kilyos turban tesisleri / One moment, please...

Kilyos Turban Tesisleri

kilyos turban tesisleri

TURBAN bedavacıları


DYP'li Ömer Bilgin'in 'Aile oteli' gibi kullandırdığı TURBAN'dan 'bedava' yararlananların listesi partililerden müteahhitlere kadar uzayıp gidiyor


Hakan Şanlıtürk Ankara


DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'le mahkemelik olan DYP'li Ömer Bilgin'in TURBAN Genel Müdürlüğü döneminde kurum tesislerinin "aile oteli gibi kullanıldığı, peşkeş çekildiği" ifadesi bulunan bilirkişi raporunda, kimlere bedava hizmet verildiğine ilişkin belgeler de yer aldı.
Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nde devam eden TURBAN davası için hazırlanan Bilirkişi Kurulu Raporu'na eklenen belgeler arasındaki "oda rezervasyonu" evrakının üzerine İngilizce "free - bedava" notu düşülmesi dikkat çekti. "Konaklama belgeleri"ne "Folyo açılmayacak" notu da düşüldü.
Milliyet'in ele geçirdiği listede, müteahhitlerden siyaset ve sanat dünyasına kadar çok sayıda isim yer aldı. Ömer Bilgin'in yakınlarının başı çektiği listedeki bazı isimler şöyle:
- Erkut Şenbaş: DYP eski milletvekili. Eşi ve çocuklarıyla birlikte Aralık 1994'de otelde indirimli kaldı.
- Şükrü Çukurlu: Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürü. Adalya Oteli'nde iki gün kaldı.
- Özer Çiller: Davada sanık Antalya Bölge Müdürü Metin Karaaltın aracılığıyla, yeğenini kendi kontenjanından 10 Mayıs 1994 tarihinde 206 ve 306 numaralı odalarda konaklattı.
- Mr. Alexander: Çiller çiftinin arkadaşı olduğu söylenen Mr. Alexander 20 Eylül 1994'de konuk edildi. Alexander'ın, TURBAN Kemer Marinası'na büyük miktarda borçlandığı öne sürüldü.
- Mesut Rahman: Azeri asıllı İranlı. Çiller'in, boya, badana gibi işlerini yaptırdığı müteahhit.
- Ömer Bilgin: 311 numaralı odada 18 Mayıs 1994'de kaldı. Bilgin'in yakın arkadaşı Gül Taştan, Ömer Bilgin'den bir gün önce 17 Mayıs 1994 tarihinde girdiği Adalya Oteli'nde 25 Mayıs'a kadar konakladı. Ömer Bilgin'in 20 Şubat 1996'da kayınpederi 311 nolu odayı, 26 Şubat 1996'da 311 nolu odayı, 23 Şubat ve 28 Şubat 1996 tarihleri arasında oğlu 432 nolu odayı kullandı. Değişik tarihlerdee Ömer Bilgin'in kayınpederi, oğlu ve Isparta'dan gelen misafirler pek çok odayı kullandılar.
- Serdar Ekiz: Ömer Bilgin'in yeğeni. Değişik tarihlerde otelde bedava kaldı.
- Tolgahan konser grubu: Veysel, Deniz, Mahmut Çinkitaş ve Çağdaş Türker 16 Temmuz 1995'de misafir statüsünde bedava kaldılar.
- Nilda Ergür: DYP Başkanlık Danışmanı. 14 Ocak 1995 tarihinde bedava kaldı.
- Bedia Çelik: Devlet eski Bakanı Baki Ataç'ın danışmanı.

Otel Müdürü: Baskı yapıldı

Bu arada Turban Kilyos Tatil Köyü Müdürü İbrahim Yakın'ın bir mektubu da belgeler arasına alındı. İbrahim Yakın, mektubunda, Bilgin'e şu suçlamaları yöneltti:
"1993 yılında Marmaris Tatil Köyü Müdürü iken, zamanın Genel Müdürü Ömer Bilgin'in sözlü talimatıyla bütün işletmelerimizde ücretsiz olarak misafirler ağırlanmakta hiçbir ücret alınmaması ve aşırı ilgi gösterilmesi için yöneticilere baskı uygalamaktaydı. Aksine davrandığımız takdirde işimize son vermekle tehdit edildik. Ücretsiz kalanların talimatlarını Özel Kalem Müdürü Nesrin Cansızoğlu veya bizzat kendisi bildiriyordu."
İbrahim Yakın, Ömer Bilgin'in ücretsiz olanrak ağırladığı 10 kişilik listeyi de mahkemeye gönderdi.



Yakın tarihte yenilenen Sarıyer Belediyesi Kilyos Sosyal Tesisleri’nde başarılı öğrenciler, sporcular, engelliler, ilçede düzenlenen sosyal amaçlı etkinlikler, uluslararası konferans ve seminerlerde görev alan misafirler konuk edilmektedir.

 

Kilyos’taki Turban takası mümkün değil

Sarıyer Belediyesi’nin AKP’li meclis üyeleri tarafından rant amaçlı Kilyos’taki Turban Tesisleri için takas önerileri, CHP’li Sarıyer Belediyesi tarafından reddedildi. Sosyal medyada oluşturulan algı operasyonlarına karşı ise gereken cevap verildi.

Ocak ayı Sarıyer Belediye Meclisi’nde Adalet ve Kalkınma Partisi Meclis Üyeleri tarafından sunulan, belediyemize ait Kilyos Turban Tesisleri’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile yapılacak parsel takası karşılığında Cumhuriyet, Pınar ve Rumeli Hisarı mahallelerimizin belirli parsellerinde yaşayan vatandaşlarımızın tapu almalarına ilişkin verilen önergenin yasal olarak gerçekleşmesi mümkün değildir.

AKP meclis üyelerinin de aslında çok iyi bildikleri gibi Kilyos TURBAN tesisleri 2001 yılında Sarıyer Belediyesine “Halka açık sosyal tesisler, parklar vb. projelerin uygulamaya konulması suretiyle geniş bir kesimin kullanımına sunulması” şartıyla tahsis edilmiş olup;  “Söz konusu parsel sadece rekreasyon ve turizm amaçlı kullanılabilir, üçüncü şahıslara satılamaz, ticari amaçla kullanılamaz ve bu amacının dışında da devredilemez” ibaresi bulunmaktadır.

Bu gerçekler altında verilen önergenin kabul edilmemesi sonrası özellikle sosyal medya mecralarında “Vatandaşlarımızın tapu alması engellendi.” gibi söylemler ısrarla yaptığımız  “Siyaseti bu işin dışında bırakın.” çağrımızın sonuçsuz kaldığının göstergesidir. Suni gündemler oluşturarak vatandaşlarımızın öncelikli problemlerini suiistimal etmek yerine samimi olma ve doğru olanı yapma vaktidir.

SAMİMİ OLUNSAYDI 2009’DA SORUN ÇÖZÜLÜRDÜ

Yönetimi devraldıktan 3 ay sonra İstinye, Tarabya ve Çayırbaşı’nda bulunan ve üzerinde 314 bina olan vakıflara ait 83.000 m2’lik 9 adet parselin hak sahibi vatandaşlara verilmesi için Milli Emlak’tan devrini istedik. 14 ay bekletildik.

Devretmediler!

Göreve geldikten sonra kısa süre içerisinde tapu sorununu çözmek için devir beklerken, 2010 yılında kanunda değişiklik yapılarak (23/7/2010-6009/35) “Hazine adına tescil edilen taşınmazlar, büyükşehirlerde öncelikle büyükşehir belediyesine devredilir.” maddesi eklenmesiyle karşılaştık. İlçe belediyeleri yerine İBB’ye devri için mevzuat değiştirildi. Vakıf parselleri Sarıyer Belediyesi yerine İBB’ye devredildi. Ancak İBB, yasal olarak kendisine tanınan beş yıl süre içerisinde bu parselleri vatandaşa devretmedi. Süre dolması sonucu bu parseller vakıflara geri döndü. Vatandaş yine ortada kaldı!

HANİ İMAR BARIŞI MÜLKİYET SORUNUNU ÇÖZECEKTİ?

Hatırlanacağı üzere İmar Barışı yasası sonrası her yere “Mülkiyet sorunu çözüldü, imar sorunu çözüldü” diye pankartlar asıldı. Altlığı boş olan yasa üzerinden insanlara umut verildi. Vatandaşın doğru bilgilendirilmesi, içeriğinin doğru anlaşılması için teknik ekibimizle birlikte sahaya indik. Mahallelerde, sitelerde imar barışı bilgilendirme toplantıları yaptık. Radyo, TV programlarında, gazetelerde konuyu detaylı olarak anlatmaya çalıştık.

İmar barışının gecekondu alanlarında tapu sorununu çözmediğini, yapı kayıt belgesinin tapu yerine geçmediğini, imar hakkı oluşturmadığını, düzenlemenin eksikliklerini tek tek anlattık. Hatta bu toplantılarımız sayesinde imar barışını çıkaranlar da ne çıkardıklarını bizden öğrenmiş oldu.

SORUNU SİYASET ÜSTÜ ANLAYIŞ ÇÖZER

Günü kurtarmaya yönelik hareket ederek, gerçeklerden uzak, siyaset malzemesi haline getirerek bu sorunun çözülmesi mümkün değildir. Biz samimiyetten yanayız. Sarıyerlilerin haklarının korunduğu, yasaların halktan yana yorumlandığı anlayışla hareket etmeye her zaman hazırız.

Kilyos Turban’ın başına gelenler

İstanbulluların bir dönem en önemli turizm merkezlerinden olan tesisler, 'ballı özelleştirme'den sonra 'ballı kiralama'nın kurbanı olup gitmiş.

Eski ANAP'lı olduğunu söyleyen bir okurumuzdan (Kilyoslular da anlatmışlardı) tesisin başına gelenleri öğreniyoruz:

‘‘TURBAN, 247 dönümü tapulu; 142 dönümü de Hazine'den tahsisli olmak üzere toplam 389 üzerinde kuruluydu. Özelleştirme İdaresi, buranın tapusunu bilabedel Sarıyer Belediyesi'ne verdi. ANAP'lı Belediye de geçen yıl aylığı 70 milyardan 10 yıllığına kiraya verdi. Sözleşmede, tahsis alanı 80 dönüm geçiyor. Ancak kiracı veya kiracılar alanın tümünü tel örgü ile çevirdiler. Futbol sahası yaptılar; yeşil alanı mahvederek otopark yeri açtılar. Yani ranta kurban ettiler Turban'ı.

Anlamadım; burasını bir kişi mi, birkaç kişi mi kiraladı?

Efendim kiracı Erdal Delikara isimli bir şahıs gözüküyor. Daha önce Laleli yöresinde 'Dallas' Oteli'ni işletmiş. Halen başkanlığını Belediye Başkanı Sedat Özsoy'un yaptığı Sarıyerspor yöneticisi. İnanmak istemiyorum ama Başkanın da gizli ortağı olduğu konuşuluyor. 2001 Mayıs'ında bu yer kendisine ihalesiz kiralanırken, bir holdingin sahibi olan Halil Durmuş'un, Delikara'ya yardımda bulunduğu belirtilmişti. Ancak daha sonra çekildi. Onarımda çalışan işçilere para ödenemiyor; kriz fena vurdu.

Sarıyer Belediyesi'ne bu imtiyazı kim verdi?

Orasını bilmem; zamanın Özelleştirme İdaresi'nden sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova'ya sormak lazım.

Otelin şimdiki durumu nedir?

Sözleşmeye göre, kiralayan iki yıl içinde 4 yıldızlı otel yapacak; süre 2003 Mayıs'ında bitiyor. Şu ana kadar ortaya çıkan bir şey yok. Birkaç konaklama binasında onarım yapıldı, altyapı tesisatı yenilendi. İşin ilginç yanı kira 70 milyar ama belediye 35 milyarını onarım masrafına katkıda bulunmak için almıyor. Bu nedenle sözleşmeye uyulup uyulmadığı tartışma konusu oluyor. Kilyoslular, kapatılan plajın halka açılmasını istiyorlar; Bu konuda muhtarlık ve Güzelleştirme Derneği Sarıyer Kaymakamı'na şikayette bulunuyorlar.

İşte size bir özelleştirme öyküsü...

Efsane-fesane



TOPLUMUMUZDA her zaman abartı egemendir’’ diyen bir okurumuz FB için geçen yıl bazı çevrelerce dile getirilen ‘‘Efsane geri döndü’’sözüne takılmış:

FB'nin geçen yılki şampiyonluğu o kadar abartıldı ki adeta gerçeklerle birlikte başarısı örselenir oldu.

Belli ki efsanenin sözlük anlamı unutulmuş veya efsane ile fesane karıştırılmıştı.

Meydan Larousse, efsane'nin zamanla fesane olarak da adlandırıldığını vurgulayarak, efsanenin sözlük anlamı ‘‘Nakledenin hayal gücünde biçim değiştirerek olağaünüstü niteliklerle donatılarak anlatılan öykü, söylence...’’ şeklinde tarif ediyor.

Bence Fener efsanesi; M. Larousse tarifiyle örtüşmenin yanında fesane tanımı ile eşdeğer bir nitelemedir. Fesane bildiğiniz gibi ansiklopedik sözlük tanımı ‘‘Gerçeğe dayanmayan asılsız öykü.’’

Peki
zaferleriyle ulusu onure eden ve gönence boğan GS'yi nasıl tanımlayacağız? GS'nin ülkemiz 'ilk'lerini sıralamak kanıksandı artık; sıra Avrupa ve dünya ilklerinde.

Arabacı olmaktan aciz kişiler araç sürüyor



SABAH evden çıkıyoruz, akşama sağ salim dönebilecek miyiz hiçbir şeyin garantisi yok. Bu yüzden daha evvel yazdığım gibi bir kere ehliyet sahibi olanlar uzun yıllar ne sağlık kontrolünden ne de trafik kursundan geçiyorlar. Allah'a şükür bari bu konuda devletimiz ehliyet verdiği vatandaşına sonuna kadar güveniyor! Ama kullandığı aracına ise en çok iki yılda bir muayeneyi şart koşuyor (ama ne muayene, aynen resmi geçit ve haraç verme). Sonra da Türkiye'de neden trafik canavarları türüyor deniyor. Bence asıl sebep bu... Salı günü Ankara'daki kazada şoför otobüsün freni patladı demiş. Alakası yok. Otobüsün içindeki yolcuların dediğine göre yokuş aşağı hareket halindeki otobüste asıl kullanan muavinle şoför yer değiştiriyormuş. Cahilliği düşünebiliyor musunuz? Şimdi ne olacak? Ben söyleyeyim; 4 kişiyi öldürüp 7 kişiyi ağır yaralamanın cezası 1 ay hapis ve 5 milyon ağır parası cezası! Elinize silah alıp adam öldürmeye gerek yok. Husumet beslediğine arabanla kazaen çarp öldür, bir ay yat çık.

Ne yazık ki, bugün trafikte yer alan taksi, minibüs ve otobüs şoförlerinin pek çoğu kullanma özürlü... Zira yurdumuzda ilkokul diplomasını dışardan zorla almış, at arabası bile kullanmaktan aciz kişilerin en kolay icra edebildikleri meslek şoförlüktür. Ama denilebilir ki, sabahtan akşama kadar bu trafikte direksiyon sallayan ve günümüz ekonomik şartlarında bu kişiler çıldırmayıp ne yapsın? Ayrıca tahsilli sürücülerin de ne biçim araç kullandığına dair kötü örnekler yok mudur? Tabii vardır ama kötü örnek kurallara uymamayı gerektirmez. Ayrıca ileri sürücülük tekniği uzmanı Sayın Demir Bükey'in dediği hiçbir zaman akıldan çıkartılmamalı:

‘‘Aracınızı kullanırken o anda hayatınızın en önemli işini yapıyorsunuz.’’

DSP
Milletvekili ve Trafik Komisyonu Başkanı Sayın Ahmet Tan'ın meşhur trafik yasa taslağının bir türlü TBMM gündemine alınmamasıyla ilgi şikáyeti vardı. Kendisinin bile taslağın gündemin kaçıncı sırasında olduğunu bilmediğini öğrendik. Yine tatil dönemi geliyor. Allah hepimizi trafik kazalarından korusun.

M. Selçuk DAMGACI ANKARA

Suçumuz sakat olmak mı?



SORUNLARIMIZI ve özrümüzü anlatacağımız bir yetkili bulamıyoruz. Devlet de bu ülkede yaşayan %6'lık bir çoğunluğun sesine kulak vermiyor.

Feke'de doğdum; 1.5 yaşında çocuk felci hastalığı geçirdim. Babamın durumu iyi olmadığı için tedavi ettiremedi ve sol bacağım sakat kaldı. Liseyi bitirdim; S.Ü. Karaman Meslek Y.O'nun tarım alet ve makineleri bölümünü bitirdim. %40 sakat raporum ile iş aramaya başladım. Devlet bu bölümle ilgili işçi almıyor. Bir özel sektör ilanında 'fiziği düzgün olanlar...' diye yazıyor. Devlet büyükleri sakat ve eski hükümlü çalıştırma oranını artırdık diyorlar. Hani nerde uygulama gösterin, lafla olmuyor, uygulama gerek. Onların çocukları sakat değil. Bugüne kadar kaç sakat istihdam edildi. Ancak torpille yeğenleri ve yakınları işe yerleştirildi.

Sakıp Sabancı diyor ki:

‘‘Keşke benim fabrikalarım olmasaydı da çocuklarım sağlıklı olsaydı.’’

Allah kimseyi sakatlıkla terbiye etmesin.

M.ELİBOL-ADANA

Demokrasi



‘‘Demokrasi ile yönetilen ülkelerde, devletin üst makamlarında bulunan kişiler yasalar çerçevesinde gösterilen tepkilere karşı hoşgörülü olmalıdır. Her önüne geleni aşırı ciddiye alacak yerde, biraz esprili, esnek olamaz mıyız?’’

(Abdullah ŞEVKİ-ANKARA)

Polonya bile bizi aşağılıyor



TELEFONDA ‘‘Dayanamadım, kanıma dokunduğu için size iletmeye karar verdim’’ diyor hiddetli bir şekilde Selçuk Dinç:

‘‘Polonya vize ücreti olarak 128 milyon lira alıyor. Türkiye ise 10 dolar... (Macarlar 98, Çekler de 60 milyon TL. alıyormuş.) Yani Türk vatandaşlarından yaklaşık 10 misli fazla vize ücreti tahsil ediliyor. İstanbul Konsolosluğu'nda da aşağılayıcı bir davranışla karşılaşıyorsunuz. Bizlere yapılan onur kırıcı davranıştan utandım. Ankara Dışişleri Bakanlığı'nı aradık; Vize İşleri Dairesi Müdürü Recep Peker yerinde yokmuş; Vize İşleri Genel Müdürü Umur Apaydın da telefona çıkmadı. Yani şikáyetimizden kaçtılar. Yahu bir ülkenin onuru, şerefi ve haysiyeti vardır. Bu beylerin, mütekabiliyet esası olduğundan haberleri yok mudur? Ankara uyuma!’’

MESAJ



HALKIMIZ artık siyasilerin yaptığı beyanlara itibar etmemektedir. Bundan sonra da yazarlar suya sabuna dokunmadan yazılarını yazmaya devam ederlerse aynı akıbetin başına geleceğini söylemek kehanetlik olmayacaktır. Millet artık gözünü açmıştır, bu böyle biline.

Hasan Yaşar ÖZFİDAN

TELEFONDA ‘‘Kanıma dokunduğu için size iletmiyorum’’ diyor Selçuk Dinç:‘‘Polonya vize ücreti olarak 128 milyon lira alıyor. Türkiye ise 10 dolar... (Macarlar 98, Çekler de 60 milyon TL alıyormuş.)Yani Türk vatandaşlarından yaklaşık 10 misli fazla vize ücreti tahsil ediliyor. İstanbul Konsolosluğu'nda aşağılayıcı davranışla karşılaşınca utandım. Bir devletin onuru vardır; Dışişleri mütekabiliyet diye bir sözcüğü bilmiyor mu?

ÇAĞLAR Dönmez'den; 2.1.2001'de Opel Omega 2.2 AT tipi aldım; 13 Mart'ta arıza nedeniyle servise verdim. Tüketici Yasası'na göre, tamir süresi en fazla 30 gün olmasına karşın arabam hálá teslim edilmedi. Bu nedenle ilgili yasanın 'değiştirme yükümlülüğü'ne göre değiştirilmesini istiyorum.

ÖYKÜCÜ Sait Faik Abasıyanık yarın Burgazada'da törenlerle anılacak. Öykü yarışmasını kazanan Yekta Kopan'a da ödülü verilecek. Kültür Bakanı Talay'ın da katılacağı törende çeşitli dinletiler ve gösteriler de yer alacak.

KADIKÖY'den Ahmet Parman'dan: Bağdat Caddesi'ni Taksim'e bağlayan çift katlı özel halk otobüsünü kaldırmakla yanlış yaptınız. Bağdat Caddesi'nde fakirler de oturuyor.

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Yazarın Tüm Yazıları

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır