“Devran oldum, seyran oldum, hayran oldum..”
Masallar diyarı Mardin. İlk olarak 9 yıl önce sisli bir Sonbaharda gelmiştim bu mistik şehre. Eski bölge olarak geçen Artuklu neredeyse bomboştu. Sokaklarında yürürken kulağıma çalınan Arapça konuşmaları, abbaralarda gölge gibi bir anda beliren Süryani kadınları ve nefes kesici Mezopotamya manzarasını daha dün gibi hatırlıyorum. Burası Türkiye’mi diye sormuştum kendime? O kadar farklı ve çeşitli bir mozaiği var di ki, kendi ülkemde yepyeni bir coğrafya keşfetmiş gibi hissetmiştim. Birbiri içine geçmiş ve çağlar boyunca korunmuş farklı inanç ve dillerin bu kadar uyum içerisinde yaşamış olması büyülemişti beni. Sanki binlerce farklı tane bir araya gelmiş ve tek bir portre, Mardin olarak ışılıyordu karşımda.
Yıllar sonra tekrardan bu özel coğrafyaya gitmek istememe de işte bu hayranlık sebep oldu. Yine aynı duygularla döndüm masallar şehrinden. O yıllarla kıyasladığımda tarihi dokusunu ve kültürünü aynı şekilde koruduğunu gördüm. Ama bu defa çok daha kalabalıktı sokaklar. Hatta Cumartesi günü eski şehir olarak bilinen Artuklu’daki insan selini görünce bir şok yaşadım. Geçtiğimiz yıllarda terör olaylarından ve Suriye’deki savaştan fazlasıyla nasibini almıştı Mardin. Uzun yıllar pek kimse gelip gitmedi. Ama artık bu karmaşadan uzaklaşmış, hatta turizm anlamında epey gelişmiş. Yerli ve yabancı ziyaretçi çekmek için çok sayıda güzel girişim olması mutluluk verici. Son dönemde popülaritesinin artması da işsizliğin peşlerini bırakmadığı bölge insanına biraz da olsa merhem olmuş. Kendini anlatmaya başlamış kısacası Mardin. Umarım doğru bir planlamayla hem o özel etnik ruhu korur hem de hak ettiği turizm değerini görür.
Mardin’i anlatmaya başlamadan önce, gitmeden önce faydalı olabilecek birkaç tavsiye ile yazıma devam etmek istiyorum. Planlama yaparken eminim çok işinize yarayacak.
☆ Hangi mevsimde gidilir? En keyifli dönemleri bence bahar ayları. Kasım ortasına kadar hava Mardin’de sıcak gider. Eylül, Ekim, Nisan Mayıs en çok tercih edilen aylar. O yüzden bu dönemlerde haftasonları çok kalabalık olabiliyor. Gündüzleri sıcak olsa da akşamları serinlik çıkabilir. Yanınıza şal veya mont almayı unutmayın.
☆ Haftasonları ve özellikle Cumartesileri tur otobüslerinin ve okulların istilasına uğruyor. Sadece haftasonuna gelecekseniz bunu göze almanız gerektiğini bilin. Otel ve hatta yemek rezervasyonlarınızı bile önceden yaptırın. Bence turla gelmek yerine bireysel bir gezi ile Mardin’i çok daha güzel gezersiniz. Otelinizden özel rehberlik hizmeti isteyebilirsiniz, ya da araba kiralayıp kendiniz gezebilirsiniz. Mardin’in içi için 1 gün çevresi için de en az 1 gün ayırmanız gerekir. Bana sorarsanız 3 gün 2 gece ideal. Eğer fotoğraf çekmek istiyorsanız hafta içi gelin ya da geziyi Pazartesi’ye uzatın.
☆ Konaklama için eski şehirde 1. Cadde ve çevresindeki tarihi taş butik otellerden birini tercih edin. Bence şehrin ruhunu yansıtan bu konaklar size farklı bir Mardin deneyimi yaşatacak. Aynı zamanda yürüyerek restaurantlara, tüm hediyelik eşyacılara, gümüşçülere ve de çarşılara kolayca ulaşabilirsiniz. Yeni şehre doğru büyük zincir oteller de var ama daha çok büyük gruplar ya da tur şirketleri tarafından tercih edildiğini söyleyebilirim.
☆ Bizim gibi çocuklarınızla seyahat ediyorsanız aile odaları olan otellere rezervasyon yaptırabilirsiniz. İlk bu odalar dolduğu için son dakikaya bırakmamanızı tavsiye ediyorum.
Küçük çocuk ya da bebekle seyahat ediyorsanız puset konusunda biraz sıkıntı yaşayabilirsiniz. Taş sokaklar ve merdivenler puset sürmeye elverişli değil. Bebekler için kanguru kullanabilirsiniz.
☆ Mardin merkezi için araba gerekli değil fakat çevre geziler için mutlaka araç gerekecek. Çoğu manastır ve bölgeye toplu taşıma ile ulaşamıyorsunuz. O yüzden araç ya da rehber şart.
Araba kiralayacaksanız mutlaka önceden rezervasyon yaptırın. Çok fazla seçenek olmadığı için yüksek rakamlar ödeyebilirsiniz. Eğer rehber tutmak istiyorsanız da aynı şekilde gitmeden anlaşmaya gayret gösterin. Otelinizden bu konuda destek isteyebilirsiniz. 1. Cadde boyunca yol kenarlarında ve ara sokalarda otopark mevcut. Cumhuriyet meydanında da nispeten daha büyük bir otopark var.
Tarihi bir kent olan Mardin’in her köşesi geçmişten izler taşır. En önemli özelliklerinden biri Hristiyanlığın ilk yayıldığı bölge olmasıdır. Günümüzde halen Mardin ve çevresinde yaşayan Süryaniler ise bu dini ilk kabul eden toplumdur. Bu nedenle Türkiye’de en çok klise ve manastırın olduğu bölgedir. Daha sonraları Türk ve İslam özelliği kazanan yöre günümüzde bu kültür çeşitliliğini korumayı başarmıştır
Şehir Mardin Ovasına bakan yamaçta kurulmuştur. Dantel gibi işlenen taş evlerin hiçbiri birbirinin manzarasını kesmez. Geceleri ışıklarıyla bir gerdanlığa benzetilen eski şehirde orijinal yapıların çoğu günümüze kadar gelmeyi başarmış. Ne yazık ki çarpık yapılaşmanın da olduğu bu eski bölge kentsel dönüşümle tekrardan orijinal görünümüne kavuşturulmaya çalışılıyor. Bölge halkından dinlediğim kadarıyla birçok çarpık yapı yıkılmış ve devamı da gelecekmiş.
Çok sayıda göç vermiş olsa da Mardin’de halen Türkler, Süryaniler, Araplar, Mahalmiler, Kürtler, Ezidiler, Keldaniler ve Ermeniler beraber yaşamakta. Bu yüzden sokakta yürürken çok farklı dillerin konuşulduğuna şahit olacaksınız. Çok enteresan ki Arapça okuyup yazamasalar da
birçok Türk kendi aralarında Arapça konuşuyor.
Kendinize veya sevdiklerinize Süryani ustaların tel haline getirerek işledikleri gümüş anlamına gelen telkarilerden hediye edin. Dünyanın hiçbir yerinde bu incelikte bir gümüş işçiliğine rastlayamazsınız.
Bölgede en çok yetişen ağaçlardan biri bıttım ağacıdır. Yöreye özgü bıttım sabunu da adını bu bitkiden almaktadır. Şifalı ev yapımı sabunların en doğal olanları sarı renkli, parfümsüz ve yağ oranı en yüksek olanlar. 1. Cadde boyunca çok sayıda dükkandan temin edebilirsiniz. Kavak, badem, sumak, ceviz ve mısır vadide yetişen diğer önemli bitkilerdir. Badem şekeri (Milebbes) yine Mardin’e özgü bir başka önemli tattır. Mavi rengini bölgede yetişen Lahor ağacından elde edilen kök boyadan alır.
Cevizli ve mahlepli özel Türk Kahvesi karışımlarını ve Süryani kahvesini de Mardin’e özgü lezzetlerin başında gelir. Kim Kim kuruyemiş’in özel kahve karışımını ben çok beğendim. Valizde taşımaya uygun kutularda hediyelik olarak da satıyorlar. Fırından sıcak çıkmış Mardin çöreğinin, peksimetin tadına bakın. En doğalından cevizli sucuk sonbahar aylarında üzümlerin ve cevizlerin yetişmesinden sonra Mardin’de yapılır. Döndükten sonra keşke daha fazla alsaymışım dediğim şeylerden biri oldu.
Bölgenin sembollerinden biri olan şahmaran hikayesi aslında İran’a ait bir efsanedir. Zamanla bu hikaye tüm Mezopotamya topraklarına yayılmıştır. Bu nedenle Mardin’de nereye gitseniz mutlaka bir şahmaran görürsünüz. Baskı yöntemleriyle yapılanlardan ya da Revaklı Çarşı’da geleneksel cam altı boyama tekniğiyle üretilen levhalardan almadan dönmeyin.
Mardin’in otantik çarşılarında gezinin. O kadar fazla çarşı var ki hepsini gezmeye zamanınız yetmeyebilir. Kapalı, Revaklı, bakırcılar, baharatçılar, kuyumcular aklıma ilk gelenlerden. Bölge esnafı sizi bu konuda en iyi yönlendiren olacaktır.
Arap ve Süryani mutfaklarının etkisindeki Mardin yemekleri daha çok et ağırlıkta olup acılı ve yağlıdır. Bölgeye özgü baharatların bambaşka lezzetler kattığı bu yemekler sunumları ve kokularıyla tüm duyularınıza hitap edecek. Eğer hoşunuza giderse baharatçılar çarşısından özel Mardin karışımlarından alabilirsiniz.
Kebap olarak 1. Caddedeki Rıdo şehrin kesinlikle en meşhurlarından biridir. Salaş bir dükkanda hizmet veren restaurantta sadece kıyma kebabı ve salata servis edilir. Burada öğle yemeği yemezseniz Mardin’e geldim diyemezsiniz.
Mardin Ovasına bakan Seyr-i Merdin restaurantta manzarasıyla tavsiye edeceğim yerlerden biri. Biz sadece kahve içtik ama öğle yemeği için güzel bir fikir olabilir. Buranın terasından çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. O yüzden hazılıklı gelin.
Akşam yemekleri için bir gece Cercis Murat Konağına bir gece de Bağdadi Restaurantta gittik. Eğer haftasonuna gidiyorsanız fiks menü uyguluyorlar. Başlangıç olarak bakır tadım tabaklarında mezeler geliyor, ardından ara sıcaklar ve ana yemek olarak da özel Mardin Kaburga dolması. Bol müzikli ve halaylı bir Mardin eğlencesine hazır olun! Ev yapımı Süryani şarabının tadına bakabilir eğer beğenirseniz sonrasında hem Midyat’daki hem de Mardin’deki şarap dükkanlarından satın alabilirsiniz.
Mardin’de gezilecek yerleri bir başka yazımda anlattım.Okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
✩ ✩ ✩
Instagram ve Facebook hesaplarımı takip ederek gezilerle ilgili farklı fotoğraf ve videolara ulaşın!
Mardin Efsaneleri ile dolu bir şehir. Efsanelerin kimisi yaşanmış olaylar, yaşamış şahsiyetler, kimisi de halk arasında dilden dile yayılmış efsanelerden oluşuyor. Bu efsanelerin en bilineni Şahmaran Efsanesi olsa da bir de Pirabuk ya da diğer adıyla Hul Hule denilen efsane var.
Pirabuk Efsanesi, bir yaratık efsanesidir. Daha çok çocukları korkutmak ya da çocukların istenmeyen şeyleri yapmamaları için uyarı amacıyla anlatılan bir efsane olarak karşımıza çıkıyor. Mardin’in bir zamanlar akrepleri ile meşhur olduğunu düşündüğümüzde bu efsanenin kaynağını oradan da aldığını düşünebiliriz.
Pirabuk Efsanesi, iddialara göre; saçı beline kadar uzamış, dişleri uzun ve eğri, yüzü benekli, göz bebeği ürkütücü, çirkin, vahşi filmlere konu olabilecek bir yaratıktır. Tariften de anlaşılacağı gibi ürkütücü bir model çiziliyor. Bu efsane birçok filme konu olmuş, kimi filmlerde de değiştirilmiş hikaye olarak kendisini bulmuştur.
Pirabuk Efsanesi’ne göre; Pirabuk ıssız yerlerde dolaşır, kimseye görünmemeye çalışır, rastladığı kişileri tas atarak ve kendisine özgü türküsünü söyleyerek korkutmaya çalışır. İğneden başka hiçbir şeyden korkmaz. Bir gün insanın biri Pirhabok’un bulunabileceği yerlerde günlerce bekler. Pirhabok’u gördüğü an çaktırmadan elindeki iğneyi ona saplar.
Çirkin yaratık hemen oracıkta on beş yaşında bir kız oluverir. Adam da onunla evlenir. Bir süre sonra Pirhabok bir kız çocuğu doğurur. Çocuk annesine yardım edecek yaşa geldiğinde annesinin yıkanmasına yardım ederken vücudundaki iğneye gözü takılmış ve annesine: “Karnında bir iğne görüyorum; bundan rahatsız olmuyor musun, bu zamana kadar aldırmayı düşünmedin mi” diye sorar.
Annesi iğneden korktuğunu belli etmemek için sözü başka konulara çevirir. Bir gün Pirhabok yıkanmak için kadınlar hamamına gider. Bir kadın Pirhabok’un karnındaki iğneyi görür ve “Karnındaki iğneyi niçin aldırmıyorsun, sağlığın için tehlikeli değil mi” diye sorar. Pirhabok iğneyi kendisinin çıkaramayacağını söyleyince, kadın iğneyi almaya çalışır. İğne çıkınca Pirhabok hemen kaybolur.
Bu duruma şaşan kadın hamamdakilere durumu anlatır. Kadınlar buna bir anlam veremez. Bu olay dilden dile yayılır. Sonunda Pirhabok’un kocası da olayı duyar. Adam, olup bitenleri meraklılara anlatır. Pirhabok’un kızı ise annesiz kalmanın üzüntüsü içinde yaşar. Pirhabok kimselere görünmeden kızını görmeye geliyor, yemeğine gıdalı şeyler katıp gidiyor. Bu durum kızın ölümüne kadar devam eder.
Pirhabok hakkında bunun dışında da rivayetler bulunur. Bu rivayetlerden biri Pirhabok’un her kılığa girebilen bir yaratık olduğu ve rastladığı kişinin en yakınının suretine bürünebilmesidir.
Pirhabok için ruhani söylentiler de bulunur. Mardin’de söz konusu hikaye farklı farklı şekillerde anlatılır durur.
#Mardin, çocuk
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.