Küçük tansiyonun neden yüksek çıktığı merak konusudur. Tansiyon hastalığının çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Küçük tansiyon genellikle endokrin problemlerinden kaynaklanabilir. Peki ama küçük tansiyon neden yükselir?
Küçük tansiyon nedir?
Kalbin kanı vücuda atarken kullandığı güce büyük (sistolik) tansiyon, kan akımı bittikten sonra damarlarda oluşan durgun basınca da küçük (diyastolik) tansiyon denir.
Küçük tansiyon neden yükselir?
Araştırmalar küçük tansiyonu yüksek olan insanların çoğunda tansiyonun yükselme sebebini bir hastalığa ya da sebebe bağlamamıştırlar. Yani küçük tansiyonun yükselmesinde bir hastalığın etkisi yoktur. Bu yüksek küçük kan basıncı çeşidine Primer, birincil yada esential izole diyastolik hipertansiyon denmektedir. Bazen IDH tansiyon tiroid problemi, böbrek hastalığı ve uyku apnesi sendromu sebep olabilir. BU sebeplerden çıkan küçük tansiyona da ikincil izole diyastolik hipertansiyon denir. Küçük tansiyon; Endokrin problemi, Böbrek ile ilgili problemler, Uyku apnesi sendromu, Aşırı alkol tüketimi, Ağızdan alınan doğum kontrol hapları, Kortikosteroidler, Nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar ile yükselebilmektedir.
Hipertansiyon, tüm dünyada yaygın olarak görülen, kronik bir hastalıktır. Tansiyonun normalden yüksek olması olarak tanımlayabileceğimiz hipertansiyon, başta kalp – damar hastalıkları olmak üzere birçok rahatsızlığa zemin hazırlamaktadır. Medikal tedavi yöntemleri ve yaşam tarzı değişiklikleri ile kontrol altına alınabilir. Ancak tedavi edilmediğinde ya da yaşam tarzına dikkat edilmediğinde daha ciddi bir hâl alabilir ve kişinin yaşam kalitesini düşürebilir. Yazımızın devamında hipertansiyon hakkında daha detaylı bilgi bulabilirsiniz. Kalp ve damar hastalıkları hakkında tüm merak ettikleriniz için ise Prof. Dr. Basri Amasyalı’nın Ankara’daki kliniği ile iletişime geçebilirsiniz.
Hipertansiyon tanımı yapmadan önce tansiyonun ne olduğuna değinelim:
Tansiyon; kalbin vücutta dolaşırken damarlara uyguladığı basınçtır. Kişinin fiziksel olarak dinç ve sağlıklı hissedebilmesi için uygulanan bu basıncın normal seviyelerde seyretmesi gerekir. Tansiyonun aşırı yükselmesi ya da normalden düşük seyretmesi, ciddi kalp rahatsızlıklarına zemin hazırlayabilmektedir.
Tansiyonun normal değeri ise herkeste farklıdır. Yaşam tarzı, kilo, yaş ve cinsiyet gibi değişkenler normal tansiyon değerlerini belirler. Damarlardaki kan basıncı sistolik ve diastolik olarak ikiye ayrılır. Biz bunları “küçük tansiyon” ve “büyük tansiyon” olarak da biliyoruz. Sistolik kan basıncı yani büyük tansiyon, kanın damarlara uyguladığı kan basıncıdır. Erişkin bir bireyde en fazla 140 mmHg olmalıdır. Diastolik kan basıncı ise kalp gevşeyip, rahatladığında devam eden kan basıncıdır. Diastolik kan basıncı, erişkin bireylerde en fazla 80 mmHg olmalıdır.
Eğer küçük ve büyük tansiyon değerleri 140 mmHg ve 80 mmHg (yani 14 ve 8 de diyebiliriz) üzerine çıkarsa bu duruma hipertansiyon adı verilir.
Hipertansiyon hastalarının büyük bir çoğunluğu, yaklaşık %95’i, primer hipertansiyondur. Primer hipertansiyon; kan basıncının bilinen herhangi bir sebebi olmadan yükselmesidir. Yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları başta olmak üzere birçok faktör, hipertansiyonun ortaya çıkmasında etkili olmaktadır. Özellikle genetik aktarımın, bu noktada büyük rol oynadığı bilinmektedir. Eğer bir kişinin ailesinde hipertansiyon öyküsü varsa, bu kişide hipertansiyon gelişme olasılığı, diğer bireylere göre oldukça yüksektir. Genetik faktörler dışında;
Hipertansiyon, her hastada, hemen belirti vermeyebilir. Tansiyon hastalarının neredeyse yarısı yıllarca tanı konulmadan dolaşırlar. Çoğu kontroller sırasında ölçülen tansiyon değerleri ile fark edilirler. Hipertansiyon hastalarında en sık görülen belirtiler:
Multidisipliner bir yaklaşım ile yapılır. Yani tansiyon hastasının tedavisi kişinin kendi gayreti ile gerçekleşecek olan yaşam tarzının değiştirilmesi ile başlar. Bu nedenle ilaç tedavisine başlamadan önce hastadan ilk olarak yaşam tarzını değiştirmesi istenir. Eğer kişi aşırı tuzlu ve hazır gıdalar tüketmeyi bırakır; meyve ve sebze ağırlıklı bir beslenme alışkanlığı kazanır ve spora başlarsa hipertansiyon büyük oranda kontrol altına alınabilir. Kilolu olan bireylerin ideal kiloya dönmeleri için özel diyetler verilmeli. Medikal ilaçlar tüm bu çabalar sonrası hipertansiyon kontrol altına alınamaz ise gündeme gelir. Ancak hipertansiyon kronik yani ömür boyu süren bir hastalıktır. Bu nedenle düzenli aralıklarla kontrol edilmesi gerekir. Doktor tarafından verilen ilaç dozları, hastalığın seyrine göre arttırılabilir ya da azaltılabilir. Bu noktada hasta, doktorun yönlendirmesini eksiksiz uygulamalı ve ilaçlarını aksatmadan kullanmaya özen göstermelidir.
Cadde ve sokaklarda bisikletle dolaşanların çoğaldığını gördükçe acayip keyif alıyorum. Hele bir de onları sabahın erken veya akşamüzerinin dingin saatlerinde Boğaz’da gruplar halinde turlarken görmek beni müthiş mutlu ediyor. Bisiklet keyfinden uzak kalmak bizim en büyük yanlışlarımızdan biri. Bunda belediyelerimiz, şehir planlayıcılarımız ve eğitimcilerimizle biz doktorların da payı var.
Yollarımız –maalesef- bu harika fiziksel aktiviteyi yapmaya bu güzel keyfin tadına varmaya pek uygun değil. Ama ne olursa olsun fırsat bulduğunda herkesin bu egzersizden faydalanması lazım.
Çünkü o sadece aerobik bir egzersiz değil, pek çok marifetleri olan özellikle denge konusunda mucize işler başaran harika bir aktivite biçimi.
Zeytinin yeşili mi, siyahı mı?
Mükemmel bir meyvenin ham hali ile olgunlaşmışını karşılaştırmak kolay değil. Ayrıca birinin diğerine üstünlüğünü savunmak da anlamsız ve gereksiz.
Bizim beslenme alışkanlığımızda siyah zeytin zaten açık ara önde. Kahvaltılarımızda da, atıştırmalıklarda da öncelik hep siyahta. Olgun meyve olarak siyah zeytin suyunu epeyce kaybetmiş olduğu için yağ açısından yeşil zeytine göre iki katı yoğunlukta.
Dolayısıyla kalorisi daha yüksek. Diyetisyenlerimizin “bir porsiyon” olarak tanımladığı “5-6 adet” (yaklaşık 15 gram) zeytinin yeşili 20, siyahı ise 50 kalori civarında.
Ayrıca siyah zeytinin posası, sodyumu ve fosforu da fazla. Yeşil zeytinde ise su içeriği daha yüksek, A vitamini daha güçlü. Zeytinin yeşili de siyahı da hidroksitirozol başta olmak üzere fenolik bileşimlerden son derece zengin.
Bu nedenle ikisi de “kanser savar” besinler listesinde. Ve yine ikisinde de bol bol terpen grubu antioksidanlar, en çok da oleuropein bulunuyor. Bu madde aynı zamanda güçlü bir ağrı kesici ve kemik koruyucu.
Özeti şu: Zeytinin siyahı mı, yeşili mi demeyin, günde 10-15 zeytini midenize afiyetle indirin. Ha “benim kilo sorunum da var ama!” diyorsanız da işte o zaman zeytinin siyahını değil de yeşilini tercih edin.
Susamda neler var?
Çoğumuzun aklına susam deyince önce simit, sonra da ramazan pidesi gelir. Oysa biraz dikkatli olup mutfağımızda ona daha fazla yer vermemiz gerekir. Bunun birinci nedeni susamın bakır zenginliğidir. 30 gram susam günlük bakır ihtiyacınızın yarısını giderir. Kalorisi kenevirden biraz daha fazladır, 30 gramı 160 kalori içerir.
Aynı miktar susamda 5 gram protein, 6 gram omega-6 yağı vardır. Susamın bir başka özelliği de tekli doymamış yağlardan (tıpkı zeytinyağı gibi) zengin yapısıdır. 30 gram susamda 5 gram tekli doymamış yağ vardır. Susamın enterolakton ve lignan zenginliği de mühim bir ayrıntıdır.
Bu ikili menopoz dönemindeki kadınlara doğal östrojen benzeri takviye sağlayabilir.
Son bir not daha: Susam ciddi bir iltihap giderici ve antioksidan güce de sahiptir.
İyot zengini besinler neler?
- Balık
- Yaban mersini
- Yoğurt
- Patates
- Süt
- Fasulye
- Yumurta
- Kuru siyah erik
Potasyum zengini besinler neler?
- Muz
- Avokado
- Turunçgiller
- Patates
- Domates
- Ispanak
- Kayısı
- Şeftali
- Kereviz
- Yoğurt
- Balık
- Et
#Osman Müftüoğlu#Kelebek#Yazar
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
FACEBOOK'TA PAYLAŞ TWITTER'DA PAYLAŞ248
Prof. Dr. Çetin Erol
Yüksek Tansiyonun Belirtileri Nelerdir?
Yüksek Tansiyon Nedir, Belirtileri Nelerdir?
Prof. Dr. Atiye Çengel
Yüksek Tansiyon Nedir?
Kalp bir pompa gibi çalışarak akciğerlerden gelen temiz kanı atardamarlar aracılığı ile tüm vücuda pompalarken vücuttan gelen kirli kanı da toplardamarlar aracılığı ile akciğere ulaştırır.
Her bir atımda kalp kanı önce pompalar, sonra kanın yeniden kalbe dolması için istirahat haline geçer. Kan pompalandığında oluşan atardamar duvarındaki en yüksek basınç sistolik kan basıncını (büyük tansiyon), istirahat halinde oluşan en düşük basınç ise diyastolik kan basıncını (küçük tansiyon) meydana getirir.
Kan basıncı için normal değerler büyük tansiyonun 120 mm Hg'nın (civa basıncı), küçük tansiyonun ise 80 mm Hg'nın altında olmasıdır. Farklı iki günde en az iki kez yapılan ölçümlerde 19 yaşını geçmiş bir bireyde büyük tansiyonun 140 mm Hg ve üzerinde ya da küçük tansiyonun 90 mm Hg ve üzerinde olmasına hipertansiyon (yüksek tansiyon) adı verilmektedir.
Büyük tansiyonu 120-139 mm Hg, küçük tansiyonu 80-89 mm Hg arasında ölçülen kişiler yüksek tansiyon gelişimi için adaydırlar. Bu kişilerin ileride yüksek tansiyon gelişmemesi için doktorları tarafından önerilen sağlıklı beslenme, sigarayı bırakma, egzersiz yapma, kilolu ise kilo verme gibi bazı tedbirleri almaları gerekmektedir.
Ülkemizde yüksek tansiyon oldukça yaygın bir problemdir:
Yüksek tansiyon sinsi bir hastalıktır ve hiçbir belirti görülmeyebilir. Bununla birlikte en sık görülen belirtiler şunlardır:
Enseden alın bölgesine doğru yayılan baş ağrısı
Kulak uğultusu ve kulak çınlaması
Baş dönmesi
Burun kanaması
Çarpıntı
Terleme
Sık idrara çıkma
Referanslar: 1. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma derneği. Hipertansiyon tedavi kılavuzu ve yaşam tarzı önerileri. http://www.turkendokrin.org/files/pdf/Hipertansiyon.pdf. Son erişim tarihi: 21 Temmuz 2015. 2. Hipertansiyon ve egzersiz. http://diyabet.gov.tr/content/files/yayinlar/kitaplar/fiziksel_aktivite_bilgi_serisi/E10.pdf. Son erişim tarihi: 21 Temmuz 2015. 3. Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği. Türk Hipertansiyon Uzlaşı Raporu. http://www.turkhipertansiyon.org/THT_Uzlasi_Raporu_Sunumu.pdf. Son erişim tarihi: 21 Temmuz 2015
Doğru Bilinen Yanlışlar - Yüksek TansiyonYüksek Tansiyon Daha Çok Kimlerde Görülür?