kan akınca neden abdest bozulur / Kan Abdesti Bozar Mı? · Fetva Meclisi

Kan Akınca Neden Abdest Bozulur

kan akınca neden abdest bozulur

Sual: Diş dolgusu veya diş kaplamasının gusl abdesti bakımından hükmü nedir?

Cevab:

Hanefî ve Hanbelî mezhebinde gusl abdestinde ağzın içini yıkamak farz ise de, Mâlikî ve Şâfiî mezhebinde farz değildir. Bir kimsenin bir ameli, bir ibâdeti dört mezhebden birine göre sahih ise, tamamdır, bir şey lâzım gelmez. Hele bu iki mezhepten birini taklit ederse hiç mesele kalmaz. Gusl abdesti alıp, namaz kılan birine, ağzında diş dolgusu veya kaplaması olduğu için gusl abdestinin ve namazlarının sahih olmayacağını söylemek yerine, kurtuluş yolu bildirmek gerekir. Kaplama ve dolgusu olan Hanefîler böylece, “Ümmetimin müctehidleri arasındaki ayrılık, rahmet-i ilahiyyedir” hadîs-i şerifindeki rahmete kavuşurlar inşallah. İbâdet yapmakta veya haramdan sakınmakta harac (zorluk) olunca, harac bulunmayan başka bir mezhebi taklid etmek usul-i fıkh kâidesidir.

Bazı âlimler diş dolgusu ve kaplamayı sıhhati muhafaza çerçevesinde câiz görür; ama dişe yapışıp altına su geçmeyen hamurun gusle mâni olduğu istikametindeki Hanefî kavline kıyasen, bu kişinin guslünün Hanefî mezhebine göre câiz olmayacağından, Mâlikî veya Şâfiî mezhebini taklid etmesi gerektiğini söyler. Nitekim bir talebesi Abdülhakîm Arvâsî’ye gelip “Ben bugün Bayezid Câmii’nde bir vâiz dinledim. Ağzında kaplama dişi olanların guslü sahih olmaz. Binaenaleyh cünüplükten kurtulmazlar” dediğini nakletmiş. Abdülhakîm Efendi ise, “Doğru söylemiş, ama noksan söylemiş. Eğer Şâfiî mezhebini taklid ederse cünüplükten kurtulur” buyurmuş. Abdülhakîm Efendi’nin talebelerinden Hüseyn Hilmi Işık Efendi de hocasının bu fetvâsını nakleder. Deriye yapışan mumun ve ağza yapışan hamurun altına su geçirmediği için gusle mâni olduğu hükmüne dayandırarak müdafaa eder.

Seyyid Abdülhakîm Efendi, gayrı matbu Namaz Risâlesi’nde buyuruyor ki: “Ağzın ve burnun içini yıkamak, ya’ni buralara suyu îsâl etmek Şâfiî’de farz değildir. Hanefî mezhebinde ise, buralara suyu îsâl etmek farzdır. Bunun içindir ki, Hanefî mezhebinde olanlar, dişlerini kaplatamazlar ve doldurtamazlar. Çünki buralara su isabet etmez. Dişini kaplatan veya doldurtan, Şâfiî mezhebini taklid eder.” Gusl abdestinde, Hanefî mezhebine göre ağzın içini yıkamak farz olduğundan, diş dolduran veya kaplatanların Mâlikî veya Şâfiî mezhebini taklid etmeleri lâzımdır. Zira bu iki mezhebde guslederken ağzın içini yıkamak farz değildir. Hilmi Işık, Seâdet-i Ebediyye, s.132-136.

Diş dolgusu ve kaplaması son zamanlarda ortaya çıkmış bir meseledir. Osmanlı ulemâsından Bolvadinli müderris Yunuszâde Vehbi Efendi gibi zâtlar da diş kaplaması ve dolgusunun, gusül abdesitine mani olduğu yolunda fetvâ vermiştir. (İctihada Dair, Sırat-ı Müstekim, Cilt: 3, Aded: 57, 24 Eylül 1325, Sahife: 74) Ömer Nasuhi Bilmen’in de son günlerinde bu fetvâyı kabul ettiğini kendisinden bizzat nakleden -Prof. Dr. Zeki Çıkman, Prof. Dr. Mustafa Çetin Varlık, Süleyman Kuku gibi- bazı zâtlardan işittik.

Bazıları ise cebîre ve örgülü saça kıyasen diş dolgusunun gusle mâni olmadığını söylemiştir. Diyânet de buna itibar etmiştir. Çoklarının delil getirdiği üzere Said Nursî, 1932 senesinde kendisine sorulan bir sual üzerine “Bu bir ictihadî mesele olduğu ve ben de müctehid olmadığım halde..” diyerek başladığı cevabda, diş dolgusunu yaranın sargısına benzetip, umumî belvâ olarak görüyor ve kendi mezhebi olan Şâfiî ictihadına uygun olarak cevaz veriyor. Mamafih Said Nursî'nin nin son zamanlarında kendisini ziyarete gelen bazı talebelerine [yanlış hatırlamıyorsam Hulusi Yahyagil’e], diş kaplatmanın Hanefîler için zor olacağını söylediğini; bunu işitenlerin kaplama dişlerini söktürdüklerini talebesinden hemşehrimiz merhum Hamza Emek'ten bizzat dinledik.

Osmanlılar zamanında önceleri diş kaplamasının gusle mâni olduğuna dair fetvânın câri olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Şeyhülislamlık diş doldurtanın gusül abdestinin sahih olmadığına 1918'de fetva vermiştir. Fetvâ sûreti: “Boş dişlerini doldurma ve kaplamada cevâz-ı şer’î var mıdır? Yoktur. (25 Eylül 1334/m.1918)” İstanbul Müftülüğü, Fetvâhâne-i Âli Defterleri, 400 Numaralı Defter, No: 950. Bu tarihte Musa Kâzım Efendi şeyhülislâmlık makamındadır. Bazılarının iddia ettiği ve Mecmua-ı Cedide adlı fetva kitabında neşrettiği cevaz fetvasının doğru olmadığı anlaşılmaktadır.

Tek Parti devrinde Maarif Vekâleti tarafından çıkartılan "Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine - Nasıldı Nasıl Oldu?" adlı kitapta, Osmanlı Müslümanları, diş dolgusunun Hanefî mezhebinde gusle mâni olduğuna inandıkları için alaya alınır. İttihat ve Terakki devrinde, modernistlerin neşr vasıtası hükmündeki Sebilürreşâd mecmuasında yazı yazan İzmirli İsmail Hakkı tarafından mesele mugâlata mevzuu hâline getirilmiş; sonra da bir cevaz fetvâsı elde edilmiştir. Bu fetvâ, şeyhülislâmlıkta fetvâ müsevvidi Ali Murtedâ tarafından Mecmua-i Cedîde adlı fetvâ mecmuasının yeni baskısında neşredilmiştir. Sonradan diş dolgu ve kaplamasının gusle mâni olmadığını söyleyenler de, hep bu fetvâ denilen söze dayanmışlardır. Fetvânın altına da önce Hasen Hayrullah, sonra Hasen Fehmi Efendilerin ismi yazılmıştır. Halbuki bu iki isim, Mecmua-i Cedide’nin ilk baskısı sırasında şeyhülislâm idiler. O baskıda ise bu fetvâ yoktur. İkinci baskısı yapılırken eklenmiştir. Bu zamanda da şeyhülislâmlık makamında -masonlukla da itham edilmiş olan- Musa Kâzım Efendi oturmakta idi. Öyleyse burada da bir ilmî sahtekârlık mevzubahistir. Zira Muallim Cevdet, şeyhülislâmlığın, diş dolgusunun gusle mâni olduğu fetvâsından bahsediyor. (1920 tarihli bu makale, Mektep ve Medrese adlı kitapta vardır.) Demek ki şeyhülislâmlığın, diş dolgusunun gusle mâni olduğuna fetvâ verdiği; İttihatçılar zamanında, bu fetvânın değiştirildiği anlaşılmaktadır

Şurası bir hakikattir ki, Hanefî mezhebi ihtiyat üzerine kuruludur. İki kavil ile karşılaşınca, ahzü bi’l-ehvat (ihtiyatlı olanı almak) mezhebin kaidesidir. Meselâ İmam Ebu Hanife, seferîlik için bildirilen muhtelif mesafelerden en uzun olanına itibar etmiştir. Zira üç günlük seferde namaz kısaltıldığı için uzun olanı almayı ihtiyatlı görmüştür. Mehrin asgari mikdarında, hırsızlık haddinde cezanın infazı için malın taşıması gereken kıymette de ihtiyatlı olanı esas almıştır. Diş dolgusu ve kaplaması hususunda adem-i cevaz fetvası verilirse, bu fetvâ doğru olmasa bile, mükellefin kaybedeceği bir şey olmadığı gibi, mezheblerin hilafından çıktığı için müstehab sevabı alır. Ama eğer adem-i cevâz fetvâsı doğru ise, mükellefin guslü, binaenaleyh namazı sahih olmamak tehlikesi vardır.

13 Temmuz 2012 Cuma

ŞAFÎ MEZHEBİNDE KAN, ABDESTİ BOZMUYORKEN, HANEFİ'DE NEDEN BOZUYOR? DOĞRU BİR DEĞİL Mİ?

ŞAFΠMEZHEBİNDE  KAN, ABDESTİ BOZMUYORKEN, HANEFİ'DE NEDEN BOZUYOR? DOĞRU BİR DEĞİL Mİ?

Soru:Sayın hocam, Selamun aleykum. Şöyle bir sorum var. Mezheplere inanan biriyim, ama şu soruyu merak ettim. Bildiğimiz üzere doğru birdir, Hanefi mezhebinde kan abdesti bozuyor. Şafii'de bozmuyor. Bu iki mezhep hak ise, hangisi doğru?

Cevap:Ve aleyküm selam

'Doğru birdir' sözü yanlıştır. Bilakis, doğru çoktur, hak birdir...

 

Bir misalle yakınlaştırayım;

 

İstanbul'dan Bursa'ya Emir Buhari hazretlerini ziyarete gidecek olan bir adama, on farklı yoldan gitmesini tarif edebilirim. Seyahat edecek olan bu kişi, bu on doğru yoldan hangisini tercih ederse etsin, Emir Buhari hazretlerine ulaşacaktır.

 

Nasıl ki burada, '9 yol yanlış, sadece biri doğru' demek yanlış olursa, '3 mezhep yanlış, sadece biri doğru' demek te öyle yanlış bir hüküm olacaktır.

 

Burada 10 yol da doğrudur; hak ise, Bursa'nın sultanı Emir Buhari'ye varmaktır.

 

Bu zenginlikten dolayıdır ki, İmam-ı Rabbani hazretleri şöyle buyurmuştur: "Allah'a giden yollar, mahlukatının nefesleri adedincedir." (Mektubat)

 

Ayetlerde, kanın akmasının abdesti bozup bozmadığıyla alakalı bir hüküm olmadığı için, konuya hadisi şeriflerden hüküm alan iki mezhebin delillerine bakalım:

 

Hanefi ve Hanbeli müçtehidlerinin görüşlerinin delili şu hadislerdir:

 

"Her akan kandan dolayı abdest almak gerekir." (Darekutni, Temim ed-Dari'den rivayet etmiştir.)

 

"Her kim namazda iken kusar veya burnundan kan akarsa, namazda çıksın ve gidip abdest alsın. Ondan sonra da konuşmadığı sürece gelsin, namazını bıraktığı yerden tamamlasın." (İbni Mace bunu Hz. Aişe'den rivayet etmiştir.)

 

Malikiler ve Şafiiler ise kan ve benzeri şeylerden abdestin bozulmayacağı hükmüne varmışlardır. Bu konudaki delilleri ise Hz. Enes'in rivayet ettiği şu hadisi şeriftir:

 

"Resulullah (aleyhisselatü vesselam) kan aldırdı ve abdest almaksızın namaz kıldırdı. Kan aldırdığı yerleri yıkamanın ötesinde bir şey yapmadı." (Darekutni ve Beyhaki rivayet etmişlerdir.)

 

Dolayısıyla, hangi mezhebe tâbi iseniz, o mezhebin delillerine de tâbisiniz demektir... 

 

 

İlgili video:

 

Ağu 23, 2016 07:46

Abdest aldıktan sonra kan akarsa abdest bozulur mu?

Değerli kardeşimiz,

Ağızdan ve burundan, ön ile arkadan, herhangi bir organdan sıvı halinde kan çıkması abdesti bozar. Şöyle ki:

Akıcı bir halde ağızdan çıkan kan, tükürükten fazla veya ona eşit ise, abdesti bozar, değilse, bozmaz. Bu renginden anlaşılır.

Diğer yerlerden çıkan kan ise, çıkış yerinden yanlarına taşınca abdesti bozar. İğne ucu gibi çıkıp da yerinde kalan kan damlası abdeste engel olmaz. El veya parmak ile silinmesi de zarar vermez. Yaradan çıkan irin ve sarı sular da hüküm bakımından aynıdır.

Buna göre traş olurken ya da yara gibi başka nedenle çıkan kan, çıktığı yerin kenarına ulaşırsa abdest bozulur, ulaşmazsa bozulmaz.

Vücuttaki kabarcıklardan çıkan saf su da sahih görüşe göre, kan hükmündedir. Diğer bir görüşe göre böyle bir suyun çıkması abdesti bozmaz. Bu görüşe uyuldugu takdirde, çiçek ve uyuz hastalıklarına tutulmuş olanlar için bir kolaylık vardır. Zaruret halinde bu görüşle amel etmekte bir sakınca olmadığı, İmam Hulüvanî'den nakledilmiştir.

Şafiîlere göre,önden ve arkadan başka diğer herhangi bir yerden gelen kan, irin ve sarı su sebebiyle abdest bozulmaz. Ancak çıkan kanın yıkanmasından sonra namaz kılınır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır