lozanin onemi / Lozan Antlaşması yılı: Lozan Antlaşması’nın önemi ne? - Son dakika haberleri – Sözcü

Lozanin Onemi

lozanin onemi

Lozan Antlaşması Nedir? Lozan Antlaşması Tarihi, Maddeleri, &#;nemi Ve Sonu&#;ları Kısaca &#;zeti

Haberin Devamı

l Boğazların yönetimi için başkanı bir Türk olacak şekilde bir kurul kurulmuştur.

l Türkiye savaş tazminatı olarak Yunanistan’dan karaağaç mevkiini almıştır.

l Azınlıklar Türk vatandaşı sayılmıştır.

l Kapitülasyonlar kesin ve net bir şekilde kaldırılmıştır.

l Patrikhaneye özel ayrıcalıklar verilmemiştir.

l Yabancı okulların hepsi milli eğitim bakanlığına bağlanmıştır. 

LozanAntlaşması Önemi

 Lozan Antlaşması ile birlikte pek çok ülkenin Türkiye cumhuriyeti üzerinde olan baskısı ortadan kalkmıştır. Fakat Lozan Antlaşması ile tüm sorunların çözülmediği ve bir süre görüşmelere ara verildiği düşünülmüştür. 

 Bu durum karşısında Lozan Antlaşması oldukça şiddetli tartışmalar içerisinde imzalanmış ve hayat geçmiştir. Lozan Antlaşması sonrandı resmen bir Türk cumhuriyeti kurulmuş ve hayat geçmiştir. Türkiye için Lozan Antlaşması sonrasında ikinci Türkiye büyük millet meclisi dönemi başlamıştır. 

Haberin Devamı

LozanAntlaşması Sonuçları

 Lozan Antlaşması ile birlikte en çok merak edilen devletin rejimi ve saltanat ne olacak sorularına kesin bir şekilde cevap verilmiştir. Lozan Antlaşması ile birlikte devlet rejimi, Cumhuriyet ve saltanat ise kaldırılmıştır. Bu nedenle v sonuçları Yeni Türkiye cumhuriyeti açısından son derece önemli olmaktadır. 

 Osmanlı devletinden kalan bazı sorunlar Lozan Antlaşması görüşmeleri sırasında oldukça zor bir çözüme ulaşmıştır. Fakat eden sonunda her iki devlet içinde en sağlıklı durum uygun görülmüştür. Ayrıca Lozan Antlaşması sonrasın da hala çözüme kavuşturulamayan ve Türkiye lehine, aleyhine çözülen birçok durum mevcuttur.

Lozan’ın önemi

İngiltere ve müttefikleri Konferans’a, Türkiye’yi hâlâ, Dünya Savaşı’nın yenik ülkesi görerek gelmişti. Almanya ve Avusturya’ya Versailles’da yapılanın benzeri, Lozan’da Türkiye’ye yapılacak ve Küçük Asya’daki Batı çıkarları korunacaktı. Ortadoğu’ya verilecek yeni biçim, uluslararası bir anlaşmayla meşrulaştırılacak, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ticari ve hukuki ayrıcalıkların (kapitülasyonlar) korunması koşuluyla, Yeni Türkiye’nin sınırları belirlenecekti.
Sınırlar, askeri eyleme bağlı olarak büyük oranda belirginleştiği için fazla zaman almayacak, “ekonomik bilinçten yoksun Türklere”, geçmişten gelen kapitülasyonlar yenileriyle birlikte kolayca kabul ettirilecekti. Eski düzen yeni koşullarla sürdürülecek, önemli bir dirençle karşılaşılmayacak, konferans uzun sürmeyecekti.

Curzon’un yanılgısı
Lozan’da, esas görüşme ve tartışma İngiltere’yle Türkiye arasında oldu. Lord Curzon, Ankara’dan gelenleri, eski Osmanlı Türkü sanıyordu. Ancak, yanıldığını çabuk anladı. İlkelerini her şeyin üstünde tutan yurtsever bir tutum ve şaşırtıcı bir irade sağlamlığıyla karşılaştı. “Doğulularda böyle şey olmaz, Türkler nasıl bu hale geldi” diyerek şaşkınlığını dile getiriyor, nedenini bir türlü anlayamadığı değişimi, çözmeye çalışıyordu.
Lozan’da ortaya çıkan “yeni Türk tipi”, ulusal hakların savunulmasında yüksek bilinç ve direnç gösteriyor; oraya neden geldiğini, neyi nasıl elde edeceğini biliyordu. Batı gazetelerinde şaşkınlık ifade eden yorumlar yapılıyor, The Times, “Acaba Türkiye, bir mucize ile uygar bir devlet mi oldu” diyordu. İngiliz Delegeler Kurulu’ndan William Tyrrell, Lozan’da karşılaştığı “yeni Türkler” için şöyle söylüyordu: “İki çeşit Türk biliyorduk; biri eski Türk, ki öldü. Biri de Jön Türk, ki artık o da yok oldu. Şimdi onlardan çok başka bir Türk tipi görüyoruz.”

Ölçülü ama atak
Mustafa Kemal, ulusal egemenlik haklarını Avrupalılara kabul ettirmek için büyük bir savaşıma girişmişti. Kapitülasyonlar tümüyle kaldırılacak, Türkiye artık kendi kararını kendi veren, her yönüyle bağımsız ve özgür bir ülke olacaktı. Bunlar, büyük devletlerin azgelişmiş ülke yöneticilerinde kesinlikle görmek istemedikleri nitelikler, sözünü bile duymak istemedikleri amaçlardı.
Yoğun bir çalışma ve her zaman olduğu gibi, ölçülü ama atak bir eylemlilik içine girdi. İçerdeki düzeysiz karşıtlıkla uğraşıp yeni devletin temelini atarken, 8 ay süren Lozan görüşmelerinin her aşmasıyla yakından ilgilendi, yurt içi çalışmalarını Lozan’daki gelişmelere göre düzenledi.
Lozan’da onaylanacak, geri çevrilecek, değiştirilecek ya da yapılacak önerilere karar veriyor, görüşme taktikleri belirliyor ve Türk Kurulu’na güç veren destek iletileri gönderiyordu.
İsmet Paşa, kendisini Lord Curzon’la eşit görüyor ve Türkiye’nin, savaş galibi İngiltere’yle eşdeğerde olduğunu gösteren davranışlarda bulunuyordu. “Biz buraya Mondros’tan değil, Mudanya’dan geliyoruz” diyordu.

İnönü’nün tarzı
Kendine özgü bir savaşım yöntemi vardı. Taktik olarak, ne denli önemsiz olursa olsun her noktayı tartışıyor, çoğu kez, savaşlardaki top atışları nedeniyle, kulaklarının iyi işitmediğini söyleyerek kimi sözleri “duymuyordu!” Önceden hazırladığı uzun konuşmalar yapıyor, durmadan arkadaşlarına danışıyordu. Sürekli olarak, Ankara’yı aramak için zaman istiyor, yanıtlarını hep ilerdeki toplantılara bırakıyordu.
Ankara’ya gerçekten çok sık danışıyordu. Önceden saptadıkları hemen tüm önemli konuları, Mustafa Kemal’e soruyor, onun bildirimleri yönünde davranıyordu. Lozan’daki “yeni Türk tipini” yaratan, kurulda görev alanlar değil, Türkiye’nin Ankara’daki yeni önderiydi.
Lord Curzon ve bağlaşıkları için rahatsız edici ana sorun, sömürge ve yarı sömürgelere yayılma olasılığı yüksek bir antiemperyalist dirençle karşılaşmış olmalarıydı. Bu direncin arkasındaki güç, Mustafa Kemal’di. Fransız Tarihçi Benoit Méchin’nin tanımıyla, “tarihte çok az insan Mustafa Kemal gibi emperyalizme karşı durabilir”di.
Mustafa Kemal, Lozan’da gerçekleştireceği işin uluslararası boyutunu, ezilen ülkelerde ortaya çıkaracağı direnci, bu direncin sömürgeci devletler için ne anlama geldiğini biliyordu. Bu güç işi başarmak için, sonuna dek gidecekti. Ezilen uluslara çağrılar yapıyor ve “Türkler artık kendilerini ezdirmeyecektir. Türklerin yapacaklarını örnek alın. Dünya, o zaman daha iyi olacaktır” diyordu.
Lord Curzon için, sömürge ve yarı sömürgelere yaygın bir bağımsızlık dönemi başlatacak Türk istemlerini kabul etmek çok güç ve İngiltere için tehlikeli bir işti. Barış yapılmalı ama koşulları Türklerin istediği gibi olmamalıydı.

Geri adım yok
Ancak, Ankara dayatıyor, geri adım atmıyordu. Ayrıca, Lozan’da sonuç alınamazsa, anlaşma dışı bırakılacak bir Türkiye, Sovyetler Birliği’ne daha çok yakınlaşabilir, bu da başka tür sakıncalı sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilirdi.
Türkiye’den, yeni bir savaşı göze alan açıklamalar geliyordu; oysa Avrupa’nın savaşacak gücü kalmamıştı. Karşılaşılan siyasi açmaz, dünya siyasetine yön vermeye alışkın büyük devlet yöneticilerini, şimdiye dek hiç yaşamadıkları bir çaresizlik içine sokmuştu. Çaresizlik, blöf politikasıyla aşılmaya çalışıldı. Ancak, Ankara korkutmaya dayalı gerçekdışı girişimleri kavrıyor ve önlem geliştirecek bilinçli bir tutum sergiliyordu.

BAŞKA BİR SÖZCÜK
Lord Curzon, çaresizliğini o denli açık ediyordu ki, üzerinde güneş batmayan Büyük Britanya İmparatorluğu’nun diplomatlığıyla ünlü bu Dışişleri Bakanı, “Türkiye için rahatsız edici oluyorsa, kapitülasyon yerine başka bir sözcük kullanabiliriz” gibi gülünç önerilerde bulunabiliyordu.
Görüşmeler, 4 Şubat ’te kesildi. ABD delegasyonu, Konferans’ın kesilmesinin ana nedenini, Washington’a, “Türklerin, özel yargı hakları ve ekonomik imtiyazlara ait hükümlerde, her türlü uzlaşmayı reddetmeleridir” diye bildirmişti.
Mustafa Kemal, Türkiye’nin kararlılığını göstermek için, Lozan’daki karar vericilere gönderme yapan uyarı niteliğinde ve bir birini tamamlayan bir dizi açıklama yaptı. Açık ve net konuşuyor, “egemenlik hiçbir anlamda, hiçbir biçimde, hiçbir renk ve belirtide ortaklık kabul etmez” diyor, eski alışkanlıkları sürdürmek isteyen anlayışlarla sonuna dek mücadele edileceğini söylüyordu.
22 Aralık ’de, İngiliz Morning Post gazetesi muhabiri Grace monash.pwn’la görüştü. Lozan’da, bağımsızlığa ve ulusal egemenliğe zarar veren tüm önerilerin reddedileceğini söyledi. “Bizim elde etmeğe kararlı olduğumuz tam bağımsızlık ülküsüne, meydan okuyacak herhangi bir kişi varsa; o kişi, bu ülkümüzden ilham almış bütün Türkleri ortadan kaldırma imkânlarını arayıp bulmalıdır” dedi.

KAPiTÜLASYONLAR
Üç gün sonra, 25 Aralık’ta Fransız Le Journal muhabiri Paul Erio’yla görüştü. Türkiye’nin ileri sürdüğü isteklerin, “ülkenin yaşaması ve bağımsızlığını sağlaması için gereken şartların en azı” olduğunu söyledi. Kapitülasyonların, tartışılmasını bile ulusal onura yönelmiş bir hakaret sayıyor, Batı’yı şu sözlerle uyarıyordu: “Türkler, kapitülasyonların sürmesinin, kendilerini kısa süre içinde ölüme götüreceğini çok iyi anlamıştır. Türkiye tutsak olarak mahvolmaktansa, son nefesine kadar mücadele etmeye kesin karar vermiştir.”
Tarihçi Nobert von Bischoff’un, “Türk silahlarının kazandığı zaferi uluslararası hukukun kütüğüne geçirmesidir” diye tanımladığı Lozan Antlaşması, 24 Temmuz ’te Lozan Üniversitesi tören salonunda imzalandı. TBMM, Antlaşma’yı 23 Ağustos’ta onayladı ve işgal güçleri, silahlarıyla birlikte Türkiye’den ayrılmaya başladı.
Ankara, görüş ve isteklerini büyük oranda Batı’ya kabul ettirmiş, ulusal egemenlik haklarına yönelik ana amacı etkilemeyen ve çoğu geçici kimi uzlaşmalarla barış sağlanmıştı. Son iki yüz yılda, Türklerin Avrupa’ya karşı kazandığı tek siyasi başarı olan bu antlaşma, gerçek bir diplomatik zaferdi.


Lozan Antlaşması maddeleri ve &#;nemi nedir? Lozan Antlaşması ka&#; madde?

Lozan Antlaşması 24 Temmuz tarihinde İsviçre'nin Lozan kentindeki Rumine Sarayı'nda; TBMM temsilcileri, Birleşik Krallık, İtalya, Fransa, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya tarafından imzalandı.

Lozan Antlaşması önemi nedir?

Lozan Antlaşması Osmanlı İmparatorluğu ve Müttefik Devletler Fransa Cumhuriyeti, İngiltere Krallığı, İtalya Krallığı, Japonya İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı ve Romanya Krallığı arasında, Birinci Dünya Savaşı'nın başından bu yana olan anlaşmazlıkları çözümlemek için yapıldı.

Lozan Antlaşması'nın orijinal dili Fransızca.

Lozan Antlaşması ile beraber, maddeleri Osmanlı İmparatorluğu için son derece ağır olan Sevr Antlaşması geçersiz sayıldı.

Lozan Antlaşması sayesinde tüm taraflar arasındaki anlaşmazlıklar giderildi ve modern Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları tanımlandı.

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu'ndan geriye kalan tüm haklarından feragat etti ve karşılığında Müttefik Devletler, Türkiye Cumhuriyeti egemenliğini resmi olarak tanıdı.

Türkiye 23 Ağustos 'te, Yunanistan 25 Ağustos 'te, İtalya 12 Mart 'te, Japonya 15 Mayıs 'te ve Birleşik Krallık 16 Temmuz 'te Lozan Antlaşması'nı onayladı ve 6 Ağustos itibariyle geçerli sayıldı.

Lozan Antlaşması neden imzalandı?

Yunan askeri birliklerinin Anadolu topraklarından çekilmesiyle beraber Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Ankara merkezli Türk Ulusal Hareketi hükümeti, Osmanlı İmparatorluğu tarafından imzalanan tarihli Sevr Antlaşması'nın dayattığı toprak kayıplarına karşı çıktı.

İngiltere, Mezopotamya ve Kerkük bölgesindeki Türk etkisini zayıflatmak için için, Doğu Anadolu'da Kürt nüfusunun yoğun olduğu bölgeleri ayırdı.

Lozan Antlaşması sayesinde Doğu Anadolu, modern Türkiye Cumhuriyeti'nin toprağı sayıldı.

Bunun karşılığında Türkiye, Osmanlı'nın sahip olduğu petrol zengini Arap toprakları hakkından feragat etti.

Lozan Antlaşması maddeleri ve önemi nedir Lozan Antlaşması kaç madde

Lozan Antlaşması tüm maddeleri

Lozan Antlaşması maddeden oluşur. maddenin en önemli konuları:

- Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarının belirlenmesi
- Osmanlı Devleti'nden kalan borçlar
- Boğazlar meselesi
- Savaş tazminatı
- Azınlıkların durumu
- Kapitülasyonlar
- Patrikhane
- Yabancı okulların durumu

Lozan Antlaşması için yapılan görüşmelerin kısa bir süre için sona ermesine yol açan maddeler:

- Kapitülasyonların kaldırılması
- Musul meselesi
- Boğazlar meselesi
- Musul ve Kerkük sorunu

Lozan Antlaşması Türkiye sınırı

Lozan Antlaşması kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti'nin Suriye sınırı 20 Ekim 'de Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşması'na göre belirlendi.

Yunanistan sınırı, Mudanya Ateşkes Antlaşması'na göre belirlendi ve Meriç Irmağı Türkiye ve Yunanistan'ı ayıran sınır olarak kabul edildi.

İran sınırı, Kasr-ı Şirin Antlaşması esas alınarak belirlendi.

Bulgaristan sınırı, tarihli İstanbul Antlaşması esas alınarak belirlendi.

Irak sınırı, İngiltere ile anlaşmaya varılarak çizildi.

Ege Denizi'nde ise Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan Adası Türkiye'ye bırakıldı. Diğer tüm adalar Yunanistan'a verildi. On İki Adalar ise İtalya'ya bırakıldı. İkinci Dünya Savaşı sonrası İtalya bu adaları Yunanistan'a bıraktı.

Hatay ise, yılında bölge halkının yaptığı referandumun sonucunda Türkiye'ye katıldı.

Lozan Antlaşması maddeleri ve önemi nedir Lozan Antlaşması kaç madde

Lozan Antlaşması Boğazlar meselesi

Boğazlar Türkiye'nin başkanlığındaki komisyon tarafından yönetilecek.

Boğazların her iki tarafında bulunan km'lik bölge, askeri faaliyetlerden tamamen arındırılacak.

Ticaret gemileri Boğazlar'dan barış zamanında serbest faydalanma hakkı elde edecek, savaş gemilerinin geçişi ise sınırlandırılacak.

Boğazlara yapılacak olası saldırılara karşı gereken önlemleri Milletler Cemiyeti alacak.

Lozan Antlaşması Osmanlı Devleti borçları

Osmanlı Devleti'nin yılından beri aldığı borçlar ödenemeyecek durumdaydı.

Lozan Antlaşması kapsamında TBMM heyeti, Osmanlı Devleti'nden kalan borçları ödemeyi kabul etti.

Lozan Antlaşması savaş tazminatı

Yunanistan'ın Türkiye'ye savaş tazminatı ödemesi kararlaştırıldı.

Fakat ekonomik olarak zorda olan Yunanistan'ın bu borcu ödeyemeyeceğine kanaat getirildi ve Karaağaç ve çevresi tazminat olarak Türkiye'ye bırakıldı.

Lozan Antlaşması azınlıkların durumu

Lozan Antlaşması kapsamında Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan azınlıkların tümü, Türkiye Cumnhuriyeti vatandaşı sayıldı.

Böylece azınlıklara verilen ayrıcalıklar kaldırıldı ve yabancı devletlerin iç işlere karışmasının önüne geçildi.

Azınlıklar konusunda alınan kararlara göre, Türkiye'de yaşayan Rumlar ve Yunanistan'da yaşayan Türkler yer değiştirdi.

Nüfus mübadelesine İstanbul ve Batı Trakya'da yaşayan azınlıklar dahil edilmedi.

Lozan Antlaşması kapitülasyonlar

Lozan Antlaşması kapsamında TBMM heyetinin de kararlılığıyla yabancı devletlere tanınan tüm ayrıcalıklar sona erdi.

Türkiye Cumhuriyeti'nde faaliyet gösteren tüm ticari kuruluşların Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uyması zorunlu hale geldi.

Lozan Antlaşması patrikhane

Ortodoks mezhebinin din merkezi kurumu İstanbul'daydı. Siyasi faaliyet yapılması yasaklandı ve İstanbul din merkezi olarak korundu.

Lozan Antlaşması maddeleri ve önemi nedir Lozan Antlaşması kaç madde

Lozan Antlaşması yabancı okullar

Lozan Antlaşması, yabancı okulların Türkiye yasalarına uyması şartı getirdi.

Yabancı okullarda dini ve siyasi eğitim yasaklandı.

Lozan Antlaşması'nın sonuçları nelerdir?

Lozan Antlaşması sayesinde Türkiye Cumhuriyeti resmi olarak İtilaf Devletleri tarafından tanındı.

Sevr Antlaşması feshedildi.

Kapitülasyonlar tamamen kaldırıldı.

Türkiye'nin verdiği bağımsızlık mücadelesi çok sayıda ulusa ilham kaynağı oldu.

Rum ve Ermeni iddiaları sonlandı.

Batılı devletlerle ilişkiler yumuşadı ve inkılaplara zemin hazırlandı.

Kürdistan'ın kurulmasının önüne geçildi.

Barış sağlandı.

Lozan Antlaşması'nda leyhimize sonuçlanan konular

Lozan Antlaşması'nda başarı elde ettiğimiz konular savaş tazminatı, kapitülasyonların kaldırılması, azınlıklar meselesi, İstanbul'un itilaf devletlerinden temizlenmesi, boğazlar ve daha sonra Türkiye'ye katılan Hatay konularıdır.

Lozan Antlaşması'nda aleyhimize sonuçlanan konular

Lozan Antlaşması'nda Batı Trakya'nın Yunanistan'a bırakılması, On İki Ada'nın kaybedilmesi, Osmanlı Devleti'nin borçlarının ödenmesi ve patrikhanenin İstanbul'da kalması konuları aleyhimize sonuçlandı.

monash.pw
monash.pw
monash.pw

\n

Mustafa Kemal Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı ve onu takip eden devrimleri Cumhuriyet
Halk Partisi'nin 4. Kurultayı'nda şu sözlerle özetler:

\n

\"Uçurumun kenarında yıkık bir ülke. Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar. Yıllarca süren
savaş. Ondan sonra içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni toplum, yeni devlet
ve bunları başarmak için arasız devrimler…\"

\n

Parçalanmış bir imparatorluğun küllerinden genç bir cumhuriyeti doğuran Milli Mücadele'nin muharebelerdeki kazanımlarını, masada elde edilmiş birçok zafer tamamlamıştır. Masada elde edilen bu zaferlerin başında, İsmet İnönü'nün yedi devletin temsilcisiyle 99 yıl önce bugün imzaladığı Lozan Antlaşması'nın geldiğini söyleyebiliriz. Başlangıcı ile bitmesi arasında aylar geçen barış müzakereleri, Kurtuluş Savaşı'nda alınan zafere rağmen hiç kolay geçmemişti. Şevket Süreyya Aydemir, \"İkinci Adam\" adıyla üç ciltlik biyografisini yazdığı İnönü'nün müzakerelerde gösterdiği direnci, \"Yakın tarihimizde bir başka müdahalesi olmasaydı bile İsmet Paşa, yalnız Lozan'daki mihnetleri, direnişleri ile, unutulması mümkün olmayacak bir yer işgal edebilirdi\" diye anlatır.

\n
Türk heyetine liderlik eden İsmet İnönü, Lozan görüşmelerinde
\n

Yıllar boyunca Lozan Antlaşması'nı bütün boyutlarıyla incelemiş olan Prof. Dr. Baskın Oran, imzaların yılı sebebiyle yaptığımız bu söyleşide Lozan'ın \"Türkiye'nin kurucu antlaşması olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti'ne egemenlik sağlayan belge olduğunu\" vurguluyor. Prof. Dr. Oran, Lozan'ın birçok farklı boyutta önemi olduğunu vurgularken, \"Belki de günümüz açısından en önemlisi şudur ki Lozan, o gün de bugün de gelişmişliği ve hatta uygarlığı simgeleyen Batı dünyasına Türkiye'nin kalıcı biçimde katılımının belgesidir\" diyor.

\n

Lozan'a bazı çevrelerde düşmanlık beslenmesinin gerekçesinin de antlaşmanın bu vasfından kaynaklanıyor olabileceğine işaret eden Oran, \"Kötü niyet, Lozan'ın Türkiye'yi kesin ve kalıcı biçimde Batı kampına sokmuş olmasına ideolojik tepkiden kaynaklanır ki, ilginçtir, bunlar birbirine zıt iki kamptan oluşur: İslamcılar ve ulusalcılar. Ortak noktaları, ‘yerli ve milli olmayan' Lozan'a karşı oluşlarıdır\" görüşünü dile getiriyor.

\n
Prof. Dr. Baskın Oran
\n

Oran, \"Lozan 'te bitecek\" ve \"Lozan'ın gizli maddeleri var\" gibi yaygın mitlerin de neden yanlış olduğunu açıklarken, \"Türkiye'de Lozan kadar anlaşılmamış, daha kötüsü, yanlış anlaşılmış bir metin daha bilmiyorum\" ifadesini kullanıyor.

\n

Prof. Dr. Baskın Oran'ın T24'ün sorularına verdiği yanıtlar şöyle…

\n

Lozan Antlaşması'nın imzalanmasının üzerinden 99 yıl geçti. 24 Temmuz ve öncesindeki imzalanan anlaşmalara kısaca bakabilir miyiz?

\n

Bu yıl Lozan'ın yıldönümü. 'te bir asrı tamamlayacağız.
\"Lozan\" derken, tanımlayıp öyle devam etmek lazım, çünkü Kasım Temmuz arası gerçekleşen Lozan Barış Konferansı'nda tam 18 adet senet imzalandı. Bizim burada bahsettiğimiz, bu senetlerin biri ve en önemlisi olan \"Lozan Barış Antlaşması\"dır.

\n

Onun yanı sıra, aynı önemde olmamakla birlikte, \"Türk ve Yunan Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme\"yi de zikretmek lazım, çünkü Lozan'ın \"Azınlıkların Korunması\" başlıklı Kesim III'ünü ilgilendiriyor. Bu da, mübadele dışı olarak iki ülkede bırakılan ve bugün iki ülkede de \"azınlık\" diye anılan, Türkiye'de Ortodoks Rumların (ve bu arada bütün diğer Gayrimüslimlerin), Yunanistan'da da Batı Trakya'daki Müslüman Türklerin haklarını ilgilendiriyor.

\n

Buraya tekrar döneriz, ama geçmeden söyleyeyim, \"Ortodoks Rumlar\" ve \"Müslümanlar\" diyoruz, çünkü Osmanlı'da Konstantinopolis'in fethinden itibaren uygulanmaya başlanan Millet Sistemi'nin kalıntısı olarak Balkanlar ve Orta Doğu'da toplumsal kimliğin ana unsuru soy veya dil değil, din ve hatta mezheptir. Bu nedenle Lozan Kesim III'teki en önemli ve geniş haklar Gayrimüslimlere verilmiştir. Fakat bu konu burada bu kadarıyla bırakılır ve gerisi getirilmezse yanlış anlaşılabilir, onun için tekrar dönelim.

\n
Lozan Barış Antlaşması'nın kapak sayfası ve fihristi
\n

Beş maddede Lozan'ın önemi

\n

Lozan Antlaşması'nın Türkiye için önemi nedir?

\n

Evet, daha ileriye gitmeden Lozan'ın Türkiye Cumhuriyeti için niye önemli olduğunu saymak istiyorum. Saymak, çünkü bu önem bir değil iki değil; çok büyük

\n

1) Lozan, Türkiye devletinin kurucu antlaşmasıdır.

\n

Dikkat: Türkiye devletinin. Çünkü ‘devlet'ten farklı olarak bir rejim olan Cumhuriyet yaklaşık üç ay sonra, 29 Ekim 'te kurulacaktır. Devletler uluslararası tanınmayla kabul edilirler; Lozan bu açıdan kurucu antlaşmadır. Kurucu antlaşma olduğu için de, çok rahatsız edici iki husus var, söylemeden geçmeyeyim:

\n

Birincisi, Türkiye'de Lozan'a saldırmak ve belgeyi \"hezimet\" olarak nitelemek kimi ideoloji sahiplerinin alışkanlığı haline geldi.

\n

İkincisi, bizzat Türkiye Cumhuriyeti kendi kurucu antlaşmasını özellikle yukarıda sözünü ettiğim azınlık hakları açısından sürekli ve sistematik biçimde ihlal etti ve etmekte.

\n

2) Lozan, Türkiye'nin ulusal sınırlarını belirleyen ve onu bu sınırlar içinde siyasal açıdan bağımsız ve egemen kılan belgedir.

\n

O günün koşullarında bu sınırlarda kimi kısıtlamalar vardır, ki bunlar esas olarak Lozan Boğazlar Sözleşmesi'nde getirilen silahlandırma sınırlamalarıdır ve Montrö'de kaldırılacaklardır, ama önemli olan husus bu sınırların sağlamlığıdır.

\n

Sağlamlığıdır derken: II. Dünya Savaşı'ndan bugüne çeşitli ülke sınırlarının nasıl değişiverdiğini göz önünde tutarsak, I. Dünya Savaşı gibi bir alt-üst oluşun hemen ardından bu sınırların, ('da Türkiye'ye iltihak eden Hatay haricinde) bugüne kadar değişmeyen ve büyük istikrar sağlayan sınırlar oluşunun önemi anlaşılır.

\n

3) Lozan Türkiye'nin iktisadi bağımsızlık belgesidir ve iktisadı millileştirmenin temel adımıdır.

\n

Düyun-ı Umumiye borçları gibi müzminleşmiş bir belanın yükünü Osmanlı'nın ardından kurulan diğer devletlere de paylaştırmış ve ayrıca takside bağlamıştır, son taksiti Türkiye 'te ödeyecektir.

\n

Daha önemlisi, daha Orhan Bey zamanında iktisadi hareketliliği sağlamak amacıyla Batı Avrupa tüccarını bu topraklara çekmek için memnuniyetle verilen, fakat Avrupa'nın sanayi devrimini başarması üzerine tam bir iktisadi bela haline gelen kapitülasyonlar Lozan Madde 28'le \"her bakımdan\" kaldırılmıştır.

\n

4) Lozan, imzacı büyük devletlerle eşitlik belgesidir.

\n

Çünkü başta Sevr olmak üzere I. Dünya Savaşı'nı sonlandıran tüm barış antlaşmaları karşılıklı müzakere yapılmaksızın, ilgili devlete dayatılarak imzalatılmıştır. Lozan bunun tek istisnasıdır. Çok zorlu bir müzakere sonucu imzalanmıştır ve diğerlerinden farklı olarak, büyük devletlerin dünya hakimiyetini simgeleyen Milletler Cemiyeti Misakı Lozan metninin başında yer almaz.

\n

Lozan, hem Türklerin mağlup olduğu I. Dünya Savaşı'nı hem de Türklerin galip geldiği Kurtuluş Savaşı'nı, ikisini birden bitiren barış antlaşması olduğu için, karşılıklı pazarlıklar sonucu ortaya çıkmış bir uzlaşma metnidir. Bu sayede de, I. Dünya Savaşı'nı bitiren barış antlaşmaları içinde halen hayatta olan tek antlaşmadır; diğerleri bugün yoktur.

\n

Zaten, \"Lozan zafer mi hezimet mi?\" biçimindeki tartışma da bu sebeple saçma sapandır. Çünkü, taraflardan sadece bir tanesinin çıkarlarını yansıtan, öbürünün çıkarlarını hiç dikkate almayan barış antlaşmaları çürüktür; zamanla ortadan kalkmaya mahkûmdur; aynen Sevr gibi.

\n

Lozan, bu iki savaşı birden bitiren antlaşma olmak sayesinde bir uzlaşma olduğu için bugüne kadar gelebilmiştir. Diğer yandan Lozan zafer yönü daha ağır basan bir uzlaşmadır, çünkü hem Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanmıştır, hem de o sırada büyük devlet İngiltere'nin başı derttedir (\"Oğullarımızı derhal terhis edin\" kampanyaları, İrlanda sorunu, Fransa ve İtalya'yla çatışmalar, vs.) ve bir an önce barış yapmak istemektedir.

\n

5) Belki de günümüz açısından en önemlisi şudur ki Lozan, o gün de bugün de gelişmişliği ve hatta uygarlığı simgeleyen Batı dünyasına Türkiye'nin kalıcı biçimde katılımının belgesidir.

\n

Zaten Lozan'ın kimi ideoloji sahipleri tarafından sürekli saldırıya uğraması da bu sebepledir. Batı'ya mensubiyetin anahtarı sorulacak olursa, yukarıda sözünü ettiğimiz Lozan Kesim III'ün 37 ila maddeler hükümleridir. Yani, azınlık koruma maddeleri.

\n

Hatta, hemen söylemek gerekiyor ki, Lozan, insan hakları teriminin uluslararası alanda kullanılmaya henüz başlanmadığı bir devirde (çünkü bu terim uluslararası metinlere ilk defa Birleşmiş Milletler Antlaşması'yla geçecektir), azınlık haklarının yanı sıra insan haklarını da bu Kesim III'le koruma altına almıştır.

\n

Lozan'a ilk devrede giden Mürahhas Heyeti
\n

‘Yerli yabancı'lar!

\n

Azınlıkların korunmasıyla ilgili bu Kesim III'ün üzerinde biraz daha durabilir miyiz?

\n

Azınlıkların korunması, I. Dünya Savaşı sonrasının sihirli temalarındandır. Çünkü bu korkunç savaşa bir yandan dünya çapında emperyalizmler çatışması, bir yandan da Avrupa'daki azınlık sorunları sebep olmuştur.

\n

Yukarıda da söylediğim gibi Osmanlı'nın Millet Sistemi icabı Türkiye'de (ve Kesim III'ün son maddesi Madde 45 icabı Yunanistan'da) azınlıklar din ve hatta mezheple (\"Gayrimüslim\") tanımlanmıştır burada. Bu azınlıklara, bu ülkelerdeki çoğunluk vatandaşlara verilmeyen (ve günümüzde \"pozitif ayrımcılık\" terimiyle karşıladığımız) kimi \"artı\" haklar tanınmıştır. Örneğin Madde 40'a göre kendi her türlü okullarını kurmak, yönetmek, denetlemek ve buralarda kendi dilini ve dinini okutmak. Madde 42'ye göre, mevcut vakıflarına tam bir koruma sağlamak ve yenilerini kurmak hakkı gibi.

\n

Biraz önce, Lozan'ın getirdiği azınlık haklarının Türkiye devleti tarafından sürekli ve sistematik olarak ihlal edilmiş olduğunu belirtmiştim. Örnek vermeye girdiğim takdirde çıkması zor olur, şu kadarını söylemekle yetineyim ki, bu ülkenin vatandaşı olan Gayrimüslimler mesela ruhban okulu kuramazlar. Vakıf malları ellerinden alınmıştır ve yeni vakıf kuramazlar. Dahası, bu insanlar Türkiye'de azınlık değil yabancı muamelesi görmektedir. O kadar ki, bazı resmî belgeler bu Türk vatandaşlarını aynen şöyle tarif etmiştir: \"Yerli yabancı (Türk tebaalı)\"; sanırım bunu söylemek bile yeter.

\n
İsmet İnönü, Dr. Rıza Nur ve Hasan Saka, Lozan'da konferansın yapıldığı salona girerken/
\n

\"Lozan'a göre, bütün T.C vatandaşları istediği dili kullanabilir, yasaklanamaz\"

\n

Kesim III'ün insan hakları üzerine vurgularını biraz daha açabilir miyiz?

\n

Kesim III'e, Lozan konusunda fazla bilinmeyen bir hususu belirterek devam edeyim: Yine hemen yukarıda sözü edilen \"insan hakları\" da bu Kesim III tarafından getirilmiştir. İki biçimde:

\n

1) \"Türkiye'de oturan herkes\"e varıncaya kadar (kanun önünde eşitlik, seyahat, mülkiyet, soy ve dil ve din ayrımcılığına uğramama, gibi) haklar getirmiştir ki, bunlara II. Dünya Savaşı ertesi terminolojisiyle \"insan hakları\" diyoruz.

\n

2) Çok önemli iki hüküm olan, Madde 39/4 ve 5'le, Gayrimüslim azınlıklara getirilen dil hakları, Gayrimüslim olmayan iki gruba da getirilmiştir.

\n

Madde 39/4 şöyle demektedir:

\n

\"Herhangi bir Türk uyruğunun, gerek özel gerekse ticaret ilişkilerinde, din, basın ya da her çeşit yayın konularıyla açık toplantılarında, dilediği bir dili kullanmasına karşı hiçbir kısıtlama konulmayacaktır.\"

\n

Bu hüküm sonucu, bütün T.C. vatandaşları istedikleri dili kullanabilirler ve bu yasaklanamaz. Çünkü bu 39/4, resmî dairelerde kullanım hariç olmak üzere akla gelebilecek her yer ve durumla ilgilidir. Üstelik, mesela \"basın-yayın\" terimi jenerik (genel) bir terimdir ve böyle terimler uluslararası sözleşmelerde geçtikleri zaman, hükmün konduğu tarihteki anlamlarıyla değil, hükmün uygulandığı tarihteki anlamlarıyla, o tarihte kazandıkları ek anlamlarla uygulanırlar. Yani bu \"basın-yayın\" terimi 'te Lozan yapıldığı zaman mevcut olmayan TV ve internet gibi olguları da içine alır; bunda hiçbir tereddüt yoktur.

\n

Bu Madde 39/4'ün günümüz açısından en önemli yanı, dillerini kullanma konusunda büyük resmî engellerle karşılaşan, Türk-olmayan/anadili Türkçe olmayan vatandaşlara, özellikle Kürtlere kendi dillerini kullanma hakkı getirmesidir. Sanırım, Türkiye'de resmî makamların cumhuriyetin başından günümüze kadar sürekli ve sistematik olarak ihlal ettiği gerçeği karşısında bu hak meselesi daha fazla izaha muhtaç değil. İlerleyelim.

\n

Madde 39/5 şöyle demektedir:

\n

\"Devletin resmî dili bulunmasına rağmen, Türkçeden başka bir dil konuşan Türk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakımından uygun düşen kolaylıklar sağlanacaktır.\"

\n

39/4'ün yeterince net bir metin olmasının yanı sıra bu 39/5 kimi ek açıklamalar gerektiriyor:

\n

Bir kere, normalde herkesin kendini en iyi anadilinde ifade edeceği varsayımına dayanan bu hüküm, mahkemelerde savunma hakkının önemini ve bu hakkın neredeyse kutsal olduğunu vurgulamak için getirilmiştir.

\n

İkincisi, \"Türkçeden başka bir dil konuşan\" demek, Türkçeden başka bir dil bilen demek değildir, çünkü kimse mahkemelerde mesela \"ben okulda/kursta Fransızca öğrendim\" deyip Fransızca ifade vermek isteyemez, absürt olur. Bu ifade, \"anadili Türkçeden başka bir dil olan\" demektir. Bunun da önemi şudur ki kimileri, özellikle de Kürtler, Türkçe de bildikleri halde, anadillerine getirilen yasa ve hukuk dışı kısıtlamaları protesto babında duruşmalarda Kürtçe konuşmak istemekte, söylediklerinin tercüman tarafından resmî dil Türkçeye çevrilmesini talep etmektedirler.

\n

Çeşitli dönemlerde ve özellikle askerî darbe zamanlarında bu talebin reddedilmiş olması 39/5'in açık ihlalidir, çünkü 39/5'ten yararlanarak örneğin Kürtçe ifade vermek kişinin Lozan'dan kaynaklanan hakkıdır.

Üçüncüsü, \"uygun düşen kolaylıklar\" teriminden anlaşılması gereken, esas olarak, tercüman teminidir.

\n

Dördüncüsü, Sevr'de bu hak hem yazılı hem sözlü olarak verilmişti, Lozan'da sadece sözlü olarak verilmiştir, yani duruşmada kendi dilini konuşmak serbesttir fakat mahkeme dosyasına yazılı olarak Türkçeden başka dilde belge konulamaz.

\n
Dönemin karikatür sanatçılarından Derso ile Kelin'in, tarihe geçen çizgileriyle Lozan Antlaşması tasviri
\n

Lozan konusundaki 10 şehir efsanesine 10 yanıt

\n

Dediğiniz gibi bazı çevrelerde Lozan'la ilgili olumsuz söylemler yaygın. Sizce bunun gerekçesi nedir?

\n

En başta, Lozan'ın Türkiye açısından önemlerini saymıştım. Lozan'ın bir özelliğini daha sayarak bitirelim; olumsuz bir özelliğini: Türkiye'de Lozan kadar anlaşılmamış, daha kötüsü, yanlış anlaşılmış bir metin daha bilmiyorum.

\n

Bu durum bir yandan yaygın ve derin bir cahillikten kaynaklanıyor, bir yandan da kötü niyetten. Cehalet derken, malum: Türkiye'de herkesin yazması var ama herkesin okuması yok; tabii ki Lozan hakkında \"fikir\" serdeden insanlar antlaşmanın tek bir maddesini dahi okumamışlardır.

\n

Kötü niyete gelince, o da Lozan'ın Türkiye'yi kesin ve kalıcı biçimde Batı kampına sokmuş olmasına ideolojik tepkiden kaynaklanır ki, ilginçtir, bunlar birbirine zıt iki kamptan oluşur: İslamcılar ve ulusalcılar. Ortak noktaları, \"yerli ve milli olmayan\" Lozan'a karşı oluşlarıdır. Hemen örneklere geçelim, çünkü bu şehir efsaneleri alabildiğine çok ve gülünç.

\n
Hasan Saka (Ön sıra, en sol), İsmet İnönü (Ön sıra, soldan ikinci), Dr. Rıza Nur (Ön sıra, en sağ) ve Türk delegeler
\n

Lozan'la ilgili birçok şehir efsanesi de bulunuyor. En popülerleri sanıyorum \"Lozan 'te bitecek\" ve \"Lozan'ın gizli maddeleri var…\" Bu söylentilere değinebilir miyiz?

\n

\"Lozan bir hezimettir\" saçmalığına zaten daha önce değinmiştik. Bu efsanelerin en sivrisinden başlayalım:

\n

\"Lozan yıl için yapıldı, 'te kendiliğinden sona erecek.\"
Bunu internette dolaştıranlar ticaret, savunma, dostluk vs. gibi antlaşmalarının aksine, bir savaşı bitiren barış antlaşmalarının süresinin olamayacağını, olsaydı savaşın yeniden başlaması gerektiğini düşünmüyorlar. Herhalde Lozan'ı süpermarket ürünlerinin raf ömrüyle karıştırıyorlar.

\n

Buna eklemlenen bir başka saçmalık:
\"Lozan'ın gizli maddeleri var.\"
Yani 8 devlet tarafından imzalanmış bir uluslararası metin 99 yıl içinde \"gizli\"liğini koruyabilmiş oluyor. Burada bu ulusalcıların söylemek istedikleri, antlaşmada Türkiye'nin yeraltı zenginliklerinin çıkarılmasını yasaklayan gizli maddeler bulunduğu. Herhalde TPAO'nun 'lerden beri petrol çıkarıp, rafine edip, sattığını duymamış olacaklar.

\n

\"Lozan'da sadece Ermeni, Rum ve Musevilere haklar getirilmiştir.\"
Yanlış. Bunların isimleri sayılmamıştır. Azınlık hakları \"Gayrimüslimler\"e getirilmiştir.

\n

\"Lozan'da sadece Gayrimüslimlere haklar getirilmiştir.\"
Bunu söyleyenler biraz önce anlatılan Madde 39/4 ve 5'i hiç duymamış olsalar gerek.

\n

\"'da Medeni Kanun çıkınca bazı Gayrimüslim cemaatleri Lozan'daki haklarından feragat etmişlerdir.\"
Uluslararası bir barış antlaşması hükümlerinden cemaat liderlerinin feragati mümkün değil, çünkü azınlık hakları cemaatlere değil \"cemaate mensup bireyler\"e verilir.

\n

\"Türkiye Lozan'da o dönemde azınlık tanımında geçerli üçlü kriterden (ırk, dil, din azınlıkları) sadece din kriterini kabul etmiştir.\"
Yanlış. \"Din\" kriteri de kabul edilmemiş, sadece \"Gayrimüslimler\" denmiştir. Din kabul edilseydi, görüşmeleri yürüten Dr. Rıza Nur'un anılarında yazdığı gibi, Aleviler de uluslararası güvenceye sahip olacaklardı.

\n

\"Lozan Madde 45 Yunanistan'la mütekabiliyet maddesidir.\"
Yanlış. İnsan haklarında mütekabiliyet yasaktır ( Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, Madde 60/5) çünkü yurt dışındaki soydaşı uğruna yurt içindeki vatandaşını helak etmek anlamına gelir. O madde \"paralel yükümlülük\" maddesidir.

\n

\"Musul ve Kerkük, şu veya bu şekilde Irak dışında bir devletin egemenliğine geçerse, Lozan'a göre Türkiye'nin ilhak hakkı doğar.\"
Bunu söyleyenler herhalde Musul-Kerkük'ü Nahcivan'la karıştırmaktalar. Ama Nahcivan konusunda da Türkiye'nin böyle bir hakkı yok ( Moskova Antlaşması Madde 3).

\n

\"ABD, Lozan'ı onamayı reddetti.\"
ABD Lozan Barış Konferansı'nda sadece \"gözlemci\" idi; nasıl onasın veya reddetsin?

\n

Özetle, hani diyorlar ya, \"Ağzı olan konuşuyor.\" Lozan için bu özellikle böyle.

\n

İsviçre'de yayın yapan L'Illustré dergisinin 2 Ağustos tarihli kapağında İsmet İnönü ve Rıza Nur
\n

İsmet Paşa nasıl seçildi, Lozan müzakereleri sırasında Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa arasında nasıl bir temas vardı, Türkiye'nin Lozan heyeti konusunda ne söylenebilir?

\n

Şöyle başlayalım:

İsmet Paşa'nın M. Kemal Paşa açısından üç önemli niteliği vardı. Sırayla:

1) Kurtuluş Savaşı'ndaki diğer komutanlardan çok daha \"sivil\" ve yetenekli olması;
2) Lider M. Kemal'e rakip olmaya kalkışmaması;
3) Herhangi bir devlete yakın olarak algılanmaması.

\n

İsmet Paşa, dışişleri bakanı yapılarak, Mudanya silah bırakışmasına da, Lozan'a da heyet başkanı olarak gönderildi. Lozan'da yanına iki delege daha verildi: Eski maliye bakanı Hasan Bey (Saka) ve çok sıkı bir Türkçü olan Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur. Tabii, Osmanlı'nın büyükelçileri de danışman olarak götürüleceklerdir.

Lozan'a giderken, yol temizliği yapıldı: 1 Kasım 'de saltanat kaldırılarak, Lozan'a katılmak isteyen İstanbul devreden çıkarıldı. Bunların yanı sıra Heyet'e 14 maddelik kısa bir talimat verildi: Burada iki \"olmazsa olmaz\" koşul vardı:

1) \"Ermeni yurdu\" söz konusu olamaz;
2) Kapitülasyonlar kesinlikle kaldırılacaktır; öyle ki, gerekirse görüşmeler kesilir ve geri dönülür. Zaten bu yüzden Konferans 2 buçuk aylık bir \"ara\" verecektir.

Ayrıca, azınlıkların mübadelesi sağlanacaktır ve Düyun-ı Umumiye borçları Osmanlı'dan ayrılan diğer ülkelere de paylaştırılacaktır.

Bunların dışında, koskoca Lozan görüşmeleri satırlık bir talimatla yürütülemeyeceği için, hep Ankara'dan talimat almak gerekiyordu. Bu nedenle, Lozan-Ankara arasında çok yoğun bir telgraf bağlantısı kuruldu.

Bu bağlantı İstanbul üstündendi ve İngilizler şifreleri çözdüler. Fakat sürüyle bürokratik aşamadan geçen çözülmüş mesajlar Lozan'daki Müttefik heyetine ulaşana kadar iş işten geçiyordu, o da ayrı.
Osmanlı'dan müdevver büyükelçilerin danışman olarak yaptıkları katkılar da yaşamsal olmuştur.
Lozan heyetinde Hasan Bey ile İsmet Paşa arasında herhangi bir sürtüşme olmadı. Ama Dr. Rıza Nur, kendi anılarında da yazdığı gibi çok ciddi psikolojik sorunlar sahibi birisiydi, ayrıca müzakerelerde TBMM heyetine zarar verecek aşırı \"milliyetçi\" bir tutum sergiledi. Bunları Hayat ve Hatıratım adlı anılarında yazar ve mesela orada İsmet Paşa'nın kafatası biçiminin Türk standartlarına uymadığını söyler.

Lozan'a giden heyet konusunda özet olarak şunu söylemek lazım:

Lozan'a giden ve 24 Temmuz 'de barış antlaşmasını imzalayan heyetin adı \"TBMM Heyeti\" idi. Dönerken, artık \"Türkiye Heyeti\".

\n\n\n\n\n\n\n
\n

Lozan Antlaşması: Taraflar ve imzacılar

\n

Türk tarafının kayıtsız şartsız bağımsızlık talebini dile getirdiği Lozan Barış Konferansı, 11 Kasım ile 24 Temmuz arasında 8 ay sürmüştür. Antlaşma, görüşmelerin yapıldığı İsviçre'nin Lozan kentinde 24 Temmuz 'te imzalanmıştı. Antlaşmaya imzacı olan ülkeler ve onların adına imza atan temsilcileri şöyle:

\n

Büyük Britanya - Horace Rumbold (İstanbul'da Britanya Yüksek Komiseri)

\n

Fransa - Maurice Cesar Joseph Pelle (Cumhuriyetin Doğuda Yüksek Komiseri) 

\n

İtalya - Marki Camille Garroni (Senatör, İtalya Büyükelçisi, İstanbul'da Yüksek Komiser)

\n

İtalya - Jules César Montagna (Atina Olağanüstü Temsilcisi ve Orta elçi)

\n

Japonya - Kentaro Otchiai Jusammi (Roma olağanüstü ve yetkili Büyükelçisi)

\n

Yunanistan - Elefterios K. Venizelos (Eski Bakanlar Kurulu Başkanı)

\n

Yunanistan - Dimitri Kaklamanos (Londra Olağanüstü Temsilcisi ve Orta elçi)

\n

Romanya -  Constantin monash.pwdy (Orta elçi)

\n

Romanya - Constantin Contzesco (Orta elçi)

\n

Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı - Dr. Miloutine Yovanovitch (Bern Olağanüstü Temsilcisi ve Orta Elçi)

\n

Türkiye adına imza atanlar 

\n

İsmet Paşa (İnönü) - Umuru Hariciye Vekili (Dışişleri Bakanı) , Edirne Mebusu

\n

Dr. Rıza Nur Bey - Umuru Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekili (Sağlık Bakanı) , Sinop Mebusu

\n

Hasan Bey (Saka) - Eski vekil, Trabzon Mebusu

\n

\n\n
\n\n

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır