karagöz hacivat en komik diyalogları / Karagöz İle Hacivat Konuşmaları | monash.pw

Karagöz Hacivat En Komik Diyalogları

karagöz hacivat en komik diyalogları

En Komik Karagöz ve Hacivat Diyalogları, Konuşmaları25 Mart

Karagöz ve Hacivat diyalogları arayanlar için en komik Karagöz ve Hacivat diyaloglarını derledik. İşte birbirinden komik Hacivat Karagöz konuşma örnekleri&#;

Okullarda yapacağını Karagöz-Hacivat etkinliği için en komik Karagöz Hacivat konuşma örneklerini derledik. Yazımızın devamında öğrencilerinizin beğeneceği Hacivat-Karagöz örnekleri mevcut. İşte en komik Karagöz ve Hacivat oyunları&#;

Komik Karagöz ve Hacivat Konuma Örnekleri

Kısa Hacivat-Karagöz Konuşması

Hacivat: Merhaba Karagözüm.
Karagöz: Hoş geldin suda pişmiş bal kabağı.
Hacivat: Aman Karagözüm benimle güzel konuş. Gel seninle Bursa yı gezip dolaşalım.
Karagöz: Kime dalaşalım.
Hacivat: Dalaşalım değil Karagözüm dolaşalım.
Karagöz: Nereyi dolaşalım?
Hacivat: Bursayı dolaşalım dedim ya Karagözüm sen beni dinlemiyorsun.
Karagöz: Hı peki anladım Hacivatım.
Hacivat: Gel şuradan dolmuşa binelim.
Karagöz: Ne dolmuş Hacivatım. Tepemin tasını attırma. Açtırma benim bayramlık ağzımı tepelerim ha!
Hacivat: Seninle arabaya binip Bursayı dolaşalım diyorum, anlamıyorsun.
Karagöz: Hı tamam anladım. Hadi arabaya binelim.
Beraber arabaya binerek Bursayı gezerler. Son olarak Kapalıçarşı&#;ya giderler.
Karagöz: Hacivatım bu insanlar delirmiş, kendi kendilerine konuşuyorlar.
Hacivat: Sen de bir şey bilmiyorsun Karagözüm telefonla konuşuyorlar.
Karagöz: Telefon da nedir?
Hacivat: İletişimi sağlıyor Karagözüm.
Karagöz: İyi, çok güzel Hacivatım. Teknoloji çok gelişmiş.
Karagöz: Neyse benim gitmem lazım.
Hacivat: Tamam sonra görüşürüz hoşçakal.
Karagöz: Oh çok şükür senden kurtuluyorum.
Hacivat: Haydi git gideceğin yere uğurlar olsun. 

Hacivat ile Karagöz Kısa ve Komik Konuşma Örneği

HACİVAT – Hoş geldin sevgili Karagözüm!
KARAGÖZ – Hoş bulduk kel kafalı kara üzüm!
HACİVAT – Nereden gelip, nereye gidiyorsun bakalım?
KARAGÖZ – Bir yere gittiğim yok da, oğlumla kaç saattir okuma-yazma çalıştık Biraz gezeyim dedim
HACİVAT – Tabii iyi yaptın efendim, kafan balon olmuştur
KARAGÖZ – Hay hay, kafam balon oldu da uçmasın diye boynuma yapıştırdım
HACİVAT – Hemen yanlış anlama, yani uzun zaman ders çalışmaktan kafan şişmiştir
KARAGÖZ – Kafam pişti de soğutmaya çıktım
HACİVAT – Allah iyiliğini versin! Neyse, çalışmalar iyi gidiyor mu?
KARAGÖZ – Hem de nasıl iyi gidiyor bilemezsin Hacı Cavcav! Sen söyle de müdür benim ilkokul diplomamı hazırlasın
HACİVAT – Efendim sen hele hepsini iyi öğren de diploma işi kolay
KARAGÖZ – Şey, okuma yazma öğrenirsem diploma başka başka ne işime yarayacak?
HACİVAT – Bak, meselâ artık mühüre lüzum kalmayacak
KARAGÖZ – Yerine kimse bakmayacak mı?
HACİVAT – Kimin yerine Karagözüm?
KARAGÖZ – “Artık müdüre lüzum kalmayacak” dedin ya!
HACİVAT – Efendim müdür değil mühür! Hani imza yerine bastığın damga yok mu?
KARAGÖZ – Öyle söylesene köftehor!

Karagöz ve Hacivat Mangal Sefası Komik Konuşma

Hacivat: ” Karagözüm, sucuk aldım. Gel mangal sefası yapalım. ”
Karagöz: ” Birer kangal alalım ama benim bahçe küçük, kangala dar gelir. ”
Hacivat: ” Kangal demedim Karagözüm, mangal dedim. Mangalda sucuk pişirelim. ”
Karagöz: ” Kangalla çocuk bir arada olmaz. Yaşar’ı kangal ısırır. ”
Hacivat: ” Canım, ne Yaşar’ı, ne kangalı, sucuk dedim, mangal dedim. ”
Karagöz: ” He öyle söylesene, sucuğu mandalla tavana asarsın. ”
Hacivat: ” O neden? Neden sucuğu tavana asıyorsun? ”
Karagöz: ” Kurusun diye. Kuru sucuğun tadı farklı olur. ”
Hacivat: ” Tamam Karagözüm, sucuğu kuruttum, mangalı bahçeye oturttum. ”
Karagöz: ” Ben senin bahçeye gelmem, Hacivat. ”
Hacivat: ” Gelmezsen gelme. Ben de kendime ziyafet çekerim. ”
Uzaklaşıp giden Hacivat’ın arkasından Karagöz söylenir:
” Seni gidi beni bilmez. Kangalı kesmiş, sucuk yapmış, mangalda pişirecekmiş. Bende o sucuğu yiyecek göz var mı? ”

