keloid bitkisel tedavi / Yara İzleri İçin Evde Doğal Bitkisel Çözüm Yolları Nelerdir?

Keloid Bitkisel Tedavi

keloid bitkisel tedavi

Mezoterapi

 

Çok farklı sağlık problemleri için ağızdan , kas içine , damar içine , cilt altına uygulanabilen ilaçların uygun formda , özel iğnelerle, çok küçük dozlarda ve özel tekniklerle cilt altına uygulanmasıdımonash.pwı ilaçların elektroporosyon denilen yöntemle verilmesine de iğnesiz mezoterapi denilmektedir.

 

Mezoterapi uygulanması genellikle haftada bir olmak üzere seans uygulanmaktadır.

Kliniğimizde uygulanan Mezoterapi Uygulamaları ; 

  • Lipoliz ; Liposuction ihtiyacı olmayan ( endikasyonu olmayan ) hastalar için bölgesel yağ birikimlerinin cilt altı ilaç uygulaması ile eritilmesidir. Gıdık , bel ,göbek, sütyen altı bölgesi , kalça , basen bölgesi , diz içi , üst baldır içi , lipomlar , minör jinekomasti ( meme dokusu olmayan ), kol içleri , vb bir çok lokal yağlanma için kullanılır.

  • Selülit Tedavisi

  • Cilt Yenileme , Canlandırma , Antiaging Tedavileri , Göz altı morlukların giderilmesi vb

  • Saç Dökülmelerinin Tedavisi

  • Leke Tedavisi

  • Mezodolgu ( Mezofiller – Mezoglow )

  • Trigeminal nevraljiler , serviko brakial nevraljiler

  • Eklem dejenerasyonu sonrası oluşacak ağrı , şişlik ,sertlik ve hareket kısıtlılığında

  • Bağ dokusu patolojisine bağlı ; ağrı , kızarıklık ve hareket kısıtlılığı , hipolipodistrofiler ,yangısız selülit

  • Akut ve kronik yumuşak doku zorlanmalarındaki ağrı , kızarıklık ve hareket kısıtlılığı

  • Myofasial Ağrı Sendromu

  • Migren

  • Mikrodolaşım bozukluğuna bağlı ödemler

  • Keloid , allopesi , akne gibi cilt problemleri

  • Spazmotik patolojilere bağlı ağrılar

  • İmmun sistemi güçlendirme

  • Yumuşak Doku Spor Yaralanmaları

  • Artrit , romatoid artrit ,akut romatizmalar gibi eklem patolojilerinde

  • Arteritler ,mikro dolaşım bozuklukları , jinekoloji ve doğum vaskuler patolojileri

  • Hipertansiyon ,hemipleji ,serebral palsi gibi hastalıklarda genel rehabilitasyona yardımcı olarak

  • Konstipasyon , Gastrit

  • İmpotans , üriner enfeksiyon

  • Dysmenore ( ağrılı adet görme )

 

Kupa ve Hacamat 

 

Geleneksel tıp yöntemleri içinde çok sıklıkla kullanılan ve talep gören bir yöntemdir. Bir çok alanda kullanılabilmekle birlikte kliniklerimizde uygulama yapılan bir kaç alanı sayarsak ;

 

  • Lokal Lipoliz Uygulamalarına Destek

  • Antiaging Uygulamalarına Destek

  • Sportif Performans Artırımına Destek

  • Diyet Esnasında Destek

  • Kas Ağrıları , Myaljiler vs de destek

  • Impotans , vaginismus , prematur ejeksiyon gibi cinsel fonksiyon bozuklukları

  • Infertilite

  • Tıbbi Nebevviye göre Sünnet olan hacamat uygulamaları

  • Migren , Gerilim Tipi Başağrıları

  • Bağımlılık ( alkol , sigara , madde ) Tedavisinde Destek

 

Fitoterapotik Tedaviler

 

Geleneksel bitkisel ilaçlar veya bitkilerle yapılan monash.pw hemen tüm hastalıklarda kimyasal ajanlar yerine doğal , fitoterapötik tedaviler seçilebilmektedir. Fitoterapotik ilaç ciddi hekim ve eczacı eğitimini , deneyimini ve işbirliğini gerektirmektedir.

Apiterapi

 

Arı , arı toxini ve arı ürünlerinin tıbbi amaçla kullanımıdır. Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ,artroz ve artritlerde ,  yara bakım tedavisinde başarıyla kullanılmaktadır.

Aromaterapi

 

Aromaterapi; aromatik bitkilerden elde edilen uçucu yağların fiziksel, fizyolojik ve psikolojik rahatsızlıkların iyileştirilmesi ve tedavisinde kontrollü olarak kullanımıdır.

Aromaterapi çoğunlukla güzel kokuların organizma üzerindeki etkisi olarak bilinse de aslında bitkileri bir bütün olarak ele alan fitoterapi (bitkisel tedavi) biliminin bir parçasıdır. Aromaterapi daha geniş tanımı ile uçucu yağların şifa amacıyla kullanılmasıdır.

 

Tamamlayıcı ve holistik tıp anlayışı içinde önemli bir yere sahiptir.

İnsan sağlığına yönelik kullanımları için klinik aromaterapi, aromatik tıp veya uçucu yağ tedavisi de denmektedir.

Aromaterapi, çok geniş ve zengin bir kullanım alanına monash.pwğimizde Aromaterapi , fitoterapinin bir parçası olarak bir çok alanda kullanılmaktadır ;

  • Akne , kaşıntılı sivilce , yoğun akne , akne izleri

  • Alerjik Rinit

  • Ağız Kokusu

  • Topuk Çatlakları 

  • Vücut çatlakları ( doğum sonrası , kilo alıp verme sonrası oluşan çatlaklar )

  • Egzema

  • Göz altı torbaları

  • İzler , cilt lekeleri 

  • Koltuk altı ve vücut kıvrımlarındaki kararmaların giderilmesi

  • Mantarlar

  • Pişik

  • Seboreik dermatit

  • Sedef

  • Saç ve sakal gürleştirme

  • Selülit

  • Siğil

  • Terleme önlenmesi

  • Vaginal enfeksiyonlar

  • Varis

  • Yanık

  • Vitiligo

Keloid tedavisinde yeni seçenek: Radyoterapi

Ameliyat sonrası sık sık şikayet ettiğimiz bir sorun var; kesi yeri üzerinde oluşan nedbe dokusu. Sadece ameliyata bağlı değil; yanıklar, kazalar, akne veya piercing uygulaması sonrası da oluşabilir. Biz buna medikal dilde keloid diyoruz. Özellikle, bedenimizin görünen yerlerinde olduğunda can sıkıcı olabiliyor. İşin kötü tarafı nedbe dokusundan kurtulmaya çalıştıkça daha da derinleşiyor ve takıntı haline getirdiğimizde neredeyse hiç şansımız kalmıyor
Neler yapabileceğimize gelin birlikte bakalım.

Nasıl oluşur?

Keloid, aşırı hücre büyümesi sonucu yaranın anormal iyileşmesi durumudur. Normalde yaralar iyileşirken durması gereken doku onarımı, durmaz ve bağ dokusunun temel hücresi olan fibroblastlar çoğalmaya devam eder ve nedbe dokusu oluşur. Yapısal yatkınlığı olan insanlarda sıklıkla görülen bu iyi huylu durum, kişileri kozmetik ve fonksiyonel olarak etkileyebilir, hatta takıntı haline gelebilir. Asıl yaradan daha geniş ve kalın görünür, cildin geri kalanından daha yüksekte görülür. Vücudun herhangi bir yerinde, özellikle gövdenin üst kısmında, omuz, baş boyun bölgesinde görülür. Üzerinde tüy olmaz, kırmızı veya mor renkte başlar, kahverengiye döner ve düzensiz şekillidir.

Kimlerde oluşur?

- Travma veya ameliyat sonrası, uzayan iyileşme hikayesi olanlar,
- Ailede keloid hikayesi olanlar,
- Yaşları arasında olanlar,
- Vücudun başka bir yerinden doku alınıp greft yerleştirilenler,
- Artan hormon düzeyleri sebebiyle ergenlik veya hamilelik döneminde olanlar,
- Afrika, Güney Amerikalılar vb. koyu renk tenliler

Keloid tedavisinde yeni seçenek: RadyoterapiTedavi

Adım adım başlamak gerekir, bölgeye yeni bir cerrahi ve hemen ardından radyoterapi uygulanabilecek en radikal çözümdür. Ama öncesinde bitkisel ürünler, ardından da çeşitli ilaçlar denenebilir. Seçilecek tedavi keloidin sebebine, büyüklüğüne, yerleşim yerine ya da ağrı, hareket kısıtlılığı gibi bir şikayete yol açıp açmamasına göre değişir.

- Kortizon enjeksiyonu,
- Cerrahi,
- Lazer tedavisi,
- Silikon jel,
- Kriyoterapi,
- Baskı uygulayacak kıyafetlerin giyilmesi,
- İnterferon enjeksiyonu,
- Flurourasik, bleomisin gibi kemoterapi ilaçlarının enjeksiyonu

Keloide kesin çözüm için cerrahi ve radyoterapinin birlikte uygulanmasını önerebiliriz. Burada önemli nokta; ikincil kanser gelişme riski sebebiyle radyoterapiyi, diğer tedavi yöntemlerine cevap verilmediğinde en son seçenek olarak tercih etmemiz gerektiği. Çalışmalar keloid sebepli radyoterapi uygulamalarında -ikincil kanser gelişimi-görülen sadece beş vaka olduğu yönünde. Bu vakalarda uygun doz uygulanması ya da tiroid ve meme dokusu gibi çevredeki normal dokuların yeteri kadar korunup korunmadığına dair yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Radyoterapi, kolajen sentezleyen hücreleri geçici olarak baskılar, delici, kesici bir işlem değildir. Birkaç seansta biter ve hastanın çok fazla zamanını almaz. Cerrahi sonrasındaki ilk 24 saat içinde uygulandığında yüzde 95’e varan oranlarda cevap alındığı bilinmektedir. Ancak çocuk hastalarda gelişimlerini engelleyebileceği için keloid gibi iyi huylu bir sebeple radyoterapinin uygulanması uygun olmayacaktır.

Muhtemel yan etkiler

Yapılan tedaviye göre uygulama yerinde kızarıklık, yanma batma hissi, uyuşukluk veya karıncalanma, bazen hiperpigmentasyon (koyulaşma) yada hipopigmentasyon (soluklaşma) olabilir. Ancak genel olarak tüm bu şikayetler geçicidir.
Bana keloid için başvuran hastalarda ilk gözlemim takıntı haline getirmiş olmaları dolayısıyla ilk önerim bundan vazgeçilmesi çünkü çözümsüz bir sorun değil.

Bilgili, sağlıklı ve maskeli kalın.

Sarı Kantaron Yağı

Sarı kantaron Latince adıyla Hypericum perforatum L., halk dilinde mayasıl otu veya binbirdelik otu olarak bilinir. Hyperaceae familyasından gelen sarı kantaron, ılıman ve sıcak iklimde yabani olarak yetişen bir bitkidir. Rengiyle göz alan bu ot, kurutularak ya da taze olarak işlenir ve ’e yakın türü Türkiye’de yetişir. Soğuk coğrafyalarda tekrar tekrar oluşan ve bu sebeple çok yıllık otsu bitki olarak kategorize edilen sarı kantaron, yeşil gövdesi ve sarı çiçekleriyle cm boylarındadır. Bu çiçekler yaz aylarında toplanır ve asırlardır tüm dünyada birçok farklı hastalığı tedavi etmek amacıyla kullanılır. Bugün de bu değerli bitki, fitoterapinin uzmanları tarafından bitkisel tedavilerde kullanılmaya devam ediyor.


Kantaron Yağı Nedir?

Sarı kantaron çiçeklerinin toplanıp belirli bir işlemden geçirilmesi ve zeytinyağı ile birleştirilmesi sonucu kantaron yağı elde edilir. Bu yağ özellikle yara izlerinin hızlı iyileştirilmesi için kullanılır. Biyoflavonoidler, organik asitler, antioksidanlardan zengin olan sarı kantaron yağı, hiperisin ve hiperforin içeriğiyle de dikkat çeker. Kırmızı kantaron yağı ise kırmızı renktedir. Hiperisin bu yağın kırmızı renginden sorumlu olan antrakinon türevidir.

Sarı Kantaron Yağı

Sarı kantaron çiçekleri, çiçeklenme dönemleri olan Mayıs-Eylül ayları arasında topraktan 5 cm yukarıda olacak şekilde, yani toprak üstünden toplanır. Avrupa Farmakopesi’nde “Hyperici herba” adı ile bilinen bitki üretim maserasyonuna sokulur. Maserasyon; Uygun bir çözücü içinde bitkinin bekletilmesi anlamına gelir. Sarı kantaronun maserasyonu için zeytinyağı tercih edilir. Ancak kullanılan zeytinyağının özellikle sızma zeytinyağı olması önemlidir.

Doğru zamanda toplanan bitkinin toprak üstü kısımları taze veya kurutulmuş olarak cm uzunluklara parçalanır ve zeytinyağı içeren bir kavanoz içine konulur. Genellikle bu oranın 1/5 olması istenir. Bu karışım hafta arasında belirli periyodlarda çalkalanarak güneş ışığına maruz bırakılır. Sarı kantaron çiçeklerinin zeytinyağı ile özdeşleşmesi beklenir. haftalık süre sonunda karışım tülbentten geçirilir. Süzülen karışım kahverengi renkli bir şişeye konur ve bu şekilde saklanır.

Kantaron Faydaları

Kantaron yağının son yıllarda özellikle yaraların iyileşmesinde etkili olduğu bilinir. Güneş yanıklarından, kesik yara izlerine kadar kantaronun içeriğindeki etken maddelerin iyileşme sağladığı söylenir. Bununla ilgili araştırmalar günden güne artarken kantaronun antiinflamatuar ve antibakteriyel özellikle gösterdiği kabul edilir. Kantaronun sindirim sistemini iyileştirmesi de kantaronun faydaları arasında sayılır. Kantaronun etken maddeleri depresyon ile mücadelede önemli rol oynar. Kadınların zorlu bir dönemi olan menopozda da kantaronun iyi bir dost olduğu bilinir.

Yapılan araştırmalarla kantaronun faydaları bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ancak kulaktan dolma yanlış bilgiler de mevcuttur. Kantaronun bilimsel faydaları şöyle sıralanabilir:

Mikrop Önleyici Etki Gösterir

İçerisindeki hiperforinden kaynaklı kantaron yağı, antibakteriyel etki gösterir. Bu, bakterilerin yaşamasını durdurup, üremesini engellemesi anlamına gelir. Hiperisin antibakteriyel aktiviteye destek olur. Sarı kantaron yağı içeren bir merhemin yanıkların iyileşmesinde etkili olduğu anlaşılmıştır. İyileşme süresini kısaltırken antiseptik etki ederek mikropların üremesini ve yayılmasını engellemiştir. Yapılan bir çalışmada, Hypericum ekstraktlarının bakteri kaynaklı vajinal enfeksiyonlarda kullanımının güvenli olduğu sonucuna varılmıştır.

İltihap Giderici Kabul Edilebilir

yılında yapılan bir çalışmada Hypericum perforatum bir antiinflamatuvar ajan olarak umut vaat ediyor. Sarı kantaron ekstraktlarıyla beslenen sıçanlarda, kolon iltihabıyla ilişkili enzimlerinin seviyelerinde azalma görüldü. Sarı kantaronun iki ana yağ özütü olan quercetin ve I3, II8-biapigenin, özellikle antiinflamatuvar ve mide koruyucu aktivite gösterdi. Sarı kantaron ekstraktları siklooksijenaz-2, interlökin 6 ve indüklenebilir nitrik oksit sentaz (iNOS) gibi proinflamatuvar (iltihap yapıcı) genlerin ekspresyonunun etkinliğini önleyerek antiinflamatuvar (iltihap giderici) etki göstermiştir.

Yara İyileşmesini Hızlandırır

Yara iyileştirmesi, kantaron yağını üne kavuşturan özelliğidir. Sarı kantaron, kolajen ve elastin sentezini canlandırması, iltihabi reaksiyonu önlemesi, bakteri ve küf dahil mikropların gelişimini engellemesi sayesinde yara iyileştirme özelliğine sahiptir. Sarı kantaron yağının yaraların iyileşmesini hızlandırdığı araştırmalarla ortaya konmuştur. Yapılan çalışmada, sarı kantaron ile yapılmış bir yanık kreminin kullanıldığı yanık tedavisinde şu bulgulara varılmıştır: Tedavide etkisi gözlemlenen kantaron yağının özellikle 1’inci derece yanıklarda çok etkili olduğu, yanığın 2 gün içerisinde iyileştiği rapor edilmiştir. 2’nci ve 3’üncü derece yanıkların ise alışılagelmiş yöntemlerle tedavi edilen yanıklara oranla en az 3 kez daha hızlı iyileştiği görülmüştür. Aynı zamanda bu merhemin keloid (dokunun kendisini aşırı tamir etmesi sonucu oluşan fibroz doku) oluşumunu engellediği bildirilmiştir.

Sarı kantaron merheminin sezaryen yaralarındaki etkisi üzerine yapılan bir klinik çalışmada,  10’un günde yara iyileşmesinde anlamlı farklar görülmüştür. Sezaryenle doğum yapan ve bu merhemi kullanan kadınlarda yaralarının iyileşmesinde gözle görülür fark olduğu ve yara izlerinde de küçülmeler olduğu rapor edilmiştir. Bu kadınların iyileşme sürecinde kaşıntı ve ağrı hissinin de azaldığı da gözlenmiştir.

Kantaron yağı farklı yara tedavilerinde kullanılır. Sıyrıklar bunlardan biridir. Yanık ve güneş yanıkları da yine kantaron yağı ile tedavi edilebilir.

Sindirimi Rahatlatır

Mide ülseri ve şişkinlik problemlerinde kullanımına sıklıkla rastlanan sarı kantaron yağı, akut konstipasyon (kabızlık) ve gaz krampları için de kullanılabilir. Sarı kantaron yağı midenin içerisinde bariyer oluşturarak mide asidinin etkilerini hafifletir ve hazmı kolaylaştırır.

Depresyon Tedavisinde Destekçi

Sarı kantaronun içeriğindeki hiperforin ve flavonoid maddelerinin antidepresan etki göstererek destek olduğu yapılan analizlerle gösterilmiştir. Hafif ve orta derecede depresyon tedavisinde sarı kantaron özütünün etkili olduğu klinik çalışmalarla saptanmıştır. Akut majör depresyon tedavisi gören ve günde 2 kez mg standardize sarı kantaron ekstresi alan kişilerde, antidepresan etkisi görülmüştür. Sarı kantaronun antidepresan ilaçlar gibi etkili olduğu tespit edilmiştir.

Menopoz Şikayetlerini Azaltabilir

Kadınların zorlu dönemlerinden biri olan menopoz döneminde de sarı kantaronun etkilerinden faydalanılabilir. Premenopoz (menopoz öncesi) ve menopoz döneminde kadınlar gece terlemeleri, sıcak basmaları, uykuya dalmada zorluk ve az uyuma isteği, duygu durum değişikliklerinden rahatsızdır. Bu şikayetler menopoz öncesinde başlayarak kadınların en çok şikayet ettiği durumlardır. Yapılan bir klinik çalışmaya göre, sarı kantaron menopoz şikayetlerinin azaltılmasında destek olmuştur. Menopoz öncesinden itibaren başlayan bu şikayetlerin şiddetini azaltırken süresini kısaltmıştır. Ayrıca şikayetlerin görülme sıklığını da ciddi oranda azaltmıştır. Bu etki bitkinin beyinde serotonin seviyesini artırarak kişinin psikolojik durumunu iyileştirmesine bağlı olabileceği düşünülür.

Kantaron Yağının Cilde Faydaları

Özellikle yaz aylarında güneşe maruz kalınan süre ve miktar artar. Bu durum da cilt kuruluklarını beraberinde getirir. Bazı cilt tipi zaten her koşulda kurumaya müsaittir. Bu durumla başa çıkmak için zeytinyağlı kremlerin yanı sıra sarı kantaron yağından da destek alabilirsiniz. Özellikle çok sık rastlanan nasır ve topuk çatlakları için de sarı kantaron yağını deriye iyice yedirerek masaj yapıp sürmek yararlı olacaktır.

Kantaron yağının yüzde faydaları ve kantaronun yağının saça faydaları ile ilgili kanıtlanmış bir bilimsel çalışma yoktur.

Kantaron Yağı Nasıl Kullanılır?

Kantaron yağının yaralar üzerindeki kullanımı şöyledir: Ciltte meydana gelen yanık, yara, sıyrık, güneş yanıkları ve sezaryen yaralarına damla kadar kantaron yağı sürün ve yağı masaj yaparak uygulayın.

Mide ve sindirim sistemi için ise kantaron yağının kullanım şekli şudur: Aç karnına sabah ve akşam olmak üzere günde 2 defa 1 tatlı kaşığı (10 ml) içilmesi önerilir. Bu sayede mide koruyucu etki gösterir ve mide ülserini tedavi etmeye destek olur.

Kantaron Yağının Yan Etkileri Var mı?

Öncelikle tüm bitkilerin kullanımı ile ilgili doğru bilgiye sahip olmak önemlidir. Kantaron yağının da nasıl saklandığı ve depolandığı bilinmelidir. Yağın ne kadar miktarda ve sürede kullanılacağı bilgisi net olmalıdır. Ayrıca hangi amaçla ile kullanılacağı da önemlidir. Şüpheli bir durum yoksa kantaron yağının ve hidrosolünün yıkıcı yan etkileri olduğu görülmemiştir. Ancak antidepresan tedavisi alan kişilerin bu bitkisel desteği almadan önce mutlaka doktora danışmaları gerekmektedir. Alerjik reaksiyonlara sebep olabileceği de unutulmamalıdır.

Her zaman yanlış doz toksik etki yaratır. Sarı kantaronun öngörülmemiş ve kontrolsüz dozajı çok fazla yan etkiye sahip olabilir.

Unutmayın ki bir bitkinin etkisi ile içerisindeki etken maddeye özgü özel çözücülerle ekstrakte edilmiş etken maddelerin etkisi aynı değildir. Sarı kantaron da olsa kullanmadan önce hekiminize ve eczacınıza mutlaka danışın.

Kantaron Yağı Kimler İçin Sakıncalıdır?

Kalp damar hastalığı olanlar, klinik çalışmaları yeterli olmadığı için hamileler, emzirenler ve feokromasitoma hastalığı (böbrek üstü bezi tümörü) olanlarda sarı kantaron yağı kullanımı önerilmez. Yine kemoterapi alan kişiler ve organ reddine neden olabileceği için organ nakli yapılmış kişiler kesinlikle sarı kantaron kullanmamalıdır. Sarı kantaron yağı bazı ilaçlarla da etkileşime girebileceği için sakıncalı kabul edilir. Bu ilaçlar bazı antibiyotikler, kardiyovasküler sistemine yönelik ilaçlar ve sinir sistemi ilaçlarıdır. Sarı kantaronun bu ilaçlarla birlikte kullanılmaması gerekir.

*Bu içeriğin geliştirilmesinde Tıbbi Direktörlük katkı sağlamıştır.
*Web sitemizdeki bilgiler kişileri tanı ve tedaviye yönlendirme amacı taşımaz. Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Acıbadem Sağlık Grubu'nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.

RANDEVU AL  

Eski çağlardan beri bitkiler yiyecek kaynağı ve sağlığın iyileştirilmesi bakımından insan hayatında önemli bir yer tutmuşmonash.pwılan araştırmalar hasta bakımı ve yara iyileştirilmesinde de büyük ölçüde bitkilerden faydalanıldığını doğrulamaktadımonash.pw doku devamlılığının bozulması , dokuların kesintiye uğraması veya tahribatı olarak tanımlanabilir. Yara iyileşmesi; epitelyal, endotelyal, inflamatuar hücrelerin, trombosit ve fibroblastların bir araya gelip, normal işlevlerini belirli bir sıra ve düzen içerisinde yerine getirmeleriyle karakterizedir.



Yara iyileşmesi ve dokuların oksidatif hasardan korunması için antioksidan içeren bileşiklerin topikal uygulanmasının faydalı olacağı gösterilmişmonash.pw iyileşmesinde koagülasyon ,inflamasyon,kollajen yapımı ,epitel oluşumu sağlayan ve antifungal,antibakteriyal, antioksidan etki gösteren tıbbi bitkiler bilimsel literatürde yerini almıştır(1).



Sıcak ve nemli iklimlerde kolaylıkla yetişen ve tropik bitki olan Aloe vera uzun yıllardan beri yanık tedavisinde kullanılmaktadır. Çeşitli formlarında kullanılan A. vera’nın 1. ve 2. yanıkların tedavi süresini kısalttığı, iyileşme ve epitel oluşum hızını artırdığı belirlenmiştir. A. vera jel ekstraktının yanık dokularda vaskularizasyonu sağladığı bildirilmiştir. A. vera içerdiği Acemanan (mannoz 6-fosfat) ile fibroblastları uyararak kollagen sentezini ve epitelizasyonu artırmakta, anti-inflamatuar, anti mikrobiyal ve nemlendirici etki yapmaktadır. monash.pw ürünlerinin (krem, vazelin) topikal kullanımının güvenli olduğu yapılan çalışmalarla gösterilmiş olup herhangi bir ciddi yan etkiye rastlanılmamıştır .


Hypericum perforatum(sarı kantoron), yüz yıllardır tedavi amaçlı kullanılmıştır. Bitkinin topikal olarak uygulanması, halk arasında yanık ve yaraların iyileşmesini hızlandırmak için yaygın olarak kullanılmaktadır. Etkisinin bir kısmının antibakteriyel aktivitesinden kaynaklı olabileceği düşünülmektedir. Süntar ve arkadaşları H. perforatum’un antienflamatuar etki gösterdiğini, enfeksiyona direnci ve fibroblast göçünü arttırdığını kollajen birikimi sağladığını rapor etmiştir. H. perforatum’un yara iyileştirici aktivitesinin, fibroblastik aktivite ve kollajen sentezindeki artıştan kaynaklandığını rapor eden çalışmalar da mevcuttur . H. perforatum çaylarının sulu çözeltilerinin, gram-pozitif bakterilere, özellikle de metisiline dirençli S. aureus türlerine karşı antimikrobiyal olarak etkili olduğu bulunmuştur. Bir çalışmada H. perforatum özü içeren merhemin yanık iyileşme süresini kısalttığına ve antiseptik etkinlik gösterdiğine değinilmektedir. Rapora göre geleneksel yöntemlerle yapılan tedavilerle kıyaslandığında merhem ile tedavi edilen birinci derece yanıklar 48 saat içinde iyileşmiş, ikinci ve üçüncü derece yanıklar ise keloid (deride fibröz hiperplastik yara izi) bırakmadan üç kat daha hızlı iyileşmiştir.



Başka bir çalışmada, H. Perforatum’un çiçek üstü parçalarından elde edilen zeytinyağı özütü, in vivo eksizyon ve insizyon modeli yaralara uygulayarak yara iyileşmesi aktivitesi değerlendirilmiştir. Sonuçlar H. perforatum zeytin yağı özütünün eksizyon (% inhibisyon) ve sirküler insizyon (% inhibisyon) üzerinde önemli bir yara-iyileştirici etkiye sahip olduğunu kanıtlamıştır.



Kantaron Yağının Hazırlanması



Doğadan toplanan Hypericum perforatum çiçekleri kurutulup toz haline getirilir. 50 gr Hypericum perforatum, ml zeytinyağı içeren cam şişeye konularak bekletilir. Şişe yaz aylarında günde 12 saat olacak şekilde, 4 hafta boyunca güneş altında tutulur. Bitkide bulunan kırmızı boyar maddenin zeytinyağına geçtiğinde karışım hazırdır(2).



Aynısafa çiçeği (marigold, nergis): Calendula officinalis, antik çağlardan beri yara, yanık, bacak ülserleri, kundak bezi dermatiti ve herpes zosterde kullanılmaktadır. İmmünomodülatör ve antimikrobiyal etkilidir. Farelerde, kollajen ve glikoprotein sentezini arttırarak granülasyon dokusunu uyardığı gösterilmiştir . Bitkilerin antimikrobiyal bileşikleri genellikle esansiyal yağ kısmında bulunmaktadır.



Portakal yağı; neşe verici, zihni canlandırıcı, depresyonu rahatlatıcı, okaliptüs yağı; ağrı giderici, nane yağı; mikrop öldürücü, migren ağrısını giderici, lavanta yağı; uykusuzluk, baş ağrılarını giderici, selvi yağı; dolaşım sistemini rahatlatıcı, adaçayı yağı; gaz söktürücü, sindirim düzenleyici, idrar artırıcı, anason yağı; gaz söktürücü, spazm giderici, uyku verici, süt artırıcı, yatıştırıcı, aloe vera yağı; cildin nem dengesi düzenleyici ve hücre yenilenmesine yardımcı, biberiye yağı; dolaşım sistemini uyarıcı, antifungal, antibakterial, egzama, akne de etkili, civanperçemi yağı; menopoz döneminde rahatlatıcı, nevraljide ağrıyı azaltıcı, hücre yenileyici, yara iyileştirici ve çam yaprağı yağı: balgam söktürücü, antiseptik özellikleriyle, çam terebentin yağı; haricen romatizma ağrılarına karşı, saç sağlığına olumlu etkileriyle, çay ağacının yağı; cilt lekelerinin giderilmesi, defne yağı; saçları besleyici ve kepekleri giderici,. fesleğen yağı; zihin yorgunluğu giderici, gül yağı; doğum sonrası depresyon giderici, adet dönemi düzenleyici, menopoz sıkıntılarını destekleyici, hindiba yağı; kanı temizleyici, safra kesesi ve karaciğere yardımcı, ıtır yağı; akne, yanık, hemoroid, egzama, isilik ve artrit tedavisinde, karabaş otu yağı; antiseptik, ağrı kesici özellikle yaralı ve egzamalı ciltlerdeki tedavide, karanfil yağı; antiseptik, ağrı kesici, hazmı kolaylaştırıcı, kekik yağı; romatizma tedavisinde, eklem ve kas ağrılarında, sarımsak yağı; kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıklarında ve genel enfeksiyon hastalıklarında, tarçın yağı: sindirim sistemi enfeksiyonlarında kullanılabilme özellikleriyle tıbbi anlamda son derece önemli esansiyel yağlardır.



Türkiyede yetiştirilen 31 çeşit aromatik bitkinin antioksidan etkisinin ayçiçeği yağında incelendiği bir çalışmada en güçlü antioksidan etkiye sahip biberiye bitkisinin olduğu, bunu sırasıyla adaçayı, sumak ve kekik gibi bitkilerin izlediği görülmüştür(3).



Cucurbitaceae familyasından Momordica charantia(kudret narı), sebze olarak tuketilmesinin yanı sıra; mide ağrısı, soğuk algınlığı, ateş, romatizma, gut hastalığı gibi durumların tedavisinde geleneksel olarak kullanılan bir bitkidir . Teoh ve arkadaşları bu bitkinin yara iyileştirici etkisini diyabetik ve diyabetik olmayan rat modellerinde (36 diyabetik ve 36 diyabetik olmayan Spraque-Dawley cinsi rat üzerinde) incelemiştir. 18’er hayvandan oluşan gruplar tedavi alan ve almayan gruplar olarak ayrılmış, bitki ekstresi topikal olarak tedavi gruplarına uygulanıp 1, 5 ve Günlerdeki yara kapanma oranı, yara dokusundaki total protein içeriği ve histolojik bulgular değerlendirilmiştir. Tedavi alan gruplarda yara kapanma hızının daha yüksek, yara dokusundaki protein içeriğinin daha zengin ve histolojik
bulgular acısından daha iyi olduğu gözlenmiş, ayrıca tedavi alan diyabetik grubun bulgularının tedavi almayan gruptan daha iyi olduğu da gösterilmiştir. Bitki ekstresinin yara dokusunda protein içeriğini zenginleştirmesi hücre migrasyonu ve proliferasyonunu arttırdığını düşündürmüş, ancak bunun hangi mekanizma ile gerçekleştirdiği anlaşılamamıştır(4).



Çin halk tababetinde, bağırsak rahatsızlıkları, kanamalar ve ceşitli parazitlere karşı Punicaceae familyasına ait Punica granatum (nar) kabuğu yıllardır kullanılmaktadır. Yara iyileştirici ve dokulardaki hidroksiprolin düzeyini arttırıcı etkisi olduğu bilinen nar kabuğunun bu etkisinin zengin polifenol içeriğinden kaynaklandığı düşünülmektedir .
Huan ve arkadaşları etanol ekstraksiyonu ile nar kabuğundan elde ettikleri polifenolik icerikten jel hazırlayarak kutanoz yara tedavisi icin alloksanla induklenen diyabetik ratlarda bu jeli topikal olarak test etmişlerdir. Bu çalışmada dokudaki nitrik oksit (NO), hidroksiprolin nitrikoksit sentaz (NOS), TGF-β1, VEGF ve EGF parametreleri incelenmiştir ve bu parametrelerin ekspresyonun artması topikal jel uygulamasının diyabetik yara tedavisinde yararlı olabileceğini düşündürmüştür. Yara kapanma hızının tedavi alan grupta arttığı görülmüş, ayrıca histolojik bulgular topikal tedavinin fibroblast infiltrasyonu, kollojen rejenerasyonu, vaskularizasyon ve yara bolgesindeki epitelizasyonu hızlandırdığını ortaya koymuştur.



Diyabet, immun sistem bozukluğu ve yaşlanma gibi durumların antioksidan seviyesinde azalmaya ve
oksidatif stresin artmasına yol açarak eksizyon kutanoz yaraların iyileşmesini geciktirdiği hayvan modellerinde gösterilmiştir . C vitamini lipid, DNA ve protein oksidasyonunu önleyen önemli bir antioksidandır.



Kritik diyabetli hastalarda C vitamininin plazma düzeyinin diyabetik olmayan hastalara oranla
düşük olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir .Lee ve arkadaşları C vitaminini Pluronic F ile karıştırarak oluşturdukları antioksidan jelin yara iyileştirici etkisini normal ve diyabetik ratlar üzerinde denemiş; bu jelin yara iyileşmesini antiapoptotik ve antioksidan mekanizma ile hızlandırdığını kaydetmişlerdir. Pluronic F’nin yara örtüsü olarak kullanıldığı bilinmektedir, ayrıca pluronic miselleri ilaç moleküllerini çevresel etmenlerden koruyarak metabolik stabilite sağladığı için iyi bir ilaç taşıyıcı sistemidir . C vitamini ve karotenoid içeren limon, greyfurt ve portakal kabuğu ektresinin oral uygulamasının diyabetik yara iyileşmesinde etkili olabileceğini düşünen Ahmad ve arkadaşları streptozotosin ile induklenen diyabetik ratları farklı gruplara ayırarak her üç bitki kabuğu ekstresinden günlük mg/kg olarak 12 gün boyunca uygulamışlardır. Kan şekeri, vucut ağırlığı ve yara kapanma oranı 3 günlük peridolarla ölçülüp deney sonunda yara dokusu alınarak hidroksiprolin ve total protein düzeyi ölçülmüştür. Oral uygulanan her üç bitki ekstresinde de olumlu sonuçlar alınmış, bitki ekstresindeki vitamin, antioksidan ve flavonoid içeriğin muhtemel etkiden sorumlu olabileceği düşünülmüştür(4).
Tıbbi bitkilerin yara iyileştirici etkisinden dolayı yaygın olarak kullanıldığı bilinmekte ve geleneksel tedavide kullanılan bitkilerin çok az yan etki ile tedavi edici etkinlik göstermeleri onları bu alanda kullanılmaya aday yapmaktadır. Geleneksel tıpta kullanılan bitkisel tedavi yöntemlerinin bilimsel temeli olup olmadığının araştırılması, şayet varsa kullanılan ürünlerin eczacılık teknolojisiyle buluşturulup daha etkili formulasyonların geliştirilmesinin bilim dünyasına ve insanlığa önemli kazanımlar sağlayacağı aşikardır.



LİTERATÜR



1.E.Özkorkmaz,Y.Özay ;’’ Yara İyileşmesi ve Yara İyileşmesinde Kullanılan Bazı Bitkiler’’.Türk Bilimsel Derlemeler Dergisi2(2),


2. monash.pw, İ. Damlar, monash.pw, monash.pwan,’’ Effect of St. John’s Wort (Hypericum Perforatum) on Wound Healing ‘’ Archives Medical Review Journal ;24(4),


3. E. FAYDAOĞLU, M.S.SÜRÜCÜOĞLU;’’ TIBBİ VE AROMATİK BİTKİLERİN ANTİMİKROBİYAL,ANTİOKSİDAN AKTİVİTELERİ VE KULLANIM OLANAKLARI. . EÜFBED - Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi Cilt-Sayı: ,,


4. A. BERK, A. monash.pwCI, M. B. KAYMAZ ‘’ WOUND HEALING AND MEDICINAL PLANTS USED IN THE TREATMENT OF DIABETIC WOUNDS ‘’JOURNAL OF HEALTH SCIENCES2; ,

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır