kan pıhtılaşması hangi bölüm bakar / Beyne Pıhtı Atması Tedavisi ve İyileşme Süreci - Doktor Fizik

Kan Pıhtılaşması Hangi Bölüm Bakar

kan pıhtılaşması hangi bölüm bakar

İç Hastalıkları ve Hematoloji   

Hematoloji, kan bilimi demektir.  Tıbbın kan ve kan bozuklukları ile ilgili dalına verilen isim. Kanı, kan hücreleri ve kan sıvısı olarak başlıca iki gruba ayırabiliriz. Kan sıvısında gıda maddeleri, protein su, madensel tuzlar ve bağışıklık elemanları bulunur. Kan hücreleri eritrositler (alyuvarlar), lökositler (akyuvarlar), ve trombositlerdir (kan pulcukları). 

Eritrositlerin görevi, yapısında bulundurduğu, kana kırmızı rengini veren hemoglobin ile dokular arasında oksijen ve karbondioksit gibi gazların taşınmasını sağlamaktır. 

Lökositler, mikroskop altında incelendikleri zaman farklı görüntüler gösteren bir grup hücredir. Vücuda giren, aralarında mikrop ve virüs gibi hastalık etkenlerinin de bulunduğu yabancı cisimlere karşı mücadelede her biri ayrı görevler üstlenirler.

Trombositlerin görevi, kanamaya karşı vücudu korumaktır. Trombositler normal koşullarda kan sıvısı içinde birbirinden ayrı yüzerlerken, kanama halinde bu bölgede birbirlerine yapışarak ve bünyelerine, kanın sıvı kısmında bulunan fibrin gibi, pıhtılaşmada görevli diğer elemanları da alarak pıhtı oluşumunu sağlar. 

Hematolojik Hastalıklar;

  • Eritrositler (Alyuvarlar)
    • Anemiler
    • Hemoglobinopatiler
    • Kan bankası
  • Lökositler (Akyuvarlar)
    • Lösemiler
      • Akut myeloid lösemi (AML)
      • Akut lenfoblastik lösemi (ALL)
      • Kronik lenfosittik lösemi (KLL)
    • Nötropeniler
    • Miyeloproliferatif hastalıklar
      • Kronik myeloid lösemi (KML)
      • Polistemiva vera (PV)
      • Miyelofibrozis (MF)
      • Esansiyel trombositoz (ET)
    • Miyelodisplastik sendrom (MDS)
    • Lenfoma ve lenfoproliferatif hastalıklar
      • Hodgkin Hastalığı
      • Hodgkin dışı lenfomalar (NHL)
    • Multipl miyelom (MM)
  • Trombositler ve koagülasyon (pıhtılaşma)
    • Kanama ve koagülasyon bozuklukları
      • Hemofililer
      • von Willebdand hastalığı
    • Yinelenen tromboz
    • Trombositopeni ve trombositoz

 

Hematolji kliniğine genel başvuru şikayetleri;

  • Anemi; halsizlik, yorgunluk, çabuk yorulma, çarpıntı, nefes darlığı, göğüs ağrısı
  • Trombositopeni ve faktör eksikleri; burun kanaması, diş eti kanaması, ciltte küçük kırmızı döküntüler, morarmalar, adet kanamalarının uzun sürmesi
  • Lökosit düşüklüğü; ateş, sık tekrarlayan enfeksiyonlar
  • Lenfomalar; bezelerde büyüme, ateş, kilo kaybı, gece terlemesi
  • Akut lösemiler; ateş, kanamalar, bezelerde büyüme
  • Kronik lösemiler; tesadüfen saptanan lökosit yüksekliği, dalak büyüklüğü, bezelerde büyüme
  • Multiple myelom; Nedeni açıklanamayan yaygın kemik ve bel ağrıları

Hematolojik hastalıklarının tansısı için çok değişik testlere başvurmak gerekebilmektedir: Kan hücrelerinin ve hemoglobin miktarının ölçülmesi (tam kan sayımı), hemoglobin alt tiplerinin elektroforez ile analizi, kanın mikroskop altında incelenmesi (periferik yayma), kemik iliğinin incelenmesi (kemik iliği aspirasyonu ve biyopsisi), kan yapımı için gerekli olan demir, vitamin B12 ve folik asit düzeylerinin incelenmesi, kan pıhtılaşmasının tetkik edilmesi, kan hücrelerinin işlevleri ve yaşam süreleri ile ilişkili testler, bağışıklık sistemi hücrelerinin ürettikleri proteinlerin tetkik edilmesi, kan hücrelerinin ya da onları üreten kemik iliği hücrelerinin kromozomlarının ve diğer yapı taşlarının tahlil edilmesi ve radyolojik incelemeler en sık ihtiyaç duyulan testlerdir.

Hastanemizde tüm hematolojik hastalıkların teşhis ve tedavisi yapılabilmektedir. Bazı hastalıkları tetkik ve tedavileri hastanın yatırılmasını gerektirmektedir. Damardan ilaç uygulamaları, kan nakli gibi bazı tedavilerin polikliniğimizde bulunan ayaktan tedavi ünitesinde yapılabilmektedir.

Merkezimiz, halihazırda 12 yataklı olarak, üstün kaliteli tıbbi teknolojik donanıma sahip ve alanında deneyimli hekim kadrosu ile hizmet vermeye başlamıştır.

Kemik iliği/kök hücre nakline ihtiyaç duyan tüm hastalar için hizmet verecek şekilde düzenlenmiştir.

Doku tiplendirme, kök hücre işleme-dondurma-saklama laboratuvarları,  terapötik aferez merkezi ile çağdaş tıp tekniklerini hastalarımıza sunmaya hazırdır.

Allojeneik (hastanın kendisi dışında birinden), otolog (hastanın kendisinden), haploidentik (yarı uyumlu), MUD ( akraba dışından) ve kordon kanı transplantasyonu gerçekleştirilmektedir.

Detaylı bilgi ve hizmetlerimizden yararlanmak için lütfen bizimle iletişime geçiniz.

0 (312) 666 7 666

Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Nedir?

Vitamin, hormon, oksijen ve besin maddeleri gibi organların ve dokuların ihtiyacını taşıyan kan, yaşamsal bir sıvıdır. Kan ve kemik iliği ile ilgili ilgilenen dal ise hematolojidir. “Kan bilimi” olarak da bilinen hematoloji, kanda oluşan sorunlar ya da hastalıkları teşhis ve tedavi etmektedir. Kan hastalığı olarak bilinen bazı hastalıklar çocukluk döneminde meydana geldiği için çocuk hematolojisi oldukça önemlidir.

Çocukluk çağı kanserleri; vücut hücrelerinin kontrolsüz bir şekilde çoğalması ile ortaya çıkan, farklı bölgelerde gelişebilen ve dolaşım yoluyla tüm vücuda yayılarak sağlığı bozan ve hayatı tehdit eden bir hastalık grubudur. Çocuklarda görülen en sık ölüm nedeni arasındadır.

Gerek kan gerekse de kanser ile ilgili hastalıklarda erken tanı büyük bir önem teşkil etmektedir. Bazı hastalıklar bulguları ile erken tanıya sebebiyet verebildiği için çocukta gözlemlenen olumsuzlukta çocuk hematoloji ve onkoloji birimine başvurmak gerekmektedir. Bu dalların uzmanı olan doktorlar gözetiminde çocukların tedavisi yapılmakta ve en kısa sürede sağlıklı hayatına döndürülmesi hedeflenmektedir. Yenidoğandan yetişkinlik yaşına kadar tüm çocuklar için, çocuk hematolojisi ve onkolojisi biriminde; tanı, tedavi, kontrol, tarama ve korunma yolları konusunda hizmet verilmektedir.

Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Hangi Hastalıklara Bakar?

Anemi

Kan kaybı, alyuvar yıkımının fazla olması ve yetersiz alyuvar üretimi anemi hastalığının başlıca nedenleri arasında bulunmaktadır. Folik asit, demir ve B12 vitamini eksikliğinden de oluşabilecek anemiye, kimi zaman alyuvar üretiminde gerekli olan hormonların azalması da sebep olabilmektedir. Anemi, kanser ve kronik rahatsızlığı olanların dışında gebe olan kişilerde de ortaya çıkabilmektedir.

