lale devri yorumları / Lâle Devri ve Türkiye - İlber Ortaylı

Lale Devri Yorumları

lale devri yorumları

Lale Devri, Osmanlı İmparatorluğu’nun senelerini kapsayan 12 senelik bir dönemdir. Yenilgi sonrası Avusturya ile yapılan Pasarofça Antlaşması devri başlatmış ve 12 sene sonra Patrona Halil İsyanı ile son bulmuştur. 3. Ahmet o dönemde padişahlık yaparken Sadrazam Damat İbrahim Paşa bu dönemde çok etkin olmuştur. 

Lale Devri ()

Osmanlı çok fazla savaşmış ve artık eski gücünde olmadığı için yenilgiler almaya başlamıştı. Dönemin sadrazamı da artık biraz dinlenme vaktinin geldiği düşünmekteydi ve Lale Devri başladı. Amaç huzur bulmak olsa da dinlenme olayı başka bir boyuta taşındı ve sadece eğlence amacı güdülmeye başlandı. Tabii, bu eğlenceyi sadece merkezi yerler tattı. Lale Devri ismini alması da aslında kentteki lale bahçelerinden kaynaklanıyordu. 

Lale Devri’nde Ne Gibi Yenilikler Yapıldı? Özellikleri Nelerdi?

En önemli özelliği ilk defa Türk Matbaasının kurulmasıydı. İbrahim Müteferrika – Sait Efendi iş birliğiyle yapıldı. 

Tabii, o dönemde dini eserler yazanlar geçimini bu sayede kazanıyordu. Hattatlar ve kitapların ciltlerini yapan kişiler işsiz kalmasın diye Kur’an-ı Kerim’in basılması yasaklandı. Aslında izin verilseydi daha hızlı basım olabilir ve daha çok kişiye ulaşabilirdi. 

İlk Türk matbaasında, basımı yapılan ilk eser ise Vankkulu Lügatıt oldu. Eser Vani Mehmet Efendiye aittir. 

Yangınların artmasıyla beraber yangın söndürme ihtiyacı doğdu. Yeniçerilerin yer aldığı tulumbacılar Lale Devrinde kurulmuştur. 

Çiçek aşısının tarihi de çok eskidir ki o da bu döneme denk gelmektedir. 

Çok popüler olan Doğu Klasikleri, Türkçe diline çevrilerek matbaada basıldı. 

Osmanlı’da sanat alanında ilerleme yavaşken Lale Devri’nde biraz daha ilerleme kaydedildi. Resim, minyatür, edebiyat…

Kütüphanelerin kurulması da bu devre aittir. 

Lale Devri’nin bilinen en değerli şiir yazarı Nedim’dir. Minyatür sanatçısı ise Levni olarak bilinmektedir. Birçok sınavda soru olarak karşınıza gelebilir. 

Çini, kağıt, kumaş fabrikalarının açılışı da bu döneme ait bir özelliktir. 

Eskiden Avrupa’dan pek esinlenilmezdi. Lale Devrinde Barok-Rokoko mimarisi de Osmanlı’da görülmeye başlandı. 

Avrupa’da neler yaşanıyor? Olup bitenleri takip etmek için elçilik sistemine geçildi. Lakin bunlar şimdilik kalıcı değildi. Çelebi Mehmet, geçici olarak atanan ilk elçi olmuştur ve Paris Sefaretnamesi eserini kaleme almıştır. 

İstanbul Antlaşması Maddeleri () 

Osmanlı’da Lale Devri yaşanırken İran’da farklı mücadeleler baş göstermeye başlamıştı. Şii Sünni mücadelesi sonrası Sünniler çaresiz kalınca Osmanlı’nın desteğini talep ettiler. Bu çağrıya kayıtsız kalmaya ordu, İran’a gitti ama burada Rusya’nın olduğunu fark ettiler. Fransa araya girerek Osmanlı ile Rusya arasında İstanbul Antlaşmasına imza atıldı. 

  • Gence, Kara bağ, Revan ve Tebriz Osmanlı toprağıdır. .
  • Hazar Denizi’nin kuzeyi ve Dağıstan Rusların olacak.
  • Bu antlaşma Osmanlı ile Rusya arasında yapılan ilk ittifak antlaşması olarak kayıtlara geçmiştir.

Patrona Halil İsyanı () Nedir?

Osmanlı’nın İstanbul gibi merkezi yerleri keyif çatarken halkta durum aynı değildi. Patrona Halil, bu durumu hazmedemedi. Birileri kesesini dolduruyor, milletin hakkını yiyor, diğer yandan eğleniyordu. Patrona Halil isyanın ateşini yakmış olsa da tek neden bu değildi. İbrahim Paşa, kendi akrabalarını çok yüksek makamlara atamıştı. Ayrıca İran ile yapılan mücadelede de istenen başarı sağlanamamıştı. Neticede isyan başladı ve İbrahim Paşa isyanda öldü. monash.pw ise tahtı bırakmak zorunda kaldı. Lale Devrinin bitişinden sonra tahta gelen padişah ise monash.pw’tur. İsyan eden vatandaşlar bahçeleri talan ederken matbaaya zarar vermemişti. Aslında bu dönemki halkın bütün yeniliklere de karşı çıkmadığını ortaya koydu. 

Post Views

Bu İçeriği Nasıl Buldunuz ?

Lalenin, Orta Asya’dan Hollanda’ya yolculuğunda en ziyade dinlendiği yerlerden biri, İstanbul olmalı. Plastik özelliğiyle renk ve bizim değiştirmekte eline kolay su dökülemeyen lalenin bakanı çarpıcı renkleriyle sarhoş eden özelliği, bir asırdır Lale Devri dediğimiz dönemin de karakterine damgasını vuracaktır. Bir rahatlama, keyif ve eğlenme devri ama aynı zamanda sonu pek kanlı biten bir başka çılgınlık: Patrona İsyanı ve sonrasında yaşananlar. Bu isyanı Ariel Salzmann “gülün laleye başkaldırısı” diye nitelendirmişti.

Öte yandan “acı çiçeği”dir lalenin bir başka adı. Yüzü kırmızıdır, çünkü içinde fokurdayan aşk ateşi (nâr-ı aşk) yüzüne vurmuştur. Ateş gibi yakıcıdır ve acıdan bağrı yanmış ve üstü başı yırtılmıştır. Gönlü yaralı bereli, elbisesi ise kanlıdır. Gamlıdır. Fakat lale yalnızca Hersekli Arif Hikmet’in dediği gibi, ayrılık acısının kanlı yarasını açtırmaz aşığın gönlünde; aynı zamanda ümit bahçesinde feyiz lalesini de açtırır;

Dağ-ı hu-geşte-i hicran degül sînemde
Açdı gülzâr-ı ümidimde kazâ lâle-i feyz.

Bu içi beni, dışı seni yakar çiçeğinin sevildiği, yüceltildiği, üzerine titrendiği dönemin de benzer bir karakter taşımasından daha tabii ne olabilir. Lale Devri de dışarıdan bakıldığında simli elbiseleriyle pek bir göz kamaştırır ama içine atf-ı nazar edildiğinde o yaralı bereli beşerî realiteyle yüz yüze gelinir. Kâğıthane’de helva sohbetleri ile mıknatıs üzerine oluşan merakın, “Lü’lü-i ezrak” (nar mızrağı) adlı lalenin binlerce altının eritici sıcaklığına bürünen hikâyesi ile Avrupa makine dokumacılık ürünlerinin piyasamızı sarsışının, İstinye’de bülbülleri “rayegân” dinlemeye koşan Nedim’in şuh gazelleri ile Doğubeyazıt’taki İshak Paşa sarayında kâtip olan Ahmed-i Hânî’nin Mem u Zin mistisizminin aynı dönem’de yaşandığı kuşku uyandırırsa da realitenin sert yastığı her zaman keyif vermez. Bizi düşünmeye davet eder.

Maalesef “düşünme, ezberle” diyen bir eğitim sisteminin Lale Devri’ni de bütün bu çelişkileriyle yansıtmasını beklemek safdillik olurdu. Charles Dickens’ın “Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü” tekerlemesinin sadece bir roman başlangıcı değil, zamanın bütün partiküllerinde geçerli bir röntgen filmi olduğunu bilmezsek tarihe yaklaşımımız her zaman çocuksu kalmaya mahkûmdur.

Lale Devri de diğer devirler gibi en iyi, diğer devirler gibi en kötü özellikleri barındıran bir döneme yüzyılın başında bir şair (Yahya Kemal) ile bir tarihçinin (Ahmed Refik) elbirliğiyle koydukları isimdir. Yani Lale Devri’nde yaşayanlar Lale Devri’nde yaşadıklarını bilmeden yaşıyorlardı! İsim arkadan geldi genellikle olduğu gibi.

Şiir, müzik, sohbet, kadınların kamusal hayata açılmaları, israfın artışı. Binlerce midye kabuğunda yakılan kandillerin geceleri Boğazın akıntılarına bırakıldığı Çırağan safaları vs. Ancak bu devrin görünmeyen yüzünde neler yaşandı? Mesela bir süredir Osmanlı yönetiminin yerli sanayii teşvik çabasında olduğu neden gündeme getirilmez? Peki buna neden ihtiyaç duyulmuştu? Çünkü artık İngiliz, Fransız fabrika ürünleri gümrük duvarını aşıp iç piyasayı etkileyecek, Kapalı Çarşı esnafını yerli malını satamaz duruma düşürecekti. Çapı küçüktü ama Avrupa sanayileşmesinin ilk etkileri dalga dalga geliyordu. Bu tehlike karşısında Damat İbrahim Paşa dokumacılara, çini imalatçılarına vs. teşvik uygulamasını başlatmış, hatta bu amaçla Tekfur Sarayı’nı imalathane olarak onlara tahsis etmişti.

Öte yandan Lale Devri’nde bilimsel faaliyetlerde bir canlanma görülür. Nitekim İngiliz sefirinin hanımı Lady Montagu Türklerin Lale Devri’nde çiçek aşısını bulmuş olduklarını ama İngilizlerin bundan habersiz olduklarını Mektuplar’ında anlatır.

Öte yandan bu dönemde matbaanın kurulduğu ve Levni’nin tablolarında gördüğümüz gibi sanat anlayışında somuta yönelme eğiliminin başladığı söylenmelidir. İbrahim Müteferrika’nın matbaası ile paralel bir kültürel çiçeklenme, yine Damat İbrahim Paşa’nın başını çektiği tercüme faaliyetidir ki, bizde demokrasiden ilk bahseden kitabın yazarı da Müteferrika’dır. Tarih, coğrafya, sözlük, haritacılık gibi alanlarda basılan kitaplarla kısa süreli de olsa matbaanın faaliyete geçmesi Osmanlı/İslam dünyası açısından önemli bir değişimi haber vermektedir.

Sanatta somuta yönelme dedik, bunun belki de en çarpıcı örneğini, Üsküdar Rabia Gülnuş Sultan (İskele) Camii’nin yola bakan duvarına yapılan çeşmenin aynasındaki stilize değil, somut meyveler (tabakları dâhil) adeta mermerin üzerine “hakk” edilen resim arzusunu ele verir gibidir. Ancak bu ilginç çeşmede daha çarpıcı olan husus, somutun natürmorda giden yolda tabloda değil bir mermer zemin üzerinde, boyanarak değil, mermere işlenerek bir kavun ve kavunun üzerine saplanmış bir bıçağın, yani bir hareketin de görülmesidir. Böylece artık cenneti sembolize eden meyvelerden günlük hayatın bir parçası olan serinletici bir meyveye geçerken aynı zamanda onun beşerî tarafını vurgulayan bir eylemin de mermerin tenine yansıtılması gibi bir işleve bürünmüştür hakkâklık sanatı.

Velhasıl, Lale Devri bir kabuk değiştirme, bir dönüşüm ve bir iç hareketin oluşum dönemidir. Tıpkı lalenin renklerinin çarpıcılığı ile içini gözlerden gizlediği gibi Lale Devri de parlaklığıyla iç dünyasını bizden gizlemekte, daha soğukkanlı ve dikkatli bir yaklaşımı talep etmektedir.

İlgili

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır