lozan barış antlaşması maddeleri / Lozan Antlaşması maddeleri ve önemi nedir? Lozan Antlaşması kaç madde? - Molatik Tarih

Lozan Barış Antlaşması Maddeleri

lozan barış antlaşması maddeleri

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 16. MADDESİNE GÖRE TÜRKİYE’NİN RIZASI OLMADAN MUSUL VE KERKÜK’ÜN STATÜSÜ DEĞİŞTİRİLEMEZ, IRAK’IN KUZEYİNDE VE BU BAĞLAMDA SURİYE’DE YENİ ÜLKESEL STATÜLER ORTAYA ÇIKAMAZ, TÜRKİYE KIBRIS’TAN DIŞLANAMAZ

Türkiye’nin Kıbrıs sorunundan haberdar olmadığı, diğer bir ifade ile Türkiye’nin Kıbrıs diye bir sorununun olmadığı 1950’li yıllarda, İngiltere, Lozan’ın 16’ncı maddesine dayanarak Türkiye’yi Kıbrıs meselesinin içine çekti. Lozan Barış Antlaşması’nın belirleyici aktörlerinden olan ve Kıbrıs’ta zor şartlarla karşı karşıya kalan İngiltere, Kıbrıs’ın geleceği konusunda, ilgili taraf kimliğini ve Lozan’ın hukuki zeminini Türkiye’ye hatırlattı. Diğer bir deyişle o dönemde Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeler İngiltere’yi, Lozan’ın 16’ncı maddesini lafzı ve ruhuyla uyumlu olacak şekilde, olması gerektiği şekliyle Türkiye lehine kullanmaya zorladı. Aynı hukuki zemin bugün Musul, Kerkük ve Irak’ın kuzeyi için de mevcuttur. Tabii ki iyi kullanılabildiği ve değerlendirebildiği takdirde...

Türkiye-Irak sınırının nasıl belirleneceği Lozan Barış Andlaşması’nın 3’üncü maddesiyle düzenlenmiştir. Bu madde hükmünün gereği olarak yapılan ve Lozan’ın tamamlayıcısı niteliğinde bir belge olan 5 Haziran 1926 tarihli Türkiye ile İngiltere ve Irak Arasında İyi Komşuluk Andlaşması ile Irak’ın ülkesel statüsü tespit edilmiştir. Türkiye bu andlaşma ile belirlenen sınırın dışında kalan topraklar üzerindeki veya bu topraklara ilişkin olarak her türlü haklarından ve sıfatlarından, Lozan’ın 16’ncı maddesi ile Irak Devleti lehine feragat etmiştir. Ancak aynı madde hükmü ile Kıbrıs örneğinde olduğu gibi bu topraklar üzerinde ilhak, istiklal veya herhangi bir idare şekli hakkında esas kabul edilen veya edilecek olan bütün kararlar konusunda, Türkiye’nin söz hakkına sahip olacağı saklı tutulmuştur.

 

Kıbrıs’ın geleceği

 

4 Haziran 1878 tarihli Türk-İngiliz Savunma Andlaşması ile egemenlik hakkı Osmanlı Devleti’ne ait olmak üzere Kıbrıs’ın yönetimi İngiltere’ye devredildi. İngiltere, Osmalı’nın Birinci Dünya Savaşı’na katılmasını bahane ederek, 5 Kasım 1914’te adayı ilhak etti. Ancak Kıbrıs’ta 350 yıl süren Türk egemenliğinin sona ermesi, Lozan Barış Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi ile hukukileşti. Antlaşmanın 20’nci maddesi hükmü ile Türkiye, İngiliz Hükûmeti’nce 5 Kasım 1914 tarihinde ilan edilen, Kıbrıs’ın İngiltere’ye iltihakını tanımaktadır. Ölü doğmuş bir antlaşma olan Sevr’e göre de (madde 132) Osmanlı, Britanya Hükûmeti’nce 5 Kasım 1914’te açıklanan ilhakı tanıyor, Kıbrıs üzerindeki veya Kıbrıs’a müteallik bütün hukuk ve tasarruflarından feragat ediyordu. Lozan’da, Sevr’de olduğu gibi İngiltere’nin Kıbrıs’ı ilhakı tanınmakla birlikte, Türkiye’nin birinci öncelikli ilgili devlet olarak Kıbrıs’ın geleceği konusunda söz hakkına sahip olacağı 16’ncı madde ile saklı tutuldu.

Lozan’ın 16’ncı maddesinin karmaşık bir üslupla kaleme alınmasında aktif rol oynayan ve maddenin lafzı ve ruhuyla ne anlama geldiğini iyi bilen İngiltere, Ada’daki şartları ve aleyhinde gelişen olayları değerlendirerek, Lozan’ın 16’ncı maddesinden yararlanma yoluna gitmiş ve haklı olarak Türkiye’yi Kıbrıs sorununun içine çekmişti. Lozan Barış Andlaşması yürürlükte olduğu sürece; Türkiye, Antlaşmanın 16’ncı maddesi hükmüne dayanarak, Kıbrıs uyuşmazlığının taraflarından biri kimliğiyle bu uyuşmazlığın çözüm mekanizmaları içerisinde geçmişte olduğu gibi yer almalıdır. Andlaşmalar hukuku temelindeki bu bakış açısı ile Türkiye’nin Musul, Kerkük ve Irak’ın kuzeyine ilişkin uyuşmazlıkların da çözüm mekanizmaları içerisinde yer alması gerekmektedir.

 

16’ncı madde ne diyor?

 

Lozan Barış Antlaşması’nın 16’ncı maddesi egemenlik devrine konu olan Kıbrıs, Musul, Kerkük ve Ege Adaları gibi diğer bütün ülke kesimleri ile ilgili genel nitelikli ortak bir düzenleme getirmektedir. Bu madde;

Türkiye, işbu Andlaşmada belirtilen sınırlar dışında bulunan topraklar üzerindeki ya da bu topraklara ilişkin olarak, her türlü haklarıyla sıfatlarından ve egemenliği işbu Andlaşmada tanınmış adalardan başka bütün öteki adalar üzerindeki her türlü haklarından ve sıfatlarından vazgeçmiş olduğunu bildirir; bu toprakların ve adaların geleceği (kaderi), ilgililerce düzenlenmiştir ya da düzenlenecektir. ...” hükmünü düzenlemektedir.

Bu madde hükmünde iki nokta önem arz etmektedir. Birincisi; Türkiye’nin egemenliğini devrettiği ülke kesimleri üzerindeki her türlü haklarından ve sıfatlarından vaz geçtiğini kabul etmesidir. İkincisi ise; egemenliğini devrettiği ülke kesimlerinin geleceğinin ilgililerce düzenlenmiş veya düzenlenecek olmasıdır.

Birinci nokta esas alınarak, Türkiye’nin, Lozan’dan sonra, egemenlik devrine konu olan ülke kesimleri üzerinde hiç bir hak iddia edemeyeceği ileri sürülebilir. 16’ncı maddenin sadece lafzına bakıldığı zaman böyle bir iddianın haklılık payı yüksek görülmektedir. Unutulmamalıdır ki Türkiye, Lozan’a Sevr Andlaşması’nı reddederek gelmiştir. Genel nitelikte bir toptan feragat hükmü Sevr’in 132’nci maddesinde vardı. Lozan’ın 16’ncı maddesi, Sevr’in 132’nci maddesinin muadili olarak hazırlanmıştı. Türkiye’nin itirazları sonucu değiştirilen ve Lozan Barış Andlaşması’nın 16’ncı maddesine karşılık gelen ilk taslağında da Sevr benzeri bir feragat hükmü vardı.

16’ncı maddenin taslağında; “Türkiye, ... egemenliklerini devrettiği ülke kesimleri üzerinde ilhak, istiklal veya herhengi bir idare şekli hakkında esas kabul edilen veya edilecek olan bütün kararları kabul ve tasdik eder.” şeklinde bugünkü Türkçe ile ifade edilebilecek hüküm mevcuttu. Buna göre egemenlik devrine konu olan ülke kesimlerine, bu bağlamda Kıbrıs, Musul, Kerkük ve Irak’ın kuzeyine ilişkin ileride alınacak kararları Türkiye’nin peşinen tanımış olması isteniyordu. Bu durumda Türkiye bu ülke kesimleriyle ilgili olarak hiçbir söz hakkına sahip olamayacaktı.

Bu nedenledir ki Türkiye, 16’ncı maddenin ilk şekline itiraz etmiştir. Bu düzenleme değiştirilip 16’ncı madde nihai şeklini alıncaya kadar Lozan Barış Konferansı’nda çetin tartışmalara yol açmış ve hatta görüşmelerin kesilmesine neden olmuştur.

Böylece Türkiye’nin Kıbrıs ve Ege Adaları’nda olduğu gibi Musul ve Kerkük’ün geleceğine ilişkin haklarını gasp eden hükmün tasarıdan çıkarılması sağlanmış ve 16’ncı madde bugünkü halini almıştı. Türkiye Lozan Barış Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinden sonra, 16’ncı maddede sözü edilen ilgililerden biri, daha doğru bir ifade ile birinci öncelikli ilgili devlet olarak, egemenliğini devrettiği ülke kesimlerinin geleceği konusunda söz hakkına sahip olacağını saklı tutmuştur.

Sonuç olarak, Lozan Barış Antlaşması’na göre Türkiye’nin rızası olmadan Musul ve Kerkük’ün statüsü değiştirilemez, Irak’ın kuzeyinde ve bu bağlamda Suriye’de yeni ülkesel statüler ortaya çıkamaz. Ve de Kıbrıs’ta şu veya bu şekilde dışlanamaz, her ne aksi irade, istek ya da talep olursa olsun Türkiye’nin onayı olmadan ne bugün ne de gelecekte hiçbir statü değişikliği olamaz. Esasen Lozan’da söz konusu olan tüm eski Osmanlı Devleti topraklarında Türkiye’nin onayı olmadan sınır değişiklikleri ve devlet kurmalar olamaz. Bu son derece açık hukuki bir gerçektir. Türkiye’nin bundan faydalanması gerekir.

 

TÜRK DEGS BAŞKANI  

(M) TÜMAMİRAL DOÇ. DR. CİHAT YAYCI

Lozan Antlaşması nedir ve ne zaman imzalandı?

Lozan Antlaşması Maddeleri

4 bölüm halinde düzenlenen ve toplamda 143 maddeden oluşan Lozan Antlaşması maddeleri şu şekildedir:

  • Türkiye – Suriye Sınırı: 1921 yılında Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşması’nda çizilen sınırlar kabul edilmiştir. (1939’da Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmasıyla bugünkü şeklini almıştır.)
  • Türkiye – Irak Sınırı: Musul ve Kerkük sorunu sebebiyle çözülememiştir. (1926 yılında imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul; İngiltere mandası altındaki Irak’a bırakılmıştır.)
  • Türkiye – SSCB Sınırı: 1921 yılında imzalanan Moskova ve Kars Antlaşmalarında çizilen sınırlar kabul edilmiştir.
  • Türkiye – İran Sınırı: 1639 yılında imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması ile belirlenen sınır aynı kalmıştır.
  • Türkiye – Yunanistan Sınırı: Meriç Nehri iki ülke arasında sınır kabul edilmiştir. Yunanistan’dan savaş tazminatı olarak Karaağaç alınmıştır.
  • Türkiye – Bulgaristan Sınırı: 1913 İstanbul Antlaşması ve Bulgaristan’ın 1. Dünya Savaşı sonrası imzaladığı Nöyyi Antlaşması’na uygun olarak kalmıştır.
  • Adalar: Bozcada, Gökçeada ve Tavşan Adaları Türkiye’ye, On İki Ada, Meis ve Rodos İtalya’ya, Kıbrıs İngiltere’ye, geri kalan adalar ise Yunanistan’a bırakılmıştır.
  • Tüm kapitülasyonlar kaldırılmıştır.
  • Boğazların yönetimi Milletler Cemiyeti’nin garantisi altında başkanlığı Türkiye’ye bırakılan uluslararası bir komisyona bırakılmıştır. (Türkiye, 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile boğazlar üzerindeki tüm denetimi sağlamıştır.)
  • Türkiye’deki tüm azınlıklar Türk vatandaşı kabul edilmiştir.
  • Gümülcine ve Selanik’teki Türkler ve İstanbul, Bozcaada ve Gökçeada’daki Rumlar hariç olmak kaydıyla Rumlar ile Türkler mübadele edilecektir.
  • 1. Dünya Savaşı’nın galiplerine herhangi bir tazminat ödenmeyecektir.
  • Osmanlı Devleti’nin almış olduğu dış borçlar, imparatorluktan ayrılan devletlerin gelirlerine ve büyüklüklerine oranla pay edilecektir.
  • 1881 yılında Kurulan Duyun-i Umumiye kaldırılacaktır.
  • Türkiye’de bulunan yabancı okullar, Milli Eğitim’in esaslarına göre eğitim vermeye devam edeceklerdir.
  • Fener Rum Patrikhanesi, İstanbul’da kalmıştır.

Lozan Antlaşması Sonuçları

24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması sonuçları şunlardır:

  • Misak-ı Milli kararları büyük oranda gerçekleştirilmiş ve gerçek bir tam bağımsızlık sağlanmıştır.
  • Kurtuluş Savaşı’nda kazanılan askeri zaferler, siyasi bir zaferle taçlanmıştır.
  • Sevr Antlaşması’nın dayattığı şartlar ortadan kaldırılmıştır.
  • Kurulan yeni Türk devleti, İtilaf Devletleri tarafından tanınmıştır.

Lozan Antlaşması Önemi

Lozan Antlaşması; içeride ve dışarıda bağımsız yeni bir Türk devleti kurulduğunun, tüm dünya tarafından onaylandığını gösteren hukuki bir belgedir. Bu özelliği ile Lozan Barış Antlaşması; Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi olarak değerlendirilebilir.

Lozan Antlaşması nedir? 99 yıl sonra neden hala tartışılıyor? Antlaşmanın gizli maddeleri var mıydı?

Lozan Antlaşması'nın 99. yıl dönümü. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin uluslararası hukuki temelini oluşturan antlaşmanın müzakerelerine 20 Kasım 1922'de İsviçre'nin Lozan şehrinde başlandı. 24 Temmuz 1923'e kadar geçen 8 aylık süre içerisinde çetin müzakereler sonucunda imzalandı ve Sevr Antlaşması'nın yerini aldı.

Kimine göre Sevr sonrası yoktan var edilen büyük bir zafer olarak kimine göre Misak'ı Milli'den ödünler veren bir 'masa başı yenilgisi' olarak görülen Lozan'a ilişkin tartışmalar hala devam etmekte.

Misak-ı Milli nedir?

'Milli yemin' anlamına gelen bu isim Osmanlı Mebusan Meclisi'nin 28 Ocak 1920'de gizli bir oturumda kabul ettiği metnin adıdır. Meclis'te Felah-ı Vatan (Vatanın kurtuluşu) adlı grup tarafınca yazılan bu metin altı maddede ülkenin olması gereken sınırlarını belirtir.

Bu sınırlar kabaca bugünkü Türkiye haritası artı Musul, Kerkük ve Batum'u içine alan sınırlardı. Gizli oturumda kabul edildikten hemen sonraki gün dünyaya ilan edildi. 

Bu metnin ilanı üzerine İngilizler meclisi bastı ve içlerinde Rauf Orbay'ın da olduğu Misak-ı Milli'ye öncülük eden isimleri tutuklayarak Malta'ya sürgün ettiler.

Lozan 'mitleri': Gizli maddeler ve 2023

Lozan'ın gizli maddeleri yoktur.

İngiltere'nin içinde olduğu bir müzakere ortamında savaşın kazanılmasında önemli rol oynayan ABD'nin ortaya koyduğu 'Wilson İlkeleri'ne aykırı hareket edilmesi düşünülemez. 

1918'de açıklanmış olan bu ilkelerin ilk maddesi de uluslararası antlaşmalarda gizli maddelerin olmaması veya gizli şekilde uluslararası antlaşmalar yapılmamasıdır.

Bazı maddeler gizli dahi olacak olsa meclis tarafından onaylanması gerekir. Bunun için gizli meclis oturumu yapılmış dahi olsa bu kayıtların artık gizliliği kalkmıştır ve bu iddialara ilişkin hiç bir kayıt, belge veya hatırat yoktur. Şimdiye kadar gün yüzüne çıkmamış olan bu maddelerin spekülasyondan ibaret olduğu biliniyor.

Ayrıca antlaşmanın 2023'e kadar veya herhangi bir başka tarihe kadar geçerli olduğunu öne süren hiçbir resmi belge bulunmuyor. Böyle bir ifade olduğunu ve olduğu takdirde Türkiye tarafınca kabul görmüş olabileceğini düşünmek için de geçerli bir sebep yok. Bu mit, antlaşma imzalandığından bu yana Türkiye'de komplo teorisi şeklinde nesilden nesle aktarılarak bugünler hala dillendiriliyor.

"Buhran sonrası ayağa kalkarak evini yeniden inşa eden bir halkın tapu senedi"

Lozan, 1912 ve 1922 yılları arasında 10 yıl süren önce Balkan savaşları ardından Dünya Savaşı ve ardından Milli Mücadele ile bitap düşmüş bir halkın olabilecek tüm kozlarını ortaya koyduğu bir antlaşma oldu.

9 Eylül 1922'de İzmir'e girerek savaşa noktayı koyan Mustafa Kemal Paşa komutası altındaki ordu, vazifesini yerine getirmiş geriye eli güçlü şekilde masaya yeniden oturarak devletin ve milletin geleceğini garanti altına almak kalmıştı.

Mudanya sözleşmesi ile Yunan ordusu Meriç nehrinin batısına çekildi ancak nihai bir barış anlaşması imzalanıncaya kadar Boğazlar çevresindeki Türk ve müttefik askerleri bulundukları yerleri terk etmedi. Yani eğer nihai uzlaşmaya varılmasaydı savaş kaldığı yerden devam edebilirdi.

Mudanya sözleşmesi ile Lozan görüşmelerinin başlangıcı arasında geçen 40 gün içerisinde ise saltanat kaldırılarak Osmanlı devletinin resmen sona erdiği ilan edildi. Yeni doğan Türkiye Cumhuriyeti devletinin ne kadar sağlam temeller üzerine inşa edileceği de Lozan'da belirlendi.

Atatürk ve İsmet İnönü müzakereler boyunca mümkün olan en sert ve keskin hamleleri yapmak ve Türkiye adına olabilecek en kazançlı antlaşmayı elde etmek istemiş ancak Lozan'daki görüşmeler ve diplomatik hamleler bazı alanlarda mecburi yumuşatmalar ve ödünler vermeyi zorunlu kılmıştır.

Sevr ile karşılaştırıldığında Lozan'da elde edilen sonucun son derece açık bir zafer olduğu ancak hedeflenen en yüksek noktalar düşünüldüğünde bazı eksiklikleri de olduğu değerlendirilmektedir.

Türk heyetinin yeterli diplomasi tecrübesinin olmadığı ve karşılarında İngiltere'nin, Fransa'nın en kurt siyasetçilerinin, ömrünü dışişlerine adamış diplomatların bulunduğu bilinen bir gerçektir.

Apoletlerini çıkararak Lozan'a giden 39 yaşındaki İsmet İnönü'nün omuzlarında sadece Misak-ı Milli değil, kapitülasyonlar, Osmanlı borçları, azınlıklar gibi genç cumhuriyet için daha birçok hayati konunun ağırlığı ve sorumluluğu vardı.

İsmet İnönü 1973'te TRT'ye verdiği bir demeçte ve hatıratlarında tüm tecrübesizliğine rağmen Lozan görüşmeleri sırasında oturma düzeninden açılış konuşmasına kadar her konuda yeri geldiğinde itiraz ettiğini ve beraberindeki uzmanlar heyeti ile müttefiklere karşı cephedeki savaşı adeta devam ettirdiğini anlatıyor.

Lozan Antlaşması'ndaki önemli noktalar

  • Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşması'nda çizilen sınırlar kabul edildi.

  • Musul konusunda uzlaşma sağlanamadığı için, İngiltere ve Türkiye daha sonra kendi aralarında görüştüyse de konu 'Musul sorunu' olarak devam etti. Türkiye uluslararası tüm girişimleri yaptı ancak sonunda iç ve dış nedenlerle 1926'da Türkiye, İngiltere ve Irak arasında imzalanan Sınır ve İyi Komşuluk Antlaşması ile Musul üzerindeki iddialarından vazgeçti.

  • Mudanya ateşkesi sırasında oluşan sınır Türkiye il Yunanistan arasındaki resmi sınır haline geldi. Karaağaç istasyonu ve Bosnaköy gibi yerler Yunanistan'ın Batı Anadolu'da yaptığı tahribata karşılık savaş tazminatı olarak Türkiye'ye verildi.

  • Midilli, Limni, Sakız, Semadirek, Sisam ve Ahikerya adaları üzerindeki Yunan hakimiyeti askeri amaçlarla kullanılmaması şartıyla kabul edildi. Bu adaların Yunanistan'a geçişi Osmanlı'nın 1913'te imzaladığı Atina Antlaşması ile gerçekleşmişti. Türkiye'ye üç milden az mesafede bulunan Bozcaada, Gökçeada ve Tavşan Adaları ise Türkiye'ye ait kabul edildi. Daha önce 1912'de Uşi Antlaşması ile İtalya'ya geçici olarak verilen on iki ada da yine silahsızlandırılmaları karşılığında İtalya'da kaldı. Lozan'a göre Gökçeada ve Bozcaada'ya Türkiye'nin kısmi özerklik vermesi gerekiyordu ancak Türkiye bu şartı hiç bir zaman uygulamadı.

  • Müslüman olmayanlar azınlık olarak tanımlandı ve tüm azınlıklar Türk uyruklu kabul edilerek pozitif ayrıcalıklar olmayacağı gibi herhangi bir hak eksikliği de olmayacağı kayda geçirildi. Ancak kendilerine ait dini ibadethaneler, okullar, sosyal kurumlar ve benzeri vakıfların masraflarını kendilerinin karşılayacağı belirtildi.

  • Anadolu'daki Rumlar ile Yunanistan'daki Türklerin mübadele edilmeleri karara bağlandı.

  • 400 yıllık Türkiye-İran Sınırı değişmedi.

  • Kapitülasyonlar tümüyle kaldırıldı.

  • Savaş tazminatlarından vazgeçildi.

  • Osmanlı'nın dış borçlarını düzenleyen ve denetleyen yabancıların elindeki Düyun-u Umumiye kaldırıldı ve borçlar, imparatorluktan ayrılan devletler arasında paylaştırıldı. Türkiye'ye düşen bölüm taksitlendirilerek Fransız frangı olarak ödenmesi kabul edildi.

  • Boğazlardan askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında geçebilir denildi. Ancak Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla başkanı Türk olan uluslararası bir kurul oluşturulması hükme bağlandı. Bu madde aynı zamanda Milletler Cemiyeti'nin güvencesi altında alındı. Bu haliyle Türk askerlerinin de Boğaz'a girişi yasaklanmış oldu ancak bu hüküm, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirildi.

  • Yabancı okulların Türkiye'nin koyacağı kanunlar doğrultusunda eğitime devam edebileceği kararlaştırıldı.

  • Dünya Ortodokslarının dini lideri durumundaki patrikhanenin siyasi yetkilerinden arındırılarak İstanbul'da kalmasına izin verildi.

  • Türkiye Lozan AntIaşması'nın 20. maddesiyle Kıbrıs'taki İngiltere egemenliğini kabul etmiştir.

Bir efsane nasıl doğdu: Lozan'ın gizli maddeleri

2023 yılında Lozan'ın 'gizli maddelerinin' açıklanacağı tartışmalarına yönelik TBMM Başkanı Şentop, "Gizli madde yok" dedi. 'Gizli madde' tartışmaları ise yeni değil, yıllar öncesine dayanıyor.

DUVAR - Lozan Barış Antlaşması, 1. Dünya Savaşı sonrası 24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan şehrinde imzalandı. TBMM hükümetini, İsmet İnönü başkanlığında Dr. Rıza Nur Bey ve Hasan Saka'dan oluşan heyet temsil etti. Antlaşma, TBMM hükümeti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Lozan Krallığı tarafından imzalandı. 

Ancak antlaşmanın 'gizli maddeleri' olduğu tartışmaları başladı. Bununla ilgili ilk tartışma kayıtlara göre, 6 Mart 1923 yılında Meclis'te bir konuşmayla gündeme geldi. Dönemin Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey, hükümetin Lozan görüşmelerinde Meclis'ten 'gizli' işler çevirdiğini dile getirdi. 

Bu tartışma uzun yıllar aralıklarla devam etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2016 yılında, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan '27. Muhtarlar Toplantısı'nda "Tarihte bize ne yaptılar? 1920'de bize Sevr'i gösterdiler, 1923'te Lozan'a bizi razı ettiler. Birileri de Lozan'ı 'zafer' diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada" diyerek tartışmaları yeniden gündeme taşıdı.

AK Partililer tarafından zaman zaman Lozan'da 'gizli' maddeler olduğu ve 100 yıl sonra yani 2023 yılında bunların açıklanacağına dair beklentiler dile getirildi. KONDA'nın 2018'de yaptığı bir araştırma, antlaşmadaki maddeler nedeniyle Türkiye'nin madenlerini çıkarıp kullanamadığına, bu nedenle ekonomik olarak gelişemediğine inanların oranının yüzde 48 olduğunu ortaya koydu. 

Aynı yıl Yeni Akit'te çıkan bir haberde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla Lozan Antlaşması'nın dijital ortama aktarılacağı ve böylece gizli maddelerin halka açılacağı belirtiliyordu.  

2022 yılında biri, söz konusu iddiayı CİMER'e sordu. CİMER'den gelen yanıtta, “Lozan Barış Antlaşması'nda gizli maddeler bulunmamakta olup, maden çıkartmamıza engel teşkil eden herhangi bir madde yer almamaktadır” ifadeleri yer aldı. 

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır