Kovuşturma, ceza yargılamasının ikinci ve son evresidir. Kovuşturma evresi, şüpheli hakkında savcılık tarafından yapılan soruşturma sonucunda yeterli şüpheye ulaşılması halinde düzenlenen iddianamenin ceza mahkemesi tarafından kabul edilmesiyle başlayan yargılama sürecini ifade eder. (CMK /1. madde) Kovuşturma, iddianamenin ceza mahkemesi tarafından kabulü ile hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreye denir. Savcılık, soruşturma neticesinde;
Ceza muhakemesinin iki evresi vardır. Belirtildiği gibi ilk evre soruşturma ikinci evre ise kovuşturma evresidir. Kovuşturma evresi sayılı Ceza Muhakemesi madde ’ de belirtildiği gibi, Cumhuriyet savcısı tarafından yetkili mahkemeye verilen iddianamenin mahkemece kabulü veya dava açan belgenin yetkili mahkemeye verilmesiyle başlar ve hükmün kesinleşmesine kadar devam eder. Kovuşturma esas itibariyle dört evreden oluşmaktadır. Bunlar; duruşma hazırlığı, duruşma, karar, kanun yolu evreleridir.
Kovuşturma, iddianameye konu olan olayın gerçekleşip gerçekleşmediği ortaya konulan deliller ışığında değerlendirilir, gerçek kestiğinin ispatlanması halinde hukuki değerlendirme yapılarak hüküm verilir. İddianamenin kabulüyle kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar. Soruşturma aşamasında şüpheli olan kişi artık sanık sıfatını alır. Kovuşturma evresi, dört devreden oluşur.
Mahkeme, iddianame üzerinde yaptığı inceleme sonucu, iadesine karar vermediği taktirde iddianamenin kabulüne karar vermelidir. İddianamenin iadesi için gerekli olan 15 günlük sürenin geçmesiyle, iddianame kendiliğinden kabul edilmiş sayılır. Ayrıca Mahkeme, iddianamenin iadesi veya kabulü kararı vermemesine karşın bu 15 günlük süre içerisin de duruşma hazırlık tutanağı (tensip zaptı) düzenler ise, bu tutanağın düzenlendiği tarih iddianamenin kabulü, dolayısıyla kovuşturma aşamasının başladığı tarih olacaktır.
Duruşma hazırlığı, davanın açılmasından sonra, duruşmanın başlamasına kadar geçen süre zarfında duruşmanın hazırlanması için yapılacak işlemlerdir. Bu devrede, bir sonraki devre olan duruşma devresine hazırlık yapılmaktadır. Amaç, duruşmayı kesintisiz şekilde tek celsede bitirebilmek. Bu nedenle, soruşturma aşamasında toplanamayan deliller var ise, duruşma hazırlığı devresinde bu delillerin de toplanması yoluna gidilmelidir. Duruşmaya hazırlık devresinde, muhakeme makamlarından yargılama makamı aktif bir durumdadır. Duruşma hazırlığını kimin yapacağının belirlenmesinde mahkemelerin toplu mahkeme veya tek hakimli mahkeme olması özellik arz etmektedir. Tek hakimlide hakim, toplu mahkemelerde ise başkan yürütür. Son karar evresi ise heyet halinde verilir. Tek hakimli mahkemelerde ise hakim karar verir.
Madde İddianamenin Kabulü ve Duruşma Hazırlığı
Soruşturma evresini savcılık, kovuşturma evresini ise ceza mahkemeleri tarafından yürütülür. Kovuşturma evresinde görevli ceza mahkemeleri şunlardır:
Ceza hukukunda muhakeme yapılabilmesi için ithama gerek vardır, hakim kendiliğinden işe el koyamaz. İtham, toplum adına bir devlet organı tarafından yapılır. Bunun için savcılık makamı oluşturulmuştur. Muhakeme kural olarak, birincisi tahkik sisteminden, ikincisi ise itham sisteminden esinlenen iki safhadan oluşmaktadır. Soruşturma safhasında muhakeme kural olarak yazılı ve gizlidir. Çelişme ilkesi sınırlı olarak uygulanır. Buna karşılık kovuşturma safhasında sözlülük ve açıklık esastır. Bu safhada ise çelişme ilkesi tam olarak uygulanır.
Duruşma hazırlığı, duruşmayı hazırlayan bir bölümdür. Amacı kendisinden sonra gelen duruşma bölümünün en kısa zamanda yapılabilmesini sağlamaktır. Bunun için bu bölümde eksik hususlar tamamlanacağı gibi, duruşmanın yapılabilmesini sağlayacak işlerin de gerçekleştirilmesi gerekir. Duruşma hazırlığında yargılamanın taraflarının bir araya gelmeleri söz konusu değildir. Uygulamada bu devreye tensip adı verilir, işlemler bir tutanakla tespit edilir. Bu tutanağa ise tensip tutanağı denmektedir. Duruşma hazırlığında yapılması gereken işlemler şöyle sıralanabilir;
Önsoruşturma kısmında eğer iddianamenin iadesi kararı verilmez ise, mahkeme tarafından iddianamenin kabulüne karar verilir. İddianamenin kabulü ile de kovuşturma evresi başlamış olur. Duruşma gününü belirleme yetkisi mahkeme başkanınındır. Uygulamada tutuklu işler öncelikli olarak ele alınmaktadır. Mahkeme başkanının duruşma günlerini belirlerken, duruşmaların en çabuk biçimde sonuçlanabilecek şekilde yapılabilmesine dikkat etmesi şarttır.
Gerekli çağrıları yapmak yetkisi mahkeme başkanınındır. Çağrı kağıtları mahkeme kalemlerinde yazılır ve bildirilir. Çağrı kağıdında bir ihtarın bulunması da şarttır. Özrü olmaksızın duruşmada hazır bulunmayan sanığın zorla getirileceği de CMK madde gereği ihtar edilir. Sanık tutukluysa, ona duruşma günü bildirilecektir. Bu bildirim çağrı yerine geçecektir. Müdafii ister baroca görevlendirilsin isterse sanık tarafından seçilmiş olsun, sanıkla birlikte duruşmaya çağrılması gerekir. Bunun için kendisine çağrı belgesi gönderilmelidir. Sanık tarafından seçilen avukatın çağrılabilmesi için ya mahkemeye adının bildirilmiş olunması ya da dosyada vekaletnamesinin bulunması gerekir. Sanığın avukatı birden çok ise, her birine ayrı ayrı çağrı kağıdı gönderilmelidir.
Çağrı belgesinin müdafiye, duruşma gününden en, azından savunmasını hazırlayabileceği bir süre önce tebliği gerekir. Müdafiinin çağrılmasının unutulması, savunmanın sınırlandırılmasına ve bozma kararı verilmesine yol açar. Müdafiinin özür bildirmesi ve özrün kabul edilmesi üzerine, yeni duruşma günü kendisine bildirilmelidir. Müdafiinin çekilmesi durumunda, bu hususun duruşmada hazır bulunmayan sanığa bildirilmesi ve yeni avukat atamasına olanak tanınması gerekir.
İddianame çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğ edilir. Müdafii ve tanıklar çağrı kağıdı ile çağrılırlar. Keşif gerekiyorsa gün belirlenip yargılamadan önce gerçekleştirilebilir. Adli tıp kurumundan görüş alınacaksa, tensiple birlikte görüş sorulmasına karar verilmesi zaman kazandırır. Nüfus ve sabıka belgeleri eksik ise getirilmesine karar verilmelidir. Sanık, bilirkişi veya tanıkların çokluğu nedeniyle, aynı oturumda tümünün dinlenmeleri olanaksız görülüyorsa, bir bölümü ilk oturuma, öbürleri ise başka oturumlara dinlenmek üzere çağrılmalarına karar verilebilir. Mağdur, sanık veya tanıklar başka yerde oturuyorlarsa istinabe yoluyla dinlenmeleri için yazı yazılabilir. Duruşma günü takvime bakılarak belirlenmeli ve bayram ya da tatil günlerine rastlamamasına dikkat edilmelidir.
Suçun mağduru ile şikayetçi ve vekilleri, duruşma günü ve saatini belirtmek suretiyle duruşmaya davet edilirler. Anılanların duruşmadan haberdar edilme hakkı bulunmamaktadır. sayılı kanunda bu durum öngörülmeyerek duruşmaya çağrılması için, davaya katılma dilekçesi verip duruşma gününün kendisine bildirilmesini istemesi gerekirken, maddeyle suçun mağduru ve şikayetçiye çağrı kağıdı çıkarılması düzenlenmiştir. Duruşmanın bir oturumda bitirilmesi CMK’nın kabul ettiği bir ilkedir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için sanığın, tanığın ve varsa bilirkişinin aynı oturuma çağrılmaları gerekir. Ancak sanığın, tanıkların ve bilirkişinin çok olması ya da sorgunun uzaması olasılığının bulunması nedenleri ile duruşmanın bir günde bitmeyeceği anlaşılırsa, mahkemenin tanık ve bilirkişinin hepsini ya da bir bölümünü sonraki oturumlara çağırması olanaklıdır. Böyle bir durum yoksa, sanık, tanık, bilirkişinin ayrı günlerde dinlenmeleri uygun olmayacaktır.
Cumhuriyet savcısının duruşma hazırlığı aşamasında, suçun kanıtlanmasına ilişkin eşyayı da mahkemeye vermesi gerekir. Hukuk usulünde, tarafların isteğine bağlılık bulunmasına karşın, ceza yargılamasında kendiliğinden araştırma esastır. Mahkeme tarafların isteği bulunmasa da, maddi gerçeği bulmak için kendiliğinden her türlü araştırmayı yapabilir. İddianamede yer verilmeyen, Cumhuriyet savcısı ve sanığında bildirmediği tanık ya da bilirkişiyi kendiliğinden duruşmaya çağırabilir. Böylece dosyanın duruşma hazırlığı aşamasında olgunlaşması ile davanın bir duruşmada bitirilmesinin alt yapısı hazırlanmış olmaktadır.
Sanığa çağrı belgesinin tebliği ile birlikte iddianamenin de tebliğ edilmesi gerekir. Çağrı kağıdı mahkeme tarafından doğrudan tebliğ olunur. Çağrı kağıdı mahkeme kalemlerinde yazılır. sayılı kanunun maddesinde sulh ceza mahkemelerinde açılan davalara ait iddianameler sanığa tebliğ olunmayacağı öngörülmüşken, maddeyle bu ayrım kaldırılmış, bütün ceza yargılamalarında iddianamenin tebliğ edileceği belirtilmiştir. Sanığın ne ile suçlandığını öğrenmesi gerekmektedir.
Duruşma gününü bildiren kağıda çağrı kağıdı denir yani davetiye denir. Tutuklu olmayan sanığa çağrı belgesi çıkarılmış ise, bu belgede özrü olmaksızın gelmediğinde, zorla getirilme kararı ile getirileceği yazılır. Bu hüküm buyurucu olduğundan, çağrı belgesindeki uyarıların yapılmasının unutulmaması gerekir. Sanık gelmediği takdirde uyarı yapılmamış ise, yeniden çağrı belgesi çıkartılmalıdır. Mahkeme, sanığın hazır bulunmasına ve zorla getirilme kararı ile veya yakalama emriyle zorla getirilmesine her zaman karar verebilir. Ceza Muhakemesi Kanunu madde ’ de, suç yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadere cezalarını gerektirmekte ise, sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hallerde sanığa gönderilecek davetiyede kendisi gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır, denilmesi karşısında çıkacak davetiye de, özrü olmaksızın gelmediğinde, zorla getirileceği hususunun yazılmaması gerekir.
Sanık tutuklu ise, çağrı kendisine duruşma günü bildirilme suretiyle yapılır. Sanıktan, kendisini savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağı ve bulunacak ise neden ibaret olacağını bildirmesi istenir. Sanığın mahkemeye çağrılmasıyla birlikte müdafii de davetlidir. Bu işlem tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunda, cezaevi katibi veya bu işle görevlendirilen personel yanına getirilmek suretiyle yapılır.
Çağrı belgesinde, çağrıyı yapan mahkemenin adı, duruşma gün ve saati gösterilir. İddianamenin önceden sanığa tebliği, savunma açısından yararlıdır. Mahkemenin çağrı belgesini duruşma gününden en aşağı bir hafta önce sanığa tebliğ etmesi gerekir. Tebliğ ile duruşma gün arasında bir hafta ya da daha çok sürenin bulunması şarttır. Bir haftalık sürenin başlangıcı tebliğ edildiği günün ertesidir.
Sanık, duruşma hazırlığı sırasında, tanık ya da bilirkişinin çağrılmasını ya da savunma kanıtlarının toplanmasını istiyorsa, duruşma gününden en az beş gün önce, bu konudaki dilekçesini vermelidir. Sanığın bu dilekçesinde, gösterdiği kanıtların hangi olayla ilgili olduğunu, tanık ya da bilirkişiyi hangi konuda dinletmek istediğini belirtmesi gerekir. Beş günlük süre konulmasındaki amaç, tanık ya da bilirkişinin duruşmada hazır bulundurulmasını ve yargılamanın kesintisiz sürmesini sağlamaktır.
Sanığın isteği kabul edildiği takdirde, bu karar kendisine ve Cumhuriyet savcısına bildirilir. Ayrıca tanık ya da bilirkişiye çağrı belgesi gönderilerek haber verilmesi gerekir. Sanığın isteğinin reddine kadar verilmesi durumunda ise, bu karar da kendisine bildirilmelidir. Sanık red kararlarına karşı, itiraz ya da temyiz yoluna gidemez ise de onun kanıt araçlarını kendiliğinden duruşmaya her zaman getirmesi olanaklıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu madde ’ de öngörülen beş günlük sürenin düzenleyici ve tavsiye edici nitelikte olduğu kabul edilerek, bu sürelere uyulmasını red nedeni saymamak gerekir.
CMK’nın maddesi gereğince sanık/ müdafii veya katılan/vekili duruşma hazırlığı aşamasında ve ilk duruşma gününden en az beş gün önce, soruşturma aşamasında yer almayan, iddianamede belirtilenlerden başka delillerin toplanmasına dair dilekçesinde gösterdiği tanıkların/ delillerin duruşmada hazır edilmesini isteyebilir. Mahkeme başkanı ya da hakim, bu isteği kabul ederse, istenen deliller duruşmada hazır edilir. İstem reddedilirse, kanunun maddesine göre sanık/müdafii veya katılan/vekili, dilekçesinde belirttikleri delillerle sınırlı olmak ve duruşmada hazır etmiş olmak koşulu ile mahkeme, bu delilleri incelemekle yükümlüdür. Başka bir deyişle, sanık ya da katılan, ilk duruşmadan önce verdikleri bir dilekçe ile isim ve adreslerini verdikleri, bildikleri konuları ve neye ilişkin beyanda bulunacaklarını açıkladıkları tanıkları mahkemeye sunmuş, bunların dinlenmesini istemişler ise, mahkeme istemin reddine karar verirse, bahsedilen tanıklar duruşmada sanık ya da katılan vekilince hazır edildiğinde mahkemenin bunları dinlemesi zorunludur. Davayı uzatmak amacıyla yapılacak olan talepler de haliyle reddedilecektir.
Duruşmaya hazırlık aşamasında sanığın, doğrudan doğruya mahkemeye çağırttırdığı ya da duruşma sırasında yanına getireceği tanık ve bilirkişinin adlarını ve oturdukları yeri, duruşma gününden önce Cumhuriyet savcısına bildirmesi gerekir. Cumhuriyet savcısı da, silahların eşitliği ilkesi gereği, iddianamede gösterdiği tanık ve bilirkişi dışında, yeni tanık ve bilirkişi çağırtması durumunda, aynı biçimde bunların adlarını ve oturdukları yerleri, duruşma gününden önce sanığa bildirmelidir.
Cumhuriyet savcısına ve sanığa, karşılıklı bildirme zorunluluğu yüklenmesindeki amaç, birbirlerini bilgilendirerek, yargılamada beklenmeyen kanıtların ileri sürülmesini veya bir sürprizle karşılaşmalarını önleyerek, iddia ve savunmalara olanak sağlamaktır. Bu düzenleme, her iki tarafın da duruşmaya hazırlıklı gelmesini sağlar ve duruşmanın ertelenmesi ile sürüncemede kalmasını önlemiş olur. Bu düzenleme sonucunda CMK maddesi hükümlere, Cumhuriyet savcısı veya sanığın uymamalarının herhangi bir yaptırımı bulunmadığı için, maddenin fazlaca uygulama alanı bulunmamaktadır.
Duruşma hazırlığı aşamasında, işin aksamasına yol açıp açmayacağına bakılmaksızın, tanık ya da bilirkişinin dinlenmesi için belirlenen günden Cumhuriyet savcısına, suçtan zarar görene, vekiline, sanığa ve müdafiine haber verilmesi zorunludur. Cumhuriyet savcısı, zarar gören, sanık ya da müdafii veya vekilin hazır olma zorunlulukları yoktur. Bunların haber verilmesine karşın belirlenen günde hazır bulunmamaları halinde, tanık ve bilirkişilerin dinlenmeleri olanaklıdır. Düzenlenen tutanağın örneği hazır bulunan Cumhuriyet savcısına ve müdafiye verilir. Tutanağın sadece savcı ve müdafiye verilecek olması eleştirilebilir. Müdafiisi olmayan sanık veya katılan vekili de bu haktan faydalanmalıdır.
Duruşma hazırlığı aşamasında, yeniden keşif ve muayene yapılarak dosyayı olgunlaştırmak ve duruşmaya tam olarak hazırlanmaya ihtiyaç duyulursa, Cumhuriyet savcısı, suçtan zarar gören, vekili, sanık ve müdafii haberdar edilir. Bu düzenlemeyle, silahların eşitliği ilkesi gereği savunmanın güçlendirilmesi ve etkin bir ceza sistemi oluşturulması amaçlanmaktadır. Duruşma hazırlığı aşamasında, müdafii ve vekilin de hazır bulunduğu bir tanık dinleme, keşif, bilirkişi incelemesi işlemi yapıldığı takdirde, bunlara karşı olan görüşler bu aşamada ileri sürülerek çözümlenebileceğinden, duruşma hazırlığı aşaması uzasa bile, duruşma aşaması kısalacak ve davanın bir oturumda bitirilmesi ilkesi, gerçekleşmesi mümkün olabilecektir.
Ceza Muhakemesi Kanunu madde ve devamı maddelerinde duruşma yapılması ve duruşma yapılırken esas olan durumlar belirtilmiştir. CMK yüze karşılık ve sözlülük, tartışmalılık ve işi bir duruşmada bitirme ilkeleri yanında, açıklık ilkesini de kabul etmiştir. Anayasanın /1, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 10 ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6/1. maddesinde de, yargılamanın açıklığı öngörülmüştür. İddianamenin kabulü ile başlayan kovuşturma evresi ve akabinde duruşmaya hazırlık evresi sonrasında duruşmalar yapılmaya başlar.
Duruşma, mahkeme heyetinin, savcının, sanığın ve/veya müdafiinin, müşteki ve/veya vekilinin katılımı ile gerçekleştirilir. Dosya üzerinden başlanılan duruşma öncesi evreleri akabinde iddianamenin de kabulüyle yargılama heyeti ve yargılananlar yüz yüze gelir. Maddi gerçeğin ortaya çıkması için toplanılan mahkeme salonunda görülen davaların her biri birer duruşmadır yani celsedir. Ceza Muhakemesi Kanunu ve devamı maddelerinde duruşmaya dair ilkeler, yasaklar ve normları belirtmiştir. Bunlar;
üzerine sözlü savunmasını, kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabilir. Bu durumda tercüme hizmetleri, beşinci fıkra uyarınca oluşturulan listeden, sanığın seçeceği tercüman tarafından yerine getirilir. Bu tercümanın giderleri Devlet Hazinesince karşılanmaz. Bu imkân, yargılamanın sürüncemede bırakılması amacına yönelik olarak kötüye kullanılamaz. Tercümanlar, il adlî yargı adalet komisyonlarınca her yıl düzenlenen listede yer alan kişiler arasından seçilirler. Cumhuriyet savcıları ve hâkimler yalnız bulundukları il bakımından oluşturulmuş listelerden değil, diğer illerde oluşturulmuş listelerden de tercüman seçebilirler. Bu listelerin düzenlenmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Ceza Muhakemesi Kanunu ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Kanuna göre, duruşmalarda tutanak tutulur. Tutanak mahkeme başkanı veya yargıç ve tutanak katibince imzalanır. Tutanak tutulmasındaki amaç, yargılama işlemlerini belgelendirmektir. Tutanak, tutanak katibi tarafından tutulur. Uygulamada bilgisayar kullanılarak yapılan işlemler o anda tutanağa geçirilir. CMK madde gereğince teknik araçlarla da kayda alınması halinde yapılan saptamaların sonradan tutanağa geçirilip, duruşmada yapılan işlemlere uygun olduğu mahkeme başkanı veya yargıç ve katip tarafından onaylanması gerekir.
Duruşma tutanağının başlığında;
Böylece, tutanağın hangi mahkemeye ait olduğu, hangi oturuma ilişkin bulunduğu, duruşmaya yargıç, Cumhuriyet savcısı ve tutanak katiplerinden kimlerin katıldığı anlaşılmış olunur. Duruşma tutanağında;
Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir. Tutanakta yazılı olan bir hususun öyle olmadığı başka kanıtlarla kanıtlanamaz. Tanık dinlenemez. Tutanak, duruşmanın, yasanın buyruğuna uygun olarak cereyan edip etmediği konusunda tek kanıttır. Tutanağa karşı bulunulabilen sahtelik iddiası da, TCK’ nın maddesi anlamında bir sahteciliktir. Sahteliğin saptanması halinde, tutanağın yalnızca sahte olan bölümü değil, bütün tutanak kanıt gücünü yitirir. Çoğaltılıp ortaklaştırılmış tutanak örnekleri, duruşma tutanağı niteliğinde kabul edilmez. Bu biçimde kopya kağıdı konularak çoğaltılmış tutanakların kanıtlama güçleri bulunmadığından, bunlara dayanılarak hüküm kurulması da bozma nedenidir.
Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirlerine hükmedilmemesi, davanın reddi ve düşmesi kararı hükümdür. Ceza Muhakemesi Kanunu madde ’ de belirtildiği üzere mahkeme yargılama sonucunda hüküm kurar. Maddede nelerin hüküm sayılacağı açıklanmıştır. Hangi tür son kararların hüküm sayılacağının belirlenmesi, başvurulacak yasa yolunu da göstereceği için önemlidir. İstinaf ve temyiz yasa yolu ancak hükümler için geçerlidir. Ceza yargılamasında, iddianamede yer alan her istek bir davadır, her davanın kararı bağlanması, hüküm altına alınması zorunludur. Suç olduğu iddia edilen bir fiil hakkında bir karar verilir. Aynı fiil hakkında iki karar verilemeyeceği gibi, fiil bölünerek farklı vasıflarla tavsif edilip vasfına göre hükme konu edilemez. Hükümde olmasa bile gerekçede, yüklenen fiil, fiilin işlenmesiyle oluşan suç/suçlar, bu suçlara verilen cezalar, içtima durumu açıkça belirtilmelidir. Maddeye göre duruşmanın bittiği bildirildikten sonra verilecek hükümler şunlardır;
Bunların dışında kalan kararlar, tutuklama, güvence bedeli alma, katılma isteminin reddi gibi ara kararla ya da yetkisizlik, yargı yolunu değiştirmeyen görevsizlik gibi son karar verilmiş olsun, hüküm niteliği taşımadığından temyiz değil, itiraz yasa yoluna tabidir. Kanunda açıkça gösterilmemiş olsa bile, yaş düzeltilmesi, katılma isteminin reddi, yargılama giderleri gibi kendisi hüküm niteliğinde olmadığı halde temyiz edilmesi durumunda hükümle birlikte incelenen kararlar vardır.
Hükümle birlikte duruşma son bulmakta ve mahkeme işten el çekmektedir. Mahkeme, ancak duruşmada ortaya konan ve tartışılan delillerden hareketle hükmünü verebilecektir. Duruşmaya getirilip tartışılmayan hiçbir delil hükme esas alınamaz. Ancak, duruşmayı başından itibaren izlemiş, duruşmada ortaya konup tartışılan delillerden kişisel olarak kanaat edinmiş olan hakimler, hüküm verebilirler. Mahkeme eğer sanık hakkında beraat karar veriyorsa hangi nedenden dolayı beraat kararı verdiğini maddeye göre belirtmelidir. Kanuna göre beraat kararları;
Ceza verilmesine yer olmadığı kararı ise, failin suç sayılan tipik eylemi gerçekleştirmesine karşın, kusurunun bulunmadığı durumlar ile cezalandırmaya engel diğer bazı durumlarda verilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu madde /4’ te ceza vermeye engel durumlar gösterilmiş ve bu halde de ceza vermeye yer olmadığı kararı verileceği açıklanmıştır. Düzenlemeye göre;
Mahkumiyet, faile yüklenen ve suç olduğu iddia edilen eylemi işlediğinin kanıtlanması durumunda verilen karardır. Mahkumiyet kararı için fiilin, karar tarihinde suç olarak tanımlanmış olması da gerekir. Güvenlik tedbiri ise, failin, yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkumiyet yerine veya mahkumiyetin yanı sıra hükmolunan, ceza olmayan tedbirlerdir. Güvenlik tedbiri, davanın esasının çözümü sonucunda gerek bir mahkumiyete ek, gerekse bağımsız olarak verilen kararlardır. Belli haklardan yoksunluk gibi güvenlik tedbirlerinin bazıları mahkumiyetle birlikte hüküm altına alınırken, bazıları da ceza yerine ikame edilir.
Red kararı, aynı eylem nedeni ile iki defa yargılama yapılamayacağına ilişkin kural, AİHS 7 numaralı ek protokolünün 4/1. maddesinde, aynı suçtan iki kez yargılamama ve cezalandırılmama hakkı başlığıyla, hiç kimse bir devletin ceza yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkum edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çevresinde yeniden yargılanamaz veya mahkum edilemez, şeklinde ifade edilmiştir. Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa verilecek karar davanın reddidir.
Adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı da hüküm olarak kabul edilmiştir. Bir adliye mahkemesinin, diğer adliye mahkemesinin görevli olduğu yolundaki kararı ise itiraza tabidir. Ceza Muhakemeleri Kanunu /10 maddesine göre, adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı hükümdür ve temyiz kanun yoluna tabidir. CMK’ nın /10 maddesindeki yargı mercii ibaresi, yargılama yetkisi kullanan kurum olarak değil, uyuşmazlığı sonlandırma yetkisi olan kurum olarak anlaşılmalıdır.
Soruşturma ve kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa, gerçekleşmesini beklemek üzere durma kararı verilir. Bu karar itiraz edilebilir. Duruşma sırasında karşılaşılan engelin kalkmasıyla, yargılamanın kaldığı yerden sürdürülmesi olanağı bulunan durumlarda durma kararı verilir. Kaybolan ya da kaçan sanığın yakalanmasını, kovuşturulması şikayete veya izne bağlı durumlarda, şikayet veya izin koşullarının gerçekleşmesini beklemek için durma kararı verilmesi gerekir. Ancak koşulun gerçekleşmeyeceği anlaşılmış ya da gerçekleşme olanağı yoksa, durma kararı değil, düşme kararı verilmelidir.
Durma kararının verilmesini gerektiren durumlardan birisi de, yasama dokunulmazlığı nedeniyle olmaktadır. Yasama dokunulmazlığı, milletvekillerinin görevlerini özgürce yapabilmelerine olanak sağlayan yasal bir kurumdur. Tam ve geçici olmak üzere ikiye ayrılır. Tam dokunulmazlık; milletvekillerinin görevleri sırasında ve görevlerinden dolayı işledikleri eylemlerden sorumlu tutulmamalarını gerektirir. Bu sorumsuzluk hali milletvekilliği süresinin bitiminden sonra da devam eder. Geçici dokunulmazlık ise, milletvekillerinin göreviyle ilgili olmayan suçlarından dolayı, görevleri süresince haklarında kovuşturma yapılmamasını öngörmektedir. Seçimden önce ya da sonra bir kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz, yargılanamazlar.
Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması Ceza Muhakemesi Kanunu maddede düzenlenmiştir. Sanığa verilen ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, gerekli olan koşulların varlığı halinde verilerek hükmün açıklanmasının beş yıl süreyle geriye bırakılmasıdır. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kişi hakkında hüküm ve sonuç doğurmaz. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararına sadece itiraz edilebilir. Temyiz, istinaf mümkün değildir. Adli sicil kaydında görünmez. Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında bir hüküm değildir. İlgili hakim savcılar hariç ulaşılması mümkün değildir. Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında yasal süresi geçtikten sonra dosyanın düşmesine karar verilir.
Bu karar, davayı sonlandıran bir karar olmadığından CMK maddesine göre hüküm değildir. Kişi, işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır. Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz. Mahkeme, hükümlünün kişiliğini ve sosyal durumunu göz önünde bulundurarak, denetim süresinin herhangi bir yükümlülük belirlemeden veya uzman kişi görevlendirmeden geçirilmesine de karar verebilir.
Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi halinde; ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. Denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi halli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır. Ceza Kanunu’ndaki bu düzenlemeyle eski Kanun’dan farklı olarak; cezasının ertelenmesi bir koşullu af olmaktan çıkarılıp ceza infaz kurumu haline getirilmiştir.
Hükmün başına, “Türk Milleti adına” verildiği yazılır. Hükmün başında hükmü veren mahkemenin adı, hükmü veren mahkemenin adı, hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hakimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt katibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanuni temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zamanı, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı yazılır.
Hükmün gerekçesi ve varsa karşı oy gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur. Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır. ) Hüküm sonucu tefhim edildikten sonra gerekçeli karar imzalanmadan hâkim ölür veya herhangi bir sebeple kararı imzalayamayacak hâle düşerse, yeni hâkim, tefhim edilen hükme uygun olarak gerekçeli kararı bizzat yazarak imzalar. Toplu mahkemelerde böyle bir durumun gerçekleşmesi hâlinde, hüküm diğer hâkimler tarafından imzalanır ve başkan veya en kıdemli hâkim tarafından, hükmün altına diğer hâkimin imza edememesinin sebebi yazılarak imza olunur. Hüküm fıkrasında, üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir. Hüküm, yargılamayı bitiren bir son karardır. Lakin, ceza yargılamasında ceza miktarlarına göre istinaf ve temyiz incelemesi için gerekli şartlar oluşmuşsa ve istinaf veya temyiz incelemesi ile yargılama devam edecekse, ilk derece yargılamasında verilen hüküm bir son olmayacaktır.
Ceza yargılaması sürecinde sanığın savunması, müştekinin ifadesi, dosyaya ilişkin tüm deliller toplandıktan sonra hakim, Cumhuriyet Başsavcısına dosya hakkındaki görüş ve kanaatini bildirmesi için dosyayı savcıya verir.
Savcı mütalaasında; sanığın beraatini, cezalandırılmasını yada ceza verilmesine yer olmadığı yönünde talep ve mütalaa verebilir. Savcılık mütalaası, mahkeme savcısı tarafından duruşmanın görüldüğü sırada hazır ise, duruşma sırasında mütalaa Cumhuriyet savcısı tarafından bildirilir. Savcılık mütalaası duruşma sırasında hazır değil ise, dosya mütalaayı hazırlamak üzere mahkeme savcısına verilir ve bir sonraki celse savcı esas hakkındaki mütalaasını Mahkeme huzurunda taraflara bildirir.
Asliye Ceza Mahkemesinde Cumhuriyet Savcısı tarafından esas hakkında mütalaa bildirildiğinde sanık, Asliye Ceza Savcı mütalaasınakarşı savunma yapmak ve beyanlarını bildirmek için süre isteyebilir yada duruşma sırasında mütalaaya karşı savunma ve beyanlarını sunabilir. Cumhuriyet Savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı beyanda bulunmak isteyen sanık, bu süreçte Asliye Ceza Mahkemesine mütalaaya karşı beyan dilekçesi sunabilir. Sunacağı Mütalaaya Karşı Beyan Dilekçesi (Asliye Ceza Mahkemesi), dosyaya ilişkin esas hakkında savunma niteliğinde olmalıdır.
Ceza mahkemelerinde mütalaaya karşı beyan süresi genellikle bir sonraki celseye kadar verilir. Yani ceza mahkemesi taraflara bir sonraki celseye kadar mütalaaya karşı beyan süresi verir. Savcı mütalaasının beraat yönünde olması halinde, sanık yada müdafii mütalaaya itiraz etmeyecektir. Savcının mütalaasında sanığın cezalandırılmasını istemesi halinde verilen süre içerisinde mütalaaya karşı verilecek dilekçe ile itiraz yapılacaktır.
Hakim savcının mütalaasına uymak zorunda değildir. Ceza dosyasında mahkemede görev alan Cumhuriyet Savcısı tarafından dosyaya ilişkin mütalaa bildirilir. Ancak savcılık mütalaası, nihai karar niteliğinde değildir. Mütalaa ile mahkeme savcısı tarafından sanığın dosyada cezalandırılıp cezalandırılmayacağı hususunda görüş ve kanaat bildirilmektedir. Örneğin; mahkemede görev alan Cumhuriyet Savcısı sanığın cezalandırılması yönünde mütalaa belirtirken dosya hakimi, sanığın beraatine karar verebilir yada savcı beraat talep eder iken ceza mahkemesi sanığın cezalandırılması yönünde karar verebilir.
Ceza davasında görev alan ceza avukatı, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı beyan ve itirazlarını sunar. Mütalaanın sanığın lehine olması halinde sanığı temsil eden ceza avukatı, itiraz etmeyecek, müşteki tarafı temsil eden ceza avukatı ise itiraz hakkını kullanacaktır. Ceza avukatı tarafından mütalaaya ilişkin sunulan beyan yada itirazlar, dosyanın seyrini değiştirebilecek nitelikte önemlidir. Mahkeme tarafından yada Mahkeme savcısı tarafından gözden kaçırılabilecek herhangi bir detay yada husus, uzman ceza avukatı ile dosyanın akıbetini değiştirecektir.
Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler. İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır. İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür. İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.
İddianame ve mütalaa arasındaki farklara gelecek olursak iddianame, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphenin oluşması halinde Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenir iken; mütalaa ise mahkemede görev alan Cumhuriyet savcısının sanığın cezalandırılıp cezalandırılmayacağı ve iddia edilen suç hususundaki görüş ve kanaatine başvurulmasıdır. Mütalaa kovuşturma aşamasında verilirken, iddianame soruşturma aşamasında hazırlanır ve iddianamenin yetkili ve görevli mahkemeye gönderilerek onaylanması ile kovuşturma aşaması başlamış olur.
Hukuk büromuzda ceza avukatı ve ceza davalarının takibi hususunda avukatlık hizmeti verilmektedir. Uzman ceza avukatları ile davalarınızın takip edilmesini isterseniz hukuk büromuz ile iletişime geçebilirsiniz. |
İLETİŞİM İÇİN TIKLAYINIZ.
Seri yargılama usulünün Ceza Muhakemesi Kanunu'na getirilen alternatif bir soruşturma ve kovuşturma usulü olduğunu söyleyen Akçadırcı, "31 Aralık tarihinde konu ile ilgili Resmi Gazete'de bir yönetmelik yayınlandı. Ondan önce de Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından bir genelge yayınlandığı. Bu genelgede Cumhuriyet başsavcılıkları bünyesinde yeterli kadar Cumhuriyet savcısının görev yapacağı Seri Muhakeme Usulü bürolarının kurulacağından bahsedilmişti. Biz Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı olarak bu büroyu kurduk. Ve Kanun'un yürürlüğe girdiği 1 Ocak tarihi itibariyle de çalışmalarımıza başladık" dedi.
SERİ YARGILAMA 13 SUÇ TİPİNİ KAPSIYOR
Başsavcıvekili Akçadırcı, Seri Muhakeme Usulü Kanunu kapsamına Türk Ceza Kanunu'nda yer alan, "Parada sahtecilik", "Gürültüye sebebiyet verme", "Trafik güvenliğini tehlikeye sokma", "Hakkı olmayan yere tecavüz", "Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması", "Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak", "Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması" gibi suçların da aralarında bulunduğu 13 suç için savcıların şüphelilere alması muhtemel cezanın yarısı oranında bir ceza teklif edebileceğini söyledi.
ŞÜPHELİ AYNI GÜN MAHKEMEYE ÇIKARILACAK
Akçadırcı, savcının öncelikle suçun kanun kapsamına girip girmediğine bakacağını ardından da şüpheliyi konu hakkında bilgilendireceğini belirterek, "Öncelikle yeterli şüphenin olup olmadığına bakılacak. Şüpheli seri yargılama usulünü kabul etmesinin ardından talepname düzenlenecek. Cezanın alt ve üst hadleri içinde bir ceza belirlenecek ve o cezayı yarı oranında indireceğiz. Bu talepname mahkemeye gönderilecek. Seri yargılama usulü için 3 mahkeme görevlendirildi. Mahkeme, eksikler bulması halinde talepnameyi iade edebilir. Kabul ederse aynı gün şüphelinin mahkemede hazır edilmesi gerekir. Mahkeme aynı gün bu talepname ile ilgili karar vermek zorunda" dedi.
SAVCI ŞÜPHELİNİN ALACAĞI MUHTEMEL CEZANIN YARISINI ÖNERECEK
Şüphelinin mahkemeye çıkması durumunda zaten bir ceza alacağını söyleyen İhsan Kamil Akçadırcı, "Peşin kabul ederse alacağı ceza yarı oranında indirilecek. Ama yargılama devam ederse, yargılama neticesinde alacağı cezada aynı koşullar oluşmayabilir. Kişi hakkında yeterli şüphe olan suçla ilgili neyle karşılaşacağını mutlaka bilmeli. Yani bu sürecin sonunda hangi hükmün hakkında kurulacağını mutlaka bilmeli. Ve hüküm kuruluncaya kadar bu uygulamadan vazgeçeceğini de kendisine anlatmamız, izah etmemiz lazım. Hüküm kurulduktan sonra 'ben bundan vazgeçtim' diyemez ama hüküm kuruluncaya kadar vazgeçebilir" diye konuştu.
SERİ YARGILAMA BÜROSU DOSYA ALMAYA BAŞLADI
Yılbaşından sonra seri yargılama usulü kapsamına giren dosyaları almaya başladıklarını, henüz şüphelilere bir teklif götürmediklerini söyleyen Akçadırcı, bu yöndeki incelemelerinin sürdüğünü belirterek, "Seri bir şekilde bu kapsama giren suçlarla ilgili tasnifler yapılacak, davetlerimiz olacak, şüpheliler kabul ettiği anda hemen kabul tutanaklarımızı müdafii huzurunda vereceğiz ve mahkemeler o gün göndereceğiz. Buradaki süreç çok uzunu bir süreç olmayacak. Bu usül yasasının temel amacı da budur; çok kısa bir şekilde süreleri tutarak bir an önce mahkemelerin iş yükünü azaltmak, yargılamayı çok seri bir hale getirmek, adalet dediğimiz o çok önemli kavramı uygun bir şekilde yerine getirmek. Makul süreyi asla aşmayacak diye düşünüyorum" dedi.
5 SAVCI 3 MAHKEME GÖREVLENDİRİLDİ
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Seri Muhakeme Bürosu için 5 savcı görevlendirildiğini söyleyen Akçadırcı, "İyi bir uygulama olacağını düşünüyorum. Bu da en az uzlaştırma gibi sistemimizi belli ölçüde rahatlatacaktır diye düşünüyorum. Adil yargılama dediğimiz sisteme direk etki eden bir müessese olduğunu düşünüyorum" ifadesini kullandı. HSK, Seri Muhakeme Bürosu tarafından oluşturulan dosyalara bakılması için adliye bünyesinde 3 mahkeme görevlendirdi. 4, 5 ve 6. Asliye Ceza Mahkemeleri, Seri Muhakeme Bürosu'ndan gelecek dosyalar için görev yapacak.
İçerikte Neler Var ?
Ceza yargılaması sürecinde sanığın savunması, müştekinin ifadesi, dosyaya ilişkin tüm deliller toplandıktan sonra hakim, Cumhuriyet Başsavcısına dosya hakkındaki görüş ve kanaatini bildirmesi için dosyayı savcıya tevdi eder.
CMK Üçüncü Kitap Kovuşturma Evresi,
Birinci Kısım Kamu Davasının Yürütülmesi,
Dördüncü Bölüm Delillerin Ortaya Konulması ve Tartışılması başlığı altında düzenlenen Delillerin Tartışılması alt başlığını taşır:
Madde (1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana ve vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanuni temsilcisine verilir.
(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanuni temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanuni temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.
(3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.
Ceza mahkemelerinde mütalaaya karşı beyan süresi genellikle bir sonraki celseye kadar verilir. Yani ceza mahkemesi taraflara bir sonraki celseye kadar mütalaaya karşı beyan süresi verir. Savcı mütalaasının beraat yönünde olması halinde, sanık ya da müdafii mütalaaya itiraz etmeyecektir. Savcının mütalaasında sanığın cezalandırılmasını istemesi halinde verilen süre içerisinde mütalaaya karşı mahkemeye verilecek bir dilekçeyle esas hakkında yazılı savunma yapılacaktır.
Kovuşturmanın genişletilmesi talebi anlamına gelen tevsii tahkikatta, Cumhuriyet Savcısı tarafından araştırılmış, incelendiği hâlde tartışılmamış, taraflarca delil olarak ileri sürülmemiş belgelerin duruşmaya sunulması adına yargılamaya dahilini ifade eder. Sanık ve avukat tarafından mütalaaya itiraz edilir, yeni delillerin toplanması yönünde savunma yapılır. Tevsii tahkikat talebi her zaman kabul edilmeyebilir. Kabul edilmemesi hâlinde ise taraflara yeniden makul süre verilmesi doğru olandır.
Mahkeme savcının mütalaasına uymak zorunda değildir. Ceza dosyasında mahkemede görev alan Cumhuriyet Savcısı tarafından dosyaya ilişkin mütalaa bildirilir. Ancak savcılık mütalaası, nihai karar niteliğinde değildir. Mütalaa ile mahkeme savcısı tarafından sanığın dosyada cezalandırılıp cezalandırılmayacağı hususunda görüş ve kanaat bildirilmektedir. Mahkemede görev alan Cumhuriyet Savcısı sanığın cezalandırılması yönünde mütalaa belirtirken dosya hakimi, sanığın beraatine karar verebilir ya da savcı beraat talep eder iken ceza mahkemesi sanığın cezalandırılması yönünde karar verebilir.
Cumhuriyet Savcısı, iddia makamıdır. Esasa yönelik mütalaanın nasıl olması gerektiği hususu Ceza Muhakemesi Kanunu’nda açık olarak hükme dayalı değildir. Yargıtay kararlarına bakıldığında bu konuda yerleşik bir yargılama bulunmaktadır. Cumhuriyet Savcısı tarafından mahkûmiyete yönelik yapılması gereken esas mütalaasında zorunlu olan üç unsur bulunmaktadır.
Bunlar;
Bu üç unsur kesinlikle Cumhuriyet Savcısı tarafından sunulmalıdır. Sanığa yüklenen suç ile ilgili olan tüm olaylar açık olarak ortaya koyulmalıdır. Sanığa ait olan savunma hakkını ihlal edecek düzeyde karışık açıklamalar olmamalıdır. Suçun niteliğinin açıkça ortaya konulması gereklidir. Bir sanığın hırsızlık suçu işlemesi hâlinde bu suçun niteliği belirtilmelidir. Suçun niteliği kararı etkileyen unsurlar arasındadır.
Mütalaada belirlenen suçun niteliğinin vuku bulan vakaya uygunluğu tespit edilir. Suçun işlenmesi ya da işlenmemiş olmasını açıklarken kanun maddesi dayanak gösterilmelidir. Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan esas hakkındaki mütalaada yer alan tüm suçlar, kanun maddesi ile desteklenmelidir.
Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan soruşturmada yeterli şüphe olarak görülen bir davanın kamu davası olarak açılması istemi iddianamede yer alır. Soruşturmanın sonlanması ve kovuşturma aşamasına geçildiği süreçtir. Savcılık tarafından iddianame mahkemeye verilir. Mahkeme tarafından iddianame değerlendirilir ve kovuşturma aşamasına geçilir. Mahkeme tarafından iddianamenin yeterli şartlara sahip olup olmadığına bakılır ve iddianame kabul edilir. İddianame ve mütalaa arasında bazı farklılıklar bulunur.
Bunlar;
Bahsi geçen yeterli şüphede, şüpheli hakkında beraat yerine mahkûmiyetine karar verilmesi durumu ağır basar. Esas hakkında verilen mütalaada ise ihtimal değil, kesin görüş önemlidir. Ceza davasında karar verilmesi adına kesinlik vardır. Sanık adına verilen kararda beraat, ceza davası düşmesi ya da mahkûmiyet gibi konularda, savcılık makamının kesin görüşü etkilidir.
Ceza davasında görev alan ceza avukatı, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı beyan ve itirazlarını sunar. Mütalaanın sanığın lehine olması halinde sanığı temsil eden ceza avukatı, itiraz etmeyecek, müşteki tarafı temsil eden vekil ise itiraz hakkını kullanacaktır. Ceza avukatı tarafından mütalaaya ilişkin sunulan beyan ya da itirazlar, dosyanın seyrini değiştirebilecek nitelikte önemlidir. Mahkeme tarafından ya da mahkeme savcısı tarafından gözden kaçırılabilecek herhangi bir detay ya da husus, uzman ceza avukatı ile dosyanın akıbetini değiştirecektir.
Yargıtay Ceza Dairesinin E. / K. / sayılı ve T. tarihli kararında; SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI ( Cumhuriyet Savcısının Sanığın da Bulunduğu Celsede Esas Hakkında Mütalaa Olarak Açıkladığı Ancak Suç İsimleri ve Uygulanması İstenen Kanun Maddelerini İçermeyen Mütalaasıyla Birlikte Sanığın Son Savunması Alınarak Mahkumiyet Hükmü Kurulmasının Savunma Hakkının Kısıtladığı )
ÖZET : Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasını yargılama konusu olan tüm suçlar yönünden açıklaması ve bu mütalaanın mahkumiyet yönünde olması durumunda uygulanması talep edilen kanun ve maddelerini de kapsaması zorunlu kabul edildiğinden, Cumhuriyet savcısının sanığın da bulunduğu celsede esas hakkında mütalaa olarak açıkladığı ancak suç isimleri ve uygulanması istenen kanun maddelerini içermeyen mütalaasıyla birlikte sanığın son savunması alınarak mahkumiyet hükmü kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, bozmayı gerektirmiştir.
Sık Sorulan Sorular Nedir?
Daha fazla makale için tıklayınız.
İddianame Nedir? İddianamenin İadesi Sebepleri Nelerdir?