button
Bitkiler › Taşkıran takımı › Damkoruğugiller › Damkoruğu › Kedi memesi
Tıbbi bitki, Öksin elementi.
5 ila 15 cm büyüyebilir. Dik ya da yükselici ve üst bölümde salgılı tüylüdür. Kısır sürgünler bazen görülür. Yapraklar almaşlı dizilişli, şeritsi ila silindirik, tüysüz ve 6 ila 10 mm uzunluğundadır. Çiçek kurulu 2 ila 4 dallı salkım şeklinde ve her dalda 2 ila 8 arası çiçek bulunur. Çiçekler beş parçalıdır. Çiçek renkleri beyaz veya soluk pembedir ve ortalarından açık pembe bir çizgi geçer. Ercik on adettir. Popüler bir süs bitkisidir.
Bitki doğal olarak Türkiye ve Kafkasya’da yayılış gösterir. [Harita
Evlerde beslenen kediler, iç mekanlardaki en yaygın alerji nedenlerinden biridir. Çok sık şekilde görülen kedi alerjisi, her yaştan insanı etkileyebilir. Son on yılda, özellikle çocuklarda ve gençlerde kedi alerjisi vakaları artmıştır. Dünya çapında her beş kişiden birinde kedi alerjisi olduğu tahmin edilmektedir. Kapalı mekanlarda kedi alerjeni yüksek miktarda bulunduğunda kişinin yaşam kalitesi düşebilir. Kedi alerjisinin farklı semptomları olmakla birlikte alerjik konjonktivitten astıma kadar birçok sağlık sorununa da yol açabilir.
Kedi alerjisi; kişinin, hayvanın deri hücrelerinde, tükürüğünde ve idrarında bulunan çeşitli proteinlere karşı gösterdiği alerjik reaksiyonlara verilen isimdir. Birçok hayvanın tüylerinde ve salgılarında oldukça yüksek miktarlarda alerjen bulunur. Kedi alerjisi olan kişiler bu alerjenlere maruz kaldığında genellikle hapşırma, burun akıntısı, gözlerde kızarma ve kaşıntı gibi semptomlar gösterir. Daha şiddetli vakalarda nefes almada zorluk da görülebilir.
Kedi alerjisi çoğunlukla kişi bir kedinin deri döküntülerine maruz kaldığında tetiklenir. Kedi alerjenleri, son derece küçük olduğundan havada uzun süre asılı kalabilir ve kolaylıkla bir yerden bir yere taşınabilir. Bununla birlikte yapısı dolayısıyla yere çökmesi de oldukça zordur. Kedi bulunan evlerde bu alerjenler kıyafetlere yapışabilir. Bunun sonucunda da kişi, gittiği her yere bu alerjenleri taşıyabilir. Kedi bulunmayan evlerde de bu nedenle yüksek miktarda kedi alerjeni bulunabilir.
Kedi alerjisi, aslında zararsız olan kedi alerjenlerinin bağışıklık sistemi tarafından tehlikeli görülmesi sonucunda oluşur. Vücuda giren bu alerjenler tehlikeli olarak algılandığında bağışıklık sistemi karşı koymak için antikorlar üretirken vücut da çeşitli semptomlar gösterir.
Kedi alerjisi, en sık görülen alerji türlerinden biridir. Eğer kişinin ailesinde alerji ya da astım öyküsü varsa kedi alerjisi yaşama olasılığı da artabilir. Bunun yanı sıra yapılan bazı araştırmalar, erken yaşta evcil hayvanlara maruz kalmanın bu alerjinin gelişmesine neden olabileceğini göstermiştir. Diğer yandan birtakım çalışmalarda ise bebeklerin yaşamlarının ilk yıllarında evcil hayvanlarla yaşamasının vücutta antikor üretimini sağlayarak ilerleyen yıllarda alerji olasılığını düşürdüğünü işaret etmektedir. Dolayısıyla bu konuda henüz net bir bilgi bulunmamaktadır.
Kedi alerjisi yaşayan kişiler genellikle birkaç dakika boyunca alerjenlere maruz kaldıklarında semptomları göstermeye başlar. Bu sebeple hastalar, semptomları net bir şekilde tanımlayabilir. Kedi alerjisi yaşayan birçok kişi çoğunlukla burun, göz, cilt ve solunum problemleri yaşar. Bununla birlikte ortaya çıkan bu semptomlar uyku düzenini de etkileyerek kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir.
Kedi alerjenlerine maruz kalan alerjik bir kişide hapşırma, burun akıntısı, gözlerde kızarma ve sulanma, kaşıntı ve tıkanma görülebilir. Döküntü, kuruluk ve kızarıklık da semptomlar arasındadır. Bunlara ek olarak kedi alerjisi olan kişiler, alerjik bronşit ile astımı tetikleyen semptomlar da geliştirebilir. Bunlar arasında öksürük, hırıltılı nefes veya nefes darlığı ile göğüste sıkışma bulunur.
Kedi alerjisi yaşayan kişilerde bu semptomların yanında hayati tehdit taşıyan anafilaksi de görülebilir. Bu durumda mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Anafilaksi belirtileri arasında kaşıntı, ürtiker, vücudun belirli noktalarında aşırı şişlik, solunumda zorluk ve şok yer alır. Eğer kişi alerjene maruz kalmaya devam ettiğinde ya da yüksek miktarda alerjene maruz kaldığında bu semptomlar kötüleşebilir. Dolayısıyla hastanın durumunu iyileştirmek amacıyla maruziyetin azaltılması önemli bir tedbirdir.
Kedi alerjisinde de, diğer alerji çeşitlerinde olduğu gibi teşhis için iki test türü bulunur. Deri ve kan testleri, alerjilerin teşhisinde hızlı ve doğru sonuçlar verir. Alerji teşhisinde tercih edilen deri testleri, prick testi ve intradermal test olarak ikiye ayrılır. Prick testinde cilt üzerine acısız ve ağrısız şekilde küçük delikler açılarak alerjenler test edilir. Kişinin reaksiyon gösterdiği alerjenlerin etrafında kızarıklık ve şişlik görülür.
Intradermal testte ise alerjenler kol derisinin altında enjekte edilerek deride reaksiyonlar gözlemlenir. Eğer kişi alerjene karşı hassasiyet gösterirse enjekte edilen bölgede kırmızı ve kaşıntılı şişlikler ortaya çıkar. Bu iki testte de görülen semptomlar yaklaşık dakika içinde görülmeye başlanır ve kısa sürede kaybolur.
Kan testi de alerjilerin tespit edilmesi için kullanılan diğer bir yöntemdir. Bu yöntemde kişiden bir miktar kan alınır ve bu kan alerjenlere karşı test edilir. Kişinin test edilen alerjene karşı hassasiyeti olması durumunda kanda üretilen antikor miktarı yüksek olur.
Kedi alerjisi olan bir hastanın alması gereken ilk önlem alerjenlere maruziyeti olabildiğince azaltmaktır. Bu amaçla yaşanılan evden kedinin uzaklaştırılması yaşam kalitesini arttırabilir. Bu önlem yeterli olmadığında ise semptomların hafifletilmesi için doktorlar ilaç tedavisi önerebilir. Belirtilerin şiddetine göre çeşitli alerji ilaçları kullanılması gerekebilir. Antihistaminikler, dekonjestanlar ve çeşitli burun spreyleri tedavi için kullanılabilir. Bununla birlikte alerjisi bu ilaçlarla kontrol edilemeyen hastalarda halk arasında “aşı tedavisi” olarak da bilinen “immünoterapi” gibi daha farklı tedavi yöntemlerinin uygulanması doktor tarafından uygun görülebilir.
Köpek memesi hastalığı ya da diğer adıyla Hidradenitis Suppurativa (HS), deri altında küçük ve ağrılı şişliklerin (nodül) oluşmasına sebebiyet veren bir deri hastalığıdır. Şişlikler; ter bezlerinin yoğun olduğu ve derinin katlanma bölgeleri olan kol altı, kasıklar, genital bölge, anüs ve meme gibi bölgelerde daha çok görülür.
Çoğunlukla ergenlik dönemi sonrası ortaya çıkan bu hastalık, az bilinmekte ve kişilerin sosyal hayatlarını etkileyebilmektedir. Deri altındaki iltihaplı şişlikler yaraya dönüşüp kokulu akıntıya sebebiyet verebildiğinden, bu hastalığa sahip kişiler kendilerini toplum içinde rahat hissetmeyebilir; kişilerin ruhsal durumu olumsuz etkilenebilir.
Köpek memesi hastalığının sebep olduğu nodüllere apokrin ter bezlerinin bulunduğu bölgelerde rastlanır. Bu bölgeler aynı zamanda derinin katlanma bölgeleri olduğundan, hastalığın tedavisinde zorluk yaşanabilir.
Koltukaltı, kasıklar, genital bölge, genital bölge ile anüs arası (perianal), anüs etrafı, göbek, memelerin arası ve memelerin alt bölgelerinde gelişen ağrılı şişlikler bazen patlayıp akıntılı yaralara dönüşebilir. Bu yaralar da akabinde oyuklara dönüşüp iz bırakabilir. Hastalık genellikle ergenlikten sonra ortaya çıkar.
Hastalığın neden kaynaklandığı bilinmemekle birlikte, deri altındaki şişliklerin kıl köklerinin tıkanması ve iltihaplanması sonucu ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Obezite ve sigara kullanımının hastalığın belirtilerini artırdığı bilinmektedir. Metabolik sendromun da hastalığın oluşumu üzerinde etkisi olduğu düşünülmektedir.
Hastalık, çoğunlukla ergenlikten sonra ortaya çıksa da daha sonra ortaya çıkması da mümkündür. Menopoz sonrası ya da ergenlik öncesi oluşma ihtimali oldukça düşüktür. Bu sebeple, hastalığın gelişiminde hormonların da etkisi olduğu düşünülmektedir. Bu hastalığa sahip kişilerde akne ve aşırı tüylenme gibi sorunların da olduğu bildirilmiştir.
Bir sindirim sistemi hastalığı olan Crohn hastalığında da köpek memesi hastalığının görüldüğüne dair bulgular mevcuttur; ancak bu vakalar nadirdir. Daha önce başka bir aile bireyinde görülmüş olması, kişide bu hastalığın ortaya çıkma riskini artırır.
Köpek memesi hastalığının kişisel hijyenle alakası yoktur. Aynı şekilde enfeksiyona bağlı olarak gelişen bir hastalık değildir, ancak kişiyi başka enfeksiyonlara karşı korunmasız hale getirebilir. Hastalık bulaşıcı değildir; kişiden kişiye bulaşmaz.
Köpek memesi hastalığı bir veya birden fazla bölgeyi etkileyebilir. Belirtiler kol altı, kasık, genital bölge, anüs ve meme altlarında yoğunlaşabilir. Hastalık aşamalar şeklinde belirti verir. Öncelikle deri altında küçük küçük şişlikler olarak ortaya çıkan iltihaplar, zamanla büyüyüp çevresindeki dokuları da etkileyebilir. Şişliklerin çevresinde çöküntüler ve bu çöküntülerde siyah nokta benzeri tıkalı gözenek kümeleri görülebilir.
Şişlikler çoğunlukla uzun süre ilk ortaya çıktığı şekilde kalır. Bu aşamada tedavi edilmezse zamanla apseye dönüşebilir ve bu apseler kendiliğinden patlayabilir. İlerleyen aşamalarda deri altındaki nodüller arasında tüneller meydana gelir ve bu tünellerin açtığı yaraların iyileşmesi uzun sürer. Nodüller iltihaplı olduğundan yaralarda kötü kokulu akıntı görülebilir.
Hastalık, kişilerin sosyal hayatına ve ruhsal durumuna olumsuz etki ettiğinden tedaviye olabildiğince erken başlanmalıdır. İlaçlar, cerrahi müdahale ve yaşam tarzı değişiklikleri tedavide bir arada kullanılabilir. Kullanılacak olan tedavi yöntemi hastanın yaşına, yaşam koşullarına ve hastalığın hangi aşamada olduğuna göre değişiklik gösterebilir. Bu hastalık tekrar edici, hayat boyu sürebilen özellikte de olabilir.
Hastalık erken aşamalardaysa antibiyotik kremlerden fayda görmek mümkündür. Topikal olarak uygulanan bu kremler, enfeksiyonları önleme amaçlı kullanılır. Duştan sonra etkilenen bölgenin antiseptik solüsyonlarla temizlenmesi de önerilir.
Eğer hastalık daha ileri bir evredeyse, ağız yoluyla alınan ilaçlar kullanılır. Bunlar arasında sistemik antibiyotikler, A vitamini ve hormon ilaçları gelmektedir. Nodüller ağrı yapıyorsa hastaya ağrı kesici de verilebilir.
İlaçlarla yeterli tedavi sağlanamıyor ve hastanın hayat kalitesinde bir iyileşme görülmüyorsa, cerrahi müdahaleye başvurmak gerekebilir. Cerrahi müdahalede deri altında oluşan tünellerin açılması, apseleşmiş nodüllerin iltihabının boşaltılması, daha ciddi durumlarda ise etkilenen bölgedeki dokunun ameliyatla çıkarılması gibi yöntemlere başvurulabilir.