Anemi her yaşta olduğu gibi çocuklarda da sık rastlanan hastalıklardan biri olmaktadır. Erken doğmuş ya da demir ile beslenmeyen çocuklarda ilk 6 ay içerisinde görülebileceği gibi diğer yaşlarda da meydana gelebilmektedir. Çocukların büyüme aşamasında beslenmelerine ve aldıkları vitaminlere bu konuda dikkat etmek gerekmektedir.

Aneminin başlıca belirtileri yorgunluk, solukluk ve halsizliktir. İştahsızlık, ağlarken morarma, yutma güçlüğü ve gelişmelerinde duraklama da çocuklar arasında sıkça görülen belirtiler arasındadır. Çocukların demir eksikliği anemi hastalığının yanı sıra zekâ ve algılama yeteneğini de etkileyebilmektedir.

Aneminin teşhisinde gerekli testlerin yanı sıra aile ve çocuğun geçmişi de oldukça önemlidir. Akraba evliliği, ailede anemi rahatsızlığı olup olmadığı, beslenme, kronik ishal, kan değişimi gibi soruların cevapları da anemi tanısı koymak için sorulan sorular arasındadır.

Akdeniz Anemisi (Talasemi)

Özellikle Akdeniz ülkelerini tehdidi altına alan Akdeniz anemisi bir kan hastalığıdır. Türkiye’de bu ülkeler arasında bulunmaktadır. Türkiye’de Akdeniz anemisi hastası olan 4 bin 500 kişi varken 1 milyon 300 bin kişi de taşıyıcıdır.

Önlenebilir bir hastalık olan Akdeniz anemisi, sadece anne ve babadan çocuğa geçmektedir. Aile bireylerinden bir tanesi bile taşıyıcı olsa çocuğun aynı hastalığa yakalanıp yakalanmama oranı yarı yarıyadır. Taşıyıcı sayısının yüksek olduğu ülkelerde her iki taşıyıcısın da evlenmesi yüksek olasılıktır. Özellikle akraba evliliğinden doğan çocuklarda da görülen bu hastalık öncesi, her iki tarafında gerekli kan testlerini yaptırması ve buna göre karar vermesi gerekmektedir.

Orta ve ciddi Akdeniz anemisi olan çocuklarda büyüme geriliği gözlenmektedir. Bunun yanı sıra kemiklerde daha çabuk kırılma, dalak, kalp ve karaciğer büyümesi de ortaya çıkmaktadır. Soluk bir görünüm, iştahsızlık, koyu renkli idrar, sarılık gibi belirtiler de görülebilmektedir.

Hemofili

Kanın normal pıhtılaşmaması ile ortaya çıkan hemofili rahatsızlığı da kan hastalıkları arasında bulunmaktadır. Kanama bozukluğu olan hemofili hastası olan kişiler, yaralanma ya da kanama durumlarında diğer sağlıklı bireylere oranla daha uzun bir kanama süresi yaşamaktadırlar. Kanama kimi zaman sadece dışarıya değil içeriye de olabilmektedir. Bu da organların ve dokuların zarar görmesine sebep olmaktadır.

Hemofili kalıtsal bir hastalıktır. Anneden ve babadan geçen bu rahatsızlığı alan çocuklar, hemofili hastalığı ile dünyaya gelmektedir. Her hastada rastlanan bulgular farklı olabilmektedir. Hastalığın seviyesine göre değişkenlik gösterebilen belirtiler arasında vücut içi ya da dışında meydana gelen kanamaların yanı sıra sebepsiz burun kanaması, sünnet sonrası kanamamın durmaması, idrarda ya da dışkıda kan, diş çekilme sonrası kanamanın durmaması gibi belirtiler söz konusu olabilmektedir.

    • Kan hücreleri (eritrosit, trombosit ve lökositler) ile ilgili olan hastalıklar; lökositoz, lökopeni, nötropeni, trombositopeni, immun trombositopeni, trombositoz gibi.
    • Kanama Hastalıkları; hemofili, von willebrand hastalığı,

Lösemi

Lösemi; kemik iliği içerisinde yer alan kök hücrelerinin kontrolsüz bir şekilde çoğalması ya da işlevini kaybetmesi ile bu hücrelerin kemik iliği, lenf bezleri, dalak, karaciğer, merkezi sinir sistemi ve beyne yayılmasıdır. Kan ya da kemik iliği kanseri olarak da adlandırılan lösemi, çocuklarda meydana gelen kanserler arasında ilk sırada bulunmaktadır. Lösemi her yaşta görülse de 2 ila 5 yaş arasında artış göstermektedir.

Löseminin sebepleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak radyasyon, genetik yatkınlık, kimyasal maddeler ve bazı viral hastalıkların lösemiye sebep olduğu yapılan testlerde görülmektedir. Çocuklarda lösemi hastalığının belirtileri arasında kansızlık, zayıflama, iştahsızlık, bacaklarda kemik ağrıları, burun ve diş eti kanamaları, cilt altında kanamalar ve ateş bulunmaktadır.

    • Çocukluk çağı iyi huylu tümörlerin, hemanjiomların tanı ve tedavileri
    • Çocukluk çağı lenfoma ve solid tümörlerin (beyin tümörü, nöroblastoma, wilms tümörü, kemik tümörlerinin) tanı ve tedavileri,
    • Tümör riski yüksek hastalıkların izlemi

Pıhtı Tedavisi - Trobektomi - Trombolitik Tedavi

Trombolitik tedavi kan damarları içindeki tehlikeli pıhtıların eritilerek damarların açılması için kullanılan bir tedavi şeklidir. Bu tedavi şekli için çok özel pıhtı eritici ilaçlar kullanılır ve damar hastalıklarının hemen tamamında bu ilaçlar pıhtı olan damara yani doğrudan pıhtının içine çok ince borular yani kateterle kullanılarak verilir. Trombolitik tedavi tıpta çok geniş bir uygulama alanına sahiptir.

Bu alanlardan başlıcaları:

  • Akciğer embolizminde,
  • Toplar damar pıhtılaşması olan derin ven trombozunda,
  • Kalp krizindeki tıkalı koroner damarlara,
  • Beyin damarlarındaki tıkanıklıklarda,
  • Bypass cerrahisi yada stent yerleştirişmiş damarlarda oluşan tıkanıklıklarda
  • Kol yada bacaklardaki ani oluşan atardamar tıkanıklıklarında,

Vücudumuzda damarlar içinde dolaşan kan sıvı halde olup, damar duvarına yapışmadan yada pıhtı oluşmadan rahatlıkla hareket etmektedir. Ancak bazen kan içindeki özel bir hücre tipi olan kan pulcukları (trombositler) birbirlerine yapışarak kanın macun gibi kalınlaşmasına neden olurlar. Bu duruma pıhtılaşma (koagülasyon) ismi verilir.

Normal şartlarda bu olay yaralanmalar sonucu olan kanamaların durdurulabilmesi için gereken doğal bir süreçtir. Ancak bazen pıhtılaşma damarın içinde çok değişik nedenlerle oluşur ve kan akımının durmasına neden olur. Bu durum tıpta damar içinde pıhtı oluşması anlamına gelen tromboz terimi ile ifade edilir. Bazen damar içinde oluşan bu pıhtı bulunduğu yerden kopup, kan akımının etkisi ile sürüklenip başka damarlarda tıkanıklıklar oluşmasına yol açar. Bu durum ise emboli olarak ifade edilir. Her iki mekanizmada damarlarda tıkanıklık oluşmasına ve sonuçta o damarın beslediği doku yada organlarda gangren gelişmesine neden olur.

Örneğin beyinde damarlar tıkandığında felç, bacakta damarlar tıkandığında ani atardamar tıkanıklığı olarak ifade edilen ve gangrene kadar gidebilen durumlar ortaya çıkabilir. Eğer pıhtı toplardamarlar içinde oluşursa bu durumda derin ven trombozu adı verilen ve çoğu kez bacaklarda topardamar kan akımının durmasına neden olur.

Bu durumların tedavisinde kullanılan en önemli yöntemlerden birisi pıhtının eritilmesi (trombolitik tedavi) olup, özel bazı ilaçların doğrudan pıntının içine verilerek pıhtının eritilip, damarda kan akımının tekrar sağlanmasıdır. Ancak pıhtıyı eritici ilaç vermek aynı zamanda kanamayada neden olabilir.

Örneğin tedavi sırasında atardamara giriş yerinde (Kasıklar), beyinde, gözde, böbreklerde ve midede yada daha önceki ameliyat yerlerinde kanamalar oluşabilir. Bu açıdan trombolitik tedavi iki ucuda keskin bir bıçak gibidir.

Hazırlık

Öncelikle doktor hastanın genel sağlığı, şikayetleri hakkında bilgi edindikten sonra, hastayı muayene eder. Bu aşamada doktor hastada trombolitik tedaviye engel bir durumun olup olmadığını araştırır. Daha sonra trombolitik tedavinin güvenli yapılabilmesi için bazı tahliller yapılır. Örneğin pıhtılaşma testleri ve bazı rutin kan testleri istenir.

Eğer tüm bu testlerde bir sorun yok ve hastada trombolitik tedavi için bir engel yok ise, hasta trombolitik tedavi hakkında bilgilendirilir. Genellikle işlem aç karnına yapılır. Ayrıca doktor hastanın kullanmakta olduğu ilaçların hangilerini kesmesi gerektiğini hastaya hatırlatır.

Trombolitik tedavi için anjiografi yapılmalıdır. Bu hem tanıyı kesinleştirmek hemde tedaviyi yapabilmek için gereklidir. İşlem için atardamara giriş yapılmalıdır. Bunun için en sık kullanılan yerler kasıktaki femoral atardamar, dirsek önündeki brakial atardamar veya el bileğindeki radial atardamardır. Bu damarlara ilerlerletilen ince plastik borular (kateterler) içinden özel bir boya verilerek röntgen çekilir ve damar anatomisi iler beraber tıkalı damarlarda görüntülenmiş olur. Bundan sonra trombolitik tedavi için gereken işlemlere girişilir.

Hangi hastalara trombolitik tedavi yapılır?

Eğer felç, kalp krizi, akciğer embolisi, DVT veya hernangi bir damarınızda pıhtı var ise trombobolitik tedavi uygulanabilir. Ancak trombolitik tedavi ne kadar erken yapılır ise o kadar iyi sonuç alınır. Bu nedenle bu hastalıklar oluştuktan sonra en geç birkaç saat içinde tedavi yapılmalıdır. Eğer yüksek tansiyonu, şiddetli karaciğer hastalığı, yeni geçirilmiş kalp yada beyin amaliyatı durumunda tedavi riskli olabilir.

Trombolitik tedavinin riskleri

Trombolitik tedavi anjiografi ile beraber yapılan bir işlem olduğu için, anjiografinin tehlikeleri bu durumda da geçerlidir. Eğer şeker yada böbrek hastalığı varsa anjiografi ve beraberinde trombolitik tedavi risklidir. Böyle durumlarda yeterli sıvı tedavisi ile böbrekler korunmalıdır.

Pıhtılaşma bozukluğu olan kişilerde trombolitik tedavinin yan etkileri daha fazla olabilir. Diğer bazı durumlarda da tedavi riskli olabilir:

  • İç kanama geçmişi, beyin kanaması
  • Kontrolsüz yüksek kan basıncı,
  • Gebelik,
  • Kalbin iç yüzünün enfeksiyonu (Endokardit)
  • İleri yaş,
  • Şeker hastalığına bağlı gözün iç tabakasının hastalığı (Diyabetik retinopati)

Nasıl yapılır?

Trombolitik tedavi genelde yoğun bakım, anjiografi ünitesi yada gereken altyapıya sahip ameliyathanelerde yapılabilir. Hastanın yaşamsal bulguları (Kan basıncı, nabız, v.b.) ile beraber herhangi bir kanamanın oluşup oluşmadığı izlenir.

Pıhtıyı eriten ilaçlar iki şekilde verilebilir. İlaç ya genel olarak herhangi bir toplardamardan dolaşıma verilir yada doğrudan tıkalı olan damardaki pıhtının içine verilir. Bunun için kasıktaki femoral atardamar, dirsek önündeki brakial atardamar veya el bileğindeki radial atardamardan bir kateter tıkalı olan damara kadar ilerletilir. Bunun için girişim yapılacak olan alan antiseptikli solüsyonlarla silinir ve o bölgeyi uyuşturmak için lokal anestezik ilaç enjekte edilir. Daha sonra bu alandan kateter damar içine yerleştirilir.

Damarı görüntülemek için kateterden özel bir boya (radyo opak madde)verilerek anjiografi çekilir. Bu görüntü klavuzluğunda trombolitik tedavinin yapılacağı kateterin ucu tıkalı olan damara yerleştirilip, trombolitik ilaç devamlı verilmeye başlanır.

Bu kateterler izerinde çok sayıda delik vardır ve pıhtı eritici ilaç sprey gibi pıhtının içine püskürtülür. Trombolitik tedavi için kullanılmakta olan başlıca ilaçlar streptokinaz, ürokinaz ve doku plazminojen aktivatörü olan t-PA dır. İlaç kateter yolu ile saatlerce verilir. Bu arada zaman zaman anjiografi çekilerek pıhtının durumu kontrol edilip, gerekirse kateterin ucunun yeri değiştirilir.

Tıkanıklığın yerine, pıhtının miktarına ve eşlik eden damar hastalığının durumuna göre bu tedavi saatler hatta günlerce sürebilir. Pıhtı eridiğinde yada artık daha fazla erimediğinde tedavi sonlandırılır. Eğer pıhtılaşma testleri gereken sınırlar içerisinde ise kateter bulunduğu yerden çekilir ve girişim noktasına kanama duruncaya kadar onlarca dakika baskı uygulanır.

Son yıllarda trombolitik tedavideki ilaç dozunu ve uygulama süresini kısaltmak için yeni tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Mekanik yada farmakomekanik trombektomi adı verilen bu yöntemlerde trombolitik ilaç özel bazı kateterler ve cihazlarla verilir.

Kateterden çıkan ilacın jet etkisi ile yada kateterin emici etkisi ile veya bazen kateterlerin pıhtıyı parçalayıcı etkisi ile pıhtı daha da küçültülür ve ilaç ile eritilir. Bu şekilde daha kısa sürede damar açılabilmektedir.

Bu yöntemler:

Ultrasonik kateter yerleştirilmesi: Yukarıdaki kateter tedavisinin etkinliğini artırmak için üzerinde ultrasonik titreşim yaparak pıhtının parçalanmasına mekanik olarakta katkıda bulunabilen özel bir kateter kullanılabilir. Bu yöntemle tedavi klasik kateterle yapılan tedaviye göre yarı yarıya kısa sürer ve yarı yarıya daha az ilaç kullanılır.

İlaç dozunun daha da azaltılmasından ötürü kanama riski azalır. Kullanılan pıhtı eritici ilaç dozu (tPA: doku plazminojen inhibitörü) saatte 0.5 mg dır. Bir hastanın ortalama 24-48 saatlik tedavisi için yaklaşık 12-25 mg ilaç gerekir.

Pıhtı parçalayan ve eriten kateterlerin kullanılması: Zaman alan ve kanama riski taşıyan bu yöntemlere göre daha etkili ve hızlı sayılabilecek bir diğer yöntem ise pıhtının özel bir kateter ile parçalanarak eritildikten sonra emilip çıkartılmasıdır.

Pıhtı eritici ilacın çok daha düşük dozda pıhtı bulunan damar içerisindeki hızla dönen bir kateterden verilmesi ile ilacın pıhtı ile daha iyi teması sağlanır. Bu sayede bir yandan pıhtı mekanik olarak parçalanırken, bir yandan da parçalanan pıhtılar ilaç ile hızla eritilir ve erimiş olan pıhtı kalıntıları ve ilacın fazlası kateterden geri çekilir.

Kullanılan pıhtı eritici ilaç dozunun daha düşük ve dolayısı ile kanama riskinin daha az olduğu bu yöntemde yaklaşık birkaç saat içinde ve tek bir seansta tedavi sağlanabilmektedir. Birkaç gün süren pıhtı eritici tedavi yöntemlerine göre bu tedavi hastalar açısından çok avantajlı ve konforludur. Kullanılan pıhtı eritici ilaç dozu (tPA: doku plazminojen inhibitörü) saatte 5-10 mg dır. Bir hastanın ortalama 1-2 saatlik tedavisi için yaklaşık 10-20 mg ilaç gerekir.

Pıhtının eritilmesi ve emilmesi: Bu özel bir kateterin pıhtının olduğu bölüme ilerletilip sonra çok yüksek hızda pıhtı eritici ilacın püskürtülmesi ve bir taraftanda emilmesi ile pıhtı yarım saatten kısa sürede çıkartılabilir. Bu yöntem pıhtı tedavisindeki en hızlı yöntemdir. Ancak yöntem kanda parçalanmaya neden olduğu için bir seferde çıkartılabilecek olan pıhtı miktarı sınırlıdır. Kullanılan pıhtı eritici ilaç dozu (tPA: doku plazminojen inhibitörü) saatte 5-10 mg olmakla beraber, sistemin fiziksel özelliğinden ötürü kanama riski olan hastalarda pıhtı eritici ilaç lullanılmadan da tedavi yapılabilir.

Trombolitik tedavi sonrasında olabilecek sorunlar:

Trombolitik tedavi sonrası hastanın bir gün yatması gereklidir. Bu sürede hastada her hangi bir yan etki gelişip gelişmediği izlenir. Eğer kanama olmaz ise hasta taburcu edilir. Ancak tıkanıklık oluşmasına neden olan sorun belirlenmiş ise öncelikle o tedavi edilmelidir. Bu sorun çoğu kez damardaki bir darlık, tıkanıklık, genişleme (anevrizma) yada bir kalp hastalığı olabilir.

Trombolitik tedavinin en önemli yan etkisi kanamadır. Eğer hastalar aşağıdaki sorunlarla karşılaşırlarsa tekrar hastaneye başvurmalıdırlar:

  • Giderek kötüleşen kol yada bacak ağrısı,
  • Ateş,
  • Solunum güçlüğü,
  • Giderek artan bulantı, kusma yada öksürük
  • Kol yada bacakta morarma, şişlik ve ağrı
  • Kusma yada dışkı ile kan gelmesi
  • Kateterlerin yerleştirildiği girişim bölgelerinden kan gelmeye devam etmesi

Bunlar dışında sorun olmadığı sürece hastalar hafif işler yaparak ilk günlerini evde geçirebilirler. İşlem sırasında kullanılan anjiografi ilaçlarını rahat atabilmek için evde bol miktarda su ve sıvı gıdalar alınmalıdır. İşlemden 24 saat sonra banyo yapılabilir.

Yan etkiler

Trombolitik tedavide ne yazık ki yan etkiler az değildir. Bu nedenle hastalar yakından takip edilirler. Eğer kanama, düşük kan basıncı ve alerjik belirtiler ortaya çıkarsa doktor durumdan haberdar edilmelidir. En tehlikeli kanama beyinde olan kanamadır. Her 100 hastadan dan birinde beyin kanaması görülebilir ve kendini felç ile belli eder.

Trombolitik tedavi her zaman başarılı bir girişim değildir. Hastaların -25 inde tedavi başarılı olmayabilir. Özellikle uzun süredir pıhtı olan hastalarda pıhtı eritilemeyebilir. Hastaların sinde pıhtı tekrar oluşabilir.

Hematoloji nedir, neye bakar? Hematoloji bölümü doktoru (hematolog) hangi hastalıklara bakıyor?

Dahiliye bölümünde bulunan hematoloji, kan hastalıklarını yakından inceleyen bilim dallarından biridir. Özellikle anemi, lenfoma ve lösemi gibi birçok hastalıkla yakından ilgilenir. Peki, Hematoloji nedir, neye bakar? Hematoloji bölümü doktoru (hematolog) hangi hastalıklara bakar?

Hematoloji nedir, neye bakar?

Anemi; halsizlik, yorgunluk, çabuk yorulma, çarpıntı, nefes darlığı, göğüs ağrısı vb. problemler yaşıyorsanız hematoloji bölümüne görünmeniz de fayda var. Hematoloji bölümün daha bilinmeyen birçok hastalıkla yakından ilgileniyor. Peki, hematoloji ne demek? Hematoloji hangi hastalıklara bakar?

Hematoloji ne demek?

Hematoloji, kan bilimi demektir. Tıbbın kan ve kan bozuklukları ile ilgili dalına verilen isimdir. Kanı, kan hücreleri ve kan sıvısı olarak başlıca iki gruba ayırabiliriz. Kan sıvısında gıda maddeleri, protein su, madensel tuzlar ve bağışıklık elemanları bulunur. Kan hücreleri eritrositler (alyuvarlar), lökositler (akyuvarlar), ve trombositlerdir (kan pulcukları).

Eritrositlerin görevi, yapısında bulundurduğu, kana kırmızı rengini veren hemoglobin ile dokular arasında oksijen ve karbondioksit gibi gazların taşınmasını sağlamaktır.

Lökositler, mikroskop altında incelendikleri zaman farklı görüntüler gösteren bir grup hücredir. Vücuda giren, aralarında mikrop ve virüs gibi hastalık etkenlerinin de bulunduğu yabancı cisimlere karşı mücadelede her biri ayrı görevler üstlenirler.

Trombositlerin görevi, kanamaya karşı vücudu korumaktır. Trombositler normal koşullarda kan sıvısı içinde birbirinden ayrı yüzerlerken, kanama halinde bu bölgede birbirlerine yapışarak ve bünyelerine, kanın sıvı kısmında bulunan fibrin gibi, pıhtılaşmada görevli diğer elemanları da alarak pıhtı oluşumunu sağlar. 

Anemi, kanama bozuklukları, kemik iliği yetersizlikleri, lösemi, lenf kanseri ve hemofili gibi kalıtsal geçişli kan hastalıkları hematoloji alanının uzmanlığındadır. Anemi, kanama bozuklukları, kemik iliği yetersizlikleri, lösemi, lenf kanseri ve hemofili gibi kalıtsal geçişli kan hastalıkları hematoloji alanının uzmanlığındadır. Hematoloji Uzmanı ismi verilen hematolog hakkında bilinmesi gerekenleri sizin için araştırdık. 

Hematolog nedir?

Kan hastalıkları ve kemik iliğinden kaynaklanan kanserleri inceleyen ve tedavisiyle uğraşan uzmana hematolog denir. 

Hematoloji bölümü doktoru (hematolog) hangi hastalıklara bakar?

Hematoloji, İç Hastalıkları (Dahiliye) braşında kan hastalıkları ile uğraşan bölümdür. Kemik iliği, dalak gibi kan yapıcı organlar ve lenf bezlerinde kaynaklanan hastalıklara bakar. Bu bölümde hastalıkların tespiti için hastalara kan tahlili yapılır. Ancak gerekli durumlarda kemik iliği incelemesi de yapılabilir. Peki, hematoloji hangi hastalıklara bakar? 

Hematoloji hangi hastalıklara bakar?

Hematoloji, hücre tiplerine ve gruplarına göre üç ana alana bölünür:

Eritrositler (Alyuvarlar)

-Anemiler
-Hemoglobinopatiler
-Kan bankası

Lökositler (Akyuvarlar)

-Lösemiler
-Nötropeniler
-Miyeloproliferatif hastalıklar
-Miyelodisplastik sendrom
-Lenfoma ve lenfoproliferatif hastalıklar
-Multipl miyelom

Trombositler ve koagülasyon (pıhtılaşma)

-Kanama ve koagülasyon bozuklukları
-Yinelenen tromboz
-Trombositopeni ve trombositoz

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır