kendini bilmek bilgeliğin başlangıcıdır / Hasip TASHAN on Instagram: "Kendini bilmek ,tüm bilgeliğin başlangıcıdır..!"

Kendini Bilmek Bilgeliğin Başlangıcıdır

kendini bilmek bilgeliğin başlangıcıdır

Aşağıdaki söz size neleri çağrıştırmaktadır? Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.&#;a ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

Aşağıdaki söz size neleri çağrıştırmaktadır? Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.

Aşağıdaki söz size neleri çağrıştırmaktadır? Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
“Kendini bilmek, tüm bilgeliğin başlangıcıdır.”
Aristoteles
Genel Ağ’dan alınmıştır ().

  • Cevap: İnsan önce kendisini bilmelidir. Çünkü kendini bilen artılarını eksilerini kavrayan insan gelişime açık, yarınlarını sağlam adımlarla kurabilen insandır. İnsan kendi eksiklerini görmezden gelirse sonu ne yazık ki kibir ve kaybetmedir.

6. Sınıf Anadol Yayınları Sosyal Bilgiler Ders Kitabı Sayfa Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

Ders Kitabı Cevapları

Bugün kendi oluşturduğum yazı serisi olan Günün Mottosu hakkında konuşacağız. Geçen hafta bu serinin ilk yazısını kaçıranlar İrfan gönül almaktır seferin bitmeden linkinden yazıya ulaşabilirler. Önceki haftanın mottosu doğudan yani Tasavvuf'dan gelmişti. Bu haftaki mottomuz ise batıdan geliyor: Kendini bilmek, tüm bilgeliğin başlangıcıdır. Aristoteles batı düşüncesinin en önemli filazoflarından biridir. Bugün seçtiğimiz motto ise ona aittir. Aristo bu söz ile bizlere ne söylemek istemiştir ?

Öncelikle kendini bilmek ne demektir onun üzerinde durmamız gerekir. Kendini bilmek en basit anlamıyla kendini tanımak anlamına gelebilir. Fakat şuanda kime kendini tanıyor musun diye sorsak eminim ki çoğu insan evet cevabı verecektir. O zaman hepimiz bilgeliğin temellerini attık mı yoksa kendimizi gerçekten tanıyor muyuz? Aristo dahil tüm Yunan filazoflar iyilik ve kötülük kavramı üzerinde sabah akşam kafa yormuşlardır. Ahlak sistemi oluşturarak iyiliğin ve kötülüğün kaynağını araştırmışlardır. Her filozofun bu konu hakkında farklı düşünceleri vardır. Şimdi okurlara bir soru soracağım. Aklınıza en nefret ettiğiniz gerçek veya hayali karakteri getirin. Bu öyle bir karakter olsun ki size özgürlük verildiğinde onun canını hiç düşünmeden alabilesiniz. Muhtemelen onun yaptıkları hakkında düşünceniz ''Ben asla onun gibi olmazdım''. Bu cümleyi kurma sebebiniz kendinizi tanıdığınızı sandığınızdan kaynaklanmaktadır. Fakat gerçekten tanıyor musunuz?

Başka bir örnek vermek gerekirse, hırsızlık yapan iki kişiyi düşünün. Biri ailesini doyurmak için fırından ekmek çalıyor, diğeri ise ailesi olmayan biri ve emekli maaşını yeni çekmiş yaşlı birinin parasını çalıyor. Muhtemelen ilki hakkında düşünceniz ''benim de ailem aç olsa ben de aynısını yaparım'', diğeri hakkında düşünceniz ise ''ben asla böyle bir şey yapmam''. Bu yargıları oluşturma sebebiniz kendinizi tanıdığınızdan değil, hırsızlık yapan iki kişiyi tanıdığınızı sandığınızdan kaynaklanmaktadır. İlki hakkında kafanızda evde aç bekleyen çocuklar ve onlara ekmek getiren bir karakter canlanırken, diğeri hakkında daha ''serseri'' bir imaj çiziliyor. Fakat ikisinin de yaptığı eylem aynı. İkisi de insanların zarar görebileceği bir eylem gerçekleştiriyor. İlk hırsız bu eylemi yaparken karısı ve çocukları olan fırıncıyı yanlışlıkla öldürseydi ''ben olsam ben de çalabilirdim'' cümlesini kurabilir misiniz? Peki, siz bu eylemi yaparken yanlışlıkla fırıncıyı öldürmeyeceğiniz ne malum? Bu durumda siz, emekli kadına zarar vermeden hırsızlık yapan adamdan daha kötü olmuyor musunuz?

İnsanların en kolay yaptığı şey başka hayatları yargılamaktır. Dünyanın en kötü insanından, en iyisine kadar oluşturulan yargıların hepsi insan denen varlığı tanımadığımızdan yani ''KENDİMİZİ'' tanımamaktan kaynaklanır. İlk başta söylediğim insandan öldüresiye nefret etmenizin sebebi de budur. Aynı hayatı siz yaşasanız siz de o nefret ettiğiniz insan gibi olabilirsiniz. Siz de aç kalırsanız ve aynı hayatı yaşarsanız haberlerde gördüğümüzde yuhaladığımız katil hırsızlar gibi olabilirsiniz. Şuanki hayatınızı düşünüp ''ben asla yapmazdım'' demeyin. Bebeklikten beri onlarla birebir aynı hayatı yaşadığınızı düşünün. Sizi ondan farklı kılan tek şey, başka zamanda başka yerde başkalarının yanında doğmuş olmanızdır. Aristoteles'e göre de bilgelik, bunu tam anlamıyla kavramaktan geçer. Kendimizi tanımak derken aslında kendi doğamızı tanımaktan bahseder. Bazı insanlar doğuştan zarar verebilecek şekilde doğarlar. Örneğin travma geçirmeden seri katil olmuş insanların beyninin empati duygusunu oluşturan bölümün çalışmadığını söyler. Bu insana karşı aynı hayatı yaşamış olsam ben seri katil olmazdım diyebilirsiniz. Fakat bir çocukluk travması geçirmiş insan için aynısını söyleyemezsiniz. İşin kötü yanı da, eğer sizin de beyninizin empati duygusunu harekete geçiren kısmı hatalı olsaydı seri katil olmanız kaçınılmazdı. Her iki durumda da hepimizin seri katil olma potansiyeli vardır. Fakat burada önemli olan bunları yargılamak veya yargılamamak değildir. Onlar zaten toplumun yitirdiği kişiliklerdir ve onlar için bir şey yapılamaz. Fakat yargılarımız o kadar zararlıdır ki, en ufak hatası olan insanlara kötü gözle bakar onları ötekileştiririz. Fakat bilgelik yolunda adım atmak için düşünmemiz gereken şey, aynı hayatı yaşasaydık biz aynısını yapar mıydık sorusudur. Eğer kendimizi yani insanın doğasını tanıyorsak da cevap bellidir.

Bu yazıyı yazmam asla bu durumu kavrayabildiğim anlamına gelmemektedir. Burada anlattıkların Aristo'nun bilgelik hakkındaki sözünün yorumlanışıdır. Çok yakın bir zamanda başıma bir olay geldi. Adam sokakta gördüğü bir köpeğe anlatmak istemediğim bir biçimde kötü davranıyordu. Elime bir taş alıp adamı kovalamaya başladım. O sırada köpek kaçtı gitti. Buna rağmen adamı kovalamaya devam ettim. O sırada adam yere takıldı ve düştü. Adam yerdeyken elimdeki taşla ona zarar vermek istedim. Çevreden gelen insanlar sakinleştirdi. İnsanlar gelmeseydi belki de zarar verecektim. O an köpeği kurtarmıştım. Ona zarar vermek tamamen nefretimden doğan bir şeydi. Fakat adama zarar vermek ne onu hayvanlara bir daha zarar vermesine mani olacak ne de dünyadaki hayvan şiddetini bitirecekti. Tamamen saf nefret duygusuyla yaklaştığım bu adamın hayatı nasıldı? Bebekliğinden beri yaşadığı hayatın bizzat aynısını yaşasam şuanki gibi hayvan sever mi olurdum yoksa o köpeğe zarar mı verirdim? Şuan sırf bilgeliğe ilk adımı attığımı düşünmek için ben de zarar verirdim diyebilirim. O yüzden köpeği kurtardıktan sonra adamı kovalamak yerine düştükten sonra onu tutup polis çağırmak daha mantıklı diye düşünebilirdim. Fakat o an nasıl düşünemediysem şu anda da biliyorum ki gene düşünemem. Aynı manzaraya tekrar şahit olsam biliyorum ki aynısını yapacağım. Belki de asla bilgeliğe ulaşamayacağız. Belki de Aristoteles bilgeliğin ne olduğunu hakkında yanılıyordur. Fakat bunu dile getirmek benim haddime değildir. Ama şunu biliyorum ki kendimizi yani insan doğasını anlamaya çalışmak, bazı yargılarımızı kırmamızı sağlayabilir. Aristo bile asla kendini bilge olarak görmemiş sadece bilgelik yolunda ilerlemek istemiştir. Bizler de kendi doğrularımızı kenara bırakıp, insan doğasını anlamaya çalışarak empati kurabilir, bu yolda sağlam adımlar atabiliriz. Günün Mottosu'nda şimdilik bu kadar, esenle kalın efenim

Aristo, yıl kadar önce: &#;Bilgelik kendini bilmekle başlar&#; demiştir.

Kendini bilmek, söylendiği kadar kolay değildir. Herkes, kendi görünümünü üç aşağı beş yukarı bilebilir. Ayna, size neye benzediğiniz hakkında fikir verebilir. Yine, telefonlarınızın selfie kameraları ile yamultarak çekilen ve en son teknolojinin yardımı ile ufak tefek hataların ve kırışıklıkların da kapatılmasıyla ortaya çıkan görüntünüz, size kendiniz hakkında biraz fikir verebilir. Ancak dışarıdan nasıl göründüğünüzden çok, iç dünyanızdaki durum kendinizi tanımak için daha belirleyicidir. Kendinizi tanımak, olumsuz bulduğunuz yanlarınızı anlamak, daha iyi bir kişi olmak için önemli bir aşamadır. Yani en önemli kısım, nasıl biri olduğunuz anlamak, kısmıdır. Aristo&#;nun 24 asır önce de söylediği gibi kendini bilmek sadece bilgelik için bir başlangıçtır.

Bir şeyi daha iyi duruma getirebilmek için onu tanımanız gerekir. Daha iyi bir insan olabilmenin de yolu nasıl bir insan olduğunuzu anlamaktan geçer.

Kağıttan bir kayıkta olduğunuzu düşünün. Yağmurla oluşmuş bir akıntıda sürüklendiğinizi gözünüzde canlandırın. Sonunu bilemediğiniz yabancı bir ortamda sürüklenip durursunuz. Şansınız varsa bir çakıl taşına ya da bir kırık dala takılıp durursunuz. Aksi taktirde yolculuğunuz, bir sonraki yağmur mazgalına düşerek son bulur. Sizden geriye pek bir şey de kalmaz.

Kendini tanımadan geçirilen bir hayat yukarıda anlatılan gibidir. Yaşayıp, gidersiniz. Geride pek bir şey kalmaz. Oysa tüm uygarlık ve sanat eserleri insanın geride bir şeyler bırakma çabasından kaynaklanmamış mıdır?

Kendini tanıyan ve daha iyi bir hale gelebilmek için çaba gösteren bir insan benliğini yüceltir. Böyle insanlardan oluşan bir toplum da daha iyiye ve güzele ulaşmak için ortak bir çaba gösterir.

Kendini tanıdıktan, özelliklerini anladıktan sonra bu temel üzerine bir eser inşaa etmek daha kolaydır. İnsan, modern dünyada Aristo&#;nun zamanına göre daha şanslıdır. Görece ömrü çok daha uzundur (Aristo 62 yıl yaşamıştır). Bilgi kaynaklarına erişimi çok daha sınırsız ve kolaydır (Ülkenizde Ansiklopediye -Wikipedi- erişim yasaklanmış bile olsa, bu 24 asır önce ile karşılaştırıldığında hiç bir şeydir). Böyle bir ortamda bile araştırma ve ömür boyu öğrenmekten geri kalmak, kendini tanımayan biri için asırlar öncesine göre daha kolaydır. Bu nedenle kendi kendimizle mücadele edip, bu yaşayıp gitme durumunu değiştirmek için çabalarız.

Bilgelik bir tür aydınlanmadır.
&#;Neden Aydın, aydınlık kavramları bizde bilgeliği canlandırıyor olabilir?&#; sorusuna şöyle bir cevap verilebilir. Einstein çok önemli bir gerçeğin farkına varmıştır. Enerji maddeye, madde de enerjiye dönüşebilir. Ünlü e=mc² formülü bunu ifade eder. Big bang (büyük patlama) teorisine göre evrenin başlangıcında enerji büyük oranda maddeye dönüşmüştür. Maddeye dönüşen enerji yeniden enerjiye dönüşebileceğine göre, bizler geçici olarak maddeye dönüşmüş enerjiden ibaretiz. Üstelik benliği olan ve bunun farkına varmış olan enerjiyiz. Gerçek bu. Belki de bu yüzden iyi ve güzel olan her şey bize aydınlığı hatırlatıyor.
Aynadaki yansımada eserinizi görebiliyor musunuz?

Bir sonraki aynaya bakışınızda kendinize bu soruyu sorun. Çok büyük bir ilerleme kaydetmemiş olabilirsiniz. Ancak kendi yansımanıza baktığınızda, mevcut olanın üzerine birkaç tuğla bile koyabildiyseniz kendinizle olan mücadelenizde bir kazanç elde etmişsinizdir. Kendi iç dünyanızdaki yolculuk için bakmanız gereken yer zihninizin derinlikleridir. Aradığınız gerçekliği orada bulabilirsiniz. Bilgi ile zenginleştirdiğiniz dimağınızda yolu bulmak daha kolaydır. O nedenle soru sormaya, öğrenmeye ve gelişmeye hiç bir zaman ara vermeyin.

Daha aydın çocuklar yetiştirin. Ne konuya ilgi duyuyorsanız o konuda eser vermeye çalışın. Toplumun ilerlemesinde yapı taşı ya da harcı olun. Enerji ya da maddeden olsanız da daha fazlası olabilmek elinizde. Akıntıya kapılıp gitmeyin.

kez okundu

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır