kan şekerini dengeleyen ilaçlar / Tip 2 diyabette kan şekeri kontrolü için 4 ilaç karşılaştırıldı: İşte sonuç!

Kan Şekerini Dengeleyen Ilaçlar

kan şekerini dengeleyen ilaçlar

Kan şekerini dengelemek i&#;in tar&#;ın işe yarar mı?

Haberin Devamı

Vücuda gıdalarla alınan şeker, kan şekerini önemli derecede etkilemektedir. Glukoz kan şekerini etkileyen en önemli etkenler arasında gelmektedir. Alınan besinlerle vücuda giren şeker, hücreler tarafından karaciğere ve kana taşınmaktadır. Şekerin vücut tarafından kullanılabilmesi için pankreas tarafından insülin salgılanmaktadır. Çeşitli sebeplerle insülin yeteri kadar salgılanmamakta ve şeker hücreler tarafından kullanılamamaktadır. Tüm bunların sonucunda şeker kanda birikerek dengesizliklere sebep olmaktadır. Peki kan şekerini dengelemek için ne yapmak gerekir? Şeker hastalarının en zorlandığı konular arasında gelen bu dengesizlikten dolayı pek çok yola başvurulmaktadır.

Kan şekerini dengelemek için tarçın işe yarar mı
Haberin Devamı

Kan şekerini dengelemenin yolları

insülin iğneleri kan şekerini dengelemede kullanılan en yaygın yöntemler arasında gelmektedir. Doktor kontolü ile kullanılan insülinin yanında yine kan şekerini dengeleyen ilaçlar da kullanılmaktadır. Fakat pek çok kişi ilaç ve insülinin yanında birtakım doğal yollarla kan şekerini dengelemeye çalışmaktadır. Halk arasında tarçının kan şekerini dengelediği yaygın görüşler arasında gelmektedir. Öyle ki pek çok kişi bu yüzden yoğun şekilde tarçın kullanmaktadır. Kan şekeri üzerinde tartışma konusu olan tarçın hakkında pek çok uzman etkili olduğunu savunurken bu konu üzerinde kesin verilere ne yazık ki ulaşılamamıştır. Konuyla ilgili çalışmalar devam ederken uzmanlar ilaçyapımında da kullanılan ve oldukça faydalı olan tarçının kullanımında sakınca görmemektedir. Kokusu ve lezzetiyle sevilen bitkiler arasında gelen tarçını aşırıya kaçmamak koşuluyla meyve veya süt ile tüketebilirsiniz.

Şeker hastası iseniz, şekerinizi etkileyen faktörleri de bilmek gerekir. Kan şekerini etkileyen maddeler de bunların arasındadır.

Eğer şeker hastalığınız (diyabet) varsa muhtemelen yediklerinize dikkat etmemenin, diyabet ilaçlarınızı düzenli kullanmamanın veya yeterli egzersiz yapmamanın kan şekerini yükselttiğini biliyorsunuzdur. Başka sorunlarınız için kullandığınız kimi ilaçların ve benzeri maddelerin de kan şekerini etkilleyebileceğini bilmekte yarar var. Bu maddeler reçeteli ilaçlar olabileceği gibi, reçetesiz de alınabilen kimi ilaçlar veya başka maddeler olabilir.

Kan şekerini etkileyen maddeler

Şekeri yükselten reçeteli ilaçlar

Şekeri düşüren reçeteli ilaçlar

Alkollü içecekler

Diğer kan şekerini etkileyen maddeler

Sonuç

Yukarıda sayılan ilaç ve maddeler kan şekerinizi yükseltme olasılığı taşısa bile, bu durum bu ilaç ve maddelerin kullanılmasına engel değildir. Bu konuda doktorunuzla mutlaka görüşün.

Diyabetiniz varsa veya kan şekeriniz yükselme eğilimi gösteriyor ise, yeni bir ilaca başlarken veya tedaviniz değiştiğinde doktorunuza bu durumu hatırlatmakta yarar vardır. Bu durum reçetesiz bir madde kullanmak istediğinizde de geçerlidir.

Doktorunuz diyabet veya başka amaçlar için kullandığınız herşeyi bilmelidir ki, ilaçlarınızın doz ve süre ayarlamalarında sorun olmasın. Bu tip ilaç ve maddeleri kullananlar kan şekerini daha sıkı takip etmelidir.

Her durumda kan şekerinizi kontrol altında tutmak için yapmanız gerekenleri ihmal etmeyin. Diyetinize uyun, düzenli egzersiz yapın ve diyabet ilaçlarınızı önerildiği şekilde kullanın.

Bu yazıda anlatılanlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için doktorunuzun önerileri çerçevesinde hareket ediniz.

Biguanidler

Buna Metformin gibi maddeler dahildir

Metformin, biguanid sınıfına aittir ve tıbbi rehberlerde tip 2 diyabet tedavisinde kalp damar hastalıkları (kardiyovaksüler hastalıklar) için artmış bir risk yoksa, 1. tercih ilaç olarak önerilmektedir. Etken maddesi karaciğerden şeker (glukoz) salınımını azaltır ve vücut hücrelerinin insülin duyarlılığını (insülin hassasiyeti) artırır. LDL kolesterol seviyesinin düşürülmesi üzerinde faydalı etkileri vardır ve iştahı kısmen azaltır (azkanıtlı araştırma). İnsülin salgılanması metforminden etkilenmez, bu nedenle metformin tek başına kullanıldığında düşük kan şekeri (hipoglisemi) riski bulunmaz. Diğer tüm antidiyabetik ilaçlarla ve insülin ile bir arada kullanılabilir.

Mevcut araştırmalar Metformin’in diyabete bağlı kalp damar hastalıklarının sıklığını ve toplam ölüm oranını düşürebildiğine işaret eder (az kanıtlı araştırma).

Metformin kullanılırken ilk başta çok sık bulantı, iştahsızlık, karın ağrısı, kusma ve ishal gibi mide-bağırsak şikayetleri ortaya çıkabilir. Ayrıca tat alma duyusunda değişiklikler meydana gelebilir. Bu nedenle önce düşük dozla başlanır ve bu yavaş yavaş artırılır. Metformin kullanımı özellikle, böbrek yetmezliği durumunda sınırlıdır. Metformin kullanırken böbrek fonksiyonunun her 3 ila 6 ayda bir kontrol edilmelidir. 30 ml/dak değerinin altındaki bir tahmini glomerüler filtrasyon hızında Alman Diyabet Kurumu’nun “Tip 2 diyabet terapisi” () uyarınca Metformin kullanılmamalıdır.

Alfa-glukozidaz inhibitörleri

Buna akarboz ve miglitol gibi maddeler dahildir

Alfa-glukozidaz inhibitörleri yiyeceklerle birlikte alınır ve bağırsakta karbonhidratları küçük şeker bileşenlerine (basit şeker) parçalamaktan sorumlu enzimleri engelleyerek karbonhidratların parçalanmasını geciktirir. Şekerin (glukoz) kana emilimi yavaşlar ve bu da özellikle yemek sonrası kan şekeri seviyelerinin (tokluk hiperglisemisi) düşmesine neden olur. Alfa-glukozidaz inhibitörleri, kan şekeri üzerinde yalnızca sınırlı bir etkiye sahiptir ve günümüzde diyabet tedavisinde nadiren kullanılmaktadır.

Alfa-glukozidaz inhibitörleri düşük kan şekerine veya kilo alımına neden olmaz. Tipik yan etki olarak şişkinlik, diğer mide-bağırsak problemleri veya ishal görülebilir. Ayrıca karaciğer enzimleri de artabilir. Alfa-glukozidaz inhibitörleri ile yapılan tedavinin başlangıcında kademeli bir doz, mide-bağırsak problemlerini sınırlayabilir.

Glitazonlar / Tiazolidindionlar

Buna pioglitazon gibi maddeler dahildir

Pioglitazon gibi glitazonlar veya tiazolidindionlar da metformine benzer bir etkiye sahiptirler ve yağ dokusu hücrelerinin, iskelet kaslarının ve karaciğerin insülin duyarlılığını artırarak açlık kan şekerini ve yemeklerden sonraki kan şekerini iyileştirir.

Bununla birlikte bu ilaç grubu, yağ dokusunda artış, üst solunum yolları enfeksiyonu, su tutma ve görme bozuklukları ile (terapi başlangıcında kan şekeri dalgalanmalarına bağlı olarak) osteoporoz ve kemik kırılmaları için artmış risk gibi yan etkilere sahiptir. Yan etkileri nedeniyle glitazonlar sadece istisnai durumlarda tip 2 diyabet tedavisinde kullanılırlar.

Mevcut araştırmalar pioglitazon nedeniyle kalp damar hastalıklarının olası risk azalmasına işaret eder (az kanıtlı araştırma).

Sülfoniüreler

Buna glibenklamid, glimepirid, gliklazid ve gliquidon gibi maddeler dahildir

Sülfoniüreler, pankreasın insülin salgılamasını uyarırlar. Bu, mevcut kan şekeri seviyesinden bağımsız olarak gerçekleştiğinden, düşük kan şekeri daha kolay ortaya çıkabilir. Çok sayıda başka ilacın (örneğin, aspirin, diğer ağrı kesiciler ve pıhtılaşmayı azaltıcı ilaçlar) karşılıklı etkileşimiyle kan şekeri düşüşü daha da şiddetlenebilir.

Şimdiye kadar yapıla araştırmalar sülfoniürelerin, diyabete bağlı ikincil hastalıkların gözlerde (Retinopati), böbreklerde (Nefropati), sinirler (nöropati) ve ayaklarda (Diyabetik ayak sendromu) gibi hastalıkları engelleyebildiklerini göstermiştir (düşük seviyede kanıt).

Uzun süreli kullanıldıklarında, sülfonilürelerin tip 2 diyabet üzerindeki etkisi zamanla azalır ve bu tedavi sırasında genellikle kilo alımı gerçekleşir. Diğer tipik yan etkileri örneğin mide ve bağırsak problemleridir.

Glinidler

Buna repaglinidler ve nateglinidler gibi maddeler dahildir

Sülfonilürelere benzer şekilde, glinidler de mevcut kan şekeri seviyesinden bağımsız olarak pankreasın insülin üretimini ve salınımını arttırır. Sülfonilürelerin aksine, bu ilaçların etkileri hızlı bir şekilde ortaya çıkar ve kısa bir süre devam eder. Düşük kan şekeri riski hala olmasına rağmen oldukça düşüktür. Glinidler yemekten önce alınırlar ve kan şekerinin yemekten kaynaklanan artışını azaltırlar. Özellikle düzensiz beslenen kişilerde etki süresinin kısa olması, sülfonilürelere göre daha esnek bir kullanım sağlar.

Ayrıca glinidler de sülfonilüreler gibi örneğin hafif kilo alımına ve karın ağrısı, bulantı ve ishal gibi mide bağırsak sorunlarına neden olabilir.

Terapötik faydalarının ispatının olmaması nedeniyle glinidler sadece gerekçeli istisnai durumda tip 2 diyabet tedavisinde kullanılır.

DPP-4 inhibitörleri (gliptinler)

Buna saksagliptin, sitagliptin, vildagliptin ve linagliptin gibi maddeler dahildir

DPP-4 (dipeptidil peptidaz-4) inhibitörlerinin kullanılmasıyla, kandaki DPP-4 enzimi engellenir. Bu enzim, insülin salınımı üzerinde olumlu bir etkisi olan kandaki bazı bağırsak hormonlarını yavaşlatır. Sonuç olarak, kan şekeri seviyesi yemeklerden sonra düşer, ancak aç karnınayken düşmez. Ayrıca karaciğerde şeker üretimini azaltırlar. Mono tedavide düşük kan şekeri tehlikesi daha düşüktür. Düşük kan şekeri, kilo alımı veya uzun süreli kullanımda etki azalması görülmez. Mevcut araştırmalar şimdiye kadar diyabete bağlı ikincil hastalıkları engelleyebildiğine dair bir ispat sunmadı.

DPP-4 inhibitörleri diğer antidiyabetik ilaçlarla iyi bir şekilde kombine edilebildiği gibi sabit kombinasyonları da (örneğin tek tablette metformin ve sitagliptin) bulunmaktadır.

Tipik yan etkileri üst solunum yolları ve idrar yolları enfeksiyonu mide ve bağırsak sorunları ve yorulma belirtileri, cilt döküntüleri, baş ağrısı be baş dönmesi ve sinüzit, mide bağırsak ve/veya pankreas iltihabıdır.

SGLT-2 inhibitörleri (gliflozinler)

Buna Dapagliflozin, Empagliflozin, Ertugliflozin ve Canagliflozin gibi maddeler dahildir

SGLT-2 (Sodium dependent glucose co-transporter 2) inhibitörleri (gliflozinler) kan şekeri seviyesini böbreklerde SGLT-2 enzimini bloke ederek düşürür. Bu enzim olmadığında daha az şeker (glukoz) böbreklerden kana geri iletilir ve daha fazla glukoz böbreklerden idrarla atılır. Kan şekeri seviyesi düşer.

“Kalori atımına” bağlı olarak vücut ağırlığı da düşer. Buna ek olarak kan basıncı da düşebilir. Ayrıca birden fazla araştırmada SGLT-2 inhibitörü etken maddeli bazı ilaçların böbrek hastalıkları (nefropati) ve kalp yetmezliği gidişatını olumlu etkileyebildiğini ve erken ölümü engelleyebildiğini ve tip 2 diyabetli ve kalp damar sisteminde önceden var olan hastalıklarda kalp krizi ve ölüm riskini belirgin oranda düşürebildiğini göstermiştir (yüksek veya orta seviyede kanıt).

SGLT-2 inhibitörleri mono terapide düşük kan şekeri seviyesi riskini arttırmaz. Olası yan etkileri örneğin idrar yolları ve genital enfeksiyonlar, sıvı kayıpları, cilt döküntüleri ve kaşıntı, baş dönmesi, kabızlık ve/veya bulantı, artmış susuzluk ve/veya tuvalet ihtiyacı ve diyabetik ketoazidoz dır.

GLP-1 reseptör agonistleri (glutidler)

Buna dulaglutid, eksenatid, liraglutid, semaglutif, liksisenatif ve albiglutid gibi maddeler dahildir

GLP-1 kısaltması, bağırsak hormonlarından biri olan “Glukagon benzeri Peptit-1” anlamına gelir. GLP-1, gıda alımına bir reaksiyon olarak salgılanır ve şeker metabolizmasının kontrolünde rol oynar: İnsülinin pankreastan salınmasını teşvik eder ve aynı zamanda bir insülin “karşıtı” olan glukagon hormonunu engeller. GLP-1 reseptör agonistleri (glutidler), bağırsak hormonu GLP-1'in etkilerini taklit eder. Tokluk hissi de daha erken başlar ve kilo kaybı yaşanır.

Listelenen diğer ilaçların aksine, GLP-1 reseptör agonistlerinin halen deri altı yağ dokusuna subkütan enjekte edilmesi gerekmektedir. Hastalar bunu günde 1 veya 2 kez veya haftada 1 kez kendileri yapabilirler. Nisan tarihinden beri Semaglutid etken maddesi Avrupa'da tablet olarak da onaylanmıştır.

Etken maddeler özellikle vücut ağırlığı üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Güncel araştırmalar bazı GLP-1 reseptör agonistlerin ayrıca özellikle önceden var olan kalp hastalığı olan hastalarda kalp damar (kardiyovasküler) ve böbrek hastalıkları (nefropati) riskini ve erken ölüm riskini düşürebildiğini göstermiştir (yüksek veya orta seviyede kanıt).

Mide bulantısı ve şişkinlik gibi mide-bağırsak şikayetleri sık görülmekle beraber tedavi süresince genellikle azalırlar. Diğer tipik yan etkileri örneğin cilt döküntüleri, baş ağrısı ve baş dönmesi yorgunluk, burun ve boğaz ve/veya safra kesesi enfeksiyonu, artmış enzim değerleri, yükselmiş kalp frekansı ve/veya kalp ritim bozuklukları.

Diyabet hastaları için şekerin kontrol altında tutulması hayati önem taşımaktadır. Kan şekerini kontrol altında tutmak için düzenli bir hayat şarttır. Ayrıca, ağız yoluyla veya insülin tedavisi şeklinde alınan ilaçlar sayesinde değerlerin kontrol altında olması kolaylaşmaktadır. Alınan bu ilaçlar tedavinin yarısını oluştururken, diğer yarısını da az önce belirttiğimiz gibi planlı bir hayat, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz oluşturmaktadır.

Toplumda şeker hastalığı denildiğinde ilk etapta bir korku oluşmaktadır. Ancak, belli kurallara uyulduğu takdirde diyabet hastaları hayatlarının sonuna kadar yüksek sağlık standartları ile yaşamlarını devam ettirmektedirler. Çünkü, diyabet sorunu yaşayan hastaların şeker kontrolünü stabilize tutmaları için gerekli olan kurallar birçok insanın sağlıklı yaşaması için gerekli olan kurallardır aslında. Ancak bu kurallar diyabet hastaları için biraz daha zorunlu ve kesin hale gelmektedir. Şeker hastalarının kan şekeri değerlerinin normal standartlarda devam edebilmesi için sağlıklı beslenme olmazsa olmazımızdır. Sağlıklı beslenen hastalar, kandaki şeker seviyesinin yükselmesi ile ortaya çıkacak olan birçok kronik hastalık ve komplikasyonlardan korunmuş olacaklardır. Diyabet hastalarının kan şekerini kontrol altında tutmaları için bazı altın kurallar mevcuttur. Örneğin, bu hastalar hangi besinden, hangi miktarda tüketmeleri gerektiğini bilmeli ve bunu bir yaşam standardı haline getirmelidir. Bu şekilde olduğunda hastalar diyet psikolojisinden uzaklaşacak ve kaliteli yaşam seviyesine ulaşacaktır. Eğer ki, obezlik derecesinde kilo sorunu yaşayan hastalar var ise, öncelikli hedef vücuttaki yağ oranını azaltmak olmalıdır. Bu aşamada bir diyetisyenden yardım almak faydalı olacaktır. Ayrıca, diyet programında kan şekerini yükseltmeyen gıdalardan yararlanılmalıdır. Bu hastalar için etkili bir seçenek olarak cerrahi de seçenekler arasında olmalıdır.

Kan Şekeri Neden Yükselir?

Kan şekerini kontrol altında tutmak için öncelikli olarak kan şekerinin neden yükseldiğini bilmek önemlidir. Kandaki şeker seviyesini yükselten esas sorun vücutta olması gereken insülin hormonunun yetersiz kalması veya bulunmamasıdır ya da bazı durumlarda var olan insülinin gerekli etkiyi göstermemesidir. Vücutta kan şekerini dengeleyen hormon insülin hormonudur. Ancak, bilindiği üzere diyabet hastalarında insülin hormonunun salgılanması ile ilgili bir sorun yaşanmaktadır. Bu nedenle de kan şekeri yükselmektedir. Bu aşamada düzenli ve dengeli beslenme ile bu sorun kontrol altına alınabilmektedir. Söz konusu diyabet rahatsızlığı olduğunda önemli olan ne yemeniz gerektiği değil yediğiniz şeylere hangi ölçülerde tüketeceğinizdir. Bu konuda sağlık kurumlarında oldukça geniş kapsamda bilgilendirme eğitimleri verilmektedir. Diyabet hastalarının bu eğitimlere katılması oldukça önemlidir. Örneğin diyabet hastalarının karbonhidrat alımı çok önemli bir konudur. Karbonhidratın tamamen kesilmesi söz konusu bile olamaz. Ancak, ekmek, makarna, pirinç, hamur işi, meyve, şeker ve bal gibi karbonhidrat içeren besinlerin belirlenen düzeyin üstünde alınması durumunda kan şekeri normal standartların dışına çıkmış olur. Bu eğitimler sayesinde alınması gereken karbonhidrat miktarı ve bu miktarın hangi tür karbonhidrattan alınacağı öğrenilmiş olur ve dolayısıyla yaşam standardı daha üst seviyelere taşınır. Beslenme düzeninde karbonhidratların yanı sıra yağ ve proteinlerde yer almaktadır. Tabii yine oranlar önemlidir. Eğer ilk aşamada bu düzenlemeleri ayarlayabilmek ve hayata geçirmek konusunda zorlandığınızı düşünüyorsanız, bir diyetisyenden yardım almak faydanıza olacaktır. Diyetisyen, bu aşamada Tip 1 veya Tip 2 diyabetli olmanız fark etmeksizin ilk aşama olarak medikal tedaviniz hakkında kapsamlı bir bilgi alacaktır ve beslenme programınızı bu bilgiler ışığında hazırlayacaktır. Diyetisyen eşliğinde ilerleyen beslenme düzeni kan şekerinizi normal standartlarda tutmakla birlikte kilo vermenize de yardımcı olacaktır.

Kan Şekerini Yükselten Besinler

Bazı besinler kan şekerini oldukça hızlı bir şekilde düşürüp, yükseltebilir. Kan şekerinde dengesizlik yaratan bu besinlerden bazıları konusunda sizlere fikir verebiliriz. Örneğin; tam tahıl ekmeği, beyaz ekmeğe oranla şeker değerlerinizi çok daha geç ve yavaş bir şekilde yükseltmektedir. Bisküviler konusunda da aynı mantıkla düşünebilirsiniz. Kepekli ve tam tahıllı bisküvilerin glisemik indeksi beyaz unla yapılmış bisküvilere oranla çok daha düşüktür. Dolayısıyla daha sağlıklıdır. Meyveler arasından seçim yapmak gerekirse greyfurt ve elma şeker hastalığında diğer meyvelere göre daha çok önerilmektedir. Genel anlamda karbonhidrat tercih ederken her daim tam tahıllı olanları seçmek kan şekeri değerleriniz açısından daha faydalıdır. Aynı mantıkla pirinç yerine bulgur kullanmakta değerlerinizi dengede tutmak için önemlidir. Ancak her daim bu kuralı uygulamak belli bir noktadan sonra sizi sıkabilir. Unutulmamalıdır ki, bunlar sağlıklı olan seçeneklerdir. Porsiyonlarınızı dengeledikten sonra doktor kontrolünde diğer seçenekleri de tercih edebilirsiniz. Burada önemli olan, miktardır unutmayalım.

Şeker Hastalığında Şeker Kontrolü ve Şeker Takibi Nasıl Olmalıdır?

Hastalık aşamasında erken teşhis her zaman hayat kurtarır biliyorsunuz. Şeker hastalığında da şeker kontrolü aynı şekilde hayati öneme sahiptir. Bu nedenle de şeker ölçümünü düzenli olarak yaptırmalısınız. Düzenli ölçümden kasıt, günlük hatta bazı durumlarda günde birkaç kere şeklinde yapılan ölçümlerdir. Bu ölçümlerin sıklığını sizin hastalık düzeyiniz belirleyecektir. Bu sıklıkta ölçüm yapmak için hastane, klinik vesaire gibi ortamlara sürekli gitmek sizin için oldukça zor olacaktır. Bu nedenle  bu ölçümler için maddi manevi en ekonomik yol, evde kendi kendinize yapmanızdır. Bu aşamada size yardımcı olacak birçok insülin cihazı vardır. İnsülin ölçümleri genellikle sabah aç karına, öğle, akşam ve gece öğünlerinden önce yapılmalıdır. Bu ölçümler sadece vücudunuzda herhangi bir farklılık hissettiğinizde değil, her şeyin yolunda olduğu dönemlerde de tekrarlanmalıdır. Kan şekeri kontrol altına alınamayan ve herhangi bir insülin kullanmayan Tip 2 şeker hastaları ise sabah kahvaltıdan önce aç karına ve öğünden sonra 2 saatlik süre zarfında ölçümleri tekrarlamalıdır. Bu bilgiler en genel kapsamda olanlardır. Unutulmamalıdır ki, her hasta özeldir ve takipleri doktorların belirlediği şekilde, kişisel olarak ilerlemektedir. Siz, kendiniz için en uygun ölçüm haritasını doktorunuzun önerisiyle hazırlamalısınız.

Benzer Yazılar

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır