karşılıksız para basma / Merkez Bankası karşılıksız para mı basıyor - Ekonomi - ODATV

Karşılıksız Para Basma

karşılıksız para basma

Enflasyon ile ilgili doğru bilinen yanlışlar

  • Prof. Dr. Selva Demiralp
  • Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi
Türk Lirası

Kaynak, Getty Images

Önceki yazımda enflasyonda doğru bilinen bazı yanlışlardan bahsetmiştim. Merkez Bankası bugünkü toplantısında bir kez daha faiz artışını pas geçerken, bana yanlış gelen konulardaki kararlılığını sürdürüyor.

Son karar metninde, "Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesisi için atılan ve güçlendirilerek sürdürülmekte olan adımlar ile birlikte, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesi ve enflasyonda baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir" ifadesinin yer alması, "Enflasyon kendi kendine düşer" inancının devam ettiğini gösteriyor.

Hatalı bulduğum bu anlayış, er ya da geç enflasyonu düşürmek için harekete geçildiğinde ödenecek maliyeti artırmaktadır.

Merkez Bankası'nın hatasında ısrar etmesine ek olarak dünyanın geri kalanında artan enflasyona karşı uygulanan sıkı para politikasını da göz ardı edip metine koymaktan imtina etmesi ise bir diğer gariplik.

Biz yine de doğru bilinen yanlışlar listemize devam edelim.

1) Enflasyon artınca talep düşer, talep düşünce de enflasyon düşer

Bu mantık zinciri, sebep ve sonuç ilişkilerinin birbirine karışmasından kaynaklanan bir yanlış algıyı ve bunun sonucunda oluşan yanıltıcı rehaveti yansıtıyor. Parçalarına ayırarak anlatalım:

a) Enflasyon artınca talep düşer

b) Talep düşünce enflasyon düşer

Yukarıdaki ifadelerin ikisi de kendi başına doğrudur. Ancak buradan yola çıkarak (a) olursa (b) olur sonucu çıkmaz. Yani (a)'da enflasyon artışı ile başlayan zincir, (b)'de enflasyon düşüşü ile sonuçlanmaz. Çünkü (b)'de kastedilen talep düşüşü "enflasyondan bağımsız sebeplerle" tetiklenir. Dolayısı ile bu iki parçayı birleştirip bir sarmal oluşturmak ve enflasyonun kendi kendisine düşmesini beklemek mümkün değildir.

Yukarıdaki mantığı daha çok emlak piyasası üzerinden duyuyoruz. Mevduat faizinin reel getirisinin negatif oluşu, kurdaki artışın sınırlı kalmasının KKM getirisini sınırlaması hane halkını alternatif yatırım araçlarına yönlendirdi. Tatmin edici finansal enstrümanların kıtlığı ev talebini patlattı. Ev fiyatlarında bir senede yüzde 'leri aşan artışlar yaşandı.

Gelgelelim konut piyasasında görülen hızlı fiyat artışlarının bir balona işaret edebileceği ve talebin düşeceği, bunun da fiyatları geri çekebileceği konuşuluyor. Yani (b) ile kastedilen durum söz konusu. Ancak dikkat edersek burada talebi geri çekecek faktör "enflasyon" değil emlak piyasası özelinde oluşan fiyatların gerçek piyasa değerini yansıtmadığı endişesidir. Eğer bu tür bir endişe oluşmazsa sırf ev fiyatlarında enflasyon olduğu için ev talebi kendi kendine aşağı inmeyecek yani enflasyon "kendi kendine" düşmeyecektir.

Özetleyecek olursak enflasyon artınca azalan talep, geriye dönüp enflasyonu düşürmeyecektir.

2) Bankamatikten yeni para çekmek para basıldığını gösterir, enflasyonu tetikler

Son dönemde sıklıkla bankamatikten çekilen paraların matbaadan yeni çıkmış para olduğu, dolayısı ile Merkez Bankası'nın para basıp enflasyonu körüklediği konuşuluyor. Bu masum görünen ifade aslında halk arasında çok yaygın olan bir yanlış anlamayı yansıtıyor.

Para basmak nedir? "Merkez Bankası para basıyor, enflasyon artıyor" dediğimizde neyi kastediyoruz? Merkez Bankası nasıl para basar?

"Para basmak" iki anlam içerir. Kafa karışıklığının sebebi bu iki anlamın birbirine geçmesinden kaynaklanıyor. Para basmanın birinci anlamı, banknot matbaasına gidip para basılmasıdır. Burada amaç piyasadaki eskimiş banknotları yenileri ile değiştirmektir. Bu son derece mekanik işlemin herhangi bir politika ya da haber değeri yoktur.

Para politikası bağlamında "para basmak" ile kastedilen ise gevşek para politikası sonucunda para arzının artmasıdır. Enflasyonist baskıları artıran para basmak ile kastedilen bu ikinci tanımdır.

Banknot matbaasında para basmak para arzını artırmaz. Çünkü bu şekilde basılan para "helikopterle dağıtır gibi" ekonomiye sokulamaz. Bankamatikten para çekmek de para arzını artırmaz. Neden mi?

Para arzının farklı tanımları vardır. M1 tanımlı para arzı kabaca dolaşımdaki nakit para ve vadesiz mevduattan oluşur. M2 ise M1'e ilave olarak vadeli mevduatları da kapsar. Bankamatiğe gidip para çekildiğinde mevduat hesabınızdaki para azalırken nakit tuttuğunuz para artar. Yani para arzının kompozisyonu değişir, ama miktarı sabit kalır.

  • Bankamatikten para çekmek para arzını artırmıyorsa, para arzını artıran nedir?

Para arzını artırmak, genişleyici para politikası ile olur. Merkez Bankası'nın bankalardan tahvil ve bono satın alma karşılığında onların Merkez Bankası'nda tuttukları rezervlerini artırması ile gerçekleşir.

Bu şekilde elektronik ortamda "para basmak" matbaada para basıp bankalara ödeme gerektirmez. Bilgisayarın tuşuna basıp bankanın hesabını güncellemek yeterlidir.

Teorik olarak Merkez Bankası'nın satın aldığı tahvil ve bonoya ödemeyi nakit olarak yapması ve dolayısı ile matbaada para basarak para arzını artırması da mümkündür. Ancak pratik bu şekilde işlemeyip para arzındaki artış elektronik ortamda gerçekleşir.

  • Son dönemde para arzı artmıyor mu?

Elbette para arzı ciddi şekilde artıyor. Ancak bunun sebebi düşük faizle piyasaya sürülen likiditenin kredi genişlemesine ve oradan da çarpan etkisi ile daha geniş parasal büyüklüklere yayılmasından kaynaklanıyor.

  • Bankamatikten çekilen paranın artması enflasyonu artırır mı?

Yüksek enflasyonist bir ortamda insanların nakit ihtiyacı arttığı için banknot matbaası da daha çok çalışıyor ve dolaşıma "çil çil" para giriyor olabilir. Ancak tekrar edelim ki bizim bankamatikten para çekmemiz mevduatımızda eşit bir azalma getireceği için bu durum toplam para arzını artırmayıp sadece iç dağılımını değiştirecektir.

Özetleyecek olursak bankamatikten çekilen paranın matbaadan yeni çıkmış olması, para arzının arttığı ve enflasyonu artıracağı anlamına gelmez.

Para basmanın dayanakları

Artık pek fazla işlevi kalmamış olan madeni parayı hazineye bağlı Darphane, asıl para işlevi gören kâğıt parayı merkez bankası basar. Bunlara ek olarak kaydi parayı da (hesap parası ya da banka parası) bankalar yaratır ([i].) Kaydi para, madeni para ve kâğıt para gibi fizik olarak dolaşımda bulunmaz ama paranın yukarıda sayılan bütün işlevlerini görür. Kâğıt para miktarı bir ölçüde kaydi paranın da miktarını belirleyeceği için merkez bankasının dolaşıma soktuğu para miktarı (emisyon) önemlidir.


Buradaki temel soru şudur: &#;Basılacak paranın miktarı nasıl belirlenmelidir?&#; Bu sorunun yanıtı en basit haliyle &#;ihtiyaç ölçüsünde basılmalıdır&#; şeklindedir ([ii].) Ne var ki bu yanıt bu kez &#;ihtiyaç nasıl belirlenir?&#; sorusuna davetiye çıkarır. Bu sorunun yanıtı da &#;normal koşullarda beklenen enflasyon ve reel büyüme kabaca para arzı artışının temelini belirler&#; şeklinde verilebilir. Bunun ötesinde basılacak para miktarı enflasyonun yükselmesine yol açar. Bu yanıtta dikkat edilecek konu &#;normal koşullar&#; ifadesidir. Ekonomide genelleştirilmiş yaklaşımlar normal koşullara göre dizayn edilmiş olan yaklaşımlardır. Örneğin &#;denk bütçe&#;, &#;enflasyon ve büyümeyi hedef alarak para basma&#; gibi ekonomik sloganlar normal koşulların yaklaşımlarını ifade eder. Koşullar değişmeye, bozulmaya başladığında yaklaşımlar da değişir. Örneğin ekonomide hızlı bir bozulma ortaya çıkmış, ekonomik küçülme, artan işsizlik gibi sorunlar yaşanmaya başlamış ve bu durumun müdahale edilmeden düzeleceğine ilişkin bir beklenti de kalmamışsa o zaman bu yaklaşım değişir. Bu değişimi &#;zor, oyunu bozar&#; diye bilinen atasözüyle özetleyebiliriz. Böyle bir durumda iki politikadan birisi (ya da ikisi birden) genişlemeci bir yaklaşımla devreye sokulur: Vergi indirimlerine gidilmesi ve kamu harcamalarının arttırılması yoluyla uygulanacak maliye politikası veya faiz indirimleri ve para basılması yoluyla uygulanacak para politikası. Bu politika değişiklikleriyle talebin ve dolayısıyla ekonominin canlandırılmasına çalışılır. Böyle bir durumda talep düşük olduğu için bu önlemlere başvurulması normal koşullardan farklı olarak kısa dönemde enflasyonist baskılar yaratmaz. Bunun en açık kanıtı olarak ABD, Avrupa, İngiltere ve Japonya merkez bankalarının para basarak finansman sağlama yoluna gitmelerine karşın bu ekonomilerde enflasyonun normal sınırların dışına çıkmamış olması gösterilebilir.

Para basmak tabu olmaktan çıkıp nasıl normal yaklaşım haline geldi?

Özellikle 20&#;nci yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan enflasyonist genişlemeler sonucu merkez bankaları, enflasyon yaratmayacak, reel büyümeyle at başı gidecek kadar para basmayı hedef alır oldular, hatta bu bir tabu haline geldi. 20&#;nci yüzyılın sonlarından başlayarak para arzını hedef alan yaklaşımların yerini enflasyon hedeflemesi yaklaşımı alırken ihtiyaçtan fazla para basmak tabu olarak kalmaya devam etti. yılında ABD&#;deki Subprime Mortgage Kriziyle ucu görünen ve sonra &#;de Lehman Brothers&#;ın batışıyla su yüzüne çıkan küresel krizle birlikte bu tabu yıkıldı. Başta ABD Merkez Bankası Fed olmak üzere, İngiltere Merkez Bankası (BOE), Avrupa Merkez Bankası (ECB), Japonya Merkez Bankası (BOJ) ve sonrasında onları izleyen birçok merkez bankası para basarak talebi canlandırma yoluna gittiler. Para basma tabusunun yarattığı izlenimi yenmek için de buna&#; parasal genişleme&#; gibi farklı algı yaratacak isimler verdiler. Yaptıkları şey aslında para basıp bu parayla hazine ve diğer bazı finans kuruluşlarının tahvillerini satın alarak piyasaya para sürmek ve talebi canlandırmaktı.  

Para basma tabusunun yıkılmasından sonra merkez bankaları iki yoldan birisini izlediler. Bazıları (Fed, BOE, ECB, BOJ gibi) basılan parayla piyasadan ağırlıklı olarak hazinenin ve bir miktar da finans kuruluşlarının tahvillerini satın aldılar. Bu uygulama dolaylı olarak hazinenin merkez bankası tarafından finanse edilmesi demekti. Diğer bazı merkez bankaları doğrudan para basıp kredi ya da destek gibi farklı yollarla hazineye veya doğrudan piyasaya verdiler.

Para basarak harcamaları finanse etmek doğru mudur?

Para basmanın tabu olduğu dönemde yeni klasik ekonomi okulu ve rasyonel beklentiler teorisinin önde gelen iki temsilcisi Thomas Sargent ve Neil Wallace &#;Hoş Olmayan Parasalcı Aritmetik&#; başlıklı bir makale yayınladılar ([iii].) Bu makalelerinde o güne kadar söylenenlerin tam tersini söylüyorlardı: &#;Hazine&#;nin, artan maliyetlerle borçlanması ve sürekli piyasaya daha yüksek faiz ödemesi, piyasada para bolluğuna ve enflasyonun artmasına neden olur. O nedenle bütçe açığını para basarak finanse etmek daha az enflasyon yaratıcıdır.&#; Sargent ve Wallace&#;ın bu beklenmedik sonuca ulaşırken yaptığı iki önemli varsayımı gözden kaçırmamak gerekir: (1) Bu sonucun doğması için reel faiz oranının GSYH büyümesinden daha hızlı büyümesi gerekir. (2) Uygulanan maliye politikası veri olarak alınır ve geçerli olan veya gelecekte uygulanacak olan para politikasıyla ilişkili değildir.

Fed başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerin para basarak finansman sağlamasının bugüne kadar enflasyon yaratmadığına bakarsak Sarget ve Wallace&#;in önerisinin yanlış olmadığı sonucuna varabiliriz. Buradaki kritik nokta ekonomi toparlanıp da talep yükselmeye başladığında bu para bolluğunun ne olacağı sorusudur. Fed, bu sorunu, ekonomi toparlandığında fazla parayı piyasadan çekip sterilize ederek çözmeyi planlıyordu. Bunu da &#;de uygulamaya geçirmişti. Ne var ki ekonomideki gidiş yeniden bozulunca bu planı iptal edip tekrar para basmaya döndü.

Para basarak finansman yapmak ülkeden ülkeye, koşuldan koşula değişkenlik gösteren bir konudur. Özellikle ekonominin krize girerek küçülmeye başladığı, vergi indirimlerinin sonuç vermeyeceğinin düşünüldüğü bir ortamda bu döngüyü tersine çevirmek için para basılabilir. Merkez bankaları bu gerçeği görerek küresel krizle birlikte para basmaya yönelmişlerdir.

Türkiye&#;de durum

Merkez bankalarının temel görevleri kabaca devlet adına para basma yetkisini kullanmak, bastığı paranın istikrarını sağlamak, bankalara gereken likiditeyi vermek ve para politikasını yürütmektir. Merkez bankası, bankalar dışında kimseye hiçbir amaçla kredi vermemelidir.

TCMB, krizi öncesinde hazineye her yıl bütçe yasasındaki ödenekler toplamının  yüzde 15&#;ine kadar kısa vadeli avans verirdi. yılı sonunda bu uygulama kaldırıldı. Bugün uygulamada ihracatçıya kredi vermekte kullanılan reeskont kredisi var. Geçtiğimiz günlerde  ona benzetilerek yatırım kredisi verilmesi uygulamasına da başlandı. Böylece TCMB para basarak bankacılık kesimi dışında reel kesimi de finanse etmeye girişti. Arada Eximbank ya da Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası&#;nın bulunması bu gerçeği değiştirmiyor. 

Açık söylemek gerekirse hazineye kısa vadeli avans uygulaması bu iki uygulamadan çok daha doğru bir uygulamaydı. Çünkü o yolla verilen para bütçe disiplini ve kuralları çerçevesinde harcanıyor, dolayısıyla nereye harcandığı biliniyor ve denetleniyordu. O uygulamanın tek yanlışı ekonomide kriz olsun olmasın sürekli kullanımda olmasıydı.  

Sonuç

Normal koşullarda ihtiyaçtan öte para basmak enflasyonist baskılar yaratır. Bu özet doğrudur. Buna karşılık ekonominin küçüldüğü, işsizliğin arttığı ve dolayısıyla talebin hızla düştüğü anormal koşullarda (ki buna kriz diyoruz) Para basmak kısa vadede enflasyon yaratmaz. Buradaki kritik konu basılan paranın nasıl kullanılacağı ve zamanı geldiğinde nasıl sterilize edileceği konusunun topluma şeffaf olarak anlatılmasıdır. Bunu sağlamak için basılan paranın, ekonomi canlanmaya döndüğünde nasıl geri çekileceğine ilişkin plan önceden açıklanmalıdır. Basılan para mutlaka bütçe içinde, bütçe kurallarına uygun olarak harcanmalıdır. Kamu harcamalarında tasarrufa gidilmeli ve insanlara basılan paranın gerçek ihtiyaçlara yönlendirildiği gösterilmelidir. Bunlar yapılırsa risklerin artması denetlenebilir, işler düzeldiğinde de bu para bolluğunun enflasyon yaratması önlenebilir.  


nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır