kaynağı değiştir]
Büyük İskender'in amirallerinden NearchosİskenderinHindistan seferine eşlik ettiğinden beri Avrupalılar şekeri biliyordu.[6][7] MS 1. yüzyılda Yunan hekim Dioscorides Pedanius eseri De Materia Medica'da şekerin tıbbi kullanımından bahsetti.[8]Yaşlı Plinus 1. yy Roma'sında yazmış olduğu doğa Tarihinde şekeri şöyle tanımlıyordu: "Şeker Arabistan'da da üretilir ancak Hint şekeri daha iyidir. Kamışın içinde sakız gibi beyaz olan bir tür bal vardır ve dişler arasında ezilerek fındık büyüklüğünde topaklar haline gelir. Şeker sadece tıbbi amaçlar için kullanılır.[9]Haçlılar, "tatlı tuz" dedikleri şeker kervanlarıyla Kutsal Topraklarda karşılaştılar ve şekeri Avrupa'ya geri getirdiler. 12. yüzyılın başlarında, Venedik Sur yakınlarındaki bazı köyleri satın aldı ve Avrupa'ya ihraç edilmek üzere şeker üretim mülkleri kurdu. Daha önce mevcut olan tek tatlandırıcı olan balın kullanımını destekledi. Haçlı kronikçisi Surlu William 12. yüzyılın sonlarında yazdığı eserinde, şekeri "insanlığın kullanımı ve sağlığı için çok gerekli" olarak nitelendirdi. 15. yüzyılda Venedik, Avrupa'nın başlıca şeker rafine ve dağıtım merkeziydi.
Şekerin soframızdaki şeklini alıncaya kadar birden fazla aşamadan geçmesi gerekmektedir.
1 kg şekerin üretilmesi için yaklaşık olarak 900 gram ağırlığında 9 şeker pancarı gerekmektedir. Şeker üretimi baharda ekim ile başlar ve sonbaharda ekinin toplanmasıyla şeker pancarından şeker üretme safhasına geçilir. Sonbaharda toplanan mahsul daha toplanma evresinde mekanik biçerlerin yardımıyla taç ve yaprakları kesilir. Daha sonra yükleyiciler sayesinde şeker pancarı soğanı kamyonlara yüklenir ve silolara aktarılır. Bu aşama sırasında yükleyicide bulunan eleğin yardımıyla bitkinin yüzeyinde bulunan toprağın yaklaşık 3 te 1 temizlenmiş olur. Bundan sonraki aşamada şeker pancarı taşıma kayışı yardımıyla silolardan temizleme istasyonlarına aktarılır. Pancarlar kayışlarla taşınırken ilk olarak dönen bir silindirin içine geçerler. Burada basınçlı suyun etkisiyle mahsul topraktan temizlenir ve bunun yanında sudan ağır olan taş ve kum gibi maddeler bu işlem esnasında mahsulden ayıklanır.[10][11]
Temizlenmiş olan şeker pancarları işlenmek üzere bantların yardımıyla fabrikaya taşınır. Bundan sonraki ilk aşama makinelerin yardımıyla 4–8 mm kalınlığında ve 10 cm uzunluğunda küçük dilimlere bölünmeleridir. Kıyım işleminden sonra buradan difüzyon tanklarına sevk edilir. Burada pancar kıyımları sıcak suya maruz bırakılarak hücrelerin açılması ve böylelikle pancarda bulunan şeker bir miktar yabancı maddeyle birlikte suya geçilmesi sağlanmış olunur. Bundan sonra içinde bol miktarda şeker barındıran kıyımlar ham şerbet olarak işleme alınırken şekerce fakirleşmiş olan kıyımlar ise suyu pancar posası olarak çıkartılır. Bu yan madde Küspe içine preslenerek hayvan yemi olarak satılır. Şeker pancarı kıyımlarından şeker alınması, doğru bir ifadeye Sakkaroz extraktionu esnasında suyun sıcaklığı 70 °C olup bu işlem bir saat kadar sürmektedir.[10]
Ekstraksiyon sonrasında elde edilmiş ham şerbet bir takım yabancı maddelerde içerdiğinden dolayı arınma işlemine geçilmektedir. Arıtma işlemi için şerbet halk dilinde kireç sütü olarak adlandırılan Kalsiyum hidroksit (Ca(OH)2) ve karbondioksit gazıyla bir dizi işleme tabi tutulur. Bu işlemlerin sonucunda %12-15 Şeker ihtiva eden ince su ya da diğer bir ifadeyle sarı şeker solüsyonu elde edilir. İnce suyun kıvamını artırmak için altı aşamalık bir buharlaşma işleminden geçirilir ve böylelikle içerisinde %60 şeker bulunduran koyu kıvamlı bir şerbet elde edilmiş olunur.[10]
Bundan sonra kristalizasyon evresine geçilir. Bu evrede koyu kıvamlı şerbet çeşitli işlemlerden geçirerek kristalleşmiş şeker ve içerisinde şeker dışı maddeler ihtiva eden bir ara ürün elde edilmiş olunur. Bu ara ürün vakum kazanlarında pişirilir ve buna üretimde Lapa denilir. Daha sonra Lapa Santrifüjleme işleminden geçirilerek kristalleşmiş şeker, şeker şurubundan ayrılır. Bu işlemle hafif nemli şeker kristalleri elde edilmiş olunur. Bu şeker kurutulur ve daha sonra temizlenmek üzere eleklerden geçtikten sonra ambalajlanma işlemine geçirilir. Bu sırada bir kısmı toz şeker olarak ambalajlanırken bir kısmı da küp şeker haline getirilerek ambalajlanır.[10]
Şeker kamışının çiğnenerek tatlı özünün fark edilmesi muhtemelen tarih öncesinde olmuş olsa da, kültüre alınarak yetiştirildiğinin ilk kalıntıları MÖ 8000 civarındadır.
Şeker sadece mutfaklarımızın ana malzemesi değil, tarihin seyrini değiştiren, bilimsel çalışmaların önünü açan hatta kıtalar ve ülkeler arası rekabete sebep olan stratejik bir ürün oldu.
Türk Dil Kurumu şekeri: Şeker kamışı, şeker pancarı, patates, havuç, mısır, buğday vb. bitkilerin sap ve köklerinin öz suyundan veya nişastasından çıkarılan, birleşiminde karbon, oksijen ve hidrojen bulunan, beyaz, suda eriyen, mayalanabilen ve çoğu tatlı olan maddelerin genel adı olarak tanımlar.
Doğadaki bazı bitkiler, güneş ışığını kullanarak fotosentez yoluyla şeker üretirler. Bu bitkiler arasında şeker pancarı ve şeker kamışı özlerindeki şeker oranının yüksek olmasından dolayı şeker elde etmek için en doğal ve verimli seçenektirler.
Hayatımızı tatlandırdığı kadar dünyanın da en eski, en değerli ürünü “beyaz altının” yani şekerin tarihi serüvenine göz atalım:
Yeni Gine'nin yerli halkı tarafından çiğnenerek içindeki tatlı özü keşfedilen şeker kamışı kültüre alındıktan sonra tarihte ilk kez yetiştirilmeye başlandı.
Şeker kamışı yetiştirme teknikleri, deniz tüccarları aracılığıyla Güneydoğu Asya, Çin ve Hindistan'a yayıldı. Şeker ilk kez Hindistan’da kristalleşti. MS 100'den kalma bir Hint metninde ilk defa bir şeker değirmeninden bahsedildiği için şekerin ilk olarak Hindistan'da rafine edildiği düşünülüyor.
Yunanlılar ve Romalılar Hindistan ziyaretleri sırasında şekeri öğrendiler. Hem Roma hem de Yunan uygarlıklarının tıbbi kayıtlarında hazımsızlık ve mide rahatsızlıklarının tedavisinde kristalize şekerin kullanıldığı görüldü.
İran’a ulaşan şeker kamışı yetiştirme ve işleme yöntemleri burada gelişime uğradı. Şeker kamışını işleyerek kristalize şeker haline getirmek için daha iyi yöntemler geliştirdiler. Bu teknikler Mezopotamya boyunca Araplarla birlikte Akdeniz'e yayıldı.
Çin, Hindistan'dan edindiği teknolojiyi kullanarak şeker kamışı yetiştirme tekniklerini geliştirmeye başladı.
İran'ı işgal eden Araplar, şeker kamışı ile burada tanıştılar. Şeker kamışı yetiştirmeyi ve şeker elde edebilmenin yöntemini öğrendiler. Daha sonra Mısır, İran, Hindistan ve Akdeniz'i ele geçirirken şeker bilgilerini de beraberinde götürdüler.
Şeker kamışı, Arap işgallerinden sonra yaygın olarak Güney Avrupa’da; öncelikle Sicilya ve İspanya'da yetiştirildi. Avrupalı doktorlar, Araplara ait metinlerden şekerin tıbbi açıdan nasıl kullanılacağını öğrendiler. Mısırlılar, Arapların hâkimiyeti altındayken rafine etme sürecinde ustalaştılar ve en saf, en beyaz şekeri yapmayı başardılar.
Kudüs'ü ele geçiren Haçlılar, kârlı bir iş olarak gördükleri şeker üretimini öğrendiler. Haçlı ordusu evlerine geri dönerken beraberlerinde “tatlı tuz" dedikleri şekeri de götürdüler.
Avrupa’da şekere yaygın bir ilgi duyuldu. Tire yakınlarında Lübnan arazileri şeker kamışı yetiştirmek ve Avrupa'ya ihraç etmek için kuruldu.
İspanyollar, Kanarya Adaları'nı kolonileştirerek şeker kamışı tarlaları kurdular ve şeker üretiminde çalıştırmak için yerli halkı köleleştirdiler. 1500 yılına kadar devam eden bu süreç adalardaki ormanların tükenmesiyle şeker endüstrisinin duraksamasına neden oldu ve 1493'te Kolomb Kanarya Adaları'ndan Haiti ve Dominik Cumhuriyeti’ne şeker kamışı getirdi. 1516'da Haiti ve Dominik Cumhuriyeti, Yeni Dünya'daki en önemli şeker üreticisi oldu.
Portekizliler Yeni Dünya'ya (Brezilya) şeker kamışını getirerek şeker kamışı tarlaları kurdular. Santa Catarina Adası'nda 800 şeker kamışı değirmeni ve Brezilya'nın kuzey kıyılarında 2000 değirmen yapıldı. Böylece şeker üretiminde teknolojik ilerlemeler kaydedildi ve tüm Yeni Dünya kolonileri, Akdeniz'i geride bırakarak sektöre hâkim oldular.
Karayipler ve Güney Amerika'da yaklaşık 3000 şeker değirmeni yapıldı.
Portekiz kolonisi São Tomé, Brezilya'nın şeker üretim oranına yetişemeyince, şeker kamışı tarlalarında çalıştırmak amacıyla Brezilya'ya ve diğer Yeni Dünya adalarına köle ihraç etmeye başladı.
Kahve, çay ve çikolatanın Avrupa'da yayılmasıyla şeker tüketimi büyük ölçüde arttı. Şekere artan talep - daha düşük fiyatlarla - köleliğin artmasına da sebep oldu. Yalnızca 17. yüzyılda, yarım milyondan fazla Afrikalı köle, şeker tarlalarında çalışmak üzere Brezilya'ya ve diğer Yeni Dünya kolonilerine gönderildi.
Hollandalı sömürgeciler, Güney Amerika ve Karayipler'e (Barbados, Virgin Adaları) şeker kamışını götürdü.
Şeker, tüm Avrupa ithalatının % 20'sini temsil eden son derece popüler bir meta haline geldi. Şeker kamışı tarımı büyük bir kazanç sağladığı için insanlar şekere "beyaz altın" adını verdiler. Yüzyılın sonlarına doğru, Batı Hint Adaları'ndaki İngiliz ve Fransız kolonileri şekerin % 80'ini ürettiler.
Alman kimyager Andreas Marggraf, pancarı analiz ederken bu ürünün kristalleşebildiğini ve şeker kamışı gibi tatlı bir madde içerdiğini tespit etti.
Buharla çalışan ilk şeker değirmeni Jamaika'da inşa edildi.
1801
Marggraf'ın yardımcısı ve öğrencisi Franz Karl Achard, Polonya'nın ilk şeker pancarı işleme tesisini kurarak ticari anlamda bir adım atmış oldu.
Fransa’nın ilk üç pancar şekeri fabrikası Chelles, Saint-Ouen ve Domaine de Chanteloup'ta kuruldu.
Şeker pancarı endüstrisi Avrupa'da Napolyon Savaşları ile büyür. Bu tarihlerde İngiltere donanması, Fransa'nın başta şeker olmak üzere yiyecek-içecek ithalatını engellemek amacıyla tüm limanları abluka altına aldı. Böylece Avrupa kıtasına şeker girişi durdu. Şeker ihtiyacının karşılanması amacıyla şeker kamışının yerine, özünde kamışta olduğu gibi Sakkaroz bulunduran şeker pancarının tarımı Avrupa’da hızla yaygınlaştı.
Franz Karl Achard, çalışmalarını pancar tarımını modernleştirmek üzerine yoğunlaştırarak, pancar popülasyonu ve çeşit sorunu ile uğraştı. Mevcut tipler üzerinde en uygun olarak gördüklerini seçip üretti. Böylece bugünkü pancarın temelini de oluşturdu. Daha sonra Achard’ın çalışmalarını ileri bir noktaya götüren Fransız tohum şirketi Vilmorin, yüksek Sakkaroz içeriğine sahip şeker pancarını üretti.
Almanya'nın Waghäusel şehrinde "Badische Gesellschaft für Zuckerfabrikation" isimli şeker fabrikası kuruldu.
ABD’de pancardan şeker üreten ilk fabrika David Lee Child tarafından Massachusetts, Northhampton'da kuruldu.
David Weston, şekeri melastan ayırmak için Hawaii santrifüjlerini kullanan ilk kişi oldu.
Kaliforniya'da ABD'nin ilk başarılı ticari şeker pancarı üretim merkezi faaliyete girdi. 1890'da Watsonville ve Alvarado'da pancardan şeker üreten fabrikalar kuruldu.
The American Sugar Refining Company (ASRC) ürettikleri tüm şekerleri tek bir isim altında pazarlamak için “Domino Şeker” markasını kurdu. 1907 yıllarında Amerika’daki şeker üretiminin % 97'si ASRC tarafından kontrol altındaydı.
Kaliforniya'da şeker pancarı fabrikası işleten Claus Spreckles, C&H Şeker şirketini kurdu. (C&H, Kaliforniya ve Hawaii'yi temsil eder). Spreckles, şeker üretimi ve ticareti için kullanılan büyük ölçekli tarımsal alanların ve işletmelerin başka kullanımlar için dönüştürüldüğü 1930'lara kadar, Hawaii'de şeker üretimine hâkim oldu. Bugün C&H, Domino Şekerinin bir parçasıdır ve Hawaii'de faaliyette olan şeker fabrikaları veya değirmenleri kapanmıştır.
Avrupa'da şeker pancarı tarımı o kadar hızlı yayıldı ki şeker kamışına rakip oldu. Ama İngiltere şeker ihtiyacını deniz yolu aracılığıyla ithal ederek sağladı. Ta ki... Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanya İngiltere’ye giden ticaret gemilerini batırmaya başlayıncaya ve İngiltere'nin şeker ithalatı hızla düşünceye kadar. Daha sonra İngiltere’deki çiftçiler hükümet tarafından şeker pancarı yetiştirmeleri için teşvik edildi.
Türkiye’de ilk kez şeker pancarından şeker üretilmeye başlandı.
Peru'da WR Grace Company isimli kimya işletmesi şeker pancarının yan ürünü olan küspeyi işleyerek kâğıda dönüştürmeyi geliştirdi.
Kalıp döküm şeker işleme tekniği ortaya çıktı. Makine mühendisi Louis Chambon, döner preslerde küp şekerlerin doğrudan kalıplanması için bir sistem icat etti. Bu, kalibre edilmiş kalıplarda sıcak ve yeniden nemlendirilmiş toz şekerin preslenmesi işlemidir. Louis Chambon'un geliştirdiği bu makine aynı zamanda küp şekerlerin paketlenmesine de katkı sağlıyor. Bu teknik hâlâ parça şeker üretiminde kullanılır.
ABD’de şeker endüstrisi üyeleri tarafından kurulan Şeker Araştırma Vakfı, renksiz steril invert şekerin patentini aldı.
Yüksek fruktoz oranına sahip mısır şurubu sahneye çıktı.
Şekerden 600 kat daha tatlı olan sukraloz, ABD'de kullanım için onaylandı. Yapay tatlandırıcılar, her türlü gıda ürününde şekerin yerini tutsa da, sağlık açısından zararlı olduğu kesinleşmiştir.
Brezilya, Hindistan, AB, Çin, Tayland, Rusya, ABD, Meksika, Pakistan ve Avustralya dünyanın en büyük şeker üreticisi ülkeleridir. 2019/20 döneminde dünya şeker üretimi 166 milyon 661 bin tondur ve bu ülkeler, toplam şeker üretiminin %75’ini karşılarlar.
Dünyada (Sakkaroz) şeker üretiminde şeker kamışının oranı %76,1 şeker pancarının oranı ise %23,9’dur.
Türkiye; AB, Rusya ve ABD’den sonra dünyanın pancardan şeker üreten 4’üncü, Avrupa’da ise Fransa (%12) ve Almanya’dan (%10) sonra %6’lık oranla 3’üncü büyük ülkesidir.
Dünya şeker tüketimi ise 2019/20 döneminde 176,096 milyon tondur. Hindistan (26 milyon 400 bin ton), AB (17 milyon 800 bin ton), Çin, Brezilya, ABD, Endonezya, Rusya, Pakistan, Meksika, Mısır gibi ülkeler sırasıyla dünyada şeker tüketiminin en fazla olduğu ülkelerdir.
Türkiye ise 2 milyon 400 bin ton ile şeker tüketiminde dünyada 13’üncü sıradadır.
Tarım teknolojisindeki ilerlemeler ile gelişmeye devam eden şeker pancarı ve şeker kamışı tarımı bugün dünyada ve Türkiye’de birçok aileyi desteklemeye ve stratejik bir sektör olmaya devam ediyor.
Bu Sayfayı Sosyal Medyada Paylaş