kaza namazının sünneti kılınır mı / Sünnet namazlar yerine kaza kılınabilir mi? - Soru Sor Cevap Bul

Kaza Namazının Sünneti Kılınır Mı

kaza namazının sünneti kılınır mı

Sünnet Namazı Yerine Kazaya Niyet

Özellikle İslami kaynaklarda yazan fetvalarda; "Kaza namazı olanlar, nafile namaz kılamazlar", "Sünnet yerine kazaya niyet ederse hem kaza kılınmış olur, hem de sünnet kılınmış olur", "Kaza namazı sünnetin yerine geçer" gibi ifadeler yer almaktadır. Bu konu için farklı yorumlar yapılmıştır. Ama biz yorum yapmadan sadece verilen fetvaları burada aktaralım ve özetleyelim.

Büyük İslam İlmihali'ne göre

Ömer Nasuhi Bilmen ilmihalde yazdığına göre vakit namazlarında sünnet namazlarının yeri ayrıdır ve bu namazların yerine kazaya niyet edilmesi iyi değildir.

"Kaza namazları ile uğraşmak, nafile namazları ile uğraşmaktan daha iyi ve daha önemlidir. Fakat farz namazların müekked olsun olmasın, sünnetleri bundan müstesnadır. Bu sünnetleri terk ederek bunların yerine kazaya niyet edilmesi daha iyi değildir. Bu sünnetlere niyet edilmesi evladır. Hatta kuşluk ve tesbih namazları gibi, haklarında nakil bulunan nafile namazlar da böyledir. Bunlara da böyle nafile olarak niyet etmek evladır. Çünkü bu sünnetler, farz namazları tamamlar, bunların yerine getirilmesi mümkün değildir. Kaza namazlarının ise, muayyen vakitleri olmadığı için onların her zaman yerine getirilmesi mümkündür." (Ömer Nasuhi Bilmen)

Diyanet Fetva Kurulu

Diyanet bir sünnet namazın kaza niyetiyle kılınamayacağını belirtmiştir. İkisinin de niyeti ayrıdır ve ayrı ayrı kılınması gerektiğini vurgulamıştır;

"Bir namaz hem kaza hem de sünnet niyetiyle kılınamaz. Kılınacak namazın ne olduğu kesin olarak tayin edilerek ona niyetlenilmesi gerekir. Hem kaza namazına, hem de vaktin sünnetine birlikte niyet edilirse bu namaz, kaza namazı olur. Hem kaza namazı hem de vaktin sünneti kılınmış olmaz." (Diyanet)

Mezhep olarak ta farklı yorumlar yapılmıştır. Hanefi mezhebi için yukarıdaki yorum geçerli iken, Şafii mezhebinde durum farklıdır. Şafilere göre kaza borcu olan sünnet namaz kılamaz.

"Hanefî mezhebine göre; kaza namazı olan kimseler farz namazların öncesi ve sonrasında kılınan sünnet namazları da kılarlar. Vaktinde kılamadıkları kaza namazlarını da ilk fırsatta kılmaya çalışırlar. Şafiî mezhebine göre; üzerinde kaza namazı borcu olan kimse, geçmiş namazlarının hepsini kaza etmeden bayram ve vitir namazı da dahil hiçbir nafile namaz kılamaz. Üzerinde kaza namazı bulunan kimsenin, bütün zamanını bu namazları kaza etmeye ayırması gerekir. Hatta uyku, evin geçimi gibi terk edilmesi güç olan önemli bir iş hariç bütün vakitlerini kazaya kalan namazlarını kılmakla geçirmesi gerektiğinden nafile ile meşgul olması caiz değildir." (Diyanet)

Özetle

İşin temel kaynağında şu var, farz namazların kazasıda farzdır. Yani öncelik bakımından kılınmamış farz namazın kazası sünnete göre daha evveldir. Ama İslam Alimleri tarafından tavsiye edilen genel görüşte, kişinin sünnet namazlarını iptal edip, kaza namazı kılmasını uygun bulunmuyor. Çünkü ikisini de kılmaya vakit ve zaman varken birini iptal etmek, birini diğerinin yerine kılmak uygun görülmemektedir. En doğru olanı eğer kaza borcu varsa onları tamamlamak ama vaktin sünnetlerini de aksatmamak.

Ayrıca kaza namazı diye bir namaz yoktur. Yani bilerek vaktin farzını terk edip ben sonra kazası kılarım düşüncesi doğru değildir. Unutma ve uyuma gibi bir geçerli bir mazeret olmaksızın, bilerek terk edilen namazların kazası ile ilgili herhangi bir ayet veya hadis yoktur. Hz. Peygamber (Sav) sadece uyuya kaldığında ve savaş sırasında namazı kılamamıştır. Hz. Peygamber (Sav) vaktinde kılamadığı namazları kaza etmiş ve bunu tavsiye etmiştir;

"Kim namazı unutursa veya uyuyup kalırsa hatırlayınca onu kılsın. Onun keffareti ancak budur." (Hadisi şerif; Buhari)

“Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac Suresi, ayet)

rabbi yessir

Sünnetlerin yerine kaza namazı kılınabilir mi?

Değerli kardeşimiz,

Hem kaza namazına hem de sünnet namazına birlikte niyet ederek namaz kılınmaz. Bu şekilde niyet edilse bile bu namaz kaza namazı yerine geçer, sünnet yerine geçmez.

Meşrû bir mazeretin dışında namazı kazâya bırakan kimse, bir hatâ işlemiş ve günaha girmiş olur. Bu itibarla kazâya kalan namazın, en kısa zamanda kılınması gerekir. Çünkü beş vakit namazın edâsı farz olduğu gibi, kazası da farzdır. Kazâya kalan namazın kılınmasıyla sadece borç ödenmiş olur. Günahın affedilmesi için de ayrıca tövbe istiğfar etmek lâzımdır.

Namaz borcundan bir an evvel kurtulmak için, hakkında Peygamberimiz (asm)'in hadisi bulunmayan nâfile namazların yerine kaza kılmak daha isabetli olur. Ancak, Hanefî mezhebine göre, hakkında hadis bulunan nafile namazların yerine kaza kılmak uygun değildir. Bu hususta Hanefî fıkıh kitaplarında şu hüküm yer alır:

“Kazaya kalmış namazları kılmak, nafile namaz kılmaktan çok daha ehemmiyetli ve çok daha uygundur. Fakat beş vakit namazın sünnetleri, kuşluk, tesbih, tahiyyetü’l-mescid ve evvabin namazı bundan müstesnadır. Yani bu sünnet ve nafileler, kaza namazları için terk edilmezler."(1)

Her şeyden evvel, namazlardan önce ve sonra kılınan sünnetler bir yerde farz namazların tamamlayıcısı hükmündedir ve Peygamberimiz (asm)'in şefaatine vesiledir. Bunun için, namazını kazaya bırakan kimse bir yandan namazlarını kaza etmekle borçtan kurtulurken, diğer taraftan da sünnetleri kılarak Peygamberimiz (asm)'e olan bağlılığını göstermiş olur.

Mesele Hanefî mezhebine göre böyle iken, diğer üç mezhebe göre, kaza namazı olan bir kimsenin nafile namazları ile meşgul olması, sünnet kılması caiz değil, haramdır.

Mâlikî mezhebine göre, üzerinde kaza namazı bulunan bir kimsein nafile namazı kılması haramdır. Ancak beş vakit namazların sünnetleri ile tahiyyetü’l-mescidin kılınabileceğine dair ruhsat vardır. Bunların dışında meselâ, teravih namazı ile meşgul olunduğu takdirde sevap alınsa da, kaza namazı geriye bırakıldığı için günah işlenmiş olur.

Şâfiî mezhebine göre de, üzerinde kaza namazı borcu olan bir insanın, bu namazları kılıp borcundan kurtuluncaya kadar gerek beş vakit namazların sünnetlerini, gerekse diğer nafileleri kılması haramdır. Çünkü bir an önce kazaların kılınıp bitirilmesi gerekir.

Hanbelî mezhebine göre ise, üzerinde kaza namazı olan bir kimsenin, nafile ile meşgul olması haramdır. Ancak vitir ile beş vakit namazın sünnetlerini kılması caizdir. Fakat, kazaları çoksa bunları da kılmayarak kaza namazlarıyla meşgul olması daha iyidir. Yalnız sabah namazının sünneti bundan hariçtir, onu kılmak gerekir.2

Netice olarak; kaza namazları fazla olan Hanefîlerin, sünnetleri terk ederek kaza namazı kılmalarında bir mesuliyet olduğu söylenemez. Gerek vakit namazlarının, gerekse diğer nafilelerin yerine kaza namazının kılınmasının uygun veya evlâ olmaması demek, “Sünnet yerine kaza kılmak caiz değildir.” mânâsına gelmez.

Ancak bununla beraber kaza namazları fazla olmayan kimseler ise, her farzdan sonra bir vakit kazâ namazı kılmayı alışkanlık haline getirirlerse güzel bir âdeti devam ettirmiş olurlar. Ayrıca Cenab-ı Hakk'ın mahşer günü eksik gelen farz namazları sünnetlerle tamamlayacağı hususunda rivayetler bulunduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir.

İlave bilgi için tıklayınız:

- Sünnet yerine kaza namazı kılınabilir mi?

Dipnotlar:

1. Mevlânâ eş-Şeyh Nızâm. el-Fetâvâl-Hindiyye. (Bulak: Matbaa-i Emiriyye, ), I/; İbni Âbidin. ; el-Mezahibü’l-Erbaa, I/; Halebî-i Sağîr, s
2. el-Mezahibü’l-Erbaa, I/

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

Sünnet yerine kaza namazı kılınabilir mi? Bir namaz için hem kazaya hem nafileye niyet edilir mi? Kaza namazı aynı zamanda nafile yerine geçer mi?

Değerli kardeşimiz,

Bazı kimselerden şu fetvayı sürekli duymaktayız. Şöyle ki:

"Kaza namazları olan kişiler, nafile namaz kılamazlar. Hâtta nafile namaz kılmaları haramdır. Bu durumda olan bir kişi meselâ öğle namazının ilk dört rekât sünnetini kılacağı zaman, üzerinde kazaya kalmış öğle namazına niyet ederse, bu namazla kaza namazını kılmış olduğu gibi, öğle namazının sünnetini de yerine getirmiş olur; yani bu namaz o sünnetin yerini de tutar."

deniliyor. Namaz borçları olan bizler, hem kaza namazlarımızı hem de farz namazların evvelinde ve sonrasında olan sünnet namazları ve diğer bazı nafile namazları kılıyorduk. Bu fetvayı duyduktan sonra tereddütte kaldık. Ne yapmalıyız? Kaza namazlarımız bitene kadar sadece kaza namazlarımızı mı kılalım? Yoksa daha önceden yaptığımız gibi sünnet ve nafile namazlarla beraber kaza namazlarımıza da devam mı edelim? Bu konuda bizi bilgilendirirseniz memnun oluruz.

Sorunuzu üç ana başlıkta cevaplayalım:

1. Eda, iade ve kaza namazı ne demektir? Kaza namazı olan kişi ne yapmalıdır?

2. Kaza namazı olan kişi farz namazların evvelinde ve sonrasında olan sünnet namazları ve başka nafile namazlar kılabilir mi?

3. Nafile namaz, farz namaz yerine veya farz namaz kişinin üzerindeki farz sorumluluğu düşürdüğü gibi, nafile namaz yerine geçer mi?

Şimdi bu ana başlıkları tek tek inceleyip sorunuzun cevabını zikredelim:

1. Eda:Bir vacibi (yapılması zorunlu olan; namaz, oruç gibi şer'i bir vazifeyi) vaktinde yerine getirmektir. Şüphe yok ki, her Müslümanın vazifesi ibadetlerini vaktinde en güzel şekilde yerine getirmektir. Vaktinden sonraya asla bırakmamaktır.

İade: Bir vacibin mislini, fesadı gerektirmeyen bir engelden dolayı vaktinde veya vaktinden sonra yerine getirmektir. Mesela; öğle namazını vaktinde kılan bir kimseye namazın vaciblerinden bir vacibi terketmesi veya tahrimen mekruh olan bir fiilde bulunmasıyla, bu namazı öğle namazı vakti içerisinde iade etmesinin vacip, vakit çıktıktan sonra iade etmesinin mendup olması.

İbni Humam; "Namazın iade edilmesi durumunda namaz sorumluluğu birincisiyle düşer. İkincisi birincisindeki fesadı gerektirmeyen noksanlığı telafi eder. Zira farz tekrarlanmaz." demiştir. (İbni Abidin, Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar, 2/64)

Kaza:Zamanında yerine getirilmeyen (namaz, oruç gibi) bir vacibi vaktinden sonra yerine getirmektir.

Üzerinde kaza namazı olan kişilerin bu namazların kazalarını acele olarak yapmaları vaciptir. Çoluk çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak gibi özürler sebebiyle kaza namazlarının tehir edilmesi caizdir. Yani; çoluk çocuğun nafakasını temin ettikten sonra kalan vakitleri kaza namazlarını kılmaya ayırmalı ve bu sorumluluktan bir an önce kurtulmalıdır. Hiçbir özür olmadan namazı kazaya bırakmak büyük günahtır. Kişi namazı kılmamakla onu terketmiş olur. Kaza etmesiyle terketmenin günahını kaldırır. Sonraya bırakmanın günahı kalkmaz. O, ancak tövbe etmekle kalkar. (İbn Abidin, a.y.)

2. Üzerinde kaza namazları olan kişilerin namazların evvelinde ve sonrasında olan sünnet namazları ve başka nafile namazları kılmasının caiz olup olmaması meselesine gelince; Öncelikle bu konu hakkında Hanefilerin muteber eserlerindeki görüşleri nakledelim.

     a) Üzerinde kaza namazları olan kişilerin nafile namazları kılması meselesine gelince; Müzmerat kitabında şöyle denilmiştir:

"Kaza namazlarıyla meşgûl olmak, nafile namazlarla meşgûl olmaktan daha önemlidir. Ancak; farz namazların öncesi ve sonrasındaki sünnetler, kuşluk namazı, tesbih namazı ve haklarında haberler gelen "tahiyyetü'lmescid" (mescidi selâmlama) namazı, ikindi namazından önceki dört rekât namaz, akşam namazının farzı ve sünnetinden sonra ikişer ikişer kılınan altı rekât 'evvabin' namazı gibi namazlar bu hükmün dışındadır." (Reddü'l Muhtar, II/74)

Yani bu namazlar kaza namazlarım var, onları kılıyorum diyerekten terkedilmezler. 

     b) Üzerinde kaza namazları olan kişilerin kaza namazlarıyla meşgûl olmaları, nafile namazlarla meşgûl olmalarından daha önemlidir. Ancak bilinen sünnetler (yani müekked sünnetler), kuşluk namazı, tesbih namazı ve hakkında haberler gelen namazlar bu hükmün dışındadır.

Bu namazlar nafile namaz niyetiyle kılınır. (Yani bu namazlar kılınırken kaza namazlarına değil, bunlara niyet edilir) Bunların dışında kılacağı namazlarda kaza namazlarına niyet edilir.

Muzmerat kitabında Zahiriryye ve Fetave'l-Hucce kitaplarından naklen böyle zikredilmiştir. (Tahtavi, Haşiye ala Merakı'l Felah Şerh'i Nuru'l İzah, s)

     c) Hucce kitabında şöyle söylendi: Üzerinde kaza namazı olan kişilerin vaktinde kılmadıkları namazların kazalarıyla meşgûl olmaları, nafile namazlarla meşgûl olmalarından daha önemlidir. Ancak bilinen sünnetler, (yani namazların öncesi ve sonrasındaki sünnetler) kuşluk namazı, tesbih namazı ve haberlerde rivayet edilen namazlar bu hükmün dışındadır. Bu namazlar nafile niyetiyle kılınır. Bunların dışındakiler kaza niyetiyle kılınır. Yani bu namazların dışında bir namaz kılacak olursa, ona kaza namazı olarak niyet eder. (Fetavai Hindiyye, II/

Görüldüğü gibi Hanefi mezhebinin muteber fıkıh kitapları kaza namazları olan kişilerin sünnet namazları, hâtta hakkında haberler gelen diğer nafile namazları kılabileceklerini açıkça, hiçbir tereddüte mahâl bırakmadan, anlaşılır bir lisanla beyan etmişlerdir.

3. İkinci bölümde beyan ettiğimiz gibi üzerinde kaza namazları olan kişiler, beyan edilen nafile namazları kılabilirler. Bu belli. Ancak burada uygulanan başka bir şey daha var. Şöyle ki; Kılınan nafile namazlara, nafile namaz diye niyet edilir. Bunların dışında kılacağı namazlara ise kaza namazı diye niyet eder.

Bu da bize şu neticeyi verir:

Kaza namazı borcu olanlar nafile namazlara, nafile namaz diye niyet eder ve bu namazlar farz olan kaza namazlarının yerine geçmezler. Farz olan kaza namazlarına ise, kaza namazı diye niyet edilir. Bunlarda nafile namaz yerine geçmez. Çünkü farz olan kaza namazları kılınırken, kaza namazı diye niyet edilip, hem kaza namazı hem de nafile namazı yerini tutsaydı, nafile namazlara nafile namaz diye niyet edilmemesi gerekirdi. Bilâkis "kazaya kalan farz namaz" diye niyet edilmesi gerekirdi.

Yaptığımız bütün nakiller, nafile namazlara nafile diye niyet edileceğini açıkça beyan etmiştir.

Meşrû bir mazeretin dışında namazı kazâya bırakan kimse, bir hatâ işlemiş ve günaha girmiş olur. Bu itibarla kazâya kalan namazın, en kısa zamanda kılınması gerekir. Çünkü beş vakit namazın edâsı farz olduğu gibi, kazası da farzdır. Kazâya kalan namazın kılınmasıyla sadece borç ödenmiş olur. Günahın affedilmesi için de ayrıca tövbe istiğfar etmek lâzımdır.

Namaz borcundan bir an evvel kurtulmak için, hakkında Peygamberimiz (asv)'in hadisi bulunmayan nâfile namazların yerine kaza kılmak daha isabetli olur. Ancak, Hanefî mezhebine göre, hakkında hadis bulunan nafile namazların yerine kaza kılmak uygun değildir. Bu hususta Hanefî fıkıh kitaplarında şu hüküm yer alır:

“Kazaya kalmış namazları kılmak, nafile namaz kılmaktan çok daha ehemmiyetli ve çok daha uygundur. Fakat beş vakit namazın sünnetleri, kuşluk, tesbih, tahiyyetü’l-mescid ve evvabin namazı bundan müstesnadır. Yani bu sünnet ve nafileler, kaza namazları için terk edilmezler."(Mevlânâ eş-Şeyh Nızâm. el-Fetâvâl-Hindiyye, 1/; İbni Âbidin. ; el-Mezahibü’l-Erbaa, ; Halebî-i Sağîr, s).

Her şeyden evvel, namazlardan önce ve sonra kılınan sünnetler bir yerde farz namazların tamamlayıcısı hükmündedir ve Peygamberimizin (a.s.m.) şefaatine vesiledir. Bunun için, namazını kazaya bırakan kimse bir yandan namazlarını kaza etmekle borçtan kurtulurken, diğer taraftan da sünnetleri kılarak Peygamberimiz (asv)'e olan bağlılığını göstermiş olur.

Mesele Hanefî mezhebine göre böyle iken, diğer üç mezhebe göre, kaza namazı olan bir kimsenin nafile namazları ile meşgul olması, sünnet kılması caiz değil, haramdır.

Mâlikî mezhebine göre, üzerinde kaza namazı bulunan bir kimsein nafile namazı kılması haramdır. Ancak beş vakit namazların sünnetleri ile tahiyyetü’l-mescidin kılınabileceğine dair ruhsat vardır. Bunların dışında meselâ, teravih namazı ile meşgul olunduğu takdirde sevap alınsa da, kaza namazı geriye bırakıldığı için günah işlenmiş olur.

Şâfiî mezhebine göre de, üzerinde kaza namazı borcu olan bir insanın, bu namazları kılıp borcundan kurtuluncaya kadar gerek beş vakit namazların sünnetlerini, gerekse diğer nafileleri kılması mekruhtur. Çünkü bir an önce kazaların kılınıp bitirilmesi gerekir.

Hanbelî mezhebine göre ise, üzerinde kaza namazı olan bir kimsenin nafile ile meşgul olması haramdır. Ancak vitir ile beş vakit namazın sünnetlerini kılması caizdir. Fakat, kazaları çoksa bunları da kılmayarak kaza namazlarıyla meşgul olması daha iyidir. Yalnız sabah namazının sünneti bundan hariçtir, onu kılmak gerekir.(el-Mezahibü’l-Erbaa, I/)

Netice olarak; kaza namazları fazla olan Hanefîlerin, sünnetleri terk ederek kaza namazı kılmalarında bir mes’uliyet olduğu söylenemez. Gerek vakit namazlarının, gerekse diğer nafilelerin yerine kaza namazının kılınmasının uygun veya evlâ olmaması demek, “Sünnet yerine kaza kılmak caiz değildir.” mânâsına gelmez.

Ancak bununla beraber kaza namazları fazla olmayan kimseler ise, her farzdan sonra bir vakit kazâ namazı kılmayı alışkanlık haline getirirlerse güzel bir âdeti devam ettirmiş olurlar. Ayrıca Cenab-ı Hakk'ın mahşer günü eksik gelen farz namazları sünnetlerle tamamlayacağı hususunda rivayetler bulunduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir.

- Kaza namazları nasıl kılınr?

Farz bir namazı vaktinde kılmaya eda, vakti geçtikten sonra kılmaya kaza, bozulan bir namazı tekrar kılmaya da iade denir.

Bir namaz ya bile bile kasden kılınmayıp kazaya bırakılır veya bir özürden dolayı kazaya kalır. Bir vakit namazı kasdî olarak kılmayıp kazaya bırakmak büyük bir günahtır.Böyle bir hareketten uzak durmalıdır. Bu çeşit bir hatanın işlenmesi durumunda bir an önce kaza edilmeli, borçtan kurtulmalıdır. Çünkü ölümün ne zaman gelip çatacağı belli olmaz. Ölüm gelip de hazırlıksız yakalarsa âhirete borçlu olarak gidilmiş olur.

Bu şekilde kılınmayan bir namaz her ne kadar kaza edilmekle borçtan kurtulunmuş olunsa da, işlenen günah için ayrıca tövbe istiğfar edip, Allah'tan af dikmek lâzımdır. Bunun için hem kaza, hem de tövbe edilmelidir.

Unutmak, uyku veya meşru bir mazeretten dolayı vaktinde kılınamayan namazlar da hatırlandığı veya meşru özür geçtikten sonra fazla vakit geçirmeden kaza edilmelidir.

Bazı özürler vardır ki, bu hallerde kılınmayan namazlar daha sonra kaza edilmezler. Kadınların âdet ve lohusalık hali, beş vakit devam eden sara veya cinnet hali bu çeşit özürlerdendir. Zaten âdet gören ve lohusa olan kadının namaz kılması caiz olmayıp haramdır.

Vakti içinde kılınmayan beş vakit namazın kazası farz, vitir namazının kazası vacip, sünnetin kazası da sünnettir. Kazası farz olan sünnet yalnız sabah namazının sünnetidir. Günün sabah namazı kazaya kalmış ise öğleye kadar kılınınca farzıyla birlikte sünneti de kaza edilir. Öğleden sonraya kalınca sünnet kılınmaz, sadece farz kaza edilir.

Zamanında kılınamayan bazı vakit sünnetleri de daha sonra kılınarak kaza edilir. Meselâ, cemaate yetişmek için öğle namazının ilk sünneti kılınamadığı takdirde, farzı kılıp iki rekât sünnetten sonra ayrıca kılınır. Cuma namazının ilk sünneti hutbeden önce kılınamadığı zaman, yine Cumanın iki rekât farzından sonra kaza edilerek kılınır, îki rekât kılınarak yarıda bırakılan öğlenin ve cumanın ilk sünnetleri aynen bu şekilde dört rekât olarak kaza edilir. Bu sünnetlerin dışındaki diğer vakit namazlarının sünnetleri kılınmadıkları zamanlar kaza edilmezler. Meselâ ikindi ve yatsı namazının sünnetleri farzdan önce kılınmadıkları zaman daha sonra kılınmazlar.

Kaza namazları, ne şekilde kazaya kalmış ise aynı şekilde kılınacaktır. Sabah iki, öğle dört, ikindi dört, akşam üç, yatsı dört ve vitir üç rekat olarak kaza edilir.

Her namaz için belirli bir zaman veya mekân tayin edilmez. Yani ikindi namazının kazası ikindi vaktinde kılınır diye bir sınır yoktur; istediğiniz zamanda kılınabilir. Fakat kerahet dediğimiz zamanlarda kılınmamasına dikkat edilir. Bu vakitler de güneş doğduktan kırk beş dk sonraya, Güneş batmadan kırk beş dk. önceye kadar ve Güneş tam tepede olduğu zaman (öğleye otuz dk. kala) namaz kılınması hoş görülmemiştir. Bunların dışındaki bütün zamanlarda kaza namazı kılnabilir.

Vaktinde kılamayıp kazaya kalan namazları altı vakti bulan veya daha çok olan bir kimse kaza namazları arasında bir sıra gözetmediği gibi, kaza namazları ile vakit namazları arasında da bir sıra takibi yapmaz. Namaz kılmanın mekruh olduğu üç kerahet vaktinin dışında istediği ve müsait olduğu her zaman kılabilir. Çünkü kaza namazları için belli bir vakit yoktur. Meselâ, vaktinde kılınamamış olan bir ikindi namazı yatsıdan sonra, bir yatsı namazı da öğleden sonra kılınabilir.

Kaza namazlarını kılarken vakti belirlemeye gerek yoktur. Bu çok zor olacağından kolay olanı yapmak daha uygundur.

Bir kaza namazı şöyle niyet edilerek kılınır:

Meselâ: "Vaktine yetişip de kılamadığım ilk öğle namazını" yahut "son öğle namazım Allah rızası için kılmaya niyet ettim." Böylece kazaya kalmış olan namazlar, ya ilk kazaya kalmış olanından başlanmış olur veya en son kazaya kalmış olanından başlanmış olur ki, her iki halde de belli bir düzene göre geçmiş namazlar kılınarak azalmış olur.

Daha kolay olması bakımından "Üzerimde olan bir öğle veya ikindi namazını kaza ediyorum" şeklinde niyet etmek de yeterlidir.

Bir vaktin namazı kaza edileceği zaman önce bir ezan okunur, sonra ikamet getirilerek kılınır. Birden fazla kaza namazı kılınacağı zaman da hepsi için bir ezan kâfi gelirken, her farz namazı için ayrı ayrı ikamet getirmek sünnettir.

Kazaya kalmış olan namazların kaç vakit olduğunu kesin olarak bilemeyen kimse, galip tahminine göre hareket eder. Sayı bakımından tam bir tahmin yapamıyorsa, üzerinde kaza namazı kalmadığı kanaatine varıncaya kadar kılar.

Aynı namazları kazaya kalmış olanlar, bu namazı cemaatle kılabilirler. Fakat farklı farklı namazları kılmaya kalkanlar tek bir cemaat olamazlar; ayrı ayrı kılmaları gerekir.

Kaza namazlarını, mümkünse evde kılmayı tercih etmelidir.Şayet bu namazlar mazeretsiz olarak kazaya bırakılmışsa bir günah sayılacağından bunu teşhir etmek uygun olmaz.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır