kızlık soyadımı kullanmak için ne yapmalıyım / Kadının Kızlık Soyadını Kullanması

Kızlık Soyadımı Kullanmak Için Ne Yapmalıyım

kızlık soyadımı kullanmak için ne yapmalıyım

Evli Kadının Kızlık Soyadını Kullanması

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu / Esas / Karar tarihli kararında &#;Evli kadın evlilik birliği içerisinde kocasının soyadını taşımak zorunda olmayıp sadece kendi kızlık soyadını kullanmak için aile mahkemesinde dava açabilir. Açılan davada haklı sebep aranmaz.&#; kararına hükmederek dava yolu ile kadınların sadece kızlık soyismini kullanabilmesinin yasal yolu açılmıştır.

  • EVLİLİK SOYADININ İPTALİ İLE EVLİLİK BİRLİĞİ İÇİNDE KIZLIK SOYADININ KULLANILMASI İSTEMİ (Kızlık Soyadını Kullanmak İstemek İçin Haklı Bir Gerekçenin Bulunmasına İhtiyaç Olmadığı &#; Bu Hakkın AİHS&#;nin 8. ve Anayasa&#;nın Maddeleri Kapsamında Bir İnsan Hakkı Olduğu ve Cinsiyete Dayalı Olarak Bir Ayrıma Tabi Tutulmaksızın Erkek ve Kadın Arasında Eşit Şekilde Uygulanması Gerektiği)
  • KIZLIK SOYADINI KULLANMAK İÇİN HAKLI BİR GEREKÇEYE İHTİYAÇ OLMAMASI (Aile Birliğinin Sağlanmasında Ortak Bir Soyadın Kullanılmasının Etkisinin Bulunmadığı/Ortak Soyadın Bu Konuya Geleneksel Yaklaşım Dışında Bir Katkısının Bulunmadığı/Nüfus Hizmetlerinin Yürütülmesinde Çıkabilecek Bir Takım Aksaklıların da Teknik Düzenlemeler İle Aşılabileceği &#; Davacı Kadının İsteğinin Gerekçesine Bakılmaksızın Kabul Edileceği)
  • EVLİ KADINLARIN KOCALARININ SOYADINI TAŞIMA ZORUNLULUĞU BULUNMADIĞI (Önüne Kendi Kızlık Soyadlarını Ekleyebilseler Dahi Nesnel ve Makul Bir Nedeni Olmadığı/Bireylerin Seçtikleri İsme Göre Saygınlık ve İtibarla Yaşamalarını Sağlamak İçin Toplumdan Bir Miktar Sıkıntı Çekmesini Beklemenin Makul Olduğu &#; Ülkemizin Taraf Olduğu Anlaşmalar Gereği Cinsiyete Dayalı Ayrımcılığı Yok Etme Yükümlülüğü Olduğundan Kadının Bu Zorunluluğa Tabi Tutulamayacağı)
  • CİNSİYETE DAYALI FARKLI MUAMELE (Evli Erkeklerin Evlenmeden Önceki Soyadlarını Kullanabilmelerine Karşın Evli Kadınların Evlendikten Sonra Yalnızca Kızlık Soyadlarını Kullanamamalarının Benzer Konumdaki Kişiler Arasında Cinsiyete Dayalı Farklı Muamele Teşkil Ettiği &#; Farklı Muameleyi Haklı Çıkartacak İkna Edici Gerekçeler Gösterilmediği Müddetçe AİHS&#;nin Maddesinin Erkek ve Kadına Eşit Şekilde Uygulanmasının Zorunlu Olduğu)
  • TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE İLİŞKİN ULUSLARARASI BİR ANTLAŞMA İLE BİR KANUN HÜKMÜNÜN ÇATIŞMASI (Hukukumuzda Antlaşmalara Öncelik Tanınacağının Hüküm Altına Alındığı &#; Başta Yargı Mercileri Olmak Üzere Birbiriyle Çatışan Temel Hak ve Özürlüklere İlişkin Bir Uluslararası Antlaşma Hükmü İle Bir Kanun Hükmünü Önlerindeki Olaya Uygulamak Durumunda Olan Uygulayıcıların Kanunu Gözardı Ederek Uluslararası Antlaşmayı Uygulama Yükümlülüklerinin Bulunduğu)
  • NORMLAR HİYERARŞİSİ (Uyuşmazlığı Karara Bağlayan İlk Derece Mahkemelerinin AİHS ve Diğer Uluslararası İnsan Hakları Antlaşmaları İle Çatışan S.K.&#;un Maddesini Kararlarına Esas Almayarak Başvuru Konusu Uyuşmazlık Açısından Anayasa&#;nın Maddesi Uyarınca Uygulanması Gereken Uluslararası Sözleşme Hükümlerini Dikkate Alması Gerektiği/Sözleşmeler Hukuk Sistemimizin Bir Parçası Olup Kanunlar Gibi Uygulanma Özelliğine Sahip Olduğu)
  • CİNSİYETE DAYALI FARKLI MUAMELELERİN AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNE AYKIRILIK OLUŞTURMASI (Anayasa Mahkemesi S.K.&#;nun monash.pw Anayasaya Aykırı Bulmamış Olsa Da Yalnızca Cinsiyete Dayalı Bir Farklı Muamelenin AİHS&#;ne Uygun Olduğunun Kabul Edilebilmesi İçin Çok Geçerli Nedenler Sunulması Gerektiği &#; Bir Kanun Hükmü İle Temel Hak ve Özgürlüklere İlişkin Sözleşme Hükümleri Arasında Bir Uyuşmazlık Bulunması Halinde Sözleşme Hükümlerinin Esas Alınacağı)
  • AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN AYRIMCILIK DÜZENLEMESİNE AYKIRILIK (Nesnel ve Makul Bir Nedeninin Olmaması Gerektiği/Aile Birliğini Ortak Bir Aile İsmi Aracılığıyla Yansıtma Amacının Cinsiyete Dayalı Farklı Muamele İçin Yeterli Bir Gerekçe Oluşturmadığından Farklı Muamelenin 8. Madde İle Birlikte Maddeye Aykırı Olduğu &#; Evlilik Birliği İçinde Kızlık Soyadı Kullanılması İsteminin Kabul Edileceği)

/m.

/m. 17, 90

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi/m. 8, 14

ÖZET : Dava, evlilik soyadının iptali ile evlilik birliği içinde kızlık soyadının kullanılması istemine ilişkindir. Her ne kadar Anayasa Mahkemesi Medeni Kanun&#;un Maddesini Anayasa&#;ya aykırı bulmamışsa da usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalarda yer alan düzenlemeler kanun hükmünde olup hukukumuzda kanunlar ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalar arasında bir çeşit hiyerarşi ihdas edilmiş ve aralarında uyuşmazlık bulunması halinde antlaşmalara öncelik tanınacağı hüküm altına alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi&#;nin içtihatlarına göre, kişinin soyadı özel hayat kapsamında değerlendirilmiş ve evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğu özel hayata bir müdahale olarak kabul edilerek Medeni Kanun&#;un konuya ilişkin düzenlemesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi&#;nin 8. ve maddelerine aykırı bulunmuştur. Buna göre, AİHS ve diğer uluslararası insan hakları antlaşmaları ile çatışan sayılı Kanun&#;un maddesi karara esas alınmayarak, kızlık soyadının kullanılması talebi AİHS&#;nin 8. ve Anayasa&#;nın maddesi kapsamında bir insan hakkı olarak kabul edilip cinsiyete dayalı olarak bir ayrıma tabi tutulmaksızın erkek ve kadın arasında eşit şekilde uygulanması gerektiğinden kızlık soyadını kullanmak istemek için haklı bir gerekçenin bulunmasına ihtiyaç bulunmadığının kabulü ile davacının isteminin kabulüne ilişkin yerel mahkeme kararının onanması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki “kızlık soyadının kullanılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen gün ve /59 E. / K. sayılı kararın incelenmesi davalı Nüfus Müdürlüğü Temsilcisi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin gün ve / E. / K. sayılı ilamı ile; (&#; Davacı, evlenmekle yasa gereği kocasının soyadını almıştır. Kocasının soyadı önünde evlenmeden önceki soyadını da kullanmaktadır. Mahkemece; davacının evlenmekle aldığı kocasının soyadının iptaline, kızlık soyadını kullanmasına izin verilmesine karar verilmiş, hükmü nüfus idaresi temyiz etmiştir. Verilen karar, evlenen kadının soyadı ile ilgili olduğuna göre, işin aile mahkemelerinin görevine girdiği kabul edilmiş ve karar aile kütüklerinde değişiklik sonucunu hasıl edeceğinden nüfus idaresinin kararı temyiz yetkisinin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır ( s. NHK. m. 37).

Mahkemece verilen karar, evli kadının soyadında değişikliğe ilişkindir. Evli kadının soyadı, kocasına bağlı olarak değişebilir. Kocasının soyadında bir değişiklik olmadıkça evlenen kadın kocasının soyadını taşımak zorundadır. Yasal düzenleme böyledir (TMK. m. ). Evlilik boşanma veya iptal kararıyla sona ermedikçe evli kadının yalnızca evlenmeden önceki soyadını kullanması yasal olarak mümkün bulunmamaktadır. Anayasanın maddesinde sayılı yasayla ve maddesinde sayılı yasayla yapılan değişikliklere rağmen Anayasa Mahkemesi, Türk Medeni Kanununun maddesinde yer alan düzenlemeyi Anayasa&#;ya aykırı görmemiş, bu hükmün iptali için yapılan itiraz başvurusunu tarihli /85 esas, /49 karar sayılı kararıyla reddetmiştir ( tarihli sayılı Resmi Gazete). Anayasa Mahkemesi kararları, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar (Anayasa m. /son). Yasa hükmü yürürlükte bulundukça mahkemenin yasal düzenlemeye aykırı düşecek şekilde karar tesis etmesi olanağı yoktur. Anayasanın maddesine sayılı yasayla ilave edilen, milletlerarası anlaşma hükümlerinin esas alınacağına ilişkin düzenleme &#;temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hüküm içermesi&#; hali için geçerlidir. Türkiye&#;nin taraf olduğu temel hak ve özgürlüklere ilişkin başta İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile temel hak ve özgürlükleri düzenleyen diğer sözleşmelerde, evli kadının &#;evlenmeden önceki soyadını muhafaza edeceğine&#; ilişkin açık bir hüküm ve düzenleme bulunmamaktadır. Başka bir ifade ile &#;aynı konuda farklı hüküm&#; söz konusu değildir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi &#;Tekeli-Türkiye&#; kararında kişinin soyadını, özel hayatın kapsamında kabul etmiş, Türk Medeni Kanununun maddesindeki düzenlemenin &#;evli kadına kocasının soyadını taşımayı dayattığını, bunun da soyadını seçme ve evlenmeden önceki soyadını muhafaza etme hakkını ortadan kaldırdığını&#; belirterek, yasal düzenlemenin Sözleşmenin 8. maddesinde düzenlenen &#;özel hayata&#; müdahale oluşturduğunu kabul ederek ihlal kararı vermiştir. Burada ihlale yol açan, ulusal mahkemelerin uygulaması veya yasa hükmünü yorum tarzı değil, yasal düzenlemenin bizatihi kendisidir. Bu düzenleme değiştirilmedikçe mahkemeler yasaya uygun karar vermekle yükümlüdür. Bu bakımdan, yerel mahkemenin olayda uygulanma olanağı bulunmayan Anayasa&#;nın 90/son maddesinden hareketle ulaştığı sonuç, doğru olmadığı gibi, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılık etkisini de bertaraf edici niteliktedir. Böyle bir yaklaşım &#;yürürlükte olan yasa hükmüne aykırı kararlar verilmesi&#; sonucunu hasıl eder. Bu ise Türk Medeni Kanununun benimsediği aile birliğinin ve bütünlüğünün kocanın soyadı üzerinden devamına ilişkin genel prensibi ve kamu düzenini bozar. Öyleyse davanın reddine karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin yasal olmayan gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır&#;), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, evlilik soyadının iptali ile evlilik birliği içinde kızlık soyadının kullanılması istemine ilişkindir.

Davacı H. Yılmaz Y. vekili 13/01/ harç tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin araştırma görevlisi olarak “Yılmaz” soyismi ile birçok akademik eseri bulunduğunu, aynı zamanda uluslararası gemilerde üçüncü kaptan olarak görev yapan müvekkilinin uluslararası limanlardan “Yılmaz” soyismi ile defalarca giriş çıkış yaptığını, tüm bu başarılarının yanı sıra müvekkilinin kadın olarak soyadı gibi kişiye sıkı sıkıya bağlı devredilmez bir kişilik hakkının kullanım hakkını haiz olduğunu, evlendiği eşinin soyadını kullanmak zorunda bırakıldığını, çoğu Avrupa ülkesinde eşitlikçi bir yaklaşımla bu sorunun aşıldığını, kadın kendi soyadını eşinin soyadına bağımlı olmaksızın evlendikten sonra da koruyabildiği gibi kendi soyadını eşine de çocuklarına da verebildiğini hatta aile adı olarak da kullanabildiğini iddia ederek müvekkilinin evlenmekle edindiği “Yüksekyıldız” soyadının iptali ile sadece kızlık soyadı olan “Yılmaz” soyismini kullanmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü cevap vermemiştir.

Dahili davalı E. Y. tarihli cevap dilekçesinde “davanın kişilik hakkının korunmasına yönelik ve haklı bir dava olduğunu kabul ediyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur. Mahkemece istem kabul edilmiş, davalı Nüfus Müdürlüğü temsilcisinin temyiz istemi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur. Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilerek ilk kararda direnilmiştir. Direnme kararı davalı temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık, AİHS karşısında Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olup olmadığı; varılacak sonuca göre TMK madde hükmüne rağmen kadının evlilik birliği içinde sadece kendi soyadını kullanıp kullanamayacağı noktasında toplanmaktadır. Anayasasının maddesinin son fıkrasında; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” hükmü yer almaktadır. Bu durumda mahkemelerin önlerine gelen uyuşmazlıklarda, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar ile iç hukukun birlikte yorumlanması ve uygulanması gerekmektedir.

Hal böyle olunca, uyuşmazlığa ilişkin yasa hükümleri ve Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna göre oluşan içtihatlar ile diğer uluslar arası sözleşmelerin incelenmesi gerekmektedir. İşin esasının incelenmesine geçilmeden önce kadının evlilik birliği içinde sadece kızlık soyismini kullanmasına dair Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve Türkiye Cumhuriyeti’ndeki süreç hakkında kısaca bilgi verilmesi gereklidir.

A. AVRUPA BİRLİĞİ

Bakanlar Komitesi, medeni hukukta eşlerin eşitliğine dair 27 Ekim tarihli, (78) 37 sayılı Karar ve cinsiyet ayrımcılığına karşı yasal korumaya dair 5 Şubat tarihli, 2 sayılı Tavsiye kararlarında, bazı biçimlerdeki, cinsiyet ayrımcılığının bazı ülkelerin mevzuat ve uygulamalarında halen yer aldığına dikkat çekmiş ve bu ülkeleri soyadı seçimi ve ebeveynlerin isimlerinin çocuklarına geçmesi konularındaki bu tür tüm ayrımcılıkları ortadan kaldırmaya çağırmış ve bir takım tavsiyelerde bulunmuş, ayrımcılığa karşı etkili hukuki çareler ve müeyyideler uygulanmasını istemiştir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi kadınla erkek arasında soyadı seçimi ve ebeveynlerin isimlerinin çocuğa geçmesi gibi konulardaki ayrımcılığa ilişkin 28 Nisan tarihli ve () sayılı Tavsiye Kararında, Bakanlar Komitesi&#;nin cinsiyete dayalı ayrıma izin veren üye ülkeleri belirleyerek bu ülkelerden, başka noktaların yanı sıra &#;evlilikte ortak bir soyadının seçiminde eşler arasında tam bir eşitlik sağlanması&#; için gereken önlemleri almalarını istemesini tavsiye etmiştir. Bakanlar Komitesi, 3 Nisan tarihinde tavsiye kararını üye ülkelerin Hükümetlerine ayrıca durumu ayrıntılı olarak inceleyerek makul bir zaman içerisinde alınması gereken önlemler konusunda önerilerde bulunmaları için Avrupa Yasal İşbirliği Komitesi (CDCJ) ile Kadın-Erkek Eşitliği Yürütme Komitesi&#;ne (CDEG) bildirmiştir. Komite, çoğu ülkeler soyadına ilişkin ayrımcılığı ortadan kaldırmış olsa da bazı ülkelerin kararı uygulama biçimini yetersiz bulmuştur.

Bunun üzerine Avrupa Yasal İşbirliği Komitesi sorunu yeniden incelemiştir. &#;te bazı Devletlerin kararda yer alan, aralarında evli çiftlerin ortak adına ilişkin şartların da bulunduğu bazı koşullara uymadığını belirtmiş ve bu ülkelerden bu konudaki yasaların gözden geçirmelerini talep etmiştir. Aynı zamanda komite, bu ülkeleri Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına ilişkin Sözleşme&#;nin maddesinin l. (g) bendinde belirtilen ilkeleri uygulamaya koymaları ve bu hükme koydukları çekinceleri kaldırmaları konusunda teşvik etmiştir.

yılında Bakanlar Komitesi&#;ne gönderdiği görüş taslağında CDCJ, birçok Devletin bu alandaki iç hukuk hükümlerini kısa süre önce değiştirdiğini ancak diğerlerinin henüz bunu yapmadığını tespit etmiş, adet ve yerel gelenek çeşitliliğine saygı duyulmasının gerektiğini ve tek bir sistem kabul etmenin gerekli olmadığını bildirmiş, soyadı konusunda kadınlar aleyhine ayrımcılık yapan hükümler bulunan Devletlerin bu ayrımcılığı ortadan kaldırmak için gerekli önlemleri almaları gerektiğini ifade etmiştir. Nitekim AİHM, Ünal Tekeli/Türkiye, (B. No: /96, 16/11/), Leventoğlu Abdulkadiroğlu/Türkiye, (B. No: /07, 28/5/), Tuncer Güneş/Türkiye, (B. No: /08, 3/10/) ve Tanbay Tüten/Türkiye, (B. No/09, 10/12/) kararlarında cinsiyete dayalı farklı muameleleri AİHS Madde kapsamında aynı Sözleşmesinin 8. maddesine aykırı bulmuştur.

B. Birleşmiş Milletler

Birleşmiş Milletler Genel Meclisi tarafından 19 Aralık &#;da kabul edilen Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi&#;nin 3. maddesine göre Taraf Devletler, Sözleşmede yer alan bütün kişisel ve siyasal hakların kullanılmasında eşit haklar sağlamayı taahhüt etmiştir. Avrupa Konseyi&#;nin birçok üyesi tarafından onaylanmış bu sözleşmeyi Türkiye, 15 Ağustos tarihinde imzalamış ancak henüz onaylanmamıştır. Sözleşmenin maddesinin 4. bendi, Taraf Devletleri, kadınla erkek arasında, eşlerin kendi soyadlarını kullanabilme ya da yeni soyadının seçimi konusunda ortak karar alma hakkı da dahil hiçbir ayrımcılık olmamasını sağlamakla yükümlü kılmıştır.

3 Eylül tarihinde yürürlüğe giren ve tarihinde Türkiye tarafından onaylanan Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına ilişkin Sözleşme&#;nin maddesinin (g) bendinde “aile adı, meslek ve iş seçimi dahil her iki eş (kadın-erkek) için geçerli, eşit kişisel haklar;&#; sağlama yükümlülüğü getirmiştir. Avrupa Konseyi&#;nin Türkiye de dahil birçok ülkesi bu sözleşmeyi onaylamıştır. Türkiye, 19 Ocak &#;da sözleşmeyi onaylarken Medeni Kanun&#;un aile ilişkilerini düzenleyen bazı hükümlerinin, Sözleşme&#;nin ve maddeleriyle uyumlu olmayabileceğine yönelik bir çekince koymuş ise de 20 Eylül tarihinde Türkiye Cumhuriyeti bu çekincesini kaldırmıştır.

C. Ülkemize gelince;

Mülga sayılı Medeni Kanunun maddesinde kadının, kocanın aile ismini taşıyacağı düzenlenmiş, 14 Mayıs &#;de Medeni Kanun&#;un maddesinin değiştirilmesinden sonra evli kadınların kızlık soyadlarını evlilikten sonraki soyadlarının önünde kullanabileceği kabul edilmişti. 22 Kasım tarihinde yürürlüğe giren sayılı TMK ile ailenin temsilinde, ekonomik etkinliklerde ve aileyi ve çocukları etkileyen kararların alınmasında kadını erkekle eşit bir konuma getirmiş, diğer bazı yeniliklerin yanı sıra erkeğin aile reisi olarak kabul edilmesinden vazgeçilmiştir. Erkek de kadın da aileyi temsil gücüne kavuşmuştur.

Ne var ki Medeni Kanun&#;un &#;de yürürlüğe girmesine rağmen, evlilikten sonraki aile ismine yönelik, kadınları kocalarının ismini almaya zorlayan hükümler değişmeden kalmıştır. Yukarıda belirtilen ve Türkiye Cumhuriyetinin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelere rağmen gerekli düzenleme yapılmamış, AİHM’nin ve Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru sonucunda verdiği ihlal kararları ile evlilik birliği için kadının sadece kendi soyismini kullanmasına imkan tanınmıştır. İşin esasına gelince;

AİHS’nin &#;Özel ve aile hayatına saygı hakkı&#; kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:

&#;(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.&#; düzenlemesini içermektedir.

Özel yaşama saygı hakkı alt kategorisinde geçen &#;özel yaşam&#; kavramı AİHM tarafından oldukça geniş yorumlanmakta ve bu kavrama ilişkin tüketici bir tanım yapmaktan özellikle kaçınılmaktadır. Kişinin bireyselliğinin, yani bir kişiyi diğerlerinden ayıran ve onu bireyselleştiren niteliklerin hukuken tanınması ve bu unsurların güvence altına alınması son derece önemlidir. Birçok uluslararası insan hakları belgesinde &#;kişiliğin serbestçe geliştirilmesi&#; kavramına yer verilmekle beraber, Sözleşme kapsamında bu kavrama açıkça işaret edilmediği görülmektedir.

Bununla birlikte, Sözleşme&#;nin denetim organlarının içtihatlarında, &#;bireyin kişiliğini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi&#; kavramının, özel yaşama saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde temel alındığı anlaşılmaktadır. Özel yaşamın korunması hakkının sadece mahremiyet hakkına indirgenemeyeceği gerçeği karşısında, kişiliğin serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuksal çıkar bu hakkın kapsamına dâhil edilmiştir. Bu kapsamda dış dünya ile ilişki kurma noktasında son derece önemli olan isim hakkı da, Sözleşme denetim organları tarafından ön ad ve soyadını kapsayacak şekilde maddenin güvence alanı içinde yorumlanmıştır.

AİHM, Sözleşmenin 8. maddesinin ad ve soyadı konusunda açık bir hüküm içermediğini belirtmekle beraber, kişinin kimliğinin ve aile bağlarının belirlenmesinde kullanılan bir araç olması nedeniyle, soyadı, mesleki bağlamın yanı sıra, bireylerin özel ve aile yaşamında diğer insanlarla sosyal, kültürel ya da diğer türden ilişkiler kurabilmesi için önemli olup, onları dış dünyaya tanıtma fonksiyonunu üstlendiği, belirli bir dereceye kadar diğer kişilerle ilişki kurmayı da içeren özel yaşama ve aile yaşamına saygı hakkıyla ilgili olduğunu ve bir kamu hukuku konusu olarak toplumun ve Devletin adların düzenlenmesi konusuyla ilgilenmesinin bu unsuru özel hayat ve aile hayatı kavramlarından uzaklaştırmayacağını kabul etmektedir. Bu kapsamda, soyadı değiştirme ile çocuğun ve kadının soyadı bağlamında AİHM içtihatlarına konu edildiği görülen soyadının da Sözleşme&#;nin 8. maddesinin koruma alanında olduğu anlaşılmaktadır.   (Burghartz/İsviçre, monash.pw: /90, 22/2/, § 24;  Stjerna/ Finlandiya, monash.pw: /91, 25/11/, § 37;Niemietz/Almanya, monash.pw: /88, 16/12/, § 29).

Anayasasına gelince; Anayasa&#;nın &#;Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı&#; kenar başlıklı maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

&#;Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.&#; Belirtilen fıkraya göre, herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte olup, bu düzenlemede yer verilen maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı, Sözleşme&#;nin 8. maddesi çerçevesinde özel yaşama saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlük hakkı ile, bireyin kendisini gerçekleştirme ve kendisine ilişkin kararlar alabilme hakkına karşılık gelmektedir. Bireyin yaşamıyla özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir unsuru haline gelen, birey olarak kimliğin belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri ve vazgeçilmez, devredilmez, kişiye sıkı surette bağlı bir kişilik hakkı olan soyadının da kişinin manevi varlığı kapsamında olduğu açıktır. Nitekim Anayasa Mahkemesi gün ve E/34, K/48, gün ve E/85, K/49, sayılı kararı ile isim hakkı Anayasa’nın 17 maddesi kapsamında değerlendirilmiştir.

AİHS’nin &#;Ayrımcılık &#; kenar başlıklı maddesi ise;

“Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.” hükmünü içermektedir.

Sözleşmenin maddesi, diğer bağımsız maddeler tarafından güvence altına alınan hak ve özgürlüklerin kullanılmasında ayrımcılığa karşı koruma sağlamaktadır. Ancak her farklı muamele bu maddeye aykırı olmayabilir. Eşdeğer ya da benzer bir konumdaki başka insanlara imtiyazlı muamele yapıldığının ve bu farkın ayrımcılık teşkil ettiğinin kanıtlanması gereklidir ( National & Provincial Building Society, Leeds Permenant Building Society ve Yorkshire Building Society/lngiltere, 23 Ekim tarihli karar, Hüküm ve Karar Raporları VII, § 88).

AİHM&#;nin içtihatlarına göre, bir farklı muamelenin maddeye aykırı olması için nesnel ve makul bir nedeninin olmaması gereklidir. Böyle bir nedenin varlığı demokratik toplumlarda normalde geçerli olan ilkelere göre değerlendirilir. AİHS&#;nin belirlediği bir hakkın kullanımındaki farklı bir muamelenin meşru bir amacı olması da yeterli değildir: &#;kullanılan yöntem ile gerçekleştirilmesi istenilen amaç arasında makul bir oransal bağ olmadığı&#; kanıtlandığında da maddenin ihlal edildiği kabul edilir ( Petrovic/Avusturya, 27 Mart tarihli karar, Hüküm ve Karar Raporları H, § 30 ve Lithgov/ ve Diğerleri/İngiltere, 8 Temmuz tarihli karar, Seri A sayı , § ).

Başka bir deyişle ayrımcılık kavramı, genellikle, AİHS&#;nin daha iyi muameleyi gerekli kılmadığı durumlarda da dahil, geçerli bir neden olmadan bir kişi ya da gruba diğerlerinden daha kötü bir muamelede bulunmayı kapsar ( Abdülazîz, Cabales ve balkandalı/İngiltere, 28 Mayıs tarihli karar, Seri A sayı 94, § 82).

Burada şunun ifade edilmesi gereklidir ki; madde, temelde farklı olgusal durumların nesnel bir şekilde değerlendirilmesine dayanan; kamu çıkarlarına bağlı oldukları için topluluğun çıkarlarının korunması ile AİHS&#;nin güvence altına aldığı hak ve özgürlüklere saygı gösterilmesi arasında adil bir denge kuran farklı muameleleri yasaklamamaktadır ( GMB ve K.M./İsviçre (karar), sayı /97,27 Eylül ). Bu nedenle taraf Devletler, benzer durumlar arasındaki küçük farklılıkların hangi durumlarda yasalarda farklı muameleyi gerekli kıldığını belirlemede bir dereceye kadar takdir hakkına sahiptir. Bu hakkın kapsamı durumlara, konuya ve konunun geçmişine göre değişebilir (Rasmussen/Danimarka, 28 Kasım tarihli karar, Seri A sayı 87, § 40 ve Inze/Avusturya 28 Ekim tarihli karar, Seri A sayı , § 41). Ancak, yalnızca cinsiyete dayalı bir farklı muamelenin AİHS&#;ye uygun olduğunun kabul edilebilmesi için çok geçerli nedenler sunulması gereklidir (Schuler-Zgraggen/İsviçre, 24 Haziran tarihli karar, Seri A sayı , § 67).

Somut olayda; davacının iddiası, evli erkeklerin evlenmeden önceki soyadlarını kullanabilmelerine karşın evli kadınların evlendikten sonra yalnızca kızlık soyadlarını kullanamamaları hakkındadır. Bu durumun, benzer konumdaki kişiler arasında cinsiyete dayalı &#;farklı muamele&#; teşkil ettiği şüphesizdir. Hemen ifade edilmelidir ki; farklı muameleyi haklı çıkartacak ikna edici gerekçeler gösterilmediği müddetçe maddenin ilkesel olarak, erkek ve kadına eşit şekilde uygulanmasını zorunludur. Hukuk Genel Kurulunca, kızlık soyisminin kullanılmasının aile birliğinin sağlanmasında olumsuz etkisi olacağı savunmasına karşı, aile birliğinin sağlanmasında ortak bir soyadın kullanılmasının etkisinin bulunmadığı kabul edilmiş, ortak soyadın bu konuya geleneksel yaklaşım dışında bir katkısının bulunmadığı ortak bir aile ismi ile aile birliğinin yansıtılmaması halinde, evli çiftlerin ve/veya üçüncü tarafların somut ya da önemli bir sorun ile karşılaşmayacağı, nüfus hizmetlerinin yürütülmesinde çıkabilecek bir takım aksaklıların da teknik düzenlemeler ile aşılabileceği kabul edilmiştir . Ayrıca Hukuk Genel Kurulunca, evli kadınların aile birliği adına kocalarının soyadını taşımak zorunda bırakılmalarının -önüne kendi kızlık soyadlarını ekleyebilseler de- nesnel ve makul bir nedeni olmadığını kabul edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu, geleneksel kocanın soyadına dayalı aile ismi sisteminden, evli çiftlerin kendi soyadlarını kullanabilmelerine izin veren başka bir sisteme geçişin doğum, evlilik ve ölüm kayıtlarının tutulması konusunda yaratacağı sorunların önemini göz ardı etmemiştir. Ancak bireylerin seçtikleri isme göre, saygınlık ve itibarla yaşamalarını sağlamak için toplumdan bir miktar sıkıntı çekmesini beklemek de makul olacaktır (Mutatis mutandis, Christine Goodwin/lngiltere [GC], sayı /95, § 91, AİHM VI).

Bu nedenle yukarıda belirtilen ve ülkemizin de taraf olduğu uluslararası metinlerde aralarında soyadı seçiminin de bulunduğu birçok konuda cinsiyete dayalı ayrımcılığı yok etme yükümlülüğü dikkate alındığında aile birliğini ortak bir aile ismi aracılığıyla yansıtma amacı, cinsiyete dayalı farklı muamele için yeterli bir gerekçe oluşturmamaktadır. Dolayısıyla, sözkonusu farklı muamele 8. maddeyle beraber düşünüldüğünde maddeye aykırı olduğu açıktır.

Görüşmeler sırasında tartışılan bir diğer mesele de şu olmuştur: Anayasa Mahkemesi önüne iptal istem ile götürülen ancak iptal edilmeyen TMK maddesinin yürürlükte olduğu dikkate alındığında, yürürlükte olan bir maddenin Anayasa’nın 17, AİHS’nin 8 ve maddeleri karşısında uygulanmasının gerekip gerekmediği tartışma konusu olmuş, yapılan görüşme sonunda şu sonuca varılmıştır. Anayasa’nın maddesine göre usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalarda yer alan düzenlemelerin kanun hükmünde olduğu belirtilerek, 7/5/ tarihinde yapılan değişiklikle fıkraya eklenen son cümle ile, hukukumuzda kanunlar ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalar arasında bir çeşit hiyerarşi ihdas edilmiş ve aralarında uyuşmazlık bulunması halinde antlaşmalara öncelik tanınacağı hüküm altına alınmıştır. Bu düzenleme uyarınca, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası bir antlaşma ile bir kanun hükmünün çatışması halinde, uluslararası antlaşma hükmünün öncelikle uygulanması gerekir. Bu durumda başta yargı mercileri olmak üzere, birbiriyle çatışan temel hak ve özürlüklere ilişkin bir uluslararası antlaşma hükmü ile bir kanun hükmünü önlerindeki olaya uygulamak durumunda olan uygulayıcıların, kanunu gözardı ederek uluslararası antlaşmayı uygulama yükümlülükleri vardır.

Belirtilen düzenleme uyarınca, uluslararası insan hakları hukukunun temel belgelerinden olan ve Türkiye&#;nin usulüne uygun olarak onaylayıp taraf olduğu Sözleşme iç hukukta doğrudan uygulanma kabiliyetini haizdir. Sözleşme&#;nin 8. maddesi özel hayata ve aile hayatına saygıyı ifade ederken, maddesi cinsiyete dayalı ayrımcılığı yasaklamaktadır. AİHM&#;in, kişinin soyadını özel hayat kapsamında değerlendirerek evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğunu özel hayata müdahale olarak kabul ettiği birçok kararında, soyadı kullanımı ile ilgili başvurular, Sözleşme&#;nin 8. maddesinde yer alan &#;özel hayatın ve aile hayatının korunması&#; ilkesi kapsamında incelenmiş ve kadının evlendikten sonra yalnızca evlilik öncesi soyadını kullanmasına ulusal mercilerce izin verilmemesinin, Sözleşmenin özel hayatın gizliliğini öngören 8. maddesiyle bağlantılı olarak, ayrımcılığı yasaklayan maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır (Ünal Tekeli/Türkiye, B. No: /96, 16/11/; Leventoğlu Abdulkadiroğlu/Türkiye, B. No: /07, 28/5/;Tuncer Güneş/Türkiye, B. No: /08, 3/10/; Tanbay Tüten/Türkiye, B. No/09, 10/12/).

Anayasa&#;nın maddenin beşinci fıkrası uyarınca, sözleşmeler hukuk sistemimizin bir parçası olup, kanunlar gibi uygulanma özelliğine sahiptir. Yine aynı fıkraya göre, uygulamada bir kanun hükmü ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan sözleşme hükümleri arasında bir uyuşmazlığın bulunması halinde, sözleşme hükümlerinin esas alınması zorunludur. Bu kural bir zımni ilga kuralı olup, temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümleriyle çatışan kanun hükümlerinin uygulanma kabiliyetini ortadan kaldırmaktadır.

Direnmeye konu yargılama kapsamında verilen kararın sayılı Kanun&#;un maddesine dayanarak verildiği anlaşılmaktadır. Ancak, yukarıda yer verilen tespitler ışığında ilgili Kanun hükmünün sözü edilen Sözleşme hükümleri ile çatıştığı görülmektedir. Bu durumda, uyuşmazlığı karara bağlayan ilk derece Mahkemelerinin, AİHS ve diğer uluslararası insan hakları antlaşmaları ile çatışan sayılı Kanun&#;un maddesini kararlarına esas almayarak, başvuru konusu uyuşmazlık açısından Anayasa&#;nın maddesi uyarınca uygulanması gereken uluslararası sözleşme hükümlerini dikkate alması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Somut olaya gelince: sebep önemli olmaksızın davacı evlilik birliği içinde sadece kızlık soyismini kullanmak istemektedir. Kızlık soyisminin kullanmak istemek için haklı bir gerekçenin bulunmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu hak AİHS 8 ve Anayasanın maddeleri kapsamında bir insan hakkıdır ve cinsiyete dayalı olarak bir ayrıma tabi tutulmaksızın erkek ve kadın arasında eşit şekilde uygulanmalıdır. Aksi durum AİHS’nin maddesine aykırılık teşkil edecektir. Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.

SONUÇ : Davalı Nüfus Müdürlüğü temsilcisinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Evlenme halinde ve boşanma halinde kadının soyadı kullanımına ilişkin hakları, Türk Medeni Kanunu’nun çeşitli hükümlerinde düzenleme altına alınmıştır. Her ne kadar makalemizin konusu “kadının boşandığı kocasının soyadını kullanması” olsa da, kadının soyadı meselesi tartışmaları kapsamında evli kadının soyadı kullanımına ilişkin yeni düzenlemeler mevcut olduğundan öncelikle bunlara değineceğiz.

EVLİ KADIN SADECE BEKARLIK SOYADINI KULLANABİLİR Mİ?

Evli kadının soyadı, TMK’nın Maddesinde düzenlenmiştir. Kanun gereği, kadın evlenmekle kocasının soyadını alır. Bu emredici nitelikteki hüküm yanında kadına, kocasının soyadı önünde önceki soyadını kullanabilme hakkı da tanınmıştır. Anlaşılacağı üzere, evlenen kadının soyadı kullanımına ilişkin seçeneği iki türlüdür; 

1.Yalnızca kocasının soyadını kullanır. 

2.Evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. 

Bu iki seçenek dışında, evli kadının yalnızca bekarlık soyadını kullanabilme hakkı kanunda düzenlenmemiştir. Kısaca kadın evlendiği eşinin soyadını kullanmak zorunda bırakılmıştır. Evli erkeklerin evlenmeden önceki soyadlarını kullanabilmeleri karşısında evli kadınların evlendikten sonra sadece bekarlık soyadlarını kullanamamaları ise cinsiyete dayalı farklı bir muameleden başka bir şey değildir. 

Evli kadına sadece bekarlık soyadını kullanma hakkı vermeyen TMK Maddesi bu haliyle Anayasa’nın , AİHS’nin 8. ve Maddelerine aykırıdır. İşbu maddenin aykırılık nedeniyle Anayasa mahkemesinden iptali istenmiş ancak iptal edilmemiştir.  

AİHM’nin, kişinin soyadını özel hayat kapsamında değerlendirerek evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğunu özel hayata müdahale olarak kabul ettiği birçok kararında, “özel hayatın ve aile hayatının korunması” ilkesi kapsamında incelenmiş ve kadının evlendikten sonra yalnızca evlilik öncesi soyadını kullanmasına ulusal mercilerce izin verilmemesinin, Sözleşmenin özel hayatın gizliliğini öngören monash.pwiyle bağlantılı olarak, ayrımcılığı yasaklayan Maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.  

İptal edilmeyen maddenin AİHS ve diğer uluslararası insan hakları antlaşmaları ile çatıştığı sabittir. Bu çatışma karşısında uyuşmazlıkları karara bağlayan ilk derece mahkemelerinin nasıl karar vereceği Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun tarihli kararında;  

“Bu durumda, uyuşmazlığı karara bağlayan ilk derece Mahkemelerinin, AİHS ve diğer uluslararası insan hakları antlaşmaları ile çatışan sayılı kanunun Maddesini kararlarına esas almayarak, başvuru konusu uyuşmazlık açısından Anayasa’nın maddesi uyarınca uygulanması gereken uluslararası sözleşme hükümlerini dikkate alınması gerektiği sonucuna varılmaktadır… 

Sebep önemli olmaksızın davacı evlilik birliği içinde sadece kızlık soyismini kullanmak istemektedir. Kızlık soyismini kullanmak istemek için haklı bir gerekçenin bulunmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu hak AİHS 8 ve Anayasa’nın Maddeleri kapsamında bir insan hakkıdır ve cinsiyete dayalı olarak bir ayrıma tabi tutulmaksızın erkek ve kadın arasında eşit şekilde uygulanmalıdır…” Şeklinde açıkça ifade edilmiştir. 

Sonuç olarak, AİHS ve Anayasa’nın anılan maddelerine aykırı TMK Maddesindeki düzenleme ile ilgili halen mevzuat değişikliğine gidilmemiştir. Fakat yukarıda belirttiğimiz YHGK’nin çok önemli kararı ile artık kadının salt kendi soyadını kullanabilme imkanı mümkündür.

Tarih / E. /38 K. Sayılı AYM Kararı 

Yukarıdaki açıklamalarımızda TMK'nın maddesinde yer alan hükmün Anayasaya ve AİHS'e aykırı olduğundan bahsetmiştik. Nihayet Anayasa Mahkemesi görmüş olduğu bir iptal davasında ilgili kanun maddesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğundan bahisle iptaline karar vermiştir. İşbu karar tarihli Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Kararın 9 ay sonra yani tarihinde yürürlüğe gireceği de belirtilmiştir. Artık meclis tarafından yeni bir düzenleme yapılarak boşluğun doldurulması beklenmektedir. Dolayısıyla kadının yalnızca kendi soyadını kullanabilmesinin yasal zemini de oluşmuş bulunmaktadır. 

Bu konunun toplumda oldukça eleştirildiği ve eleştirileceği de unutulmamalıdır. Kadından ziyade müşterek çocuğun soyadı meselesi karmaşık bir hal alacaktır. Yine boşanmış fakat eski kocasının soyadını kullanan kadınların durumu da tartışma konusu olacaktır. Bu eleştirilere kulak vermemek de doğru değildir. Fakat değişen dünyada artık soyadının eski önemini yitirdiğini de unutmamak gerekir. Kişileri birbirinden ayırt etmek için soyadından çok daha fazla ve etkili kriter mevcuttur. Günümüz koşullarında soyadının artık ciddi bir mesele olarak tartışma konusu yapılmaması gerektiği kanaatindeyiz.

EVLENDİKTEN SONRA SADECE KIZLIK SOYİSMİNİ KULLANMAK İSTEYEN EVLİ KADIN NE YAPMALIDIR?

Uygulamada hala bir mevzuat değişikliği olmadığından direkt nüfus idaresine yapılan başvurular, istemin kanuna aykırılığından bahisle reddedilmektedir. Ancak evlenme nedeniyle soyismi değişen evli kadının evlenmenin ardından, yalnızca kendi soyadını kullanma talebini dava yoluyla yetkili Aile mahkemelerine iletmesi durumunda, tarihli emsal nitelikteki YHGK kararı ilk derece mahkemelerince karara esas alınarak salt kızlık soyismini kullanma talepleri kabul edilmektedir. 

Örneğin, sosyal çevresinde ve iş hayatında kızlık soyadıyla tanındığını, bu durumun sosyal çevresinde ve iş yaşamında karışıklığa neden olduğu gerekçesiyle sadece kızlık soyadını kullanmak isteyen davacının talebi üzerine, İzmir monash.pw Mahkemesi tarihli, “…Kızlık soyadını kullanmak istemek için haklı bir gerekçenin bulunmasına ihtiyaç olmadığı” şeklindeki kararı ile davacının salt kızlık soyismini kullanma talebini kabul etmiştir.

YALNIZCA KIZLIK SOYADINI KULLANAN EVLİ KADIN DAHA SONRA YALNIZCA EŞİNİN SOYADINI KULLANABİLİR Mİ?

TMK ’deki uygulama nedeniyle evli kadının sadece kızlık soyismini kullanabilmesi daha önce mümkün değildi. Ancak AİHM’nin, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararlarının ardından emsal YHGK kararı ile de birlikte artık evli kadın dilerse sadece kızlık soyismini kullanabilmektedir. İlk derece mahkemeleri kadının bu talebi karşısında emsal YHGK kararı ışığında kararlar vermektedir. 

TALEP USULÜ: Yalnız bekarlık soyadını kullanmakta olan evli kadın daha sonra sadece kocasının soyadını kullanmak isterse, bu talebini yetkili Aile mahkemesine, dava açma yoluyla iletmelidir. Açacağı davada kocasına da husumet yöneltmeyi unutmamalıdır.

ÖNCEKİ SOYADIYLA BERABER KOCASININ SOYADINI KULLANAN KADIN, SONRADAN YALNIZCA EŞİNİN SOYADINI KULLANABİLİR Mİ?

Evlenme halinde kadın dilerse; evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha sonra önceki soyadını kullanmaktan vazgeçebilir ve sadece eşinin soyadını kullanma talebinde bulunabilir. 

TALEP USULÜ: Evlendikten sonra kocasının soyadıyla beraber önceki soyadını da kullanan kadın, daha sonra yalnızca kocasının soyadını kullanmak isterse bu taleple ilgili dava açmasına gerek yoktur. Yazılı bir şekilde talebini nüfus müdürlüğüne iletmesi yeterli olacaktır. Kadının yazılı talebi üzerine;  

Tarihinde kabul edilen sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Soyadı değişikliği başlıklı 3. ek maddesine göre “Yazılı talepte bulunmak kaydıyla; … b) Eşinin soyadı ile birlikte önceki soyadını taşıyan kadının sadece eşinin soyadını, kullanmak istemesi hâlinde, nüfus müdürlüğünce gerekli işlem yapılır.”

BOŞANDIKTAN SONRA KADININ SOYADI (TMK/)

TMK’nın /1. Maddesi gereğince “Boşanma halinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır.” Kanundan anlaşılacağı üzere, kadın evlenmeden önce bekar idiyse bekarlık soyadını, evlenmeden önce dul idiyse (ilk kocasının ölümü üzerine dul olarak evlenen) dulluk soyadını yeniden alır. 

Bunun dışında, evlenmeden önce dul olan kadının boşandıktan sonra bekarlık soyadını kullanma hakkı da bulunmaktadır. Boşanma sonrasında dulluk soyadına geri dönen kadın, bekarlık soyadını kullanmak isterse, bu talebine dair izni Aile mahkemesi hakiminden isteyebilir.

KADININ BOŞANDIĞI KOCASININ SOYİSMİNİ KULLANMASI

Boşanma halinde kadının, evlenmeden önceki soyismini yeniden alacağı kuralını yukarıda izah ettik. Fakat kadınların, sosyal ve ticari hayatlarını ilgilendiren bazı sebeplerle boşandıktan sonra da boşandığı kocasının soyismini kullanmak istediği haller görülmektedir. Bu durum TMK’nın /2. Maddesinde “Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hakim, kocasının soyadını taşımasına izin verir.” Şeklinde düzenlenmiştir. Anlaşılacağı üzere, kadının boşandığı kocasının soyadını kullanabilmesi, kanunun öngördüğü şartların varlığına ve usulüne uygun açılmış dava ile mümkündür. 

Yine TMK’nın /3. Maddesine göre, “Koca, koşulların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.”

KOCANIN SOYADINI KULLANMAYA İZİN DAVASI ŞARTLARI

1. DAVA AÇILMIŞ OLMALIDIR 

Kadının, boşandıktan sonra boşandığı kocasının soyadını taşımasına izin verilmesi istemi, usulüne uygun harcı verilerek açılmış bir dava veya karşı dava ile mahkemeye iletilebilir. Boşandıktan sonra erkek eşin soyadını kullanmaya izin istemi, boşanmanın fer’i (eki) niteliğinde olmadığından ayrıca maktu harca tabidir. 

• Kadının izin istemi, boşanma dava dilekçesinde veya karşı dava dilekçesinde yer alıyorsa, dilekçeden alınan başvuru harcı bu talebi de kapsar. Daha sonra mahkeme maktu harcı tamamlattırarak usulüne uygun açılmış davada yer alan izin talebi hakkında karar verir.  

• Bu talep için başvuru harcının hiç yatırılmamış veya daha sonradan yatırılmış olması halinde usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı mahkemece gözetilerek, karar verilmesine yer olmadığı kararı verilecektir.  

2. KADININ MENFAATİ BULUNMALIDIR 

Kanunda öngörülen şartlardan biri de, boşandığı kocasının soyadını kullanmak isteyen kadının bu konuda bir menfaatinin bulunmasıdır. Ve bu menfaat mahkemeye ileri sürülen deliller vasıtasıyla kanıtlanmış olmalıdır. Kadının bu hususta bir menfaatinin bulunduğuna ilişkin delil sunulmazsa veya sunulan delillerden kadının herhangi bir menfaatinin olmadığı kanısına varılırsa dava reddedilecektir. 

Kadının boşandığı kocasının soyadını kullanma talebi; sosyal, ticari veya akademik hayatında kocasının soyadıyla tanınmış olmasından ve bu sebeple boşandıktan sonra da eşinin soyadını kullanarak sosyal, ticari ve akademik çevresine karşı statüsünün korunmak istemesinden ileri gelebilir. 

Örneğin, uzun yıllarca kocasının soyadını kullanması nedeniyle akademik kariyerinde o şekilde tanınmış bir kadının açtığı kocasının soyadını kullanmaya izin davasına ilişkin tarihli Yargıtay kararında; 

“Davacı kadının 26 yıllık evlilik süresi içinde çeşitli üniversitelerden mezun olduğu ve diplomalarında, yüksek lisans tezlerinde, katılım belgelerinde, sertifikalarında, bankacılık işlemleri ile emeklilik işlemlerinde evlilik soyadını kullandığı anlaşılmaktadır. Davacının, davalının soyadını kullanmasında menfaati bulunduğu ve davalıya zarar vermeyeceği anlaşıldığından kocasının soyadını kullanmasına ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.”  

Şeklindeki hüküm ile kadının talebinde haklı olduğu ve boşandıktan sonra kocasının soyadını kullanmasında menfaatinin bulunduğu belirtilmiştir.  

3. BOŞANDIĞI KOCASININ SOYADINI KULLANMASININ KOCASINA BİR ZARARI OLMAMALIDIR

Kadının boşandığı kocasının soyadını kullanmasına ilişkin izin istemi, kanunda öngörülen diğer şartlarında varlığı halinde, kadının menfaatine olacağı ispatlanmış olmasının yanında bu durumun kocasına zarar vermeyeceğinin açık olduğu hallerde kabul edilir. 

Örneğin, davalı olan kocanın, davayı kabul etmesinden, kadının boşandıktan sonra kocasının soyadını kullanmasının davalıya zarar vermeyeceği kabul edilir.

KOCANIN SOYADINI KULLANMAYA İZİN DAVASI ZAMANAŞIMI

TMK’nın maddesi gereğince, evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bu süre zamanaşımı süresi olup, hak düşürücü süre değildir. Dolayısıyla zamanaşımı def’i davaya cevap süresi içerisinde davalı tarafından ileri sürülürse incelenecek, süresi içinde ileri sürülmeyen zamanaşımı def’i davanın görülmesine engel teşkil etmeyecektir.

KOCANIN SOYADINI KULLANMAYA İZİN DAVASI GÖREVLİ MAHKEME

Kadının boşandığı kocasının soyadını kullanmasına izin verilmesine ilişkin davalara Aile mahkemeleri bakmakla görevlidir. Aile mahkemesi kurulmayan yerlerde genel yetkili mahkeme olan Asliye hukuk mahkemeleri, Aile mahkemesi sıfatı ile bu davaları inceleyerek karara bağlar. 

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınması zorunludur.

KOCANIN SOYADINI KULLANMA İZNİNİ KALDIRMA DAVASI

Türk medeni kanununun /3. Maddesi gereği “Koca, koşulların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.” 

Koca, mahkeme iznine dayanarak soyadını taşımaya devam eden eski karısının bu izninin kaldırılmasını yine mahkeme yoluyla talep etme hakkına sahiptir.  

İznin kaldırılmasına yönelik açılacak dava husumet yönünden boşandığı kocasının soyadını kullanmakta olan kadına yöneltilir. 

Kocanın soyadını kullanma iznini kaldırma davasında koca; 

Ya kendi menfaatine zarar verdiğini, 

Ya da eski karısının, kendisine ait soyadını kullanmakta artık menfaatinin bulunmadığını kanıtlamakla yükümlüdür. 

Her türlü delille iddiasını kanıtlayabilir. 

“… davalı kadının, kesinleşen anlaşmalı boşanma kararı gereğince boşandığı kocasının "N." olan soyadını taşımasına izin verildiği, bu iznin kaldırılmasını gerektirecek Türk Medeni Kanunu’nun /3. maddesi anlamında bir durumun kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Davacı kocanın, davalı kadının "N." soyadını taşımasına iznin kaldırılması davasının reddi gerekir.” (Y2H., T., / E.)

KOCANIN SOYADINI KULLANMA İZNİNİ KALDIRMA DAVASI GÖREVLİ MAHKEME

Kadının boşandığı kocasının soyadını taşıyabilmesi için verilen iznin kaldırılmasına yönelik davalara Aile mahkemeleri bakmakla görevlidir. Aile mahkemesi kurulmayan yerlerde genel yetkili mahkeme olan Asliye hukuk mahkemeleri, Aile mahkemesi sıfatı ile bu davaları inceleyerek karara bağlar.  

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınması zorunludur.

KOCANIN SOYADINI KULLANMA İZNİNİ KALDIRMA DAVASINI KADIN AÇABİLİR Mİ?

Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu İle Bazı Kanunlar Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un ek 3. Maddesi sayesinde boşandığı eşinin soyadını kullanmasına izin verilen kadın bu iznin kaldırılması için dava açmasına gerek kalmamıştır. Kadının evlenmeden önceki soyadını kullanmak istemesi halinde nüfus müdürlüğüne yazılı talepte bulunması halinde nüfus müdürlüğünce gereken işlem yapılmaktadır.  

Bu sayede, eski kocasının soyadını taşımaya devam eden kadın, herhangi bir dava açmaya gerek kalmadan, bu konuda bir menfaatinin bulunmadığını düşünür ve evlenmeden önceki soyadını taşımak isterse, nüfus müdürlüğüne yapacağı başvuru ile bu imkana kolayca ulaşabilecektir.

Blog

Evlendikten Sonra Kızlık Soyadımı Kullanabilir Miyim?


Evlendikten Sonra Kızlık Soyadımı Kullanabilir Miyim?

Yeni evlenen ve evlilik arifesinde olan kadınların en fazla merak ettikleri konulardan biridir evlendikten sonra kızlık soyadı kullanımı. Bazı kadınlar eşlerinin soyadını kullanmayı tercih ederken bazı kadınlar kızlık soyadlarını da kimliklerinde görmek isterler. Hatta bazı kadınlar sadece kızlık soyadlarını kullanmak isterler. Bu konuda kafalarda pek çok soru dolaşır. Merak edilen tüm detayları yazımızda size aktarmaya çalıştık.     

Önceden evlendikten sonra otomatik olarak eş soyadını alan kadınlar için, yılı itibariyle yeni bir kanun çıkarıldı. Bu kanunla beraber kadınlar evlendikten sonra isteklerine bağlı olarak kızlık soyadını dilerlerse tek başına, dilerlerse de eşlerinin soyadıyla beraber kullanabilir. Bunun için iki farklı yol izleme seçeneğiniz var.

Evlendikten Sonra Kızlık Soyadı Kullanmak İçin Yöntemler

Evlendikten sonra kızlık soyadı kullanmak için izleyebileceğiniz ilk yol; evlilik için evlenme dairesine başvuruya giderken bu konuya dayalı bir dilekçe oluşturmanızdır. Bu dilekçeyle evlendikten sonra kendi soyadınızı kullanma hakkınız oluşur.

Peki ya evlendikten sonra soyadınızı değiştirebilir misiniz? “Ben evlendim, artık iş işten geçti mi?” diye hüzünlenmenize hiç gerek yok. Çünkü evlendikten sonra da bu konuyla alakalı izleyebileceğiniz bir yöntem mevcut. Bu isteğinizi kimliğinizi değiştirmeye gittiğiniz nüfus müdürlüğünde yazılı olarak belirtmeniz yeterli. Tabii soyadınızı hangi şekilde kullanmak istediğinizi de yazmanız gerekir.

Evlendikten Sonra Sadece Kızlık Soyadımı Kullanmak İstiyorum

Evlendikten sonra eşinizin soyadını almadan, sadece kendi kızlık soyadınızı kullanmanız da günümüz düzenlemelerinde mümkün. Evlendikten sonra da hayatınıza kızlık soyadınızla devam edebilirsiniz. Bunun için yine bir dilekçe oluşturmanız gerekir. Ardından bu dilekçeyle beraber aile mahkemelerine dava açabilirsiniz. Dava dedik diye gözünüz korkmasın. Öyle uzun süren ve zaman alan bir işlem değil. Başvurunuzu takiben kızlık soyadınızı kullanmanıza imkan sağlayan mahkeme kararıyla nüfus müdürlüğüne başvurarak soyadınızı değiştirebilirsiniz.

Kızlık Soyadımı Kullanırken Kimlik Değiştirmem Gerekir Mi?

Evlilik işlemlerinin resmi olarak tamamlanmasının ardından ortalama 10 gün içerisinde kadınlar, otomatik olarak eşlerinin soyadını alır. Bu durumda soyadı değişikliği sebebiyle kimlik yenilenmesi gerekir. Eğer hem eşinizin hem de kendi kızlık soyadınızı kullanmak istiyorsanız ve bunun için gerekli işlemler yapıldıysa kimlik yenileme zorunluluğunuz var. Ancak sadece kendi kızlık soyadınızı kullanamaya devam edecekseniz ve bunun için gerekli başvuruları yaptıysanız kimlik yenilemenize gerek yok. Soyadı takip durumunuzu e-devlet üzerinden anlık olarak inceleyebilirsiniz.

Evlendikten Sonra Kızlık Soyadı Kullanmak İçin Dilekçe Örneği

İster sadece kendi soyadınızı isterseniz de eşinizin soyadıyla birlikte kızlık soyadınızı kullanmak için yetkili birimlere dilekçe yazılması gerektiğini söylemiştik. Bu işlem için dilekçe yazmak oldukça kolay. Aşağıdaki örnek doğrultusunda dilekçenizi oluşturmanız mümkün.

 

… NÜFUS MÜDÜRLÜĞÜNE/EVLENDİRME DAİRESİNE,

sayılı Türk Medeni Kanunu’nun maddesi olan “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır, ancak evlendirme memuruna ya da daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önüne önceki soyadını da kullanabilir.” hükmü doğrultusunda evlenmeden önceki soyadım olan “” soyadının nüfus kütüğüne işlenmesini talep ederim. 

Gereğinin yapılmasını arz ederim.

Ad Soyad

İmza

Sadece kızlık soyadını kullanmak isteyen evli kadına mahkemeden sevindirici haber

İzmir'de yaşayan bir kadının iş yaşamında kızlık soyadıyla tanındığı için evlilik soyadının iptali istemiyle dava açtığı mahkeme, kadının kızlık soyadını kullanmasına karar verdi.

Yaşlı bakım merkezi sahibi olan T. Kılıçkıran (41) ile E.H. (37), 19 Ekim 'da dünyaevine girdi. Evlendikten sonra eşinin soyadı ve kızlık soy ismini birlikte kullanan kadın, "sosyal çevresinde ve iş hayatında kızlık soyadıyla tanındığını, çift soy ismin özel hayatında ve iş yaşamında karışıklığa neden olduğu" gerekçesiyle sadece kızlık soyadını kullanmak istedi.

Bornova İlçe Nüfus Müdürlüğüne başvuran ancak müdürlükten "Koca soyadıyla birlikte önceki soyadınızı kullandığınız anlaşıldığından dilekçeniz işleme alınmamıştır" şeklinde yanıt alan T. Kılıçkıran H, "Evlilik soyadının iptali ile sadece kızlık soyadının kullanılmasına izin verilmesi" talebiyle aile mahkemesine 20 Kasım 'da dava açtı.

İzmir 1. Aile Mahkemesi, 31 Aralık 'daki karar duruşmasında, kadının talebini kabul etti ve evlilik soyadının iptaline, sadece kızlık soyadı olan "Kılıçkıran"ı kullanmasına hükmetti.

Mahkemenin 6 Şubat tarihli gerekçeli kararındaysa şunlar kaydedildi:

"Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun yılındaki 'Kızlık soyadını kullanmak istemek için haklı bir gerekçenin bulunmasına ihtiyaç olmadığı' yönündeki kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri nazara alındığında kişinin soyadı özel hayat kapsamında değerlendirilmiş ve evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğu özel hayata bir müdahale olarak kabul edilerek Medeni Kanunun konuya ilişkin düzenlemesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 8. ve maddelerine aykırı bulunmuştur.

İç hukuk kuralları ile uluslararası anlaşmalar arasında uyuşmazlık bulunması halinde anlaşmalara öncelik tanınması gerektiğinden Türk Medeni Kanunu maddesi nazara alınmayarak kızlık soyadının kullanılması talebi AİHS'nin 8. maddesi ve Anayasa'nın maddesi kapsamında bir insan hakkı olarak kabul edilip cinsiyete dayalı olarak bir ayrıma tabi tutulmaksızın erkek ve kadın arasında eşit şekilde uygulanması gerektiğinden kızlık soyadını kullanmak için haklı gerekçenin bulunmasına dahi ihtiyaç olmadığından davanın kabulü ile davacı kadının evlenmekle aldığı kocasının soyadının iptaline ve sadece kızlık soyadını kullanmasına karar verilmesi uygun görülmüştür."

"Kişinin soy ismi manevi varlığını oluşturur"

Davacı kadının avukatı Suzi Dilara Erdoğan, AA muhabirine, müvekkilinin 3 şubesi bulunan rehabilitasyon ve yaşlı bakım merkezi sahibi olduğunu ve iş ilişkilerinde kızlık soyadıyla tanındığını söyledi.

Müvekkilinin gerek kredi kullanırken gerek ipoteklerle sıkıntı yaşadığını, banka kayıtlarında kızlık soy ismiyle kayıtlı olan iş kadınının evlendikten sonra aldığı soy ismiyle sorunlarla karşılaştığını anlatan Erdoğan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde kişinin soy isminin manevi varlığını oluşturduğuna, ayrılamaz bir parçası olduğuna dair maddelerin bulunduğunu ifade etti.

Müvekkilinin eşinin de dava açılmasını kabul ettiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Beyefendi de eşinin iş kadını olduğunu bildiği için durumu normal karşıladı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun tarihli kararını sunmuştuk. Kurul, kadının soy isminin manevi bütünlüğünü oluşturduğuna dair karar vermiş. Medeni Kanun'da olmasa da kadının kendi kızlık soy ismini kullanabileceğine dair çünkü soy ismi kamu düzenini ilgilendiren bir durum değil, özel bir durum olduğu için bu şekilde kararlar vermiş. Bizim durumumuzda da hakim bu şekilde karar verdi. Kadının tanınmış bir çevresi olduktan sonra evlenmesiyle bir karışıklığa neden olunması, kendi kişiliğini tam olarak yansıtamaması, soy isminin kendisine sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu hususlarında verilen güzel ve emsal nitelikte bir karar oldu."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır