Larengofarengeal Reflü (LFR) olarak da adlandırılan boğaz reflüsü, mide asidinin boğaza, ses tellerine ve geniz bölgesine kadar çıkması sonucu meydana gelen bir asit yanığı hastalığıdır.
Boğaz reflüsü ile mide reflüsü birbirinden farklıdır. Mide reflüsünde göğüste ağrı, yanma ve ekşime şikayetleri yaşanırken, boğaz reflüsünde bu şikayetlere rastlanmamaktadır.
Boğaz reflüsünde hastalar, boğazda geçmeyen takılma hissi, öksürük, ses kısıklığı, genizde akıntı ve bazen ağız kokusu şikayetleriyle hekime başvurmaktadır. Hasta öyküsü, doğrudan değerlendirilerek ve yapılan endoskopik muayene ile tanı kolaylıkla konulabilmektedir.
Boğaz reflüsü sigara kullanımı, alkol kullanımı gibi alışkanlıklarla beraber bu bölgede oluşabilen kanser türlerine de zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle LFR’nin erken tanı ve tedavisi son derece önem taşımaktadır. Bununla birlikte tedavi edilmediği taktirde boğaz reflüsü hastanın yaşam kalitesini de bozmaktadır.
Boğaz reflüsünün tedavisinde, hekimin belirleyeceği tedavi adımlarını dikkatle izlemek gerekmektedir. Kullanılacak ilaçların yanı sıra, uygulanacak diyet de sürecin en önemli parçasıdır.
Verilen diyete uymak, hastalığın iyileşme sürecini hızlandırırken, hastalığın tekrarını da engellemektedir.
Kullanıcılar bunları da aradı:
Yayın Tarihi : 10/12/2019Bir lokma ekmeği ağzınıza alıp çiğner ve yutarsınız. Bir de şöyle düşünün: ağzınıza aldığınız lokmayı çok zorluklar çekerek çiğnediniz, parçalamak için dakikalarca ezdiniz ve sonunda yutmak isteseniz de yutamadınız; üstelik tadını da alamadınız. Neden mi böyle oldu? Çünkü tükürük bezleriniz çalışmadığı için sindirimin ilk adımında bu zorlukları yaşadınız.
İşte tükürük bezleri, vücudumuzda çalıştırılan salgı bezlerinden sadece birkaçı… Bunlar öyle büyük nimetler ki, yoklukları halinde hayatımız kâbusa dönecek, hatta belki de yaşamamız mümkün olmayacaktı…
Canlılarda bulunan salgı bezlerinin görevi çeşitli salgılar üretmek ve salgılamaktır. Onlarca farklı salgı üreten farklı salgı bezlerimiz yaratılmıştır. Ağzımızda bulunan ve tükürük salgılayan bezlerimiz bu salgı bezlerinin bir örneğidir.
- Yüzün sağ ve sol iki yanında kulağımızın hemen önünde bulunan parotis bezleri en büyük tükürük bezidir. Dil altı, çene altı bezleri ile beraber ana tükürük bezlerini oluşturur. Bunlara ek olarak ağzımızın içinde bulunan 600 ila 1000 minör salgı bezi ile beraber tükürük salgılarlar.
- Yaklaşık 30 gramlık parotis bezi, ağırlığı ile ters orantılı olarak çok yüksek miktarda tükürük salgılar. Toplam tükürük salgısı yemek yerken dakikada 1 ila 3 mililitredir ve günde toplam 1,5 litreye kadar çıkabilir.
- Yüzün ana siniri olan fasiyal sinir, parotis bezinin içinden geçer. Parotis bezini ilgilendiren ameliyatlarda cerrahlar bu sinire zarar vermemek için son derece dikkat gösterirler. Zira bu sinir kesilirse yüz felci meydana gelir.
- Parotis bezinden küçük borucuklarla taşınan salgılar ana kanalda birleşerek üst dişlerin kenarından ağıza gelir. Dilaltı ve çene altındaki bezlerden gelen kanallar ile ağız tabanına açılır.
Binlerce hücrenin bir araya gelmesi ile meydana gelen tükürük bezi. Amilaz, lingual lipaz, kallikrein, lizozim, laktoperoksidaz, lactoferrin gibi daha birçok enzim ve daha birçok farklı madde bu hücreler tarafından salgılanır.
- Tükürük bezlerinde çok farklı özelleşmiş hücre tipleri bulunsa da esas olarak üç ana hücre tipi bulunur. Asini hücreleri salgılamada görev yapar ve epitelyal hücreler tükürük kanalcıklarını döşerler. Kasılma özelliği olan miyoepitelyal hücreler ise tükürüğün kanallar boyunca taşınmasında rol alır.
- Tükürüğün %99’una yakını sudan oluşur. %1’inden azı glikoproteinler, elektrolitler, mukus ve sindirimi başlatan enzimleri içerir. Yağ ve karbonhidratların sindirimini başlatan enzimler önemli görev yaparlar.
- Tükürük, çiğneme, yutma ve tat almada önemli görev yapar. Dil ve dişlerle ortak çalışarak besinin çiğnenmesi esnasında devamlı salgılanır. Bu sayede yutma da kolaylaşır. Tükürük salgıları olmasaydı yiyecekleri çiğnemek son derece zorlaşacak ve yutarken de lokmalar muhtemelen damağımıza yapışacaktı..
- Tükürük, yiyeceklerdeki kimyasal maddeleri dildeki tat hücreciklerine taşıyarak tat almayı da kolaylaştırır.
- Tükürük salgılanması ile ağız ve dişlerimiz devamlı yıkanmakta ve temizlenmektedir. Tükürük, ağız içinde ince bir tabaka oluşturarak dişleri ve ağız içini döşeyen hücreleri aşınma ve yıpranmaktan korur. Bu sayede ağız içinde ağrılı lezyonların oluşması önlenir. Uyurken ise tükürük salgılanması durur ve ağız içindeki bakteri, fungi, virüs gibi mikropların çoğalması ve zararlı hale gelmesi kolaylaşır. Yatmadan önce dişlerin fırçalanmasının önemimin çok büyük olduğu uzmanlarca vurgulanmaktadır. Diş temizliği Peygamberimizin (s.a.v) önemli bir sünnetidir..
- Vücut savunmasındaki rolünü de unutmayalım. İçeriğindeki bakterileri öldüren (antibakteryel) birçok farklı madde sayesinde vücudun savunulmasında azımsanmayacak rolü var.
- Tükürük bezlerinin çeşitli hormonlar salgılayabildiğini de hatırlatalım. Tat hücrelerinin büyümesini uyarmakla görevli bir hormon, bunlardan sadece biri.
- Bilim insanları insan ve hayvan tükürüğünde yara iyileşmesini kolaylaştıran EGF isminde bir madde keşfettiler. Ve tükürüğün fonksiyonlarına yara iyileşmesini kolaylaştırma da eklendi.
- “Xserotomia” hastalığı olan insanlarda tükürük salgısı azalır. Bu sendrom bazı ilaçların yan etkisi olarak görülebileceği gibi yaşlılarda, sıvı kaybedenlerde ve sebebi bilinmeyen durumlarda da görülebilir.
- Bu hastalar yeme ve yutma güçlüğü yaşarlar, dişleri çürür, ağız içinde yaralar ve mantar enfeksiyonları görülür. Bu hastaların bir lokma ekmeği birkaç yudum suyla ancak yumuşatıp yutabildiği bilinir.
- Limondan söz edildiğinde ve yemekler düşünüldüğünde tükürük salgılanır ve ağzımız sulanır. Bunun sebebi, ekşi ve tuzlu yiyeceklerin bol miktarda tükürük salgılatması ve belleğimizde önceden yaşanan yeme olayı ile koşullanmadır. Yemek yeme beklentisi sonrası sinir sisteminin tükürük bezlerini uyarması ile salgılama artar.
Vücudumuzda hiç farkına varmadan gerçekleşen binlerce fonksiyonda olduğu gibi, tükürük salgılanmasında da “otonom sinir sistemi” görev aldığından istem dışı oluyor ve kontrol edemiyoruz.
- Günümüzde, tükürüğün biyokimyasal yöntemlerle analiz edilmesi yöntemi ile onlarca hastalığa tanı konulabiliyor. İmmün sistem bozuklukları, kalp damar hastalıları, şeker hastalığı, bazı kanser türleri gibi hastalıkların teşhisinde tükürük testleri kullanılıyor. Bu testler, ağızdan alınan küçük bir örnek ile iğneyle kan almadan yapılmakta. Belki de yakın gelecekte tükürük, çoğu hastalık için teşhis metodu olarak kullanılabilir.
Kaynaklar:
1. The functions of saliva. J Dent Res. 1987
2. Saliva as a diagnostic tool for oral and systemic diseases. J Oral Biol Craniofac Res. 2015
3. Role of saliva, salivary glands and epidermal growth factor on oral wound healing.Fogorv Sz. 2003
4. Salivary flow patterns and the health of hard and soft oral tissues. J Am Dent Assoc. 2008
5. Saliva Composition and Functions: A Comprehensive Review The Journal of Contemporary Dental Practice 2008
Sağlıklı bir insanda normal seviyede üretilen tükürükte görülen azalma ağız kuruluğuna neden olur. Ağız kuruluğu, 500’den fazla ilaç türü ve kanser tedavisinde kullanılan radyasyon nedeniyle görülebileceği gibi, bazı hastalıkların belirtisi olarak da ortaya çıkabilir. Günlük hayatta insanlar için alışıldık bir durum haline gelse de kronik ağız kuruluğunun tedavi edilmesi ve altta yatan nedenin tespit edilmesi büyük önem taşır.
Ağzı ıslak tutmak, dişlerde çürük oluşumunu engellemek, ağız içi enfeksiyonları önlemek, sindirim, konuşma ve yutma işlemlerini kolaylaştırmak gibi görevleri bulunan tükürüğün az salgılanması durumunda ağız kuruluğu görülebilir. Tıp dilinde “kserostomi” olarak adlandırılan ağız kuruluğuna yüzlerce ilaç, radyasyon, psikolojik faktörler ve bazı sistemik rahatsızlıklar neden olabilir. Sağlıklı bir bireyde 24 saat içerisinde 500 ml üretilen tükürüğün azalması, konuşma ve yutma güçlüğüne neden olarak kişiyi olumsuz etkileyebileceği gibi, bazı hastalıkların habercisi de olabilir. Ağız kuruluğu, tek başına bir hastalık olarak tanımlanmasa da neden olabileceği hastalıkların önüne geçmek için tedavi edilmesi ve göz ardı edilmemesi gereken bir durumdur.
500’den fazla ilacın yan etkisi olarak ağız kuruluğu görülebilir. Salgılanan tükürük miktarını azaltarak ağız kuruluğuna neden olan bazı ilaçlar şu şekilde sıralanabilir:
Baş ve boyun bölgesine alınan radyasyon, tükürük bezlerini etkileyerek ağız kuruluğuna yol açabilir. Radyasyona karşı oldukça hassas olan tükürük bezlerinin maruz kalma derecesine bağlı olarak kuruluğun şiddeti değişiklik gösterebilir.
Bazı hastalıkların belirtileri arasında ağız kuruluğu bulunur. Tükürük üretimine bağlı olarak da gelişebilen ağız kuruluğunun görüldüğü hastalıklar ise şu şekildedir:
Ağız kuruluğuna neden olabilecek diğer faktörler ise şu şekildedir:
Uzun süre devam eden ağız kuruluğuna bazı belirtiler eşlik edebilir. Yaygın olarak görülen belirtiler şu şekildedir:
Pek çok farklı nedene bağlı olarak ağız kuruluğu ortaya çıkabileceği için doğru tanı konulması ve buna uygun bir tedavi planının oluşturulması oldukça önemlidir. Kullanılan ilaçlar, tıbbi geçmiş ve varsa diğer hastalıklar muayene sırasında doktor tarafından sorgulanır ve ağızdan muayene yapılır. Ağızda görülen kuruluk, tanı koymak için yeterli olmayabilir. Ağız kuruluğuna neden olan rahatsızlığı ya da durumu tespit etmek için kan testleri, tükürük üretimi testleri ve sialografi, ultrasonografi, MR ve BT gibi yöntemlerle tükürük bezlerinin görüntülenmesi gerekebilir. Tükürük bezlerinden alınacak biyopsi ise Sjögren sendromu gibi rahatsızlıkların görüldüğü durumlarda kullanılan bir yöntemdir.
Ağız kuruluğu tedavisinde kullanılan yöntemler kuruluğun şiddeti ve varsa altta yatan diğer faktörlere göre değişiklik gösterebilir. Ağız kuruluğu yaşayan kişilerin dikkat etmesi gerekenler ve tedavi yöntemleri aşağıda sıralanmıştır:
Hipersalivasyon, siyalore ya da ptiyalizm olarak adlandırılan aşırı tükürük üretimi, ağızda dudaklardan ya da ağız kenarından sızacak ölçüde fazla tükürük olması demektir. Aşırı tükürük üretimi, ortaya çıkış nedenine bağlı olarak, belirli bir dönemde geçici olabileceği gibi sürekli de olabilir. Ancak her koşulda son derece rahatsız edici ve dikkat edilmesi gereken bir durumdur.
Tükürük bezleri tarafından salgılanan berrak bir sıvı olan tükürük yiyecekleri nemlendirerek parçalanma ve yutulmalarına yardımcı olmasına ek olarak, içerdiği enzimlerle ağız, diş sağlığı ve sindirim açısından önemli işlevleri yerine getirir. Ancak her şeyin olduğu gibi tükürüğün de fazlası zararlıdır.
Ortalama olarak, sağlıklı bir kişide günde 0,75 ile 1,5 litre arasında tükürük üretilir. Tükürük üretimi bir şeyler yiyip içerken maksimum seviyeye çıkar ve uyku sırasında en düşük seviyededir. Ağızda çok fazla tükürük olması, hem ağzı kapalı tutma zorluğu yarattığı hem de fazla tükürük dışarı sızarak ağız kenarlarında ya da dudaklarda biriktiği için öncelikle kişinin kendisini rahatsız eden bir durumdur.
Yarattığı sosyal kaygı ve benlik saygısına olumsuz etki gibi psikolojik sorunların yanı sıra, fiziksel rahatsızlıklara da neden olabilir. Ağız içinden dışarı sızan tükürük dudakların çatlamasına ve deri enfeksiyonlarına yol açabilir. Ayrıca ağız kokusu, vücutta sıvı kaybı, konuşma, yeme ve tat almada bozulma gibi sorunları ortaya çıkarabilir.
Aşırı tükürük üretimi bir hastalık olmasa da genellikle altta yatan başka bir sorunun belirtisidir. Bunlar kolayca çözülebilecek sorunlar olabileceği gibi riskli durumlar ya da hastalıklar da olabilir. Bu nedenle ağızda tükürük miktarının hissedilir derecede artması ihmal edilmemesi gereken bir durumdur.
Tükürük artışının en yaygın nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
1. Down sendromu, otizm, ALS, felç ve Parkinson gibi hastalıklar
2. Kuduz, frengi veya tüberküloz gibi enfeksiyonlar
3. Arsenik ve cıva zehirlenmesi
4. Zehirli bir böcek ya da sürüngen tarafından ısırılma
5. Yüz felci
6. Nörolojik rahatsızlıklar
7. Yemek borusunda tıkanıklık
8. Sinüs, boğaz veya peritonsiller enfeksiyonlar
9. Sindirim sistemi ve mide sorunları
10. Vücutta şiddetli veya ani ağrı
11. Sinüzit, burun tıkanıklığı
12. Alerjiler
13. Lenf bezi büyümesi
14. Dili ya da dudak hareketini etkileyen tümörler
15. Gebelik
16. Çenede kırık veya çıkık
17. Ağız içinde ülser ya da iltihaplanma
18. Diş protezlerinin ağıza uygun olmaması veya ağız koordinasyonunun zayıf olması
19. Takma diş kullanımı
20. Ağız hijyeninin sağlanmaması
Aşırı tükürük üretiminin uzun süreli olması, ciddi sorunlardan kaynaklanıyor olabileceği için mutlaka hekime başvurulması önemlidir. Altta yatan nedene ilişkin tedavilerin yanı sıra tükürük üretimini azaltmak için destekleyici olarak antikolinerjik ilaç, beta blokerlar, botox ya da akupunktur tedavisi uygulanabilir. Ayrıca sık diş fırçalama, gargara yapma ve bol su tüketimi de sorunun azalmasına yardımcı olacaktır.
#Tükürük#Aşırı Tükürük#Aşırı Tükürük Neden Olur
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi