Koronavirüsün şimdiye kadarki en bulaşıcı varyantı olan Omicron, tüm dünyada hızla yayılmaya devam ederken, birçok ülkeyi Covid-19 ile mücadele stratejilerini değiştirmeye zorluyor.
Omicron varyantı aşılara direnebiliyor ve tekrar hastalanmaya neden olabiliyor.
Ancak enfeksiyon oranları artsa da hastaneye kaldırılması gerekenlerin sayısındaki artış o kadar fazla değil. İki veya üç kez aşı olanların hastaneye kaldırılmadan ve ölüm tehlikesiyle karşılaşmadan hastalığı atlatabildikleri görülüyor.
Bu durum, ABD ve İngiltere de dahil omak üzere birçok ülkede karantina sürelerinin beş güne indirilmesine yol açtı.
Ancak Dünya Sağlık Örgütü, Omicron'un özellikle de aşısızlar için ölümcül olmayı sürdürdüğüne dikkat çekerek, fazla gevşenmemesi konusunda uyarıda bulunuyor.
Peki o halde yeni karantina kurallarının ardında neler var? Yeni varyantın nasıl yayıldığını, bu varyanta yakalananların başkalarına bulaştırma riskinin ne kadar sürdüğünü biliyor muyuz?
Omicron varyantı hakkında çok fazla çalışma yok, ancak son araştırmalara göre yeni varyant öncekilerden daha hafif geçmekle kalmıyor, virüse yakalanmakla, belirtilerin görülmesi arasındaki kuluçka süresi de daha kısa olabiliyor.
Daha önceki koronavirüs varyantlarında belirtiler, genelde enfeksiyondan beş-altı gün sonra ortaya çıkıyordu. Delta varyantında bu sürenin dört gün olduğu tahmin ediliyordu.
Omicron'la ilgili mevcut bilgilere göre, bu varyantta belirtiler iki-üç günde ortaya çıkabiliyor.
ABD'de altı Omicron vakası üzerinde yapılan ön çalışmanın Aralık ayında yayınlanan sonucuna göre, diğer varyantlarda enfeksiyondan belirti çıkana kadar geçen süre ortalama beş günken, Omicron'da üç gün.
İspanya'daki Uluslararası La Rioja Üniversitesi'nde bulaşıcı hastalıklar uzmanı olan Dr Vicente Soriano BBC'ye verdiği demeçte, Omicron'a maruz kaldıktan sonra virüsün bir gün içinde vücutta üremeye başlayabildiğini söyledi.
Hastalık, iki gün içinde tespit edilebiliyor.
Bilim insanları, koronavirüse yakalananların enfeksiyonun ilk aşamalarında daha bulaşıcı olduğunu zaten biliyorlar.
Omicron varyantında belirtiler ortaya çıkmadan önce bir-iki gün, çıktıktan sonra da iki-üç gün, virüs başkalarına bulaşabiliyor.
Dr Soriano, "Virüsün yalnızca beş gün boyunca bulaşıcı olduğuna inanıyoruz. Başka bir deyişle, virüs, enfeksiyonun ikinci gününde testin pozitif çıkmasından sonra üç ile beş gün arasında başkalarına bulaşma yeteneğine sahip" diyor.
Dr Soriano'ya göre virüsün vücutta kalma süresi ise yaklaşık yedi gün gibi görünüyor.
Buna göre, hastaların çoğunda belirtilerin ortaya çıkmasından yedi gün sonra, artık belirti görülmüyorsa, virüsü başkalarına bulaştırma olasılıkları da kalmıyor.
Dr Soriano yine de, "Bu, tıp, matematik değil, o nedenle biraz farklılık gösterebiliyor" diyor.
"Belki bazılarında daha kısa, üç-dört sürer, bazılarında yaklaşık yedi gün. Kesin olan, Omicron'da enfeksiyonun, önceki varyantlara göre çok daha hızlı olduğu" ifadesini kullanıyor.
Bunun için Covid geçiren birinin, başkalarına hastalık bulaştırma tehlikesi olup olmadığını belirlemenin en iyi yolu antijen testleri.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi CDC, Covid testi pozitif çıkanların beş gün karantinadan sonra başkalarıyla bir araya gelmelerinin mümkün olduğunu belitti, ancak bunun da koşulları var. CDC'ye göre pozitif çıkarsanız yapmanız gerekenler şöyle:
Kaynak: CDC
Covid'e yakalananların çoğunda hastalık boyunca hiç belirti görülmüyor.
Dr Soriano, onların da enfeksiyonun belirti gösterenlerle aynı süre devam etmesini beklemeleri gerektiğini söylüyor.
Soriano, BBC'ye "Belirti görülmeyen enfeksiyonlar hakkında daha bilinmeyen birçok şey var. Ancak enfeksiyon süresi, belirti gösterenlerinkine benziyor" dedi.
"Genellikle belirti görülmeyen çocuklar üzerinde yapılan Covid araştırmaları, çocuklarda belirti olmasa da, belirti gösteren yetişkinlerle aynı düzeyde virüs yükü taşıdıklarını gösteriyor."
Araştırmalar, Covid'e yakalananların belirti olmasa da hastalığı başkalarına bulaştırabileceğini gösterdi.
Üstelik bu olasılık daha fazla, çünkü karantinaya girmiyor ve virüsün yayılmasını önlemek için gerekenleri yapmıyorlar.
Amerikan Tıp Derneği'nin yayın organı JAMA Network Open'da yayınlanan bir araştırmaya göre, neredeyse her dört enfeksiyondan biri, belirti göstermeyen hastalardan bulaşabiliyor.
Omicron'da bu oranın önceki varyantlara göre daha yüksek olduğu düşünülüyor.
Yetkililer, bilmeden virüs yayma riskini azaltmak için özellikle kapalı mekanlarda maske kullanmayı öneriyor.
Koronavirüsler, soğuk algınlığı, ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromu (SARS), Orta Doğu solunum yolu yetersizliği sendromu (MERS) gibi hastalıklara yol açan bir virüs grubudur. 2019 yılında Çin’de başlayan ve dünyaya yayılan salgın hastalık da koronavirüs olarak tanımlanmıştır.
Bu virüs şu an ağır solunum yolu yetersizliği sendromu koronavirüs 2 (SARS-CoV-2) olarak bilinmektedir. Bunun neden olduğu hastalığa 2019 koronavirüs hastalığı adı verilmiştir. 2020 yılının Mart ayında Dünya Sağlık Örgütü (WHO), COVID-19 salgınını pandemi olarak duyurmuştur.
Bir virüs, bir protein kaplamasıyla çevrili, DNA veya RNA'dan oluşan submikroskopik bir organizmadır. Bir virüs tek başına çoğalamaz. Virüsler, hücrelere bulaşmalı ve kendi kopyalarını oluşturmak için konakçı hücrenin bileşenlerini kullanmalıdır. Çoğu zaman, işlem sırasında konakçı hücreyi öldürürler ve konakçı organizmaya zarar verirler. Dünyanın her yerinde virüsler bulunmaktadır. Araştırmacılar, virüslerin bakterilerden 10'a 1 oranında daha fazla olduğunu tahmin etmektedir. Virüsler, bakterilerle aynı bileşenlere sahip olmadıklarından, antibiyotikler tarafından öldürülemezler; yalnızca antiviral ilaçlar veya aşılar, AIDS, COVID-19, kızamık ve çiçek hastalığı gibi viral hastalıkların şiddetini ortadan kaldırabilir veya azaltabilir.
Yeni koronavirüs virüsünün enfeksiyonu, COVID-19 olarak bilinen hastalığa sebep olur.
COVID-19’a neden olan bu virüs insandan insana çok çabuk yayılır ve yayılma hızıyla ilgili araştırmalar hala sürmektedir. Şu anki bilgilere göre virüs, yaklaşık 2 metre mesafe içinde bulunan insanlardan birbirlerine bulaşmaktadır. Bu virüs, bir kişi hapşırdığında, öksürdüğünde, soluk alıp verdiğinde ve konuştuğunda havaya geçen damlacıklar ile bulaşır. Bu damlacıklar nefes yoluyla ya da ağıza, buruna ve gözlere konarak bulaşabilir.
Bazı durumlarda COVID-19 virüsü havada birkaç dakika ya da saat kalabilen damlacıklara maruz kalarak kişiye bulaşabilir. Bir kişi virüsün bulaştığı bir bölgeye dokunup, ardından ağzına dokunursa virüse maruz kalabilir.
Delta veya B.1.617.2 olarak adlandırılan koronavirüs varyantı, ilk olarak Aralık 2020'de Hindistan'da tanımlandı. Birkaç ay içinde, bu özel varyant dünya çapında 98'den fazla ülkeye yayıldı ve bir düzineden fazla ülkede en yaygın görülen varyant haline geldi. Delta şu anda çoğu ülkede vakaların büyük bir yüzdesinden sorumludur ve toplam nüfusunun yalnızca belirli bir kısmı tamamen aşılanmışken, SARS-CoV-2'nin devam eden evrimi ve yayılması için koşullar olgunlaşmıştır.
Veriler, Delta varyantının bir diğer varyant olan Alpha'dan %40-60 daha fazla bulaşıcı olduğunu ve orijinal Wuhan SARS-CoV-2 virüsünden ise neredeyse iki kat daha fazla bulaşıcı olduğunu gösteriyor. Ayrıca, Delta varyantı ile enfekte olan hastaların hava yollarında önemli ölçüde daha fazla viral partikül bulunmuştur. Çin'de yapılan bir araştırma, Delta enfeksiyonlarındaki viral yüklerin, diğer varyantların neden olduğu enfeksiyonlardakinden 1.000 kat daha yüksek olduğunu bildirdi. Bu bilgiler ışığında Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Delta'yı şu ana kadar "en hızlı yayılan ve en güçlü" varyant olarak görmektedir.
Delta'nın mevcut COVID-19 vakalarının ~%90'ını oluşturduğu Birleşik Krallık'ta yapılan anketlere göre, Delta varyantının semptomları diğer suşlardan biraz farklı olma eğilimindedir, ancak bu, ilişkili semptomların daha şiddetli olduğu anlamına gelmez. Ateş, baş ağrısı, boğaz ağrısı ve burun akıntısı sık görülürken öksürük ve koku kaybı yaygın değildir. Diğer raporlar, Delta'yı işitme bozukluğu, ciddi gastrointestinal sorunlar ve doku ölümüne ve kangrene yol açan kan pıhtıları gibi daha ciddi semptomlarla ilişkilendirmektedir. Delta varyantı enfeksiyonunun artan hastaneye yatış ve ölümle ilişkili olup olmadığını belirlemek için araştırmalar devam etmektedir. İskoçya'da hastaneye yatış riskini değerlendiren erken bir çalışma, Delta varyantı ile enfekte aşılanmamış bireylerde hastaneye yatış olasılığının Alpha varyantı ile enfekte aşılanmamış bireylere göre iki kat daha fazla olduğunu bildirmiştir.
Özellikle aşılama yüzdelerinin düşük olduğu ve Delta varyantının arttığı bölgelerde vaka sayıları ve hastaneye yatışlar artmaktadır. 16 Temmuz 2021'de Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), yeni COVID-19 vakalarında 7 günlük ortalama %69,3 artış ve hastaneye yatışlarda %35 artış bildirdi. Yine de Delta'nın insanları virüsün önceki türlerinden daha mı hasta ettiğini, yoksa vaka sayılarının yüksek, aşılama oranlarının düşük olduğu ve hastane sistemlerinde artan stresin hasta bakımını etkilediği daha savunmasız popülasyonlar arasında mı artışı sağladığını belirlemek zor.
Delta varyantının semptomları, COVID-19'un orijinal versiyonunun belirtileriyle aynı görünüyor. Ancak doktorlar, özellikle genç insanların delta varyantı ile daha hızlı hastalandığını raporlamakta. Son araştırmalar, Delta varyantının solunum yollarında orjinal virüse göre çok daha hızlı çoğaldığını göstermektedir.
Aşılanmış kişiler genellikle Delta varyantı ile enfekte olduklarında hastalığı ya semptomsuz şekilde ya da çok hafif semptomlarla geçirmektedir. Delta virüsü belirtileri genellikle öksürük, ateş veya baş ağrısı gibi soğuk algınlığına benzer belirtiler ve buna ek olarak bazı hastalarda ciddi seviyede koku kaybını içerir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), şu ana kadarki verilerin Pfizer-BioNTech ve AstraZeneca aşılarının delta varyantının neden olduğu şiddetli COVID-19'u önlemeye görevini gerçekleştirdiğini açıklamıştır.
Ancak araştırmalar, aşıların tamamen aşılanmış kişilerin "delta varyantına karşı önemli ölçüde koruma sağladığını" öne sürmesine rağmen, aşıların deltanın neden olduğu daha hafif, semptomatik hastalıklara karşı daha az koruma sağlayabileceğini de göstermektedir.
Pfizer-BioNTech mRNA COVID-19 aşısının aşısının tam iki doz olarak uygulanmasının delta varyantına karşı çok daha etkili olduğu gösterilmiştir.
Sonuç olarak, mevcut aşılardan herhangi birinin mevcut olduğu aşılama programı, virüsün aşılanmamış konakları enfekte etmesine ve ardından delta gibi varyantlara dönüşmesine izin vermeyerek yayılma döngüsünü kırmanın tek yoludur. Bu aşılar güvenlidir ve daha fazla hastalık ve ölümleri önlemek için yüksek derecede etkinliğe sahiptir.
26 Kasım 2021'de Dünya Sağlık Örgütü, B.1.1.529 varyantını, DSÖ'nün Virüs Evrimi Teknik Danışma Grubunun (TAG-VE) tavsiyesi üzerine Omicron adlı endişe verici bir varyantı olarak belirlemiştir. Bu karar, Omicron'un ne kadar kolay yayıldığını veya neden olduğu hastalığın ciddiyetini etkileyebilecek çeşitli mutasyonlara sahip olduğuna dair kanıtlara dayanmaktadır. Omikron varyantı dünya çapında 20 den fazla ülkede görülmüştür.
Omicron hakkında güncel bilgiler
Güney Afrika'daki ve dünyadaki araştırmacılar, Omicron'un birçok yönünü daha iyi anlamak için çalışmalar yürütüyor ve bu çalışmaların bulgularını ortaya çıktıkça paylaşmaya devam edecekler.
Omicron'un Delta dahil diğer varyantlara kıyasla daha bulaşıcı olup olmadığı (örneğin, kişiden kişiye daha kolay yayılıp yayılmadığı) henüz belli değil. Güney Afrika'nın bu varyanttan etkilenen bölgelerinde testi pozitif çıkan insan sayısı arttı, ancak bunun Omicron'dan mı yoksa diğer faktörlerden mi kaynaklandığını anlamak için epidemiyolojik çalışmalar sürüyor. Bununla birlikte bazı çalışmalar ise omikron varyantının delta varyantına göre 3 ila 6 kat daha bulaşıcı olduğunu raporlamaktadır.
Omicron ile enfeksiyonun, Delta dahil diğer varyantlarla enfeksiyonlara kıyasla daha ciddi belirtilere neden olup olmadığı henüz net değil. Ön veriler, Güney Afrika'da omikron varyantı sebebiyle hastaneye yatış oranlarının arttığını gösteriyor, ancak bu, Omicron ile spesifik bir enfeksiyonun bir sonucu olmaktan ziyade, genel olarak enfekte olan insan sayısının artmasından kaynaklanıyor olabilir. Şu anda Omicron ile ilişkili belirtilerin diğer varyantlardan farklı olduğunu gösteren hiçbir bilgi yoktur. İlk bildirilen enfeksiyonlar üniversite öğrencileri arasındaydı - daha hafif hastalığa sahip olma eğiliminde olan daha genç bireyler - ancak Omicron varyantının belirtilerinin ciddiyet düzeyini anlamak günler ila birkaç hafta sürecektir. Dünya çapında baskın olan Delta varyantı da dahil olmak üzere COVID-19'un tüm varyantları, özellikle savunmasız insanlar için ciddi hastalığa veya ölüme neden olabilir ve bu nedenle önlem her zaman önemlidir.
İlk çalışmalar omikron varyantının oluşturduğun koronavirüs hastalığını hafif şiddetli belirtiler ile ilişkilendirmektedir. Ancak bu konu ile ilgili olan veri sayısı çok azdır. Bu çalışmalarda incelenen hastaların çoğu önceden covid geçirmiş veya hastalığa ilk defa yakalanan genç kişiler olduğu için hastalığın belirtileri daha hafif gözlenmiş olabilir. Omikron varyantının neden olduğu covidin belirtilerinin daha şiddetli olup olmadığının keşfi için birden çok ülkede, farklı popülasyonlarla çalışmaların gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Ön kanıtlar, endişe duyulan diğer varyantlara kıyasla Omicron ile hastalığı geçirmiş kişilerde yeniden covid enfeksiyon riskinin arttığını (yani, daha önce COVID-19 olan kişilerin Omicron ile daha kolay yeniden enfekte olabileceğini) düşündürmektedir, ancak bilgi sınırlıdır. Bununla ilgili daha fazla bilgi önümüzdeki günlerde ve haftalarda ortaya çıkacaktır. Omikron varyantı nedeniyle hastalanan kişi sayısının nüfusunun 4 de 1 i aşılı ve büyük bir bölümü hastalığı geçirmiş olan Güney Afrika'da hızla artması bu varyantın mevut aşılar ile kazanılmış bağışıklıktan etkilenmediğini düşündürmektedir Omikron varyantının delta varyantı ile hastalanmıl ve hastalığı yenmiş kişilerde tekrar hastalık oluşturduğu da görülmektedir.
Aşıların omikron varyantına karşı etkinliği: DSÖ, bu varyantın aşılar dahil mevcut karşı önlemlerimiz üzerindeki potansiyel etkisini anlamak için çalışmaktadır. Aşılar, dolaşımdaki baskın varyant Delta'ya karşı da dahil olmak üzere, ciddi hastalık ve ölümlerin azaltılmasında kritik olmaya devam etmektedir. Mevcut aşılar ciddi hastalık ve ölüme karşı etkili olmaya devam etmektedir.
Mevcut tanı testleri omikron varyantında kullanılabilir mi?: Yaygın olarak kullanılan PCR testleri, diğer varyantlarda da gördüğümüz gibi, Omicron enfeksiyonu da dahil olmak üzere enfeksiyonu tespit etmeye devam ediyor. Hızlı antijen tespit testleri de dahil olmak üzere diğer test türleri üzerinde herhangi bir etkisinin olup olmadığını belirlemek için çalışmalar devam etmektedir.
Mevcut tedavilerin omikron varyantında etkinliği: Kortikosteroidler ve IL6 Reseptör Blokerleri, şiddetli COVID-19 hastalarının tedavisi için hala etkili olacaktır. Diğer tedaviler, virüsün Omicron varyantındaki bölümlerindeki değişiklikler göz önüne alındığında hala etkili olup olmadıklarını görmek için değerlendirilecektir.
COVID-19’un bilinen bazı risk faktörleri şunlardır:
• COVID-19 hastası bir kişiyle 2 metreden az mesafede bulunmak
• Virüs bulaşmış kişinin başka bir kişiye doğru hapşırması veya öksürmesi
COVID-19'un, fiziksel olarak birbirine yakın insanlar arasında dahil olmak üzere, kişiden kişiye yakın temas yoluyla yayıldığı düşünülmektedir. Enfekte olan ancak semptom göstermeyen kişiler de virüsü başkalarına bulaştırabilir. COVID-19 geçiren kişilerde yeniden hastalığın görüldüğü vakalar bildirilmiştir, ancak bunlar nadirdir. Hala virüsün nasıl yayıldığı ve hastalığın ciddiyeti konusunda yüzde yüz bilgiye erişilmemiştir.
COVID-19 kişiden kişiye çok kolay yayılır. Bir virüsün kişiden kişiye ne kadar kolay yayıldığı değişebilir. COVID-19'a neden olan virüs, gripten daha verimli bir şekilde yayılıyor gibi görünüyor, ancak insanları etkilediği bilinen en bulaşıcı virüslerden biri olan kızamık kadar da bulaşıcı değil.
Şu anda, CDC'nin bu yeni koronavirüs veya diğer benzer koronavirüslerin sivrisinekler veya keneler tarafından yayıldığını gösteren hiçbir verisi yok. COVID-19'un yayılmasının ana yolu kişiden kişiye bulaş şeklindedir.
Koronavirüslerin genel olarak solunum yolu ile yayıldığı düşünülmektedir. Virüs bazı yüzeylerde kısa bir süre hayatta kalabilse de, kargodan, postadan, ürünlerden veya ambalajlardan yayılma olasılığı düşüktür. Bununla birlikte, insanların üzerinde virüs bulunan bir yüzeye veya nesneye dokunarak ve ardından kendi ağızlarına, burunlarına veya muhtemelen gözlerine dokunarak COVID-19 almaları mümkün olabilir, ancak bu, ana yol olarak düşünülmemektedir.
COVID-19 hastası çoğu kişi evde iyileşebilir. Hastalık döneminde aşağıdaki önerilere uymanız gerekmektedir.
Bununla birlikte, bazı kişilerin acil tıbbi müdahaleye ihtiyacı olabilir. Belirtileri izleyin ve ne zaman acil tıbbi yardım alacağınızı öğrenin.
Kendinizi ve başkalarını korumanın en iyi yolu, COVID-19 hastası biri ile temas ettiğinizi düşündüğünüzde kendinizi 14 gün evde kalarak karantinaya almaktır.
COVID-19 belirtileri temastan sonra iki ila 14 gün arasında ortaya çıkabilir. Temastan sonra covid belirtilerinin henüz görülmediği sürece kuluçka süresi adı verilir. En sık karşılaşılan covid belirtileri genellikle ateş çıkması, öksürük, halsizlik ve bitkin hissetme olabilir. Erken koronavirüs belirtilerinde koku almanızda ve tat duyunuzda kayıp yaşamanız mümkündür.
Diğer covid belirtileri şunlardır:
• Nefes darlığı veya nefes alma güçlüğü
• Kas ağrıları
• Üşüme
• Boğaz ağrısı
• Burun akıntısı
• Baş ağrısı
• Göğüs ağrısı
• Göz kızarıklığı
Bu listeye henüz tüm covid belirtileri dahil değildir. Kaşıntı, mide bulantısı, kusma ve ishal gibi az karşılaşılan diğer covid belirtileri olduğu da bilinmektedir. Çocuklarda yetişkinlere benzer covid belirtileri görülmekle birlikte, genelde hastalığı hafif geçirirler.
COVID-19 belirtilerinin şiddeti hafif ve şiddetli olarak değişiklik gösterebilir. Bazı insanlarda çok az koronavirüs belirtisi görülürken, bazılarında hiç belirti görülmeyebilir. Koronavirüs belirtilerinin başlamasından bir hafta kadar sonra nefes darlığı ve pnömoni gibi belirtilerin seyri kötüleşebilir.
İleri yaştaki insanların COVID-19’a yakalanma riski yüksektir; yaş ilerledikçe risk de artar. Kronik hastalığı bulunan insanlar da yüksek risk altındadır. COVID-19’a yakalanma riskini artıran bazı sağlık problemleri vardır. Kalp yetmezliği ve koroner kalp rahatsızlıkları, kanser, kronik obstrüktif akciğer hastalığı(COPD),Tip 1&2 diyabet, obezite, kronik böbrek hastalığı, orak hücre hastalığı, solid organ nakliyle zayıflamakta olan bağışıklık sistemi rahatsızlığı, astım, karaciğer hastalıkları, kistik fibrozis ve pulmoner fibrozis gibi kronik akciğer hastalıkları, beyin ve sinir sistemine bağlı hastalıklara sahip kişilerde görülme olasılığı daha yüksektir.
Bir kişiye koronavirüs bulaştıktan sonra semptomların ortaya çıkması 2-14 gün sürebilir. Koronavirüs 19 ortalama kuluçka süresi kabaca 5-6 gün gibi görünüyor.
Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre, koronavirüs semptomları hafif olabilir ve yavaş yavaş ortaya çıkabilir. Genellikle hastaneye yatış ihtiyacı 7. günden itibaren gerçekleşir.
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), COVID-19'lu bir kişinin genellikle kuru öksürük ve nefes darlığı dahil olmak üzere çok çeşitli semptomlar yaşayabileceğini belirtmektedir.
Ayrıca aşağıdaki semptomlardan en az ikisinin bir kombinasyonuna sahip olabilirler:
Araştırmalara göre, koronavirüs hastalığında bu semptomların bazılarının yaygınlığı şöyle görünüyor:
Belirti | Görülme Yüzdesi (%) |
Kuru öksürük | 60.4 |
Nefes darlığı veya nefes almada zorluk | 41.1 |
Ateş | 55,5 |
Kas ağrısı | 44.6 |
Baş ağrısı | 42,6 |
boğaz ağrısı | 31.2 |
Koku ve tat bozukluğu | 64.4 |
Yorgunluk | 68,3 |
BELİRTİLER | ALERJİLER | SOĞUK | GRİP | COVID-19 |
Vücutta Ağrı | Nadiren | √ | √ | √ |
Titreme | Yok | Yok | √ | √ |
Yüksek Ateş | Yok | Nadiren | √ | √ |
Baş Ağrısı | Bazen | Bazen | √ | Bazen |
Burun Tıkanıklığı | √ | √ | Bazen | Bazen |
Burun Akıntısı | √ | √ | Bazen | Nadiren |
Hapşırma | √ | √ | Bazen | Nadiren |
Gözde yaşarma/kaşıntı | √ | Yok | Yok | Yok |
Kuru Öksürük | Bazen | √ | √ | √ |
Nefes Darlığı | Bazen | Bazen | Bazen | √ |
Hırıltı | Bazen | Bazen | Bazen | Bazen |
Koku Kaybı | Hafif | Nadiren | Nadiren | √ |
Boğaz Ağrısı | Bazen | √ | √ | Bazen |
Mide Bulantısı,Kusma,İshal | Yok | Bazen | Bazen | Bazen |
COVID-19'a yakalanan çoğu insanda öksürük, ateş ve nefes darlığı gibi hafif veya orta şiddette semptomlar görülür. Ancak koronavirüse yakalanan bazı hastaların her iki akciğerde de şiddetli zatürreoluşmaktadır. COVID-19 pnömonisi ölümcül olabilen ciddi bir hastalıktır.
Zatürre, akciğerlerinizdeki küçük hava keselerinde iltihaplanmaya neden olan bir akciğer enfeksiyonudur. Bu hava keseleri nefes almak zor hale gelecek kadar çok sıvı ve irinle dolabilirler. Şiddetli nefes darlığı, öksürük, ateş, göğüs ağrısı, titreme veya yorgunluk olabilir.
COVID-19 enfeksiyonunuz zatürreye neden olmaya başlarsa, aşağıdaki belirtileri gözlemleyebilirsiniz:
COVID-19 vakalarının yaklaşık %15'i şiddetlidir. Bu, bir hastanede oksijenle tedavi edilmeleri gerekebileceği anlamına gelir. Koronavirüs hastalarının yaklaşık %5'i kritik enfeksiyonlara sahiptir ve ventilatör ile dışarıdan oksijen desteğine ihtiyaç duyar.
Zatürre olan kişilerde akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS) adı verilen bir durum da oluşabilir. Bu sendrom hızla ortaya çıkan ve solunum problemlerine neden olan bir hastalıktır.
Koronavirüs akciğerlerinizde şiddetli iltihaplanmaya neden olur. Akciğerlerinizdeki hava keselerini oluşturan hücrelere ve dokulara zarar verir. Bu keseler, soluduğunuz oksijenin işlendiği ve kanınıza iletildiği yerdir. Hasar, dokunun kopmasına ve ciğerlerinizi tıkamasına neden olur. Keselerin duvarları kalınlaşabilir ve nefes almanızı çok zorlaştırabilir.
COVID-19 belirtileri gösteriyorsanız ya da hasta biriyle temasta bulunduysanız vakit kaybetmeden bir doktora haber verin.
COVID-19’a neden olan virüs için teste ihtiyacınız olup olmadığı, yaşadığınız bölgeye göre değişiklik gösterebilir. Doktor muayenesinden sonra test yapılmasına karar verilebilir.
Doktorunuz öncelikle COVID-19 belirtilerine ve hasta biriyle temasınız bulunup bulunmadığına göre test yapmaya karar verebilir. Ciddi hastalık riskiniz yüksekse de test yapmanız istenebilir.
COVID-19 virüsü testi sırasında pamuklu bir çubuk yardımıyla burnunuzdan ve boğazınızdan örnek alınır. Balgam çıkarıyorsanız, bu da test için yeterli olabilir. Alınan bu testler daha sonra laboratuvarda değerlendirilir ve COVID-19 virüsü olup olmadığına bakılır.
Hastalığın seyri ve genel sağlık durumunuza göre uygun bir tedavi planı doktorunuz tarafından oluşturulur ve gerekli görüldüğü durumda detaylı tahliller, görüntülemeler ve ilaç tedavisi önerilir.
COVID-19 teşhisi konulduğu andan itibaren 14 gün boyunca kendinizi izole etmeli, insanlarla temastan kaçınmalısınız. Tedaviniz bitene kadar teması en az seviyede tutup, doktorunuz tarafından size önerilen uygulamaları yerine getirmelisiniz. Tedaviniz sona erdiğinden tekrar test yaptırıp, COVID-19 virüsünün vücudunuzda varlığını koruyup korumadığınıza baktırmanız gereklidir. Tedavi ve tedavi sonrasında iyileşme sürecini hızlandırmak için sağlınıza özen göstermelisiniz.
Koronavirüs hastalığını daha ağır geçirme riski yüksek olan gruplar şunları içerir:
Şu anda, tansiyon ilaçları veya ibuprofen gibi belirli bir ilacı almanın daha ağır COVID-19 hastalığına sebep olduğunu gösteren hiçbir kanıt yoktur.
Engelli yetişkinlerin, obezite, kalp hastalığı, felç, diyabet, kronik böbrek hastalığı, kanser, yüksek tansiyon dahil ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere COVID-19'dan kaynaklanan ciddi hastalık riskinin artmasına neden olabilecek altta yatan bir tıbbi duruma sahip olma olasılığı daha yüksektir. Ek olarak, bir engele sahip olmak, sosyal mesafeyi, maske takmayı ve el hijyeni uygulamayı zorlaştırabilir.
Şu anda, mevsimsel alerjilere sahip olmanın COVID-19'a yakalanma riskini artırıp artırmadığını veya COVID-19 hastalığında daha şiddetli semptomlara neden olup olmadığını bilmek için yeterli bilimsel bilgi bulunmamaktadır. Yaşlı yetişkinlerin ve obezite, diyabet veya kalp, akciğer hastalığı gibi altta yatan ciddi tıbbi rahatsızlıkları olan kişilerin COVID-19 hastalığına yakalandığında daha ciddi komplikasyonlar geliştirme riskinin daha yüksek olduğunu biliyoruz.
COVID-19 semptomlarınız varsa doktorunuza söylemeniz gerekmektedir. Hamileyseniz, koronavirüsün (COVID-19) sizi, bebeğinizi ve hamilelik bakımınızı nasıl etkileyeceğinden emin olamayabilirsiniz.
Hamileyseniz, COVID-19 alma şansınız herkesten daha yüksek değildir
Hamile kadınlar önlem olarak orta derecede riskli (klinik olarak savunmasız) gruptadır. Bunun nedeni, hamileyseniz bazen grip gibi virüslerden daha fazla risk altında olabilmenizdir.
Hamileliğiniz boyunca ve özellikle 28 haftadan fazla hamileyseniz (3. trimesterde) sosyal mesafe tavsiyelerini takip etmek önemlidir.
Doğmadan önce bebeğinize COVID-19 geçirmeniz mümkün olabilir.
COVID-19'un düşüklere neden olduğuna veya bebeğinizin hamilelikte nasıl geliştiğini etkilediğine dair hiçbir kanıt yok.
Hamile olduğunuzu öğrenir öğrenmez bir hekim başvurun
Pandemi döneminde hamileyseniz bunlara çok dikkat edin
• Ellerinizi düzenli olarak yıkayın
• Olabildiğince evde kalın ve diğer insanlardan en az 2 metre (3 adım) uzakta kalmak gibi sosyal mesafeyle ilgili tavsiyelere uyun
• COVID-19 semptomları olan herkesten uzak durun
28 haftadan fazla hamileyseniz, bu tavsiyelere uymanız özellikle önemlidir.
Yapmamanız söylenmedikçe, yine de tüm hamilelik (doğum öncesi) taramalarınıza ve randevularınıza gitmeniz gerekir
COVID-19 semptomlarınız varsa ve doğuma girerseniz, bir doktorun (doğum uzmanı) önderlik ettiği bir birimde doğum yapmanız tavsiye edilir. Bu, takımın size ve bebeğinize daha yakından bakabilmesi içindir.
Sadece hamile kadınlar ve COVID-19'lu kişiler için olan doğum ünitesinde bir alanda bakılacaksınız.
Ebelerin ve doğum ekibinin önlük, maske veya göz koruması ekipmanları ile doğumunuzu gerçekleştirecektir. Bunlar sizi, bebeğinizi ve sizinle ilgilenen personeli güvende tutmak ve enfeksiyonun yayılmasını durdurmak içindir.
COVID-19'a sahip olmak, vajinal veya sezaryen doğumunuz üzerinde herhangi bir etkiye sahip olmamalıdır.
Hastanemizdeki tüm doğum ekibimize sizi ve bebeğinizi nasıl güvende tutacakları konusunda eğitim verildi. En iyi bakımı almanızı sağlayacak ve doğum tercihlerinize mümkün olduğunca yakından saygı göstereceklerdir.
Bebeğiniz doğduktan sonra, bebeğiniz hasta olmadığı ve yenidoğan ünitesinde bakıma ihtiyacı olmadığı sürece cilt teması sağlayabilmelisiniz.
Ayrıca emzirmeye teşvik edileceksiniz. COVID-19'un bebeğinize anne sütünden geçebileceğine dair hiçbir kanıt yoktur, bu nedenle emzirmenin faydaları ve sunduğu koruma, tüm risklerden ağır basar.
Yeni doğan bebeğinizle bu zamanın tadını çıkarmanın yanı sıra, herhangi bir rahatsızlık belirtisinin farkında olmak da önemlidir. Şu anda ne yapılacağını bilmek zor olabilir.
Örneğin, bebeklerin yeni doğan sarılığına yakalanması yaygındır . Sarılık genellikle zararsızdır, ancak belirtileri fark edebilmek ve bebeğinizde varsa tıbbi yardım almak önemlidir.
Çocuklara COVID-19'a neden olan virüs bulaşabilir ve çocuğunuz koronavirüs hastalığı geçirebilir. COVID-19'lu çocukların çoğu hastalığı hafif semptomlar veya hiç semptomları olmadan ("asemptomatik") şekilde atlatır. Yetişkinlere kıyasla COVID-19 hastalığı çocuklarda daha nadir görülmektedir. 1 yaşından küçük bebeklerin ve farklı tıbbi rahatsızlıkları olan çocukların COVID-19 hastalığını daha ağır geçirme olasılığı daha yüksektir. Bazı çocuklar, multisistem inflamatuar sendrom (MIS-C) adı verilen COVID-19 ile bağlantılı, nadir fakat ciddi bir hastalık geliştirebilir.
Çocuklarda multisistem enflamatuar sendrom (MIS-C), kalp, akciğerler, böbrekler, beyin, deri, gözler veya gastrointestinal organlar dahil olmak üzere farklı vücut parçalarının iltihaplanabildiği COVID-19 ile ilişkili ciddi bir hastalıktır.
Yaşlı bireyler ve kronik hastalıkları olan insanlar, COVID-19 hastalığını çok daha ağır geçirme riski altındadır. COVID-19 hastalığından ciddi hastalık riski yüksek olan kişileri korumak için ekstra önlemler almayı düşünebilirsiniz.
Kronik hastalıkları olan çocuklar, kronik hastalıkları olmayan çocuklara kıyasla koronavirüs hastalığını daha ağır geçirebilmektedir. Çocuklarda hangi tıbbi durumların koronavirüs hastalığında artmış riskle ilişkili olduğuna dair mevcut kanıtlar sınırlıdır. Obezite, şiddetli genetik bozukluklar, ciddi nörolojik bozukluklar, kalıtsal metabolik bozukluklar, orak hücre hastalığı, doğuştan gelen kalp hastalığı, diyabet, kronik böbrek hastalığı, astım ve diğer kronik akciğer hastalığı veya bağışıklığı zayıflatan ilaçlara bağlı immünosüpresyon çocuklarda koronavirüs hastalığının daha ağır geçmesine sebep olabilecek durumlardır. Aileler, hastalanmayı önlemeye yönelik tavsiyelere ek olarak, kronik hastalıkları olan çocuklar için aşağıda önerilen adımları atabilir.
Her çocuğun test edilmesine gerek yok. Aşağıdaki durumlarda, bebeğinizin veya çocuğunuzun COVID-19 için test edilmesi gerekebilir:
Çocuğunuz COVID-19 semptomları olduğu veya COVID-19'lu biriyle yakın teması olduğu için test ediliyorsa, izolasyonu veya karantinayı güvenli bir şekilde sona erdirene kadar çocuğunuzu evde tutun ve doktorunuzun tavsiyelerine uyun.
COVID-19 hastalarının çoğunda belirtiler hafif ya da orta şiddette görülmekle birlikte, bu hastalık ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir ve bazı kişilerde ölüme bile sebep olabilir. İleri yaştaki insanlar ve kronik hastalığı olan kişilerde COVID-19 çok ciddi sorunlara neden olabilir.
Bu komplikasyonlardan bazıları şu şekildedir:
• Pnömoni ve solunum güçlüğü
• Organ yetmezliği
• Kalp hastalıkları
• Akut solunum sıkıntısı sendromu
• Kan pıhtılaşması
• Akut böbrek hastalığı
• Viral ve bakteriyel enfeksiyonlar
COVID-19 hastası birçok kişi hastalığı hafif atlatır ve destekleyici bakımla tedavi edilebilir. Destekleyici bakım semptomları hafifletmeyi amaçlar ve şunları içerebilir:
Hafif semptomlarınız varsa, doktorunuz evde iyileşmenizi tavsiye edebilir. Belirtilerinizi izlemek ve hastalığı başkalarına yaymamak için size özel talimatlar verebilir. Muhtemelen hastayken kendinizi ailenizden ve evcil hayvanlardan mümkün olduğunca izole etmeniz, insanların ve evcil hayvanların yanındayken bir maske takmanız ve ayrı bir yatak odası, banyo kullanmanız istenecektir.
Doktorunuz büyük olasılıkla tıbbi bakım dışında bir süre evde yalnız kalmanızı tavsiye edecektir. Doktorunuz sizi düzenli olarak takip edecektir. Evde izolasyonu ne zaman sona erdirebileceğiniz konusunda doktorunuzdan ve yerel sağlık departmanından gelen yönergeleri izleyin.
Ağır semptomların varlığında hastanede tedavi gerekmektedir. Koronavirüsün kesin tedavisi hala keşfedilememiştir ve ilaçlar üstüne gerçekleştirilen çalışmalar sürmektedir. Mevcut zaatürre ilaçlarının hastalık tedavisinde kullanılıp kullanılmayacağı konusunda araştırmalar devam etmektedir. Hastalık virüs kaynaklı olduğu için tedavide antibiyotikler etkili değildir. Hastanedeki tedavi semptomların hafifletilmesi ve bağışıklık sisteminin hastalığı yenmesinin sağlanmasını amaçlamaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün COVID-19’a karşı önerdiği bazı önlemler şu şekildedir;
• Hasta veya belirtileri olan kişilere 2 metreden fazla yaklaşmayın.
• Diğer insanlarla aranızda en az 2 metre mesafe bulundurun. Hastalığa yakalanma riskiniz yüksekse bu uygulamaya özen gösterin. Etrafınızdaki insanlar farkında olmadan COVID-19 virüsü taşıyabilir.
• Ellerinizi sabun ve su ile en az 20 saniye yıkayın, ya da en az %60 alkol içeren el dezenfektanları kullanın.
• Ağız ve burnunuzu özellikle kalabalık olan, temastan kaçınmanın zor olduğu halka açık yerlerde, bez maskeyle koruyun. Cerrahi maskeler günlük kullanım için idealdir.
• Hapşırırken ve öksürürken ağzınızı ve burnunuzu bir mendille veya dirseğinizin içiyle kapayın. Kullanılmış mendili atın, ellerinizi yıkayın.
• Gözünüze, burnunuza ve ağzınıza dokunmaktan kaçının.
• Hastaysanız tabak, bardak, havlu, çarşaf ve diğer ürünleri başkalarıyla birlikte kullanmayın.
• Kapı kolları, elektrik düğmeleri, elektronik cihazlar ve tezgahlar gibi yüzeyleri her gün temizleyin ve dezenfekte edin.
• Hastaysanız evde kalın, işe, okula veya halka açık yerlere gitmeyin. Toplu taşıma araçlarını kullanmayın.
COVID-19'a genetik mutasyonlar, dezenfektanların etkinliğini etkilemez. Bir virüsün yok edilmesi fiziksel özelliklerine bağlıdır ve son genetik değişiklikler, COVID-19'a neden olan virüsün temel fiziksel özelliklerini değiştirmemiştir.
Tesisler ve evler için temizlik ve dezenfeksiyon önerileri hakkında daha fazla bilgi edinin.
El yıkama, kendinizi ve ailenizi hastalanmaktan korumanın en iyi yollarından biridir. Özellikle burnunuzu sildikten, öksürdükten veya hapşırdıktan sonra, banyoya gittiğinizde, yemek sırasında veya yemek hazırlamadan önce ellerinizi sık sık en az 20 saniye sabun ve suyla yıkayın. Sabun ve su hemen bulunamıyorsa, en az% 60 alkol içeren alkol bazlı bir el dezenfektanı kullanın.
COVID-19 belirtileri taşıyorsanız ya da COVID-19 hastasıyla temasta bulunduysanız, en yakın zamanda bir doktora danışın. Doktora gitmeden önce belirtilerinizi ve temasınızı sağlık çalışanlarına bildirin.
COVID-19 belirtileri acil seviyedeyse vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna gidin. Acil belirtiler arasında;
• Nefes alma güçlüğü
• Göğüste devam eden ağrı ve baskı
• Uyanık kalmada güçlük
• Bilinç bulanıklığı
• Dudak veya yüzün mavileşmesi görülebilir.
Çok sayıda araştırma, koronavirüsün çeşitli gözenekli ve gözeneksiz yüzeylerde ne kadar süre hayatta kalabileceğini araştırdı.Gözenekli yüzeylerde yapılan çalışmalar, canlı virüsün dakikalar ila saatler içinde öldüğünü bildirirken; gözeneksiz yüzeylerde, canlı virüs günler veya haftalar boyunca varlığını devam ettirebilir. Gözenekli yüzeylere kıyasla gözenekli yüzeylerde SARS-CoV-2'nin belirgin, nispeten daha hızlı etkisizleşmesi, gözenekler içindeki kılcal harekete ve daha hızlı aerosol damlacık buharlaşmasına bağlanabilir.
Yüzeyde hayatta kalma çalışmalarından elde edilen veriler, tipik kapalı ortam koşulları altında paslanmaz çelik, plastik ve cam gibi yaygın gözeneksiz yüzeylerde 3 gün (72 saat) içinde bulaşıcı covid 19 ve diğer koronavirüslerde virüsün %99 beklenebileceğini göstermektedir.
COVID-19'a neden olan virüsün yüzeylerde ne kadar süre hayatta kaldığı belli değil, ancak diğer koronavirüsler gibi davranması muhtemel görünüyor. Koronavirüsler farklı yüzeylerde 2 saat ile 9 gün arasında değişen sürelerde hayatta kalabilirler.
Hayatta kalma süresi, yüzey tipi, sıcaklık, bağıl nem ve virüsün spesifik türü dahil olmak üzere bir dizi faktöre bağlıdır.
COVID-19 bir solunum yolu hastalığı olduğundan, virüsün bulaşmasını önlemeye yönelik uygulamalar, öksürme veya hapşırma yoluyla atılan mukus ve damlacıklara odaklanıyor.
Dışkı: SARS-CoV-2 RNA tespit edildi, ancak bu tür örneklerdeki virüsün bulaşıcı olup olmadığı henüz bilinmiyor.
Kusmuk, idrar, anne sütü, meni: Enfekte bir kişiden bu tür sıvıların canlı, bulaşıcı SARS-CoV-2 içerip içermediği henüz bilinmemekte.
Gözyaşı: Amerikan Oftalmoloji Akademisi'nden yapılan bir uyarı, aynı zamanda konjonktivit (pembe göz), göz küresi ve göz kapağı iltihabı olan bir COVID-19 hastasının "göz salgılarında" virüsün bulunduğuna işaret etti. Diğer COVID-19 hastalarının gözyaşlarında bulunamadı.
Ter: Koronavirüsün terleme yoluyla yayılabileceğine dair bir kanıt yok - ancak bazı araştırmalar, terin "bir kişinin burnundaki sıvıya teması veya kişi öksürmesi sonrası" virüsü başka bir kişiye bulaştırabileceğini raporlamaktadır.
Diyabetli kişilerin COVID-19'a yakalanma olasılığının genel popülasyondan daha yüksek olup olmadığını gösterecek yeterli veri yok. Diyabetli kişilerin karşılaştığı sorun, virüsü kapma risklerinin yüksek olması değil, alırlarsa daha kötü komplikasyonlar yaşama risklerinin daha yüksek olmasıdır. Ayrıca, bir kişinin sahip olduğu sağlık problemleri (örneğin, diyabet artı kalp hastalığı), COVID-19'dan bu ciddi komplikasyonların oluşma risklerini artırır. Yaşlı insanlar da virüsü kaparlarsa daha yüksek komplikasyon riski altındadır.
Diyabetli kişilerin COVID-19 sebebiyle ciddi problemler geliştirme olma olasılığı daha yüksektir. Genel olarak, diyabetli kişilerin herhangi bir virüsle enfekte olduklarında daha şiddetli semptomlara ve komplikasyonlara sahip olma olasılığı daha yüksektir. Ancak diyabetiniz kontrol altındaysa, COVID-19 u çok ağır geçirme riskiniz muhtemelen daha düşük olacaktır. Diyabete ek olarak kalp hastalığı veya başka komplikasyonlara sahip olmak, diğer viral enfeksiyonlar gibi COVID-19'dan ciddi şekilde hastalanma riskini arttırabilir, çünkü birden fazla durum vücudunuzun enfeksiyonla savaşmasını zorlaştırır.
Viral enfeksiyonlar, diyabetli kişilerde iltihabı artırabilir. Buna hedefin üzerindeki kan şekerleri de neden olabilir ve bu iltihaplanma daha ciddi komplikasyonlara katkıda bulunabilir.
Devam eden COVID-19 salgını sırasında uyku problemlerinin de sayısı artmaktadır. Ancak yapılan çalışmalarda, uyku sorunlarının daha yüksek düzeyde psikolojik sıkıntı ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Uyku problemlerini tedavi eden etkili programların kullanılması ile psikolojik sıkıntı azaltılabilir. Psikolojik sıkıntıları tedavi eden etkili programların kullanılması, uyku sorunlarının azalmasını sağlayabilir.
Birçok çalışma, A kan grubunun, kişiyi koronavirüs ile enfeksiyona karşı artan duyarlılığa yatkın hale getirebileceğini ve tip O ve Rh negatif kan gruplarının koruyucu olabileceğini bildirmektedir. Bu yeni bir trend gibi görünse de, kan grubunun klinik sonuçlar üzerindeki etkisi belirsizliğini koruyor. Şu anda, kan grubu ile COVID-19 ile ilişkili hastalık şiddeti veya ölüm oranı arasında herhangi bir ilişki yok gibi görünüyor. Mevcut literatür, viral hastalık veya mortalitenin öngörü modelinin bir parçası olarak kan grubunu desteklememektedir. Kan gruplarının koronavirüs enfeksiyonuna yatkınlığa yol açabileceği ve nihayetinde viral enfeksiyon ve hastalığa karşı önlemler geliştirebileceği moleküler mekanizmaları anlamak için daha ileri çalışmalar gereklidir.
Şiddetli Akut Solunum Sendromu koronavirüsü (SARS-CoV-1 ve SARS-CoV-2) ve Orta Doğu solunum sendromu koronavirüsü (MERS) gibi koronavirüs 19 enfeksiyonu da, özellikle akciğerler gibi büyük organlarda önemli doku hasarına sebep olarak organ yetmezliği riskini arttırır ve ölüme neden olabilir.
Bu hasardan sorumlu mekanizmaların ayrıntılı bir açıklaması, her bir varyantın farklı enfeksiyon ve ölüm riskleri sunan benzersiz özelliklere sahip olması nedeniyle hala net olmaktan uzaktır.
Covid 19 hastalığı hareketinizi kısıtlayabilir. Düzenli olarak hareket ettiğimizde eklemler ve kaslar daha sağlıklıdır. Hareketsizlik ağrı ve sızılara, sertliğe ve kas güçsüzlüğüne neden olabilir. Kas zayıflığı, ayakta durmak, merdiven çıkmak, ellerinizle nesneleri tutmak veya kollarınızı başınızın üzerine kaldırmak gibi aktivitelerde zorluklara yol açabilir. COVID hastalığınız sırasında ihtiyaç duyulan bazı tedaviler, bazı eklem ve kaslarınıza ekstra baskı, zorlamalar getirmiş olabilir. Bunlar yeni veya artmış eklem ve kas problemlerine neden olmuş olabilir.
Dünyada ve ülkemizde bir salgın halini alan Koronavirüsle mücadelede en önemli konunun doğru bilgilendirme olduğuna dikkat çeken uzmanlar, yetkili isimlerin dikkate alınması gerektiğini vurguluyor.
Uzmanlar, çok farklı konuşmalar ve bilgiler arasında kafası karışanlar için Sağlık Bakanlığı’nın rehberleri kapsamında doğru bilgilendirme yapmanın önemine dikkat çekti. Koronavirüste kuluçka dönemi 2 gün kadar kısa 14 gün kadar uzun olabileceğine dikkat çeken Dr. Songül Özer, birinci ve en önemli kuralın el yıkamak olduğunu söyledi. Özer; “El yıkamada da bir sınır var, burada önemli olan her dakika el yıkamak değildir. Kapalı bir yere girdik, otobüse bindik, evimize geldiğimizde elimizi normal su ve normal sabunla yıkayalım” uyarısında bulunuyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Songül Özer, Koronavirüsün hayatımızda uzun süredir olduğunu belirterek salgınla mücadelede en önemli konunun bilgilenme olduğunu söyledi.
Koronavirüs’ün grip gibi belirtilerle başladığını belirten Dr. Songül Özer; “Bu belirtiler burun akıntısı, kuru öksürük, hafif bir baş ağrısı gibi olabilir ama en önemli belirti 38 dereceyi aşan ve çok uzun süren bir ateş. Sonra kuru öksürük ya da süratle tipik olan solunum sıkıntısı bulgusu, nefes alamama oluyor. En tipik belirti budur. Gripten bir farkı hasta çok daha hızlı kötüleşiyor. İkincisi de gripte kas-eklem ağrısı, halsizlik, yatağa düşme belirtisi çoktur ama grip çok nadiren zatürre yapar ama bu koronavirüs başlangıçta çok hafif oluyor, sonrasında derhal zatürre yapıyor” dedi.
Özellikle sosyal medya kanallarında doğru olduğu söylenen ama aslında yanlış olan ifadeler dolaştığına dikkat çeken Dr. Songül Özer Koronavirüs’ün bulaşma ve kuluçka dönemi hakkında şunları vurguluyor: “Sosyal medyada çok fazla şey söyleniyor ama bunların bir kısmı yanlış. Bulaşma durumu ile ilgili diyelim ki virüsü kaptık, bunun 2 ile 14 gün arasında kuluçka dönemi bulunuyor. Bugüne kadar olan vakalara baktığımızda çoğunlukla beş ya da altı gün sürdüğünü görüyoruz. Kuluçka dönemi iki gün kadar kısa 14 gün kadar uzun olabilir. Kuluçka dönemi nedir dersek; virüsü aldıktan sonra ilk belirtileri kendinizde görmeye başlayana kadar geçen süre demektir. Hapşırma, öksürme, göz yaşarması ve yüksek ateş ilk belirtilerdir. Tabi ki solunum yolu enfeksiyonu olduğu için solunum salgılarıyla bulaşıyor. Kan yoluyla, idrar yoluyla, yediğimiz içtiğimiz gıdalar yoluyla bulaşmıyor, bu kesinleşti. Mutlaka virüs taşıyan solunum çıktılarının hapşırık veya öksürükle dışarıya saçılması lazım. Bunlarla sağlam kişiyle aramızda bir metreden daha yakın bir mesafe olduğunda ya onun direkt yüzüne karşı hapşırıp öksürmemiz lazım ya da bizim solunum salgılarımızın cansız bir yüzeye bulaşması ve o yüzeyin temizlenmeden bir başka kişinin çıplak eliyle değmesi ve elini de yıkamadan ağzına, gözüne, burnuna değmesi gerekiyor. Yani mutlaka bir solunum salgısı, virüs taşıyan bir solunum salgısı olması gerekiyor. Burada Sağlık Bakanlığının rehberinde de yayınlandığı gibi şu çok önemli: Bir metreden yakın mesafe ve on beş dakikadan uzun süreli temas. Bu iki cümlenin unutulmaması gerekiyor. Kuluçka dönemindeki bir kişi veya belirtileri hafif seyreden bir insanın da bulaştırıcı olabileceğini unutmamamız gerekiyor.”
Koronavirüs ile ilgili çok rehavete kapılmadan ama çok panik de yapmadan gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini vurgulayan Dr. Songül Özer; “Uçlarda olmadan tedbirimizi almamız gerekiyor. Ne ile karşı karşıya olduğumuzu bilmek ama korkmadan doğru hareket etmek gerekiyor. Çok rehavet içinde olmak ‘abartılıyor, normal bir grip, geliyor ve geçiyor, öldürmüyor’ demek çok yanlış. Dünyadaki ölüm sayısı yüksek rakamlara ulaşmış durumda ancak çok panik yapmak da yanlış. Çok panik olmak aşırı dezenfektan tüketimi ve aşırı el yıkama gibi eylemler insanın psikolojisini bozabilir. Önlemleri almak gerekiyor. Bazı kişiler daha riskli, bu hastalık geçtiğinde belirtileri çok daha ağır seyrediyor. Bu nedenle yaşamını kaybeden insanlar o riskli gruptakiler oluyor. Bunlar 65 yaş üstündeki büyüklerimiz. Beraberinde başka bir hastalığı olanlar, kalp yetmezliği, kronik böbrek yetmezliği, akciğer hastalığı olanlar riskli grup oluyor. Bunlardan en önemlisi KOAH hastaları dediğimiz solunum sıkıntısı çekenler. Vücudunun her hangi bir yerinde kanser teşhisi konulmuş olanlar, yine aynı şekilde kemoterapi, radyoterapi alanlar, organ nakli yapılmış olanlar. Bu kişiler birçok hastalık gibi Koronavirüs enfeksiyonuna karşı da riskli gruplardır” dedi.
Sağlık Bakanlığı’nın çalışmalarının önemine dikkat çeken Dr. Songül Özer; “Alınan tedbirlerin hepsinin neden bir arada yapılmadığı ile ilgili soru işaretleri var. Şunu belirtmek isterim ki pandemi ile mücadelede önlemler basamak basamak alınır. Vakaları izliyoruz, hastalığın gelişimine bakıyoruz, tedbir seviyesini bir derece daha sıkılaştırıyoruz. Bu basamak halinde olmazsa bu sefer sosyal hayat sıfırlanır. Panik yapmayın deyip diğer yandan bütün önemleri tek bir anda alırsak çok fazla paniğe neden olursunuz. Tedbirli olmak, izlemek, tedbiri sıkılaştırmak biz uzmanların işidir. O nedenle uzmanların, Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunun söylediklerini uygulamak gerektiğini vurguluyoruz. En önemli mücadele budur” dedi.
Koronavirüs’te birinci ve en önemli kuralın el yıkamak olduğunu vurgulayan Dr. Songül Özer; “El yıkamada da bir sınır var, burada önemli olan her dakika el yıkamak değildir. Kapalı bir yere girdik, otobüse bindik vs. evimize geldiğimizde elimizi normal su ve normal sabunla yıkayalım. İllaki anti bakteriyel sabunlara ihtiyacımız yok. Normal sabun ve normal çeşme suyu bizim için yeterli. Suyun ısısı da önemli. Ellerimizi normal oda ısısındaki su ile yıkamalıyız. Aşırı derecede sıcak su cildinizde tahrişe ve gözeneklerde açılmaya neden olur, gözenekler açılınca da Koronavirüs değil ama başka mikro organizmaların girişi kolaylaşır. Normal suyla ve normal sabunla elinizi yirmi saniye kadar bir süreyle yıkamanız yeterlidir. Su bulamadığımızda alkol bazlı dezenfektan mı kullanacağız? Alkol bazlı dezenfektanın elinizdeki kiri gidermediğini, temizlemediğini bilin. Aksine fikse eder yani kalıcılaştırır. Alkol bazlı dezenfektan temiz olanın temiz kalmasını sağlar. Yani elinizi kirliyse normal su ve sabunla yıkayacaksınız ondan sonra gerekirse dezenfektanı kullanacaksınız. Esas olan su ve sabundur” dedi.
Açık havada tek başına ya da arada bir metreden fazla mesafe olan insanların bulunduğu bir yerde maskeye ihtiyaç olmadığını söyleyen Dr. Songül Özer, “Bir metrelik mesafe on beş dakikadan uzun süre temas konusunda dikkat etmek gerekiyor. Bu cümleyi neden hep söylüyoruz biraz düşünmemiz lazım. 15 beş dakikadan uzun bir süre kapalı bir ortamda bir metreden yakın temas ne demek? Restorana girdiniz, çok sıkışık bir yer. İlla girmek zorundaysanız birileriyle iletişim kurmak zorundaysanız maskenizi takın. Bilmiyorsunuz çünkü karşınızdaki insanın ne olduğunu. Ama normal şartlarda panik bir halde her yere de maskeyle gitmenize gerek yok. Özellikle açık havada yürürken takmak yanlış. Ama metrobüse binmek zorundasınız, sıkışık bir ortam orada tabi ki maskenizi takın. Sadece korona için değil. Şu gerçeği unutmayalım; bugün için Türkiye’nin ve dünyanın Koronavirüs’ten sonraki ikinci gerçeği influenzadır. Yani mevsimsel grip. O nedenle dikkat etmek gerekiyor” dedi.
Hastaları muayene ederken bile normal maske taktığını ifade eden Dr. Songül Özer; “Piyasada bir sürü maske bulunuyor. Mesela ben hastayı muayene ederken belli bir mesafedeyim. Ama ne zaman ki hastanın boğazından örnek almam gerekiyor ya da ağzının içini muayene etmem gerekiyor o zaman N95 tipi maske takıyorum. Bizi koruduğunu düşündüğümüz maskenin aslında bir bulaşma yolu olduğunu unutmayalım. Maske takılıyor, onu suratındayken elliyor ve elledikten sonra da ellerinizi yıkamıyorsanız bu yanlış. Maskelerin hiçbirinde mikrobu önleyici kimyasal madde yoktur. Maske bir filtredir. Maske gelen mikro organizmayı üzerinde tutar. Bir maskeyi 4-6 saatten daha uzun bir süre takmamalıyız. Bu süreyi doldurduktan sonra maskeyi kulak kısmından tutarak çıkartıp, kapaklı bir çöp kutusuna atmak ve elleri su ve sabunla yıkamak gerekiyor” dedi.
Kesin vaka ile temas edenlere şüpheli vaka dediklerini söyleyen Dr. Songül Özer; “Şüpheli vaka dediğimiz kişilerin laboratuvarda testi pozitif çıkmış olan kişiyle 1 metreden yakın ve 15 dakikadan uzun bir süre temas etmiş olması lazım. Şüpheli vaka, boğazından ve burnundan sürüntü örneği alınarak laboratuvara gönderilip, test çalışılıp pozitif çıkana kadar şüpheli vakadır. Eğer testin sonucu negatif gelirse şüpheli vaka kesin vakaya dönüşmez. Bir süre için şüphe ortadan kalkar. İzlemeye devam edilir. Kesin vaka olabilmesi için laboratuvardan pozitif sonucun gelmesi lazım. Şüpheli vakayla temas edene de yakın temas diyoruz. Sağlık Bakanlığının bu durumda önerisi evde karantina. Peki, bunu nasıl yapacaksınız? Mümkünse ayrı bir odada yatacaksınız, ortak eşyalarınızı ayıracaksınız. Bulunduğunuz odayı sık sık havalandıracaksınız. Evdeki ortak alanlara geçerken maske takmalı ve tabi ki el yıkama kurallarına da uymalısınız. Çamaşırlar 60-90 derecede normal deterjanla yıkanması önemli. Normal tabak bardak çatal kullanabilir ama bulaşık makinasında yıkanmasını tavsiye ediyoruz” dedi.
Koronavirüs’ün solunum salgılarıyla geçtiğini belirten Dr. Songül Özer; “6 ay ve üzerindeki gebeleri izlediğimizde gördük ki, Koronavirüs’ün kan yoluyla veya plasentayla geçişi bulunmuyor. Virüs taşıyan anneler çocuklarını emzirebilirler. Süte geçmiyor. Virüs daha yeni olduğu için 1 ve 2’nci trimesterdaki anneleri izleyemedik. Onlar henüz doğum yapmadılar çünkü. Ama bu tür bulaşıcı hastalıkların özellikle ilk üç ay içerisindeki gebelere etkili olduklarını da biliyoruz. Yani ilk üç aydaki gebeler kendilerini diğer insanlara göre daha sık korumalılar” dedi.
Sağlık Bakanlığının açıklamalarına dikkat çeken Dr. Songül Özer; “ Herkes üzerine düşen tedbirleri almalı. Okullar gezmek için tatil edilmedi. Bunun bilincine varalım. Akraba ziyaretlerini bir süre gerçekleştirmeyelim. Mümkün olduğunca insanların arasına karışmayalım. Bağışıklık sistemimiz çok önemli. Bu hastalığın ilacı yok demek, elimiz kolumuz bağlı oturuyoruz demek değildir. Denenen ilaçlar var. Sadece tam olarak şu ilaç diyemiyoruz. Bu hastalık antijenik yapı olarak SARS’a çok benziyor. SARS’ı yok etmeyi başardık. O yüzden çok da paniğe kapılmamak lazım. Ama birebir spesifik ilacı henüz yok. Aşı da geliştiriliyor ama en az 1 yılı var” dedi.
Son Güncellenme Tarihi: 18/02/2023
Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgınının belirtilerinin farkında olmak, kendinizi doğru muayene etmeniz açısından çok önemlidir. Günden güne vaka sayısının artmasıyla beraber, salgının baş gösterdiği belirtileri de merak konusu olmaya başlamıştır. Corona virüs belirtileri, grip ve nezle gibi üst solunum yolu hastalıklarının belirtileriyle benzerlik gösterir.
Günümüzde hızla yayılan bu salgının tüm belirtilerine oldukça hassas davranmak gerekir.
Hastalığın başlıca belirtileri nefes darlığı, öksürük ve ateştir. Ancak solunum yoluyla ilgili yaşanan tüm sıkıntıları dikkate almakta da fayda vardır. Çünkü hastalık, kişiden kişiye değişiklik gösteren farklı belirtilerle de ortaya çıkabilir.
Corona virüs belirtileri arasında burun akıntısı, eklem ağrıları ve halsizlik gibi belirtiler de vardır.
Belirtilerin genel olarak 2 ile 14 gün içinde ortaya çıktığı gözlenir. Ancak bazı durumlarda, hastalığın ortaya çıkması daha uzun dönemleri de bulabilir.
Herhangi bir kronik rahatsızlığı olmayan kimselerin, hiçbir belirti göstermeden, taşıyıcı olarak hayatlarını sürdürebilecekleri de gözlemlenmiştir.
Hastalığın ağır bir duruma gelip ilerlemesi sonucunda zatürre gibi ciddi hastalıklara çevrildiği de bilinen olgular arasında yer alır.
Ağırlıklı olarak solunum rahatsızlığı ile ortaya çıkan corona virüs salgınına kapılan kişilerde göz seğirmesi ya da tutukluluğu gibi farklı semptomlar gözlenebilir.
Virüsün damlacık yoluyla göze bulaşma ihtimali vardır. Araştırmalara göre, corona salgınından dolayı hayatını kaybeden ilk sağlık çalışanının göz doktoru olduğu bilinmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığının belirttiği tedbirleri dikkate alarak salgının bulaşma olasılığını en az seviyeye indirebilirsiniz.
Ellerin ağız ve yüze olabildiğince az değdirilmesi tavsiye edilir. Sık sık ellerin yıkanması da hastalığa karşı alınabilecek en önemli tedbirler arasında yer alır.
Corona virüsün bulaşma ve yayılma süreci kişiden kişiye göre değişiklik gösterebilir. Başlangıçta hafif derecede ortaya çıkan belirtiler, zaman içerisinde şiddetlenebilir.
Belirtilerin şiddet derecesi yaş grubuna, kronik hastalıklara ve ortaya çıkma zamanına göre değişebilir. Orta yaş grubuyla ileri yaş grubu arasında gözlemlenen belirtilerin şiddeti birbirinden farklıdır.
Solunum yollarını hedef alan virüsün, ilerleyen dönemlerde ciddi akciğer rahatsızlıklarına neden olduğu bilinir.
COVID-19 salgınının, önceki yıllarda ortaya çıkan diğer Korona virüs vakaları gibi solunum yoluyla bulaştığı bilinmektedir.
Corona virüs belirtileri için bir listeleme yapmak gerekirse
Corona virüs belirtileri olarak bilinen semptomların az şiddette dahi görülmesi durumunda mutlaka dikkate almak gerekir.
Bu süreçte ruh sağlığınızı korumak adına kendinize farklı hobiler edinebilirsiniz.
Özellikle kronik hastalığı bulunan kişilerin psikolojik açıdan olumlu düşüncelere sahip olmaları bu durumda büyük önem taşır.
Ancak unutmamak gerekir ki; corona virüs oldukça tehlikeli bir halde. En ufak belirtilerde dahi özellikle riskli grupta yer alan kişilerin vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşlarına başvurmaları tavsiye edilir.
Genç yaş grubuna sahip olan kişilerde görülen semptomların diğer yaş gruplarına oranla daha rahat atlatıldığı gözlenmiştir.
Genç kişilerde meydana gelen belirtiler bazen kendiliğinden geçer ve tedaviye gerek kalmaz. Corona virüs sürecinde risk taşıyan gruba dahil olan kişilerin dikkatli olmaları önerilir.
Kalp-akciğer hastalığı ya da herhangi bir kronik rahatsızlığı bulunan kişilerde corona virüs belirtileri görülme ihtimali daha yüksektir.
Belirtiler ve alınabilecek tedbirlerle alakalı yeterli bilgiye sahip olunması bu zorlu sürecin daha rahat atlatılmasına olanak tanır.
Şiddetli belirtiler görülen vakalarda sonuç ne yazık ki daha olumsuz olur. Bu vakalar genel olarak Böbrek yetmezliği, ciddi derecede solunum rahatsızlığı ve son olarak ölümle sonuçlanır.
Bu süreçten olumsuz etkilenmemek ve hastalığa yakalanmamak adına yapılan tüm uyarıları ciddiye almak gerekir.
Tedbir almak için hastalığa yakalanmış olmak gerekmez. Hatta tedbirlerin belirtiler öncesi alınması korunma açısından daha önemlidir. Corona virüs salgınına karşı alınabilecek tedbirler şu şekilde sıralanabilir;