Karagöz ve Hacivat Parayı Kim Buldu Konulu Diyalogları

Karagöz iş bulur. Yedi gün çalışır ve ilk haftalığını alır. Akşamüstü evine dönerken haftalığını kaybeder. Geldiği yoldan geriye döner ve düşürdüğü paralarını aramaya başlar. Diğer yandan da söylenmektedir:
” Paracıklarım, paracıklarım, gitti paracıklarım. Keşke paralarım cebimde dursaydı da ben kaybolsaydım. ”
Aynı saatte evine dönmekte olan Hacivat Karagöz’le karşılaşır.
Hacivat: ” Hayrola Karagözüm, yanımdan geçersin beni görmezsin. Paracıklarım dersin. Para mı kaybettin? ”
Karagöz: ” Hiç sorma Hacivat. Haftalık almıştım, onu kaybettim. ”
Hacivat: ” Bir gören, bir bulan yok mu? ”
Karagöz: ” Dört gören, beş bulan var. Canımı sıkma, canını yakarım. ”
Hacivat: ” Aman Karagözüm kızma. Para kaybedince ararsın bulamazsan, kadıya gidersin. ”
Karagöz: ” Hı. ”
Hacivat: ” Para kaybettin, aradın bulamadın, ne yaparsın? Kadıya gidersin. ”
Karagöz: ” Demek paramı kadı bulmuş. ”
Hacivat: ” Kadının para falan bulduğu yok. Parayı bulan kadıya bırakır. Kaybeden kadıya gider. Para kadıdaysa parasını alır. ”
Karagöz: ” Ya para kadıda yoksa. ”
Hacivat: ” O zaman avcunu yalar. ”
Karagöz: ” Yani şimdi avcumu yalarsam param bulunur mu? ”
Hacivat: ” Nereni yalarsan yala paran bulunmaz. ”
Karagöz: ” Ne yapmak gerekir? ”
Hacivat: ” Kadıya gitmek gerekir. Buyur Karagözüm, önden sen yürü. ”
Karagöz: ” Önden ben yürümem, yanyana gidelim. ”
Hacivat ile Karagöz kadıya giderler. Yolda para bulan birisi parayı getirip kadıya teslim etmiştir. Fakat paranın sahibinin kim olduğunu bilmemektedir. Karagöz’ün haftalığını kaybettiğini öğrenen Hacivat onu kadıya yönlendirir. Çünkü Karagöz’ün kaybettiği parayı bulan Hacivat’tır.

Komik kısa Hacivat ve Karagöz diyalogları arayanlar için bir kaç örnek Karagöz-Hacivat konuşması ekledik. Sizler de kısa karagöz ile hacivat diyaloğu bulursanız yorum bölümünden ekleyebilirsiniz.

Daha fazla komik Karagöz ve Hacivat diyalogları için tıklayınız >

İftar Bilmecesi

(Hacivat, arkadaşının arkasından yetişir.)

HACİVAT – Merhaba Karagöz’üm, uğurlar olsun!

KARAGÖZ – İftar kokuları burnuna dolsun!

HACİVAT – Hah hah hah!… Eksik olma, beni yine güldürdün! Aman!…

KARAGÖZ – Ne oldu Hacı Cavcav, kel kafanı bit mi ısırdı?

HACİVAT – Değil efendim! Sen göbeklenmişsin?…

KARAGÖZ – Pataklarım ha, ağzını bozma!

HACİVAT – Canım fena bir şeyi mi söyledim?

KARAGÖZ – Köftehor, “Sen köpek yemişsin!” dedin ya!…

HACİVAT – Efendim hiç öyle söyler miyim? Yani göbek yapmışsın diyorum.

KARAGÖZ – Ne zaman börek yapmışsın?…

HACİVAT – Allah iyiliğini versin, hemen saçmalamaya başladın! Kilo almışsın…

KARAGÖZ – Bizde terazi yok ki, kilo alıp ne yapayım?

HACİVAT – Nasıl anlatmalı?… Şişmanlamışsın!…

KARAGÖZ – Öyle söylesene! Hay hay!…

HACİVAT – Nasıl da farketmemişim? Çok kilo almışsın!

KARAGÖZ – Köftehor, başka türlü geçinebilir miyim?

HACİVAT – Canım, Ramazan’da kilo almanın geçinmekle ne alâkası var anlayamadım?

KARAGÖZ – Anlayamayacak ne var? Her akşam birkaç iftira, her gece birkaç sahura gidiyoruz ya, tabii bir ayda yirmiiki kilo şişmanlıyorum.

HACİVAT – Allah Allah?…

KARAGÖZ – Sonra da parasızlıktan Ramazan sonrası on bir ay akşam yemekleri ile idare ettiğim için ayda iki kilo zayıflayıp, gelecek Ramazan’a kadar idare ediyorum.

HACİVAT – Allah iyiliğini versin! Bırak şakayı ama Karagöz’üm, şişmanlık iyi değil! çeşitli hastalıklara sebep olur.

KARAGÖZ – Hay hay!… Sen şimdi bırak şişmanlığı da Hacı Cavcav, aklıma bir bilmece geldi.

HACİVAT – Hatırın kalmasın, sor bakalım?

KARAGÖZ – Ama bilemezsen bize iftara geleceksiniz!

HACİVAT – Anlayamadım? Öyle şey olur mu?

KARAGÖZ – Pataklarım ha, bal gibi olur!

HACİVAT – Bilmeceyi bilirsem, siz bize iftara geleceksiniz? Ters oldu ama sor bakalım?

KARAGÖZ – Ters sensin! İyi dinle!… Bugün hangi gün?

HACİVAT – Canım bırak bugünü de sen şu bilmeceyi sor bakalım?

KARAGÖZ – Köftehor, sordum ya!…

HACİVAT – Allah Allah, ne zaman sordun? “Bugün hangi gün?” dedin o kadar…

KARAGÖZ – İyi ya, işte o bilmece idi.

HACİVAT – Efendim öyle bilmece olur mu? çocuklar bile cevabını hemen verir. Bugün hangi gün olacak? Sen de biliyorsun ki Cumartesi…

KARAGÖZ – Bilemedin Hacı Cavcav!…

HACİVAT – Hah hah hah, haydi Pazar olsun!

KARAGÖZ – Düşün de öyle cevap ver!

HACİVAT – Düşünecek ne var? Cumartesi, Pazar olmazsa… Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe…

KARAGÖZ – İyi düşün de sonra mızıkçılık yapma!

HACİVAT – Kaldı bir gün… Bildim, Cuma!…

KARAGÖZ – Bilemedin!…

HACİVAT – Allah Allah?… Pekâlâ bilemedim, cevabını sen söyle bakalım!

KARAGÖZ – Köftehor, bugün Ramazan günü…

HACİVAT – Birâder böyle bilmece olur mu? sen uydurdun!

KARAGÖZ – Baştan kabul etmeseydin!

HACİVAT – Haklısın ama bana doğru dürüst bir bilmece soracaksın zannettim. Ne olacak şimdi?…

KARAGÖZ – Söyledim ya, bu akşam bize iftira geleceksiniz?

HACİVAT – Karagöz’üm, sen bizi kolay kolay iftara dâvet etmezsin ya, bu işin içinde bir bit yeniği var. 

KARAGÖZ – Bit yemi yok, fare zehiri var.

HACİVAT – Pekâlâ sorması ayıp olmasın da iftarda bize neler ikram edeceksin bakalım?

KARAGÖZ – Köftehor bilmiyor musun? Neler getirirseniz onları beraberce yiyeceğiz. (Yürümeye devam ederler.)

 

 

 

 

Ramazan İkramı

(Hacivat, arkadaşını kapıda karşılar.)

KARAGÖZ – Merhaba Hacı Cavcav!…

HACİVAT – Ooooo, Merhaba merhaba! Dükkânıma hoş geldin, safalar getirdin Karagöz’üm!

KARAGÖZ – Sopalar falan getirmedim.

HACİVAT – Efendim, sözlerimi hemen yanlış anlamaya başladın. Sopalar olur mu! “Sâfalar getirdin!” dedim. Yani seni görünce rahatladım ve çok sevindim demektir.

KARAGÖZ – Âmin, âmin!…

HACİVAT – Hele otur bakalım! Biraz dertleşelim.

KARAGÖZ – Hay hay, biraz dert deşelim ama sen önce dükkânına gelen misâfire ikramını yapsana!

HACİVAT – Aman Karagöz’üm, sen şaşırdın mı?

KARAGÖZ – Şimdi seni bir güzel pataklarsam, görürsün kimin şaşırdığını!…

HACİVAT – Allah Allah?… Şaka mı yapıyorsun, yoksa benimle alay mı ediyorsun?

KARAGÖZ – İkisi de değil…

HACİVAT – Karagöz’üm Ramazan’dan haberin yok mu?

KARAGÖZ – Var… Şimdi eve gitti.

HACİVAT – O Ramazan değil, şu bildiğimiz Ramazan… Hani yılda bir kere geliyor ya!

KARAGÖZ – Haaa, Almanya’daki Ramazan’ı mı soruyorsun? Anasına mektup yazmış da mayısta gelecekmiş…

HACİVAT – Allah iyiliğini versin, mübârek günde yine benim sinirlerimi bozmaya başlıyorsun.

KARAGÖZ – Köftehor , asıl sen benim sinirlerimi bozacaksın! Geçende uğradım da, hemen “Sana ne ikram edeyim Karagöz Beyefendi?” demedin mi?

HACİVAT – Canım dedim ama o zaman Ramazan gelmemişti.

KARAGÖZ – Köftehor, Ramazan’dan bana ne? Ona da geldiği zaman ayrı ikramını yaparsın!

HACİVAT – Yârabbi bana Ramazan sabrı ver!

KARAGÖZ – Sabri’yi falan karıştırma da ikramını yap!

HACİVAT – Allah Allah… Hem anlayamıyorum, hem de anlatamıyorum galiba! Yani sana şimdi çay kahve, ayran falan ikram etsem utanmadan içecek misin?

KARAGÖZ – Hele sen ikram et de görürsün ne olacağını!

HACİVAT – Oruç değil misin, nasıl içeceksin?

KARAGÖZ – Hacı Cavcav, oruç senin başına mı vurdu? Ben onları içeceğim dedim mi? Senden çay, kahve, ayran falan istedim mi?

HACİVAT – Aman Allah’ım aklım karmakarışık oldu. Pekâlâ ne istiyorsun Karagöz’üm?

KARAGÖZ – Benim gönlümden ne koparsa onu ikram et birâder?

HACİVAT – Senin gönlünden ne kopuyorsa söyle de ikram edeyim öyleyse?

KARAGÖZ – Hah şimdi adam oldur! Benim gönlümden yarım kilo zeytin, peynir, bir avuç hurma, iki pide falan kopuyor Hacı Cavcav!

HACİVAT – Canım efendim yine anlayamadım? Tamam bunları ikram edeyim amma, ne biçim oruçsun, buraya öğlen yemeğine mi geldir?

KARAGÖZ – Hay hay, öğlen yemeğine geldim.

HACİVAT – Olmaz efendim, beni de günaha sokacaksın!

KARAGÖZ – Pataklarım ha! Bilmiyor musun, biz Ramazan’da öğle yemeğini de akşam yiyoruz.

HACİVAT – Öyle söylesene!… Demek ağzın kapalı?…

KARAGÖZ – Hay hay, ağzım, burnum, gözlerim, kulaklarım, kapalı amma seni pataklamak için ellerim kaşınmaya başladı.

HACİVAT – Efendim, elini kaşındıracak ne var? Ramazan’dan sonra bir gün uğra da istediğin ikramı yapayım.

KARAGÖZ – Olmaz Hacı Cavcav!… Ağzım kapalı diye Ramazan ikramından kaçarsan ben sana dayak ikram ederim.

HACİVAT – Canım, anladım amma böyle ısmarlama ikram olur mu? bir çay ikramı nerede, saydıkların nerede?…

KARAGÖZ – Köftehor, sen onları bana ikram edeceksin, ben iftarda sahurda benim hanım ile çocuklara ikram edeceğim.

HACİVAT – Hah hah hah! Öyle söylesene!… (Karagöz gider.)

 

 

KARAGÖZ'ÜN İĞNESİ 
 

Hacivat birkaç gündür görmediği Karagöz'ü sağda solda arar, bulamaz. Sorar soruşturur bilen, gören yoktur. Son çare olarak evine gider. Karısı Karagöz'ün üç gündür evin samanlığında olduğunu ve yemeğini bile orada yediğini söyler. Hacivat bahçeden samanlığa geçer. Karagöz samanların arasında birşey aramaktadır. Ama ne? 
Hacivat: " Selam Karagözüm, ben geldim, selam. "
Karagöz: " Hay Selami'nin kara kellesi. Sen misin Hacivat? "
Hacivat: " İyi günler Karagözüm, iyi günler. "
Karagöz: " Güller iyidir de ben papatyayı pek severim. "
Hacivat: " Aman Karagözüm, neden o? "
Karagöz: " Papatyanın yapraklarını seviyor, sevmiyor diye koparıyorum, hep Hacivat beni sevmiyor çıkıyor. "
Hacivat: " Olur mu Karagözüm? Ben seni çok severim. Bunu cümle alem bilir. "
Karagöz: " Düğmeci Adem bilir ama ben bilmiyorum. Beni sevmeyeni ben de sevmem. "
Hacivat: " Yapma. "
Karagöz: " Yaptım bile. "
Hacivat: " Etme. "
Karagöz: " Ettim bile. "
Hacivat: " Papatya falına inanma. "
Karagöz: " Ee kime inanacağım? "
Hacivat: " Bana inan Karagözüm. "
Karagöz: " O zaman sevdiğini ispat et. Bir şey istesem yapar mısın? "
Hacivat: " Emrin olur. Ne istersen yaparım. "
Karagöz: " Samanların arasına iğne düşürdüm. Bul iğneyi, ispatla sevdiğini. "
Hacivat: " Aman Karagözüm, samanlıkta iğne aranır mı? "
Karagöz: " Aranır, ben üç gündür arıyorum. "
Hacivat: " Aradın da buldun mu? "
Karagöz: " Bulamadım. Sanki iğne samana dönüşmüş. "
Hacivat: " O iğne ne iğnesiydi? "
Karagöz: " Arı iğnesi değil herhalde , dikiş iğnesiydi. "
Ben şimdi o iğneyi bulurum, diyen Hacivat samanlıkta iğne aramaya başlar. Birkaç dakika sonra her zaman yakasında bulundurduğu dikiş iğnesini, işte iğneni buldum, diyerek Karagöz'e verir. Karagöz buna çok sevinir ve Hacivat'ı alnından öper. Hacivat Karagöz'ün koluna girerek bahçeye çıkarır. Altlarına birer sandalye çekip otururlar. Karagöz karısına seslenir ve hanım bize iki çay yap, der. Çaylar gelinceye kadar onlar sohbeti o kadar koyulaştırır ve şakalaşmalarını o kadar ağırlaştırırlar ki, dünyanın gelmiş geçmiş en somurtkan insanını kahkahalarla güldürecek düzeye erişirler. 

 

 

 

Pazar Çantası Konuşması

(Karagöz, Hacivat’ın dükkânında oturmaktadır.)

HACİVAT – Hayrola Karagöz’üm, epeydir oturuyorsun ama yere bakıp kaldın?

KARAGÖZ – Havaya bakıp kalsam boynum ağrır.

HACİVAT – Şakayı da elden bırakmıyorsun ama canını daha fazla sıkmamak için bir şey soramadım.

KARAGÖZ – Sağolasın Hacı Cavcav!…

HACİVAT – Fakat merak ettim doğrusu, benim yapabileceğim bir şey var mı?

KARAGÖZ – Kimsenin yapabileceği bir şey yok…

HACİVAT – Allah Allah, başına bu kadar kötü bir şey mi geldi Karagöz’üm?

KARAGÖZ – Şey… Yoktan geldi, yoka gitti.

HACİVAT – Aaaaaa, bu kadar üzüntünün üstüne nasıl gülüyorsun?

KARAGÖZ – Aaaah ah, sen de olsan, aklına geldikçe gülersin!

HACİVAT – Hem ilk defa senin elinde Pazar çantası görüyorum. Herhalde pazara gidiyorsun?

KARAGÖZ – Hayır, pazardan geliyorum.

HACİVAT – İyi ama, paran yoksa pazara niye gittin. Paran varsa neden boş çanta ile dönüyorsun?

KARAGÖZ – Köftehor, anlatmazsam öğrenene kadar sorup duracaksın!

HACİVAT – Aferin Karagöz’üm, haydi kendiliğinden bir güzel anlatıver? Neler oldu bakalım?…

KARAGÖZ – Alay edersen pataklarım ha!

HACİVAT – Etmem etmem, sen hele başla!…

KARAGÖZ – Çocuklar paramız kadar bir şeyler almışlar ama can sıkıntısı ile ben de pazarın kenarından şöyle bir geçiyordum. Belki taşımak için yardım isteyen olur da üç beş kuruş alırım diye de aklıma geldi.

HACİVAT – Tabii Karagöz’üm, iyi düşünmüşsün! Sonra?…

KARAGÖZ – Sonra adamın biri seslendi. Orada yeni bir Pazar çantası almış, eskisini de bana uzattı.

HACİVAT – Haydi bakalım pazar çantan da oldu.

KARAGÖZ – Adam “Biraz tamir et, kullanılır” dedi. Baktım sapı da sağlam.

HACİVAT – Aferin adamcağıza!…

KARAGÖZ – Pazar da âlem Hacı Cavcav!…

HACİVAT – Çok kalabalık var değil mi?

KARAGÖZ – İstavrit vardı ama alabalık hiç görmedim.

HACİVAT – Neyse, sonra?…

KARAGÖZ – “Bir de ben dolaşayım, bakalım neler var?” diyerek pazara girdim.

HACİVAT – İyi yapmışsın efendim!

KARAGÖZ – Aaaaa, o da ne?…

HACİVAT – Aman yine ne oldu?…

KARAGÖZ – Birkaç patates yere düşmüş… Satıcıya gösterdim. “Al senin olsun!” dedi. Attım çantaya…

HACİVAT – Gördün mü Karagöz’üm, pencere köşesinde uyuklamanın ne faydası var? Sonra?

KARAGÖZ – Bir başka satıcı da lekeli diye satamayıp ayırdığı üç beş elmayı verdi.

HACİVAT – Oooooh oh, ne güzel… Dolaşmaya devam et!

KARAGÖZ – Zaten ben de öyle yaptım.

HACİVAT – Aman Karagöz’üm, bir sefer Pazar yeri toplanırken rastladım da, neler atılıyor neler…

KARAGÖZ – Dolmalık biberler, sivri biberler, salçalık biberler, çarliston biberler…

HACİVAT – Canım Pazar satıcısı gibi sayıp durma!

KARAGÖZ – Sayıp durmadım köftehor! Benim çantaya onlardan da birer ikişer koydum. Kırılmış hıyarlar, azıcık çürümüş meyveler derken…

HACİVAT – Çanta ağırlaşmadı mı?

KARAGÖZ – Yoooo, boşmuş gibi hafif…

HACİVAT – Daha dolmadı mı Karagöz’üm? Sonra içindekiler ezilir efendim!

KARAGÖZ – Yooooo, boşmuş gibi ne koyarsan alıyor!

HACİVAT – Allah Allah, nasıl oluyor?

KARAGÖZ – Köftehor, nasıl olacak, çantanın alt dikişi sökülmüş… Koyduklarım dolaşırken bir yandan da birer birer dökülüyormuş… Az kalsın “Hırsız var” diye bağıracaktım. (Karagöz gider.)

 

Alfabeyi Sökmek 

(İki arkadaş yürüyorlar.)

HACİVAT – Eeee, görüşmeyeli nasılsın Karagöz’üm?

KARAGÖZ – Köftehor, hergün görüşüyoruz ya!…

HACİVAT – Canım lafın gelişi öyle denir. Yani dünden beri nasılsın, neler yapıyorsun?

KARAGÖZ – Bulduğum her işi yapıyorum.

HACİVAT – Aferin, boş duranı kimse sevmez! Keşke okuma yazman da olsaydı hiç işsiz kalmazdın!

KARAGÖZ – Boş kaldıkça çalışıyorum ya…

HACİVAT – Çok iyi!… Neredesiniz?…

KARAGÖZ – Bizim evdeyiz…

HACİVAT – Canım öyle değil, yani çalışmanın neresindesiniz demek istiyorum?

KARAGÖZ – Çalışmanın içindeyiz Hacı Cavcav!

HACİVAT – Allah iyiliğini versin, sana nasıl anlatmalı? Ne çalışıyorsunuz?

KARAGÖZ – Bilmiyor musun, ilkokul birinci sınıf kitaplarına çalışıyoruz.

HACİVAT – Efendim, onu biliyorum! Haftalar evvel alfabeye başlamıştınız. Harfleri söktün mü?

KARAGÖZ – Ben söktüm de hanım kaybolmasınlar diye tekrar yerlerine dikiyor.

HACİVAT – Öyle değil, yani harfleri artık tanıyor musun?

KARAGÖZ – Tabii tanıyorum da birbirimizi görünce selamlaşıyoruz.

HACİVAT – Senin bugün yine tersliğin üstünde.

KARAGÖZ – Köftehor, seni görünce tersim dönüyor.

HACİVAT – Pekâlâ, heceliyor musun?

KARAGÖZ – Hay hay, geceliyorum.

HACİVAT – Değil efendim, yani yanyana gelen harflerin sesini verebiliyor musun?

KARAGÖZ – Ben ses veriyorum, onlar da bir ağızdan şarkı söylüyorlar.

HACİVAT – Sinirlenmemek için kendimi zor tutuyorum. Bana güzel cevaplar versen sana yardım edeceğim ama fırsat vermiyorsun ki…

KARAGÖZ – Köftehor, yardım ettin de “Olmaz” mı dedim.

HACİVAT – Pekâlâ, bizim alfabede kaç tane harf var?

KARAGÖZ – Herkesin kendi alfabesi oluyorsa sizin alfabede kaç harf olduğunu ne bileyim.

HACİVAT – Allah Allah!… Yani Türk alfabesinde kaç harf var biliyor musun?

KARAGÖZ – Onu bilmeyecek ne var!

HACİVAT – Aferin, söyle bakalım?

KARAGÖZ – Önce sen söyle ki kendin biliyor musun göreyim!

HACİVAT – Canım bilmesem ben okuyup yazabilir miyim! Tabii yirmi dokuz harf var Karagözüm!

KARAGÖZ -Aferin, ben de öyle söyleyecektim Hacı Cavcav!

HACİVAT – Neyse… İlk harfin adı nedir?

KARAGÖZ – Köftehor aklımı karıştırma! Harflerin adı soyadı da mı oluyor?

HACİVAT – Seni ders çalıştırırken oğlun nasıl sabrediyor, “İmdat” diye bağırmıyor, aferin çocuğa!

KARAGÖZ – Oğlumu harflere karıştırmam!

HACİVAT – Efendim ilk harfin adı aaaaa’dır. Neymiş?…

KARAGÖZ – Aaaaaaadır!…

HACİVAT – Aaaaadır değil, aaaaa!…

KARAGÖZ – Hacı Cavcav, bu harfin adı bizim alfabede çok kısa idi ama senin ağzında lastik gibi uzadı.

HACİVAT – Sen kısasını öğren yeter a…

KARAGÖZ – Gördün mü, ben de sana öğretiyorum.

HACİVAT – Pekâlâ, daha sonra hangi harfler gelir?

KARAGÖZ – Bilmeyecek ne var, öteki harfler gelir.

HACİVAT – Efendim, be, ce, çe, de..

KARAGÖZ – Hay hay, peçete gelir. yemek mi var?…

HACİVAT – Hay peçete gözüne girsin! Kaç tane sesli harf olduğunu da bilmiyorsun değil mi?

KARAGÖZ – Harflerin hepsi seslidir Hacı Cavcav!

HACİVAT – Kim söyledi?…

KARAGÖZ – Kimse söylemedi ama harfin sesi çıkmazsa onu nasıl okuruz? Sen beni kandırıyorsun!

HACİVAT – Sen okuma yazma öğrenirsen, kediler de alfabeyi öğrenirler. (Hacivat, sonra Karagöz giderler.)

YorumlarYorumlar

Çok komik hacivat ve karagöz diyalogları

Karagöz İle Hacivat Arasında Geçen Konuşma Örnekleri

Davul Bahşişi

(İki arkadaş konuşarak yürüyorlar.)

HACİVAT - Aman Karagöz'üm, beni bazen kızdırsan da seni görünce rahatlıyorum, Nasılsın?

KARAGÖZ - Teşekkür ederim, iyiyim Hacı Cavcav!

HACİVAT - Hayrola, kendi kendine niye gülüp duruyorsun?

KARAGÖZ - Başıma gelenleri hatırladıkça gülmeden edemiyorum. Hah hah hah!

HACİVAT - Hah hah hah! Demek seni bu kadar çok güldürecek kadar tuhaf şeyler oldu.

KARAGÖZ - Pataklarım ha, sen gülme!

HACİVAT - Canım nasıl gülmeyeyim, baksana çok komikmiş

KARAGÖZ - Köftehor, daha beni dinlemeye başlamadan neye gülüyorsun?

HACİVAT - Tamam efendim, gülmüyorum. Haydi anlat?

KARAGÖZ - Biliyorsun, Ramazan gelince benim dededen kalma davulu köşesinden çıkarıyorum.

HACİVAT - İyi yapıyorsun Karagöz'üm! Davulsuz Ramazan tuzsuz yemeğe benziyor.

KARAGÖZ - İyi ya, ben de ilk günden davulumu gümbürdettim ki Ramazan şenlenir oldu.

HACİVAT - Aferin, eline koluna sağlık! Sonra?

KARAGÖZ - Dinleyeceksen çeneni kapat Hacı Cavcav!

HACİVAT - Kapattım!

KARAGÖZ - Dün de davulumu sırtlayıp düştüm yollara Komşu mahallede kapı numarası ile başlayıp salladım tokmağı

HACİVAT - Aman çal davulu Karagöz'üm, çal ki şu güzel Ramazan âdetimiz unutulmasın!

KARAGÖZ - Pataklarım ha, yine çenen açıldı!

HACİVAT - Canım efendim, verdiğin bilgilere senin adına seviniyorum da konuşmadan edemiyorum.

KARAGÖZ - Davulun sesi bir güzel çıkıyor ki Hacı Cavcav, keyfime değme gitsin!

HACİVAT - Oh oh, maşallah, gelsin bahşişler!

KARAGÖZ - Bahşişler geldi de Evin birisinde başıma bilsen ne işler geldi.

HACİVAT - Aman Karagöz'üm, yanlışlık mı oldu?

KARAGÖZ - Yanlışlık falan olmadı da Huysuz Haydar beyin kapısında işler karıştı. Evde sesler var, bekle bekle bahşiş yok

HACİVAT - Efendim yoksa geç öteki kapıya Herkes zorla para vermek zorunda değil ki

KARAGÖZ - Bana bak, alamadığım bahşişleri sonra senden isterim ha! Köftehor, vermeyeceklerse önceden söylesinler de boşuna tokmak sallamayayım.

HACİVAT - Sen de haklısın Karagöz'üm! Pekâlâ, bekleyince ne oldu?

KARAGÖZ - Ne olacak, ben davul çalmaya devam edince üstüme pencereden bir kova suyu boşalttı.

HACİVAT - Çok ayıp etmiş ama bir şeye mi sinirlenmiş?

KARAGÖZ - Ben kapısında davul çalmadan az evvel evini soyan hırsıza sinirlenmiş Hacı Cavcav!

HACİVAT - Canım olsun, hırsıza kızıp davulcunun başına su boşaltılır mı?

KARAGÖZ - Hay hay, boşaltılmaz ya Huysuz Haydar beyin bütün parası çalınmış da bana verecek bahşiş bile kalmamış

HACİVAT - Vah vah vah! Pekâlâ sen ne yaptın?

KARAGÖZ - Ne bileyim! Kafama su boşaltacağına, pencereden soyulduğunu söylesene, topladığım bahşişleri de verirdim.

HACİVAT - Aferin Karagöz'üm! Eeee, sonra?

KARAGÖZ - Ben inadına kapıda çalmaya devam ediyorum.

HACİVAT - Şey, davulun ıslanmamış mı?

KARAGÖZ - Önce ıslanmamıştı. Çalıp söylediğim mâniyi duyunca kafama bir kova daha su boşlattı.

HACİVAT - Ne mânisi söyledin bakayım?

KARAGÖZ - Yarım kaldı uykusu,
Sardı bahşiş korkusu,
Haydar Bey pencereden
Başıma boşalttı su.

HACİVAT - Allah iyiliğini versin Karagöz'üm! (Konuşarak yürümeye devam ederler.)

Kurbanlık Koç

HACİVAT - (Gelir ve söylenir.) Allah Allah, her halde yanlış görmüyorum ama Karagöz buralarda ne geziyor acaba? Aaaa, yanında bir de kocaman boynuzlu, kınalı bir koç var. (Seslenir) Karagöz'üm merhaba!..

KARAGÖZ - Hoş geldin suda pişmiş balkabağı!

HACİVAT - Aman efendim, perdede değiliz güzel konuş!

KARAGÖZ - Köftehor, perdede değiliz ama sen beni yine her yerde rahatsız ediyorsun.

HACİVAT - Canım, rahatsız olacak ne var? Geçerken seni görüp "Merhaba!" dedim o kadar

KARAGÖZ - Öyleyse sana bana merhaba! Haydi yoluna git!

HACİVAT - Zaten gideceğim de Buralarda ne yapıyorsun diye merak ettim?

KARAGÖZ - Pataklarım ha, ne yaptığımı görmüyor musun?

HACİVAT - Görüyorum ama Karagöz'üm doğrusu bir şey anlayamıyorum. Bir defa Kurban Bayramı geçti. Sonra senin yedi yüz yıldır böyle bir koçla gezerken ilk defa görüyorum.

KARAGÖZ - Ne olmuş?

HACİVAT - Ne olmuşu var mı? Yani bu koç neyin nesi?

KARAGÖZ - Babasının oğlu Köftehor, onu ben doğurmadın ki neyin nesi olduğunu bileyim.

HACİVAT - Efendim, anlatamadım galiba Neden beraber dolaşıyorsunuz?

KARAGÖZ - Birbirimizi kaybetmemek için Hacı Cavcav!

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, yine anlatamadım! Yani bu koçu neden gezdiriyorsun?

KARAGÖZ - Bende onu yemle besleyecek para var mı! Yeşil salata, karpuz kabuğu falan bulup yediriyorum. Açlıktan ölürse sahibine ne cevap veririm. Hayvana da yazık olur.

HACİVAT - Bu koç senin değil mi?

KARAGÖZ - Patakların ha! Ekmek Parası zor buluyorum. Bu koçu nasıl alacağım, alay mı ediyorsun?

HACİVAT - Alay olur mu Karagöz'üm! Fakat senin olmadığına göre sahibinden her halde para alacaksın?

KARAGÖZ - Ne parası?

HACİVAT - Koçu dolaştırıp karnını doyuruyorsun diye

KARAGÖZ - Sana öyle mi söyledi Cavcav?

HACİVAT - Kim?

KARAGÖZ - Bu koçun sahibi?

HACİVAT - Anlayamadım, yani sen bu koçun sahibini de mi tanımıyorsun?

KARAGÖZ - Köftehor, sahibini tanısam is aramayı bırakır, uyuklamayı terkeder böyle ortalıkta dolaşır mıyım? Üstelik bu hayvanın yanında pek eğilmeye de gelmiyor. Arkadan insanın poposuna öyle vuruyor ki Üç defa onun yüzünden kaldırımları yaladım.

HACİVAT - Vah vah vah, geçmiş olsun Karagöz'üm!

KARAGÖZ - Sağolasın!

HACİVAT - Fakat benim aklım iyice karıştı. İkiniz böyle daha ne kadar beraber dolaşıp duracaksınız.

KARAGÖZ - Yorgunluktan bir yere düşüp bayılana kadar

HACİVAT - Canım şakayı bırak!

KARAGÖZ - Köftehor, anlamıyor musun bir yandan da sahibini arıyoruz.

HACİVAT - Bak bu doğru Ayrıca sahibi belki sizi görüp koçunu tanır da sana bolca bahşiş verir

KARAGÖZ - Âmin! Ne kadar bahşiş verir?

HACİVAT - Bilemem ama yine aklıma bir soru takıldı?

KARAGÖZ - Aklına boru mu takıldı?

HACİVAT - Saçmalama! Söyle bakalım sen bu koçu nerede buldun Karagöz'üm?

KARAGÖZ - Nerede olacak, bayramın ilk günü seninle bayramlaşıp bahçenizden yola çıktım ki peşimden geliyor. Ayıp olmasın diye "Git" diyemedim.

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, desene bu bizim kaybolan koçumuz! Ver bakayım ipi! (Koçu alıp gider.)

KARAGÖZ - (Seslenir.) Hacı Cavcav, Benim bahşiş ne olacak? (Gider)

Bayramlaşma Bayramı

(Karagöz gelir, içeri girerler.)

HACİVAT - Karagöz'üm hoş geldin!

KARAGÖZ - Hoş bulduk Hacı Cavcav, hoş bulduk! Ver elini öpeyim!

HACİVAT - Efendim, bu ne el öpmesi?

KARAGÖZ - Pataklarım ha, öğrenemedin mi? Bayramlaşma el öpmesi tabi

HACİVAT - Tamam, biliyorum da, bayramın daha ilk gününde bu kaçıncı bayramlaşma?

KARAGÖZ - Köftehor, kaçıncı olursa olsun, bayramlaşma kötü mü?

HACİVAT - Canım kötü olur mu? Bayram güzel, bayramlaşma çok güzel ama

KARAGÖZ - İyi ya, benim bayramın ilk günü fırsat buldukça senin elini öpmem de hepsinden güzel

HACİVAT - Artık yeter efendim! Bayram namazından sonra sabah câmide bayramlaştık.

KARAGÖZ - Yalan söyleme! Bayram bahşişi almak herkesin içinde ayıp olur diye dışarıda bayramlaştım.

HACİVAT - Her ne ise Beraber yürüdük, evlerimize ayrılırken tekrar bayramlaştın! Yine ses çıkarmadım.

KARAGÖZ - Hele ses çıkar da göreyim. "Hacivat benimle bayramlaşmıyor, elini öptürmüyor" diye bağırırım.

HACİVAT - Zaten ben de, sana inanan çıkar da eşe dosta bayram günü rezil olurum diye çekiniyorum.

KARAGÖZ - İyi yapıyorsun Hacı Cavcav!

HACİVAT - İyi yapıyorum ya, durmadan elini öpen sadece sen olsan ona da razıyım. Çocukların torunların daha câmide iken senin arkanda kuyruk olmaya başladı.*

KARAGÖZ - Ağzını bozma, bayram demem pataklarım. Köftehor ben kedi miyim de arkamda kuyruk uzasın?

HACİVAT - Yani, sen elimi öperken bir bakıyorum ki onlar da arkanda sıraya girmişler.

KARAGÖZ - Ne olacak ya? Senin arkanda sıraya girecekler de, senden sonra ben çocuklarımın, torunlarımın mı elini öpeceğim?

HACİVAT - Allah iyiliğini versin! Öyle değil Yani onların da senden sonra el öpmelerine de bir şey dediğim yok amma.

KARAGÖZ - Eeee, amması ne demek oluyor?

HACİVAT - Bahşişini almadan önümden çekilmiyorsunuz.

KARAGÖZ - Senin iyiliğin için öyle yapıyoruz.

HACİVAT - O nasıl oluyor bakalım?

KARAGÖZ - Köftehor, el öpüp de bayram bahşişimizi almasak görenler ne der?

HACİVAT - Hiçbir şey demezler

KARAGÖZ - Ben öğretirim. "Hacivat, bayramda elini öpen Karagöz ile çocuklarına ve torunlarına bahşiş vermedi, çok ayıp etti" derler.

HACİVAT - İşin aslını astarını bilmezlerse tabii ayıplarlar. Fakat ben de senin çocuklarını torunlarını peşine takıp, benden bahşiş almak için kaç defa elimi öptüğünü söylersem ya sana ne derler?

KARAGÖZ - Bir şey demezler, beni ayıplamazlar.

HACİVAT - Allah Allah, neden?

KARAGÖZ - Köftehor, sen Hacivat'sın, Ben Karagöz'üm! Hem gülüp geçerler, hem de "Aferin, Karagöz ne akıllı, işini bilen adammış" derler.

HACİVAT - Hiç güleceğim yoktu. Hah hah hah!

KARAGÖZ - Hah hah ya, ben seni şimdi iyi güldürürüm. Unuttum zannetme de hele şu el öpme bayram bahşişimi ver bakalım Hacı Cavcav!

HACİVAT - Pekâlâ, az olacak ya kusura bakma! (Verir.)

KARAGÖZ - Zararı yok, üstünü sonra tamamlarsın! (Alır.)

HACİVAT - Nasıl oldu da bu sefer yalnız geldin?

KARAGÖZ - Kim dedi yalnız geldiğimi? Çoluk çocuk da yola çıkmışlardır. Sen paraları hazırla.

HACİVAT - Aman Allah'ım, sen bana sabır ver!

KARAGÖZ - Tamam Hacı Cavcav, anlaştık! Allah sana sabır versin, sen de bize her bayramda el öptükçe bahşiş ver. (Karagöz ve sonra Hacivat giderler.)*

 

Çok komik Hacivat ve Karagöz diyalogları

Karagöz ve Hacivat

Hacivat: Merhaba Karagözüm.
Karagöz: Hoş geldin suda pişmiş bal kabağı.
Hacivat: Aman Karagözüm benimle güzel konuş. Gel seninle Bursa yı gezip dolaşalım.
Karagöz: Kime dalaşalım.
Hacivat: Dalaşalım değil Karagözüm dolaşalım.
Karagöz: Nereyi dolaşalım?
Hacivat: Bursa'yı dolaşalım dedim ya Karagözüm sen beni dinlemiyorsun.
Karagöz: Hı peki anladım Hacivatım.
Hacivat: Gel şuradan dolmuşa binelim.
Karagöz: Ne dolmuş Hacivatım. Tepemin tasını attırma. Açtırma benim bayramlık ağzımı tepelerim ha!
Hacivat: Seninle arabaya binip Bursa yı dolaşalım diyorum, anlamıyorsun.
Karagöz: Hı tamam anladım. Hadi arabaya binelim.
Beraber arabaya binerek Bursa yı gezerler. Son olarak Kapalıçarşı ya giderler.
Karagöz: Hacivatım bu insanlar delirmiş, kendi kendilerine konuşuyorlar.
Hacivat: Sen de bir şey bilmiyorsun Karagözüm telefonla konuşuyorlar.
Karagöz: Telefon da nedir?
Hacivat: İletişimi sağlıyor Karagözüm.
Karagöz: İyi, çok güzel Hacivatım. Teknoloji çok gelişmiş.
Karagöz: Neyse benim gitmem lazım.
Hacivat: Tamam sonra görüşürüz hoşçakal.
Karagöz: Oh çok şükür senden kurtuluyorum.
Hacivat: Haydi git gideceğin yere uğurlar olsun.

Hacivat ve Karagöz’ün kısa bir repliği

Hacivat - Hoş geldin sevgili Karagözüm!
Karagöz - Hoş bulduk kel kafalı kara üzüm!
Hacivat - Nereden gelip, nereye gidiyorsun bakalım?
Karagöz - Bir yere gittiğim yok da, oğlumla kaç saattir okuma-yazma çalıştık Biraz gezeyim dedim
Hacivat - Tabii iyi yaptın efendim, kafan balon olmuştur
Karagöz - Hay hay, kafam balon oldu da uçmasın diye boynuma yapıştırdım
Hacivat - Hemen yanlış anlama, yani uzun zaman ders çalışmaktan kafan şişmiştir
Karagöz - Kafam pişti de soğutmaya çıktım
Hacivat - Allah iyiliğini versin! Neyse, çalışmalar iyi gidiyor mu?
Karagöz- Hem de nasıl iyi gidiyor bilemezsin Hacı Cavcav! Sen söyle de müdür benim ilkokul diplomamı hazırlasın
Hacivat - Efendim sen hele hepsini iyi öğren de diploma işi kolay
Karagöz - Şey, okuma yazma öğrenirsem diploma başka başka ne işime yarayacak?
Hacivat - Bak, meselâ artık mühüre lüzum kalmayacak
Karagöz- Yerine kimse bakmayacak mı?
Hacivat - Kimin yerine Karagözüm?
Karagöz- "Artık müdüre lüzum kalmayacak" dedin ya!
Hacivat - Efendim müdür değil mühür! Hani imza yerine bastığın damga yok mu?
Karagöz - Öyle söylesene köftehor!

Davul Bahşişi

hacivat - Aman Karagöz'üm, beni bazen kızdırsan da seni görünce rahatlıyorum, Nasılsın?

Karagöz - Teşekkür ederim, iyiyim Hacı Cavcav!

Hacivat - Hayrola, kendi kendine niye gülüp duruyorsun?

Karagöz - Başıma gelenleri hatırladıkça gülmeden edemiyorum. Hah hah hah!

Hacivat - Hah hah hah! Demek seni bu kadar çok güldürecek kadar tuhaf şeyler oldu.

Karagöz - Pataklarım ha, sen gülme!

Hacivat - Canım nasıl gülmeyeyim, baksana çok komikmiş

Karagöz - Köftehor, daha beni dinlemeye başlamadan neye gülüyorsun?

Hacivat - Tamam efendim, gülmüyorum. Haydi anlat?

Karagöz - Biliyorsun, Ramazan gelince benim dededen kalma davulu köşesinden çıkarıyorum.

Hacivat - İyi yapıyorsun Karagöz'üm! Davulsuz Ramazan tuzsuz yemeğe benziyor.

Karagöz - İyi ya, ben de ilk günden davulumu gümbürdettim ki Ramazan şenlenir oldu.

Hacivat - Aferin, eline koluna sağlık! Sonra?

Karagöz - Dinleyeceksen çeneni kapat Hacı Cavcav!

Hacivat - Kapattım!

Karagöz - Dün de davulumu sırtlayıp düştüm yollara Komşu mahallede kapı numarası ile başlayıp salladım tokmağı

Hacivat - Aman çal davulu Karagöz'üm, çal ki şu güzel Ramazan âdetimiz unutulmasın!

Karagöz - Pataklarım ha, yine çenen açıldı!

Hacivat - Canım efendim, verdiğin bilgilere senin adına seviniyorum da konuşmadan edemiyorum.

Karagöz - Davulun sesi bir güzel çıkıyor ki Hacı Cavcav, keyfime değme gitsin!

Hacivat - Oh oh, maşallah, gelsin bahşişler!

Karagöz - Bahşişler geldi de Evin birisinde başıma bilsen ne işler geldi.

Hacivat - Aman Karagöz'üm, yanlışlık mı oldu?

Karagöz - Yanlışlık falan olmadı da Huysuz Haydar beyin kapısında işler karıştı. Evde sesler var, bekle bekle bahşiş yok

Hacivat - Efendim yoksa geç öteki kapıya Herkes zorla para vermek zorunda değil ki

Karagöz - Bana bak, alamadığım bahşişleri sonra senden isterim ha! Köftehor, vermeyeceklerse önceden söylesinler de boşuna tokmak sallamayayım.

Hacivat - Sen de haklısın Karagöz'üm! Pekâlâ, bekleyince ne oldu?

Karagöz - Ne olacak, ben davul çalmaya devam edince üstüme pencereden bir kova suyu boşalttı.

Hacivat - Çok ayıp etmiş ama bir şeye mi sinirlenmiş?

Karagöz - Ben kapısında davul çalmadan az evvel evini soyan hırsıza sinirlenmiş Hacı Cavcav!

Hacivat - Canım olsun, hırsıza kızıp davulcunun başına su boşaltılır mı?

Karagöz - Hay hay, boşaltılmaz ya Huysuz Haydar beyin bütün parası çalınmış da bana verecek bahşiş bile kalmamış

Hacivat - Vah vah vah! Pekâlâ sen ne yaptın?

Karagöz - Ne bileyim! Kafama su boşaltacağına, pencereden soyulduğunu söylesene, topladığım bahşişleri de verirdim.

Hacivat - Aferin Karagöz'üm! Eeee, sonra?

Karagöz - Ben inadına kapıda çalmaya devam ediyorum.

Hacivat - Şey, davulun ıslanmamış mı?

Karagöz - Önce ıslanmamıştı. Çalıp söylediğim mâniyi duyunca kafama bir kova daha su boşlattı.

Hacivat - Ne mânisi söyledin bakayım?

Karagöz - Yarım kaldı uykusu,

Sardı bahşiş korkusu,

Haydar Bey pencereden

Başıma boşalttı su.

Hacivat - Allah iyiliğini versin Karagöz'üm! (Konuşarak yürümeye devam ederler.)

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır