Akıcılık, konuşmanın doğal akış şekli ve hızını belirtir. Kekemelik bir akıcılık bozukluğu olup, konuşmanın doğal akışının normalin üstünde tekrarlamalar, duraklamalar, ses uzatmaları ile bozulması durumudur. Bunların yanında kişinin yüz, omuz, boyun veya ellerinde kasılmalar da görülebilir. Kekemeliğin sebebi ile ilgili birçok teoriler olmasına rağmen henüz kesin bir sonuca varılamamıştır.
Kekemeliğin günümüzde kesin bir tedavisi bulunmasa da, konuşma akıcılığını arttırma amaçlı terapi yöntemleri kullanılmaktadır. Terapist, kişinin yaşına, akıcılık hatalarının sıklığı ve şekline göre terapi yöntemine karar verecektir.
Kekemelik terapisine başlamadan önce dil ve konuşma terapisti aile ile detaylı bir görüşme yapıp sorunun nasıl başladığı ve devam ettiği, kekemeliği etkileyebilecek çevresel ve genetik faktörler, aile ve çevrenin tutumu gibi önemli konular ile ilgili bilgi toplar. Çocuğun gelişimsel geçmişine göre terapist terapiye hemen başlama veya bekleyip ilerleyen zamanlarda tekrar değerlendirme kararı alabilir. Genellikle çocuğun 3-6 aydan beri kekelemesi, kekeleme ile birlikte kasılma, mücadele etme gibi fiziksel hareketlerin de olması, ailede kekemelik veya başka bir dil-konuşma problemi bulunan kişiler olması durumunda çocuğun hemen değerlendirilip terapiye başlanması önerilir. Küçük yaşlarda kekemelik terapisi aileye bilgi vererek ve öneriler sunularak yapılabilir. Aile bireylerinin,
Aile eğitimi yanında terapist çocuk ile bire bir olarak çalışarak yaşına uygun oyunlar eşliğinde akıcılığını motive edici aktiviteler yapabilir.
Çocuklarda kekemelik probleminin nedenleri henüz tam olarak ortaya konulamamıştır. Sürdürülen çalışmalarda ise genetik faktörlerin ve stres faktörünün önemli rol oynadığı sonucuna varılmaktadır. Özellikle çocuğun anne ya da babasında kekemelik problemi yaşanması çocukta da yaşanmasında büyük etkisi bulunmaktadır. Bununla birlikte çocuklarda okul öncesinde kekemelik görülebilmektedir; bunun asal sebebi ise çocuğun dili bütünüyle öğreniyor olmasıdır. Bu çağda görülen durum kekemelik olarak sayılmamaktadır.
Önemli bir artikülasyon probleminin nedenlerine bağlı pekçok kuram ortaya atılmaktadır;
- beyin sapı reklekslerinin anormal çalışması
- fonasyon, respirasyon ve artükilasyon sürecinin paralel işlememesi
- nevrotik bozukluklar (Freud'a göre)
- anne karnında sol beyinde gelişme bozukluğu oluşması
- stres ve çevresel faktörler
Daha büyük yaşlarda yapılan terapilerde kekemeliği direk olarak ele almak, takılmaların hangi durumlarda daha çok ortaya çıktığı ve kişiyi nasıl etkilediği konusunda konuşmak uygundur. Günümüzde uygulanan kekemelik terapilerinin amacı kişinin takılmalarını minimuma indirerek akıcılıklarını mümkün olduğunca arttırmaya yöneliktir. Bunun için, konuşma hızını yavaşlatma, nefesi doğru kullanma, konuşma seslerini uzatma gibi bazı yöntemler kullanılır ve bu yöntemleri uygulama konusunda kişi eğitilir. Bu eğitimler esnasında ayrıca kişinin kekemelik ile alakalı ortaya çıkan stres ve gerginliği de ele alınır, ve kişinin stresli durumlarda akıcılığını arttırmasına yönelik çalışmalar yapılır.
Kekemelik çözümü oldukça konforlu bir problem olmakla birlikte kekemelik problemi yaşayan çocukların ailelerine bu süreçte birtakım sorumluluklar oluşturmaktadır. Kekemelik problemi yaşayan çocuklar sabırla ve sözleri kesilmeden dinlenmelidir. Uzun cümleler kurmaktan ve karmaşık, telaffuzu zor sözcükler kullanmaktan kaçınılmalıdır.
Çocuğun psikolojik olarak rahatlaması sağlanmalıdır. Dinlerken göz teması kurmak unutulmamalıdır.
Kekemelik bir hastalık olarak kabul edilmemektedir.
Kekemelik; konuşmanın akıcılığı ve ritminin, duraklamalar, tekrarlar, uzatmalarla ve çoğu kez bunlara eşlik eden beden hareketleriyle kesintiye uğramasıdır.
Genellikle 2-7 yaş arasında ortaya çıkar, en çok 3-5 yaş arasında görülür. Erkek çocuklarda daha ağır seyreder. Kız-erkek oranı 1/5 tir. Yapılan araştırmalara göre kekemelik görülen kişilerin birinci dereceden akrabalarında kekemelik görülme oranı yüksektir.
Hemen herkes konuşma sırasında ses, hece ya da sözcük tekrarlamaları yapar. Arada bir olan bu gibi konuşma akıcısızlıkları normal kabul edilir. Konuşma akıcısızlıkları, günlük konuşma tarzı haline geldiğinde ve diğer insanlar tarafından fark edilebilir düzeyde olduğunda, bir konuşma problemi olduğu düşünülür. Kekemelik, kişide utanç ve engellenme duyguları yaratır. Zamanla kişi konuşmaktan kaçınır hale gelir. Bu durum kişinin psikolojik, sosyal ve akademik yaşantısını olumsuz yönde etkiler. Konuşma problemi giderek karmaşık ve çok yönlü bir problem haline gelir.
Bazen kekeleyen kişilerde konuşmadaki zorlanmanın şiddetiyle birlikte bazı abartılı beden hareketleri ortaya çıkabilir. Bu hareketler baş-yüz bölgesinde, el-kollarda, ayak-bacaklarda oluşabilir ve kişiden kişiye farklı hareketler gözlenebileceği gibi aynı kişide zaman içersinde farklı hareketler de gözlenebilir. Bu hareketler; ayakları yere vurma, kaş kaldırma, burun kanatlarının hareket etmesi, göz yumma, göz kırpma, kolların aşırı hareket etmesi, başını sallama, dudakları büzme, dil ve dudaklarda titreme, abartılı ağız, çene hareketleri vb. çok çeşitli şekillerde olabilir. Kekemelik terapilerinde bu hareketleri ortadan kaldırmaya yönelik hiçbir çalışma yapılmaz, çünkü kekemelik şiddeti azaldığında bu hareketler de kendiliğinden ortadan kaybolur.
Okulöncesi dönemde başlayan kekemeliklerde; çocuğun kekemelik şiddeti, dil ve konuşma düzeyi, psiko-sosyal olgunluğu gibi pek çok faktör değerlendirilerek aktif ya da dolaylı terapi yöntemlerinden birine karar verilir. Dolaylı yoldan terapide, çocukla bire bir çalışmak yerine aile ile çalışılarak çevresel düzenlemeler ve ailenin neler yapabileceği üzerinde odaklanılır. Çocuğun kekemelik şiddeti belli aralıklarla ölçümlenerek takibe alınır. Aktif terapide, çocukla bire-bir çalışılır ve uygulanacak olan program basamaklar halinde aileye öğretilerek çocuğun kekemeliği kontrol altına alınmaya çalışılır. Okul çocuklarında ise, okumanın akıcı hale geldiği ikinci sınıftan itibaren okumaya dayalı olan terapi yöntemleri uygulanabilir. Kekemeliğin iyileştirilmesine yönelik farklı terapi programları vardır. Bu programların süresi bir kaç aydan 2 yıla kadar değişiebilir. Seçilecek terapi programının yanı sıra, çocuğun iyileşmeye ilişkin motivasyonu, problemin derecesi, çevresel destek imkanları, terapi seanslarına düzenli katılımı, terapi dışında yapması gereken görevleri tam olarak gerçeşleştirmesi gibi pek çok faktör terapi süresinin uzunluğunu belirlemektedir. Bu nedenle diğer konuşma bozukluklarında olduğu gibi kesin bir süre vermek mümkün olmamaktadır.
Takifemi, konuşmanın ritminin sözcük ya da sözce tekrarları, uygun olmayan yerlerde duraklamalar, sözcük içindeki hecelerin yerlerinin değiştirilerek söylenmesi gibi düzensizlikler nedeniyle bozulmasıdır. Takifemisi olan kişiler çok hızlı konuşurlar ve genelde konuşmasındaki problemin farkında değilmiş gibi görünürler.
Takifemesi olan kişiler, genellikle tek heceli ve kısa sözcüklerde tekrarlamalar yaparlar. Ancak kekemeliktekinden farklı olarak bu tekrarlamalarında herhangi bir zorlanma yoktur. Kekeme kişilerde olduğu gibi konuşmaktan kaçınmazlar. Bu kişilerde; yetersiz konsantrasyon, kısa dikkat süresi, algısal güçlükler, düşünmeden konuşma gibi özellikler görülebilir.
Terapide, kişinin konuşma hızını yavaşlatmaya yönelik çalışmalar yapılır. Terapide gösterdiği performansı diğer ortamlara genelleyebilmesi için başka çalışmalara da gereksinim duyulabilir.