macaristan seçimleri 2022 / Macaristan seçimleri: Riskler Türkiye’deki muhalefet için de geçerli

Macaristan Seçimleri 2022

macaristan seçimleri 2022

kaynağı değiştir]

Macaristan seçimleri: Viktor Orban karşısında birleşik muhalefet neden başarısız oldu?

Seçim sonuçlarını takip eden iki Macar genç

Kaynak, Getty Images

Macaristan genel seçimlerinin en büyük sürprizi seçimler öncesi uzun çalışmalar sonucunda bir araya gelen ve ön seçim yoluyla ortak adaylar saptayan muhalefetin büyük bir yenilgiye uğramasıydı.

Yenilgi tanımlamasının kriteri sadece muhalefet ittifakının 12 yıldır devam eden Viktor Orban iktidarına son verememesi değildi.

Viktor Orban, Pazar günü yapılan 2022 seçimlerinden, bir önceki yani 2018 genel seçimlerinde aldığı oyları artırarak çıktı.

Muhalefet ise 2022 yılı genel seçim sonuçlarına göre Orban'ın oy oranını yakalamak şöyle dursun, muhalefet ittifakında yer alan partilerin 2018 yılında aldıkları oy toplamının da altına düştü, parlamentodaki sandalye sayısı da azaldı.

Muhalefet temsilcileri ilk etapta yaptıkları açıklamalarda seçim sisteminin demokratik olmayışından yakındılar.

Orban ve cephesinin devlet imkânlarını da kullanarak gündeme getirdikleri "tam saha prese" karşı koyabilecek maddi imkânlara sahip olmayışları da vurgulandı, yalana ve siyasi ahlaktan uzak iddialara dayandırılan karalama kampanyalarının etkisinden de söz edildi.

Elbette bunların her biri bir miktar doğruluk içeriyor. Ancak acaba sorun bunlardan mı ibaret? Muhalefetin kendi iç işleyişi, ittifak süreci, seçim kampanyasının idaresi hatasız mıydı?

Bu yenilgi yanıt bulunması gereken bir dizi ağır soruyu muhalefetin önüne koymuş durumda.

Elbette yanıtlar seçimin yarattığı hayal kırıklığının ardından süreç içinde bulunacak, yenilginin kodları çözülmeye çalışılacak.

Seçim aritmetiğinde 5+1 her durumda 6 eder mi?

Üzerinde en çok tartışılan konu, seçim ittifakında bir araya gelen ve ortak noktası sadece Orban'ı iktidardan indirmek olan "sağ" ve "sol" partilerin kendi doğal tabanlarına ne kadar hakim olabildikleri, ve seçimlerde kendi seçmen kitlelerini ortak adaylara oy vermeleri konusunda ne kadar yönlendirebildikleri.

Yorumcular özellikle radikal sağ "Jobbik" Partisi üzerinde duruyorlar. Milliyetçi Jobbik Partisi 2018 seçimlerinde %20 gibi çok yüksek bir oy alarak Fidesz'in ardından ikinci büyük parti olarak meclise girmişti.

Ancak seçim sonrası parti içinde yaşanan iç çatışmalar, Orban'a karşı ittifak konusunun da gündeme gelmesiyle derinleşmiş ve parti içinde radikal bir grubun partiden ayrılmasını beraberinde getirmişti.

Daha sonraki süreçte Jobbik tabanının sol partilerle iş birliğine sıcak bakmadığı sinyalleri parti üst yönetimi tarafından çok ciddiye alınmadı ve sonuçta 3 Nisan'da sandıktan çıkan büyük hezimet, Jobbik tabanının parti yönetimini cezalandırdığını ortaya koydu; Jobbik partisinin güçlü olduğu bölgelerden ortak muhalefete yeteri kadar destek gelmemişti.

Dahası Jobbik'ten ayrılan bir grubun oluşturduğu yeni radikal sağ parti %5'lik barajı aşarak parlamentoya girmeyi başardı. Bu da önümüzdeki dönemde Jobbik partisinin doğal tabanındaki erozyonun devam edeceğinin bir işareti.

Elbette partiler arasındaki "kan uyuşmazlığı" tartışması sadece Jobbik seçmeni ile sınırlı değil. Sol partilerin seçmenleri arasından da ortak listelerdeki Jobbik adaylarına oy çıkmadığı kanısı çok yaygın.

Sonuçta muhalefet partileri bir önceki seçimlerde tek tek aldıkları oy miktarı ile karşılaştırıldığında 2022 seçimlerinde ittifak olarak tam bir milyon daha az oy aldı.

Yani siyaset aritmetiğinde 5+1=6 sonucunu vermedi, partilerin tabanlarının hazımsızlığı toplam oyları artırmadı, tersine azalttı.

Ön seçim başarı şansını mutlaka artırır mı?

Macar muhalefet ittifakı tek turlu dar bölge seçim sistemi uygulaması nedeniyle seçim bölgelerinde FİDESZ adayı karşısına tek adayla çıkmak için ön seçimlere gitti. Ön seçimin amacı söz konusu seçim bölgesinde en güçlü adayın hangi partiden olacağının tespitiydi.

Ancak ön seçimlere isteyen herkes katılabildiğinden, belki de demokratik olma çabası nedeniyle tamamen denetimsiz bir aday belirleme süreci yaşandı. Pek çok yörede güçlü gibi görünen partinin önerdiği adayın, aslında tüm seçmenlerin oyunu alabilmekten hayli uzak bir profil çizdiği sonra anlaşıldı.

Bazı yerlerde milletvekili aday adayı seçilen kişilerin yolsuzluklarda adı geçtiği, ya da geçmişte savunulamayacak ırkçı açıklamalar yaptığı anlaşıldı. Her ne kadar bu kişiler daha sonra geri çekilseler de bu, seçmenler nezdindeki güveni azalttı.

Ön seçim, milletvekili adaylıklarında olduğu gibi ortak başbakan adayının kim olacağının tespitinde de sakatlıklar içeriyordu.

Beş adayın arasından aday sayısını önce üçe, sonra bire indiren ve tamamen kamuoyuna açık yapılan ön seçim sistemindeki boşluklar, sürpriz bir şekilde aslında arkasında bir parti bile bulunmayan küçük bir şehrin muhafazakâr belediye başkanının öne çıkmasını sağladı.

Bu yöntemle muhalefetin ortak adayı haline gelen Peter Marki-Zay'ın ülke genelinde bir kampanyayı kaldırabilecek kapasitede olup olmadığı çok tartışıldı. Kampanya sürecindeki hataları, yanlış açıklamaları nedeniyle birçok kez seçmenden özür dilemesi, muhalefetin Orban karşısındaki başbakan adayının ağırlığını azalttı.

Muhalefet liderleri arasındaki uyumsuzluk, muhalefetin toplam etkisini ne kadar azalttı?

Muhalefet liderleri ön seçim sürecinden başlayarak, seçim kampanyası boyunca bir türlü kendi aralarında bir koordinasyon oluşturamadılar. Pek çok kez aynı konuda farklı görüşler dile getirildi.

Elbette bu farklılıkların temelinde partilerin farklı ideolojilere dayalı politikalarının birbirinden hayli uzak olması yatıyordu. Ama muhalefet liderlerinin seçim gafları sadece bunlarla açıklanabilecek türden değil.

Ülkeyi birlikte yönetmeye, ağır memleket sorunlarını çözmeye aday liderlerin belli bir konuda birbirinden farklılıklar içeren açıklamalar yapması seçmende elbette güvensizlik yarattı.

Muhalefet liderleri bunun farkına vardıklarında tamamen geri plana çekilip kampanyanın görünürdeki temsil yüzünü sadece Peter Marki-Zay'a bıraktılar, ancak muhalefetin ortak başbakan adayının her konuda bol bol açıklama yapması ve bunların bir kısmının muhalefetin bileşenleri tarafından savunulamaması sorunlara neden oldu.

Seçim kampanyası boyunca zaman zaman muhalefet liderleri alttan alta diğer liderleri eleştiren açıklamalar da yaptılar. Bu ise seçmenin "kendi arasında bile anlaşamayan" partilere duyduğu güveni azalttı.

"Çok başlılık" gelişmeler karşısındahızlı tavır almayı engelledi mi?

Macaristan'daki seçim süreci savaş süreciyle de iç içe geçti. Aslında Rusya'nın Ukrayna'ya, tüm dünya tarafından mahkûm edilen kanlı bir savaş başlatması muhalefet açısından avantaj olarak değerlendirilebilirdi. Çünkü Viktor Orban iktidardaki özellikle son yıllarını Avrupa Birliği'ne karşı Rusya ile denge politikası inşa etmekte kullanmıştı.

Orban doğalgaz ve ham petrol alabilmek için Rusya'ya belli tavizler de vermişti. Her yıl tekrarlanan Orban ve Putin zirveleri ile iki ülke arasındaki ilişkilerin ulaştığı nokta, AB ve ABD tarafından Orban'ın eleştirilmesine neden oluyordu.

İşte patlayan savaş bu yakınlık nedeniyle Orban'ı zor durumda bıraktı. Ancak Viktor Orban, derhal yeni bir strateji geliştirdi:

"Savaşın dışında kalma, Macaristan'ı barış ve güvenlik içinde tutma" sloganını seçim sloganı haline getirdi. Devlet medyasının propaganda imkânları harekete geçirildi.

Muhalefet ise AB ve NATO çizgisinde kalmaya özen gösterdi. Ancak pratikte neler yapılması gerektiği konusunda kendi aralarında bir mutabakata varıncaya kadar FİDESZ propaganda mekanizması harekete geçmiş ve halkın gözünde muhalefet "ülkeyi savaşa sokmak istiyorlar" damgasını yemişti bile.

Seçim kampanyasının son günleri hep bu iddiaların yeniden gündeme getirilmesi ve muhalefet tarafından tekzip edilmeye çalışılmasıyla geçti.

Negatif seçim kampanyası mı, program ağırlıklı pozitif kampanya mı?

Muhalefetin başarısızlığında belki de en önemli unsurlardan biri kampanyanın üzerine oturtulduğu ana ilkeydi.

Viktor Orban'ın sadece seçimlerde de değil, yıllardır her fırsatta sürdürdüğü kampanyaların en temel özelliği halkı bölen, düşman yaratan, toplumu kamplara ayıran"negatif" kampanyalar olmasıydı.

Bu kampanyalar karşı tarafı aşağılayan, zan altında bırakan, güvenilmezlik kuşkuları yaratan, farklılıkları dışlayan ve sonuçta kendi taraftarlarının saflarını, yaratılan korku çemberinde sıkılaştırmayı hedefleyen çalışmalardı.

Muhalefet son seçim kampanyasında Orban'ı kendi silahıyla vurmayı denedi. Birleşik muhalefetin tüm seçim faaliyetleri Orban rejiminin olumsuzlukları ve yolsuzluk, hırsızlık iddiaları üzerine kuruldu.

Muhalefet iktidara gelirse neyi nasıl yapacağı üzerine derli toplu bir program ortaya koyamadı. Elbette Orban'ın da sunduğu hiçbir program yoktu ama onun güvencesi, masaya koyduğu yıllardır denenen, sınanan kendi şahsıydı. Muhalefet ise bir kumar oynadı, Orban'ı eleştirmekten başka yapacaklarıyla ilgili masaya somut bir dayanak sunamadı.

Bu ise birbirinden ayrı kamplar halinde, kendi gerçeklerini yaşayan kesimleri birbirine yakınlaştırmaktan, henüz kararsız seçmeni ikna etmekten, toplumu bütünleştirmekten ziyade ayrışmayı derinleştirdi ve bundan kazançlı çıkan da, bu işi çok daha iyi yapan Viktor Orban oldu.

AB GÜNDEMİ: Orbán’ın Seçim Zaferinin Macaristan`ın Avrupa ile İlişkileri Açısından Önemi

Orbán’ın Seçim Zaferinin Macaristan'ın Avrupa ile İlişkileri Açısından Önemi 

Macaristan genel seçimleri, Fidesz (Macar Yurttaş Birliği) ve KDNP (Hristiyan Demokratik Halk Partisi)  koalisyonunun büyük bir farkla kazanması ile sonuçlandı. Macaristan Ulusal Seçim Ofisi’nin (NVI) paylaştığı final sonuçlarına göre, katılımın % 68'in üzerinde gerçekleştiği genel seçimlerde Fidesz-KDNP koalisyonu oyların %54,10'unu alarak 199 sandalyeli mecliste 135 sandalye, Macaristan Yeşiller Partisi (LMP), Jobbik, Momentum (MM), Macaristan Sosyalist Partisi (MSZP), Demokratik Koalisyonu (DK), ve Macaristan için Diyalog Partisi'nin (PM) oluşturduğu "Macaristan için Birlik" koalisyonu oyların %34,46’sını alarak parlamentoda 57 sandalye ve Bizim Ülkemiz Partisi (Mi Hazank) oyların %5,88’ini alarak parlamentoda 6 sandalye kazandı. Böylece Fidesz-KDNP koalisyonu çıkardığı 135 milletvekiliyle mecliste üçte ikilik çoğunluğu elde etmeyi başardı.

 Macaristan Genel Seçim Sonuçları

Macaristan genel seçimlerindeki en büyük sürpriz, Viktor Orbán’ın zaferinden öte seçimden önce uzun çalışmalar sonucunda bir araya gelerek ortak bir aday belirleyen altı muhalefet partisinin büyük bir yenilgi almasıydı. Nitekim Macaristan için Birlik koalisyonunu oluşturan altı partinin 3 Nisan seçimlerindeki oy toplamı 2018 seçimlerinin altında kaldı. Ayrıca bu partilerin parlamentodaki sandalye sayıları da azaldı.

Viktor Orbán hükümeti, Macaristan genel seçimlerinde net bir galibiyet alsa da eleştiri oklarından kurtulamadı. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), seçimleri takip etmek üzere Macaristan'a 200'den fazla gözlemciden oluşan bir misyon göndermişti. Misyon, seçimlerin özgür ancak adil olmadığını, siyasi partilerin "eşit şartlara sahip olmaması nedeniyle gölgelendiğini" ve seçim sürecinde Viktor Orbán’ın partisi Fidesz’in lehine çok fazla avantaj olduğunu belirtti.

Seçim Sonucunun Avrupa İçin Olası Etkileri

3 Nisan 2022 tarihinde gerçekleşen Macaristan genel seçimleri, gerilim dolu AB-Macaristan ilişkilerinin geleceği açısından büyük önem taşımaktaydı.

Viktor Orbán ve partisi Fidezs, 2010’da gerçekleşen genel seçimleri merkez sağ-liberal demokrat siyasi program çerçevesinde büyük bir farkla kazanmış ancak Orbán hükümetinin politikaları kısa bir süre içerisinde merkez sağdan aşırı sağa kaymıştı. Bu değişim AB tarafından sürekli eleştirilmiş, Orbán hükümeti 12 yıllık iktidarı boyunca akademisyenler, muhalefet, medya, STK'lar ve göçmenlere yönelik bir baskı ortamı yarattığı suçlamalarıyla karşı karşıya kalmıştı. Orbán’ın attığı adımlar ve söylemler AB’nin temel değerlerine aykırı olarak görülmüş ve nihayetinde süreç Avrupa Komisyonunun Kasım 2020’de yolsuzluk ve hukuk devleti ilkesinin ihlal edildiği gerekçesiyle Macaristan’a yapılan mali desteğin kesilmesinin önünü açacak incelemeyi resmen başlatmasına kadar gitmişti.

AB, bugüne kadar Viktor Orbán hükümetinin kendi değerlerine aykırı olarak tanımladığı eylemlerine karşı nasıl bir politika izleyeceğinin yol haritasını, gerek AB ülkeleri arasındaki siyasi denge farklılıkları gerekse daha önce böyle bir mekanizmanın var  olmamasından dolayı net bir biçimde ortaya koyamadı.

Dört Orta Avrupa ülkesi olan Macaristan, Polonya, Çekya ve Slovakya’nın oluşturduğu Vişegrad Grubu, Macaristan ve Polonya’nın liderliğinde AB içerisinde güçlü bir lobi grubu oluşturarak AB’nin Macaristan’a karşı atacağı adımlarda diğer AB ülkelerini etkileyebilmekteydi. Ancak AB içerisindeki siyasi iklim özellikle Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesiyle beraber ciddi bir şekilde değişti ve Rus tehdidi birçok Doğu Avrupa ülkesini ulusal güvenlik odaklı bir dış politika izlemeye itti. Macaristan, Vişegrad Grubu’nun diğer üç üyesinin aksine Rusya-Ukrayna savaşına müdahil olmak istemediğini ve bu konuda kendi çıkarlarını koruyacağını ifade etti. Rusya’ya yapılacak olası bir enerji yaptırımına destek vermeyeceğini beyan eden Macaristan, ülkesi üzerinden Ukrayna’ya silah sevkiyatına da izin vermeyeceğini duyurdu. Bu doğrultuda Macaristan’ın AB’yi karşısına alan politikalarına yönelik en büyük desteği veren Polonya, Rusya-Ukrayna savaşından sonra dış politikasında bir takım değişimler göstermek durumunda kaldı. Polonya, Rusya-Ukrayna savaşında "tarafsız" bir pozisyonda durmaya çalışan Orbán hükümetinden uzaklaşma sinyalleri verdi ve Vişegrad Grubu’nun son zirve toplantısına katılmadı. Çekya ve Slovakya ise ulusal güvenliklerini sağlamlaştırmanın yolunun Batı ile iyi bir entegrasyon olması halinde gerçekleşebileceğini ifade ederek Rusya karşısında AB politikalarını takip edeceklerinin mesajını verdi. Ayrıca Polonya, Çekya ve Slovakya Başbakanlarının, Avrupa Birliği misyonuyla Kiev'e gitmesi, bu ülkelerin Rusya karşısında Ukrayna’ya verdikleri güçlü desteğin önemli bir göstergesiydi.

Bütün bunların yanı sıra AB, Macaristan ile var olan sorunlarını dondurmayı tercih etti ve Macaristan’a karşı yaptırım uygulamak için genel seçimlerin sonuçlanmasını bekledi. Muhalefetin ortak adayı Péter Márki-Zay Brüksel tarafından Viktor Orbán’a göre daha ilişki kurulabilir bir alternatif lider olarak görülüyordu. Nitekim Márki-Zay, seçim kampanyasında, AB ile ilişkileri tekrar rayına koymak için çabalayacağına dair açıklamalarda bulunmuştu. Ancak Márki-Zay’in seçimlerde ağır bir yenilgi alması Macaristan-AB ilişkilerindeki yumuşama ihtimalini azalttı.

Genel seçimlerde büyük bir zafer kazanan Viktor Orbán’ın, seçim zaferinin kesinleşmesinin ardından verdiği ilk demeçte “öyle büyük bir zafer kazandık ki Ay'dan bile bakıldığında görülebilir. Ve tabii ki Brüksel'den de" ifadesini kullanması AB’ye rağmen uyguladığı tartışmalı politikalarında çıtayı daha da yükselteceğinin sinyallerini verdi. Nitekim Orbán, yeni dönem için planlarını açıklarken AB ile yaşadığı sorunların başında gelen toplumsal cinsiyet konusunda Macaristan’ın politikasını değiştirmeyeceğini duyurdu. Ayrıca AB’nin mevcut en önemli gündemi olan Rusya-Ukrayna savaşında AB’nin izlediği çizgiyi takip etmeyeceğini gösteren Orbán, Rusya’nın gaz ödemelerinin Rus para birimi olan ruble ile yapılması isteğine karşı çıkan AB’nin ortak tutumunun aksine Macaristan’ın ruble ile ödeme yapabileceğini ifade etti.

Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi  sonrası siyasi iklimi tamamen değişen Avrupa’da Orbán’ın seçim zaferinin ardından, Macaristan-AB ilişkilerinin geleceğinin nasıl olacağı tartışmaları devam ederken, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB’nin hukuk devleti standartlarını ihlal ettiği gerekçesi ile Macaristan'a yapılan fon ödemelerinin askıya alınması işlemlerinin başlatılacağını duyurdu.

Değerlerinin daha fazla tahrip edilmemesi için somut adımlar atacağını gösteren AB, bu mekanizmayı ilk defa Macaristan üzerinde kullanacak. Ancak Macaristan'a yapılan fon ödemelerinin askıya alınması, AB-Macaristan ilişkilerindeki gerilimin bir üst seviyeye çıkması anlamına geliyor. Ayrıca yaptırım sonrasında Orbán hükümetinin geri adım atıp atmayacağı büyük bir soru işareti. Bütün bunlardan dolayı AB’nin Macaristan’ın  tutumu karşısındaki başarısı gelecekte AB’nin yüzleşeceği benzer sorunları çözmek konusundaki gücünü etkileyecek.

Macaristan Genel Seçimlerinin Türkiye Boyutu

Kültürel yakınlık, tarihsel bağlar, NATO müttefikliği, Avrupa Konseyi gibi uluslararası örgütler içerisindeki işbirliği ve Macaristan’ın Türkiye’nin AB üyeliğine destek vermesi gibi nedenlerden dolayı Türkiye, Macaristan ile iyi ilişkilere sahip bir ülke.

Son yıllarda, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın geliştirdiği yakın ilişki, Türkiye-Macaristan ilişkilerini daha da ileriyetaşıdı. Bu doğrultuda iki liderin ortaya koyduğu irade ile Türkiye ve Macaristan iki ülkenin ortak çıkarlarına öncelik veren ve iş birliği alanlarına odaklanan bir politika izlemeyi başardı.

Ancak Macaristan seçimlerinin sonucunun Türkiye-Macaristan ilişkilerinin de geleceğini etkilemesi muhtemeldi. Nitekim Macaristan için Birlik koalisyonu lideri Péter Márki-Zay’in seçim öncesi, “Orbán Macaristan’ı Rusya, Türkiye ve Çin gibi Avrupa değerlerini temsil etmeyen ülkelerin yörüngesine soktu” şeklindeki açıklaması ve koalisyonun bu durumu değiştireceğine ilişkin sözleri Macaristan’ın Türkiye ile olan yakın ilişkilerinin gözden geçirileceği sinyalini vermişti. Orbán'ın seçimden zaferle çıkarak, Macaristan Başbakanlığını bir dönem daha ifa edecek olması Türkiye ile ilişkilerde de bir devamlılık olacağını gösteriyor. Orbán yönetiminde Macaristan'ın temel norm ve değerlerinden uzaklaşması ise iki ülke arasındaki yakın ilişkilerin Türkiye'nin AB sürecinin hızlanmasına ne ölçüde fayda sağlayacağı konusunda soru işaretleri doğuruyor. 

Ahmet Emre Usta, İKV Yardımcı Uzmanı 

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır