kocasının karısına verdiği ad / Boşanma Nedenleri - Demirbaş Hukuk Bürosu

Kocasının Karısına Verdiği Ad

kocasının karısına verdiği ad

Boşanma Nedenleri

BOŞANMA NEDENLERİNE ÖRNEKLER

1 &#; AÐIZ VE VÜCUT KOKUSU

Ağız ve vücut kokusu, başlı başına boşanma nedeni değildir. Davalıda varolduğu iddia edilen bu rahatsızlığın tedavisinin mümkün olup olmadığı, davalının tedaviden kaçınıp kaçınmadığı, bu rahatsızlığın evlilik birliğini davacı koca için çekilmez hale getirip getirmediğinin, uzman hekimlerden oluşan sağlık kurulu raporu ile belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
monash.pwAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.

2 &#; CİNSEL İLİŞKİYE GİREMEME

Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması halinde aile birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekir.

Evlenmenin sosyal amacı yanında, belki de daha önemli olarak nesli devam ettirme ve cinsel arzuları tatmin etme gayesi de vardır, tarafların cinsel organları normal yapıda olmasına rağmen, psikolojik sebeple de olsa uzun evlilik süresi içinde cinsel ilişki kuramadıkları kızlık muayenesine dair rapordan anlaşılmaktadır. Bu hal evlilik birliğini temelinden sarsar. Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması karşısında eşlerde birbirine karşı haklı bir nefretin, en azından isteksizliğin doğacağı şüphesizdir. Böyle bir durumu davacı açısından bir kusur olarak kabul etmek mümkün değildir. Ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan ve ondan sonrada devam edip etmeyeceği şüpheli bulunan cinsel yakınlaşmayı beklemek için davacıyı zorlamak açık bir haksızlıktır. Bu koşullar altında davacıdan evlilik birliğini devam ettirmesi beklenemez.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.
Evlilik birliğinin önde gelen gayesi tarafların cinsel uyum içinde bulunmalarıdır. Tarafların evlenme gününden itibaren 22 gün birarada kalmalarına rağmen cinsel birleşmenin olmadığı tartışmasızdır. Davalı tarafça birleşmeye davacı kadının yanaşmadığı, ya da buna engel olabilecek bir kusuru bulunduğu iddia ve ispatlanmış değildir. Davalının fizik olarak normal bulunmasının şu durum karşısında önemi yoktur. Cinsel ilişkiden yoksun bir birliğin davacı için çekilebilirliğinden söz edilemez. Öyle ise istek doğrultusunda boşanmaya karar verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.


3 &#; AMELİYATI VE SAÐLIÐI İLE İLGİLENMEME
Davacının, davalı eşinin yaşamsal önem taşıyan böbrek ameliyatı ile herhangi bir şekilde ilgilenmemesi, kişilik haklarına saldın niteliğindedir.
Türk Medeni Kanunu`nun /2. maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür.
Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldın teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.
Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının eşine salak, manyak dediği, aşağıladığı ve hastalığında ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.


4 &#; EŞİ KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ HİTAPLAR
Davacı tanıklarının anlatımlarıyla davalının, sakatsın ne biçim adamsın, paranın nasıl harcanması gerektiğini dahi bilemiyorsun şeklinde sözlerle davacı eşini küçük düşürücü hitaplarda bulunduğu ayrıca &#;ben bu adamla Almanya ya gidebilmek için evlendim&#; gibi söylentileri yaydığı gerçekleşmiştir. Davalının belirlenen tutumu ve davranışları ortak hayatı kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarstığı açıktır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.
Davalı eşine muhtelif zamanlarda ağır hakaretlerde bulunmuş, kocası da bu hakaretler karşısında davalıyı evin kilidini değiştirip eve almamış, davalıya bakmamıştır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığından, boşanmaya karar verilmelidir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.

5- KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ SUÇTAN MAHKÛMİYET
Dava, sayılı Türk Medeni Kanununun maddesinde yer alan &#;&#; davalı eşin küçük düşürücü bir suç işlemesi&#; sebebine dayanan boşanma isteğine ilişkindir. Davalı koca hakkında tarihinde işlediği suçtan ötürü ( gasp suçundan ) Türk Ceza Kanununun maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış, koca, bu suçtan tarihinde tutuklanmış, tarihinde nakti kefaletle bırakılmış, yapılan yargılaması sonucu Çorum Ağır Ceza Mahkemesince; sanığın eylemi, Türk Ceza Kanununun maddesinde yer alan kimsenin namusunu veya şeref ve haysiyetini ihlal edecek, isnatlarda bulunmak tehdidiyle menfaat istihsal etmek olarak vasıflandırılarak bu madde uyarınca hapis cezasına mahkum olmuştur. Mahkumiyet kararı tarihinde kesinleşmiştir. Kocanın işlediği suç, ahlaki redaet ve kötü hiçbir karakter ürünü olan bir eylem olup, küçük düşürücü niteliktedir. Kadının davalıyı tutuklu iken cezaevinde ziyaret etmiş olması da eşini affettiği anlamını taşımaz. Kocanın bu davranışı birlikte yaşamayı da çekilmez hale getirmiştir. Boşanmaya karar verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.


6 &#; EŞİNİ AİLESİYLE OTURMAYA ZORLAMAK
Eşini ailesi ile birlikte oturtmak da, oturmaya zorlamak da evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve dolayısıyla boşanma kararı verilmesi gerektiğini gösterir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.

7 &#; EŞİNİ İŞ YERİNDE KÜÇÜK DÜŞÜRMEK
Yapılan soruşturma toplanan delillerle davalının davacıyı bulunduğu iş ortamında küçük düşürdüğü, hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verile
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.
 

8 &#; EŞLERİN AYNI EVDE OTURMAKTA OLMALARI BOŞANMA TALEBİNİN REDDİNİ GEREKTİRMEZ
Eşlerin birlikte oturmakta olmaları, boşanma davasının reddi için başlı başına bir neden olarak kabul edilemez. Tarafların gösterdikleri delillerin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.
 

9 &#; BOŞANMA HÜKMÜNÜN UZUN ZAMAN TEBLİÐ EDİLMEMİŞ OLMASI
Mahkemece tarihinde boşanma kararı verilmiştir. Hüküm uzun süre tebliğe çıkarılmamış ve bu arada evlilik birliği devam ettiğinden tarafların tarihinde müşterek çocukları S.B. dünyaya gelmiştir. Boşanma hükmü kesinleşmeden evlilik birliği devam ettiğinden yıllar sonra davacının hükmü tebliğe çıkarması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup kabul edilemez. ( TMK. md. 2 ) Birliğin çekilmez hal almadığı belirlendiğinden davanın reddi gerekirken yazılı şekilde boşanmaya karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.
Tarafların anlaşmaları sonucu günlü kararla boşanmalarına karar verilmiştir. İlam harcının alınmasını öngören tahsil makbuzu tarihlidir. Tahsilat tarihinde gerçekleşmiştir. Karar `da tebliğe verilmiştir. Davalı süresi içinde hükmü temyiz etmiş, temyiz dilekçesinde hakim önündeki kabul beyanının hiçbir irade sonucu olmadığını, karardan sonra tarafların evlilik birliğini devam ettirmeyi kararlaştırmış ve üç yıl süre ile mutlu beraberliği sürdürmüş olduklarını belirtmiştir.
Davacı temyiz dilekçesine verdiği cevapla davalının açıklanan üç yıllık birliktelik iddiasını doğrulamıştır.
Davalı belirtilen bu üç yıllık beraberlik döneminde çektirilen fotoğraflarını dilekçesine ekli olarak sunmuştur. Gerçekten tarafların bu fotoğraflarda mutlu görüntüler sergiledikleri el ele kol kola çekilen fotoğraflarda çocukların büyüyüp geliştikleri görülmektedir.
Belirlenen bu durumda,
1- Tarafların boşanma kararına rağmen evlilik birliğini bozmamış olmaları, üç yıl süre ile boşanmamış gibi birlikteliklerini sürdürmüş olmaları hakim önündeki açıklamalarının serbest ve samimi bir irade ürünü olmadığını göstermektedir.
2- Davacı kocanın üç yıl karı koca gibi yaşantısını sürdürmesi eşine evliliğin devam edeceği konusunda güven vermesi ve üç yıl sonra üç yıl önceki mali koşullarla boşanmayı sağlamak üzere, kararı tebliğe çıkarması Medeni Kanunun 2. maddesiyle öngörülen iyiniyet koşullarıyla da bağdaşmaz.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.

10 &#; KADININ EŞİYLE YURTDIŞINA GİTMEMESİ
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle dava, sayılı Yasa ile değişik M.K.`nun /1. maddesine dayalı olarak açılmıştır. Taraflara fiilen bir araya gelip, karı koca olmamışlardır. Toplanan delillerle, evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olduğu kanıtlanamamıştır. Mahkemece verilen boşanma kararına ağırlıklı gerekçe yapılan, kadının kocası tarafından adına pasaport çıkarılıp, vize de temin edildiği halde, Almanya da çalışmakta olan kocası yanına gitmemiş olması, M.K.`nun değişik maddesine göre açılan davanın kabulüne de esas alınamayacağına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi sulu ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.  

11 &#; KARISINI YURT DIŞINA GÖTÜRMEMEK
Tarafların evliliği 4 yılı bulmasına rağmen davacının isteğine rağmen davalının karısını yanına yurtdışına götürmediği, infak ve iaşesini sağlamadığı, Türkiye`ye senelik izinlerinde geldiğinde de karısına ilgisiz olduğu toplanan delillerden anlaşılmış olup davalının bu tutumu evlilik birliğini temelden sarsıcı nitelikte olup boşanmaya karar verilmesi gerekir.
Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmelidir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.

12 &#; KADININ BAŞKA ERKEKLE RESİM ÇEKTİRMESİ
Davacı kocanın &#;Gaye&#; ismindeki bir kadınla gayrimeşru ilişki kurarak adeta karı koca hayatı yaşamak suretiyle aile birliğine karşı çok ağır bir kusur içerisinde bulunmasına karşılık davalı kadına atfedilen kusur tarafların müşterek çocuklarının öğretmeni ile samimi bir pozda resim çektirmesi olayıdır. Davacı koca tarafından mahkemeye ibraz edilen bu fotoğrafın hangi koşullar altında çekildiği belli değildir. Ancak sadece bu resim dosya kapsamına göre davalı kadının çocuğun öğretmeni ile gayrimeşru bir ilişki içerisinde olduğunun kabulüne elverişli değildir. Bu nedenlerle Usul ve Yasa`ya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.

13 &#; KADININ EV İŞLERİNİ YAPMAMASI ( Hastalık-Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması )
Davalı kadının ev işlerini yapamamasının hastalığından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. İradi olmayan bu davranış ile hastalık, tek başına boşanma sebebi sayılamaz. Medeni Kanunun / maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanunun /1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.

14 &#; KADININ HAKSIZ ŞİKAYET İLE KOCASININ ONURUNU KIRMASI
Taraflar arasındaki &#;boşanma&#; davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ( Kırıkkale İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi )nce davanın reddine dair verilen gün ve // sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi`nin gün ve sayılı ilamıyla; ( &#; Davalı kadın günlü dilekçe ile C. Savcılığına başvurarak kocasının aydan beri Ayşe adındaki kızla aynı evde kaldığını, yatağa birlikte girdiklerini, banyoda beraber olduklarını beyan ederek cezalandırılmalarını istemiş ( evveliyatının ) dilekçeye eklenmesini istemiştir. Dilekçedeki son cümleden anlaşıldığı gibi, kadının daha önceki tarihte başka bir başvurusu da mevcut bulunmaktadır.
Dinlenen tanıklar, davalı ile, davacı karısının yeğeni Ayşe arasında ilişki bulunduğu yolunda şayia bulunduğunu ifade etmişlerdir.
Davalı kadının şikayeti üzerine kocası ve adı geçen Ayşe hakkında soruşturma yapılmış, Devlet Hastanesinin günlü raporu ile Ayşe`nin bakire olduğu tesbit edilmiş ve takipsizlik kararı verilmiştir.
Davalı, kocasını, ( baldızının kızı ile yani davalı kadının yeğeni ile ) cinsel ilişkide bulunmakla itham etmiş ve bunun ay sürdüğünü de şikayet dilekçesinde açıklamış, kızın bakire olduğunun tespit edilmiş olması karşısında, kadının iddiası dayanaksız kalmıştır. Kadın işbu iddiasını, başka suretle ispat edememiş, böylece kocasına karşı haksız, dayanaksız ve özellikle onur kırıcı ithamlarda bulunmuştur. İşte kadının bu yersiz şikayet ve ithamı dolayısı ile kocanın onuru sarsılmış olup, ortak hayatının devamına imkan kalmamıştır. Öyle ise boşanma kararı verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.

15 &#; KADININ HIRSIZLIK YAPMASI
Kadının kuyumcudan bilezik çalması ve bunun anlaşılması üzerine bilahare iade etmesi şeklinde oluşan eyleminin, evlilik birliğini temelinden sarsıcı nitelikte kabulü gerekir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.

16 &#; KADININ İFFETSİZLİÐİ HAKKINDA DEDİKODU ÇIKMASI
Kadının iffetsizliği yolunda yaygın bir dedikodu bulunması ve bu söylentinin koca tarafından çıkarılmaması halinde ailede güven duygusu kalmayacağından bu dedikodu sebebiyle meydana gelen geçimsizlik boşanma sebebi sayılmalıdır.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.

17 &#; KAYINPEDER-KAYINVALİDE
Davalının ve davcının anne-babasının davacıyı sürekli azarladıkları, kocanın bu davranışlara sessiz kaldığı gibi evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri de yerine getirmediği, kimseyle görüşmesine izin vermedikleri anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya ( monash.pw /1 )karar verilmelidir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.
Kadının kocasına hakaret ettiği, kayın validesini de tehdit ettiği ve dövdüğü kesinleşen ceza dosyası ile sabit olup kocanın da karısını başkası ile ilişki kurmakla suçlayıp, bağımsız ev temin etmediği, geçimsizlikle her iki tarafın da eşit kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Boşanmaya karar verilmesi gereklidir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.

18 &#; KENDİ EYLEMİ İLE NİŞANLISINI KIZLIKTAN MAHRUM EDEN KİŞİNİN NİKÂHTAN SONRA ONUN KIZ OLMADIÐINI İLERİ SÜRMESİNİN KADINA KARŞI BAÐIŞLANMAZ BİR KUSUR OLDUÐU
Nişanlık dönemindeki cinsel ilişkileri yüzünden davalının zifaf gecesi kız çıkmaması doğaldır. Kendi eylemi ile nişanlısını kızlıktan mahrum eden davaca kocanın fesih davası reddedilmeli, davranışı ile ortak hayatı çekilmez hale getirdiği için davalının açtığı mukabil boşanma davası kabul edilmelidir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.

KOCANIN ERKEK ARKADAŞLARINI EVE GETİRİP İÇKİLİ TOPLANTI YAPMASI
Toplanan delillerden davacının, karşı koymasına rağmen davalı kocanın erkek arkadaşlarını eve getirip içkili toplantı yapmakta ısrar ettiği, böylece tatsız olaylara ve kadının kocasına karşı beslediği güven duygusunun sarsılmasına sebep olduğu gerçekleşmiştir. Kocanın bu davranışı sonucu aile birliğinin temelli sarsıntıya uğradığının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekir.

20 &#; KADININ HAKARETİ KOCANIN SARHOŞLUÐU
Toplanan delillerden davalının muhtelif yer ve zamanlarda eşine karşı &#;adi, şerefsiz içki içiyorsun, evin bereketi kalmıyor&#; şeklinde hakaret ettiği, kocası ile ilgilenmediği, onun çamaşırlarını yıkamadığı, yemeğini yapmadığı, kocanın da aşırı şekilde alkol aldığı, hakaret ettiği ve eşini dövdüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda evlilik birliği eşler bakımından müşterek hayatı sürdürmelerine imkan bırakmıyacak biçimde temelinden sarsılmıştır. Eşlerin birinin kusurunu, diğerinden üstün tutmaya imkan yoktur. Eşit kusurludurlar. O halde mahkemece boşanmaya karar verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.

21 &#; KADININ ŞAHSİ DAVASINDAN VAZGEÇMESİ/EŞİNİ CEZADAN KURTARMAYA MATUF OLUP BOŞANMA DAVASI YÖNÜNDEN EŞİNİ AFFETTİÐİ ANLAMINA GELMEYECEÐİ
Davacı &#; davalı kocanın davalı &#; davacı kadını dövdüğü sabittir. Kadının şahsi davasından vazgeçmesi, eşini cezadan kurtarmaya matuf olup, boşanma davası yönünden eşini affettiği anlamına gelmez.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.

22 &#; NİKAHTAN SONRA DÜÐÜN YAPILMAMIŞ OLMAMASI
Nikâhtan sonra düğün yapılmamış olması da başlı başına boşanma nedeni olamaz.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.

23 &#; DAVALI EŞİN SARA HASTASI OLMASI
Davalının &#;temporal tipte epilepsi ( sara )&#; hastası olduğu anlaşılmaktadır. Eşlerden birinde bu hastalığın varlığı başlı başına bir boşanma sebebi değildir. Davalının hastalığının tedavisinden kaçındığına dair bir delil olmadığı gibi, alınan raporda ruhsal bakımdan evliliği, yürütebilecek yeterliğe sahip olduğu da belirlenmiştir. Davalının sara hastası olması dışında evlilik birliğini temelinden sarsacak ve müşterek hayatın devamına imkan bırakmayacak nitelikte başkaca somut bir hadisenin varlığı ortaya konulmamıştır. O halde, davanın reddi gerekir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T.

24 &#; SEDEF HASTALIÐI BOŞANMA SEBEBİ DEÐİLDİR

Sedef hastalığının tedavisinin doktor raporu ile mümkün olduğu belirlendiği gibi, bu hastalığın evlilik birliğini diğer taraf için çekilmez hale getirmediği de toplanan delillerle saptanmıştır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. / K. / T.


Avukat Huseyin Demirbaş

Karı Kocanın Karşılıklı Görevleri

33,6K

Bütün peygamberlerin ve bütün mukaddes kitapların ortak hedefi, tüm insanların mutlu olmalarıdır. Hedeflenen bu mutluluğun gerçekleşmesi için, yerine getirilmesi gereken çeşitli görevler vardır. Aile ocağında karı kocanın birbirlerine karşı olan görevleri, bu alanda önemli bir yer tutmaktadır. Kur’ân-ı Kerim’de bir ayette, bu konuya şöyle işaret edilmektedir:

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجاً لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

“Kendilerinde huzur bulmanız için, kendi türünüzden eşler yaratması ve böylece aranızda derin bir sevgi ve şefkat var etmesi de, Allah’ın ayetlerinden/delillerindendir. Muhakkak ki bunda, düşünen bir halk için çıkarılması gereken dersler vardır.”[1]

Karı kocayı aynı türden yaratan Allah, aralarında sevgi ve merhameti oluşturmakta ve onlara, soylarının devamı için oğullarla torunları nasip etmektedir.[2] İnsan nesli, bu şekilde devam etmektedir. Allah’ın Kur’ân’da haber verdiği bu saygı, sevgi, huzur, saadet ve mutluluğun aile ocağında oluşması ve oğullarla torunlara böyle bir ortamın hazırlanması için, karı kocanın birbirlerine karşı olan görevlerini Allah ile peygamberin haber verdiği şekilde bilinçli olarak, dürüst bir şekilde yerine getirmeleri gerekmektedir. Ancak onların birbirlerine karşı olan görevlerini yerine getirmeleri neticesinde, toplumun en küçük kurumu ve aynı zamanda temel taşı olan aile, sağlıklı bir yapıya kavuşabilmektedir. Bunun için her kişi, önce kendi görevlerinin ne olduğunu öğrenmeye çalışmalı ve bu görevleri yerine getirme çabası içerisinde bulunmalıdır.

Erkek, genel bir kural olarak ailenin büyüğü durumundadır. Kur’ân’ın çeşitli ayetlerinde buna işaret edilmektedir:           

وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكُيمٌ

“Erkeklerin hanımları üzerinde hakları olduğu gibi, hanımların da kocaları üzerinde meşru hakları vardır. Ancak erkeklerin, kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır.”[3]

الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاء بِمَا فَضَّلَ اللّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنفَقُواْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِّلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّهُ

“Erkekler, kadınların koruyup koruyucularıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler, ailenin geçimini temin etmek için kendi mallarından harcamaktadırlar. İyi kadınlar, eşlerine karı itaatkârdırlar; Allah’ın kendilerini koruması sayesinde, onlar da gaybı korurlar.”[4] 

Bu ayetlerden anlaşıldığına göre ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’in de “Erkek, aile fertlerinin yöneticisidir”[5] diye buyurduğuna göre erkek, aile ocağının yöneticisidir. Ancak erkek, çeşitli nedenlerden dolayı aile ocağını yönetmekten aciz olduğu veya kadın bu konuda daha başarılı olduğu durumlarda, kadın bu görevi üstlenmektedir. Ayrıca Hz. Muhammed (s.a.v.)’in, “Kadın, eşinin evinin ve çocuklarının yöneticisidir”[6] anlamındaki hadisinde de haber verildiği gibi, kadının aile içinde yönetim sorumluluğu vardır. Aslında kadın ve erkek, bir nevi görev taksimini yaparak aileyi yönetmektedirler. Esas olan, aralarındaki dürüstlük samimiyettir. Psikolojik yapı gereği kadın, kocası tarafından sevilince ve erkek, hanımından saygı görünce mutlu olur.

Bu ve benzeri ayetlerde dikkat çekilen diğer bir husus ise erkek, kadının koruyup kollayıcısı, reisi ve büyüğü olarak onun ihtiyaçlarını temin etmek mecburiyetindedir. Bu konuda bilgi veren başka bir ayet şöyledir:

وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ أَوْلاَدَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ أَرَادَ أَن يُتِمَّ الرَّضَاعَةَ وَعلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ

“Anneler, istedikleri zaman/normal olarak bebeklerini tam iki yıl emzirirler. Annelerin yiyeceği ve giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir.”[7]

Buna göre erkek, aile fertlerinin olduğu gibi kadının da yeme, içme, giyinme, barınma, ısınma, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlarını temin etmek mecburiyetindedir. Aile reisi olarak erkeğin, bunları temin etmek için çalışması, insani bir görev ve dini bir sorumluluktur. Aynı zamanda erkeğin bunları temin etmek için çalışması, dini açıdan ibadet olarak kabul edilmektedir. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in de bu konuda söylediği pek çok hadis vardır. Bu hadislerden bazıları şöyledir: 

            “Bir adamın harcadığı paraların en değerlisi, kendi aile fertleri için harcadığı paradır.”[8]

            “Senin, hayır yollarında harcadıklarının en sevap olanı, kendi ailenin ihtiyaçları için harcadığın paradır.”[9]

            “Allah’ın rızasını gözeterek kendi ailenin ihtiyacı için harcadığın nafakadan, hatta yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmadan bile mükâfat göreceksin.”[10]

            “En büyük sevap, insanın kendi aile fertleri için harcadığı paranın sevabıdır.”[11]

            “Bir kişi, sevabını Allah’tan beklemek suretiyle kendi aile fertleri için harcamada bulunduğu zaman, yaptıkları, kendisi için sadaka olur.”[12]

            “Malından kendi ihtiyaçların için harcaman, senin için bir sadakadır. Kendi aile fertlerinin ihtiyaçları için harcaman, senin için bir sadakadır. Kendi eşinin ihtiyaçları için harcaman, senin için sadakadır.”[13]

            “Eşinin, senin malından yemesi, senin için sadakadır.”[14]

            “Kendi nefsinin ihtiyaçlarını karşılaman, senin için bir sadakadır. Kendi çocuğuna yedirip içirmen, senin için bir sadakadır. Kendi eşine yedirip içirmen, senin için bir sadakadır. Çalıştırdığın işçine/hizmetçine yedirip içirmen, senin için bir sadakadır.”[15]

Bu ayet ve hadislerden anlaşıldığına göre, erkeğin hanımına ve diğer aile bireylerine bakması, onlarla ilgilenmesi ve onların ihtiyaçlarını temin etmesi, kendisi için sevap sayılmaktadır. Hatta insanın bu yoldaki harcamaları, yaptığı harcamaların en hayırlısı olarak değerlendirilmektedir. Bir erkeğin, kendi hanımına bu şekilde bakmasının, onun ihtiyaçlarını temin etmesinin minneti de söz konusu olamaz. Çünkü bunlar, onun asli görevlerindendir. Önemi nedeniyle Hz. Muhammed (s.a.v.), “İnsanın, bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerini ihmal etmesi, günah olarak kendisine yeter”[16] diyerek, insanın, geçimini sağlamakla yükümlü olduğu kişileri ihmal etmesinin büyük bir günah olduğunu haber vermiştir. 

Hz. Muhammed (s.a.v.), erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde haklarının olduğunu haber vermiştir.[17] Sahabeden biri Hz. Muhammed (s.a.v.)’e, “Bir hanımın, eşinin üzerinde ne gibi hakları vardır?” diye sormuş. Hz. Muhammed (s.a.v.), onun bu sorusuna karşı şu cevabı vermiştir: “Yediğin gibi ona yedirmen, giydiğin gibi ona giydirmen, onun yüzüne vurmaman, ona kötü söz söylememen ve onun yatağını terk etmen gerektiği zaman, evin içinde terk etmen.”[18]

Yüce Allah erkeklere, “Hanımlarla hoş geçinin”[19] demek suretiyle, erkeğin hanımı ile iyi geçinmesini emretmektedir. Hz. Muhammed (s.a.v.) de, “İman bakımından en kâmil olan müminler, ahlakı en güzel olanlardır ve sizin en hayırlınız, hanımına hayırlı olanınızdır ”[20] diyerek, eşine iyi davranarak ona hayırlı muamelelerde bulunan erkeklerin, hayırlı insanlar olduğunu açıklamıştır. O, erkeklerin hanımlarını dövmelerini yasaklamış[21] ve hanımını döven erkeklerin hayırlı kimseler olmadıklarını söylemiştir.[22] Hz. Aişe (ö. 95/) validemiz de, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in, hiçbir eşini dövmediğini ve onlara el kaldırmadığını haber vermiştir.[23] Bu konu ile ilgi diğer bazı hadislerde de şöyle buyurmuştur:

“Müminlerin iman bakımından en mükemmel olanları, ahlakı en güzel olanları ve eşine en yumuşak davrananlarıdır.”[24]

“Sizin hayırlınız, eşine ve aile bireylerine hayırlı olanınızdır. Ben, bu konuda sizin en hayırlınızım.”[25]

Hz. Muhammed (s.a.v.), veda hutbesinde çeşitli konulara değinmiştir. O, bu hutbede kadınlar hakkında da şu açıklamalarda bulunmuştur:

“Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’a karı gelmekten sakınmanızı tavsiye ederim. Siz, kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onları eş olarak Allah adına söz vererek helal edindiniz.”[26]

Muhammed İkbal, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in, “Bana dünyada üç şey sevdirildi: Namaz, kadın ve güzel koku”[27] anlamındaki hadisi izah ederken, kadını bir hizmetçi olarak görmemenin gerektiğini, böyle yanlış bir anlayışın İslam dini ile hiç bağdaşmadığını dile getirmeye çalışmıştır.[28]

Çok güzel konuşan Esma binti Yezid, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ilk biat eden Medineli hanımlardan biriydi. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) huzuruna çıkar, kadınların sormaya çekindikleri konuları ona rahatlıkla sorardı. Sevgili peygamberimiz de Esma’yı takdir eder, utanma duygusunun dinlerini öğrenmeye engel olmadığını söyleyerek Medineli hanımları överdi. Esma hatun, Hz. Muhammed’den (s.a.v.) seksen bir hadis rivayet etmiştir. Bir gün sahabe hanımlar, onu Hz. Muhammed’e (s.a.v.) göndermişler. Esma, onun huzuruna çıkınca şunları söyledi:

“Anam babam sana feda olsun ya Resûlallah! Ben, sana kadınların elçisi olarak geldim. Allah, seni bütün erkek ve kadınlara peygamber olarak göndermiştir. Biz, sana ve senin Rabbine iman ettik. Kadın olduğumuz için, eşimizin evinde oturur, ona karılık yapar ve çocuklarını karnımızda taşırız. Erkekler ise, Cuma namazı kılmak, camiye ve cemaate gitmek, hastaları ziyaret etmek, cenazelerde bulunmak, birden fazla hacca gitmek gibi hususlarda bize üstünlük sağlamış bulunuyorlar. Bütün bunların en önemlisi, Allah yolunda cihada çıkmaktır. Erkekler, bu türlü görevler nedeniyle evden çıktıkları zaman, kadınlar olarak biz, onların mallarını koruruz, iplik eğirip onlara elbise yaparız, çocuklarını besleriz. Buna göre biz kadınlar, erkeklerin bu ve benzeri konularda kazandıkları hayır ve sevaplara ortak olamaz mıyız?” Esma’nın bu sözlerini pek beğenen Hz. Muhammed (s.a.v.), ashabına dönerek, “Siz, bir kadından din konusunda sorduğu bir soruda bundan daha güzel bir söz işittiniz mi?” diye sormuş. Sonra da Esma’ya dönerek ona şunları söylemiştir:

“Ey hanım! İyi anla ve seni buraya gönderen hanımlara da iyice anlat ki, bir kadının kocasıyla güzel geçinip onun hoşnutluğunu kazanması, sevap bakımından o saydığın üstünlüklerin hepsine denktir.”[29] Bu olaydan sonra Esma, kadınların hatibi anlamında “Hatibetu’n-Nisa” lakabıyla anılmıştır.[30] Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bu olayda anlattığı, kadının kocasıyla güzel geçinip onun hoşnutluğunu kazanması olayı, aile hayatının mutluluğunda son derece etkili olan bir faktördür. Bu nedenle olacak ki o, başka hadislerde de bu olayın önemi üzerinde durup bu konuda açıklamalarda bulunmuştur: “Hangi kadın kocasının hoşnutluğunu kazanarak vefat ederse, Allah ondan razı olur”[31]

Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Hepiniz birer çobansınız ve hepiniz çobanlığınızdan sorumlusunuz. Devlet amiri bir çobandır. Adam, ehli (aile bireyleri) arasında bir çobandır ve çobanlığından sorumludur. Kadın, kocasının evinde bir çobandır ve çobanlığından sorumludur. Hizmetçi, hizmet ettiği kişinin malı içerisinde bir çobandır ve çobanlığından sorumludur. (Evet) hepiniz çobansınız ve çobanlığınızdan sorumlusunuz.”[32] Bu hadiste de belirtildiği gibi kadın, kocasının evinde bir çoban konumundadır ve çobanlığından sorumludur. Onun malını, canını, neslini, namusunu korumak mecburiyetindedir ve bu konularda kocasına karşı herhangi bir hıyaneti olmamalıdır. Bunun yanında Hz. Muhammed (s.a.v.) kadının, kocasının uygun görmediği kimseleri evine almamasının gerektiğini de vurgulamıştır.[33]

Hz. Muhammed (s.a.v.), veda hutbesinde sosyal içerikli çeşitli konularda açıklamalarda bulunmuştur. Önemi nedeniyle kadınlarla ilgili ve kadın hakları konusunda da geniş bilgi vermiştir. O, veda hutbesinde kadınlarla ilgili açıklamalarının bir bölümünde şöyle söylemiştir:

“Dikkat ediniz! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin onlar üzerindeki hakkınız, onların yataklarınıza ihanet etmemeleri ve sevmediğiniz kimseleri evinize almamalarına dikkat ediniz! Onların sizin üzerinizdeki hakları ise, giyecek ve yiyecek hususunda onları mahrum etmemenizdir.”[34]

Karı kocanın karşılıklı görevleri, birbirlerini tamamlayan bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Kadının, kadınlık görevini yerine getirmek suretiyle kendisi kocasına beğendirmeye, ona güven vermeye çalışması gerektiği gibi,[35] erkeğinde karşılıklı güven, saygı ve sevgiyi oluşturmak için çaba sarf etmesi icap eder. Çünkü evlilik, karı kocanın karşılıklı saygı, sevgi, sadakat ve birbirlerine verecekleri güven ile yürür.[36]

Sonuç olarak karı koca, birbirine karşı dürüst olmalı. Karşılıklı samimiyet ve dürüstlük, iki tarafı da mutlu eder. Erkek, karısının geçimini temin etmek ile sorumludur. Kadının böyle bir sorumluluğu yoktur. Erkek çalışır, hem kendine hem de karısına bakar. Kadın çalışıyorsa, kazancı kendisine aittir. Kazancını harcamada serbesttir. Bu gibi konular, evlenmeden önce konuşulmalıdır. Aksi takdirde sonradan problemlerin yaşanmasına sebep olmaktadır. İdeal olan, kadın ile erkeğin samimiyetle birbirini tamamlamalarıdır. Arada yalan ve hile gibi şeylerin yaşanmaması gerekir. Aksi takdirde birbirlerine olan güveni kaybederler. Güven bitince, her şey biter. Kadın, kocasına karşı eğilip saçlarını onun için süpürge edecek şekilde saygı gösterirse, erkek, karısının incinmemesi için bir çift ayakkabı olup onun ayağına girer.  

Herkese böyle bir mutluluk diler, selam saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.


KAYNAKLAR

[1]er-Rûm 30/

[2]Bkz. el-A’râf 7/; en-Nahl 16/

[3]el-Bakara 2/

[4]en-Nisa 4/

[5] Buhârî, Nikâh, 81; Müslim, İmâre, 20; Ebû Dâvûd, İmâre, 1; Tirmizî, Cihâd,

[6]Buhârî, Nikâh, 81; Müslim, İmâre, 20; Tirmizî, Cihâd,

[7]el-Bakara 2/

[8]Müslim, Zekât, 38; Tirmizi, Birr, 42; İbn Mâce, Cihad, 4; İbn Hanbel, V,

[9]Müslim, Zekât,

[10] Müslim, Vasiyet, 5.

[11]İbn Hanbel, II,

[12]Buhârî, İman, 41; Müslim, Zekât, 48; Nesâî, Zekât, 60; Tirmizi, Birr, 42, İbn Hanbel, IV,

[13]Müslim, Vasiye, 8; İbn Hanbel, I,

[14]Müslim, Vasiye, 8.

[15]Müslim, Vasiye, 8; İbn Mâce, Ticaret, 1; İbn Hanbel, IV,

[16]Ebû Dâvûd, Zekât, 45; İbn Hanbel, II, , , ,

[17]Tirmizî, Redâ’, 11; Tefsir, 9/1; İbn Mâce, Nikâh, 3; Beyhakî, V,

[18]Ebû Dâvûd, Redâ’, 41; İbn Mâce, Nikâh, 3; İbn Hanbel, IV, , ; V, 5.

[19]en-Nisa 4/

[20]Buhârî, Edeb, ; Tirmizi, Rada’, 11; İbn Hanbel, II, ; Mansur Ali en-Nasıf, et-Tac el-Cami’ li’l-Usul fî Ahadisi’r-Rasûl, Daru İhyai’l-Kutubi’l-Arabî, Beyrut tsz. I,

[21]Buharî, Tefsîr,91/1; Nikâh, 94; Edeb 44; Müslim, Cennet, 49; Tirmizî, Tefsir 91; İbn Mace, Nikâh,

[22]Ebû Dâvûd, Nikâh, 42; İbn Mace, Nikâh, 51, Dârımî, Nikâh,

[23]Müslim, Fezâil, 79; Ebû Dâvûd, Edeb, 4; İbn Mâce, Nikâh,

[24]Müslim, Fedâil, 68; İbn Mace, Nikâh, 50; Tirmizî, Birr, 47, Nesâî, es-Sünenü’l-Kübra,

[25]el-Emir Alauddin Ali b. Belban İbn Hibbân, Sahihu İbn Hibbân bi Tertibi İbn Belban, thk. Şuayb Arnavut, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut , Nikâh, IX,

[26]Müslim, Hac, ; Ebû Dâvûd, Hac,

[27]Nesâî, Nisa, 1.

[28]İkbal, Benlik ve Toplum, s.

[29]Ebu’l-Kasım Ali b. el-Hasan b. Hibetillah b. Hüseyn İbn Asâkir, Tarihu Medineti Dımaşk, Beyrut , VII, , ; XXIX, ; Ebubekir Muhammed b. Hüseyn el-Beyhakî, Şuabu’l-İmân, Mısır tsz. VI, ; İzzeddin Ebû’l-Hasen Ali b. Muhammed b. Abdülkerim el-Cezerî İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, Mısır , VII, 19; es-Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr fi’t-Tefîri bi’l-Me’sûr, Muhammed Emin Remc ve Şurekâuh, Beyrut tsz., II, ; Ali Osman Ateş, “Esma bint Yezîd”, DİA, İstanbul ,  XI,

[30] M. Yaşar Kandemir, Peygamberimin Sevdiği Müslüman, Zafer Yayınları, İstanbul , s. ,

[31]Tirmizî, Radâ’, 10; Süleyman b. Ahmed et-Taberânî, el-Mü’cemü’l-Kebîr, Mısır tsz. XIII, ; Ebu Abdillah Muhammed b. Abdillah el-Hâkim en-Nişâbûrî, el-Müstedrek Ala’s-Sahihayn, Beyrut ,  IV,

[32]İbn Allan, Delilu’l-Falihîn”, II,

[33]Buhârî, N,kâh, 84, 86; Müslîm, Zekât, 84; Ebû Dâvûd, Savm, 73; Tirmizî, Savm, 64; İbn Mâce, Sıyâm,

[34] Ebû Osman Amr b. Bahr el-Câhuz, el-Beyân ve’t-Tebyîn, thk. Hasan es-Sendûbî, Dâru İhyâi’l-Ulûm, Beyrut , II, ; Abdurrahmân es-Suheylî, er-Ravdu’l-Ünf fî Şerhi’s-Sireti’n-Nebeviyyeti li İbni Hişâm, thk. Abdurrahmân el-Vekîl, Dâru’l-Kutubi’l-Hadise, Kahire , VII, ;  Ahmet Zeki safve, Cemheretu Hutubi’l-Arab, Şirketu Mektebe ve Matbaati Mustafa el-Babî el-Halebî, Mısır , I,

[35]Nasiruddin Tusî, Ahlak-ı Nasırî, trc. Anar Gafarov ve Zaur Şükürov, Litera Yayıncılık, İstanbul , ; Kınalızade Ali Efendi, Ahlak-ı Alai: Devlet ve Aile Ahlakı, yayına hazırlayan: Ahmey Kahraman, Tercüman Temel Eser, yayın yeri ve yılı yok, s.

[36] Ahmet Hamdi Akseki, Ahlak İlmi ve İslam Ahlakı: Ahlak Dersleri, sadeleştiren: Ali Arslan Aydın, Nur Yayınları, Ankara , s. ; M. Abdullah Draz, Kur’ân Ahlakı, trc. Emrullah Yüksel ve Ünver Güney, İz Yayıncılı, İstanbul , s.

Yeni Yayınlar

   

Makaleler III Çağdaş Türk Dilleri: Talat TEKİN, Yayıma Hazırlayanlar: Emine YILMAZ-Nurettin DEMİR

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Üç ciltlik derlemenin birinci cildinde 35, ikinci cildinde 54 ve bu cildinde 62 yazı olmak üzere Prof. Dr. Talat Tekin’in yarım yüzyıl içerisinde yazmış olduğu çalışma bir araya getirilmiştir. İlk iki ciltte olduğu gibi bu cildin içindeki yazılar da kronolojik olarak kitaba alınmıştır. Bu şekilde bir sıralama yazarın elli yılı aşan meslek hayatında âdeta bir leitmotif durumundaki konuları göstermesi aynı zamanda yazarın Türkiye Türkolojisinde çok tartışılan dil devrimi, Türk dillerinin adlandırılması ve sınıflandırılması gibi konulardaki görüşlerini yansıtması bakımından da önemlidir.

 Önceki ciltlerden farklı olarak sadece 10 yazının İngilizce, geri kalanın Türkçe olduğu bu cilt, aynı zamanda Türkiye Türkolojisinin son 50 yılının önemli tartışma ve araştırma konularına bir katkı olarak da görülebilir.

2, 3 ve 4 numaralı makaleler yazarın Trabzon İlköğretmen Okulunda çalıştığı 50’li yılların başında Trabzon’da yayımlanmakta olan Genç Öğretmen dergisi ile (2) Halk Gazetesi’nde (3, 4) yer almıştır. Söz konusu üç makale Trabzon İl Halk Kütüphanesinde bulunmuş ve yeniden dizilmiştir.

 

 

Makaleler II Tarihî Türk Yazı Dilleri: Talat TEKİN, Yayıma Hazırlayanlar: Emine YILMAZ-Nurettin DEMİR

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Makaleler II Tarihî Türk Yazı Dilleri başlıklı bu ciltte, Prof. Dr. Talat Tekin’in yılları arasında yayımlanmış 27’si Türkçe, 27’si İngilizce olmak üzere toplam 54 yazısı yer almaktadır. Bunların 12’si tanıtma, değerlendirme, eleştiri türü yazılardır. Makalelerin büyük bir bölümü 45 yıllık bir sürede kitabın sonundaki künye bilgilerinde de görüleceği üzere CAJ, UAJb, AOH, JSFOu, FUF, TDAY-Belleten, Erdem, JAOS, TDA, DA, TL gibi ulusal veya uluslararası bilimsel dergilerde, armağan kitaplarda ve ansiklopedilerde yayımlanmıştır.

Yazıların ortak yönünü Eski ve Orta Türkçe metin yayınları, bu yayınlar üzerine yapılan değerlendirmeler veya dönemle ilgili belli konuların ayrıntılı olarak incelenmesi oluşturmaktadır. Bazı makalelerin hem Türkçeleri hem de İngilizceleri yayımlanmış, bunlar kitaba alınmıştır. 15, 29 ve 23 numaralı makaleler, sırasıyla 13, 26, 27 numaralı İngilizce makalelerin Türkçeleridir. 18 numaralı Türkçe makale isim benzerliğine rağmen 14 numaralı İngilizce makalenin çevirisi değildir. 14, 17, 18, 32; 24, 33 ve 31, 36 numaralı makaleler ise birbirinin devamı niteliğindedir ancak, makalelerin kitaptaki dizilişinde kronolojik sıra gözetildiği için bunlar kitapta art arda yer almamıştır.

 

 

Makaleler I Altayistik: Talat TEKİN, Yayıma Hazırlayanlar: Emine YILMAZ-Nurettin DEMİR

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bu kitap, günümüz Türkiye Türkolojisinin en önemli isimlerinden birisi olan Prof. Dr. Talat Tekin’in yüz elliden fazla yazısını bir araya getirmeyi amaçlayan dizinin ilk cildini oluşturmaktadır. Okuyucular için bir bölümüne ulaşılması zor olan, değişik tarihlerde ve yerlerde yayımlanmış yazıların genel içerikleri dikkate alınarak dizi, üç cilt olarak tasarlanmıştır.

Birinci ciltte Altayistik, ikinci ciltte Eski ve Orta Türkçe ve üçüncü ciltte de çağdaş Türk dilleri ile ilgili yazıların yer alması planlanmıştır. Yazarın daha önce Türkoloji Eleştirileri (Simurg ) ve Tarih Boyunca Türkçenin Yazısı (Simurg ) başlıkları altında kitaplaştırılmış olan makaleleri ayrıca, Türk Dili dergisinin Türk Şiiri Özel Sayısı I’de (Eski Türk Şiiri) yayımlanmış olan “İslâm Öncesi Türk Şiiri” (s. ) ve “Karahanlı Dönemi Türk Şiiri” (s. ) adlı makaleleri de kitap boyutundaki hacimleri ve kolay ulaşılabilirlikleri dikkate alınarak bu üç cildin kapsamı dışında bırakılmıştır.

Birinci cildi oluşturan Altayistik için seçilmiş bulunan 35 yazının ikisi tanıtma/eleştiri, 33’ü makaledir. 35 yazının 25’i İngilizce, biri Rusça ve 9’u Türkçedir.

 

 

Türk Dili Üzerine Araştırmalar IV: Zeynep KORKMAZ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Prof. Dr. Zeynep Korkmaz’ın yılları arasında kaleme aldığı makaleleri, Türk Dil Kurumu tarafından Türk Dili Üzerine Araştırmalar başlığı ile iki cilt hâlinde önce , daha sonra da yılında basılmıştı. Prof. Dr. Korkmaz’ın yılları arasındaki makalelerini içine alan 72 araştırma yazısı da yılında bu serinin III. cildi olarak yayımlanmıştır.

Bu çalışma ise yazarın yılları arasındaki yedi yıllık sürede yazdığı 41 makaleden oluşmaktadır. Bu makalelerden her biri ya bir araştırma ürünüdür ya da yerli ve yabancı çeşitli üniversiteler tarafından düzenlenen bilimsel toplantı, kongre ve sempozyumlarda sunulmuş bildiriler yahut da Türk Dili, TDAY-Belleten, Dil Araştırmaları vb. hakemli dergilerde yayımlanmış yazılardır. Bu yazılar da yine bir konu sınıflandırmasından geçirilerek 7 ayrı bölümde toplanmıştır.

 

 

 

Türk Dili Üzerine Araştırmalar III: Zeynep KORKMAZ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eldeki III. ciltte yer alan ve 72 makaleden oluşan yazılar yine kendi içinde bir konu sınıflandırılmasından geçirilerek altı bölüm hâlinde basılmıştır. Böylece yılları arasını kapsayan ve her biri ayrı yıllarda yerli ve yabancı çeşitli bilimsel dergilerde yayımlanmış olan makaleler, okuyucuların ilgisine sunulmuştur.

Kitap hâlindeki yayınlarımızın tamamı ile yılları arasındaki araştırma yazılarının yıllara göre dağılımı bu cildin sonuna alınmıştır.

 

 

Türk Dili Üzerine Araştırmalar I-II: Zeynep KORKMAZ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Türk Dili Üzerine Araştırmalar adlı eser, Prof. Dr. Zeynep Korkmaz’ın yılları arasında her biri birer bilimsel dergide yayımlanmış olan makalelerinden oluşmaktadır. Bir araya toplanmış olan bu yazılar, Eski Türkçeden günümüze kadar uzanan süreçte dil ve kültür tarihimizin farklı konularına, farklı yazı dillerine ve lehçelerine ilişkin araştırmaları içermektedir.

Eserde makaleler yazılış tarihlerine göre değil, konularına ve kronolojik sıraya göre sekiz ayrı bölümde toplanmıştır.

İki cilt hâlinde olan eserin üçüncü baskısı birleştirilerek yapılmıştır.

 

 

Doğumunun Yılında Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun Armağanı: Editörler: Leylâ KARAHAN-Hüseyin YILDIZ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Ömrünü Türklük bilimi çalışmalarına adayan Prof. Dr. Ahmet Bican ERCİLASUN; bugüne kadar çok sayıda eser yazmış, bilim adamları yetiştirmiş, bu alanda çalışan birçok araştırmacıya destek olmuş, cesaret vermiş, yol ve yön göstermiştir.

Bu kitap, Prof. Dr. Ahmet B. ERCİLASUN’a Türk diline, Türk kültürüne, Türk dünyasına yaptığı üstün hizmetlerden dolayı Türk Dil Kurumu tarafından yaş armağanı olarak hazırlanmıştır. Kitapta, Prof. Dr. ERCİLASUN’un dostlarının anıları, meslektaşlarının ve öğrencilerinin bilimsel yazıları bulunmaktadır.

 

  

SÜLEYMAN ÇELEBİ VE VESÎLETÜ’N-NECÂT (İNCELEME-TENKİTLİ METİN-DİL İÇİ ÇEVİRİ-AÇIKLAMALI DİZİN): M. Fatih KÖKSAL

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

İslami Türk edebiyatının en güzel eserlerinden biri olan Vesîletü’n-Necât, şöhreti ve tesiri düşünüldüğünde bütün bir Türk edebiyatı tarihi için “özel” sayılabilecek bir metindir. Türk irfanında, müellifi Süleyman Çelebi’nin verdiği ad olan Vesîletü’n-Necât’tan çok “Mevlid” olarak yer bulmuştur. Süleyman Çelebi’nin Mevlid’inin, Türk diliyle yazılmış bütün eserler arasında en çok okunan, dinlenen, söylenen eser olmak gibi bir özelliği de vardır.

Bu çalışmanın “inceleme, metin, dizin” olmak üzere üç ana bölümden oluştuğunu söyleyebiliriz. İnceleme kısmında Süleyman Çelebi’nin hayatı, Vesîletü’n-Necât’ı ve münferit şiirleri üzerinde durulmuştur. “Metin” başlığı altında, öncelikle tenkitli metinde kullanılanlar olmak üzere bahis konusu olan on iki nüsha tanıtılmış; beyitlerin bugünkü Türkçeyle nesir çevirileri yapılmıştır. Metinden sonra özellikle eser üzerine bilimsel çalışma yapmak isteyecekler için hazırlanan “Açıklamalı Dizin”e yer verilmiştir.

 

NİMŞEHİT VE ŞİİRLERİ (GİRİŞ-İNCELEME-ÇEVİRİ YAZI-AKTARMA): NeşeHARBALİOĞLU

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Çağdaş Uygur edebiyatının önde gelen temsilcilerinden olan Nimşehit; şiir, masal, opera, manzum roman türünde eserler vermiştir. Söz konusu çalışma şairin ulaşılabilen şiirlerine dayanmaktadır.

Nimşehit’in hayatını, edebî faaliyetlerini, şiirlerini konu alan bu eser; Giriş, Birinci Bölüm (Nimşehit’in Hayatı ve Edebî Faaliyetleri), İkinci Bölüm (Nimşehit’in Şiirlerinde İçerik), Üçüncü Bölüm (Nimşehit’in Şiirlerinde Dış Yapı), Dördüncü Bölüm (Nimşehit’in Şiirlerinde Dil ve Üslup), Metin ve Sonuç bölümlerinden oluşmaktadır.

 

TÜRKİYE TÜRKÇESİ AĞIZLARINDAN SEÇMELER: Ağız Araştırmaları Bilim ve Uygulama Kolu, Editörler: Leylâ KARAHAN, Özgür AY

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Türkiye’de ağız araştırmaları alanı, yaklaşık yüz yıllık bir birikime sahiptir. Özellikle son yıllarda derleme-inceleme ve sözlük çalışmalarına hız verilmiştir. Birçok il ve bölgenin dil malzemesi ortaya çıkarılmış, bu malzemeler dil bilimi ilkeleri doğrultusunda değerlendirilmiştir.

Eser, Türkiye’deki ağız araştırmaları uzmanlarının ve Türk Dil Kurumu Ağız Araştırmaları Bilim ve Uygulama Kolu üyelerinin ortak çalışmasının ürünüdür; Türkiye Türkçesi ağızları hakkında genel bir kanaatin oluşmasına, konuya ilgi duyanların bilgi edinmesine yardımcı olmak için hazırlanmıştır.

Bu kitap aynı zamanda, üniversitelerdeki ağız araştırmaları dersleri için işlevsel bir malzeme niteliğindedir. Kitapta, Türkiye sınırları içinde çeşitli bölgelerden seçilen 20 ilin ağız özellikleri ve bu ağızlarla ilgili derleme metinleri bulunmaktadır.

 

TÜRKÇE TEMEL KELİMELERİN ÇAĞRIŞIM SETLERİ (TOPLUM DİL BİLİMSEL BİR İNCELEME): Gülcan ÇOLAK

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Kelimelerin çağrışımları üzerine yapılan araştırmalar; kelimeler arasındaki yapısal ve anlamsal bağlantılara, bu bağların semantik ve fizyolojik temellerine, kişi ve toplumların kültürel ve zihinsel kodlarına dair ipuçları sunduğu gibi yeni kelimelerin mevcut kavramlarla bağlantı kurularak öğrenilmesi ve korunmasına yönelik de önemli veriler sağlar. Bu kitap da kelime çağrışımları üzerinden anlam bilimi ve toplum dil bilimi çalışmalarına bir katkıda bulunma niyetiyle hazırlanmıştır.

Eser, dört bölümden oluşmaktadır. “Dilin Kültürel ve Nörofizyolojik Temelleri” başlıklı birinci bölümde, toplumsal ve kültürel çevre ile dil ilişkisi, dilin beyindeki organizasyonu gibi

konulara değinilmiştir. “Çağrışımın Nörofizyolojisi ve Kelimelerin Çağrışımı” başlıklı ikinci bölümde; çağrışım düşüncesi, çağrışımın nörofizyolojisi, kelimelerin çağrışımı ve bu konu üzerine yapılan çalışmalar ele alınmıştır. “Türkçe Temel Kelimelerin Cinsiyetlere ve Toplumsal Tabakalara Göre Çağrışımları” başlıklı üçüncü bölümde ise çağrışım araştırmasının yöntemi ve örneklemi ile hedef kelimeler hakkında bilgi verilirken “Türkçe Temel Kelimelerin Çağrışım Setleri” başlıklı dördüncü bölümde her bir hedef kelimenin cinsiyetlere ve toplumsal tabakalara göre çağrışımları tablo hâlinde sunulmuştur.

 

TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE SÖZ VARLIĞI ÜZERİNE İNCELEMELER: Türkçenin Eğitimi-Öğretimi Bilim ve Uygulama Kolu, Editör: Musa ÇİFCİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Söz varlığı kavramını oluşturan sözler; kelimeler, terimler, deyimler, atasözleri ve kalıp sözler, bir dilin işlenip zenginleştikçe çoğalan, birikerek hazine değeri kazanan somut olmayan kültürel mirasını oluşturmaktadır.

Türkçenin söz zenginliği üzerine hazırlanan eser, üç bölüm olarak kurgulanmıştır. Söz varlığı üzerine kaleme alınan ilk bölüm; özellikle söz varlığının dil eğitim öğretimindeki yerini ve önemini irdeleyen, niteliğini çeşitli boyutlarıyla inceleyen yazılardan oluş­maktadır. İkinci bölümde, söz varlığının belirlenmesi çalışmalarını ve yön­temlerini inceleyen çalışmalar bulunmaktadır. Üçüncü bölümde ise söz var­lığını geliştirme yollarının ve uygulamalarının ağırlıklı olduğu çalışmalar yer almaktadır.

Eserde, alan yazarlarının söz varlığı karşılığı olarak kullandıkları tek bir terim bulunmadığından yazarların söz varlığı yanında tercih ettikleri diğer kullanımlar da korunmuştur.

 

TÜRK FİLOLOJİSİ VE YAZI TARİHİ: Altay AMANJOLOV, Aktaran: Kenan KOÇ Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eser; “Türk filolojisine giriş” dersini alan öğrencilere ve bu sahaya ilgi duyan okuyuculara Türk filolojisinin oluşumu, gelişme tarihi, Türk lehçelerinin sınıflandırılması, Eski ve Çağdaş Türk edebî lehçelerinin yazı sistemleri ve yazılı metinlerin tahlili metotları konularında bilgiler sunmaktadır. Türk filolojisi, sosyal bilimler dersi olduğu için dersin içeriğinde yer alan Türk yazılı metinleri lengüistik, edebî, tarihî ve kültürel araştırma bakımından incelenmiştir.

Kazak Türklük bilimcisi Altay S. Amanjolov’un Türki Filologiyası jäne Jazuv Tarihi adlı eseri, Türk dilinin yazı öncesi dönemini, Köktürk yazısının kökeni sorununu ve oluşma aşamalarını, yazıda şekil-ses ilişkisinin gelişmesi gibi pek çok meseleyi ele almaktadır.

Bu çalışma, adı geçen önemli eserin Kazak Türkçesinden Türkiye Türkçesine aktarmasıdır.

 

TÜRK DİLLERİNDE SON TAKILAR:Yong-Sŏng Lİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bu çalışmada, ilk kez eski ve yeni bütün Türk dil ve lehçelerinde kullanılan son takılar ile son takı görevindeki adlar ele alınmıştır.

Eserin “Giriş” bölümünde “Terimin Tanımı, Bu Konuda Yapılan Çalışmalar, Terimlerin Tespiti ve Sıralanması, Yeni Görüşler, Yazı Çevrimi Hakkında, Kısaltmalar ve İşaretler” adlı başlıklara yer verilmiştir. “Son Takılar” adını taşıyan ikinci bölüm, “Son Takılar” ve “Son Takı Gibi Kullanılan Adlar” başlıklarına ayrılmıştır. Her iki kısımda da son takı olan kelimeler alfabetik olarak sıralanarak örneklendirilmiştir. Kitapta ayrıca, örneklerin Türkiye Türkçesine aktarması da yapılmıştır. Üçüncü bölümde çalışmadan elde edilen sonuçlar listelenmiş; Türk dilleri ve lehçeleri için hazırlanan “Dizinler” bölümü ile çalışma sona ermiştir.

 

TÜRK DİLLERİNDE BİRİNCİL UZUN ÜNLÜLER: Talat TEKİN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Türk dillerinde birincil uzun ünlülerin varlığı tartışması ilk olarak on dokuzuncu yüzyılın ortalarında başlamış; uzun yıllar Türkolojinin gündeminde kalmıştır. Türkolog Talat TEKİN bu konuyu doktora tezinde savunmuştur. Ana Türkçede uzun ünlülerin varlığı ve bunun bugünkü Türk dillerine yansıması üzerine olan bu çalışma, ilk olarak yılında Ana Türkçede Aslî Uzun Ünlüler adıyla basılmıştır. Çalışmanın Halaçça verilerin eklendiği ikinci baskısı ise ’te yılında yayılmıştır.

“Ön Söz” ve “Giriş” bölümleriyle başlayan eser, dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, modern dil ve lehçelerdeki birincil uzun ünlüler ayrı ayrı örnekleriyle incelenmiştir. İkinci bölümde tarihî lehçelerdeki uzun ünlüler ele alınmış; üçüncü bölümde birincil uzun ünlülerin neden olduğu seslik değişme ve gelişmelere yer verilmiştir. Dördüncü bölümde ise birincil uzun ünlülerin çıkış üzerinde durulmuş; “Ek” başlığı altında da Ana Mongolcadaki uzun ünlüler üzerinde durulmuştur.

 

TÜRK DİL REFORMUNDA AVRUPA DİLLERİNİN ROLÜ: Klaus RÖHRBORN, Çeviren: Şeri̇fe ÖZER

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bu çalışma, Alman Araştırma Kurumunun (Deutsche Forschungsgemeinschaft) desteğiyle yılında toplanmaya başlanan kaynak malzemeler ile meydana getirilmiştir. Türk dil reformunun bir tarihçesi niteliğindeki çalışma, Prof. Dr. Klaus Röhrborn’un Türkiye Türkçesinde yeni türetilmiş kelimelerin yapılış metotlarını araştırdığı eserin Türkçeye kazandırılmış şeklidir.

Eserde, Türkiye Türkçesinde yapılan dil reformu Ziya Gökalp’ten itibaren tarihsel kronolojiyle anlatıldıktan sonra Atatürk Dönemi’nde ve daha sonra dil reformu sürecinde izlenen yöntem ve bu yöntemde yabancı dillerin etkisi dil bilimsel bir incelemeyle açıklanmış; Eski Türkçeden itibaren Türkiye Türkçesi grameriyle uygunluğu ve yabancı dillerin neolojik kelimelerde etkileri bilimsel bakış açısıyla belirtilmiştir.

 

TÜRK DİLİNDE ÇEKİRDEK EKLER: Ahmet Bican ERCİLASUN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 96 sayfa

Çekirdek ekler, Türkçe kelimelerin etimolojisi için son derece önemlidir. Bu eklerin belirlenmesinden sonra ancak bazı kelimelerin kökenlerine gidebilmek mümkündür. Çalışmanın “Giriş” kısmında bu husus ele alınmış ayrıca, bu çalışmada özel olarak kullanılan bazı yöntem ve terimler de kısaca açıklanmıştır.

Kitabın ana konusu, çekirdek ekler olmakla birlikte bu bahse geçilmeden önce birleşik ekler ve gramerleşme üzerinde de durulmuştur. Çekirdek ekler incelenirken Türkiye Türkçesinin lehçe sözlükleri esas alınmıştır.

 

ERZURUMLU MUSTAFA DARİR: SİRETÜ’N-NEBİ TERCÜMETÜ’D -DARİR (İNCELEME-METİN-DİZİNLİ SÖZLÜK), Hazırlayan: Mustafa ERKAN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Darir’in Siretü’n-Nebi’si XIV. yüzyıl sonlarında, Mısır Memluk sahasında meydana getirilen ve Eski Anadolu Türkçesini temsil eden önemli bir dil yadigârıdır. Siretü’n-Nebi, ihtiva ettiği malzeme açısından üzerinde önemle durulması gereken bir eserdir.

Diğer taraftan eser içinde bir hayli manzum metin bulunmakla birlikte daha çok nesir ağırlıklıdır. Bu bakımdan da Eski Anadolu Türkçesinin cümle yapısına ışık tutabilecek mahiyettedir. İlk siyer tercümesi olması, ilk mevlit manzumesini, çeşitli naatları ihtiva etmesi sebebi ile muhtevası yönüyle dinî açıdan da önemlidir.

Dört bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde; yazarın hayatı, eserleri, Siretü’n-Nebi’nin nüshaları, dil ve üslubu, edebiyat ve kültür hayatımıza etkileri üzerinde durulmuştur. Gramer notları bölümünde; nüshanın imla özellikleri, ünlü ve ünsüzlerin yazılışları, morfolojik yapısı, ses yapısı ele alınmış; sayıları da belirtilerek geniş şekilde örnekler verilerek değerlendirilmiştir. Metin bölümünde ise eserin Topkapı Sarayı nüshası yazı çevirimi olarak verilmiştir. Sözlük ve dizin bölümleri yeniden değerlendirilmiş; özel isimler dâhil bütün kelimeler alfabetik sıra ile dizilmiştir.

 

SAHA DESTANLARI KIIS DEBİLİYE DESTANI, Anlatan: Nikolay Petroviç BURNAŞOV, Hazırlayan: Doğan ÇOLAK

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Sahalar, destancılık geleneği bakımından oldukça zengin bir arşive sahiptir. Bu çalışma ile Sahaların hem zengin kültür, inanç ve düşünce dünyasının ortaya konulması hem de ele alınan metnin dil hususiyetlerinin belirlenmesi hedeflenmiştir.

Eser “Giriş” ve “Metinler” bölümlerinden meydana gelmiştir. “Giriş” bölümünde ilk olarak Saha Türkleri ve Türkçesi hakkında bilgi verilmiştir. Ardından genel olarak Saha destanlarına değinilmiştir.

Bu bölümden sonra, eserin esasını oluşturan Kııs Debiliye destanı hakkında bir değerlendirme yapılarak destanın derlendiği Nikolay Petroviç Burnaşov hakkında kısa bir bilgi verilmiştir.

Orijinal metnin Latin harfli transkripsiyona eserde yer verilmiş; Kiril harfli orijinal metne ise hacim bakımından yoğunluk oluşturmaması açısından yer verilmemiştir. Metinler kısmında okuyucuya kolaylık sağlaması için çeviri yazılı orijinal metin ile Türkiye Türkçesi aktarması karşılıklı sayfalarda eşit şekilde oluşturulmuştur.

 

NEZRALİ’NİN ÇAĞATAY TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ (GİRİŞ-METİN-İNCELEME-NOTLAR-DİZİN), Hazırlayan: Farhad RAHİMİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bu çalışma, XVII. yüzyılda yılları arasında İran’da Neẕr-‘Alı̇̄ tarafından yazılan Çağatay Türkçesi-Farsça sözlüğü incelemek, eserden elde edilen dil bilgisel ve sözlüksel malzemeyi ortaya koymak ve başka eserlerle karşılaştırarak bu eserin Türk dilinin gelişme sürecine olan katkısını belirlemek amacıyla yazılmıştır. yılları arasında yazılan bu eser, Mı̇̄rzā Mehdı̇̄ Ḫan Esterābādı̇̄’nin Senglaḫ sözlüğüne kaynaklık etmiştir.

Eser; kısa bir giriş, mukaddime, üç fasıl ve hatimeden ibarettir. Çağatay Türkçesi-Farsça iki dilli bir sözlük olan bu eser, madde başları ve örnekler hariç Farsçadır.

Sözlükte toplam madde sayısı ’tir. Eserdeki maddeler genellikle Çağatay Türkçesi alanından seçilmiştir. Sözlükte çok sayıda nazım ve düzyazı örnekleri yer almaktadır. Örneklerin çoğu Nevāyı̇̄’nin eserlerinden, özellikle de Ġarāyibü’ṣ-Ṣıġar ve Fevāyidü’l-Kiber adlı eserinden seçilmiştir. Birçok Moğolca sözcüğe yer verildiği gibi nadiren Arapça ve Farsça sözcüklere de rastlanmaktadır.

 

MÜDERRİS HASAN EFENDİ: ĠĀYETÜ’L-MÜNTEHĀ Fİ̄-TEDBİ̄Rİ̄’L-MERŻĀ (HASTALIKLARIN TEDAVİSİNDE EN SON NOKTA)(İNCELEME-METİN-DİZİN-TIPKIBASIM), Hazırlayan: Talat DİNAR

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bu çalışmada, Müderris Hasan Efendi tarafından kaleme alınan Ġāyetü’l-Müntehā Fı̇̄-Tedbı̇̄ri’l-Merżā adlı tıbbi içerikli eser, hem söz varlığı hem de dil özellikleri bakımından kapsamlı bir incelemeye tabi tutulmuştur. yüzyılda yazılmış tıbbi içerikli bu kitabın incelenmesiyle yüzyıl Türkçesinin dil özellikleri ve söz varlığı eserin verdiği malzeme nispetinde ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Çalışmada, eserin Süleymaniye Kütüphanesi Fatih numaralı nüshası esas alınmış; metin, çeviri yazı işaretleriyle Latin alfabesine aktarılmıştır.

Çalışma, temel olarak “Giriş, İnceleme, Metin ve Dizin, Sonuç, Kaynaklar ve Tıpkıbasım” bölümlerinden oluşmaktadır.

 

TÜRK ATASÖZLERİ SÖZLÜĞÜ: Belgin TEZCAN AKSU-Şükrü Halûk AKALIN-Recep TOPARLI

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Atasözleri, söz varlığında önceden var olan ve bellekte yer edinen, yaşanılan duruma ve konuya uygun olduğu düşünülerek konuşmada, yazıda kullanılan kalıplaşmış sözlerdir.

Bilinen en eski dönemlerden başlayarak Türkçede sav, deme, atalar sözü, mesel, darbımesel (çokluğu durubuemsal) ve günümüzde de atasözü diye ad­landırılan söz varlığı ögeleri, uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söy­lenmiş ve halka mal olmuş, öğüt verici nitelikte söz olarak tanımlanır.

Kökleri tarihin karanlık dönemlerine kadar uzanan Türklerin binlerce yıllık deneyimleriyle oluşmuş, sınamalarıyla doğruluğu kanıtlanmış atasözleri büyük bir söz hazinesi ve kültür zenginliği olarak kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze ulaşmıştır.

Bu çalışma, Türkçenin söz varlığının önemli bir bölümünü oluşturan atasözlerimizi toplu hâlde sunmayı amaçlayan bilimsel bir araştırma ürünüdür. Yazma ve basma atasözü kaynaklarımızdan yararlanılarak hazırlanmıştır. Her atasözünün açıklaması yanında verilmiş; açıklamaların olabildiğince kısa ve anlaşılır olmasına dikkat edilmiştir.

Sözlüğün sonunda verilen sözcük dizininden yararlanılarak aranılan sözün geçtiği veya belirli kavramlar içeren atasözlerine ulaşmak mümkün olabilecektir.

 

MUALLİM NÂCİ: MEKTEB-İ HUKŪK-I ŞÂHÂNE’DE VERİLEN [DİL VE EDEBİYÂT] DERSLERİN[İN] HÜLÂSASI, Hazırlayan: Fethi GEDİKLİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Muallim Nâci’nin Hukuk Mektebinde verdiği ve sonradan Mecmûa-i Muallim’de yayımladığı dil ve edebiyat dersleri, dil bilgisi konularını ele alması bakımından dikkati çekmektedir. Mecmûa-i Muallim’de “Mekteb-i Hukūk-ı Şâhâne’de Verilen Derslerin Hülâsası” başlığı altında geçmekte olan derslerin adı, daha belirgin olması için köşeli ayraç içindeki ifadelerle “Mekteb-i Hukūk-ı Şâhâne’de Verilen [Dil ve Edebiyât] Derslerin[in] Hülâsası”na dönüştürülmüştür. Adından da anlaşılacağı üzere incelenen metin, Hukuk Mektebi öğrencilerine verilen dil ve edebiyat derslerinin özetleridir.

Çalışma; Giriş, Nâci’nin metni, Türkçe Sözlük’te Bulunmayan Kelimeler Sözlüğü, Terimler Sözlüğü bölümlerinden oluşmuştur.

 

KUZEY GRUBU TÜRK LEHÇELERİNDE EDATLAR: Ercan ALKAYA

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eserde, Kıpçak Türkçesinin çağdaş temsilcileri olan Tatar, Kazak, Kırgız, Başkurt, Karakalpak, Kumuk, Nogay, Karaçay-Balkar, Kırım Tatar ve Karay Türkçelerinde kullanılan edatlar incelenmiştir. Türkçenin “Kuzey Grubu”nu oluşturan bu lehçelerin edatları; yapı/köken, kullanılış ve fonksiyon bakımından ele alınmıştır. Bu lehçelerin edatları incelerken, lehçelerle ilgili metinler ve inceleme eserleri kullanılmış; öncelikle edebî eserlere başvurulmuştur.

İncelenen her edat on lehçedeki (tespit edilmişse) varyantlarıyla ele alınmış ve zaman zaman yapı, anlam ve işlevlerine göre değerlendirilerek edatın tarihî köküne dair köken bilgisi incelemesi de yapılmıştır.

Yaklaşık olarak doksan eserden fişlenmiş olan metinlerden seçilen örneklere göre hazırlanan bu çalışma, genel anlamda Kuzey Grubu Türk lehçelerinin edatlarını ortaya koyabilecek niteliktedir.

 

KAZAK DESTANLARI XI KOBLANDI BATIR DESTANI: Anlatan: Marabay JIRAV-Mergenbay JIRAV, Hazırlayan: Halil ÇETİN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Kazak halkının uzun yıllar göçebe kültürü etkisinde kalması, onların sözlü kültür ürünleri yönünden çok zengin olmasına sebep olmuştur. Oluşan kültürel zenginliklerden birisi de destan söyleme geleneğidir. Bu destanlar içerisinde birçok kahramanlık destanı bulunmaktadır ve bunlardan birisi de Koblandı Batır Destanı’dır.

Koblandı Batır Destanı, Kazak halkının zengin içeriğe sahip destanlarındandır. Destan, halkın kültürel dünyasında uzun zaman saklanmış ve dönemin büyük destan söyleyicileri aracılığıyla icra edilmiştir. Koblandı Batır Destanı’nın Kazak sahasında 29 nüshası vardır. Destanın tam nüshası, Kostanay ilçesine bağlı Karabalık’ta akın Birjan Tolımbayev’den XIX. yüzyılın başında kaydedilmiştir.

Aktarması yapılan Koblandı Batır Destanı; Sovyetler Birliği Bilim Akademisi M. Gorki Edebiyat Enstitüsünün “SSCB Halk Destanları” serisi kapsamında, Moskova’da Nauka Yayınevi tarafından yılında yayımlanmıştır. Kazak halkının kahramanlık destanlarından olan Koblandı Batır Destanı, N. B. Kidayş-Pokrovskaya ve O. A. Nurmagambetova tarafından Kazak Türkçesinden Rusçaya aktarılmıştır. Aktarılması yapılan eser, Marabay-Mergenbay anlatmasıdır.

 

KAZAK VE NOGAY TÜRKÇESİ YAZI DİLLERİNDE TASVİR FİİLLERİ: Dilek ERGÖNENÇ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bu çalışmada, Kıpçak lehçelerinde tasvir fiillerinin incelenmesi amaçlanmış; bunun için de bu grubu en iyi temsil eden lehçelerden birbirine yakın iki Kıpçak lehçesi olan Kazak ve Nogay Türkçesi yazı dilleri seçilmiştir.

Her iki lehçe üzerinde eş zamanlı bir çalışma yapılmıştır. Her tasvir fiili incelenirken fiilin genel olarak tanıtılması bakımından önce o fiilin Eski Türkçedeki, daha sonra da Harezm ve Eski Kıpçak Türkçesindeki yapısı ve kullanılışı üzerinde kısaca durulmuş ve örnekler verilmiştir. Daha sonra her fiilin diğer Türk lehçelerindeki fonetik varyantları gösterilmiştir.

Çalışma hazırlanırken hem Kazak ve Nogay Türkçesi hem de Türkiye Türkçesi gramerlerindeki tasvir fiilleri ve bu konuyla ilgili yapılan araştırmalar incelenmiştir.

Kazak ve Nogay Türkçesi yazı dillerinde tasvir fiillerinin işlevleri, taranan metinlerden tespit edilmiştir. Bunlar daha sonra mevcut gramerlerde yer alan tasvir fiilleriyle ilgili çalışmalarla da karşılaştırılmıştır. Tasvir fiillerinin işlevleri tespit edilirken, diğer Türk lehçelerinde birleşik fiiller ve özellikle de tasvir fiilleri ile ilgili çalışmalar da kullanılmıştır.

 

GEDÂYÎ: DÎVÂN (İNCELEME-METİN-DİZİN-TIPKIBASIM), Hazırlayan: Filiz Meltem ERDEM UÇAR

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Düzeltilip eklemeler yapılarak ikinci baskısı gerçekleştirilen bu çalışma; Giriş, İnceleme, Metin, Dizin ve Tıpkıbasım bölümlerinden oluşmaktadır.

Giriş bölümünde Gedâyî’nin hayatı, edebî kişiliği, yaşadığı dönem hakkında bilgiler verilip Dîvân, içeriği ve biçimsel özellikleri bakımından tanıtılmıştır. İnceleme, üç alt bölümden oluşmaktadır. Metin bölümü eserin mevcut tek nüshasına dayanmaktadır.

Gramer özelliklerinin gösterildiği Dizin bölümünde kelime ve kelime grupları metnin bağlamından hareketle anlamlandırılarak bu bölümün aynı zamanda bağlamsal dizin ve işlevsel bir sözlük hâline gelmesi amaçlanmıştır. Dizin bölümünden sonra Gedâyî Dîvânı’nın tıpkıbasımı çalışmaya ilave edilmiştir.

 

ESKİ UYGUR TÜRKÇESİ HUKUK BELGELERİ: Berker KESKİN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eski Uygur Türkçesi hukuk belgeleri, her biri birbirinden bağımsız ve farklı konularda hazırlanmış olan nitelikli belgelerdir. Dünyanın çeşitli kurum ve kütüphanelerinde muhafaza edilen bu belgeler; dönemin Türk dili kadar hukuki, siyasi ve sosyal konuları hakkında da bilgiler içerir.

Bu çalışmada, Eski Uygur Türkçesiyle hazırlanmış ve erişilebilir durumda olan tüm hukuk belgelerinin çeviri yazısının yapılması, okunuş farklılıklarının mukayese edilmesi, Türkiye Türkçesine aktarılması, bir dizin hazırlanması ve belgelerden hareketle Eski Uygur hukuk sisteminin ortaya konması amaçlanmıştır.

Yapılan bu çalışmada, toplam metin incelenmiştir. İlgili kataloglarda yalnızca transkripsiyonları bulunan ancak daha önce üzerinde herhangi bir bütünlüklü bilimsel çalışmanın yapılmadığı ’den fazla metin, ilk kez bu çalışmada değerlendirilerek Türkiye Türkçesine aktarılmıştır.

Çalışmanın transkripsiyon bölümünde yer alan belgeler, konularına göre tasnif edilmiş ve konu başlıklarının kısaltmalarıyla birlikte numaralandırılmıştır. Transkripsiyon bölümünden sonra belgeler, yine sınıflandırmaya uygun olarak Türkiye Türkçesine aktarılmış ve dizin hazırlanmıştır. Çalışmanın sonunda ise Eski Uygur hukuk belgelerine ait örnek tıpkıbasımlar bulunmaktadır.

 

ESKİ TÜRKÇEDE İKİLEMELER: Ahmet KARAMAN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Dört ana bölümden oluşan çalışmada bölümler, ikilemelerin anlamsal bir tasnifini içermektedir.

Eserin ilk bölümü “Eş Anlamlı Sözcüklerden Oluşan İkilemeler”; ikinci bölümü “Yakın Anlamlı Sözcüklerden Oluşan İkilemeler”; üçüncü bölümü ise “Zıt Anlamlı Sözcüklerden Oluşan İkilemeler”dir. Çalışmanın son bölümü ise “Aynı Sözcüğün Tekrarlanmasıyla Oluşan İkilemeler” adını taşımaktadır.

Dört bölümün tamamı da kendi içerisinde alfabetik bir yapıdadır. Söz konusu dört ana bölümden başka eserin sonuna eklenen iki kısım daha bulunmaktadır. Bunlardan ilki “Taranan Eserler Dizini”dir. Eserin son kısmında ise ikilemelerin alfabetik olarak sıralandığı genel bir dizin yer almaktadır.

 

DÎVÂNU LUGÂTİ’T-TÜRK’E GÖRE YÜZYIL TÜRK DİLİ GRAMERİ: Gökçen DURUKOĞLU

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eser, Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t-Türk’te açıkça bildirdiği ve bazen de hissettirdiği dil bilgisi konuları ve ipuçlarından hareketle özelde yüzyılda var olan bütün Türk lehçeleri hakkında, genelde ise yüzyıl Türkçesi hakkında bir gramer kitabı ortaya koyabilmek amacıyla hazırlanmıştır. Eserin çıkış noktası, Kâşgarlı’nın yazdığı veya yazmayı tasarladığı Kitābu Cewāhiri’n-Naḥwi fi-Lugāt’it-Türki (Türk Lehçelerinde Gramer Mücevherleri Kitabı) adlı eserini şekillendirebilme düşüncesidir.

Kitabın asıl kaynağı Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugâti’t-Türk’tür. Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün yılında Kültür Bakanlığı tarafından yapılan tıpkıbasımı baştan sona incelenmiştir. Bunun yanı sıra, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün tıpkıbasımındaki Arapça kısımların anlamlandırılması ve anlaşılmasında Ahmet Bican Ercilasun ve Ziyat Akkoyunlu tarafından hazırlanan Dîvânu Lugâti’t-Türk Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin () başlıklı esere de başvurulmuş; zaman zaman Dîvânu Lugâti’t-Türk üzerine yapılan diğer çalışmalarla da karşılaştırmalar yapılarak sonuca ulaşılmıştır.

Dîvân’dan alınan örnek ve açıklamaların yanında, parantez içinde, alıntıların Dîvân’daki sayfa numaraları verilmiştir. Bunun için de Dîvân’ın Kültür Bakanlığı tarafından yapılan yılı tıpkıbasımı esas alınmıştır.

 

CODEX CUMANICUS: Mustafa ARGUNŞAH-Galip GÜNER

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Kıpçak Türkçesinin en önemli eserlerinden biri olan Codex Cumanicus, yüzyıl sonlarıyla yüzyılın ilk yarısında Karadeniz’in kuzeyinde yazılmıştır. Latin alfabesinin Gotik harfleriyle yazılan eser, içerisinde bulunan dil ve kültür malzemesi açısından Türk dili araştırmalarında önemli bir yere sahiptir. Bu çalışma, bugüne kadar ülkemizde tıpkıbasımı da verilerek yapılmış en kapsamlı Codex Cumanicus çalışmasıdır.

Çalışmanın “Codex Cumanicus” başlıklı birinci bölümünde eser her yönüyle tanıtılmıştır. Özellikle eserin yazarı, yazıldığı yer ve tarih konusundaki bitmeyen tartışmalar özetlenmiştir. Gramer bölümü oldukça geniş tutulmuş; özellikle ses bilgisi bölümünde gerektikçe Memlûk-Kıpçak Türkçesi eserlerine başvurulmuş ve mukayeseler yapılmıştır.

Çalışmada, birbirinden farklı zamanlarda farklı eller tarafından yazılan iki eser ayrı ayrı ele alınmış; bu yüzden de metinler ve metinlerin dizinleri birbirinden ayrılarak verilmiştir. Ayrı ayrı verilen dizinlerde her kelimenin varsa Latince, Farsça ve Almanca karşılıkları da yanında gösterilmiştir.

İkinci bölümün özgün biçimi ve çeviri yazılı metni alt alta verilmiştir. İkinci bölümdeki manzum ve mensur metinleri normalleştirerek yeniden yayımlamak ve Türkiye Türkçesine çevirmek bu kitabın özgün yanlarından birisidir.

 

ÂŞIK ÇELEBİ: RAVZATÜ’Ş-ŞÜHEDÂ TERCÜMESİ (İNCELEME-METİN), Hazırlayan: Kenan ÖZÇELİK

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa        

Ravzatü’ş-Şühedâ, Hüseyin Vâiz-i Kâşifî’nin / yılında yazdığı bir eserdir. Eserin ana konusu, Hz. Hüseyin ve yakınlarının Kerbela’da şehit edilmesidir. Eser yazıldıktan kısa bir süre sonra farklı kişiler tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir. Bunlardan birisi de Âşık Çelebi’nin tercümesidir.

Âşık Çelebi’nin Farsçadan yapmış olduğu Ravzatü’ş-Şühedâ tercümesi, sanatlı bir üsluba sahip olması ile tercüme ettiği diğer eserlerden ayrılmaktadır. Bir tercümeden beklendiği gibi kaynak metnin dilini bilmeyenlerin okuyup anlaması amacıyla oluşturulmuş bir metinden ziyade, mütercimin sanat gücünü gösteren bir belge niteliğindedir.

Bu çalışma, giriş ile üç bölümden oluşmaktadır.

Giriş kısmında, Hüseyin Vâiz-i Kâşifî ve eseri hakkında bilgi verilmiştir.

Birinci Bölüm, Âşık Çelebi’ye ve Ravzatü’ş-Şühedâ tercümesinin temel bazı hususlarını incelemeye ayrılmıştır.

İkinci Bölüm’de Âşık Çelebi’nin Ravzatü’ş-Şühedâ’yı çevirirken başvurduğu bazı tercüme uygulamaları tespit edilebildiği kadarıyla örneklerle gösterilmiştir.

Üçüncü Bölüm’de ise Ravzatü’ş-Şühedâ tercümesinin metni yer almaktadır.

 

ANADOLU SAHASINDA YAZILMIŞ FARSÇA DİL BİLGİSİ KİTAPLARI: Gökhan ÇETİNKAYA

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bu çalışmada, Anadolu’da uzun süre bilim ve edebiyat dili olarak kullanılan Farsçanın öğretimine yönelik Farsça dil bilgisi kitaplarının, risalelerin tespiti yapılmış; bu tespitler üzerinden Farsça gramer yazıcılığının Anadolu’daki seyrinin ortaya konması ve eserlerin muhteva ve usul yönünden incelenmesi amaçlanmıştır.

Çalışma bir giriş ve iki bölüm hâlinde düzenlenmiştir.

Giriş kısmında, önce genel anlamda gramerin tarihsel seyri hakkında kısaca bilgi verilmiş; Hindistan, İran ve Anadolu sahalarında Farsça dil bilgisine dair yapılan çalışmalar tarihsel seyir içerisinde ele alınmıştır.

Birinci bölümde, araştırmalar sonucunda tespit edilen yirmi yedisi yazma, seksen dördü matbu olmak üzere toplamda yüz on bir eser şekil, dil, usul ve içerik özellikleri dikkate alınarak tasnif edilmiş; şekil ve muhtevaca ortak özellik taşıyan eserlerin isimleri listelenmiştir.

İkinci bölümde ise tespit edilen dil bilgisi kitapları yazma, emsile ve matbu olarak üç b aşlıkta toplanmış ve bu başlıklar altında yer alan eserler telif tarihlerine göre kronolojik sıralamayla tanıtılmıştır.

 

YÜZYILDA ÇUVAŞÇANIN SÖZ VARLIĞI: Oğuzhan DURMUŞ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Çalışma, yüzyılda derlenen, basılı ya da el yazması hâlinde bulunan sözcük listesi, gramer kitabı, çeviri ve metin şeklindeki Çuvaşça malzemelerde yer alan sözcüksel verileri kapsamaktadır. Bu bağlamda eser, yüzyıl Çuvaşçasının bir sözlüğü olma özelliği de taşımaktadır. Bu çalışma ile tarihsel Tuna Bulgarcası-İdil Bulgarcası ile Modern Çuvaşça arasındaki eksik halka tamamlanmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte çalışma, bu döneme yönelik yapılacak olan diğer dil bilimsel çalışmalar için de bir başlangıç noktası olması özelliği taşımaktadır.

Eser, “Giriş, Sözlük ve Tıpkıbasımlar” başlıklarını taşıyan üç ana bölümden oluşmaktadır.

Çalışmanın hedef kitlesi özelde Çuvaşça, genelde ise tarihsel Türk dil bilimi üzerine çalışanlardır. Altayistik ve Fin-Ugor dilleri üzerine çalışma yapacaklar için yararlı de olacaktır.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: HİKÂYELER, Yayın Yönetmeni: Emine Gürsoy NASKALİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Hüseyin Rahmi Gürpınar -roman yazarlığının yanı sıra- hikâyeler de yazmıştır. Hikâyelerinin bir kısmı “hikâye” niteliğinde kabul görmüş, bazı kısa yazıları ise “kısa yazı” olarak tanımlanmıştır.

Bu eserde, Hüseyin Rahmi’nin hikâyeleri ve kısa yazılarının ilk baskıları esas alınarak yayıma hazırlanmış hâli yer almaktadır.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: ULUSLARARASI TÜRKÇENİN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİ BİLGİ ŞÖLENİ: “TEKNOLOJİ TABANLI ÖĞRETİM” ( Aralık ) BİLDİRİLER/PANEL

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), sayfa

Eser, Aralık tarihlerinde “Teknolojik Tabanlı Öğretim” alt başlığıyla düzenlenen Uluslararası Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretimi Bilgi Şöleni’nde sunulan bildirilerden oluşmaktadır.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: TÜRK DİL BİLGİSİ TOPLANTILARI – 2 TÜRKİYE TÜRKÇESİ SES VE ŞEKİL BİLGİSİ BİLDİRİLER (31 Ekim-1 Kasım Ankara)

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), sayfa

Eser, 31 Ekim-1 Kasım tarihlerinde düzenlenen Türk Dil Bilgisi Toplantıları – 2 Türkiye Türkçesi Ses ve Şekil Bilgisi adlı toplantıda sunulan bildirilerden oluşmaktadır.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: ANA DİLİ OLARAK TÜRKÇENİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİ ÇALIŞMA TOPLANTISI BİLDİRİLERİ ( Ekim Sivas)

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), sayfa

Eser, Ekim tarihlerinde Sivas’ta düzenlenen Ana Dili Olarak Türkçenin Eğitimi ve Öğretimi Çalışma Toplantısı’nda sunulan bildirilerden oluşmaktadır.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: DOĞUMUNUN YILI DOLAYISIYLA ULUSLARARASI EVLİYA ÇELEBİ VE SEYAHATNAME’Sİ TOPLANTISI BİLDİRİLERİ ( Eylül İstanbul)

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), sayfa

 Eser, Eylül tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen Doğumunun Yılı Dolayısıyla Uluslararası Evliya Çelebi ve Seyahatname’si Toplantısı’nda sunulan bildirilerden oluşmaktadır.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: ÖLÜMÜNÜN YILINDA ÁRMIN VÁMBÉRY ANMA TOPLANTISI BİLDİRİLERİ ( Eylül Ankara)

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), sayfa

Eser, Eylül tarihlerinde Ankara’da düzenlenen Ölümünün Yılında ÁRMIN VÁMBÉRY Anma Toplantısı’nda sunulan bildirilerden oluşmaktadır.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: TÜRK DİL BİLGİSİ TOPLANTILARI – 1 BİRLEŞİK FİİL

BİLDİRİLER VE TARTIŞMALAR (6 Haziran Ankara)

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), sayfa

Eser, 6 Haziran tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen  “Türk Dil Bilgisi Toplantı- ları – 1 Birleşik Fiil” toplantısına ait konuşmalardan oluşmaktadır.

Toplantıda, alanında uzman 2 bilim adamı bildiri sunmuş;  birleşik fiil konusu, 14 bilim adamı ve davetliler arasında farklı yönleriyle üç ayrı oturumda konuşulup tartışılmıştır.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: TÜRK DİLİNİN VE EDEBİYATININ YAYILMA ALANLARI BİLGİ ŞÖLENİ BİLDİRİLERİ ( Ekim ), Yayıma Hazırlayanlar: Nevzat ÖZKAN, Bayram DURBİLMEZ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), sayfa

Eser, Ekim tarihlerinde düzenlenen Türk Dilinin ve Edebiyatının Yayılma Alanları Bilgi Şöleni’nde sunulan bildirilerden oluşmaktadır.

Toplantıda; dünyada Türklük bilimi araştırmaları, resmî dil, edebî dil, basın yayın dili ve ağız olarak Türkçenin kullanılışı, Türk dünyasının ortak sözlü edebî değerleri, Klasik Dönem’de Türk dünyası edebî ilişkileri, Türk dünyasında sınır ötesi şöhret kazanmış edebî simalar ve eserler gibi konular ele alınmıştır.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: TÜRKÇE VE ÇEVİRİ SORUNLARI ÇALIŞTAYI ( Mart Antalya)

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), 77 sayfa

Eser, Mart tarihlerin Antalya’da düzenlenen Türkçe ve Çeviri Sorunları Çalıştayı’nda sunulan bildirilerden oluşmaktadır.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: GAGAVUZ TÜRKÇESİ ARAŞTIRMALARI BİLGİ ŞÖLENİ ( Aralık ANKARA)

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), sayfa

Eser, Aralık tarihlerinde Ankara’da düzenlenen Gagavuz Türkçesi Araştırmaları Bilgi Şöleni’nde sunulan bildirilerden oluşur.

Toplantıda çoğu yurt dışından olmak üzere otuz beş bilim adamı bildirileriyle yer almıştır.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: TÜRKİYE TÜRKÇESİ AĞIZ ARAŞTIRMALARI ÇALIŞTAYI BİLDİRİLERİ ( MART Şanlıurfa)

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), sayfa

Eser, Mart tarihlerinde Şanlıurfa’da düzenlenen Türkiye Türkçesi Ağız Araştırmaları Çalıştayı’nda sunulan bildirilerden oluşmaktadır.

Çalıştayda, Türkiye Türkçesinin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki ağızlarının yanı sıra Orta Doğu, Kafkasya ve Balkanlardaki uzantıları da ele alınmıştır.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: 2. ULUSLARARASI TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI BİLGİ ŞÖLENİ BİLDİRİLERİ KÂŞGARLI MAHMUD VE DÖNEMİ ( Mayıs ), Yayıma Hazırlayanlar: Ülkü ÇELİK ŞAVK, Fatma TÜRKYILMAZ, Mikail CENGİZ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap) sayfa

Eser, Prof. Dr. M. Cihat Özönder anısına düzenlenen Kâşgarlı Mahmud ve Dönemi konulu Uluslararası II. Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu’nda sunulan bildirileri içermektedir.

Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilen sempozyum, “ Kâşgarlı Mahmud Yılı” nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığının UNESCO’ya taahhüt ettiği sempozyumlar serisinin Türkiye bölümü niteliğine sahiptir.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: TÜRKÇENİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİ ÜZERİNE KONUŞMALAR

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), 96 sayfa

Eser, Türkçenin eğitimi ve öğretimi üzerine 3 Mayıs tarihinde Çanakkale’de yapılan açık oturumdaki konuşmalardan meydana gelmektedir.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: TÜRK DÜNYASINDA ORTAK DİL TÜRKÇE BİLGİ ŞÖLENİ (25 Eylül )

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), 65 sayfa

Eser, 25 Eylül tarihinde düzenlenen Türk Dünyasında Ortak Dil Türkçe Bilgi Şöleni’nde sunulan bildirilerden oluşmaktadır.  

Toplantıda, Türk dünyasında ortak iletişim dili bildirilerle değerlendirilmiştir.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: ONUNCU YILINDA TÜRKİYE’DE GENEL AĞ (İNTERNET) İÇERİK, TERİMLER, STANDARTLAR VE E-TÜRKÇE AÇIK OTURUM (7 Nisan )

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), 41 sayfa

Türkiye’de genel ağın onuncu yılı dolayısıyla 7 Nisan tarihinde düzenlenen toplantıdaki konuşmalardan oluşmaktadır.  

Bu toplantı ile ağ ortamında Türkçenin durumu ele alınmış; sekiz bilim adamının görüşlerine yer verilmiştir.

 

 

TÜRK DİL KURUMU: ULUSLARARASI ESKİ TÜRKİYE TÜRKÇESİ TOPLANTISI BİLDİRİLERİ ( Aralık )

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı (E-Kitap), sayfa

Eser, Aralık tarihlerinde düzenlenen Uluslararası Eski Türkiye Türkçesi Toplantısı’nda sunulan bildirilerden oluşmaktadır.

Kitapta, Osmanlı öncesi Türkiye Türkçesi ile ilgili on üç bildiri yer almaktadır. Toplantıda; bu dönem Türkçesinin dil özellikleri, yabancı dillerle etkileşimi, dönemin şairleri ve daha sonraki yüzyıllarda Osmanlı Dönemi dilcilerinin konuyla ilgili düşünceleri ele alınmıştır.

 

JEAN DENY ARMAĞANI MÉLANGES JEAN DENY, Hazırlayanlar János ECKMANN, Agâh Sırrı LEVEND, Mecdut MANSUROĞLU

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bu eser, Türkiye Türkçesinin gramerini yazarak, bize yalnız Türkiye Türkçesinin bugünkü durumunu göstermekle kalmayıp, onu geçmişle bağlamamıza yardım eden Türkolog Prof. Dr. Jean Deny’ye armağan olarak basılmıştır. Anadolu Türk yazı dilini bütün zenginlik ve renkliliği ile bize tanıtan Türkoloğun dostları ve öğrencilerinin bu büyük bilgine karşı duydukları minnet ve şükranlarını sunmak amacıyla hazırlanan eser, çeşitli bilim adamlarının zengin içerikli yazılarından meydana gelmiştir.

 

NÉMETH ARMAĞANI, Hazırlayanlar: János ECKMANN, Agâh SIRRI LEVEND, Mecdut MANSUROĞLU

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Türk Dil Kurumu, Türk dilleri üzerinde yaptığı araştırmalarıyla bütün Avrupa’da olduğu gibi yurdumuzda da tanınan büyük dil bilgini Gyula Németh’e doğum yıl dönümü armağanı olarak yayımlamıştır. Bu yıl dönümü sebebiyle dostları ve eski öğrencileri tarafından bilgine sunulan bu yayın, zengin yazıları içermektedir. Macaristan’da ve Avrupa’da Türklükle ilgili çalışmaların gelişmesinde büyük katkıları olan Németh’in çalışmalarını konu alan “Ön Söz” Prof. Dr. Hasan Eren tarafından kaleme alınmıştır.

 

MACİT GÖKBERK ARMAĞANI: Yazı Kurulu: Bedia AKARSU, Tahsin YÜCEL

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Felsefeci ve Türk Dil Kurumu eski başkanlarından olan Macit Gökberk’in çalışmaları, eserleri anlatılmıştır. Kendisiyle Türk Dil Kurumu tarafından gerçekleştirilen bir röportaj da eserde yer almıştır. Ayrıca kitapta, değerli araştırmacıların kaleminden çıkan: “Felsefe Dili Olarak Türkçe”, “İslâm Düşüncesinde Nakil Geleneği”, “Bilimsel Düşünme Niteliği ve Yöntemi” gibi yazılar bulunmaktadır.

 

BOZKIRDAN BAĞIMSIZLIĞA MANAS, Yayıma Hazırlayan: Emine GÜRSOY NASKALİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eser, Marmara Üniversitesi Türkiyat Uygulama ve Araştırma Merkezinin Mayıs tarihlerinde düzenlediği “Uluslararası Manas Toplantısı”nda sunulan bildirilerden meydana gelmektedir. Kitapta yer alan destan geleneği ve destanın anlatım özelliklerini belirten yazılar, daha sonra Manas destanının kültür bağları ve dil bağları ile ilgili yazılar yer almaktadır. Sırasıyla sosyal yapı bölümü, bozkır kanunu ve savaş, bozkırda yurt ve inançlarla ilgili bilgilerin yer aldığı bildiriler bulunmaktadır. Dördüncü boyut adlı bölümde, rüyalar âlemi irdeleniyor; kimlik ve ideoloji bölümünde ise, Manas Destanı’nın siyasi ve güncel yönünü konu alan yazılara yer veriliyor.

Kitabın başında, Emine Gürsoy Naskali’nin bir “Sunuş” yazısı ile “Uluslararası Manas Toplantısı”nda yaptığı açış konuşması yer almaktadır.

 

OYUNLAR: Hüseyin Rahmi GÜRPINAR, Yayın Yönetmeni: Emine Gürsoy NASKALİ, Hazırlayanlar: Aysel GÜNEŞ, Dilek KOÇAK, Zahide PARLAR, Emine Gürsoy NASKALİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Roman ve hikâye yazarı olarak tanınan Hüseyin Rahmi GÜRPINAR, tiyatro ile de ilgilenmiş; kendi söyleyişine uygun olarak oyunlar kaleme almıştır. Hüseyin Rahmi; Gülbahar Hanım (kayıp), Hazan Bülbülü, Kadın Erkekleşince, Tokuşan Kafalar, İki Damla Yaş adlı metinlerde oyun yazarı kimliğiyle karşımıza çıkmaktadır.

 

EDEBİYAT ELEŞTİRİLERİ: Hüseyin Rahmi GÜRPINAR, Yayın Yönetmeni: Emine Gürsoy NASKALİ, Hazırlayanlar: Aybüke Betül DOĞAN, Habibe DEMİR, Nagehan Uçan EKE

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Roman, hikâye, tiyatro gibi pek çok türde eser veren Hüseyin Rahmi GÜRPINAR, edebiyatı ilgilendiren pek çok konuyu ele alarak eleştiri niteliğinde yazılar da kaleme almıştır. Edebî türlerden dil ve üslûp meselesine kadar pek çok konuyu kendi sanat anlayışı çerçevesinde incelemiştir. Eleştirinin tanımı ve eleştirmenin görevi üzerine eğilmiş, edebiyatın her alanına kendi sanat anlayışını yansıtan yorumlar getirmiştir.

 Cadı çerçevesinde Şahabettin Süleyman’ın eleştirilerine karşılık yazdığı Cadı Çarpıyor ve Ali Naci’yi hedef alarak kaleme aldığı Şakavet-i Edebiyye adlı kitaplarında eleştirmen yönü ön plana çıkmaktadır. Hüseyin Rahmi’nin sanat ve tenkit konusundaki deneme türü yazıları da Sanat ve Edebiyat adı altında derlenerek yayımlanmıştır.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: ÖLÜM BİR KURTULUŞ MU?, Yayın Yönetmeni: Emine Gürsoy NASKALİ, Hazırlayan: Selma CAN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eserde intihar olgusu; sosyolojik, psikolojik, teolojik vb. açılardan tahlil ve tenkit edilmiştir.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: TEBESSÜM-İ ELEM, Yayın Yönetmeni: Emine Gürsoy NASKALİ, Hazırlayan: Berkay TOĞRAL

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Batılılaşmanın yanlış algılanışı etrafında kurulan romanda, Batılılaşma dönemlerinin toplumsal ve evrensel durumları değerlendirilmiştir. Gülmeyece az yer verilmiş, “kişinin başına gelen felaketlerin asıl nedeninin yine kendisi olduğu” gerçeği üzerinde durulmuştur.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: CEHENNEMLİK, Yayın Yönetmeni: Emine Gürsoy NASKALİ, Hazırlayan: Burcu SIBIÇ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eser, İstanbul’da bir konakta yaşayan iki aile üzerine kurulmuştur. Bu ailelerin reisleri olan Hasan Ferruh Efendi ve Sabri Bey’in kendilerinden yaşça çok küçük olan zevceleri Cazibe ve Ferhunde Hanım ile yaşadıkları, zevcelerinin yasak aşkları, Atıfet, Mahmure ve Şemsi arasında gelişen aşk maceraları, ihtiyar Hasan Ferruh Efendi’nin bitmez hastalıkları ve titizlikleri eserin konusunu oluşturmuştur.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: DELİ FİLOZOF: Yayın Yönetmeni: Emine Gürsoy NASKALİ, Hazırlayanlar: Duygu YILMAZ-Belgin TAŞ-Ümit TOPUZ-Elif ORHAN-Emre Orhan GÖKALP-Sinan DÜZGÜN-Mustafa KÜÇÜK-Nurcan ÇELEBİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eserde, felsefeyi hareket noktası kabul ederek dünya ve ahiretle ilgili çeşitli hadiselerle uğraşan filozof tavırlı kimseler, onların fikrî ve ruhsal yapıları, anlayışları, davranış özellikleri, eğilimleri ve idealleri ele alınmaktadır.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: ÖLÜLER YAŞIYORLAR MI?, Yayın Yönetmeni: Emine Gürsoy NASKALİ, Hazırlayan: Şenol KORKMAZ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Felsefi ve fantastik bir roman olan eserde; ruh, peri, cin gibi metafizik ögeler sorgulanmaktadır. O günün İstanbul’unu yansıtan karakterlere yer verilmiştir. Gülünç ve komik unsurlar ustalıkla eserin içine yerleştirilmiştir.

 

SALGIN TERİMLERİ VE TÜRKÇE BİLGİ ŞÖLENİ: Türk Dil Kurumu

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Türk Dil Kurumu Terim Sözlükleri Komisyonu tarafından 8 Nisan tarihinde çevrim içi olarak “Salgın Terimleri ve Türkçe Bilgi Şöleni” düzenlenmiştir. Bilgi şöleninde, Covid salgınıyla birlikte günlük hayatımıza daha da çok yerleşen salgın terimleri, tıbbi kelimeler ve sağlıkla ilgili sözler irdelenmiştir.

“Salgın Terimleri ve Türkçe Bilgi Şöleni” dört oturum hâlinde gerçekleşmiş; bu oturumlar, salgınla mücadelede hayatlarını yitirmiş olan doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarına ithaf edilmiş ve onların adlarını almıştır.

 E-kitap olarak yayımlanan çalışma, “Salgın Terimleri ve Türkçe Bilgi Şöleni”nde yapılan açış konuşmaları ve sunulan bildirilerden oluşmaktadır.

 

ULUSLARARASI “TÜRK DÜNYASINDA MİLLÎ MÜCADELE VE EDEBİYAT” SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ: Yayıma Hazırlayanlar: Reşide GÜRSES-Mehman HASANLI-Nurane TAĞIYEVA

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Azerbaycan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Millî Mücadele’nin çok büyük bir yeri vardır. Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen Uluslararası “Türk Dünyasında Millî Mücadele ve Edebiyat Sempozyumu”nda sunulan bildirileri içeren eserde, Azarbeycan’da ve Türkiye’de Millî Mücadele ile ilgili olarak yazılan edebî eserler ve bu eserlerin yazarlarıyla ilgili bildiriler yer almaktadır.

Kitaptaki bildirilerde Cengiz Dağcı, Tarık Buğra, Sait Faik, Cefer Cebberli gibi isimler ile bu isimlerin söz konusu dönemle ilgili olarak kaleme aldığı eserler pek çok açıdan incelemeye tabi tutulmuştur. Bu bildirilerde bu zorlu sürecin edebiyata yansıyışı ortaya konulmaktadır.  

Bunun yanı sıra, Millî Mücadele yıllarının anlatıldığı Küçük Ağa, Arxa Cephe, Gülekin gibi daha pek çok eser hakkında geniş bilgiler bulunmaktadır.

 

ARNAVUTÇADAKİ TÜRKÇE ALINTILAR: Lindita LATİFİ XHANARİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Balkanlarda varlığı altı yüzyıla yakın süren Türkçe sözcük alıntılarının tablosu rengârenktir. Arnavutçada alıntı sözcük vardır ve bu sözcüklerin ’ü Arnavutça sözlükte bulunmaktadır.

Eserde, sadece Arnavutluk’taki Arnavutların Arnavutçası değil aynı zamanda Kosova ve Makedonya’daki Arnavutların Arnavutçasını da ele alınmıştır. Kronolojik bir şekilde yapılan analiz ile Türkçe alıntıların gelişimi ortaya konmuştur.

Sözlükte yaklaşık sözcük bulunmaktadır. Bunlar Türkçe ya da Arnavut dilinin yapım ekleriyle kullanılan Türkçe kökleri de içermektedir. Bu sözlükte yer alan kelimeler, Türkçeden alınmış ve Arnavutçada kullanılmış anlamları ile verilmiştir. Daha sonra türeme şekilleriyle anlamları alfabetik sıralamaya göre dizilmiştir. Aynı zamanda ilk defa Türkçeden Arnavutçaya giren özel isimlerin ve soyadların listesi de hazırlamıştır.

Bu çalışma, hem Türkiye üniversitelerindeki araştırmacılar ve öğrenciler hem Arnavutluk ve Kosova üniversitelerindeki akademisyen, araştırmacı ve öğrenciler için yararlı olacaktır. Sözlükteki özgün saptama ve verilerin “leksikoloji, dil tarihi, kelime yapısı, ses bilimi, Arnavutça ve Türkçe arasındaki dil bilimsel ve kültürel ilişkiler” konularına katkıda bulunacağı düşünülmektedir.

 

 

İBRANİCE-TÜRKÇE SÖZLÜK: Bedrettin AYTAÇ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Orta hacimli bu sözlük, İbranice öğrenmeyi ve bu dilden Türkçeye çeviri yapmayı amaçlayanlara yardımcı olmak için hazırlanmıştır.

Sözlükte, fiiller kök esaslı verilmiş, İbranice kelimelerin Türkçe okunuşları da yer almıştır.

Eserin başında, İbrani alfabesi ve İbranicedeki ünlüler hakkında bilgi verildikten sonra, sözlük bölümüne geçilmiştir.

 

XIV-XV. YÜZYIL TARİHÎ TÜRK YAZI DİLLERİNDE LEHÇE KARIŞMALARI: Cihan DOĞAN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Türk dili alanında gündemini uzun yıllardır sürdüren karışık lehçeli eserler problemine bilimsel, diğer dillerde görülebilen ve genelgeçerliliği olan bir açıklama getirilmesi amaçlanmıştır. Dilin mekanik ve tekdüze yapıdan ibaret olduğunu öne süren gramerci bakış açısının yerine, dil değişmesinin esas sorumlusu olan insan ve toplum odak noktasına alınmıştır. XIV-XV. yüzyıl Harezm ve Memlûk sahasında yaşayan Türk topluluklarının dili üzerinde yoğunlaşılmıştır. Toplum dil bilimi kuramlarından hareketle Harezm ve Memlûk sahalarında meydana gelen dil karışmalarının sosyal yönü ve tetikleyicisi durumlar ortaya konmuştur. Ayrıca diğer dillerde meydana gelen lehçe karışmalarında çerçevesi çizilen teorik bilgilerin iki sahada da uygulaması yapılmıştır.

 

TÜRK-MOĞOL DİL İLİŞKİSİ VE ÇUVAŞÇA: Feyzi ERSOY

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Altay dillerinin akrabalığı konusu, geçtiğimiz yüzyılın çok tartışılan dil meselelerinden biridir. Çuvaşça da dâhil edilerek meselenin yeniden ele alındığı bu çalışmada, yeni örnekler yardımıyla meselenin tarihî geçmişini ortaya koymak ve konuya yeni katkılar sağlamak amaçlanmıştır.

Çalışmanın Türkçe bahsi Eski Türkçe ile sınırlandırılmıştır.

Eser, “Giriş” bölümünden sonra gelen “Ses Bilgisi”, “Şekil Bilgisi”, “Kelime Bilgisi” ve “Söz Dizimi” ana başlıklarından oluşmuştur. “Giriş” bölümünde Türkçe, Moğolca ve Çuvaşça hakkında bilgiler verilmiş, ayrıca “Altay Dilleri Teorisi Tarihi” başlıklı alt bölümde teorinin tarihi ele alınmıştır.

 

Stambol’dan İstanbul’a: OSMANLI TÜRKÇESİ TELAFFUZ KAYITLARI ( Arası Latin Harfli Metinlerin Verilerine Göre): Yavuz KARTALLIOĞLU

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Kitabın yazılış amacı, yılları arasında 37 yazarın 41 farklı gramer, sözlük ve konuşma kılavuzuna dayanarak Osmanlı Türkçesi Dönemi’nde Arap harfli yazıdan tespiti güç olan bazı Türkçe, Arapça, Farsça ve Batı kökenli kelimelerin yüzyıllara göre nasıl telaffuz edilmiş olabileceği konusunda bir fikir vermektir.

Günümüzde duyulması mümkün olmayan, Arap harfli imlanın örttüğü Osmanlı Türkçesi telaffuzları; hem Latin hem de Latin-Arap harfleri ile kaleme alınan çeviri yazılı metinlerdeki verilerden oluşturulmuştur.

Çeviri yazılı metinlerdeki telaffuz kayıtlarını bir tür sağlama yapmak amacıyla bu incelemeye iki Arap harfli metinden de veri alınmıştır. Bu Arap harfli metinlerin ilki, Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eseri; ikincisi ise Şemseddin Sami’nin Kamus-ı Türki adlı sözlüğüdür.

 

KUZEY AZAK URUMLARI: Aleksandr N. GARKAVETS, Çeviren: İryna SKRAZLOVSKA

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Urumlar, Azak bölgesinde Donetsk eyaletine bağlı 30 köyde yaşayan ve bu bölgenin en büyük şehri olan Mariupol’ün ana yerli halkıdır. Eser, Kuzek Azak Urumlarının tarihi, dili, masalları, halk şarkıları, bilmeceleri, atasözleri ve yazılı eserleri üzerine hazırlanmıştır.

Çalışmada, Urumların yerleşim yerleri haritalarla detaylandırılmış, lehçelerin merkezi olan yerleşimlerin ve çıktıkları köylerin listesi verilmiştir.

Kuzey Azak Urum ağızlarının sistematik bir şekilde incelendiği eserde, Urum Türklerinin folklor malzemelerinden örnekler sunulmuştur.

Eserin arkasına eklenen ses dosyaları da kullanıcıların istifadesine sunulmuştur

 

KIRGIZ TÜRKÇESİNDEKİ ALINTI KELİMELERİN SES DEĞİŞMELERİ VE KARŞILAŞTIRMALI SÖZLÜĞÜ: Cüneyt AKIN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Kırgız Türkçesindeki alıntı kelimeleri sözlükleştiren Kırgız bilim adamı Hüseyin Karasayev’in Kamus Naama adlı eserinde yer alan alıntı kelimelerin ses değişmeleri, Karasayev’in bu eserde gösterdiği fonetik şekiller ve anlamlar esas alınmak suretiyle ele alınmıştır. Karasayev’in Özdöştürülgön Sözdör adlı eserine de gerekli görülen durumlarda başvurulmuştur.

Çalışma, bir sözlük çalışması olduğundan, çalışmada “dizin” bölümü oluşturma gereği görülmemiştir. Ayrıca, çalışmanın inceleme bölümünde, Kamus Naama adlı sözlükte yer alan alıntı kelimeler, en çok alıntı yapılan dilden en az alıntı yapılan dile doğru bir sıralama yapılarak incelenmiştir.

 

KARAMANLI TÜRKÇESİ ÜZERİNE DİL ÇALIŞMASI: “YENOVEFA HİKÂYESİ” (ÇEVİRİ YAZI, DİL İNCELEMESİ, SÖZLÜK-DİZİN): Perihan KAYA TOKBUDAK

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

yılında Yunan yazı sistemiyle Anatoli Matbaasında basılmış “Yenovefa Hikâyesi” üzerine yapılan gramatikal ve leksikal bir incelemedir. Söz konusu betiğin ses bilgisel, biçim bilgisel ve leksikal semantik (sözcüksel anlam bilimi) açıdan analizi yapılmıştır.

Hikâyenin dil incelemesi yapılırken çağın dil biliminin çözümleme yöntemleri göz önüne alınmış, işlevsel ve anlamsal dil bilimi teorilerinden yararlanılmış ve dilsel birimlere ilişkin art süremli bir karşılaştırma yöntemi benimsenmiştir. Sessel ve biçimsel birimler, Türkçenin tarihsel dönemleriyle karşılaştırmalı olarak verilmiş; söz varlığı başlığında yer alan leksikal birimler ise Türkiye Türkçesi ile karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.

 

KALIP SÖZLER ÖZELLİKLERİ, SINIFLANDIRILMASI, KÜLTÜREL GÖSTERGELERİ, YABANCI DİL ÖĞRETİMİNDEKİ YERİ: Sema BAYRAKTAR

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Kalıp sözler; atasözü, deyim, birleşik, klişe, slogan, argo gibi kalıplaşmış dil birimlerindendir.

Çalışmada, öncelikle dilimizdeki kalıp sözlerle ilgili bir veri tabanı oluşturulmaya çalışılmış, bu çerçevede günümüzün en önemli iletişim kanallarından biri olan sosyal medyada kullanılan kalıp sözler belirlenerek listelenmiştir. Belirlenen sözler, özellikle işlevleri açısından ele alınarak betimlenmeye çalışılmıştır. Dolayısıyla işlevsel dil bilimi ilkeleri temel alınmış, pragmatik yeterlikler göz önünde bulundurularak işlev ve bağlamına göre sınıflandırılmıştır. Bu çerçevede sosyal ilişkilerin ve söylemin düzenlenmesi, duyguların ve tutumların ifadesi olmak üzere dört temel işlev belirlenmiştir. Bu işlevler, bağlamsal koşullara göre tasnif edilmiştir.

 

ESKİ UYGUR TÜRKÇESİNDE CÜMLE: Ülkü POLAT

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Çalışmanın konusunu Eski Türkçenin VIII ve XIV. yüzyıllar arasında etkili olan Eski Uygur Türkçesindeki cümle yapıları oluşturmaktadır.

Eski Uygur Türkçesi; yerleşik hayata geçme, Manihaizm, Budizm, Hristiyanlık gibi farklı inanç sistemleriyle tanışma neticesinde çoğunluğu dinî içerikli olan yabancı metinleri kaynağından tercüme etmiş, bunun sonucu olarak da söz varlığı ve söz dizimi bakımından Türkçenin tarihî devirleri arasında farklı bir yer edinmiştir. Bu sebeple bu çalışmada, Eski Uygur Türkçesi Dönemi eserlerinden hareketle, kültür hayatında görülen değişikliklerin dile yansıması sonucu değişen ve farklılaşan cümle yapılarını tespit etmek amacıyla bu dönemin cümle yapıları incelenmiş ve Eski Uygur Türkçesinin söz dizimi ile ilgili bazı tespitler yapılmıştır.

 

ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE ( YY.) TÜRETİM EKLERİ: Serdar KARAOĞLU

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eski Anadolu Türkçesinin yy. metinlerinde türetim ekleri, bu eklerin işlevleri, türetim ekleriyle türetilen sözcükler, bu sözcüklerin bağlamsal anlamları ve işlevleri ele alınmıştır. Öncelikle, Oğuzcanın tarihî gelişimi hakkında bilgi verilmiş, ardından Türkoloji alanındaki dil bilgisi araştırmalarında biçim bilgisine yönelik yaklaşımlar aktarılmıştır.

Araştırmanın verisi Eski Anadolu Türkçesinin karakteristik dönemi olan yy. metinlerinden 10 eser seçilerek oluşturulmuş ve böylelikle çalışmanın temelini oluşturan eylemden ad, addan ad, addan eylem ve eylemden eylem türetim ekleri incelenmiştir.

 

CÂMİZÂDE KELÂMÎ-İ RÛMÎ -HAYATI, ESERLERİ VE RAVZA İSİMLİ MESNEVİSİ-: Cihan OKUYUCU

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Kelâmî’nin hayatı ve bütün eserlerinin bir arada ele alındığı bu çalışmayla bir Kelâmî portresi ortaya çıkarılmıştır.   

Üç bölümden oluşan çalışmanın ilk bölümü, Kelâmî ve eserlerinin tanıtımına; ikinci bölümü ise Ravza incelemesine tahsis edilmiştir. Burada önce metin içeriği özetlenmiş, sonra da kısaca dil ve üslup özellikleri üzerinde durulmuştur. Çalışmanın üçüncü bölümünde de eserin “İstanbul Üniversitesi Türkçe Yazmalar”a kayıtlı tek nüshası esas alınarak çeviri metni verilmiştir.

 

TERCÜME-İ MÜFREDÂT-I İBNİ BAYTÂR BAYTÂR-NÂME GİRİŞ-METİN-DİZİN-SÖZLÜK: İBNÜ’L-BAYTÂR, Hazırlayanlar:Paki KÜÇÜKLER-Yasemin YILDIZ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Babasının mesleğinden dolayı baytar lakabını alan İbnü&#;l-Baytâr, mesleki tecrübe ve bilgisini artırmak için yaşadığı dönemde üç kıtayı dolaşmış ve birtakım bitkiler toplamıştır. Tedavide kullanılan bitkilerin bütün özelliklerini ve şekillerini, renklerini, kokularını, neye ya da hangi tür bitkilere benzediklerini yazmış; bitkilerin adını sadece Arapça olarak vermekle yetinmemiş, onların Latincesini, Grekçesini ve Farsçasını da yazmıştır.

Yazdığı birçok eser bulunmakla birlikte, en önemli eserlerinden biri de şüphesiz ki el-Müfredât(el-Câmi&#; li-müfredâti&#;l- edviye ve&#;l-aġẕiye) adlı eseridir. Bu eserin Farsça tercümesinden Aydınoğlu Umur Bey’in isteği üzerine Türkçeye tercüme edilmiştir. Hazırlanan bu eser, bu tercümelerden biri olan Antalya, Tekelioğlu nüshasıdır.

 

BAŞKURT TÜRKÇESİ GRAMERİ: Habibe YAZICI ERSOY

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eserde, bugün Başkurdistan Özerk Cumhuriyeti’nde yaşayan Başkurtların ikinci resmî devlet dili olarak kullandıkları Başkurt Türkçesi edebî yazı dilinin ses ve şekil bilgisi incelenmiştir. Yapılan inceleme, art zamanlı bir çalışma ile Eski Türkçe karşılaştırmaları da içermektedir.

Çalışma, “Giriş, Ses Bilgisi, Şekil Bilgisi, Metinler ve Kaynaklar” bölümünden meydana gelmiştir.

Başkurt Türkçesinden verilen cümle örneklerinde eserlerin imlasına sadık kalınmıştır. Türkiye Türkçesi için ise TDK’nin yılında basılan Yazım Kılavuzu esas alınmıştır. Cümlelerin Türkiye Türkçesine aktarılmaları esnasında iki lehçe arasındaki ortaklıkları vurgulayabilmek amacıyla büyük ölçüde orijinal metne bağlı kalınmış ancak kimi zaman anlatım bozukluklarının fazla olduğu yerlerde serbest bir aktarma yöntemi kullanılmıştır.

 

BALIKESİR İLİ AĞIZLARI (İNCELEME-METİNLER-SÖZLÜK): Hüseyin Kahraman MUTLU

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Balıkesir ili sınırları içerisinde yerli ağzı gruplarını oluşturan ve ’lı yıllara kadar konargöçer olan Türkmen, Yörük ve Çepniler ile bu üç topluluktan daha önce yerleşik hayat düzenine geçen Manavların ağız özellikleri tanıtılmaya çalışılmıştır. Halk arasında “Muhacir” adıyla bilinen ve asrın başlarından itibaren Balıkesir yöresine Balkanlar ve Kafkasya bölgelerinden göç eden toplulukların ağızları ise çalışmanın dışında bırakılmıştır.

Amaç söz konusu ağız bölgelerini yerinde tespit ederek buradaki mevcut ve belirleyici dil özellikleri ile söz varlıklarını ortaya koymaktır.

 

ALTAY TÜRKÇESİ GRAMERİ: Figen GÜNER DİLEK

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eser, ölçünlü Altay Türkçesinin geleneksel gramercilik anlayışıyla çok zamanlı olarak yazılmıştır. Türkiye’de Altay Türkçesiyle ilgili yapılmış ilk çalışma olmamakla birlikte Altay Türkçesi grameri olarak hazırlanmış “bütüncül ilk ve öncü çalışma”dır. Ana hatlarıyla “giriş, ses bilgisi, şekil bilgisi, kelime türleri, basit ve birleşik fiil çekimi, sıfat-fiiller, zarf-fiiller ve isim-fiiller” gibi konu başlıkları ile Altay Türkçesiyle metin örnekleri, metinlerin kısa sözlüğü ve dil bilgisel ögeler dizininden oluşmaktadır.

“Giriş”te Altay Cumhuriyeti, Altay Türkleri, Altay Türkçesi ve alfabeleri hakkında kısa bilgiler verilmiştir. Çalışmada kullanılan örnekler, edebî eserlerden oluşan derlemden alıntıdır.

 

ESKİŞEHİR İLİ MANAV AĞIZLARI: Fatih DOĞRU

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bu çalışmada, Eskişehir ilinde Manavların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu yerleşim birimlerini tespit etmek, buralardan derlenen metinlerin ses bilgisi incelemesini yapmak ve Eskişehir ili Manav ağızlarının söz varlığını ortaya koymak amaçlanmıştır.

Eskişehir ili Manav ağızlarını bilimsel yöntemlerle tespit edip kayda almak ve incelemek hem özelde Manavların ağız özelliklerini, kullandıkları söz varlığını, kültürünü, yaşayış biçimlerini vb. ortaya koyma hem de Türklerle ve Türk diliyle ilgili yapılacak başka çalışmalara yardımcı olma açısından önemlidir.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: TUTUŞMUŞ GÖNÜLLER, Yayın Yönetmeni: Emine Gürsoy NASKALİ, Hazırlayan: Pınar VURSUN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Birinci Dünya Savaşı sonunda bütün dünyadaki hayat değişikliğinin bizdeki belirtileri anlatılır. Batılılaşmaya çalışan bir toplum; Türk toplumunun geleneklerine tezat teşkil eden alafranga, züppe ve dejenere tipler üzerinde kurgulanır.

Olaylar, akılları bir karış havada, serbest aşk hayatı yaşamak isteyen Lemiye, Nevhayal ve Şaheser adlı üç güzel genç kızın hikâyesi etrafında şekillenir.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: KOKOTLAR MEKTEBİ, Yayın Yönetmeni: Emine Gürsoy NASKALİ, Hazırlayan: Hamdi ÜNGÖR

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Olaylar, yazarın “Bir İtiraf” bölümünde açıkladığı üzere baştan başa hayal ürünüdür.

Osmanlı’nın son dönemlerinde büyük tartışmalara ve kırılmalara neden olan Batılılaşma meselesi kadınlar üzerinden ele alınır. Toplumdaki değerler sisteminin Batılılaşmayla birlikte geçirdiği yozlaşma trajikomik bir biçimde sunulur.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: METRES, Yayın Yönetmeni: Emine Gürsoy NASKALİ, Hazırlayan: Kadriye SATMAN ÇALLI

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eserde, mutluluğu ailesinde değil, evlilik dışında arayan Hami ile Müştak ve Reyhan’ın başlarına gelenler anlatılır.

Evlilik, sadakat, ihanet, para ve alafranga yaşam tarzı üzerine yazılmış hem güldüren hem duygulandıran hem de düşündüren bir romandır.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: İNSAN ÖNCE MAYMUN MUYDU?, Yayın Yönetmeni: Emine Gürsoy NASKALİ, Hazırlayan: Erhan KIVANÇ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Dönem insanının dinî görüşü ve bilime bakışı üzerinde durulur. Düşünceleri ve olguları temsil eden sembolik karakterlerle onların fikir ve ruh yapıları, anlayışları, davranış özellikleri, eğilimleri ve idealleri anlatılır.

Eser, tek bir olayın gelişim ve sonucundan çok “filozof” karakterinin dört ana macerası, arka planda gelişen bir olay ve hepsinin toplu sonucu şeklindedir.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: SEVDA PEŞİNDE, Yayın Yönetmeni: Emine Gürsoy NASKALİ, Hazırlayanlar: Birsel ORUÇ ASLAN, Celâl GÖRGEÇ, Yasemin GÜLTEKİN, Yasemin BULUT

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Dönemin kadın erkek ilişkileri re­alist bir anlayışla kaleme alınır. Rızasız evlilikler, kıskançlıklar ve yasak aşkla örülen hikâye, kadın haklarının konu edildiği en önemli romanlardan biri olarak karşımıza çıkar.

 

TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE ADLARLA ÖN ADLARIN BİRLİKTELİK KULLANIMI VE EŞ DİZİMİ SÖZLÜĞÜ -Derlem Tabanlı Bir Uygulama-: Bülent ÖZKAN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bu çalışma, Güncel Türkçe Sözlük’te ad olarak tanımlı sözlük birimlerinin ön ad tanımlı sözlük birimleriyle dizgesel ilişkilerini derlem tabanlı bir uygulamayla birliktelik kullanımı ve eş dizimlilik kavramları çerçevesinde ortaya koymaktadır.

Çalışmanın ilk bölümü olan Türkiye Türkçesinde Ön Adlarla Adların Birliktelik Kullanımı ve Eş Dizimi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanmıştır. Bu sözlük ise söz konusu eserin tamamlayıcı halkasını oluşturur.

Çalışma, 25 milyon (+/-) sözcük birimlik bir derlem üzerinden yürütülmüştür.

Dizgesel olarak adlarla ön adların birliktelik kullanımları ve eş dizimlilikleri çerçevesinde Türkçede ad > ön ad ilişkisinde kavram alanlarının belirlendiği eser, dilin doğal yapısına uygun bir şekilde öğrenicilerin dili kullanmalarına katkı sağlayacaktır. Bu anlamda çalışma, ortaya koyduğu veri setiyle alan yazında bir ilk olma özelliği taşıması bakımından önemlidir.

 

BEŞBALIKLI ŞİNGKO ŞELİ TUTUNG ANISINA ULUSLARARASI ESKİ UYGURCA ÇALIŞTAYI BİLDİRİLERİ: Yayıma Hazırlayan: Mustafa S. KAÇALİN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Türk Dil Kurumu tarafından Haziran tarihlerinde Ankara’da Beşbalıklı Şingko Şeli Tutung Anısına Uluslararası Eski Uygurca Çalıştayı düzenlendi.

Çalıştayda; çevirilerinde yer alan kimi bilgilere dayanılarak Şingko Şeli Tutung’un kim olduğu, Uygur veya Çinli olup olamayacağı, yaptığı çeviriler ve bu çevirilerin özellikleri (örneğin Hsüan-Tsang Biyografisi), çeşitli Uygur hukuk metinleri, Uygurca Daśakarmapathāvadānamālā metni, kataloglama konuları, modern diller ve Eski Uygurca ilişkileri, Uygur harfli çeşitli metinler (örneğin Arapça) ile bazı metinlerin okunuşlarına yer verildi.

Eser, Beşbalıklı Şingko Şeli Tutung Anısına Uluslararası Eski Uygurca Çalıştayı’nda sunulan bildirilerden oluşur.

 

TÜRKÇENİN EĞİTİMİ-ÖĞRETİMİNDE KURAMSAL VE UYGULAMALI ÇALIŞMALAR Yayıma Hazırlayan: Kamil İŞERİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Dokuz Eylül Üniversitesi Dil Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Ekim tarihlerinde İzmir’de düzenlenen ve Türk Dil Kurumu tarafından desteklenen Uluslararası Türkçenin Eğitimi-Öğretimi Kurultayı’nda sunulan 37 bildiriden oluşur.

 “Edebiyat Öğretimi”, “Dil Bilimi ve Dil Öğrenme Ara Kesiti”, “Eğitimde Kavramsal Metafor Kuramı”, “Ana Dili Olarak Türkçe Öğretimi” ve “Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi” ana başlıkları altında sunulan bildiriler, Türkçenin eğitimi ve öğretimi alanının araştırmacıları için önemli bulgular sunar.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR:NAMUSLU KOKOTLAR, Yayın Yönetmeni: Emine GÜRSOY NASKALİ, Hazırlayan: Ahmet KOÇAK

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Geniş bir şahıs kadrosu, çeşitli aşk ilişkileri ve gönül entrikalarının yer aldığı roman, 49 bölümden oluşur. Kahramanın evli olmasına rağmen başkalarıyla da birlikte olmasını işler. Aşkta ve evlilikte eşlerin yaş olarak birbirine denk olması vurgulanır.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: TESADÜF, Yayın Yönetmeni: Emine GÜRSOY NASKALİ, Hazırlayan: Hamdi ÜNGÖR

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Olaylar, yüzyıl sonunda İstanbul’da falcı Nefise Hanım’ın etrafında şekillenir. Müşterilerini dolandıran, onlardan sürekli para sızdıran Nefise’nin ilginç büyüleri, muskaları, bakıcılık adı altında kandırarak ağına düşürdüğü saf insanlar anlatılır.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: UTANMAZ ADAM, Yayın Yönetmeni: Emine GÜRSOY NASKALİ, Hazırlayan: Nagehan UÇAN EKE

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Toplumsal adaletsizlik ve ahlaki çöküntü ekseninde kurgulanan romanda, ruhsal bakımdan hasta tipler ve onların toplum içerisindeki son derece olumsuz, zararlı hareketleri bir psikolog titizliğiyle tahlil ve tenkit edilir.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: BİR MUADELE-İ SEVDA, Yayın Yönetmeni: Emine GÜRSOY NASKALİ, Hazırlayan: Zuhal KÜLTÜRAL

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Kadının veya erkeğin isteğine aykırı olarak yapılan evlilikleri ve bunların olumsuz neticelerini konu alır. Olaylar, eserin kahramanlarından Naki’nin ağzından nakledilir. Zengin ve havai bir genç olan Naki’nin iki kız ile evlenip boşanmasının üstüne gelen üçüncü gelinin açıkgöz çıkması ile gelişen durumlar anlatılır.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR: KADERİN CİLVESİ,Yayın Yönetmeni: Emine GÜRSOY NASKALİ, Hazırlayan: Erman İMER

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Açlık ve namus arasındaki ters ilişki irdelenir. Romanın anlatıcısı olan ve kıt kanaat geçinen ama dünyaya bilgece bakmayı başararak namusunu her şeyden önde tutan Salâh Efendi’nin ailesinin başından geçenler anlatılır. Yazar, karamsar toplum eleştirisini yaparken okurunu “açlık”la “namus”un bir arada olamayacağı sonucuna götürür.

 

IX. ULUSLARARASI TÜRK DİLİ KURULTAYI Bilge Tonyukuk Anısına: Türk Dil Kurumu

Türk Dil Kurumu Yayınları: /, 2 Cilt, sayfa

Türk Dil Kurumunun ’den bu yana yürüttüğü ve uluslararası bilim çevrelerince kurumsallaşmış bilimsel toplantı olarak kabul edilen Türk Dili Kurultaylarının dokuzuncusu, Eylül tarihlerinde çevrim içi olarak düzenlendi. Kurultay, Tonyukuk Anıtı’nın dikilişinin yıl dönümü münasebetiyle Bilge Tonyukuk’a ithaf edildi.

Yurt içinden ve yurt dışından bilim adamının tebliğleriyle katıldığı kurultayda; Türkçenin tarihî gelişim süreci, güncel sorunları, kilometre taşı şahsiyetlerine ilişkin ilmî araştırmalar sunuldu.

Eser, IX. Uluslararası Türk Dil Kurultayı’nda sunulan bildirilerden oluşur ve 2 ciltten meydana gelmiştir.

 

YUNUS EMRE’NİN VEFATININ YIL DÖNÜMÜ ANISINA ULUSLARARASI TÜRKÇENİN ANADOLU’DA YAZI DİLİ OLUŞU SEMPOZYUMU: Türk Dil Kurumu

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

yılı, Türk dili ve kültürünün en önemli şahsiyetlerinden Yunus Emre’nin vefatının yıl dönümü olması münasebetiyle UNESCO tarafından anma ve kutlama yıl dönümleri arasına alındı. 30 Ocak tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Genelge ile yılı Cumhurbaşkanlığımız tarafından “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” olarak ilan edildi.

Türk Dil Kurumu bahsi geçen Genelge doğrultusunda, Temmuz tarihleri arasında Ankara’da “Yunus Emre’nin Vefatının Yıl Dönümü Anısına Türkçenin Anadolu’da Yazı Dili Oluşu Sempozyumu” düzenledi.

Sempozyum ile Anadolu’da Türkçenin yazı dili hâline gelmesinde etkisi olan yazarlar ve eserleri değerlendirildi; yazı dilini oluşturan fikrî ve edebî zemin hakkında çıkarımlarda bulunuldu. Ayrıca Türkçenin yazı dili olarak kurulmasında çok önemli bir yere sahip Anadolu Beylikleri Dönemi eserleri, çeşitli açılardan değerlendirildi.

Eser, Yunus Emre’nin Vefatının Yıl Dönümü Anısına Türkçenin Anadolu’da Yazı Dili Oluşu Sempozyumu’nda sunulan bildirilerden oluşur.

 

TÜRKÇE-GÜRCÜCE SÖZLÜK: İbrahim ARISOY

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eser, Türkçe ve Gürcüce öğrenmek isteyenlere yardımcı olmak düşüncesiyle hazırlanmıştır. madde başı, madde içi olmak üzere toplam söz, terim ve deyimden oluşan Türkçe söz varlığının Gürcüce karşılıkları hem Gürcü alfabesi hem de çeviri yazılı Türk alfabesi kullanılarak verilmiştir.

Türkçe ve Gürcücede farklı alfabeler kullanılması nedeniyle Gürcüce sözcükler, önce Gürcü harfleriyle yazılmış sonra çeviri yazılı Türkçe okunuşlarıyla aktarılmıştır.

Sözcüklerin sıralanışı Türk Dil Kurumunun Yazım Kılavuzu esas alınarak yapılmış; dil bilgisi bakımından çeşitlerini belirtmek ve anlamlarına açıklık getirmek için kısaltmalar kullanılmıştır.

Eski sözcüklerin ve halk ağzında kullanılan sözcüklerin eş anlamlı karşılıkları ayraç içerisinde gösterilmiştir. Yaklaşık veya aynı anlama gelen söyleyişler ise ~ işaretiyle belirtilmiştir.

 

TÜRKÇE-ÖZBEKÇE/ÖZBEKÇE-TÜRKÇE EKONOMİ TERİMLERİ KILAVUZU: Aynur ÖZ ÖZCAN-Ayhan ÇELİKBAY

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Özbekistan-Türkiye ilişkilerindeki gelişmenin son yıllarda ivme kazanmasıyla iki ülke arasındaki bilimsel, askerî, ticari, ekonomik ve başka alanlardaki iş birliği de artmıştır. Bu iş birliği sonucunda Özbekistan’a giden ya da Türkiye’ye gelen kişiler için her alanda başvuru kılavuzlarına ihtiyaç duyulmaya başlamıştır.

Bu çalışma, Özbekistan’a giderek çeşitli alanlarda yatırım ve ticaret yapacak olan iş adamları ve bu yatırım alanlarında çalışanlar ile Türkiye’ye gelen iş adamlarının başvuracakları bir kılavuz olarak düşünülmüştür. Kılavuz, Türkçe-Özbekçe ve Özbekçe-Türkçe olarak hazırlanmış ve iki ayrı lehçede iki ayrı bölüm olarak verilmiştir.

 

MUSTAFA SÂFÎ: TERCEME-İ CELÂL Ü CEMÂL, Hazırlayan: Ömer GÖK

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Mustafa Sâfî Efendi tarafından kaleme alınan Terceme-i Celâl ü Cemâl’in metin neşri ve kaynak metin ile karşılaştırmalı incelemesini içeren bu çalışmanın girişinde, Eski Türk edebiyatında tercüme meselesi ele alınmıştır. Mustafa Sâfî’nin eseri, “telif mi, tercüme mi” tartışmaları ekseninde değerlendirilmiş ve Terceme-i Celâl ü Cemâl’in rahatlıkla tercüme eserler arasında sayılabileceği delilleriyle (gerek mütercimin metin içindeki ifadeleri gerek karşılıklı okumalarımızdan hareketle) gösterilmiştir.

Eser; edebî sanatlar, ahenk unsurları ve farklı nazım şekilleri bakımından da karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Metinde geçen atasözü ve deyimler tanıklanarak verilmekle beraber bunların kaynak metinde ve o dilin söz varlığında ne şekilde geçtiği tespit edilmeye çalışılmıştır.

 

MEMLÛK TÜRKÇESİNDE EKLER VE İŞLEVLERİ: Ragıp MUHAMMED

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Memlûk Türkçesi, Eyyubî Devleti’nin yıkılmasının ardından XIII-XVI. yüzyıllar arasında Mısır ve Suriye’de hüküm süren Memlûk Devleti’nde yaşayan Türkler tarafından meydana getirilmiştir.

Bu çalışmada, Memlûk Türkçesi sahasında kaleme alınan metinler ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Söz konusu metinlerdeki eklerin işlevleri, kullanılışları ve eklerle ilgili o dönemin gramercileri tarafından verilen bilgiler bir araya getirilerek örneklerle gösterilmiştir. Arapça üzerinden iki dilli eserlerin aslından yararlanılmış, çalışmanın konusuna uygun bir şekilde kullanılmıştır. Gerek duyuldukça taranan metinlerden elde edilen eklere ilişkin dil malzemesi Eski Türkçe ve Orta Türkçe metinlerindeki eklerle karşılaştırılmış, art ve eş zamanlı biçimde incelenmiştir.

 

MEMTİLİ EPENDİ (TEVFİK) VE ŞİİRLERİ: Reyila KAŞGARLI

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eser, Uygur Türklerinin önde gelen aydınlarından biri olan eğitimci ve şair Memtili Ependi’nin günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti’nin idaresi altında bulunan ve Şinciang Uygur Özerk Bölgesi olarak adlandırılan Doğu Türkistan’da yayımlanan şiir kitabındaki şiirleri ile öğrencisinden temin edilen el yazısı şiirleri üzerinde yapılan çalışmadır.

Memtili Ependi’nin yaşam öyküsünü, mücadelesini, çalışmalarını Türk okurlarıyla paylaşmayı, şiirlerini Türkiye Türkçesine kazandırmayı hedeflemektedir. Uygur millî eğitiminin ve Uygur aydınlarının geçmişi, bugünü ve geleceğinin anlaşılabilmesi; Uygur aydınları ile Türkiye aydınları arasındaki bağın doğru bir şekilde değerlendirilebilmesi açısından önemlidir.

Şiirlerin dili, Çağatay Türkçesinden Çağdaş Uygur Türkçesine geçiş döneminin özelliklerini içerdiği için çalışma, dönemin dil özelliklerine ışık tutacaktır.

İçerik olarak giriş, altı bölüm, kaynakça ve eklerden oluşmaktadır.

 

BİTLİS HALK AĞZI VE KÜLTÜRÜ:Hamza ZÜLFİKAR

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Doğu Anadolu ağızları olarak adlandırılan geniş bölgenin içinde bulunan Bitlis halk ağzı, kendine has birtakım özellikler göstermesi bakımından dikkate değerdir.

 Bitlis ve çevresi coğrafi konumu nedeniyle stratejik bir özelliğe sahiptir. Bilinen tarihe göre Bitlis yüzyıllar içinde Bizans, Selçuklu, Kıpçak, Eyyubi, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Safavi ve Osmanlı gibi devlet ve beyliklerin sınırları içinde kalmıştır. Bu yönüyle bölge, zengin bir dil malzemesine ve kültür ögelerine sahiptir.

Bu çalışmada bölgenin dil ve kültürel özellikleri işlenmiş, söz varlığı tespit edilmiş, kelimelerin kökenleri araştırılmıştır. Türkçe kelime ve eklerin yanı sıra bölge ağzında yaşayan Arapça, Farsça, Ermenice, Rumca kelimeler üzerinde durulmuştur.

Çalışmalar yürütülürken çevre ağızlarını ele alan eserlere de başvurulmuş ve o eserlerle ilgili bazı tespitlerde, eleştirilerde bulunulmuş, ortak özellikler belirlenmiştir.

 

A. BESİM ATALAY: Vahit TÜRK

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Besim Atalay, Millî Mücadele öncesinde, sırasında ve sonrasında Türk kültür hayatına ve Türklük bilimine yaptığı büyük katkılarla unutulmazlar arasında yerini almış önemli bir kişiliktir.

Başından beri Millî Mücadele’nin içinde yer almış, milletvekili olarak uzun yıllar (yedi dönem-yirmi altı yıl) Mecliste bulunmuş ve Cumhuriyet’in ilanından sonra da hemen bütün dil çalışmalarına katılmıştır.

Küçüklü büyüklü otuz yedi eserin ve pek çok makalenin yazarı olan Atalay’ın çalışma alanları olarak Türk dili başta olmak üzere din, edebiyat, tarih, coğrafya ve genel kültür konuları sayılabilir.

Bu çalışmanın başlıca amacı; bilim adamı, siyasetçi, eğitimci, din adamı, şair, yazar gibi sıfatlarla anabileceğimiz Besim Atalay’ın kim olduğunu anlatabilmek ve eserlerini gereğince tanıtabilmektir.

 

ATATÜRK’TEN BUGÜNE DİL VE ALFABE: Hamza ZÜLFİKAR

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimiyle yılında yeni Türk harfleri kabul edilmiş, dildeki özleşme ve türetme imkânlarının yolu açılmıştır.

Bu çalışmada, Atatürk’ün dil ve alfabe konusunda başlatmış olduğu etkinlikler değerlendirilmiş, kazançlar ve kayıplar üzerinde durulmuştur. Kendisinin vefatından sonra yaşanan bazı gelişmeler veya sapmalar incelenmiş, özellikle yazımda alınan mesafe açıklanmaya çalışılmıştır.

Çalışmada mümkün olduğu ölçüde bilimsel çizgiden ayrılmadan yalın bir ifade kullanılmıştır. Alfabe ve dille ilgili gelişmeler yer yer hikâye üslubuyla anlatılmış; konular işlenirken örneklere ağırlık verilmiştir. Ayrıca dönemin yazarlarından atıflar yapılırken veya Nutuk’tan alınan örnek parçalarda yabancı kelimelerin karşılıkları ayraç içinde gösterilmiştir.

 

HAMZA ZÜLFİKAR ARMAĞANI: Türk Dil Kurumu

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

yılı, hem çeşitli idari görevler yürüterek hem bilimsel çalışmalarıyla eserler üreterek hem de Türk Dil Kurumunu ve faaliyetlerini yurt içinde ve dışında liyakatle temsil ederek Kuruma üstün hizmetleri bulunan Prof. Dr. Hamza ZÜLFİKAR’ın doğum yılıdır.

Türk Dil Kurumuna her zaman yuvası nazarıyla bakan Prof. Dr. ZÜLFİKAR, ’ten bugüne kadar yapılan neredeyse her tür çalışmanın içinde yer almıştır. Hâlâ Kurumun dergilerinde makaleler yayımlamakta; Kurum adına çeşitli kurum ve kuruluşlarda konferanslar vermekte, panellere katılmakta, konuşmalar yapmaktadır.

Eser, Türk Dil Kurumu tarafından Prof. Dr. Hamza ZÜLFİKAR’ın yaşında armağan olarak hazırlanmıştır. Değerli bilim adamlarının bu armağan kitaba yönelik olarak hazırladığı yazılarından oluşmaktadır.

 

VIII. ULUSLARARASI TÜRK DİLİ KURULTAYI: Türk Dil Kurumu

Türk Dil Kurumu Yayınları: /, 2 Cilt, sayfa

Türk Dil Kurumunun genel ağ sayfasında e-kitap olarak yayımlanan çalışma, Mayıs tarihlerinde Ankara’da düzenlenen VIII. Uluslararası Türk Dili Kurultayı’nda sunulan bildirilerden oluşur. 2 ciltten meydana gelmiştir.

 

 

TÜRKÇENİN EKRANLA İMTİHANI: Mustafa ERTEM

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Çevirinin sadece bir dil aktarımı değil, aynı zamanda amaca yönelik bir kültürel faaliyet olduğu göz önüne alınarak televizyon programlarında ve filmlerde kullanılan İngilizce kaynak metinlerin Türkçe çevirilerinde gözlenen hatalar tespit edilmiştir. Bu hatalara alternatif çeviri önerileri sunularak Türkçenin inceliklerini yansıtan çeviri teknikleri ve bu anlamda dil ve kültür bağlamında dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili bilgilendirici bir içerik sunulması amaçlanmıştır.

Program metinlerinde tespit edilen anlamsal ve yapısal anlatım bozukluklarına sebep olan çeviri hatalarının ne gibi eksiklikler yüzünden ortaya çıktığı üzerinde durulmuştur.

 

TÜRK DİLLERİNİN TARİHÎ-TİPOLOJİK SES BİLİMİ: Nikolay Aleksandroviç BASKAKOV, Çevirenler: Oktay Selim KARACA, Kenan KOÇ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bu kitap, yazarın daha önceden yayımlanmış olan Türk Dillerinin Tarihî-Tipolojik Yapısı () ve Türk Dillerinin Tarihî-Tipolojik Biçim Bilgisi () adlı eserlerinin devamı niteliğindedir. Türk dillerinin ses bilimsel yapısının art zamanlı yönden gelişim ve oluşumunun çözümlenmesine ayrılmıştır. Çeşitli Türk dillerinin dil bilgisel yapısı, sözlüksel kadrosu, ses bilgisel ve ses bilimsel yapısı konusunda uzun yıllar süren araştırmalar ve gözlemlerin bir genellemesidir.

Kitapta, Sovyetler Birliği Türkologlarıyla Batı Avrupa Türkologlarının çoğunluğu tarafından kabul edilen ve araştırmalarında kullanılan ses bilgisel-ses bilimsel çeviri yazı kullanılmıştır.

 

OSMANLI KONUŞMA DİLİ: Yavuz KARTALLIOĞLU

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Osmanlı Dönemi’ndeki kişilerin nasıl konuştuklarının tespit edilmeye çalışıldığı bu çalışmada asıl veri tabanını, Batılı araştırıcılar tarafından yazılan çeviri yazılı (Latin harfli) metinlerdeki konuşmalar oluşturmuştur. Genel olarak halkın konuşmalarının yer aldığı şeriye sicilleri ve hem halkın hem de saray çevresi gibi daha geniş bir kesimin konuşmalarının kaydedildiği Osmanlı kronikleri ve Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ndeki konuşmalar ile de desteklenmiştir.

Osmanlı Dönemi’nde konuşulan dil, çeviri yazılı metinlerden tespit edilen 21 farklı konuda konuşma kalıbı ve bu konuşma kalıplarının kullanıldığı -bazılarının çeşitli alt başlıklarının da bulunduğu- 46 farklı konudaki karşılıklı konuşmayla tematik olarak örneklendirilmeye çalışılmıştır.    

Çalışma, “Giriş”, “Saray ve Saray Çevresinin Dili”, “Halkın Dili” ve “Kısa Konuşma Metinleri” bölümlerinden oluşmaktadır.

 

MEKTUP YAZDIM OKURA (TÜRK ROMANINDA MEKTUP ): Süheyla YÜKSEL

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Türk romanında, bir anlatım tarzı olarak mektubun nasıl ve hangi amaçla yer aldığının tespitine yönelik bir çalışmadır. Çalışmanın tarihî zemini olan arası Tanzimat ve I. Meşrutiyet Dönemi’ni kapsamaktadır. Bu zaman dilimi; Türk edebiyatının Batı’yı örnek alarak şekil­lenmesine, Türk romanının acemilikten ustalığa geçişine tanıklık eder.

sonrası gelişen Türk edebiyatı, basın ile iç içedir. Bu sebeple ça­lışmanın “Giriş” bölümü, bu zaman diliminin basın ve edebiyatına mektup penceresinden genel bir bakışa ayrılmıştır.

İncelenen romanların bazıları, edebiyat tarihlerinde adı geçen bilindik eserlerdir. Bazılarının adı, özellikle yüksek lisans, doktora tezlerinde veya biyografik çalışmalarda geçmektedir

Çalışmanın temelini teşkil eden, bir anlatım tarzı olarak mektubun roman­da nasıl ve ne amaçla yer aldığına dair tespitler 11 başlık altında toplanmıştır.

 

KURTULUŞ SAVAŞI’NIN UNUTULMUŞ ŞAİRİ ŞERAFETTİN ÖZDEMİR () TOPLU ŞİİRLERİ, Hazırlayanlar: Timur KOCAOĞLU, Tülay GENÇTÜRK DEMİRCİOĞLU, Akartürk KARAHAN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Şerafettin Bey, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşamış; Balkan, Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşlarına katılmış; birçoğu yayımlanmamış şiirleri, şarkıları, piyesleri ve hikâyeleri olan bir tıp doktorudur.

Genç yaşta ölen Şerafettin Bey hakkında bugüne kadar çok az bilgi verilmiş ve adı henüz Türk edebiyatı tarihlerinde yer almamıştır. Onun ve şiirleri hakkında belirlediğimiz ilk kaynak ’de yayımlanan Şâir Tabîbler adlı bir antolojidir. Şerafettin Bey’e ayrılan 7 sayfada onun hayatı ve 7 şiiri yer almaktadır.

Şerafettin Bey’in şiirlerinin büyük çoğunluğu kendi el yazısıyla çeşitli defterlerde, mektuplarda, posta kartlarında bulunmaktadır, çok azı ise Dertli gazetesinde yayımlanmıştır.

Çalışmada okuyucuya, Şerafettin ÖZDEMİR’in şiiri sunulmuştur.

 

ISPARTA MERKEZ İLÇE AĞIZLARI: Osman YILDIZ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eser, mukayeseli bir çalışmadan çok tasvirî bir çalışmadır. Ancak gerektiği yerlerde tarihî ve çağdaş Türk lehçeleri gramerlerine de müracaat edilmiştir. “Giriş”ten sonra “Dil İncelemesi”, “Metinler” ve “Gramatikal Dizin” bölümlerinden meydana gelmiştir.

“Giriş”te; Isparta’nın tarihi, ağız özelliklerini şekillendiren etnik yapı ve yörenin fiziki coğrafyasına dair genel bilgiler verilmiştir.

“Dil İncelemesi” bölümünde, derlenen metinlerden hareketle Isparta Merkez ilçe ağızlarının “Ses Bilgisi” ve “Şekil Bilgisi” özellikleri ele alınmıştır. “

“Metinler” bölümünde 60 metne yer verilmiştir.

“Gramatikal Dizin”de, metinlerde geçen tüm kelimeler alfabetik sırayla ve gramatikal unsurlara göre dizilmiştir.

 

IRAK TÜRKMEN AĞIZLARI (Giriş-Metinler-Sözlük): Çoban ULUHAN (BEŞİRLİ)

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Irak Türkmen ağızlarıyla ilgili olan bu çalışma, Anadolu ağızları araştırmalarının bir halkasını oluşturmaktadır. Çalışma; araştırma bölgesi olan Kerkük il merkezi, Tisin Mahallesi, Beşir köyü ve Bayat köylerinden Bastamlı, Abbut, Zengili, Biravçılı, Çardaklı’dan banda alınan metinlere dayanmaktadır.

Giriş’te Irak Türkmenlerinin tarihi ve yerleşme bölgeleri verilmiş­tir. Ayrıca Irak Türkmen ağızlarının Türk diyalektleri arasındaki yeri belirtilmeye çalışılmıştır.

Yukarıda da belirtildiği gibi metinler; Kerkük il merkezi, Tisin Mahallesi, Beşir köyü ve Bayat köylerinden yapılan derlemelerle oluşturulmuştur.

Sözlük’te metinlerde geçen kelimelerin Türkiye Türkçesindeki karşılıkları verilmiştir.

 

HEİKKİ PAASONEN VE ÇUVAŞÇA MASAL DERLEMELERİ: Sinan GÜZEL

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Çalışmanın malzemesini Heikki Paasonen’in Novoye Yakuşkino [Çuvaşça: Şinyakal] köyünden derlemiş olduğu masal metinleri oluşturmaktadır. Söz konusu masallar, doğrudan alandan kayıt altına alınan bir malzemeyi barındırdıkları için ilgili yerleşimde konuşulan Çuvaşçanın tarihsel bir tanığı olma özelliği de taşımaktadır. İlgili derleme metinleri; Novoye Yakuşkino özelinde konuşulan dilin gelişimini ve değişimini gösterme, Sovyet sonrası dönemde standartlaşan kullanımlarla izi silinen diyalektolojik verileri belirleme ve bölgedeki dil ilişkilerinin tarihsel görünümüne ışık tutma noktasında oldukça önemli veriler sunmaktadır.

Heikki Paasonen’in Çuvaşça masal derlemelerinin farklı yönleriyle değerlendirildiği çalışma, Giriş’i takip eden sekiz ana bölümden oluşmaktadır.

 

HALAÇ TÜRKÇESİ (MERKEZİ İLİ AĞIZLARI): Mina DOLATİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Türk dillerinin sınıflandırılmasında Halaç Türkçesi, taşıdığı Altayistik ses özelliklerinden dolayı başlı başına bir Türk dili kolu olarak değerlendirilmiştir. Günümüzde konuşura sahip olan bu lehçe, UNESCO tarafından savunmasız derecede tehlikedeki diller arasına alınmıştır.

Merkezi ilinin köyleri olan Keşe, Bonçenar ve Vaşegan köylerinde görsel, işitsel çalışmalar yapılarak çalışmanın amacına uygun belgeler seçilmiştir. Seçili kaynaklardan yararlanarak dil bilgisel çalışmalar yapılmış ve Halaç Türkçesinin bahsedilen köylerdeki dil bilgisi ve söz varlığı ortaya konulmuştur. İşitsel ve görsel kayıtlar Halaç Türkçesinin farklı diyalektlerini konuşmakta olan Keşe, Bonçenar ve Vaşegan halkından derlenmiştir.

 

GÖKTÜRK YAZISIYLA OLUŞTURULMUŞ UYGUR KAĞANLIĞI YAZITLARININ METİN DİL BİLİMSEL İNCELENMESİ: Hasan GÜRGÜN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Göktürk yazısıyla oluşturulmuş Uygur Kağanlığı yazıtları, en az yıllık bir geçmişe sahip ve yaklaşık olarak yıldır yazılı metinler aracılığı ile tarihî seyri kesintisiz izlenebilen Türkçenin önemli eserlerindendir.

Bu çalışmada, Göktürk yazısı ile oluşturulmuş Uygur Kağanlığı yazıtlarının metin dil bilimi alanının yöntemi aracılığıyla incelenmesi amaçlanmıştır. Metne dayalı bu inceleme ile yazıtların metinlerindeki ögelerin birbirleri ile kurduğu dil bilgisel ve anlamsal ilişkiler bir bütünlük içinde ortaya konulmuştur. Göktürk yazısıyla oluşturulmuş Uygur Kağanlığı eserlerinin ayrıntılı bir okuması gerçekleştirilerek ve bu eserlerdeki metin içi ilişkiler ağının ve bu ağın ögelerinin varlığı üzerinde çalışılmıştır.

 

FERAĞÎ’NİN ÇAĞATAY TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ, Hazırlayan: Farhad RAHİMİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

’de İran’da Muḥammed bin Żiyā’u’d-dı̇̄n el-Ḥüseynı̇̄ Ferāġı̇̄ tarafından Safevi Şahı Ṣafı̇̄ bin Ṣafı̇̄ adına yazılan Miftāḥu’l-Luġat adlı Türkçe-Farsça sözlüğü incelemek, eserden elde edilen dil bilgisel ve sözlüksel malzemeyi ortaya koymak ve başka eserlerle karşılaştırarak bu eserin Türk dilinin gelişme sürecine olan katkısını belirlemek amacıyla hazırlanmıştır. Aynı zamanda Çağatay Türkçesi metinlerinin okunması ve değerlendirilmesinde karşılaşılan sorunların bu eser sayesinde giderilmesi ve böylelikle de Türk dil biliminin bazı sorunlarının çözülmesi amaçlanmıştır.

Eserde kırmızı mürekkeple yazılı madde başı bulunmaktadır. Yazılışı aynı olan farklı sözcükler bir arada tek bir madde gibi verildiği için maddelerin gerçek sayısı daha fazladır. Dizinden elde edilen madde sayısı toplam ’dur.

 

ESKİ UYGURCA ABİTAKİ METİNLERİNİN SÖZ VARLIĞI (Giriş-Metin-Aktarma-Açıklamalar-Dizin):Tümer KARAAYAK

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Amitābha kültüne dair Pekin, St. Petersburg, İstanbul, Ankara ve Paris’te bulunan yazmalara ait metinlerin yayımını ve söz varlığını içermektedir. adet yazma üzerinde çalışılmıştır. Yazmaların çeviri yazıları, harf çevirileri, tercümeleri, kısa açıklamaları ve dizinlerine yer verilmiştir.

Çalışma, beş bölümden meydana gelmiştir. Bölümler; “Giriş, Eski Uygurca Metinler, Eski Uygurca Metinlerin Türkiye Türkçesine Aktarımı, Metinlere İlişkin Açıklamalar ve Okuma Farkları, Dizinler ve Kaynakça” şeklinde sıralanmıştır.

 

ESKİ UYGUR DÖNEMİNE AİT TANTRİK BİR METİN: SİTĀTAPATRĀDHĀRAṆĪ, Hazırlayan: Ayşe KILIÇ CENGİZ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Çalışmada, Budizm’e ait Tantrik metinlerden birisi olarak bilinen Eski Uygurca Sitātapatrādhāraṇī adlı metin ele alınmıştır. “Beyaz şemsiyeli tanrıça” olarak bilinen Sitātapatrā’nın kendisine inananlar tarafından okunan ya da taşınan dharaṇīsi ile inanırlarını kara büyü, şeytan ve çeşitli felaketlere karşı koruduğuna inanılmaktadır. Eserin Sanskritçe, Hotan-Sakaca, Tibetçe, Çince gibi çeşitli dillerde nüshaları vardır. Eski Uygurcaya 13 ya da yüzyılda çevrildiği düşünülmektedir.

Çalışma; Giriş, Metin, Çeviri, Notlar, Dizin ve Tıpkıbasım olmak üzere altı bölümden oluşmaktadır.

 

 

ESKİ TÜRKÇE TANTRİK BİR METİN: UṢṆĪṢA VİJAYĀ DHĀRAṆĪ SŪTRA, Hazırlayan: Hasan İSİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

yüzyılda Tibetçeden Eski Uygurcaya aktarılan Uṣṇīṣa Vijayā Dhāraṇī Sūtra, bünyesinde barındırdığı dhāraṇīler (büyülü sözler), mudrālar (el kol hareketleri) ve maṇḍalalar (büyüsel daireler) gibi tenkitler ile Budalık yoluna ulaşmayı daha kolay bir hâle getirmeyi amaçlayan bir metindir. İnanırlarına uzun yaşam, hastalıklardan kurtulma gibi çeşitli kurtuluş reçeteleri sunan bu metin, Uygurlar arasında popüler bir öğreti kitabı olma özelliği taşımaktadır.

Çalışma; Giriş, Berlin Fragmanları, Karşılaştırmalı Metin, Türkiye Türkçesine Aktarım, Açıklamalar ve Dizin bölümlerinden meydana gelmektedir.

 

ELİYAHU BEN YOSEF ḲILCI’NIN MECUMASI (KIRIM KARAY VE TÜRK EDEBİYATI MECMUASI) (İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım): Gulayhan AQTAY

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

İnceleme niteliğindeki eser, Kırım Karaycası ve Kırım Türkçesinde yazılmış mecmuanın ilk tenkitli yayınıdır.

Adı geçen mecmua, Bahçesaraylı Eliyahu b. Yosef Ḳılcı tarafından yılları arasında İbrani harfleriyle istinsah edilmiştir. İçine; masal, hikâye, bilmece, türkü, mani, tekerleme gibi çeşitli edebî türleri almaktadır. Bunlardan bazıları Türk bazıları Kırım Tatar bazıları da Kırım Karaylarının kendi edebiyatından alınmıştır. Eserlerin dili karışıktır. Hem Türkiye Türkçesi hem Kırım Tatarcası hem de Kırım Karaycasının dil özelliklerini taşımaktadır. Türkiye Türkçesinin etkisi tüm eserlerde görülmektedir. Buna karşın, mecmuanın Türkiye Türkçesi standart değildir. Anadolu ağızlarından bilinen pek çok yapı, şekil özelliği ve kelime içermektedir.

Eser; Giriş, İnceleme, Transkripsiyonlu Metin, Dizin ve Tıkpıbasım bölümlerinden oluşmaktadır.

 

DEDE KORKUT -GÜNBED YAZMASI- KAZAN BEY OĞUZNAMESİ (Giriş-İnceleme-Notlar-Metin-Dil İçi Çeviri-Dizinler): Sadettin ÖZÇELİK

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Dede Korkut Oğuznamelerinin Günbed yazması metni üzerine hazırlanmış olan eser; Giriş, Notlar, İnceleme, Metin, Dil İçi Çeviri, Dizin ve Özel Adlar Dizini bölümlerinden oluşur.

Giriş bölümünde Dede Korkut Oğuznamelerinin bulunuşu ve yazmaların metinleri üzerine yapılmış kitap yayınları hakkında bilgi verildi.

Notlar bölümü Günbed yazmasıyla ilgili bazı yazım ve okunma sorunlarına dikkat çekilerek birtakım tekliflere yer verilmiş olan notlara ayrıldı.

İnceleme bölümünde belirli ve sınırlı konular ele alındı; yazım konusuyla ilgili olarak yalnızca metinde harekelenmiş olan kelimelere değinildi.

Metin bölümü; çift numaralı sayfada yazmanın fotoğrafı, tek numaralı sayfada ise metnin transkripsiyonu olacak şekilde hazırlandı.

Dil İçi Çeviri bölümünde üslubun korunması için metnin cümle yapılarına mümkün olduğunca müdahale edilmedi.

Dizin bölümünde ise Günbed yazmasının söz varlığı tespit edildi; Özel Adlar Dizini’nde tanımlar kısa tutulmaya çalışıldı. Gerekli durumlarda kısa ansiklopedik bilgilere de yer verildi.

 

ARDANUÇ-ARTVİN (MERKEZ)-POSOF-ŞAVŞAT-YUSUFELİ AĞIZLARINDA TÜRKÇE SÖZ VARLIĞI: Sevgi ŞENOL

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Türkiye Türkçesinde kullanılmayan, ancak yüzyıllar öncesinden gelerek Ardanuç, Artvin (Merkez), Posof, Şavşat, Yusufeli ağızlarında yaşayan Türkçe sözler derlenmiş, ilgili kaynaklar taranarak pek çok söze tanıklar gösterilmiştir.

Örnek cümleler, ağız özelliğini de yansıtması için yöresel ağızla yazılmıştır.

Türkçe Sözlük’te bulunan sözlerle sesteş ve anlamdaş olan sözler derlemeye alınmamıştır. Sesteş ve anlamdaş olsa da Ardanuç, Artvin (Merkez), Posof, Şavşat, Yusufeli ağızlarında, Türkçe Sözlük’tekinden başka bir anlamı daha olan sözler derlemeye alınmıştır.

Sözlük bölümünün sonunda, “Çocuk Dili”,”Kalıp Sözler, Edatlar ve Ünlemler”e yer verilmiştir.

 

ARAP LEHÇELERİNDEKİ TÜRKÇE KELİMELER: Bedrettin AYTAÇ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Araştırma niteliğindeki eser, belirli kaynaklardan yapılan bir derleme ve bu derlemenin bilimsel değerlendirilişidir. Türkçenin Arapça üzerindeki etkisi ele alınmıştır. Arapçada kullanılan Türkçe kelimelerin yanı sıra, Türkçe aracılığıyla Arapçaya geçen Farsça, Fransızca, Rumca vb. kelimeler ile çeşitli Arapça kelimelere Türkçe eklerin eklenmesi sonucu oluşan kelimeler de incelenmiştir. Cezayir, Fas, Filistin, Irak, Libya, Mısır, Sudan, Suriye, Ürdün, Yemen lehçelerinde kullanılan Türkçe kelimelere yer verilmiş; Körfez ve Suudi Arabistan lehçeleri kapsam dışı tutulmuştur.

 

ÇAĞDAŞ SİBİRYA TÜRK LEHÇELERİNDE ZAMİRLER: Salih Mehmet ARÇIN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Zamirler, biçimsel ve işlevsel özelliklerinin daha iyi ortaya konması adına Proto-Altaycadan Altay dilleri olarak tasavvur edilen Türkçe, Moğolca, Tunguzca (Mançu-Tunguzca), Korece ve Japoncaya; Proto-Türkçeden tarihî Türk lehçelerine ve tarihî Türk lehçeleriyle mukayeseli olarak da çağdaş Sibirya Türk lehçelerine gelişimleri doğrultusunda incelenmiştir. Söz konusu edilen diller ve dillerin dönemlerinde zamirlerin bugüne kadar uğradıkları değişimler ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Çalışma, “Giriş ( Altay Dillerinde Zamirler, Proto-Türkçede ve Tarihî Türk Lehçelerinde Zamirler)” ve “Çağdaş Türk Lehçelerinde Zamirler” olmak üzere iki ana bölümden meydana gelmiştir.

 

+{DAn} DURUM BİÇİM BİRİMİ (Yükleyenlerin Üye Yapısı ve Anlamsal Rolleri): Nazmi ALAN

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

+{DAn} durum biçim biriminin eylem ile ad arasında kurduğu morfosentaktik ilişki ele alınmıştır. Üye yapısı, durum dil bilgisi ve anlamsal roller gibi dil bilgisel yaklaşımlardan faydalanılmıştır. Söz dizimsel yapıda üyelerine +{DAn} durum biçim birimi yükleyen eylemler ve bu eylemlerin üye yapıları saptanarak +{DAn} durum biçim birimi yüklenen üyelerin mantıksal düzeyde yüklendiği anlamsal roller belirlenmeye çalışılmıştır.

Söz dizimsel yapıda anlama sahip eylem esas alınmıştır. Bu eylemlere Cumhuriyet Dönemi’nde yazılmış edebî eserden örnekler bulunmuştur. Bulunan örneklerden hareketle bu eylemlerin üye yapısı ve üyelerine yüklediği anlamsal roller saptanmış ve rollerin dağılımı ortaya konulmuştur. Yükleyici eylemlerin ve yüklenici adların özellikleri tespit edilmeye çalışılmıştır.

 

KARŞILAŞTIRMALI TÜRK LEHÇELERİ FİİL ÇEKİM KILAVUZU, Yayıma Hazırlayan: Feyzi ERSOY

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bu çalışmada çağdaş yirmi Türk lehçesi esasında fiil çekimleri karşılaştırmalı olarak topluca gösterilmeye çalışılmıştır. Türkçenin sıklık sözlüğünden hareketle tespit edilen yirmi beş fiil esas alınmıştır. Bu fiiller alfabetik sıraya göre şu şekildedir: al-, anla-, bak-, bekle-, bil-, de-, duy-, düşün-, gel-, gir-, git-, gör-, iç-, iste-, konuş-, otur-, öğren-, sev-, sor-, uyu-, ver-, yaşa-, yaz-, ye-, yürü-. Tespit edilen bu fiiller, Türkçede genellikle dokuz sınıfa ayrılarak işlenen zaman ve tasarlama kipleri ile bunlara ilave edilen yeterlilik biçimlerinde yirmi Türk lehçesinde çekimlenmiş ve bu biçimler her fiil için ayrı ayrı tablolar hâlinde gösterilmiştir. Çekimler olumlu, olumsuz ve olumlu soru şeklinde yapılmıştır.

Fiil çekimlerinin karşılaştırmalı tabloları hazırlanırken Türkiye Türkçesi dışında kalan on dokuz Türk yazı dili için alan uzmanlarının hazırladıkları çekim tablolarından yararlanılmıştır.

 

BİLGE TONYUKUK YAZITLARI: Cengiz ALYILMAZ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bilge Tonyukuk Yazıtları, II. Türk Kağanlığı Dönemi’ne damgasını vuran ve adı bu dönemle özdeşleşen Bilge Tonyukuk’un bizzat kendisi tarafından diktirilmiş iki yazıttan oluşmaktadır.

Bilge Tonyukuk’un ve Bilge Tonyukuk Yazıtları’nın birçok yönden araştırılıp incelendiği bu çalışma; “Giriş: Eski Türk Yazıtlarıyla İlgili Yapılan Çalışmalar Üzerine”, “Bilge Tonyukuk Yazıtları ve Anıt Mezar Kompleksi”, “Bilge Tonyukuk Yazıtları’nda Kullanılan Alfabe ve Yazıtların Epigrafik Belgelemelerinde, Çeviri Yazılarının Hazırlanmasında ve Türkiye Türkçesine Aktarılmalarında Uygulanan Yöntemler”, “Bilge Tonyukuk Yazıtları’nın İçerikleri, Epigrafik Belgelemeleri, Yazı Çevirimleri ve Türkiye Türkçesine Aktarımları”, “Sözlük ve Dizin”, “Özel Adlar Dizini”, “Bibliyografya” başlıklarını taşıyan bölümlerden meydana gelmiştir.

 

TÜRK MİTOLOJİ SÖZLÜĞÜ: İbrahim DİLEK

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Bu çalışma, Resimli Türk Mitoloji Sözlüğü(Altay/Yakut) adlı eserin içeriğinin bütün Türk boylarının mitolojik unsurlarını ele alacak şekilde genişletilmiş hâlidir ve madde başını içermektedir. Sözlükte yer alan madde başlarının yanında verilen kısaltmalarla, ilgili maddenin hangi Türk boy ve topluluğuna ait olduğu belirtilmiştir. Madde başları oluşturulurken “tanrılar sistemi, yukarı (gökyüzü), orta (yeryüzü) ve aşağı (yer altı) dünya ile ilgili unsurlar, Şamanik ögeler, olağanüstü varlıklar, hayvanlar, bitkiler, göksel unsurlar, ölüm başta olmak üzere insan hayatının mitolojiyle ilgili dönemleri, ruh anlayışı, halk inanışları” gibi hususlar dikkate alınmıştır. Sözlük içinde Türk boy ve topluluklarının ortak unsurları tek madde altında verilmek yerine müstakil maddeler olarak yazılmıştır. Sözlüğün sonuna daha çok bitki, hayvan, hastalık, tabiat olayları gibi kavramları içeren bir dizin eklenmiştir.

 

ŞEHZÂDE ALAÂDDİN GAYBÎ: KAYGUSUZ ABDÂL KÜLLİYATI (Hayatı-Eserleri-Metin-Sözlük-Kaynaklar): Abdurrahman GÜZEL

Türk Dil Kurumu Yayınları: , 2. Baskı sayfa

Asıl adı Alâeddin Gaybî olan Kaygusuz Abdâl, Alâiye Sarayı’nda dinî, tarihî, felsefi, tasavvufi ve dönemin birçok ilmî disiplinlerinde köklü bir eğitim alarak bir şehzade olarak yetiştirilir. İdari, sosyal ve beşerî faaliyetlerinin yanında bilimsel olarak da manzum, mensur ve manzum-mensur karışık türde eserler yazar. Onun bu eserleri, hem nicelik hem nitelik itbarıyla bir hayli yekûn tutar. Bu eserler günümüze kadar ulaşabilmiştir.

Çalışma “Giriş, İnceleme, Kaynaklar, Metinler, Sözlük ve İndeks”ten oluşur.

Giriş’te Kaygusuz Abdâl’ın yaşadığı dönemde Teke ilinin tarihî ve kültürel yapısı kısaca belirtilmiştir. Birinci bölümde Kaygusuz’un menkıbevi, tarihî hayatı ve eserleri özet hâlinde sunulmuş; ikinci bölümde eserlerinin tavsif ve özetleri verilmiştir.

Üçüncü bölümde Kaygusuz’un dinî-tasavufi Türk edebiyatına ait kullandığı nazım türleri tespit edilmeye çalışılmış; dördüncü bölümde ise eserlerinde dil-üslup özellikleri ve anlatım şekilleri üzerinde durulmuştur.

Beşinci bölümde Kaygusuz’un Türkçesi ve hamse sahibi oluşu hakkında bilgilere; altı, yedi ve sekizinci bölümlerde ise Kaygusuz’un manzum, mensur ve manzum-mensur karışık eserlerinden bazılarının metinlerine yer verilmiştir. Dokuzuncu bölüm Abdâl Mûsâ Velâyet-nâmesi ve Kaygusuz Abdâl Menâkıb-namesi metinlerinden oluşmaktadır.

 

 

EŞREF FEYZÎ: LÜGAT-İ HOŞ-EDÂ (Arapça-Farsça-Türkçe Manzum Sözlük), Hazırlayan: Hasan EKİCİ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eşref Feyzî tarafından kaleme alınan Arapça-Farsça-Türkçe manzum bir sözlük olan Lügat-ı Hoş-edâ adlı eserin günümüz araştırmacılarının hizmetine sunulması amaçlandı.

Bu eser, 11 kıtadan/bölümden ve beyitten oluşan manzum bir sözlüktür. Yapılan ayrıntılı katalog taramalarına rağmen Lügat-ı Hoş-edâ’nın iki nüshası tespit edilebilmiştir. Bu çalışma, Türk Dil Kurumu Kütüphanesi’nde bulunan ve numarada kayıtlı eserler üzerinde yapıldı.

Çalışma; Giriş, inceleme, trankripsiyonlu metin, sözlük ve dizinden oluşur. “Giriş” bölümünde manzum sözlükler hakkında genel bilgiler aktarıldı. Klasik Türk edebiyatında manzum sözlük yazma geleneğinin tarihî seyri üzerinde duruldu.

Birinci bölümde Eşref Feyzî’nin hayatı hakkında kısaca bilgi verildi ve yazarın bilinen tek eseri olan Lügat-i Hoş-edâ tanıtıldı.

İkinci bölümde tespit edilen nüshaların tavsifleri yapıldı, metin hazırlanırken takip edilen yöntem hakkında bilgiler sunuldu. Daha sonra Lügat-i Hoş-edâ’nın transkripsiyonlu metni verildi.

Üçüncü bölümde ise Lügat-i Hoş-edâ’daki söz varlığını ortaya çıkarmak ve araştırmacıların istifadesine sunmak amacıyla metnin sözlüğü hazırlandı.

Dördüncü bölümde T1 (Türk Dil Kurumu Kütüphanesi Yz. A/) ve T2 (Türk Dil Kurumu Kütüphanesi Yz. A/) nüshalarının tıpkıbasımı sunuldu.

 

DİLLİK ÖLÇÜTLERE GÖRE ESKİ UYGURCA METİNLERİN TARİHLENDİRİLMESİ: Ferruh AĞCA

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Eski Uygurca yazmalar veya basılı metinlerin dil özelliklerine göre tasnif edilmesi ve yüzyıllara göre tarihlendirilmesi ile hazırlandı.

Araştırmanın kapsamını genel olarak Manihaist ve Budist Türk çevresi metinleri oluşturur. Dinî çevrelere ait metinlerin yanı sıra bazı din dışı Uygur metinleri de çalışmaya dâhil edildi.

Uygurların Mani, Soğd, Uygur, Brahmi, Tibet ve Süryani alfabeleriyle yazılmış metinleri dikkate alındı. Türk runik alfabesiyle yazılmış Uygur yazıtları, gerek kullanılan malzeme gerekse dil özellikleri ve söz varlığı bakımından Köktürk yazıtları ile hemen hemen aynı olduğu için araştırmanın kapsamı dışında tutuldu.

Eski Uygurca metinlerin tarihinin tespitinde dillik ve dil dışı ölçütler kullanıldı, ayrıca karşılaştırmalı dil biliminden istifade edildi.

 

SAGAY DESTANLARI AY TOLIZI, Hazırlayan: Nur Kadriye TEZEL

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Çalışmada, W. Radloff’un Proben adlı eserinin 2. cildinde yer alan ve bizzat kendisi tarafından yazıya geçirilip derlenmiş olan destanlardan biri, Sagayların Ay Tolızı Destanı ele alındı.

Ay Tolızı Destanı’nın yazı çevirimi, Türkiye Türkçesine aktarımı, dil bilgisel dizini ve dil bilgisi incelemesi yapıldı. Dil bilgisel dizinde çalışmaya konu olan destan çerçevesinde o dönemdeki Sagay ağzının söz varlığı ortaya kondu. Dil bilgisi incelemesi bölümünde destan yazıya geçirildiği ağız bakımından yine destandan verilen örneklerle açıklandı.

Eser, “Giriş, İnceleme, Metin-Çeviri Yazı-Aktarma ve Sözlük-Dizin” olmak üzere dört ana bölümden oluşur. “Giriş” bölümünden önce, “Çeviri Yazı Alfabesi” Kiril ve Latin alfabeleri olarak verildi. Radloff kaynak alınarak bazı seslerin açıklamaları parantez içinde yapıldı. Hemen sonrasında “Kısaltma ve İşaretler” başlığı altında çalışma yapılırken başvurulmuş olan kısaltma ve işaretler belirtildi.

Çalışma bu yönleriyle halk bilimi, betik bilimi ve dil bilimi ile ilgilidir ve bu bilim dallarına kaynaklık teşkil eder.

 

ÖZBEK DESTANLARI 7 ÇAMLIBEL KUŞATMASI (ÇAMBİL KAMALİ), Hazırlayan:  Ayşe SOLMAZ

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Köroğlu destanları, Özbek destancılık geleneğinde oldukça geniş bir yer tutar. Bu gelenek içinde yer alan Köroğlu destanlarından biri de Çambil Kamali Destanı’dır. Bu destan Muhammedkul Canmuradoğli Polken’den derlenmiş, Muhammednadir Saidov ve Zübeyde Hüseyinova tarafından yayıma hazırlanmıştır. Şair, Hasanhan Destanı’nı bitirdiği cümlelerle Çambil Kamali Destanı’nı başlatır. Olaylar, bu destanın devamı şeklindedir. Bu yüzden bu çalışmada, Hasanhan Destanı’nın özet şeklinde verilmesi konu bütünlüğünün sağlanması açısından uygun görüldü.

Destanın büyük bir kısmı nazım şeklindedir. Bu manzum kısımların bir bölümünde hece ölçüsü düzenlidir, bazı yerlerde ise ölçüde bozulmalar görülür. Mensur kısımlar ise genellikle söz geçişlerinde kullanılmıştır.

Destanın orijinal metni Kiril alfabesi ile oluşturulmuştur. Çalışmada bu metnin Latin harflerine transkripsiyonu yapıldı ve Türkiye Türkçesine aktarılmış şekli ile karşılıklı sayfalar hâlinde verildi.

Çalışmanın sonunda “Kaynakça” ile destan metninde geçen “Şahıs ve Yer Adları Dizini” yer alır.

 

 

MOĞOL DİLİ GRAMERİ: Feyzi ERSOY

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Çağdaş Moğolcanın gramerine yönelik temel bilgiler ana hatlarıyla işlendi. Altay dilleri ailesinin önemli kollarından biri olan Moğolca “ses bilgisi, şekil bilgisi ve söz dizimi” özellikleri bakımından ele alındı.

“Giriş” bölümünde Moğolistan, Moğollar ve Moğol dili hakkında kısa bilgiler aktarıldı; Moğolcanın önemli dil yadigârları tanıtılmaya çalışıldı.

“Ses Bilgisi” bölümünde temel olarak ünlüler ve ünsüzler özellikleri ile birlikte incelendi.

“Şekil Bilgisi” bölümünde ise çekim ekleri ve yapım ekleri ile isimler, sıfatlar, zarflar, zamirler, fiiller, edatlar ve bağlaçlar gibi kelime türleri anlatıldı. Bu bölümde, örnek olarak taranan Moğolca metinlerden alınan veriler kullanıldı.

“Söz Dizimi” bölümünde Moğolcanın bazı temel söz dizimi özellikleri, Türkiye Türkçesi ile de karşılaştırılarak verildi; Moğol cümle yapısı kısaca anlatıldı.

Çalışmanın son bölümünde ise Moğolcanın metin örnekleri Türkiye Türkçesindeki karşılıklarıyla birlikte sunuldu.

 

ALİ SEYDİ: LİSÂN-I OSMÂNÎDE MÜSTAMEL LÜGÂT-İ ECNEBİYYE, Hazırlayan: Recep TOPARLI

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Özellikle Tanzimat Dönemi’nden sonra dilimize girmeye başlayan Batı kökenli kelimelerin bir arada verildiği bir sözlük olması bakımından büyük önem arz eden Lisân-ı Osmânîde Müstamel Lügât-ı Ecnebiyye’nin Latin harflerine aktarımını içerir. Arap harfli metin, belirlenen ilkeler çerçevesinde Latin harflerine aktarıldı ve çalışmanın sonuna da Arap harflerine göre yapılan dizin eklendi.

Çalışmada madde başı bulunur. Alındıkları dillere göre kelime sayıları şöyledir: Laponca (1), Müşterek (1), Portekizce (1); Arnavutça (2), Bulgarca (2), Ermenice (2), İbranice (2), Japonca (2), Kıptîce (2); Hintçe (3), Süryanice (3); Lehçe (4); Macarca (6), Slavca (6); İspanyolca (7); Rusça (9); Almanca (11); hangi dilden alındığı belirtilmeyen (22); hangi dile ait olduğu tam anlamıyla anlaşılamayan (43), Latince (43); İngilizce (55); Rumca (); Yunanca (); İtalyanca (); Fransızca ().

 

TÜRK YAZI DİLLERİ VE LEHÇELERİNDE YANSIMALI FİİLLERİN YAPISI: Aksaamai OMURALIEVA

Türk Dil Kurumu Yayınları: , sayfa

Ses yansımalı fiiller, biçim bakımından incelenerek Türk yazı dilleri ve lehçeleri arasındaki kullanılış farklılıkları ve benzerlikleri üzerinde duruldu.

Öncellikle tarihî ve yaşayan Türk yazı dilleri ve lehçelerindeki yansımalı kelimeler üzerine yapılmış çalışmalar toplanıp değerlendirildi. Daha sonra her yazı dili ve lehçenin mevcut sözlüklerinde gösterilmiş olan ses yansımalı fiiller fişlendi. Tarihî lehçelerde ise Orhun Türkçesinden başlayarak Çağatay Türkçesine kadar o döneme ait bazı tarihî eserler tarandı ve ses yansımalı fiiller tespit edildi.

&#;Karı&#; Sözcüğünün Kökeninin &#;Kar&#;a Dayandığı İddiası

42,7K

&#;Karı&#; Sözcüğünün Kökeninin “Kar” Sözcüğüne Dayandığı İddiası Doğru Değil

&#;Karı &#; koca&#; tanımı, &#;dağ&#; ve üzerine düşen &#;kar&#;dan esinlenerek oluşturulmuş değil, &#;koca&#; gibi &#;karı&#; sözcüğünün kökeni de &#;yaşlı&#; manasına dayanmaktadır. “Kar” ve “karı” sözcükleri ses ve yazım olarak her ne kadar benzeseler de aynı kökenden gelmemektedir. “Karı” sözcüğü Eski Türkçede kullanılmakta olan ve yaşlanmak anlamına gelen karımak (qarımaq) fiili ile bağlantılıdır. Orhun Yazıtları’nda yaşlı anlamında “karıg” ve yaşlanmak anlamında “karı bolmak (yaşlı olmak)” şeklinde kullanımlar mevcuttur. Önceden genel olarak yaşlı anlamında kullanılan karı sözcüğü, daha sonraki dönemlerde anlam daralmasına uğrayarak yaşlı kadın/evli kadın anlamlarına evrilmiştir. Karımak sözcüğünün günümüzde Türkçenin farklı lehçelerinde hâlâ yaşlanmak anlamında kullanıldığını görüyoruz. “Kar” ise yine Eski Türkçede yer alan bir sözcüktür ve Orhun Yazıtları’nda da günümüzde kullanıldığı şekli ile kullanılmaktadır.

Yanlış İddia

 

Bugün, TDK Güncel Türkçe Sözlük&#;e göre “kadın, eş” anlamlarına gelen karı sözcüğünün, bir yağış çeşidi olan “kar” ile bağlantılı olduğu iddiasını inceleyeceğiz.

Aktarılan iddiaya göre eşler için kullanılan &#;karı &#; koca&#; ifadesindeki &#;koca&#; kelimesi &#;dağ&#;, &#;karı&#; kelimesi ise dağın üzerine yağan &#;kar&#;ı tanımlamakta olup, &#;koca ve karı&#; ifadesinin kökeni &#;dağın karı&#; anlamına dayanıyormuş&#;

Sanal alemden bu yönde bir anlatı şu şekilde:

&#;Sahi biliyor musun? Neden erkeğe koca kadına da onun karı demiş eskiler? Eşim değil, karım ol! Kedilerin eşi olur terliklerinde. İnsanın eşi olmaz. Bir ömür eşlik ediyor diye mi sevgiliye eş denir? Eşlik etmek yeter mi? Fazlasını beklemez mi insan yarinden? Kelimeleri yitirmeseydik anlardık belki, evlenecek erkeğe eskilerin neden koca dediklerini. Çünkü koca bilge demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir. Ve ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir. Dağların yücesine kar yağar diye kadına da Kocanın karı demişler. Bakma şimdi evlenenlerin karı-koca ilan edildiğine. Koca ve onun karı olmalarıdır aslında. Yani yüce bir dağ olmalı adam. Kar gibi pak ve masum olmalı kadın. Örtmeli ve bir ömür süsü olmalı dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ, ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür. Eşim olma karım ol! Bana benzemeye çalışma sakın.&#;

Bu iddianın çeşitli gazetelerde ve sosyal medya sitelerinde uzun süredir paylaşıldığını görüyoruz.

Arzu Hoşgör Ülger, Hürriyet gazetesinin “Aile” ekinde yayımlanan 14 Nisan tarihli “Dağ ve kar olma hali” başlıklı yazısında bu iddiayı aktarmış:

"Koca; bilge, yüce, dağ demekmiş. Ve ne kadar yüce olursa olsun karı olmayan dağın eksik olduğuna inanılırmış. Dağların yücesine kar yağarmış. Kar dağı örter, kar dağı süslermiş. İşte bu yüzden erkeğe koca, kadına karı denmiş. Birden bende “koca ve karı“ sözleri öyle bir güzel ruh buldu ve o kadar sevdim ki… “Kocanın karı” olmak. “Dağın karı” olmak. Sarmak, örtmek, bir olmak… Ne güzel di mi?"

 

kocanın karı olmak

 

İpek Durkal, Milliyet gazetesinin “Cadde” ekinde 10 Ağustos tarihinde yayınlanan “Koca Dediğin Nedir Ki!” başlıklı yazısında iddiayı şu ifadeler ile dile getirmiş:

"Kocanın karısı olmak “Koca” ve “karı” kelimelerini kullanmayı seviyorum dedim ya; aslında nefret ederdim. Ta ki karısını çok ani kaybeden Burçin Bildik’in Ayşe Arman’a yılında verdiği röportaja kadar O zaman, o röportajın yayımlanacağı gazetenin editörüyüm. Benim işim yazıyı düzeltmek, baskıya hazırlamak, vs. ama ne mümkün Saatlerce o yazı açık durdu önümde. Çok ağladım, çok düşündüm. Hafızamdan silinmiyor sözleri: “Elçin benim eşim değil karımdı. O da severdi ‘karım’ lafını. Nereden gelmiş bu karı-koca hitapları bilir misiniz? Koca, dağdır. Kadın da o koca dağın üzerine düşen kar. Dağın karıdır yani. Şimdi diyorum ki, benim karım eridi.” Her evlenen karı-koca oluyor da kocayla karı olamıyor maalesef"

 

kocanın karısı olmak

 

Elazığ Hakimiyet gazetesinden İlhami Bulut da, 27 Aralık tarihli “Karı-Koca’nın Anlamı” başlıklı yazısında iddiayı şu şekilde yazmış:

Eşler için söylenen; Karı-Koca kelimelerinin ayrı ayrı anlamları, koca belirtildiği gibi dağ anlamında, karı ise yağan ‘kar’ anlamını ihtiva etmektedir, dağın karı, dağı uslandıran, dağı yeşillendiren, kar yağmayan dağlar kül gibi olur, baharda çiçek açması, kaynakların oluşması beklenemez, ayrıca kar; yağış olarak, yeryüzünü steril hale getirir, rahmeti babam derdi kar göğün zehrini alır, işte tüm bu anlamların yüklenmesi ile; Dağı örten, tertemiz kar anlamında, evli çiftlere karı-koca denirdi, kelimelerin ruhu itibariyle ve bu iki kelimenin izdivacı ile esasen çok güzel birliktelik tablosunu oluşturduğunu görüyoruz. Gel gör ki; kadının toplumdaki statüsü hırpalandıkça, bu karı koca kavramı da zedelendi, keza kadının hukuki statüsünü yansıtmada, algısal zafiyetle bilincimizi, bilinçaltımızdaki bu kavram alabildiğine zayıflatıldı.

 

koca karının anlamı

 

&#;Karı&#;nın Kökeni &#;Kar&#;a Dayanmıyor

“Kar” ve “karı” sözcükleri ses ve yazım olarak her ne kadar benzeseler de aynı kökenden gelmemektedir. Her ikisini de Orhun Yazıtları gibi en eski yazılı Türkçe kaynaklarda görebildiğimiz bu sözcüklerin kökenlerini ve eski kullanımlarını inceleyelim.

“Karı” sözcüğü Eski Türkçede kullanılmakta olan ve yaşlanmak anlamına gelen karımak (qarımaq) fiili ile bağlantılıdır. Orhun Yazıtları’nda yaşlı anlamında “karıg” ve yaşlanmak anlamında “karı bolmak (yaşlı olmak)&#; şeklinde kullanımlar mevcuttur. Önceden genel olarak yaşlı anlamında kullanılan karı sözcüğü, daha sonraki dönemlerde anlam daralmasına uğrayarak yaşlı kadın/evli kadın anlamlarına evrilmiştir. Karımak sözcüğünün günümüzde Türkçenin farklı lehçelerinde hâlâ yaşlanmak anlamında kullanıldığını görüyoruz.

“Kar” ise yine Eski Türkçede yer alan bir sözcüktür ve Orhun Yazıtları’nda günümüzde kullanıldığı şekli ile kullanılmaktadır:

süŋüg batımı karıġ söküpen [süngü batımı karı aşıp]

Bilge Kağan Kitabesi&#;nin güney cephesinde &#;oğlunu, karısını, at sürüsünü, servetini orada aldım&#; ifadesi de yer almaktadır (Muharrem Ergin (). Orhun Abideleri – İnceleme. Boğaziçi Yayınları, Baskı).

“Kar” sözcüğünün Eski Türkçede birikmek, durmak, yığılmak anlamlarına gelen karmak fiili ile bağlantılı olabileceği söylense de bunu destekleyen kesin bir kaynağa rastlanamıyor.

Ayrıca, kar sözcüğünün en eski kullanımı “qaar” şeklindedir ve günümüzde Türkçenin kimi lehçelerinde bu şekilde kullanımı devam etmektedir; “karı” sözcüğü ile bağlantılı, yaşlanmak anlamına gelen karımak fiilinin ise en eski kullanımı “qarrımaq/qarramaq” şeklindedir. Yani bu iki sözcüğün kökleri de farklıdır, benzer anlam ifade eden ortak bir kökten gelmemektedirler.

İlk Türkçe sözlük olan Divan-ı Lugâti&#;t-Türk&#;te de &#;kar&#; ve yaşlı anlamına gelen &#;karı&#; şeklinde iki ayrı sözcük halinde aktarılmaktadır.

Divan-ı Lugâti&#;t-Türk&#;te &#;karı&#; sözcüğü &#;yaşlı, ihtiyar; yaşlı olan herhangi bir şey&#; ve &#;karış, ölçü, bez ölçülen arşin&#; olarak, &#;karımak&#; fiili de &#;kocalmak, yaşlanmak, kocamak&#; olarak tanımlanmıştır.

Şemseddin Sami tarafından hazırlanarak yılında yayımlanan Kamûs-ı Türkî&#;de de &#;karı&#; sözcüğü &#;zevce, halîle, insanın dişisi&#; şeklinde tanımlanmaktaydı.

Prof. Dr. Tuncer Gülensoy&#;un &#;Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi&#;, Prof. Dr. Hasan Eren&#;in &#;Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü&#; gibi etimoloji sözlüklerinde incelemeler yaptığımız zaman da, bu sözcüklerin aynı kökenden geldiğine dair herhangi bir bilgiye rastlamıyoruz.

İsmet Zeki Eyuboğlu &#;Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü&#; adlı eserinde &#;eski Türk sözlüklerinde kar&#;nın kadın anlamını içerdiği bir örneğini bulamadık. Yine bu kar kökünün neden kocalma, yaşlanma anlamına geldiği de açık değil&#; ifadelerini kullanmıştı.

Fatma Sibel Bayraktar da &#;Karı, karı-; koca, koca- sözcüklerinin cinsiyet ayrımına kökenbilimsel bir yaklaşım&#; başlıklı çalışmasında karı ve koca kelimelerinin kökenine şöyle değinmişti:

‘Yaşlı’ anlamına gelen karı sözcüğü ve ‘yaşlanmak’ anlamına gelen karı- fiili Eski Türkçeden beri Türkçenin bütününde geniş bir kullanım alanı bulmuş sözcüklerdir. koca sözcüğü ise Karahanlı döneminde ortaya çıkar ve devamında da Kıpçak, Çağatay, Eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlı Türkçesi dönemi metinlerinde bolca kullanılır. Koca- fiili ise isim haliyle aynı anda görülmez. Osmanlı Türkçesi döneminde sahneye çıkar.

 

İki sözcüğün de somuttan soyuta gelişim göstererek anlam zenginleşmesine uğramaları bize sözcüklerin Türkçenin bütün alanlarında canlı ve işlevsel olduğunu göstermektedir.  karı-, koca- fiilleri ve karı, koca isimleri özellikle Eski Anadolu Türkçesi ve Azeri Türkçesi sahasında hem çok anlamlı hale gelmiş hem de anlamca çeşitlenerek cinsiyet ayrımına da uğramıştır. İlk defa bu sahada karı- fiili kadınlara tahsis edilmiş görülmektedir (karı: yaşlı kadın). Cinsiyet ayrılığının bir sonraki aşamasında da karı sözcüğü anlam kötüleşmesine uğramıştır. (karı kayı: kocakarı soğuğu; ġarı: kindar, gaddar, hilekar vb.)

Özetle, iddia edilenin aksine &#;karı &#; koca&#; tanımı, &#;dağ&#; ve üzerine düşen &#;kar&#;dan esinlenerek oluşturulmuş değil, &#;koca&#; gibi &#;karı&#; sözcüğünün kökeni de &#;yaşlı&#; manasına dayanmaktadır.

 

Not: Yardımları için Ataş Gaýypogly&#;na teşekkürler&#;

 

karı kelimesinin kökeni kar

 

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır