kediler bulgur pilavı yer mi / Kediler pirinç yer mi? Kedilere pilav vermek zararlı mı? » Petibom

Kediler Bulgur Pilavı Yer Mi

kediler bulgur pilavı yer mi

Kediler Pilav Yer mi?

Kediler pilav yer mi? sorusu birçok hayvanseverin merak ettiği bir konudur. Birçok mama içeriğinde pirinç bulundurmaktadır ama kediler için pilav nasıl olmalıdır?

Kedinizin iyi beslenmesine önem veriyorsanız, tükettiğiniz her yemeği ona da ikram etmemelisiniz. İnsanlar ve kediler sindirim sistemi açısından büyük farklılıklara sahiptir. Sizin kolayca sindirebildiğiniz yiyecekler, kedilerin rahatsızlanmasına yol açabilir. “Kediler pilav yer mi?” sorusunun cevabı, pilavın durumuyla alakalıdır.

Pirinçte bulunan nişastanın kediye rahatsızlık vermemesi için, pilav pişirmeden önce pirinci yıkamanız tavsiye edilir. Fazla yağlı, salçalı, baharatlı ya da yeterince pişmemiş bir pilav kediler için uygun sayılmaz. Pirinç tanelerinin neredeyse hamur kıvamına geldiği lapa pilavlar tercih edilebilir. Ayrıca pilavın tuzsuz olması daha iyidir çünkü size ideal gelen tuz miktarı, kedi için fazladır. Kedinin rahatlıkla çiğneyip yutabileceği kıvamdaki pilavlar bir problem meydana getirmez.

Kısacası kediler lapa kıvamındaki, tuzsuz, salçasız ve baharatsız pilavları yiyebilirler. Bununla birlikte içeriğinde aşırı miktarda baharat ya da salça bulunduran pilavlar küçük dostunuza rahatsızlık verebilir.

Kediler Ev Yemeği Yer mi?

Kedinin ev yemeği ile beslenmesi doğru değildir. Kedi vücudunun ihtiyacı olan maddeler hesaplanarak bunlara göre imal edilmiş mamalar daha uygundur. Sıcak, baharatlı, yağlı ve soslu ev yemekleriyle kedinizi beslediğiniz zaman karşılaşabileceğiniz problemler şöyledir:

Kedinizin;

  • Mide ve bağırsak düzeninde bozukluk ortaya çıkar. İshal ve kabız şikayetleri artar.
  • Beslenme problemlerinden dolayı psikolojisi kötü etkilenir.
  • İhtiyaç duyduğu besin maddelerine ulaşamadığı için gelişimi yavaşlar.

Ev yemeklerinin kedileri daha iyi besleyeceği konusunda söylenenler asılsızdır. Hayvan bünyesine uygun olarak hazırlanmış ürünler yerine kendi yemeklerinizi hayvanla paylaşmanız önerilmez.

Kediler Salatalık Yer mi? Kediler Salatalıktan Neden Korkar?

Kedilerin pek çoğu salatalıktan hoşlanmaz. Salatalığı gören kedilerin sıçrayarak kaçması mümkündür. Bunun sebebi tam olarak bilinmez. En isabetli tahminler ise salatalığın kediler tarafından yılana benzetildiği yönündedir. Bütün haldeki salatalıkları kedinizin yakınında bulundurmanız onun korkmasına yol açacağı için kediler salatalık yemez.

Kediler Çiğ Et Yer mi?

Bu soru, “Kediler pilav yer mi?” sorusu kadar önemlidir. Kedilerin çiğ et yiyip yiyemeyecekleri konusunda görüş ayrılıkları bulunur. Bazı kimseler çiğ etin zarar vereceğini söylerken, bazıları kediye güç katacağını iddia eder. Kedinin türü, cinsiyeti ve sağlığı bu konuda belirleyicidir. Sağlıklı ve iri yapılı bir kedinin ara sıra çiğ et tüketmesinde sakınca olmaz. Fakat çeşitli hastalıklara çabuk yakalanabilen kediler çiğ et tüketmemelidir.

Çiğ etin her kedide ortaya çıkarabileceği en yaygın problem ise parazittir. Buna itiraz edenler, doğal ortamda yaşayan kedilerin çiğ et tükettiklerini söyler. Fakat doğal ortamdaki kedilerin bağışıklık sistemiyle ev kedilerinin bağışıklık sistemi aynı seviyede bulunmaz.

Ev içindeki bakteriler ile sokaktaki, ormandaki veya dağlık bölgelerdeki bakteriler aynı değildir. Bu durum, farklı ortamlarda yaşayan kedilerin bünyelerini etkiler. “Kediler çiğ et yer mi?” sorusunun cevabı evcil kediler için olumsuz sayılabilir. Kedinize et yedirmek istiyorsanız bir süre ısıl işlem yapmanız faydalıdır.

Kediler pilav yer mi?” sorusunu yanıtladığımız içeriğimizin ardından “Kediler neden tıslar?” yazımızın da sizin için faydalı olabileceğini düşünüyoruz.

Son Güncelleme Tarihi: 6 Eylül 2021

KEDİ HABERLERİ (3) (Babam kürekle faraşı kapınca...) Biz kediler zaman zaman çok yaramaz olabiliyoruz. Kimi gün, istemeden, annemi çılgına çeviriyor, eve

KEDİ HABERLERİ (3) (Babam kürekle faraşı kapınca...) Biz kediler zaman zaman çok yaramaz olabiliyoruz. Kimi gün, istemeden, annemi çılgına çeviriyor, eve zarar veriyoruz. Hele o Van'lı güzel Aşkım ve kedi-annem Marilyn yok mu, mama saati biraz geçsin, hemen mutfaktaki raflara tırmanıyorlar, sağı solu kokluyorlar.Veee... Yol üstünde ne kadar cam eşya varsa devirip kırıyorlar. Annemin tüm Borcam kapları, tencereleri bu şekilde paramparça oldu. Hatun her seferinde kendini tuttu; sabırla kırıkları temizledi, "N'apalım... Sağlık olsun" dedi, unuttu. Fakat, geçen akşam bardağı taşıran son bir damladan sonra kıyamet koptu. Annem son kalan cam kabında, tam babamın geliş saatinde -ayıptır söylemesi- domatesli bulgur pilavı yapmıştı. Pilavı demlenmeye bıraktılar, salonda sohbet ediyorlardı. Babamın yorgunluktan burnundan dumanlar çıkıyor. Ama, şortunu, ev kılığını giyinmiş sigarasını tüttürüyor. Annem de, günboyu leylek yuvasını andıran darmadağınık saçlarını ve yere sarılmış yazı taslakları ile gazete kupürlerini -nihayet- toplayabilmiş. Yüzünde gülücüklerle "asri Afrodit"i oynuyor.Tam... "Eh, işler yolunda" derken... "İşler yolunda..." dediğim şöyle bir şey. Annem hep okumaya yazmaya daldığı için, yemekdaima geç kalır. Kabahatinin farkında olan hatun, hemen çay ya da vişne suyu eşliğinde bilumum kurabiye servisi yapar. Bu servis açlığı kesmez tabii. Ama, babamın gıkı çıkmaz, şerefsizim.Annem de işin kolayına kaçmıyor. Şöyle, şıpın işi köfte-patatesle geçiştirse -ki, Babam pek sever- olmaz sanki. Uzun işlere girişince geç kalıyor, kendine kızıyor, geriliyor. Ama, o akşam yemek -nasıl olduysa- hazırdı.Veee... Tam işler yolunda derken, mutfakta bir şangırtı koptu. Annem mutfağa nasıl koştuğunu bilemedi.Mustafa Kemal'in 19 Mayıs'ta Samsun'a çıktığında dediği gibi, "manzara-i umumiye" aynen şöyle: Elde kalan son cam tencere, içindeki canım bulgur pilavı ile yerle yeksan olmuş! Cam kap ve pilavın ruhuna el fatiha!Annemin ne hale geldiğini anlatmama gerek var mı, bilmem. "Tamam..." dedim kendi kendime, "Hatun şimdi sinir krizi geçirecek."Zavallım, "Pilavımdan ne istediniz?" diye ağlaşırken, ortalığı temizlemek için süpürge ile faraşı aradı. Mutfak kapısını açtığında ise, elinde süpürge ve faraşla bekleyen babamın gülümseyen yüzüyle karşılaştı. Babam ayağında şort ve elinde faraşla pek komik görünüyordu. Ama, umurunda mı? Onun derdi, Hatun'u ve de geceyi kurtarmaktı.Annem anında yelkenleri suya indirdi, gülmeye başladı. Fırtına atlatılmıştı.Babam, annemin geyşa tavrıyla kendisine hizmet etmesine bayılır. Ama, böyle kritik anlarda da hızır gibi yetişir.Magandalar nasıl savılacak?????Bu sabah (15 Haziran) annem, saçı başı dağınık bir halde, hem çöpleri intizama sokma hem de bize mama pişirme telaşında iken, aniden kahkahalara boğuldu."Hay Allah, nedir Hatun'u bu kadar eğlendiren?" derken, TV'ye kulak kabartacak oldum. Haberşöyle: Bodrum Belediyesi, bu sene işi sıkı tutmuş, plajlarda her bir yanı açık hanım turistleri, taciz eden magandalara göz açtırılmayacakmış. Sözün kısası, resmen "maganda-sever timleri" kurulmuş. İlk etapta, hali tavrı ve de tipi beğenilmeyen arkadaşlar (yani, bu durumda 'maganda' olmuş oluyorlar) derhal vak'a mahallinden uzaklaştırılacakmış.40°C'de üniformalı görev yapan polislerden (asla yerlerinde olmak istemezdim!) biri telsiz telefonda şöyle konuşuyordu:"Amirim, magandaları tespit etmiş bulunuyoruz. Onları derhal halk plajına doğru kaydırıyoruz. Bir emriniz var mı?"Galiba, annemi çileden çıkaran bu cümle oldu. Öylesine "komik-ötesi" ki, ben bile geberdim gülmekten.Nereden baksanız, Hatun haklı. Kendi kendine söyleniyor:"Ne yani, tacizcilerden korunmak için illaki popomu açıkta bırakan mayolar giymem ve de üstelik, üstsüz güneşlenen turist olmam mı gerek? Hem, Efendi'm beni ne yapmaz sonra? Peki, halk plajındaki hanımlar kadın değil mi, onlar korunmayacaklar mı?"Çok kızmış kızmasına da, gülmekten de kırılıyor. Hızını alamadı, tüm ukalalığını döktürmeye başladı:"Hem, magandalığın ölçüsü ne? Nüfus kağıdından mı anlaşılıyor, yoksa polisin tipini beğenmediği herkes maganda mı oluyor? Ayyyy... Sıkıyönetimden beter. O zamanlar da, polis tipini beğenmediği herkesi karga tulumba götürüyordu. Diyelim ki, magandalık kriteri belirlendi. İyi de, bu kriterler acaba Kopenhag kriterleri ile uyuşacak mı? Uyuşmuyorsa ne yapacağız? Al başına belayı."Öyle çok güldü ki, hiç susmayacak sandım. Tüm bu hikâyenin sabah telefonunda babama bire bin katarak anlatıldığını ve onun da kahkahalara boğulduğunu söylememe gerek yok, sanırım.Milli takımın son rezaletinden sonra, zaten, keyfimiz kaçmıştı. Gırgır meraklısı annem sayesinde azıcık neşemiz yerine geldi. Musti de, aldığı o tek puanı çerçeveleyip evinin duvarına assın artık."Süper Kedi 2000" ismimi çalmış!Crown Plaza'da hafta sonu (24-25 Haziran 2000) yapılan kedilerarası güzellik yarışmasında, İranlı bir afet şampiyon oldu.TV'den duydum, Pazar günü akşam haberlerinde. Annem "kedi" lafını duyar duymaz, mutfaktan içeri koştu. Babam, kanepede yayılmış yatıyor; "Ay ne şirin şeyler..."in bini bir para. Ufak çapta sinir krizi geçirmek üzereyim... Annem ve babam trans halinde, müsabakaya katılan güzel kedileri seyrettiler. "Bu ne güzellik?", "Aman yarabbi, şunun pespembe diline bakar mısın?", "Hey tanrım, yerim seni..."ler gırla...Salıncaklı sandalyede aldırmaz bir pozla oturuyorum. Ancaaaak... "Süper Kedi 2000" seçilen İranlı afetin adının "Cancan" olduğunu söylediklerinde, salonda, "Ayyy... O da Cancan imiş!?..." feryatları göklere yükseldi.Malum-u âliniz, benim ismim "Cancan", soyadım "Balkuyruk", aile içinde ve medyadaki lakabım da "Tipitip.""Ben niçin müsabakaya sokulmadım acaba?" sorusunu kafamda evirip çevirirken, annem durumumun vahametini derhal kavradı. Hemen, bana ilan-ı aşka başladı."Canım Tipitip'im. Bakma sen... İranlı afetin ismi Cancan olmuş, ne çıkar? Gene de bir günlük saltanatı boşver sen. Bugüne bugün İnternet'e haber yazan, cin mi cin, eli kalem tutan, entellektüel bir kedisin. Belki, yazıların günün birinde kitap bile olur."O zaman tüm kediler görür, şöhret nasıl şeymiş?"Annem beni doyasıya okşadı, babamın kucağına verdi. Hemen buzdolabına seyirtip bir avuç krakerle geldi. Krakerleri babama verdi ve mutfaktaki işine döndü.Bendeniz babamın kucağında, "Kırt... Kırt..." krakerlerimi yerken, hem okşanıyorum, hem de homurdanıyorum.Neymiş efendim? İranlı afet Mısır Çarşısı'nda yaralar bereler içinde bulunmuş, sefil bir hayatı geride bırakıp başında tacı ile şampiyon olmuş. Gelsin de, benim boncuklu kolyelerimi görsün. Nasıl şık bir kediyim, herkes bayılıyor. İranlı afetin tacı da zaten başında durmuyor doğru dürüst. Kupası varmış... Peh... Geçiniz. Crown Plaza'da sahibesi Müge Dağıstanlı ile hafta sonu tatili geçirecekmiş. Ne yapacak yani, havuza mı girecek? Yoksa, fare mi yakalayacak? Güldürmeyin beni... Yedi kiloluk cüssesi ile poposunu bile yerinden kımıldatamıyor.Mükafatın en önemli kısmı, paket paket mamalar! Ama, babam benim krakerlerimi hiç ihmal etmez ki? Annem ne zaman mutfağa girse, hemen pencerenin pervazına sıçrar o biçim vicdan yaparım. Anında, bir avuç krakerim hazır olur.Lafı uzatmayayım... (Aslında, bu sözü babam pek sık kullanır. Ondan kopya çekiyorum.) Kıskançlık krizini çabuk atlattım. Çiçekler, ağaçlar ve püfür püfür esintilerle sarılı, güzelim Küçüksu'daki hayatımı tekrar sevdim.En çok da, İranlı afetin sahibesinin, "Bakın, ne kadar uyumlu, sakin, munis..." sözlerine güldüm. Annem değme kedi uzmanlarına taş çıkartır. Koskoca bir kedi kitapları kütüphanesi var. Sanki, İran kedilerinin hepsinin dünyanın en uysal ev hayvanı olduğunu bilmiyorduk!... Tereciye tere satmasalar olmaz.Az sonra, çok sevildiğimden emin, babamın kucağında mışıl mışıl uyumuşum...Sevilmek ne güzel şey... Hem yakında, kitap sahibi de olacağım. Bakarsınız, "Bir Dinazorun Anıları" kadar bilem satar. Keh... Keh..."İSKİ'ye sinir oluyorum."Geçen Pazar günü bir alemdi, zaten. Aksilikler daha sabahtan başladı. Annem her zamanki gibi, sabahın köründe uyandı: Sağı solu biraz toparladı, çöpü hazırladı, balkondaki çiçekleri suladı.Geçeden kalan bulaşığı yıkarken musluktan akan ip gibi suya bakarak söylenmeye başladı:"Ne yani, apartman ahalisi Pazar sabahı 7'de uyanıp cümbür cemaat banyoya mı doluştu? Suyun tazyiki niçin böyle cılız?"Ben gene mutfak penceresinin pervazında hatunu seyrediyorum. "Vicdan yapan" nazarlarla, bir avuç dolusu kraker ümidindeyim. Krakeri kaptık tabii...Ama, hava kurşun gibi ağır. Yaprak kımıldamıyor. Annem, uyuyan babamı uyandırmamak -zavallım ancak Cumartesi ve Pazar uykusunu alabiliyor- için ayaklarının ucuna basa basa çıktı. Küçüksu Deresi'nin karşı yakasında oturan "kedi dostu" komşusu Mine Hanım'a gitti. Asar-ı atika bir daktilo aldı getirdi. Alışveriş de yapmış; hemen çayı koydu. Bu arada da, su hepten gitti.Gitti ki, ne gitmek! Pazar günü, hele de yazın ilk kavurucu Pazar günü, kaldık mı dımdızlak ortada!... Annem yine de şükrediyor: "İyi ki, saçımı dün yıkamıştım!"İçimden, "kaden utansın" diye lanetler savururken bir taraftan da, bizim mama durumları ne olacak, onu merak ediyorum. Zira hatun biliyor, kedi milleti 48 saat hiçbir şey yemese bile, vız gelir tırıs gider. Müthiş dayanıklıyız yani...Annem çayı demledi, ama bize pek yüz vermedi. Böyle kritik durumlarda ağzına pelesenk ettiği meşhur cümleyi sarfetti:"Arkadaşlar az sabırlı olunuz. Vaziyet mafiş... Parayla değil sırayla."Bu söz asabımı bozuyor. Para zaten yok; sıra derseniz, öncelikler sırasının en başında babamın yer aldığını söylememe bilmem, gerek var mı? Babamın karnını doyurmadan annemin gözü hiçbir şeyi görmez. Biz kedi milleti de, ailecek sıramızı bekleriz çaresiz.Gene aynı şey oldu. Yedek su ile kahvaltı faslı atlatıldı. Peki ya akşam yemeği, bizim mamamız? Annem pek sinirlenmemeye çabalıyor. Ama, mutfakta neye el atsa, su lazım. Bize mama pişirecek, kabı yıkayamıyor.Sonunda, evin kedi halkına, "Siz az bekleyin" dendi. Öfkeden İSKİ'ye lanetler savurdum. Annemle babam öğlen uykusuna yatınca, sinir içinde biz de yattık, uyuduk.Nasıl sıcak? Nefes alınmıyor.Akşamüstü oldu; güneş salona doldu. Muslukta tık yok. Annem ile babam bir durum muhakemesi yaptılar. Böylesi strateji tespiti genelkurmayda zor olur. Veee, ay sonu olduğu halde, paraya kıyılıp damacanayla su alınmasına karar verildi. Sular bir saat sonra geldi.Hayat avdet etmişti. Hemen mama tepsimiz temizlendi. Tencereler kaynadı, karnımız koydu.Yine de... İçimde kalırsa, çatlarım vallahi. Annem bizi hep düşünür. Ama, öncelikler listesinde daima babamdan sonra gelmek, başta ben tüm kedi ailemizi deli ediyor. Babamın saltanatını kıskanıyoruz, resmen.Annem ve Babam resmen "Kedi Manyağı"Babam dün akşam geldiğinde annem telefonda heyecanla bir iş arkadaşına heyecan içinde Prag'ın ne kadar büyüleyici bir şehir olduğunu anlatıyordu. Babam, annemin yanağına bir öpücük kondurdu. Ama, konuşma uzayınca hafiften kızdı; "kısa kes" türünden işaretler yapmaya başladı.Neyse, annem telefondan kurtulunca hemen günün havadislerini konuşmaya başladılar. Kardeşim, bu ne biçim iş? Lafa bir dalıyor, dünyayı unutuyorlar. Nasıl olduysa, bu sefer annem arada bir fırsat yaratıp babama salçayı açtırdı da çorbaya salça katabildi!Ne var ki, babamın "Bak, başıma ne geldi?" diye anlatmaya başladığı hikâye sahiden tüyler ürpertici. Ve, biz kedileri çok yakından ilgilendiriyor.Babam bir gece önce, bir ahbabını ziyarete giderken yol kenarında bir kedi yavrusu görmüş. Annesi yavrunun başında canhıraş bir şekilde miyavlıyormuş. Aslında, anne kedinin dört bebeği varmış. Ama, bir tanesinin cildini yeşil sinekler sarmış; kuyruk bölümünde de kurtçuklar kaynıyormuş.Ben adamımı bilmez miyim? Babamda derhal şafak atmış."Sürüler halinde yeşil sinekler konup kalkıyordu minik kedinin üzerinden. Pek bir yara bere de göremedim. Aklım karıştı..." diyordu babam.Yavruyu hemen kapmış. Bahçedeki çeşmede bir güzel yıkamış. Hemen kumlamış. Ama, kuyruk sokumunda lavraların kaynadığını görünce, telaşla bir sopa bulup tek tek kurtçukları ayıklamış. Ama, minik yavrunun makat kısmı çok şişmiş. Ve, biraz sıkınca içinden durmadan kurtçuklar geliyormuş.Babam, "Nasıl olduysa akıl ettim. Shelltox buldum bir yerden. Kurtçukların hepsini imha ettim. İlacın tesiriyle, minik kedinin bağırsaklarındaki kurtçuklar da dışarı döküldü" diyordu. Yavruyu tekrar yıkamış babam. Annesi bebeğini yalarsa zehirlenebilir diye korkmuş çünkü.Minik bebek iki defa kurulanınca rahatlamış. Anne kedi ve bebeğin miyavlamaları durmuş. Babamın öyküsü bitince, tüm aile rahat bir nefes aldı. Ben de, kendi kendime, söylendim -ama, gururla- söylendim:"Annem de, Babam da, resmen kedi manyağı!"Jülide ERGÜDER - 17 Temmuz 2000, Pazartesi

button

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır