kalp duvarı kalınlaşması özür oranı / Kalp Duvarı Kalınlaşması - Acıbadem Hayat

Kalp Duvarı Kalınlaşması Özür Oranı

kalp duvarı kalınlaşması özür oranı

Aterosklerotik Kalp Hastalığı Nedir, Belirtileri Nelerdir? Ateroskleroz Tedavisi Nasıl Yapılır?

Aterosklerotik Kalp Hastalığı Nedir?

Ateroskleroz, beyindeki, kalpteki, böbreklerdeki, diğer hayati organlardaki ve bacaklardaki büyük ve orta büyüklükteki atardamarları etkileyebilir. En önemli ve yaygın damar sertliği türüdür. Arterlerin sertleşmesi (skleroz) anlamına gelen arteriyoskleroz, arter duvarının kalınlaştığı ve elastikiyetini kaybettiği çeşitli durumlar için kullanılan genel bir terimdir.

En yaygın tip olan ateroskleroz plakaların sertleşmesi, lipit birikintileriyle bağlantılıdır. Orta ve büyük arterleri etkiler. Arterioskleroz Arteriolleri, küçük arterleri sertleştirir. Esas olarak arteriyol duvarlarının iç ve orta katmanlarını etkiler. Duvarlar kalınlaşır, böylece arteriyolleri daraltır. Sonuç olarak, etkilenen arteriyollerin sağladığı organlar artık yeterli kan almamaktadır. Böbrekler sıklıkla etkilenir. Bu hastalık esas olarak yüksek tansiyon veya şeker hastalığı olan kişilerde görülür. Bu koşulların her ikisi de arteriyollerin duvarlarına baskı uygulayarak bunların kalınlaşmasına neden olabilir.

Aterosklerotik Nedenleri Nelerdir?

Aterosklerozun gelişimi karmaşıktır, ancak başlangıç olayı, çeşitli mekanizmalarla atardamarın iç duvarına (endotel) ince ve tekrarlanan hasar gibi görünmektedir. alkantılı kan akışına bağlı fiziksel gerginlik sebeplerden biridir. Bağışıklık sistemini ilgilendiren iltihaplanma fenomeni (insanların sigara içmesi gibi), kandaki kimyasal anormallikler de diğer nedenler arasında sayılır.

Bakterileri veya virüsleri (Chlamydia pneumoniae veya sitomegalovirüs gibi) içeren enfeksiyonlar da arterlerin iç zarındaki (endotel) iltihabı artırabilir ve ateroskleroza yol açabilir.

Ateroskleroz, hasarlı arterin duvarı, belirli beyaz kan hücrelerinin (monositler ve T hücreleri) arter duvarına yapışmasına neden olan kimyasal sinyaller oluşturduğunda ortaya çıkar. Bu hücreler arter duvarına nüfuz eder. Daha sonra kolesterol ve diğer yağları toplayan ve arter duvarında düz kas hücrelerinin büyümesini tetikleyen köpük hücrelerine dönüştürülürler.

Zamanla bu yağ yüklü köpük hücreler birikir. Arter duvarının endotelyumunda lifli bir şapla kaplı dağınık birikintiler (ateromlar, plak olarak da adlandırılır) oluştururlar. Zamanla plaklarda kalsiyum birikir.

Aterosklerotik Belirtileri Nelerdir?

Ateroskleroz belirtileri, etkilenen arterlere bağlı olarak farklı olabilir. Hastalarda nefes darlığı olur ve kan basıncı artar. Ateroskleroz oluşumunu önlemek için hareketsiz yaşam tarzı, aşırı kilo,
hiperlipidemi ve hatta hiperkolesterolemi gibi belirli risk faktörlerinin sınırlandırılması önerilir.

Diyabetli olanlar veya aterosklerotik kalp hastalığı olanlar veya kalp krizi, felç veya koroner baypas ameliyatı geçirenler gibi yüksek risk altındaki kişiler, seviyelerini düşürmek için yüksek doz statinlerden yararlanır.

Trigliserit seviyelerinde bir artış, genellikle düşük HDL kolesterol seviyeleri ile ilişkilidir. Bununla birlikte, yüksek trigliseritlerin tek başına ateroskleroz riskini artırabileceğini gösteren pek çok kanıt vardır.

Ateroskleroz Tedavisi Nasıl Yapılır?

Vakaya bağlı olarak, ateroskleroz gelişimini sınırlamak için birkaç ilaç tedavisi düşünülebilir. Fiziksel hareketsizlik, koroner kalp hastalığı geliştirme riskini artırıyor gibi görünmektedir ve düzenli fiziksel aktivitenin, orta düzeyde bile olsa, bu riski azalttığını ve mortaliteyi azalttığını gösteren çok sayıda kanıt vardır. Fiziksel aktivite, kan basıncını ve kolesterol seviyelerini düşürerek, kilo kaybını teşvik ederek ve insülin direncini azaltarak ateroskleroz için diğer risk faktörlerini de değiştirir Hasta hareketliliği artırmalıdır.

Düzenli meyve ve sebze tüketiminin koroner kalp hastalığı riskini azalttığı gösterilmiştir. Meyve ve sebzelerin içerdikleri maddeler (fitokimyasallar) nedeniyle yararlı olup olmadığı veya çok tüketenlerin daha az doymuş yağ tüketip tüketmediği ve lif ve yağ tüketme olasılıklarının daha yüksek olup olmadığı açık değildir. Vitamin alın.

Orta miktarda alkol tüketen kişiler, çok fazla içen veya hiç içmeyenlere göre koroner kalp hastalığı için daha düşük risk altında görünmektedir. Alkol, HDL (iyi kolesterol) kolesterol seviyelerini yükseltir ve kan pıhtılaşması ve iltihaplanma riskini azaltır ve vücudu hücresel aktiviteden elde edilen ürünlerden korur.

Prognoz yaşamı tehdit ediyorsa ameliyat yapılabilir. Bu operasyon, kan dolaşımını teşvik ederek hayati organların sulanmasını yeniden sağlamayı amaçlamaktadır.

KALP HASTALIKLARINDA ENGEL ORANI HESAPLAMA


KALP HASTALIKLARI

A. Kapak hastalıkları

Klas l hastalar                                                                                                                           10


Fizik muayene ve laboratuvar sonuçlarına göre hafif düzeyde kapak hastalığı tespit edilmiş veya kapak hastalığı nedeni ile girişimsel-cerrahi olarak tedavi edilmiş hastalarda aşağıdaki şartların varlığı; NYHA Sınıf 1 semptomlar ve sistolik kalp yetmezliğine neden olan ventriküler fonksiyon bozukluğunun (mitral yetersizliği hastalarında EF>%60, aort yetersizliğinde >%55, diğer durumlarda >%50) ve ventriküler dilatasyona ait bulguların olmaması.

Klas 2 hastalar                                                                                                                           30


Fizik muayene ve laboratuvar sonuçlarına göre orta düzeyde kapak hastalığı tespit edilmiş veya girişimsel-cerrahi olarak tedavi edilmiş hastalarda aşağıdaki şartların varlığı; NYHA Sınıf 2 semptomlar ve kalpte laboratuar testleri ile (EKG, ekokardiyografi vb.) ortaya konmuş dilatasyon/hipertrofi varlığna rağmen sistolik fonksiyonların normal olması (mitral yetersizliği hastalarında EF>%60, aort yetersizliğinde >%55, diğer durumlarda >%50).

Klas 3 hastalar                                                                                                                              50


Fizik muayene veya laboratuvar sonuçlarına göre orta-ileri düzeyde kapak hastalığı tespit edilmiş veya kapak hastalığı nedeni ile girişimsel-cerrahi olarak tedavi edilmiş hastalarda aşağıdaki şartların varlığı; NYHA Sınıf 3 semptomlar ve laboratuvar bulguları ile ortaya konmuş sol ventrikül sistolik fonksiyonlarında azalma (mitral yetersizliği hastalarında EF %30-%60, aort yetersizliğinde %30-%55, diğer durumlarda %30-%50).

Klas 4 hastalar                                                                                                                     100


Fizik muayene veya laboratuvar sonuçlarına göre orta-ileri düzeyde kapak hastalığı tespit edilmiş veya kapak hastalığı nedeni ile opere edilmiş hastalarda aşağıdaki şartların varlığı; NYHA Sınıf 4 semptomlar ve laboratuvar bulguları ile ortaya konmuş ciddi ventrikül fonksiyon (EF<%30).

B. Koroner arter hastalığı

Klas l hastalar                                                                                                                            10


Anjinası olsun veya olmasın fizik muayene bulguları ve laboratuar testleriyle tanısı desteklenen hastalarda koroner anjiografi ile bir koroner arterde % 50’den daha az darlık saptanması.

Klas 2 hastalar                                                                                                                           30


Miyokard infarktüsü geçiren veya daha önceden koroner arter hastalığı tanısı alan veya girişimsel-cerrahi koroner işlem yapılan anjinası bulunan hastalarda aşağıdaki şartların varlığı;NYHA Sınıf 1 semptomlar veya ilaç tedavisi veya diyetle anjinanın kontrol altında tutulabilmesi ve ayrıca konjestif kalp yetmezliğinin bulgu ve semptomlarının yokluğu (EF >%50).

Klas 3 hastalar                                                                                                                           50

Miyokard infarktüsü geçiren veya daha önceden koroner arter hastalığı tanısı alan veya girişimsel-cerrahi koroner işlem yapılan anjinası bulunan hastalarda aşağıdaki şartların varlığı; laboratuar yöntemleri ile (EKG, eforlu EKG, perfüzyon sintigrafisi v.b) devam eden iskeminin saptanması veya bir koroner arterinde en az %50 oranında darlığın anjiyografik olarak gösterilmiş olması ve ilaç tedavisi veya diyetle anjinanın kontrol altında tutulabilmesi ve sol ventrikül fonksiyonlarının bozuk olmasına rağmen (EF %30-%50) hastada NYHA Sınıf 2 semptomların varlığı.

Klas 4 hastalar                                                                                                                        100


Miyokard infarktüsü geçiren veya daha önceden koroner arter hastalığı tanısı alan veya girişimsel-cerrahi koroner işlem yapılan anjinası bulunan hastalarda aşağıdaki şartların varlığı; laboratuar yöntemleri ile (EKG, eforlu EKG, perfüzyon sintigrafisi vb) devam eden iskeminin saptanması veya bir veya daha fazla koroner arterinde en az %50 oranında darlığın anjiyografik olarak gösterilmiş olması ve ilaç tedavisi veya diyete rağmen hastada NYHA Sınıf 3-4 semptomların varlığı veya hastada ciddi sol ventrikül fonksiyon bozukluğunun olması (EF<%30)

NOT) Kalp transplantasyonu olan kişilerin Özür Oranı % 70 olup, transplante kalbin fonksiyonları ayrıca değerlendirilip oradan gelen özür oranları Balthazard formülü kullanılarak birleştirilecek ve hastanın Özür Oranı belirlenecektir.



KALP YETMEZLİĞİ

EVRE I:                                                                                                                                                           

Fizik muayene ve ekokardiyografi ile hafif kalp yetmezliği tanısı konulan ve NYHA sınıf–I hastalar     10

EVRE II:                                                                                                                                                                     

Fizik muayene ve ekokardiyografi ile  kalp yetmezliği tanısı konulan, ejeksiyon fraksiyonu %50-60 olan ve tedaviye rağmen NYHA sınıf –II hastalar  30

EVRE III:                                                                                                                                     

Fizik muayene ve ekokardiyografi ile  kalp yetmezliği tanısı konulan, ejeksiyon fraksiyonu %30-50 olan ve tedaviye rağmen NYHA sınıf –III hastalar  50

EVRE VI:                                                                                                                                    

Fizik muayene ve ekokardiyografi ile  kalp yetmezliği tanısı konulan, ejeksiyon fraksiyonu %30’un altında olan veya NYHA sınıf –III-IV  hastalar    100

DOĞUŞTAN KALP HASTALIKLARI ( DKH )

Klas 1 :                                                                                                                          

A-Grubu                                                                                                                                          5

Fizik inceleme veya laboratuvar sonuçları ile DKH saptanan, asemptomatik veya orta derecede aktivite ile semptomu olmayan NHYA evre 1 hastalar; Bakteriyel endokardit profilaksisi alan, başka ilaca gereksinimi olmayan, konjestif kalp yetersizliği bulguları ve ağrısı olmayanlar ve Kalp boşluklarında dilatasyon veya disfonksiyonu olmayan, hafif kapak yetersizliği veya darlığı olan, hafif sol-sağ şantı bulunan ( Qp/ Qs < 1.5) hastalar.

B-  Grubu                                                                                                                                       10

Düzeltici ameliyat yapıldıktan sonra yukarıdaki kriterlere uygun hastalar.                         

Klas 2 :

A-Grubu                                                                                                                                          25

Fizik inceleme veya laboratuvar sonuçları ile DKH saptanan,  günlük basit aktivite ile asemptomatik olan ancak orta düzeyde aktivite ile semptomatik olan NHYA evre 2 hastalar veya semptomları önlemek için diyet veya ilaç tedavisi gerektiren, konjestif kalp yetersizliği semptomları olan veya senkop, göğüs ağrısı, emboli veya siyanozu bulunan hastalar veya kalp boşluklarında dilatasyon veya disfonksiyonu olan, orta derecede kapak yetersizliği veya darlığı olan, orta düzeyde sol-sağ şantı bulunan ( Qp/ Qs 1.>2:1), sağ-sol şantı olmayanlar veya pulmoner vasküler rezistansı artan hastalar ( pulmoner vasküler rezistans;  sistemik vasküler rezistansın yarısından küçük olanlar).

B- Grubu                                                                                                                                       30

Ameliyattan sonra yukarıdaki kriterlere uygun hastalar.

Klas 3 :

A-Grubu                                                                                                                                          45

Fizik inceleme veya laboratuvar sonuçları ile DKH saptanan,  günlük basit aktivite ile semptomatik olan NHYA evre 3 hastalar; diyet veya ilaç tedavisi ile konjestif kalp yetersizliği semptomları tamamen kontrol edilemeyen hastalar ve kalp boşluklarında dilatasyon veya disfonksiyonu olan, ciddi kapak yetersizliği veya darlığı olanlar, önemli sol-sağ şantı bulunan (Qp/Qs 1.>2:1), ve pulmoner vasküler rezistansı sistemik vasküler rezistansın yarısından büyük olanlar veya sağ-sol şantı bulunanlar.

B- Grubu                                                                                                                                       50

Ameliyattan sonra tedaviye rağmen, konjestif kalp yetersizliği semptomları devam eden hastalar

Klas 4 :

A- Grubu                                                                                                                                         75

DKH semptomları olan veya günlük basit aktivite ile konjestif kalp yetersizliği semptomları gösteren NHYA evre 4 hastalar; diyet veya ilaç tedavisi ile konjestif kalp yetersizliği semptomları kontrol edilemeyen hastalar ve kalp boşluklarında dilatasyon veya disfonksiyonu olan, ciddi kapak yetersizliği veya darlığı olan hastalar, önemli sol-sağ şantı bulunan ( Qp/ Qs 1.>2:1) ve pulmoner vasküler rezistansı sistemik vasküler rezistansın yarısından büyük olanlar veya sağ-sol şantı bulunanlar.

B- Grubu                                                                                                                                         80

Operasyon yapılmış fakat fonksiyonel klas 3 semptomları devam eden veya konjestif kalp yetersizliği veya siyanozu devam edenler veya kardiyomegali, ciddi kapak yetersizliği veya darlığı olanlar veya önemli sol-sağ şantı saptanan, sağ-sol şantı bulunan veya pulmoner vasküler rezistansı yüksek olan hastalar.


Sinsi düşman: Kalınlaşmış kalp kası

Kalp kasımızın formda olması, ahenkli çalışması ve hiç durmadan çalışırken kalınlaşmaması çok önemlidir. Neden böyle olduğunu, giderek artan yorgunluğuna çare arayan Hayriye Hanım’ın derdini dinleyerek araştıralım. Doktoru Hayriye Hanım’ı muayene edip bir dizi testten geçirdikten sonra ileri tetkik için hastaneye göndermiş. Yapılan anjiyonun sonunda kalbine kan götüren damarlarda hiç bir darlık olmadığı, kapaklarının normal çalıştığı ve kalp kasının kuvvetle kasıldığı söylenmiş.
Hayriye Hanım bu habere sevinse de hala niye bir kat merdiven çıkınca nefes nefese kaldığını, çarpıntı ve baş dönmesi nedeniyle sık sık dinlenmek zorunda olduğunu merak ediyor. Haksız da sayılmaz. Sözünü ettiği bu şikâyetlerin ilk akla getirdiği tanı kalp yetmezliği. Nedenlerinin başında geçirilmiş kalp krizleri veya kapak hastalıkları nedeniyle zayıflamış kalp kası gelir. Zayıflamış kalp, vücüda yeteri kadar kan atamadığı için çabuk yorulma ve nefes darlığı olur. Ama yapılan anjiyoda Hayriye Hanım’ın kalbinin kuvvetle kasıldığı saptanmış. Buna rağmen şikâyetleri kalp yetmezliğine bağlı olabilir mi acaba? 

Kalınlaşmanın ne zararı var?
Hayriye Hanım’ın şikâyetlerindeki esrar perdesini aralamak için kalbin nasıl çalıştığını gözden geçirelim. Akciğerlerden kalbin sol üst odasına (sol kulakçık) gelen oksijenden zengin kan açılan kapaktan alt odaya (sol karıncık) dolar, sonra da kasılan karıncık, kanı tüm vücuda pompalar. Hayriye Hanım’ın kalbinin kasılmasında bir problem olmadığını biliyoruz. Ama kanın vücuda atılabilmesi için sol alt odacığı yeterince doldurması gerek.
Bir balonu üfleyerek kolayca şişirebilirsiniz çünkü ince ve esnek olan balon nefesle şişirilmeye çok uygundur. Oysa esnekliği daha az ve duvarı daha kalın olan bir futbol topunu şişirmeniz çok zordur. Normal kalınlık ve esneklikdeki kalp kası gevşeyip yukarı kattan alt kata göderilen kanın tümünü rahatlıkla kabul eder. Eğer sol karıncığın duvarlarını oluşturan kas kalınlaşmış ve esnekliği azalmış ise yukarı-dan aşağıya kan rahatça akamaz ve yukarı katta birikip buradakı basıncı yükseltir.  (Resim 1)
Bunu, kolay boşalmayan bir lavabodan taşan suyun önce tezgâha daha sonra da mutfağın zeminine yayılmasına benzetebiliriz. Sol karıncıktan yukarı kata yani sol kulakçığa taşan kan giderek akciğerlere doğru yayılır. Böylece havanın dolaşacağı yerelere giren kan yeteri kadar oksijen alamamıza engel olur. Bu da nefes darlığı yaratır. Öte yandan, geri taşan kan vücuda pompalanamadığı için her atımda azalmış kan ve oksijenle yetinmek zorunda kalan kaslarımız şikayetlerini halsizlik ve yorgunluk olarak belirtirler. Hayriye Hanım merdiven çıktığı zaman kaslarının oksijen ihtiyacı arttığı için hem nefesi daha kolay daralıyor hem de bacaklarında yorgunluk, tüm vücüdunda halsizlik hissediyor. 

Kalp kası neden kalınlaşır?
Halter kaldıranlar hafif ağırlıklarla çalışsalar bile bir süre sonra kol kasları kalınlaşır ve sertleşir. Kalp kası kalınlaşmasının en sık nedeni kalbin her atımında kaldırdığı halter yani normalin üstündeki basınçtır. Hiç bir belirti vermeden sinsice işine devam eden tansiyon hastalığı yıllar içinde kalbin sol alt odasını oluşturan kasın kalınlaşıp esnekliğinın azalmasına yol açar.
Diğer bir neden de aort kapağının darlığıdır. Sol karıncığın kasılmasıyla vücuda atılan kan, aort kapağı dediğimiz, ardına kadar açılan kapıdan geçer. Bu kapak daralmışsa, aralanan kapıdan kanı pompalayabilmek için kalp normalin üsünde bir güçle kasılır. Binlerce kalp atımında tekrar eden bu zorlama kasta kalınlaşmayla sonuçlanır. Kalp kası kalınlaşmasının genetik bozukluklardan kaynaklanan kas hastalığı ve kas içinde bazı maddelerin birikmesi gibi başka nedenleri de vardır.
Hangi nedenle olursa olsun kalp kasındaki kalınlaşma çok ciddi bir sorundur. Hiç bir şikâyetleri olmasa da kalp hastası olma ve kalpten ölme riskleri yüksektir. Eğer kriz geçirecek olurlarsa kalpteki hasar daha ağır olur. Kalp kasındaki kalınlaşma, bir çok yüksek tansiyon hastasında da Hayriye Hanım’da olduğu gibi kalp yetmezliğine yol açar. Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’ne göre 15 milyondan fazla yurttaşımızın yüksek tansiyonu olduğunu göz önüne aldığımızda kalp kası kalınlığının be denli önemli olduğu anlaşılır.

Teşhis ve tedavi
Hayriye Hanım’a sorduğumda tansiyonun yüksek olmadığını ancak sinirlenince çıktığını söyledi. 10 yıl kadar önce bir doktorun tansiyon düşürücü ilaç verdiğini ama kullanmadığını ekledi. Tansiyonun yükseldiğini başı ağrıdığında anlıyor o zaman sarımsak yiyor ve düşürüyormuş. Hayriye Hanım’ın uzun süredir yüksek kan basıncı, sık kullanılan adıyla tansiyon hastalığından muzdarip olduğu anlaşılıyor. Düzenli ve yeterli tedavi edilmediği de belli. Şikâyetleri buna bağlı.
Kalbin kalınlaşmakta ve esnekliğinin azalmakta olduğunu en iyi gösteren yöntem ekokardiyografi denilen kalbin ultrason yani ses dagalarıyla görüntülenmesidir. İlerlemiş durumlarda basit bir EKG de kalp kalınlaşmasını gösterebilir. MRI ve BT gibi görüntüleme yöntemlerinde de kalp kasının ne durumda olduğu kolayca görülür. (Resim 2)
Yüksek kan basıncını mükemmel olarak kontrol ederken tansiyon ilaçlarını kas kalınlaşmasını göz önüne alarak seçmeye dikkat ederiz. Hayriye Hanım’a yüksek tansiyonun ne denli önemli olduğunu anlattım. İlaçlarını düzenli almasının yanı sıra, az tuzlu yemesini, sağlıklı beslenerek ve her gün yürüyüş yaparak kilo vermesinin en az ilaçlar kadar önemli olduğunu vurguladım. Umarım bu uyarılarıma kulak verir. Ben de gelecek yıl tekrar yapacağım ekokardiyografide kalp kasının bugüne göre biraz inceldiğini ve esnekliğinin arttığını görüp memnun olurum.

Baş ağrısı yüksek tansiyon belirtisi değildir
Ülkemizde birçok yüksek tansiyon hastası Hayriye Hanım gibi düşünüyor. Baş ağrılarının tansiyon yükselmesinin belirtisi olduğunu hastalardan sıkça duyarız. İşin kötüsü tansiyon düşürücü ilaçları da ancak başları ağrıyınca alan bir çok hasta var. Bu yolun   doğru olup olmadığını saptamak için yapılmış araştırmalara bakalım.
Sürekli tansiyon ölçen aletlerle yapılan arastırmalarda hastalara ne zaman baş ağrıları olursa bir deftere yazmaları istenmiş. Günler boyunca surekli kaydedilen kan basıncı ölçümleriyle, hastaların tuttukları baş ağrısı günlükleri karşılaştırılmış. Baş ağrısı olduğunda tansiyonun da yüksek olduğu çok az kişide görülmüş. Lakin tansiyonun yüksek olduğu çoğu anlarda hastaların hiç bir şikayeti olmadığı saptanmış. Bu çalışmalar baş ağrısının tansiyon yüksekliğinin işareti olmadığini gösteriyor.
Baş ağrısı ve yüksek tansiyonla ilgili en ilginç bilgi Norveç’in kuzey kutbuna yakın şehri Trondhem’in tıp fakültesinden geldi. 50 bin Norveçli üzerinde bir araştırma yapılmış. Büyük tansiyonu yüksek olanlarda baş ağrısına tansiyonu normal olanlara göre daha ender rastlanmış. Baş ağrısından en az şikâyet edenler büyük ve küçük tansiyonları arasında çok fark olan hastalarmış. Bu ve diğer çalışmalardan çıkarılacak sonuç, baş ağrısının yüksek tansiyon belirtisi olmadığı.

AORT DAMARI GENİŞ OLANLARIN UYMASI GEREKEN KURALLAR

AORT DAMARI GENİŞ OLANLARIN UYMASI GEREKEN KURALLAR

Aort damarı kalpten çıkan ana arter olup, göğüs ve karında olmak üzere ikiye ayrılır. Aorta tıpkı belediyenin binalara su taşımak için caddelere döşediği geniş borulara benzemektedir.

Bu borulardan bütün ihtiyaç sahiplerinin su aldığı gibi aortadanda bütün doku ve organlarımız atardamarlar vasıtasıyla gerekli olan kanı alırlar. Aort damarında genişleme bulunan kimseler gerekli kurallara uymadıkları taktirde çok hayati komplikasyonlar ile karşılaşabilirler. Aort damarı kalpten çıkan ana arter olup, kalbin sol karıncığından pompalanan oksijenlenmiş kanı bütün doku ve organlara dalları aracılığı ile taşıyan vücudun en büyük atardamardır. Aorta tıpkı belediyenin binalara su taşımak için caddelere döşediği geniş borulara benzemektedir. Bu borulardan bütün ihtiyaç sahiplerinin su aldığı gibi aortadan da bütün doku ve organlarımız atardamarlar vasıtasıyla gerekli olan kanı alırlar.

Aort damarı genel olarak göğüs ve karın bölümü olmak üzere ikiye ayrılır. Aortun göğüs içerisindeki bölümünden kalbi besleyen koroner damarlar, beyne ve kollara giden damarlar çıkar. Aortun karın içindeki (abdominal) bölümünden ise karaciğer, mide, bağırsaklar, dalak, böbreklere ve her iki bacağa giden dallar çıkar

Aort damarımızın genişliği kişinin ırkına, vücut alanına, cinsiyetine, yaşına bağlı olarak değişiklikler göstermektedir. Genel olarak ortalama aort çapı2,5-3,7 arasında değişiklik gösterir. Ancak ölçümlerde aort çapının beklenen yada olması gerekenden %50 daha fazla ölçülmesi anevrizma olarak nitelendirilir. Yani aort çapı 3cm beklenen kimsede 4.5 cm ölçülürse anevrizmadan söz edilir. Arada kalan kısm ise dilatasyon (genişleme) olarak ifade edilir.

  • Aort duvarı üç tabakadan oluşmaktadır. Orta tabakasında her kalp atımında genişleyip tekrar eski halini almasını sağlayan ve yüksek kan basıncına karşı genişlemesini engelleyen kollajen ve elastik lameller bulunmaktadır. Bu kollajen ve elastin yapımındaki anevrizmaya zemin hazırlar.
  • Bu kollajen ve elastin miktarı aortun göğüs içerisindeki bölümünde oldukça yüksek oranda bulunurken, karın içerisine doğru inildikçe bu oran % 50 oranında azalma gösterir. Buna bağlı aort damarı genişlemelerinin %75’i karın içerisindeki abdominal aorta bölümde %25’i ise göğüs içerisindeki bölümde gelişir.
  • resim 2
  • Yaşlanma ve sigara kullanımı kollajen ve elastin yapımını azaltarak anevrizma gelişimine zemin hazırlar. Ayrıca kollajen ve elastin yapımında bozukluğa neden olan marfan sendromu gibi pek çok genetik hastalıklar da bulunmaktadır.
  • Aort damarındaki bu genişlemeler sıklıkla ani ölümler ile neticelenen çok ciddi komplikasyonlara zemin hazırlar. Bunların başında aortun en geniş ve en incelmiş yerinden yırtılarak kanın göğüs veya karın boşluğuna ani boşalması gelmektedir. Bu tablo sıklıkla ani ölümler ile neticelenmektedir.
  • Diğer önemli komplikayonu ise aort diseksiyonu olarak nitelendirilen aortun incelen iç tabakasının yırtılması ile kanın orta tabakaya geçerek duvarda bütün aorta ve dalları boyunca ilerlemesidir. Böylece kalpten çıkan kanın bir kısmı sahte yolda yani duvar içerisinde, diğeri de normal yolda ilerler. Duvarı iki tabakaya ayırarak ilerleyen kan aorttan çıkan ve organlara giden atardamara da uzanarak, bu organların beslenmesini bozar. Buna bağlı, aort kapağında bozulma, kalp krizi, inme, felç, böbrek yetmezliği, bağırsaklarda beslenme bozukluğu, bacaklarda beslenme bozuluğu, şok gibi pek çok komplikasyon gelişir.
  • resim 4
  • Diseksiyona bağlı hastaların %40’ında ani ölüm gelişir.
  • Yapılan otopsilerde kalp krizi nedeniyle ani ölüm geliştiği düşünülen hastaların önemli kısmının aort diseksiyonu nedeniyle olduğu saptanmıştır. Aort diseksiyonu nedeniyle yatırılan hastalar ameliyat edilmeden bekletilirse iki gün içerisinde bu hastaların da %90’ ı kaybedilir. Ameliyata alınan hastalarda ölüm oranı ise %10-30 civarındadır..
  • Komplikasyon gelişmeden yapılan anevrizma ameliyatlarının riski çok çok düşüktür. Anevrizmaların çok önemli kesiminde ameliyatsız stent-greft yerleştirilerek tedavi edilmektedirler. Anevrizmaların yaklaşık %70’ini oluşturan karın içerisindekiler oluşturmaktadır. Bunların yaklaşık %80-90’nı kasıktan küçük bir kesi ile yerleştirilen stentli- damar ile çok kolay tedavi edilmektedir.
  • Ancak, komplikasyon gelişenlerde ani ölüm riski ve ameliyatın riski çok artmaktadır. Planlanmış olarak yapılan operasyonlarda cerrahi risk %3-7 iken, acil cerrahi tedavi uygulanan hastalarda ise %15-40’a kadar yükselmektedir.
  • Bu nedenle, öncelikle zamanı gelen hastaların gecikirilmeden ameliyatları yapılmalıdır.

Aort damarında genişleme veya anevrizma bulunan ve takip edilen kimselerin uyması gereken kurallar;

1. Anevrizma nedeninin saptanması büyük önem arzetmektedir.

  • Çünkü aort damarında genişleme olan ve iki yaprakçıklı aort kapakçığına veya marfan gibi genetik kollejen doku hastalığına sahip olan hastalar, genetik hastalığı olmayan, üç yaprakçıklı aort kapakçığı olan hastalara göre yüksek büyüme hızı ve komplikasyon oranına sahiptirler.
  • resim 6
  • Normal ve Biküspit aort kapak
  • Bu hastalarda önlemlerimizi daha sıkı almak durumunda kalırız. Marfan sendromlu olgularda 5,5 yerine 4,5cm’de biküspit aort kapakta ise 5 cm’de ameliyat edilirler.

2. Tansiyon kontrolü: Tansiyonu normal dahi olsa beta bloker cinsi ilacı kullanmalıdır. Takiplerde ölçülen yüksek tansiyon mutlaka normal düzeylere çekilmesi gerekmektedir. Betabloker ilaçlara ilave olarak tansiyonu kontrol altına almak için ilave olarak bir veya iki tansiyon ilacı hatta gerekirse üçüncü bir tansiyon ilacı dahi ilave edilmelidir. Yani tansiyon mutlaka kontrol altına alınmalıdır.

3. Obeziteden kaçınılması gerekir: fazla kilolar damar direncini artırarak tansiyon kontrolünü bozarlar. Anevrizmanın büyüme hızını veya komplikasyon riskini artırırlar. Bu hastalarda bazen iki tansiyon ilacı dahi tansiyonu kontrol altına alamaz.

4. Beslenmeye dikkat edilmesi gerekmektedir. Anevrizmaya neden olan faktörlerin başında damar sertliği (Ateroskleroz) gelir. Bundan dolayı kolestrolden zengin yağlı ve tuzlu gıdalardan uzak durulmalıdır.

5. Sigara kullanımından mutlak sakınılması gerekmektedir: Sigara kullanan bireylerde kullanmıyanlara göre genişleme hızı ortalama 2-4 misli artış göstermektedir. Bu oran kronik akciğer hastalığı gelişenlerde daha fazla artış göstermektedir.

6. Düzenli yürüyüşler yapılmalı; düzenli yürüyüşler kilo alımını önler, damar direncini düşürerek, tansiyonun ve damar sertliğinin kontrolünü sağlar.

7. Yarışmalı sporlardan uzak durulmalıdır: yarışmalı sporlarda ani tansiyon yükselmeleri hayati komplikasyonlara yol açabilir.

8. Nefesini tutarak yapılan ağırlık kaldırma gibi eylemler veya sportif faliyetlerden kaçınılmalıdır.

9. Sportif faliyetler esnasında düzenli olarak nefes alıp nefes verme işlemi yapılmalıdır.

10. Kabızlık önleyici beslenme ve tedbirler alınmalıdır.

11. Periyodik takipleri düzenli olarak yapılmalıdır.

Aort anevrizmalarının tanısında en etkili tanı aracı tomografidir. Ancak uzun yıllar takibe alınan hastalarda radyasyonun olumsuz etkilerinden korunmak için takipte EKO ve ultrasonda kullanılmaktadır. Aort çapı 3.5-4 cm arasında saptanan hastaların yıllık, 4-5 cm arasında ise 6 aylık takipleri yapılmalıdır. Abdominal aort anevrizmalarında ultrason ile çıkan aort anevrizmalarında ise EKO ile takipleri yapılabilir. Bunlarda önemli artış saptanan olgularda kesin değerlendirme için tomografi yapılmalıdır.

Ayrıca 50 yaş üzerinde, özellikle erkek, sigara içen, yüksek tansiyonu bulunan kimseler anevrizma yönünden tetkik edilmelidir.

Aort anevrizması saptanan kimseler, yaşam tarzında belirtilen kurallara uyarak, damar genişlemesini hızını ve hayati komplikasyonların gelişme riskini önemli ölçüde azaltmış olacaklardır.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır