kuranda ilk ayet hangisi / Kuranı kerimin ilk inen ayetleri hangileridir ?

Kuranda Ilk Ayet Hangisi

kuranda ilk ayet hangisi

Son Güncellenme:

Surenin ismi ikinci ayet-i kerimede geçem “alak” teriminden gelmiştir. Buna göre alak terimiyle “kan pıhtısı, embriyo” manaları temsil edilmektedir. İlgili ayette Allah’ın insanları alaktan yarattığına değinilmektedir.

Haberin Devamı

Alak Suresi, Mekke’de Müslümanlar için indirilen ilk sure olarak kabul edilmektedir. Bu surenin kendisinden önce tebliğ edilen hiçbir ayet bulunmamaktadır. Alak Suresi’nin ardından Kalem Suresi’nin nüzul ettiğine inanılmaktadır. Alak Suresi, Allah tarafından inanan kimselere gönderilen ilk emir olduğu için oldukça önemlidir. Bunun yanı sıra, Alak Suresi okunduktan sonra da tilavet secdesi yapılması gerekmektedir. Oldukça önem verilen Alak Suresi hakkındaki tüm içerikleri derledik. Bu bağlamda; surenin Arapça ve Türkçe okunuşları, açıklaması, Diyanet meali ve tefsirine aşağıdaki başlıklardan ulaşabilirsiniz.

Alak Suresi Türkçe Okunuşu

1.Ikre' bismi rabbikelleziy halak
2.Halekal'insane min 'alak
3.Ikre' ve rabbükel'ekrem
4.Elleziy 'alleme bilkalem
5.Allemel'insane ma lem ya'lem
6.Kella innel'insane leyatğa
7.Erra a hustağna
8.İnne ila rabbikerrü'
9.Eraeytelleziy yenha
10.Abden iza salla
11.Eraeyte in kane 'alelhüda
12.Ev emara bittakva
13.Eraeyte in kezzebe ve tevella
14.Elem ya'lem biennallahe yera
15.Kella lein lem yentehi lenesfe'an binnasıyeh
16.Nasıyetin kezibetin hatıeh
17.Felyed'u nadiyehu.
18.Sened'uzzebaniyete.
19.Kella la tütı'hü vescüd vakterib

Haberin Devamı

Alak Suresi Türkçe Anlamı

1, 2.Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı "alak" dan yarattı.
3.Oku! Senin Rabbin en cömert olandır.
4, 5.O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.
6, 7.Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder.
8.Şüphesiz dönüş ancak Rabbinedir.
9, 10.Sen, namaz kıldığında kulu (bundan) engelleyeni gördün mü?
11, 12.Ne dersin, ya o (engellenen kul) hidâyet üzere ise; ya da takvayı (Allah'a karşı gelmekten sakınmayı) emrediyorsa!?
13.Ne dersin engelleyen, Peygamberi yalanlamış ve yüz çevirmişse!?
14.O Allah'ın, her şeyi gördüğünü bilmiyor mu?
15, 16.Hayır! Andolsun, eğer vazgeçmezse, muhakkak onu perçeminden; o yalancı, günahkâr perçeminden yakalarız.
17.Haydi, taraftarlarını çağırsın.
18.Biz de zebânileri çağıracağız.
19.Hayır! Sakın sen ona uyma; secde et ve Rabbine yaklaş.

Alak Suresi Konusu

Sûrede okumanın önemi vurgulanmakta, insanın neden yaratıldığına dikkat çekilmekte, kendini kendine yeterli görüp nankörlük eden insanın taşkınlığı ve bunun acı sonuçları anlatılmaktadır.

Haberin Devamı

 Alak Suresi Tefsiri

“Nüzûlü” bölümünde açıklandığı üzere bu âyetler Hz. Peygamber’e inen ilk vahiy olup ona ve onun şahsında bütün müslümanlara okumayı emretmiş, onları kalemle yazmaya ve ilimde gelişip yetkinleşmeye teşvik etmiştir. İlk vahyin “oku” emriyle başlaması ve bu emrin iki defa tekrar edilmesi, okumanın ve bilmenin dinde ve insan hayatında ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Kur’an’ın, canlılar arasında insanın farklı ve üstün yerini onun öğrenme özelliği ile tanımlaması son derece anlamlıdır (ayrıca bk. Bakara 2/31). Âyette Hz. Peygamber’e emredilen okumanın konusu belirtilmemiştir; çünkü başta kendisine indirilen vahiy ve kozmik evrendeki âyetler olmak üzere, okunması yani üzerinde inceleme yapıp zihin yorarak hakkında bilgi edinilmesi, ders ve ibret alınması gereken her şeyi tanıması, hakikatini anlayıp kavraması istenmektedir. Kuşku yok ki yaratanı tanımak, dinin de ilmin de temel gayesidir. Bu sebeple “Yaratan rabbinin adıyla oku!” buyurularak Hz. Peygamber’in okuma faaliyetine veya herhangi bir işe, başka varlıkların adıyla değil, yaratan rabbinin adıyla başlaması ve O’ndan yardım istemesi emredilmiştir. Âyete “Yaratan rabbinin adına oku!” şeklinde de mâna verilebilir. Sonuçta okumanın (veya herhangi bir faaliyetin) Allah’ın adıyla, Allah için ve Allah adına yapılması emredilmiştir. Âyette “Yaratan rabbinin adıyla oku!” buyurularak özellikle yaratma sıfatına vurgu yapılmıştır. Çünkü hem insandaki okuma yeteneği ve imkânını hem de onun okuduğu, incelediği, anlamaya ve kavramaya çalıştığı objeleri, nesneleri yaratan Allah’tır. İnsan, bilgi edinme sürecinde Allah’ın verdiği imkân ve yetenekleri kullanmakta, O’nun yarattığı şartlarda ve onun yarattığı varlıklar üzerinde inceleme ve araştırmalar yapmaktadır. Durum böyle iken, yani O’nun yarattığı yeteneklerle O’nun yarattığı varlık âlemini incelerken, bütün bu lutufları görmezlikten gelerek Allah’a şükretmemek, O’nu tanımamak, üstelik bunu bilim adına yapmak büyük bir nankörlüktür.

Haberin Devamı

Sözlükte “yapışmak, asılmak, sevgi, ilgi, kan emen kurtçuk” gibi anlamlara gelen alaka kelimesinin çoğulu olan 2. âyetteki “alak” ile aşılanmış yumurtanın ana rahminin iç cidarına asılı vaziyetinin (zigot) kastedildiği anlaşılmaktadır. Âyetler insanın kâmil bir varlık haline gelmesi için önce yaratanı, sonra da yaratılanı yani kendisini ve evreni tanımasının gerekli olduğunu gösterir (insanın yaratılış safhaları hakkında bk. Hac 22/5; Mü’minûn 23/14).

Haberin Devamı

“Nüzûlü” bölümünde anlatıldığı üzere Cebrâil Hz. Peygamber’e “oku” dediğinde o okuma işinin okuma yazma bilenler tarafından yapılabileceğini düşünerek “Ben okuma bilmem” demişti. İşte 3. âyet, bir bakıma Resûl-i Ekrem’in bu dolaylı özür beyanına bir cevap olmaktadır. Buna göre Allah’ın keremi sonsuzdur; O, insanı “alak”tan yaratıp mükemmel bir varlık haline getiren ve peygamberlik gibi yüce bir makama kadar erdiren kudretiyle, dilediği kullarına normal yollardan, yani kalemi ve diğer bilgi malzemesini kullanarak bir hocadan bilgi almasını sağlayarak okumayı öğretir, ama O, kullarından dilediğine, bir öğretici ve öğrenim aracılığı olmadan bilgi öğretmeye de kadirdir.

4 ve 5. âyetlerde kalemin önemi vurgulanmıştır; çünkü kalemde sayılamayacak kadar çok ve büyük faydalar vardır. Kalem vasıtasıyla ilimler tedvin edilmiş, hikmetler kaydedilmiş, öncekilerle ilgili haberler, bilgiler zaptedilmiş, Allah tarafından indirilmiş olan kutsal kitaplar yazılmıştır; kısaca uygarlıklar kalem sayesinde süreklilik kazanmış, kuşaktan kuşağa aktarılmış; Allah kalem vasıtasıyla insana bilmediklerini öğreterek onu cehalet karanlığından kurtarmış, ilmin aydınlığına kavuşturmuştur. Burada “kalem” kelimesinin, –işlevi ve amacı dikkate alındığında– bilinen kalemden bilgisayara kadar bütün okuma, yazma ve bilgi alıp verme araçlarını kapsadığını da belirtmek gerekir.

İlk inen ayetler hakkında açık çelişki nasıl açıklanabilir?

Değerli kardeşimiz,

Sahih ve güvenilir hadisler arasında gerçek bir çelişki yoktur. Bu nedenle, aralarında çelişki varmış gibi zannedilen bazı hadisler gördüğümüzde, bunların mutlaka bir açıklamasının olduğunu ve hemen reddetmenin doğru olmayacağını bilmeliyiz.

Soruda da geçtiği üzere, hadis, tefsir ve siyer kaynakları Kur'an’ın ilk indirilen vahyinin hangisi olduğuna dair iki rivayet aktarmışlardır.

İlk rivayete göre Kur'an’ın ilk inen vahyi Alak suresinin ilk beş ayetidir.

İkinci rivayete göre Kur'an’ın ilk inen vahyi Müddessir suresinin ilk ayetleridir.

Alimlerin çoğuna göre, Alak suresinin ilgili ayetleri ilk sırada ve Müddessir suresinin ilgili ayetleri ikinci sırada inen ayetler olmalıdır.(1)

Hz. Cabir rivayetinde geçen “İlk olarak Müddessir suresinin ayetlerinin indiği” ifadesi, vahyin kesilmesinden sonra inen ilk ayetler olarak anlaşılması daha uygundur. Nitekim yine Hz. Cabir’den gelen bir diğer rivayete göre Müddessir suresi fetret-i vahiyden sonra inmiştir.(2)

İmam Suyuti’nin bu konudaki açıklamaları, diğer alimlerin de değerlendirmelerini yansıttığı için, onun maddeler halindeki açıklamalarını kısaca özetlemek istiyoruz.

Suyuti, Hz. Aişe ile Hz. Cabir’den gelen iki rivayetin birkaç şekilde telif edilebileceğini belirtir:

1. Hz. Cabir’e, “İlk inen Kur'an ayetleri hangisidir?” diye sorulan soru, tam veya bütün halinde vahyedilen ilk sureye dairdir. Cabir’in bu soruya verdiği cevap Alak suresinin tamamı nazil olmadan önce bir bütün halinde inen ilk surenin Müddesir suresi olduğunu belirtmeye yöneliktir. Cabir rivayetinde geçen; “Hira’da bana gelen melek” ibaresi Alak rivayetinde geçen meleği kastetmektedir.

2. Cabir’in “ilk nazil olan ayetler” ile ilgili ifadesi, vahyin başlangıcına değil, fetret-i vahiyden sonrasına mahsustur.

3. Alak suresi 1-5. ayetler “nübüvvet bağlamında”, Müddessir suresi 1-3. ayetler ise “risalet bağlamında” ilk nazil olan Kur'an vahiyleridir. Dolayısıyla önce nübüvvet, sonra risalet başlamış, Müddessir suresi de inzarı başlatmıştır...

4. Cabir rivayetinde sözü edilen öncelikten maksat, vahyin nüzulünden önce vuku bulan bir hadise üzerine gelen ilk ayetlerdir. Nitekim Müddessir suresinin ilk ayetleri, Hz. Peygamber (asm) Efendimizin Hira’da yaşadığı ilk vahiy tecrübesinden duyduğu korku üzerine eve gelip örtüye bürünmesi üzerine nazil olmuştur. Alak suresinin ilk ayetleri ise herhangi bir nüzul sebebi olmadan nazil olmuştur.

5. Cabir: “Müddessir suresi ilk nazil olan Kur'an vahyidir.” derken, bunu Hz. Peygamber’den (asm) naklettiği rivayetten hareketle değil kendi içtihadıyla söylemiştir. Bu yüzden, ilk Kur'an vahyinin Alak suresinin başındaki ayetler olduğu bilgisini içeren Hz. Aişe rivayetinin Hz. Cabir rivayetine öncelenmesi gerekir.(3)

Bu açıklamalardan edindiğimiz kanaatimiz şudur ki, ilk nazil olan Alak suresinin ilk ayetleridir. Özellikle “oku” emriyle başlaması çok güçlü bir münasebete işaret olduğu söylenebilir.

Kaynaklar:

1) Taberî, Câmiu’l-Beyân, Kahire 2001, XXIII, 403; Salebî, el-Keşf ve’l-Beyân, X, 69; Vâhidî, Esbâbu’n-Nüzûl, s. 12; Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, Lübnan 1981, XXX, 190; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azim (thk. Muhammed Sellâme), Riyad 1997, VIII, 262; Zerkeşî, el-Burhân, I, 144; Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, XV, 63.
2) Salebî, el-Keşf ve’l-Beyân, X, 69; Vâhidî, Esbâbu Nüzûl, s. 12; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, XXX, 190; İbn Kesir, Tefsîru’l-Kur’ân, VIII, 262; Zerkeşî, el-Burhân, I, 144.
3) Suyûtî, el-İtkân, I, 78-80; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, VIII, 678-680; Aynî, ‘Umdetu’l-Kârî, XIX, 266.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Alak Suresi meali - okunuşu dinle

Kur’an’ın İlk İnen Ayetleri Hangi Surededir?

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır