Gebelik takibi uzman hekimler tarafından yapılan ve bilimsel olarak kadının hamilelik sürecinin değerlendirildiği bir işlem olarak tanımlanabilir. Doğum öncesinde hem annenin hem de bebeğin gelişiminin takip edildiği bu dönem içerisinde herhangi bir problem oluşmadan doğum aşamasına gelinmesi de bu süreç içerisinde mümkün hale gelebilir.
Gebelik takibi içerisinde en fazla kullanılan yöntemlerden birisi ultrason ile bebeğin sağlık durumunun kontrol edilmesidir. Ultrasonla bebeğin kalp atışları, fiziki gelişimi gibi birçok nokta doğru bir şekilde ölçülebilir.
Normal doğum herhangi tıbbi bir müdahale gerçekleşmeden bebeğin, annenin vajinasından çıkış yapması anlamına gelir. Bebekler doğal yollardan dünyaya bu şekilde gelebilirler. Bu hem insanlığın ilk yöntemidir hem de bedensel olarak sürekli buna hazırlık yapılır. Normal doğum için bir kadının bebeğini doğurmasının en güvenli ve doğal yolu olarak kabul edildiği söylenir.
Normal doğum sırasında mutlaka doktor ya da sağlık çalışanının yanınızda olduğundan emin olun. Çünkü her ne kadar anne ve bebek için en sağlıklı yöntem bu olsa da ters gidebilecek durumlarda uzmanlar hızlı bir şekilde size müdahale edebilirler.
Normal doğum her ne kadar en doğal yöntem olsa da kadınları ve vücutlarını zorlamaktadır. Normal bir doğum sırasında, anne doğumun üç aşamasından geçer. İlk aşama rahim ağzının incelmesine ve açılmasına yardımcı olan kasılmalar söz konusu olur. İkinci aşama bebeği dışarı itme aşaması gelir ve üçüncü aşama plasentanın çıkması, yani bebeğin doğumudur.
Normal doğum zorlayıcı ve yoğun bir deneyim olabilir. Ancak bu durum kişiden kişiye göre değişiklik gösterir. Dolayısıyla genellemek doğru bir davranış olmaz. Çeşitli faktörler doğumun kolaylığını ya da zorluğunu değiştirebilir. Bebeğin boyutu ve konumu, annenin sağlığı ve duygusal durumu ve doğumun uzunluğu gibi faktörlerin tümü normal doğumu doğrudan etkileyebilir.
Normal doğum çoğunlukla herhangi bir sağlık sorunu olmayan kişiler için uygundur. Hamilelik sırasında komplikasyon yaşayan hastalara genellikle farklı doğum yöntemleri önerilir. Özellikle bebeğin anne karnındaki pozisyonu doğumu direkt etkiler. Bebeğin pozisyonu baş aşağı değilse farklı bir yöntemle doğumun gerçekleşmesi istenebilir.
Normal doğumun en büyük avantajı ameliyat izinin ve yarasının olmamasıdır. Bu sayede kişi daha hızlı bir şekilde iyileşir ve normal yaşantısına geri döner.
Vajinal yolla doğan bebeklerin sezaryenle doğan bebeklere göre solunum problemleri yaşama olasılığı daha düşüktür. Ayrıca normal doğum sezaryen gibi operasyonel doğumlara göre daha az maliyetlidir.
Normal doğumun avantajı olduğu kadar dezavantajı da bulunmaktadır. Kadınların vajinal bölgelerinde yırtılma meydana gelebilir. Ayrıca enfeksiyon riski de normal doğum sırasında kendisini gösterebilir. Doğum sonunda kanama sorunu ortaya çıkabilir ve doktor müdahalesi gerekebilir.
Normal doğum, çoğu durumda gebeliğin 37-42 haftaları arasında gerçekleşir. Ancak, her kadın farklıdır ve her gebelik de farklı olabilir. Bu nedenle, normal doğumun tam olarak ne zaman gerçekleşeceği tam olarak tahmin edilemez.
Doğumun gerçekleşeceği hafta, bebeğin büyüklüğü, rahimdeki plasenta ve bebeğin gelişimi gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir. Bebeğin doğumuna yaklaştıkça, anne vücudu doğum için hazırlanır ve rahimde kasılma hissi, su kesesi kırılması gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bunlar, doğumun başlangıcına işaret edebilir.
Eğer bebeğin doğum tarihi yaklaşıyor ve doğum gerçekleşmiyorsa, doktorunuz doğumun başlatılması için bazı prosedürler önerebilir. Bu prosedürler, bebeğin ve annenin sağlığı göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.
Normal doğum süresi, her kadın için farklılık gösterir ve genellikle birkaç saat ila birkaç gün arasında değişebilir. Ancak, birinci çocuğunu doğuran kadınlar için doğum süresi, diğer çocuklara göre daha uzun olabilir.
Normal doğumun üç aşaması vardır: açılma, doğum ve plasentanın çıkışı.
Normal doğumun başlamasını gösteren belirtiler şunlardır:
Bu belirtiler normal doğumun başlamasıyla birlikte meydana gelebilir. Ancak, belirtiler kadından kadına değişebilir ve her kadının doğum deneyimi farklıdır. Eğer bu belirtilerden herhangi biri meydana gelirse, kadınlar hemen doktorlarına başvurmalıdır.
Normal doğum, birçok kadın için doğal bir deneyim olsa da doğum sonrası iyileşme süreci genellikle oldukça uzun ve zorlu bir süreçtir. Normal doğum sonrası iyileşme süreci, kadının vücudunun doğum esnasında yaşadığı fiziksel stres ve travmanın iyileşmesini içerir. İyileşme süreci genellikle doğumun ne kadar uzun sürdüğüne, doğumun zorluğuna, doğum sırasında alınan epizyotomi ya da diğer kesimlerin varlığına, vajinal doğum sonrası kanama miktarına ve kadının genel sağlık durumuna bağlıdır.
Doğum sonrası ilk birkaç gün, kadınlar genellikle doğum sonrası kanamayla karşı karşıya kalırlar ve bu süre boyunca belirli bir süre istirahat etmeleri önerilir. Ayrıca, kadınlar doğum sonrası ağrılar yaşayabilirler ve bu ağrılar doğumun ne kadar zorlu olduğuna bağlı olarak değişebilir.
Doğum sonrası iyileşme sürecinde, kadınların beslenmelerine de dikkat etmeleri önemlidir. Bol miktarda sıvı almak, besin açısından zengin yiyecekler tüketmek ve yeterli miktarda protein almak, kadınların vücutlarının iyileşmesine yardımcı olacaktır.
Doğum sonrası iyileşme süreci genellikle altı hafta sürer ve bu süre boyunca kadınlar cinsel aktivitelerden kaçınmalıdırlar. Ayrıca, egzersiz ve ağır kaldırma gibi aktivitelerden kaçınmak da önerilir. Doğum sonrası iyileşme sürecinde kadınların yeterli uyku almaları, stresi azaltmaları ve vücutlarını dinlendirmeleri de önemlidir.
Normal doğum dikişleri açılırsa, enfeksiyon riski artar ve kanama olabilir. Bu nedenle, dikişlerin açıldığından şüphelenildiğinde, hemen bir sağlık uzmanına danışılmalıdır. Doktorunuz, dikişlerin yeniden dikilmesi veya alternatif bir tedavi planı önererek sorunu çözebilir.
Normal doğum sonrası dikişlerin düşmesi, genellikle 1 ila 2 hafta arasında gerçekleşir. Ancak, dikişlerin düşmesi süresi kadından kadına farklılık gösterebilir. Doğum sonrası kontroller sırasında doktorunuz dikişlerin durumunu izleyecektir.
Normal doğum egzersizlerine genellikle doğum sonrası 6 ila 8 hafta sonra başlanması önerilir. Bu süre zarfında, vücudunuzun iyileşmesine ve güçlenmesine zaman vermeniz gerekir. Daha sonra, doğum sonrası egzersiz programına doktorunuzun önerileri doğrultusunda başlayabilirsiniz.
Normal doğum sonrası yürüyüşe ne zaman başlanacağı, kadının doğum sonrası iyileşme sürecine bağlıdır. Genellikle doğum sonrası ilk günlerde yürüyüş yapmak önerilmez. Ancak, doktorunuz yürüyüşe başlamak için izin verdiğinde, yavaş tempolu yürüyüşler yapabilirsiniz. Yürüyüş yapmak, kan dolaşımını artırır, kasları güçlendirir ve doğum sonrası iyileşmeyi destekler.
Normal doğum, doğum sonrası annenin vücudunun iyileşme sürecini gerektirir. Bu nedenle, doğum sonrası iyileşme sürecinde dikkat edilmesi gereken birkaç önemli nokta vardır. İşte normal doğum sonrası iyileşme sürecinde dikkat edilmesi gerekenler:
Bu nedenlerle, normal doğum sonrası annenin kendine özen göstermesi, hijyenik bir ortamda kalmaya özen göstermesi, yeterli beslenme alması, dinlenmesi, hafif egzersiz yapması, destek alması, düzenli doktor kontrolü yapması ve doktorun önerdiği ilaçları düzenli kullanması gerekmektedir.
Normal doğum fiyatları, ülke, şehir, hastane, doktor, doğum yöntemi ve doğum sonrası bakım hizmetleri gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir. Örneğin, özel bir hastanede normal doğum yapmak, devlet hastanelerinde normal doğuma kıyasla daha yüksek maliyetli olabilir. Doğum sonrası bakım hizmetleri, annenin sağlık durumuna bağlı olarak maliyetleri artırabilir.
Türkiye’de normal doğum fiyatları, değişkenlik göstermektedir. Özel hastanelerde normal doğum ücretlerinin yanı sıra, epidural anestezi, sezaryen doğum gibi ek ücretler de olabilir.
Ayrıca, doğum sigortası yaptıran kişilerin doğum masraflarının bir kısmı sigorta tarafından karşılanabilir. Sigorta şirketleri farklı fiyatlar ve kapsam seçenekleri sunarlar, bu nedenle sigorta kapsamınızı ve koşullarınızı dikkatlice incelemeniz önemlidir.
Doğum her annenin ve anne adayının ilgisini çeken bir konu olmuştur. Doğum zamanı, normal doğum, sezeryan doğum ve farklı parametrelere göre değişiklik göstermektedir. Bebeğinin cinsiyetine göre ya da ikiz olmasına bağlı olarak doğum zamanının değişip değişmeyeceğini merak eden anne adayları doğru yerdesiniz. İşte merak edilen "Bebek kaç haftada doğar? Normal doğum sancısı kaçıncı haftada başlar? İkiz, kız ve erkek bebek kaçıncı haftada doğar?" sorularının yanıtları bu yazımızda…
Bebeğin anne bedenindeki yaşamını bitirmesi doğum olarak adlandırılır. Annenin ameliyatsız bir şekilde bebeğini dünyaya getirmesi ise normal doğumdur. Normal doğum, hamilelik sürecinin 38- 40. haftalarda gerçekleşir. 37 haftadan önceki doğumlar erken doğum, 42 haftanın sonrasında olan doğumlar ise geç doğum olarak adlandırılır. Normal doğum sancıları normal doğumun gerçekleşeceği zaman yani genellikle 38.- 40. haftalarda başlar. Doğumun yaklaştığının en büyük göstergesi ve belirtisi doğum sancılarıdır.
Annelerin normal doğum yapamayacağı durumlarda ise ameliyatlı bir doğum türü olan sezeryan doğum tercih edilir. Sezeryan doğum ise genellikle hamileliğin 39. haftasında yapılması tercih edilir. Tam zamanına doktor karar verir.
Normal olarak doğum zamanı 38- 40. haftalar arasında gerçekleşir. Fakat erkek bebek bekleyen annelerin doğum zamanı beklenenden 5 ya da 6 gün daha geç gerçekleşebilir. Kız bebek bekleyen annelerin doğum zamanı ise genellikle zamanında ya da bazen beklenenden 1 hafta daha erken olabilir.
İkiz gebelik her zaman erken doğum riski taşımaktadır. Tek çocuk gebeliklerde normal doğum zamanı 38- 40. haftalar iken, ikiz gebelikte genellikle 37. haftada bebekler dünyaya gelmektedir.
Sağlıklı bir bebeğin gelişim süresi 37-41 haftadır. Kadın doğum pratiğinde gebelik haftası, kadının son adet tarihinden itibaren hesaplanmaktadır. 37-41 haftaları arasında doğum, “zamanında (term) doğum” olarak bilinir.
Gebeliğin 20’nci haftası ile 37’nci haftası arasında gerçekleşen doğumlar ise erken doğumdur. Erken doğumlar;
Gebeliğin 20’nci haftasından önce olan gebelik kayıpları, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “düşük (abortus)” olarak tanımlanmaktadır. 20’nci haftadan sonra kasılmaların başlaması ve düzenli olarak gelmesi erken doğum riskini gösterir.
Özellikle ilk gebelikte erken doğum riskini öngörmek çok kolay değildir. Erken doğum riskinin arttığı durumlar:
Annedeki stresin erken doğuma neden olabileceği ile ilgili yayınlar olsa da stresin ölçümü tam olarak yapılamaz. Bu nedenle stresin, erken doğumla direkt ilişkisini göstermek zordur.
Anneye veya bebeğe ait bazı özel durumlar, tedavi amaçlı erken doğumu gerektirebilir.
Annede gelişen gebelik zehirlenmesi annenin ve bebeğin hayatını tehdit eden çok ciddi bir durumdur ve tek tedavisi doğumdur. Bebeğin akciğerlerinin gelişimi de göz önünde bulundurularak doğum zamanına karar verilir. Annede gebelik kolestazı (vücuttaki safra yollarının işlevindeki bozukluk nedeniyle kandaki safra asit miktarındaki artışa bağlı olarak çeşitli şikayetlerin oluşması) veya bazı kalp hastalıkları nedeniyle erken doğumu planlamak gerekebilir.
Bebekte anne karnında gelişme geriliği ve bazı fetal anomalilerin olması durumunda erken doğum gerekebilir. Gelişme geriliğinde takip edilen parametrelerde bozulma olması durumunda ve bebeğin sıkıntıda olduğu tespit edilirse doğum planlanır.
Son aylarda düzensiz gelen ve ağrılı olmayan kasılmalar “Braxton Hicks Kasılmaları” olarak adlandırılır. Bu kasılmalara, doğuma hazırlık ağrıları da denmektedir. Ancak erken doğumda kasılmalar, düzenli aralıklarla gelmekte ve sıklığı giderek artmaktadır. Ayrıca;
Erken doğum, bazen membran rüptürü (doğum başlamadan suyun gelmesi) ile birlikte olabilir. Suyun gelmesi istemsiz bir şekilde olur ve gebe, berrak sıvının aktığını hisseder. Bazı durumlarda az miktarda amniyon akışı (bebeğin içinde bulunduğu sıvı) tanıyı zorlaştırabilir. Gözle görünen aktif amniyotik sıvı akışının olmadığı durumlarda, özel tanısal testler ile vajendeki sıvının bebeğe ait olup olmadığı anlaşılabilmektedir. Membran rüptürü, gebelerde zaman zaman karşılaşılabilen idrar kaçırma probleminden de ayırt edilmelidir.
Erken doğum riski olan gebelere öncelikle yatak istirahati ve fiziksel aktivitenin kısıtlanması önerilir. Ancak sürekli hareketsiz kalmak da gebelikte sıkıntı yaratabilir. Bu nedenle erken doğum riski değerlendirmesi doğru analiz edilmelidir.
Günümüzdeki son literatür bilgileri, erken doğum riskinin, progesteron (kadınları hamilelik dönemine hazırlayan hormon) kullanımıyla önlenebileceğini göstermektedir.
Gebelik takip sürecinde ultrasonografi ile bakılan rahim ağzı uzunluğu, erken doğumun öngörülmesinde belirleyicidir. Kişinin geçmiş öyküsüne ve ultrasonda ölçülen rahim ağzı uzunluğuna göre bazen progesteron başlanmakta bazen de rahim ağzına dikiş uygulaması yapılabilmektedir.
Erken doğum riski yüksek olan gebelerde, riski azaltmaya yönelik yukarıda bahsedilen önlemler alınmalıdır. Ancak erken doğum başladığında, gebenin hastaneye yatırılarak izlemi yapılmalı ve erken doğum kasılmalarını azaltmaya yönelik tedaviuygulanmalıdır. Günümüzde var olan tedavilerin hiçbiri erken doğumun engellenmesinde yüzde 100 etkin değildir.
Erken doğumda önemli olan bir husus da bebeğin hangi merkezde doğurtulması gerektiğidir. Gebenin, yenidoğan yoğun bakım şartları uygun bir merkezde doğurması önemlidir. Gebe yenidoğan ünitesi olmayan bir merkezde görüldüyse, acilen üst basamak bir merkeze güvenli bir şekilde nakli sağlanmalıdır. Daha önce yapılmamışsa bebeğin akciğerlerinin gelişmesi için iğne yapılmalı ve doğum olabildiğince ertelenmelidir. Bebekte veya annede stres bulgusu varlığında bu ağrıları durdurmak tehlikelidir ve bir an önce doğum planlanmalıdır.