde bulan Komisyon ve yerel mahkeme kararına karşı istinaf istemimizin kabulü gerekir.

Yürütmenin Durdurulması Talebimiz:

Her ne kadar 701 sayılı KHK’nin 10. maddesi KHK’lere dayanılarak yapılan işlemlerin yürütmesinin durdurmasının istenemeyeceği düzenlemesi içermekte ise de dayanak KHK’nin Anayasaya ve hukuka aykırılığına ve Anayasa ile AİHS hükümlerinin öncelikli uygulanması gerekliliğine dair açıklamalarımızı tekrar etmekteyiz. Yine OHAL Temmuz 2018’de son bulduğundan, OHAL sürecindeki idari işlem ve düzenlemeler de ortadan kalkmıştır. Bu nedenle anılan düzenlemenin dikkate alınmaması gerekmektedir. Müvekkilin dava konusu işlem nedeni ile telafisi imkansız zararlar görmesinin önüne geçilmesi ve daha fazla mağdur olmasının önlenmesi için hukuka açıkça aykırı işlemin yürütmesinin durdurulması gerekir.


SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda anılan nedenler ile resen saptanacak sair hususlara binaen; hukuka aykırı Ankara 22. İdare Mahkemesi’nin 31.01.2022  tarih ve                                karar no.lu kararına karşı istinaf istemimizin kabulüne;müvekkilin kamu görevinden çıkartılmasına esas KHK Anayasaya aykırı olduğundan Anayasa’nın 152. Maddesi uyarınca gereğinin yapılmasına; istinaf istemimiz incelenirken müvekkilin telafisi imkansız zararlarının ve hak kayıplarının önüne geçilmesi amacı ile yürütmenin durdurulması istemimizin kabulüne;müvekkilin kamu görevinden çıkartılması işeminin öncelikle yok hükmünde olduğunun tespitine; aksi kanaat halinde yukarıda saydığımız gerekçeler ile hukuka aykırı olduğundan iptaline ve müvekkilin kamu görevine iadesine; 
701 sayılı KHK ve diğer ilgili KHK’ler ile müvekkile dönük alınan ve uygulanan her türlü hukuka aykırı ek tedbir ve cezanın ortadan kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı kuruma tahmiline her türlü ek dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydı ile karar verilmesini saygılarımızla dileriz. 26/04/2022                 


                                                          Davacı Vekili
                                                    Av Nuh Naci ÖZKAN
¸

………. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİNE

GÖNDERİLMEK ÜZERE

………. CEZA MAHKEMESİNE

DOSYA NO                    ………./……….

İSTİNAF BAŞVURUSUNDA

BULUNAN SANIK          : ……….

MÜDAFİ                        : ……….

KONU                            : ………. Mahkemesinin ………./………. Esas numaralı dava kapsamında müvekkil aleyhine vermiş olduğu …../…../………. tarihli kararın İSTİNAF incelemesi neticesinde BOZULMASINA karar verilmesini arz ve talep ederiz.

AÇIKLAMALARIMIZ

         ………. Mahkemesinin sanık ………. hakkında vermiş olduğu karar hukuka aykırı olup; kararın bozulmasını talep etme zorunluluğu hâsıl olmuştur. Şöyle ki;

         ……….(BU ALANA İSTİNAF GEREKÇELERİ YAZILACAK) 

         Müvekkil yukarıda açıklanan sebeplerle suçsuz olup; müvekkil hakkında BERAAT kararı verilmesi gerekirken müvekkile ceza verilmesi yasaya aykırıdır.

SONUÇ VE İSTEM       : Yukarıda izahını yaptığımız nedenler ve Sayın Mahkemenizce resen gözetilecek nedenlerle istinaf talebimizin kabulü ile ………. Mahkemesinin ………. Esas numaralı dava kapsamında …../…../………. tarihinde müvekkil ………. aleyhine verilen kararın müvekkil lehine BOZULMASINA karar verilmesini arz ve talep ederiz. (…../…../……….)

SANIK MÜDAFİ

……….

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır