kaynağı değiştir]
Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlarır sadece "halife-i ruyi zemin"in, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikayesidir. Tarık Buğra'nın kendi deyişiyle Küçük Ağa, destanlara yakışır bir konuyu ele almasına rağmen, destan değil, gerçekliği anlatan bir romandır. İttihatçıların ve Kuvvacıların değil, inanç ve gelenek kalıtıyla başbaşa, ilk kez kendisi ve kendi adına geleceği için karar vermeye çalışan bir ahalinin "kahraman"ı olduu bir roman. Şimdilerde Küçük Ağa'yı okumak, güncelliğini bir kez daha kazanmış bir öyküyü, sorunsalı yeniden okumak demektir.
Kitabın Ön Kapağı | |
---|---|
Yazar | Yakup Kadri Karaosmanoğlu |
Ülke | Türkiye |
Tür | Roman |
Yayım | 1. baskı 1932 9. baskı 1942 64. basım 2012 (İletişim yayınları) |
Yazar | Kemal Tahir |
---|---|
Tür | Roman |
Yayım | 1967 |
Yayımcı | Bilgi Yayınevi (İlk baskı) |
Sayfa | 656 |
Tarık Buğra’nın Kurtuluş Savaşını işlediği önemli bir romandır “Küçük Ağa”. Romanda İstanbullu Hoca olarak bilinen “Küçük Ağa”nın milli kurtuluş hareketini yavaş yavaş idrak etmesi ve bilinçlenmesi doğal bir akış içinde anlatılır.
Romanın Özeti:
Dünya Savaşı bitmiş, Osmanlı Devleti yenilmiş ve ordumuz dağılmıştır.
Salih, Arabistan cephesinde sağ kolunu, sağ yanağını ve sağ kulağını bırakmış olarak Akşehir’e döner. Onu Rum olan çocukluk arkadaşı Niko karşılar, onunla çok iyi ilgilenir. Amacı onu kendine bağlamak, çocukluk ve gençlik yıllarında kendisinden üstün gördüğü Salih’i ezip ondan intikam almaktır. Onu meyhaneye götürür, sabahlara kadar içerler.
Bu sıralarda Akşehir’e “padişaha bağlılığı sağlamlaştırmak ve sarsılan imanı takviye etmek” için 18 yaşındaki İstanbullu Hoca gönderilmiştir. Hoca padişaha bağlılığından dolayı Kuvayi Milliyecilere karşıdır. Onu Akşehir’e İngilizlerle işbirliği yapan politikacılar göndermiştir. Gerçek bir vatanperver olan Hoca bu entrikalardan habersiz, samimi bir şekilde padişaha bağlılığı savunmakta, anlattıklarıyla Akşehir halkını da etkilemektedir. Adana, Antep, Maraş, Konya Kuvayi Milliye’ye katılır ama Akşehir İstanbullu Hoca’dan dolayı direnmektedir.
Kuvayi Milliyeciler İstanbullu Hocayı kendilerine çekemeyince hakkında “vur emri” çıkarırlar.
Hoca doğum döşeğindeki karısını bırakır dağa kaçar. Çakırsaraylı çetesine katılır. Sarığını çıkarır, sakalını keser. O artık İstanbullu Hoca değil Küçük Ağa’dır.
Kendini içkiye veren Çolak Salih bir gece sessizce gittiği Rum meyhanesinde, Rumların Pontus Rum devletini kurmak için seferberlik yaptıklarını, en ateşli gönüllünün de arkadaşı Niko olduğunu görür. İçine düştüğü bu durumdan utanır, büyük bir hırsla atış talimleri yapmaya başlar. Sol elini kaybettiği sağ elinden daha iyi kullanmayı öğrenir. Sonra da Kuvayi Milliyecilere katılır.
Çolak Salih hakkında “vur emri” çıkarılan İstanbullu Hoca’yı tanımakta ve sevmektedir. Onu Kuvayi Milliye’ye çekmek için izin alır.
Çakırsaraylı çetesinden ayrılıp kendisi çete kuran İstanbullu Hoca, Çolak Salih’in yardımıyla doğruyu görür. Birlikte Çerkez Ethem’in kuvvetlerine katılırlar. Çerkez Ethem Kuvayi Milliyecileri saf dışı bırakıp kendisi öne geçmeyi planlar.
İstanbullu Hoca Kuvayi Milliyecilere bunu haber vermek için Çolak Salih’i Akşehir’e gönderir. Salih dönüşte İstanbullu Hoca’nın bebeğinden de haber getirecektir.
Küçük Ağa Olay ÖrgüsüKüçük Ağa Roman ÖzetiKüçük Ağa Roman Özeti İndirKüçük Ağa Romanı KarakterleriKüçük Ağa Romanı Konusu NedirKüçük Ağa'yı Kim Yazdı